YÖK başkanı Çetinsaya, yeni eğitim-öğretim sistemini ve geleceğin Türkiye’sini anlattı

Önümüzdeki yıllarda eğitimle ilgili ilginç ve  tahmini rakamlar veren Yükseköğretim Kurulu (YÖK) Başkanı Prof. Dr. Gökhan Çetinsaya; 2050 yılına kadar her yıl 1 milyon 250 bin gencin 18 yaşına girerek  kendilerinden yükseköğretim talep edeceğini açıkladı.

Abdullah Gül Üniversitesinin (AGÜ) Sümer Yerleşkesi’nde 2014-2015 Akademik Yıl açılışına katılarak  bir konuşma yapan Çetinsaya yaptığı konuşmada, Türkiye’de yükseköğretim sisteminin son 10 yılda önemli bir büyüme gösterdiğine dikkat çekti. 2000’li yılların başlarında yüzde 20’lerde seyreden okullaşma oranının şu an yüzde 80’leri geçtiğini dile getiren Çetinsaya,şunları söyledi.

“Bu sadece Türkiye’de değil, dünyada da örnek gösterilen bir başarı ama bu başarı da bizler için yeterli değil. Zira nüfus yapımıza ve küresel dünyanın dinamiklerine baktığımızda, daha yürüyecek yolumuz var. Ne demek istiyorum? Bizim nüfus yapımızda, ‘demografik fırsat’ diyeceğimiz, bu tabi toplumumuz, ülkemiz için büyük bir nimettir aynı zamanda, 2050 yılına kadar açık gözüküyor. Yani 2050 yılına kadar her yıl 1 milyon 250 bin gencimiz 18 yaşına girecek ve bizlerden yükseköğretim talep edecek. Küresel dünyanın, modern dünyanın bireyleri olarak… Bu sayı 2050’lerden sonra da 1 milyon civarında devam edecek. Bu bizim önümüzde büyük bir mesele olarak duruyor. Bugüne kadar liselerden yıllık 800 binin üzerinde öğrenci mezun olmasına rağmen 12 yıllık kesintisiz eğitime geçişle 1 milyon 200 bin öğrencinin liselerden mezun olarak üniversite kapılarına gelecek. Bu bize daha çok ev ödevi veriyor. Bir de bunun üzerine nitelik ve kalite konusu eklediğimizde, ev ödevlerimiz oldukça artıyor. Bizlerin bu niteliksel başarıyı niceliksel başarıya dönüştürmemiz, kalite süreçleriyle taçlandırmamız gerekiyor, küresel dünyada var olabilmemiz için önümüzdeki 10 yıllık süreçte” diye konuştu.

“İkinci önemli meselenin nitelikli insan gücü, nitelikli akademisyen konusu olduğunu vurgulayan Çetinsaya, konuşmasını şöyle sürdürdü.

“Sınıflarıyla, kürsüleriyle, okullarıyla, üniversiteleriyle var olan bu sistem, öğrencisi hazır olan bu sistem için bizlerin akademisyen yetiştirmesi lazım, doktora öğrencisi yetiştirmesi lazım. Önümüzdeki 10 yılda Türkiye’nin en önemli görevlerinden biri de bu nitelikli akademisyen meselesine çalışmak olacaktır. Her yıl yaklaşık 4 bin 500-5 bin doktora mezunu veriyoruz ama dünyada bizim ligimizde olan ülkeler, dünyada bizlerin ekonomik olarak yarıştığı ülkeler, bizim 2-3 katımız doktora tezi veriyorlar. Bizim YÖK olarak, devlet yöneticileri, politika belirleyicileri olarak en önemli vazifelerimizden birinin Türkiye’nin bu çağdaş dünyada, küresel dünyada yarışabileceği düzeye bilimsel, akademik hayatımızı yükseltmek olacağına inanıyorum.”

Prof. Dr. Gökhan Çetinsaya, üçüncü en önemli meselenin ise yükseköğretim sisteminin uluslararasılaşması olduğunu belirterek, bu konuda da devlet büyüklerinden ve hükümetten aldıkları destekle bütün güçleriyle çalıştıklarını anlattı. AGÜ’nün bu çerçevede oldukça anlamlı bir yer işgal ettiğini ifade eden Çetinsaya, “Sayın rektörün anlattıklarından, bizim okuduklarımızdan anladığımız kadarıyla uluslararasılaşmayı her manada başarabilmiş, her manada gerçekleştirebilmiş bir üniversiteyle karşı karşıyayız, hem de kuruluşunun daha ilk yıllarında. Dünyada eskiden ‘sadece eğitim ve araştırma var’ derdik ama bugünün dünyasında, küresel dünyasında topluma hizmet diye bir kavram var. İşte AGÜ bunu da gerçekleştirebilmiş bir üniversitemiz” dedi.

Çetinsaya, AGÜ’nün Türkiye’de yeni bir modelin de öncüsü olduğunu kaydederek, yarı devlet yarı vakıf üniversitesi hususiyetlerini de sağlayan ve bunu da başarıyla götüren bir eğitim kurumu olduğunu söyledi. AGÜ’nün yolunun daha da açık olduğunu vurgulayan Çetinsaya, konuşmasını şöyle tamamladı.

“Önümüzdeki dönemde biz ödevlerimizi gerçekleştirirken, elimizde 3 grup üniversitemiz var. Birinci grup 2006 öncesi kurulmuş üniversitelerimiz. En son 1992 yılında bir dizi üniversite kurulmuş ülkemizde, bu üniversitelerimiz oldukça iyi durumdalar, kurumsallaşmış durumdalar ama öğrenci kapasitelerini doldurmuş durumdalar. Bu üniversitelerimizde artık kalite çalışmaları yapmalıyız, onları dünya liginde daha ileriye taşımaya çalışmalıyız. İkinci grupta 2006 sonrası kurulmuş 50 devlet üniversitemiz var. Bunların yüzde 90’ının fiziki imkanları, kapasiteleri çok iyi, sınıfları ve laboratuvarları var ve öğrencileri az. Demek ki önümüzdeki dönemde biz bu nitelikli büyümeyi, araştırmayı, bu 50 yeni devlet üniversitemizle gerçekleştirebileceğiz ki onlardan biri de AGÜ’dür.”

Bir yanıt yazın