Teknoloji ve ekonomi haberleri (15.01.2020)

Türkiye’nin ilk ve tek yerli şarj edilebilir, hibrit, elektrikli ticari aracı Ankara’da yollara çıkacak

 Uluslararası ödüllü Ford Custom PHEV’in yeni test sürüşleri Ankara’da gerçekleştirilecek

 Türk otomotiv sanayinin öncü şirketi Ford Otosan, 2020 Uluslararası Yılın Ticari Aracı (IVOTY) ödülünün sahibi, hibrit elektrikli Ford Custom (PHEV) Plug-In Hybrid modelini 15-16 Ocak tarihlerinde Ankara’da ATO Congresium’da gerçekleştirilen Akıllı Şehirler ve Belediyeler Kongre ve Sergisi’nde tanıttı.

 Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Mansur Yavaş’ın katılımı ile gerçekleşen etkinlikte sergilenen, Türkiye’de üretilen segmentinin ilki, uluslararası ödüllü modelin test amaçlı olarak Ankara Büyükşehir Belediyesi’ne verileceği ve buradan elde edilecek verilerin Ford Otosan mühendisleri tarafından Akıllı Şehir Modelleri, Temiz Ulaşım Yöntemleri ve ürün geliştirme için kullanılacağı bilgisi de paylaşıldı.

 2020 Uluslararası Yılın Ticari Aracı (IVOTY) ödüllü, Türkiye’nin ilk ve tek yerli şarj edilebilir, hibrit elektrikli ticari aracı Transit Custom PHEV’i Ankara ATO Congresium’da gerçekleştirilen Akıllı Şehirler ve Belediyeler Kongre ve Sergisi’nde sergileyen Ford Otosan, etkinlik kapsamında test amaçlı olarak 2 adet aracın da Ankara Büyükşehir Belediyesi’ne verileceğini duyurdu. Böylece araçlar Ford’un Valensiya, Köln ve Londra çalışmalarının ardından, Ford Otosan tarafından Ankara yollarında test edilecek.

Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanlığı himayelerinde, Ankara Büyükşehir Belediyesi Başkanı Mansur Yavaş’ın katılımıyla düzenlenen Akıllı Şehirler ve Belediyeler Kongre ve Sergisi’nde tanıtılan segmentinde ilk Yeni Ford Transit ve Tourneo Custom PHEV, Avrupa’nın en büyük ticari araç üretim üssü olan Ford Otosan Kocaeli Fabrikalarında üretiliyor. Dünya Ekonomik Forumu’nun (WEF) dünyada sadece 16 fabrikayı kabul ettiği “Global Lighthouse Network” ağına Türkiye’den giren ilk otomotiv tesisi olan Kocaeli Fabrikası’nda kısa süre önce seri üretime geçen model, Türkiye’de üretilen şarj edilebilir hibrit elektrikli ilk ticari araç olma unvanına da sahip bulunuyor.

“Akıllı Şehir” uygulamaları çerçevesinde geliştirilen “Temiz Ulaşım” projeleri kapsamında, Ford Otosan tarafından Ankara Büyükşehir Belediyesi’ne test amaçlı verilecek 2 araçla hem kullanıcıların elektrikli araç deneyimleri gözlemlenecek hem de araçlardan alınacak veriler, Ford Otosan ürün geliştirme süreçlerinde kullanacak. Ankara Büyükşehir Belediyesi ise elektrikli araçlar ile taşımacılık hizmetleri verecek.

Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Mansur Yavaş, test amaçlı kullanılacak hibrit elektrikli araçlarla ilgili şunları kaydetti:

“Günümüzde tüm dünyada kentler arasında bir rekabet yaşanıyor. Ankara bu rekabette öne çıkacak çok önemli bir potansiyele sahip. Şehrimizin tarihini, kültürünü, turizmini, üretimini önemli bir kaynak olarak kullanırken, şehircilik politikalarında da bugünün gereklerine uygun bir yaklaşımla önemli mesafe katediyor,çevre dostu akıllı şehircilik uygulamalarını hayata geçiriyoruz. Bu anlamda Türkiye’nin ilk ve tek yerli şarj edilebilir, hibrit elektrikli ticari aracı olan Ford Custom PHEV’in test sürüşleri için Ankara’nın seçilmiş olmasından mutluluk duyduk. Ford Otosan tarafından ülkemizde üretilen bu araçların yarattığı katma değeri şehrimizin sakinlerinin hizmetine sunarken edineceğimiz deneyim, sürdürülebilirlik açısından büyük önem taşıyan elektrikli araç teknolojilerinin geliştirilmesine de katkı sağlayacak.”

Yenigün: “Ford Otosan olarak Türkiye’nin ilk ve tek yerli şarj edilebilir, hibrit elektrikli ticari aracını üretmekten mutluluk duyuyoruz”

 Ford Otosan’ın Türkiye’de ticari araçlarda elektrikli hibrit teknolojisinin öncüsü olduğunu vurgulayan Ford Otosan Genel Müdürü Haydar Yenigün ise, yaptığı konuşmada şunları kaydetti:

“Otomotiv sanayi bugün tüm dünyada çok önemli bir dönüşüm geçiriyor; elektrikli araçlar da bu dönüşüm sürecinde önemli adımlardan biri durumunda. Ford Otosan olarak, Türkiye’nin ilk ve tek yerli şarj edilebilir, hibrit elektrikli ticari aracını üretmekten duyduğumuz mutluluk, 2020 Uluslararası Yılın Ticari Aracı (IVOTY) ödülünün de sahibi, segmentinde bir ilk olan Custom Plug-In Hybrid modelimizin ülkemizin başkentinde test amaçlı olarak kullanılacak olması ile ikiye katlanıyor. Ford’un “Akıllı Şehirler” vizyonu ile Türkiye’de şehir içi taşımacılığında bir ilki gerçekleştirmekten ve daha çevreci, verimli ve sessiz bir  taşımacılık için kritik rol üstlenecek yatırımlarımız ile ülkemize ve çevreye katkı sağlıyor olmaktan kıvanç duyuyoruz.  Teknolojik yetkinliklerimiz ve Ar-Ge çalışmalarımız doğrultusunda bugün geldiğimiz noktada Türkiye’nin ihracat şampiyonu Ford Otosan olarak, hibrit elektriklimodellerimizi dünyaya sunacak ve bu alanda söz sahibi olacak konumdayız. Türkiye’de bu teknolojinin öncüsü olarak, otomotiv sanayinde geleceği tasarlamaya, dünya çapında bir başarı hikayesi yazmaya devam ediyoruz” dedi.

25 ülke jürisinin oyları ile 2020 Uluslararası Yılın Ticari Aracı (IVOTY) ödülünü kazandı

 Avrupa’nın 25 ülkesinden 25 uzman otomotiv gazetecisinin oluşturduğu jürinin oy birliği ile verdiği kararla 2020 Uluslararası Yılın Ticari Aracı (IVOTY) ödülünün kazananı olan Yeni Ford Transit Custom Plug-In Hybrid modeli, yakıt maliyetlerini düşürmeye yardımcı olması, düşük emisyon bölgelerine giriş izni sunması, menzil endişesini ortadan kaldırması, basit şarj imkanı ve emisyonları azaltmak üzere tasarlanan elektrikli güç aktarım mekanizmasıyla dikkatleri çekiyor.

56 km sıfır emisyonlu, toplam 500 km’nin üzerinde menzil sunabiliyor

 Segmentinde bir ilki gerçekleştirerek, 56 km’ye varan sıfır emisyonlu sürüş sunan model, 1.0 litre EcoBoost benzinli motoru menzil uzatıcı olarak kullanıyor ve toplam menzilini 500 km’nin üzerine çıkarıyor. Transit Custom Plug-In Hybrid’in ön tekerleklerini 13,6 kWh kapasiteli lityum-iyon batarya tarafından beslenen 92,9 kW gücünde bir elektromotor harekete geçiriyor. Şarj edilebilen 13,6 kWh kapasiteli batarya ile sıfır emisyonlu sürüşe imkân tanıyan gelişmiş şarj edilebilir hibrit mimari ise emisyonların azaltılmasına yardımcı oluyor.

Sistem 2.7 lt/100 km yakıt tüketimi ve 60 gr/km CO2 emisyon salım değeriyle dikkat çekiyor. Elektrikli hibrit paketin optimum tasarımı sayesinde araç 6.0 m3 yükleme hacmini koruyor ve 1.130 kilogram taşıma kapasitesi sunuyor.

Elektrikli araç kullanıcıları için önemli kriterlerden olan şarj süresi açısından da avantajlı konumda olan yeni Transit Custom Plug-In Hybrid 240 Volt 10 amper ile elektrik şebekesinden 4,3 saatte, tip 2 AC araç şarjı kullanılarak ise 2,7 saatte şarj edilebiliyor. Ayrıca araç yavaşlarken veya fren anında oluşan kinetik enerji de elektrik enerjisine dönüştürülerek ilave enerji kaynağı olarak kullanılıyor.

Hyundai CES’te Uçan Araçlarını Tanıttı.

·      Hyundai Elevate ve Uber’in ortaklaşa geliştirdiği uçan araçlar, yaşam biçimini değiştirecek.

·      Seri üretime hazır olan hava aracı, kentsel hava hareketliliği sağlayarak zaman kazandıracak.

Hyundai Motor CompanyLas Vegas’ta düzenlenen CES 2020 Fuarı’nda geleceğin mobilite çözümlerini tanıtarak ziyaretçilerden büyük beğeni topladı. Hyundai’nin teknoloji şirketi Elevate ve Uber tarafından ortaklaşa olarak geliştirilen hava taksileri, tüm dünyanın dikkatini çekerek kentsel hava taşımacılığında çığır açmaya hazırlanıyor.

Şehir içi hava yolculuğunda yaygın bir şekilde kullanılması hedeflenen Uber Hava Taksileri, Hyundai’nin otomotiv endüstrisindeki seri üretim tecrübesinden faydalanacak. Markanın elektrikli araçlar alanındaki teknolojisinden de yararlanacak olan hava taksileri, Uber’in geniş ulaşım ağını kullanarak insanların günlük hayatlarını daha konforlu bir hale getirecek ve aynı zamanda müthiş bir zaman tasarrufu sağlayacak.

Hyundai’nin Uber’le ortaklaşa geliştirdiği bu proje, NASA’dan ilham alınarak tamamen insan merkezli bir yaklaşımla oluşturuldu.Bu ortaklıkta Hyundai,teknolojik hava araçlarını üretecek ve satışa sunacak. Son yıllarda adını sıkça duyduğumuz Uber ise hava taşımacılığı ağı üzerinden kendi hava sahası destek hizmetlerini kurarak hızlı bağlantılar ve mobil uygulamalar hazırlayacak. Her iki taraf da bu yeni teknolojiyi desteklemek ve ortak havaalanları kurmak için altyapı konseptleri üzerinde çalışmalarına devam ediyor.

Hyundai’in Kentsel Hava Hareketliliği (Urban Air Mobility) Bölüm Başkan Yardımcısı Jaiwon Shin, yeni konseptle ilgili olarak, “Hava yolculuğundaki vizyonumuz, şehir içi ulaşım kavramını tamamen değiştirecek. UAM’ın şehir yaşamını canlandırmasını ve insanlara daha kaliteli zaman sunmasını bekliyoruz” dedi.

UberElevate Yöneticisi Eric Allison ise “Hyundai, global çapta otomobil üretimi deneyimine sahip ilk araç ortağımız. Ayrıca, mevcut havacılık ve uzay endüstrisinde yolculuk maliyetlerini düşürecek yüksek kaliteli ve güvenilir Uber Hava Araçları üretme potansiyeline de fazlasıyla inanıyoruz”dedi.

Hyundai S-A1 Concept (UAM)

·           Konsept, saatte 290 km/s’ye varan bir seyir hızına sahip.

·           Yerden yaklaşık 1.000-2.000 ft (300 – 600 metre) arası bir yükseklikte seyahat imkanı tanıyor.

·           Yüzde yüz elektrikli hava aracı, full şarjlı batarya ile 100 km’lik bir uçuş menziline sahip.

·           Yüksek itiş gücüyle kalkış yapan araç, yaklaşık 5-7 dakika arası bir süreyle şarj olabiliyor.

·           Konsept, olası bir arıza anında güvenliği artırmak için birden fazla rotor ve pervane kullanıyor.

·           İçten yanmalı motorlu büyük rotor helikopterlere kıyasla daha sessiz bir şekilde çalışıyor.

·           Model dikey olarak kalkıyor ve seyir sırasında kanatları açılarak normal şekilde yol alıyor.

·           İlk başta pilotlarlakullanılacak olan bu araçlar zamanla otonom seyir özelliğine de kavuşacak.

·           Kabin ferah ve konforlu. Yolcuların kolayca binmelerine ve inmelerine olanak tanıyacak.

·           Kişisel bir çanta veya orta boy valizler için yeterli yükleme alanlarına sahip olacaklar.

·           Hava Taksileri, sadece dört kişinin oturabileceği bir şekilde tasarlanıyor.

Kişisel Kullanım Amaçlı Araçlar (PBV)

·           Kişiselleştirmeyle beraber çeşitli yaşam tarzlarına hitap ederek kentsel hareketlilik sağlayacak.

·           PBV, şehir içi ulaşımda restaurantlar ve sağlık merkezleri gibi yerlerdede kullanılacak.

·           Ulaşımda zaman kazanmak için en uygun rotayı bulmadayapay zekayı (AI) kullanıyor.

Ortak havaalanları HUB

·           Hava aracı UAM ve karada hareket eden PBV’yi birbirine bağlayan mobilite alanları kurulacak.

·           Sosyalleşme adına müze, sinema ve konser salonu gibi kültür merkezlerine de yer verilecek.

·           HUB’larda acil sağlık merkezleri de kurularak insan hayatı için çok önemli adımlar atılacak.

GoArt, ABD’den rüzgar gibi geçti

Dünyadaki en önemli inovasyon odaklı etkinliklerden CES Fuarı’nda Türkiye’den katılan GoArt büyük ilgi gördü. Yalnızca alanında öncü şirketlerin özel davetle yer aldığı fuarda, GoArt tamamı Türk teknolojisi projesiyle turizm sektörünün en önemli geliştiricisi olarak yerini aldı.

Türkiye’nin öncü bilişim şirketlerinden Roof Stacks’ın Türk mühendislerince geliştirilen artırılmış gerçeklik ile sanal rehberlik hizmeti sunan uygulaması GoArt, dünyanın en prestijli teknoloji etkinliği olan Consumer Electronics Show (CES) Fuarı’nda Türkiye’yi temsil etti.

ABD’nin Las Vegas kentinde düzenlenen CES Fuarı’nda tüketici ve son kullanıcıya yönelik teknolojilerin en önemli paydaşları bir araya geldi. 160 ülkeden teknoloji geliştirme, donanım ve içerik alanlarında faaliyet gösteren 4.400 kuruluş yer aldı. Toplamda 170 bin katılımcıyla gerçekleşen CES Fuarı, dünyadaki en önemli inovasyon odaklı etkinliklerden biri olarak dikkat çekiyor.

Evliya Çelebi ile tarihin kapıları aralanıyor

7-10 Ocak tarihleri arasında düzenlenen CES Fuarı’nda geniş bir kitleye tanıtılan GoArt uygulaması, seyahat severler için geliştirildi. Kullanıcılarının bulunduğu lokasyonu algılayarak artırılmış gerçeklik ile Evliya Çelebi’nin anlatımıyla rehberlik hizmeti sunuyor.

GoArt projesi ilk olarak Elazığ’dan başladı. Binlerce yıllık tarihe sahip Harput’taki eserler GoArt uygulamasıyla animasyon halinde geçmişte oldukları biçimle tablet veya akıllı telefona yansıtılıyor. Uygulama bu yıl içinde Trabzon Sümela Manastırı ve Şanlıurfa Göbeklitepe gibi turistik tarihi mekanları da sanal rehberlik hizmetleri arasına ekleyecek. GoArt beş yıl içinde tüm Türkiye’yi uygulama kapsamına almayı hedefliyor.

“Türkiye’nin tanıtımına büyük katkı sağladı”

Fuar süresince GoArt projesi’nin büyük ilgi gördüğünü ifade eden Roof Stacks CEO’su Burak Soylu, artırılmış tarihsel gerçeklik projesi olan GoArt’ın turizm sektöründe büyük bir yenilik getireceğini söyledi. Türkiye’nin tamamında tarihi ve turistik mekanları, karma gerçeklik teknoloji altyapısı kullanarak, tarihte yolculuk yaptırma fikriyle yola çıktıklarını belirten Soylu, şöyle aktardı: “Kullanıcılar bölgenin tarihinde yaşanan olaylara yeniden tanıklık edecekler. Uygulama iOS ve Android platformlarında yayınlanacak. Uygulamaya yapay zekâ teknolojileri kullanılarak sanal rehberlik hizmetine akıllı algoritmalar eklenecek. Bu sayede sanal rehber, kullanıcıya bilgi aktarırken yönlendirmeleri yapacak. CES kapsamında uluslararası yatırımcılarla da buluşan GoArt, Türkiye’yi ve milli uygulamasını dünyanın önde gelen teknoloji fikir liderleriyle tanıştırdı. Ülkemizin tanıtımına yaptığımız katkıdan çok memnunuz. Standımızı gören tüm ziyaretçilerin olumlu tepkilerini aldık. GoArt’ın, Türkiye’nin teknolojideki yerini de ileriye taşıyacaktır.”

Toyota Geleceğin Otomobillerinden Sonra Geleceğin Şehri’ni de Tasarladı

Dünyanın en büyük otomobil üreticilerinden Toyota, Tüketici Elektroniği Fuarı CES 2020’de, geleceğin şehrinin prototipini inşa etmeyi planladığını açıkladı. 175 dönümlük alana kurulacak geleceğin şehri, Japonya’da Fuji Dağı’nın eteklerine konumlandırılacak. Woven City isimli şehir, “0” emisyonlu hidrojen yakıt hücrelerinden güç alan tamamen bağlantılı bir ekosisteme sahip olacak.  “Canlı bir laboratuvar” olarak değerlendirilen Woven City, burada kalan sakinlerin yanı sıra otonomi, robot, kişisel mobilite, akıllı evler ve yapay zeka gibi teknolojiler geliştiren ve test eden araştırmacılara hizmet verecek.

Toyota, Woven City’nin tasarımı için Bjarke Ingels Group CEO’su Danimarkalı mimar Bjarke Ingels ile çalışacak. Mimar ve ekibinin, Google’ın yeni merkez binasından, New York’daki Dünya Ticaret Merkezi ile San Francisco ile Vancouver’daki gökdelenlere kadar birçok yüksek profilli çok sayıda projede imzası bulunuyor.

Geleceğin şehrinin ana planında cadde kullanımları üç farklı tipe ayrıldı. Burada; sadece daha hızlı araçlar, farklı hızlara sahip araçlar, kişisel mobilite araçları ve sadece park benzeri yayalar için ayrılan yollar bulunacak. Bu üç cadde tipi, otonom testleri hızlandıracak şekilde tasarlandı. Tamamen sürdürülebilir olarak planlanan şehirdeki binalarda ise karbon ayak izini en aza indirmek adına çoğunlukla ahşap malzeme kullanılacak. Geleneksel Japon ahşap doğrama teknikleri, robotik üretim metotlarıyla kombine edilecek. Çatılar ise, hidrojen yakıt hücrelerinin ürettiği güce ek olarak, güneş enerjisinden yararlanmak adına da foto-voltaik panellerle kaplanacak. Toyota ayrıca, doğal bitki örtüsü ve hidroponiklerle şehrin dış mekanını korumayı da planlıyor.

Evler ise, günlük yaşamı kolaylaştıracak en son insan destek teknolojileriyle donatılacak. Evlerde yer alacak yapay zekalı sensörler içeridekilerin sağlık durumunu gözlemleyecek. Şehirde ana yollarda sadece tamamen otonom ve sıfır emisyonlu araçlar kullanılacak.

Toyota, Woven City’de çalışanlar ve aileleri, emekli çiftleri, bilim adamlarını ve endüstri partnerlerine ev sahipliği yapmayı planlıyor. Plan 2 bin kişi üzerinden yapıldı ve şehir geliştikçe daha da artacak. Bu heyecan verici şehir 2021 yılında hayat bulacak.

Geberit Pluvia Çatı Drenaj Sistemi su baskınlarının önüne geçiyor

10 dakikada 50 kg yağış drenajı

 Genel mekanlar için ideal çözüm olan Geberit Pluvia Çatı Drenaj Sistemi, teknolojisiyle çatı drenajını daha güvenli hale getiriyor. Oluşabilecek ani su baskınları için yeni nesil teknolojisiyle öne çıkan Pluvia Çatı Drenaj Sistemi ile Geberit, 10 dakikada 50 kg yağışı drene ederek mevsimsel su baskınlarının önüne geçiyor.

Son yıllarda hızla değişen iklim nedeniyle ani yağmurların yol açtığı su baskınlarıyla karşı karşıya kalabiliyoruz. Bu noktada da su baskınlarına karşı hazırlıklı olmak ve suyu hızlı tahliye etmek önemli… Bu farkındalıkla 1000-1500m2 ve üzerindeki yaşam alanlarında oluşabilecek ani su baskınlarına Geberit, son teknolojiyle cevap veriyor. Geberit, saniyede 12 veya 25 litre kapasiteli Pluvia çatı süzgeçlerinin kullanıldığı Pluvia Drenaj Sistemi ile su baskınlarının önüne geçiyor.

 Mevsimsel su baskınları için yeni nesil teknoloji Pluvia…

Geberit Pluvia, en yoğun sağanak yağışlarda bile verimli ve güvenilir çatı drenajı olarak öne çıkıyor. Pluvia, sifonik çatı drenajı için konvansiyonel sistemlere göre daha az ürün malzemesi ve alan gerektiği için mekan planlaması açısından daha fazla tasarım özgürlüğü sağlıyor. Öte yandan 10 dakikada 50 kg yağışı drene edebilen sistem, eğimli olmayan yatay boru hatlarıyla da maksimum alan kullanımı yaratıyor. Yoğun yağışlarda hızlı drenaj sayesinde çatıda suyun birikmemesine olanak tanıyan Pluvia, her türlü hava şartına uygunluğuyla öne çıkıyor.  En az 1000-1500m2 üzerindeki binalarda ideal çözüm olarak karşımıza çıkan Pluvia, konvansiyonel drenaj sistemlerine göre 7-8 kat daha hızlı drene etme özelliğiyle de su baskınlarının önüne geçiyor. Kendi kendini temizleme özelliği sayesinde tıkanıklığın önüne geçen Geberit Pluvia, darbelere dayanıklılığıyla öne çıkan HDPE borulardan tasarlanarak olası riskleri minimize ediyor. Çatıdan yer altı bağlantısına kadar tek bir sistemle çözüm sunan Geberit, çatı süzgeçleri, HDPE borular ve Pluvia askılama elemanlarını bir bütün olarak kullanmak gerektiğini savunuyor.

 Geberit, Pluvia sistemindeki tasarım ve malzemeye 10 yıl garanti veriyor.

Büyüyen e-ticaretle birlikte paketleme konusu 10 şirketten 9’unun gündeminde

·         DHL’in “Paketlemeyi Yeniden Düşünmek” raporuna göre 10 şirketten 9’u paketleme konusunun kendileri için gündemin üst sıralarında yer aldığını ifade ederken, sürdürülebilir paketleme malzemelerinin hayata geçirilmesi bir numaralı öncelik olarak dikkat çekiyor.

·         Hız odaklı e-ticaret gönderileri, üst düzey müşteri memnuniyeti elde etmek üzere paketleme optimizasyonu, otomasyon, akıllı-paketleme çözümleri ve benzeri yeniliklere adapte olmayı gerektiriyor.

İstanbul, 3 Ocak 2020: DHL, lojistik sektöründe paketlemenin geleceğine dair kapsamlı bir değerlendirme sunan “Paketlemeyi Yeniden Düşünmek” başlıklı yeni bir Trend Raporu yayınladı.

Küreselleşme ve e-ticaret sayesinde gönderime çıkan toplam ürün hacmi artıyor ve paketler daha uzun, daha karmaşık uluslararası lojistik ağlar aracılığıyla daha uzaklara yolculuk ediyor. DHL’in müşteri ve iş ortakları üzerinde gerçekleştirdiği anket, 10 şirketten 9’unun paketlemeyi önümüzdeki 3 ile 5 yıl arasında gündemin üst sıralarında gördüğünü ortaya koyuyor. Hız odaklı gönderilerin ve popülerliği giderek artan abonelik hizmetlerinin sonucu olarak “tek ürün” gönderim sıklığındaki yükseliş daha fazla karbon emisyonuna ve ambalaj atığına yol açıyor. E-ticaret ürünlerindeki çeşitliliğin artışı da kargo ve paketleme alanında yeni zorluklar ortaya çıkarıyor. Ankete katılan müşteriler; paketleme maliyetinin makul düzeyde kalması, taşıma esnasında zarar gören gönderilerin sayısı ve eldeki nakliye kapasitesinin en iyi şekilde kullanılması konularında sorunlarla karşı karşıya olduğunu düşünüyor.

Daha sürdürülebilir kargo taşımacılığına yönelik taleple birlikte atık azaltma, yeşil malzemeleri teşvik etme ve uygun geri kazanım sistemlerini hayata geçirme konularında yeni çabalar ortaya çıkıyor. Önde gelen perakendeciler bu beklentilere sorunsuz ve geri dönüşümlü malzemeler kullanarak yanıt verirken, ulaşılabilir estetik paketleme çözümleriyle müşteriyi memnun ediyor ve durumu lehlerine çeviriyorlar.

DHL Express Türkiye CEO’su Claus Lassen, konuya ilişkin değerlendirmesinde, “Global Trend Raporumuz ve müşteri anketimiz; kolay, geri dönüşümlü ve sağlam paketlemenin toplamda pozitif müşteri deneyimi elde etmek açısından ne kadar büyük önem taşıdığını gözler önüne seriyor. Ancak şirketlerin, tüketicilerin ve çevrenin değişen ihtiyaçlarının hızla artması, maliyetleri yükseltiyor ve verimliliği düşürüyor. İnanıyoruz ki, yeni paketleme optimizasyon araçlarının, malzemelerinin ve elleçleme teknolojilerinin benimsenmesi, verimliliği ve üretkenliği kayda değer ölçüde büyütecektir. Bunun sonucunda da tedarik zincirlerinin işleyişi ve lojistik süreçlerde değişimler yaşanacaktır” dedi.

Otomotivden sağlığa tüm sektörlerde paketleme talepleri dönüşüm içinde

Tüm sektörlerde paketleme konusunda yeni talepler giderek çoğalıyor. Örneğin otomotiv ve teknoloji sektörlerinde tedarik zincirlerinin, giderek artan sayıdaki hassas, yüksek değerli bileşenleri barındıracak şekilde evrimleşmesi gerekiyor. Lojistik profesyonellerinin sağlık sektöründe hayat kurtaran ilaçların ve aygıtların hastanelere ve hastaların evlerine güvenli olarak ve gerektiği şekilde teslim edilmesini temin etme zorunluluğu bulunuyor. E-ticaret geleneksel perakendeciliği tahtından ederken, kapının önüne kadar gelen paket artık tüketici ile markalar arasında kritik bir temas noktasına dönüşüyor.

Lojistik sektörü için öngörüler

Paketleme optimizasyonu: Tam kapasiteyle doldurulmamış sevkiyatlar, ürünlerin hasar görmesinin başlıca sebeplerinden biri olduğu gibi maliyet ve sürdürülebilirlik açısından olumsuz etkilere sahip. Bu nedenle şirketler, ürün kalemleri, karton kutular ve paletler için en iyi oranı başarıyla hesaplayan, ardından da sonuçları doğrudan toplayıcı araçlara ileten yazılımlar geliştiriyorlar. Örneğin DHL’in yenilikçi optimizasyon aracı OptiCarton, paketleri ebat ve ağırlıklarına göre daha verimli biçimde seçip düzenleyerek karton kutu ve palet alanını maksimize ediyor.

Paketleme otomasyonu: Otomatize edilen yük boşaltma süreçleri, hat sonu istifleme ve etiketleme sistemleri, dönemsel paketleme ve işe alım gereksinimlerinin yükünü hafifleten işbirlikçi robotlar, şirketlere, büyüyen e-ticaret pazarını deneyimli iş gücüyle dengeleme olanağı sağlayacak.

Sürdürülebilir paketleme malzemesi: DHL müşteri anketini yanıtlayanların büyük çoğunluğu, sürdürülebilir paketleme malzemelerinin hayata geçirilmesinin kendileri açısından yakın gelecek için bir numaralı paketleme önceliği olduğunu ifade ediyor. Sürdürülebilir gıda paketleri, streç filmlere ve tek kullanımlık plastik zarflara karşı yeşil alternatifler geliştirilmesi alanlarında yapılan araştırmalar giderek artarken, maliyet ile müşteri memnuniyetini dengede tutmak, perakendeciler açsından ciddi bir sıkıntı haline geliyor.

Tekrar kullanılabilir şekilde paketleme ve tersine lojistik: Son dönemlerde israfı ortadan kaldırmak üzere, tekrar kullanılabilen malzemelerin ve kapalı devre geri dönüşüm programlarının giderek daha fazla benimsendiğini görüyoruz ama hâlâ birtakım sıkıntılar söz konusu. Ekonomik açıdan uygulanabilir bir tekrar kullanılabilen paketleme sistemi kurmayı düşünen sektörlerin hesaba katması gereken şeyler var: Paketleme malzemesi havuzunun ne büyüklükte olması gerektiği; taşıyıcı muhafazaların temizlenmesi, denetlenmesi ve bakımı için gerekli sistemlerin tasarımının nasıl olacağı ve tersine lojistik süreçlerinin maliyeti, hızı ve kullanım kolaylığı.

Akıllı paketleme: Akıllı etiketler gibi akıllı paketleme teknolojileri ve son aşama ürün koruma önlemleri, müşteri ile tedarik zinciri ve paket arasındaki bağı, kargonun durumu ve yeriyle ilgili gerçek zamanlı güncel bilgiler vererek güçlendiriyor.

Dünyanın Dört Bir Yanından Gelen Toyota Supra Fanları Vegas’ta Toplandı

Toyota’nın spor otomobiller arasında bir efsane haline dönüşen Supra modeli, otomobil tutkunları için de ilk neslinden bu yana özel konumunu korumaya devam ediyor.

Toyota’nın ikonik spor otomobili, tüm dünyadan otomobil meraklılarını aynı heyecan ve tutku ile bir araya getirmeyi başarıyor. Her yıl olduğu gibi bu yıl da en etkileyici organizasyonlardan biri Las Vegas’ta SIV (Supras in Vegas) tarafından gerçekleştirildi. Organizasyon 2011’de sadece 20 araç ile başlarken her geçen sene büyüyerek kısa zamanda ortalama 200 eşsiz Supra ile yapılan büyük bir eğlenceye dönüştü.

Toyota Supra modelleriyle gerçekleştirilen 3 günlük organizasyona, Amerika’nın yanı sıra Kanada, Almanya ve Japonya’dan birçok otomobil tutkunu katılıyor.

Bu yıl da yeni Supra’ların yanı sıra artık birer modern klasik haline gelen önceki jenerasyon Supra modelleri de yer aldı. Yapılan organizasyonda belirlenen rotalar tamamlandıktan sonra en iyi motor, en yüksek beygir gücü, her jenerasyonun en iyi otomobilleri, en fazla kilometre yapmış Supra gibi kategorilerde ödüller verildi.

Knauf’tan kurşunsuz radyasyondan koruyucu plaka; Safeboard®

  • Safeboard® ile hasta ve doktor güvenliği emniyet altında

 Hastanelerde röntgen incelemesi yapılan alanların radyasyon etkilerini azaltmak için özel olarak tasarlanması gerekiyor. Röntgen inceleme odalarında bu nedenle yapısal bir radyasyon koruması şart.  Bu farkındalıkla Knauf Radyasyondan Korunma Sistemi Safeboard®,  kurşunsuz özelliğiyle röntgen odalarında hem hastaları hem de doktorları X-ray ışınından koruyor.  Kullanılacak cihazın tüp değerine göre 4 mm eşdeğer kurşun kalınlığına kadar radyasyon koruması sağlayabilen Safeboard®,  mamografi üniteleri gibi düşük radyasyonlu (35 kV) mekanlarda tek kat uygulamasıyla öne çıkıyor.

Son teknoloji ile geliştirilen Knauf Radyasyondan Korunma Sistemi Safeboard®,  kurşunsuz özelliğiyle röntgen odalarında hem hastaları hem de doktorları X-ray ışınından koruyor. Kullanılacak cihazın tüp değerine göre 4 mm eşdeğer kurşun kalınlığına kadar radyasyon koruması sağlayabilen Safeboard®,  mamografi üniteleri gibi düşük radyasyonlu (35 kV) mekanlarda tek kat uygulamasıyla öne çıkıyor.

Safeboard® ayrıca yangından korunma ve ses yalıtımı da sağlıyor

TS EN 520 standardına göre Tip F ve A2 yangın dayanım sınıfında olması sayesinde yangının yayılmasını da önleyen Safeboard®, yüksek yoğunluğu sayesinde, sisteme bağlı olarak standart plakalara göre 6-10 dB daha fazla ses yalıtımı sağlıyor. Diğer Alçıpan® çeşitleri ile aynı kolaylıkta monte edilebilen Safeboard®, özel olarak geliştirilmiş Safeboard® derz dolgusu ile birlikte uygulanır. Knauf Safeboard®, DIN EN 520’ye göre DF tipinde ve DIN 18180’e göre GKF tipinde radyasyondan korunma ek özelliğine sahip, uygulamada büyük hız sağlayan bir Alçıpan® çeşidi olarak öne çıkıyor.

Safeboard® avantajları;

Yüzde 0 kurşunda yüzde 100 radyasyon koruması

Kurşun levha lamine edilmiş plakalara göre daha az ağırlık

Asma tavanlar için de radyasyondan korunma ile birlikte yangından korunma

Çok iyi ses yalıtımı

Kolay işlenebilirlik ve bununla birlikte uygulama güvenliği

Katlama ve bükme tekniği ile esnek tasarım

Kurşun içeriği olmadığı için ilerideki imhasında çevre dostu

Toyota, Start-up Ödülleri için Başvuruları Bekliyor

Girişimciliği desteklemek adına Toyota Motor Europe (TME) ve iş okulu ISDI ile birlikte oluşturulan Toyota Start-up Ödülleri’ne başvurular tüm Avrupa’dan alınmaya başlandı. Yarışma ile, insanların daha özgürce hareket etmelerini ve günlük yaşamlarını kolaylaştıracak yenilikçi çözümler sunan şirketler hedefleniyor. Toyota, Türkiye’den de insanların yaşam kalitesini artıran ve hareket özgürlüğü sağlayarak yenilikçi çözümler sunan başvuruları bekliyor.

Uzman bir jüri tarafından yapılacak değerlendirmeler sonucunda seçilecek 8 start-up projesi, Toyota Start-up Ödülleri’nin finalisti olacak ve 24-26 Şubat 2020 tarihlerinde Barselona’da girişimcileri buluşturan 4YFN etkinliğine davet edilecek. Finalistler, Toyota standında kurulacak ücretsiz bir sergileme alanına, Toyota sahnesinde çözümlerini sunmak için özel bir zaman aralığına, Toyota yöneticilerine, ziyaretçilere ve yatırımcılara kendisini tanıtma, şirketten iki üye için konaklama fırsatına da sahip olacak.

Uzman jüri üyelerinin önünde bir saha yarışmasına da katılacak projeler, TME ile işbirliği potansiyelinin yanı sıra eğitim ve mentorluk fırsatı sağlayan Toyota Hızlandırıcı Programı’na geçişle de ödüllendirilecekler. Toyota Start-up Ödülleri’ni kazananlar ise, 25 Şubat 2020’de 4YFN etkinliğinin ana sahnesinde Toyota tarafından duyurulacak.

Bu yarışma, Toyota’nın insanların özgürce hareket ettiğinde her şeyi başarabileceğine inanan “İmkansızı Dene” global hareketinin bir parçası olarak düzenleniyor. Toyota Start-up Ödülleri’ne katılmak isteyen şirketler 26 Ocak tarihine kadar başvuru yapabilecekler.

Başvurular, Toyota Startup Ödülleri’ne özel olarak hazırlanan internet sayfasında yapılabilecek: http://toyotastartupawards.com/

Hyundai CES 2020’de Uçan Araçları Gösterecek.

·         Hyundai’nin Mobilite Çözümleri ilk meyvelerini vermeye başlıyor.

·         Güney Koreli üretici, CES 2020 Fuarı’nda geleceğin uçan otomobillerini görücüye çıkaracak.

·         Bu tip araçlarla şehir yaşamını kolaylaştırarak kaliteli zaman geçirilmesine olanak sağlayacak.

Hyundai, Tüketici Elektroniği Fuarı’nda (CES 2020) gelecek vizyonunu gözler önüne sermeye hazırlanıyor. Geleceğin mobilite çözümleriyleyaşam sitillerini şekillendirmek isteyen Hyundai, özellikle ilk olarak kişisel hava taşıtları (Personel Air Vehicle-PAV) üretecek. Fuarda konsept olarak görücüye çıkarılacak olan PAV’ın haricinde bu tip araçların kullanılacağı ortak havaalanları da (HUB) ziyaretçilere sunulacak. Şehir içindeki trafik sıkışıklığına ve sorunlarına çözüm olarak geliştirilen bu konseptler, insanlığa zaman tasarrufu da sağlamayı hedefliyor.

Hyundai’nin gelecek vizyonu,Kullanım Amaçlı Araç (Purpose Built Vehicle-PBV) ile devam ediyor. Özerk sürüş özelliğine sahip kişiselleştirilebilir konsept araçlar, basit bir ulaşım aracından çok daha fazlasınısunarak sınırsız olanaklara izin veriyor.

Bu iki akıllı mobilite çözümü, gelecekte kalabalık şehirlerde kullanılacak veortak havaalanları HUB’larda bir araya gelerek aynı zamanda sosyal ortamların inşa edilmesine de olanak sağlanacak.

Teknolojik gelişimi doğru yorumlayanlar, inovatif düşünce ve uygulama cesareti olanlar kazanacak

 Lidya Grup Yönetim Kurulu Başkan Danışmanı Rıza Başoğlu, “2020’de teknolojik gelişimi doğru yorumlayan kazanacak”

 Başarılı yöneticilerin bugünler için planları olurken, yarınlar için de stratejilerinin olması gerektiğini kaydeden Lidya Grup Yönetim Kurulu Başkan Danışmanı Rıza Başoğlu, şunları söyledi:

“Dünya genelinde hem bireyler, hem şirketler, yeniliğe kolay, kolay adapte olamayabiliyorlar. Çünkü alışılagelmiş olan bir yapı mevcut. Öğrenilmiş bilgileri ve deneyimleri unutabilme becerisi ise, aslında tam da günümüz dünyasında yeniliğin önünü açabilecek olan sihirli davranışlardan birisidir. Yöneticilere departmanlarını, tıpkı departmanın patronu gibi yönetmelerini tavsiye ederim. Başarılı yöneticilerin bugünler için planları olurken, yarınlar için de stratejilerinin olması gereklidir. Genç nesillere ise en büyük tavsiyem, realist düşünmekten ve idealist olmaktan hiçbir zaman vazgeçmesinler. Her zaman, doğru bildiklerini, her yerde ifade etsinler. Gelecek, gençlerle şekillenecektir. Teknolojik gelişimi doğru yorumlayanlar, inovatif düşünce ve uygulama cesareti olanlar kazanacaktır” dedi.

Mevcut değerleriyle, genç kadroları harmanlayanlar geleceğe yön verecek

Şirketlerde tecrübeli kadroların yanında genç nesillere de fırsat yaratmanın önemini anlatan Rıza Başoğlu, konuşmasına şöyle devam etti:

“Şirketler, mevcut değerleri ile genç kadroları harmanladığında geleceğe yön verecektir. İşletmelerde, alanında tecrübeye sahip deneyimli insan kaynağı zaten mevcuttur. Bunların yanına, yeni mezun olan, farklı ideal ve hedefleri bulunan yeni jenerasyon bireyleri kazandırmak aslında geleceğe yatırım yapmak anlamına da gelecektir. Şirketten şirkete dolaşan tecrübeli insan kaynağı, işletmelerin sadece kısa vadede sorunlarına çözüm olabilir. Ancak, işletme körlüğü veya iş körlüğü yaşamayan idealist genç ve dinamik kadrolar, tecrübeli kadroların mihmandarlığında olurlarsa, firmayı uzun vadede hedeflerine taşıyacaktır. Tabi burada önemli olan bir diğer konu da, ciddi anlamda tecrübeye sahip olmayan genç nesillere de iş alanlarının açılması gereklidir. Zira genellikle verilen iş ilanlarında, “tecrübeli personel” arayışı mevcuttur. Acil tecrübeli personel ihtiyacı aslında bir sonuçtur. Bunun gereksinim duyulması büyük oranda daha önce oluşan yönetim hatalarının veya amaca uygun organizasyon kurulamamasının bir sonucu olarak da ortaya çıkmaktadır. İşler sıkıştığında insan kaynağı almak yerine; tecrübeli personelin işlerin normal akışı sırasında muhtemel değişimleri öngörerek tecrübe ile genç nesilleri yetiştirmeye başlaması, işletmelerin çok daha menfaatine olacaktır” diye konuştu.

Krizler, değişen koşullara hızlı ayak uydurma ve çözüm üretme becerilerini artırıyor

2017 yılının sonunda başlayan ve 2018 ve 2019 yıllarında kendini hissettiren ekonomik daralmaya değinen Rıza Başoğlu, şunları anlattı:

“Yaşanan bu daralmayı, her sektör, hemen hemen eşit oranlarda hissetti. 2019 yılının son çeyreği itibariyle bakıldığında, hem Türkiye, hem de sektörlerimiz bir toparlanma eğilimi içindedir. Çünkü, yaklaşık on yılda bir, bir kriz yaşama geleneğine sahip olduk. Her bir krizin bizlerden götürdüklerinin yanında, bizlere kazandırdıkları da birçok şey de bulunuyor. Krizler, değişen koşullara hızlı ayak uydurmamızı ve çözüm üretme becerilerimizin gelişimine katkı sağlıyor. Az önce de ifade ettiğim gibi Türkiye’nin ekonomik anlamda küçülmesiyle birlikte, içinde bulunduğumuz endüstriyel reklam sektörü de küçülmüştür. Daralan alanlardan çıkmak ve büyümek içinse, nitelikli kadrolara ihtiyaç vardır. Realist olmak önemlidir, ancak onun kadar önemli bir diğer konu da idealist olmaktır. Bu coğrafyada sürdürülebilir başarılar için iki yaklaşımı harmanlayan bir yapıya ihtiyaç vardır. Firmaları başarıdan uzaklaştıran birçok neden vardır. Rasyonel kullanılmayan sermaye, nitelikten ve verimlilikten uzak organizasyonlar, maliyet analizlerinin doğru yapılmaması, aktif varlıklara göre doğru belirlenmeyen büyüme hedefleri gibi etkenler firmaları finansal olarak darboğaz içine sürükleyebilmektedir. Dolayısıyla firmalar, krizleri daha ağır hissetmişlerdir. Her platformda belirttiğim gibi Türkiye dinamik ve büyümek mecburiyetinde olan bir konumdadır. Bunu yapacak olanda, ülkemizden yetişecek nitelikli kadrolar olmalıdır. Çünkü işletmelerin, maliyet olgusunu göz ardı ederek, karlılıklarındaki başa baş noktayı düşürme eğilimlerine bağlı satış artırma beklentileri, ciddi finansal problemlerin yanı sıra hizmet kalitesinin bozulmasına ve dolayısıyla mağdur müşteriler oluşmasına sebep olmaktadır. Oysa, bunun yerine inovatif çalışmalara ağırlık vermek gerekir ki, bu çalışmaları yapabilmek içinde nitelikli kadrolar gereklidir” dedi.

2020’nin ikinci çeyreğinden sonra ekonomide toparlanma devam edecek

 Son yıllardaki daralmayla birlikte, iş dünyasının iş yapmayı özlediğinin altını çizen Rıza Başoğlu, şunları kaydetti:

“Yaşadığımız her krizde görüyoruz ki, krizler yakınmalar ile geçmiyor. Bu nedenle, üretim ve tüketim sarmalının içinde olmalıyız. Çünkü, hepimiz biliyoruz ki, “Üretmezseniz, tüketemezsiniz. Tüketmezseniz, üretemez ve büyüyemezsiniz”. Bu bir döngüdür. Kısaca, şartlar ne olursa olsun, işletmeler üretmek ve gelişmek durumundadır. 2020 yılının ikinci çeyreğinden itibaren, ekonomide toparlanma devam edecektir. 2020’den, oldukça umutluyuz. Aynı zamanda, teknolojinin nereye gittiğini yorumlayabilmek gerekir. Sonrasında, gelişen teknolojilerin, içinde bulunduğunuz pazara etkisi analiz edilmelidir. Sonuçta hedef, en uygun ürün ile en uygun pazarı bir araya getirebilmektir. Her bir firma yatırım analizlerini de iyi yapmalıdır. Teknoloji geleceğinizi şekillendirecek bir araçtır. Bu nedenle, uzun süreli ve kalite normlarını kaybetmeyerek, iş hacmini geliştirmeye dönük yatırımlar yapılması gereklidir. Ve asla, işletmenizin gelecek hedefleri açısından katkı sağlayamayacak ve fonksiyonları gelişmeyen, teknolojisi eski ve servis organizasyonu yetersiz ekipmanlara yatırım yapılmamalıdır.  Bu tip ekipmanların, başlangıçta satın alma maliyetleri düşük olsa da,  kullanma maliyetleri ve kalitesi düşük üretimler nedeniyle, yatırımcıya maliyeti çok daha yüksek olacaktır” diye konuştu.

Ekipman ve boya sektörleri birlikte çalışmalıdır

 Dijital baskıdaki değişimle birlikte, boya teknolojisindeki gelişmelerin kullanım alanlarını belirlediğini anlatan Rıza Başoğlu, konuşmasına şöyle devam etti:

“Dijital baskı makineleri teknolojisinde önemli yenilikler devam ediyor. Her bir ürünün, mürekkep seçeneği de farklı oluyor. Bu anlamda iki konunun, bir arada ilerlemesine ihtiyaç vardır. Ekipman ve mürekkep- boya üreticilerinin birlikte hareket etmesiyle birlikte, ortaya çıkacak ürünler ile niş pazarlara giriş sağlanmaktadır. Bu gelişmeler sayesinde, folyo, cam, ahşap, duvar kağıdı, seramik gibi pazarlara ulaşılmaya başlanmıştır. Bugün dijital baskı, iş yerlerinin yanı sıra, yaşamımıza ve evlerimizin içine kadar girmiştir. Özetle dijital baskının, reklam, tekstil, dekorasyon, turizm, seramik, mobilya, cam, promosyon gibi her yerde olduğunu söyleyebiliriz. Bu sektörlerin hepsi bugün doğrudan dijital baskının bir müşterisidir. Bu anlamda, içinde bulunduğumuz değerin kıymetini bilmeliyiz” şeklinde konuştu.

Bir yanıt yazın