Teknoloji, ekonomi, magazin-yaşam haberleri (15.02.2020)

“Yeni Neslin Sabancısı” vizyonu ile kurulan SabancıDx 2019 yılını rekor büyüme ile kapattı
İleri veri analitiği, siber güvenlik ve yapay zeka gibi yeni nesil teknolojilere yatırımlarını artıran SabancıDx, 2019’da ciro bazında yüzde 39, net kârda ise yüzde 96 oranında büyüdü. Özel Sektör-Akademi-Startup işbirliğine dayalı Dijital Kampüs’ü hayata geçiren SabancıDx yazılım ihracatıyla da Portekiz ve Mısır’a açıldı.
Sabancı Topluluğu’nun dijital ve analitik şirketi SabancıDx, 2019 yılında ileri veri analitiği, robotik süreç otomasyonu, blokzinciri, yapay zekâ, endüstriyel IoT gibi teknolojilere yaptığı yatırımlarla ciro bazında yüzde 39 büyüme elde ederken, net kârını da yüzde 96 oranında artırdı. Hızlı büyümesi ve attığı adımlar ile öne çıkan şirket Fortune Dergisi tarafından 2020 yılında takip edilmesi gereken şirketler arasında gösterildi.
SabancıDx beş yeni nesil teknoloji girişimiyle işbirliğine gitti
Yılın son çeyreğinde sanayi, üniversite ve startup işbirliğine dayalı bir Ar-Ge ekosistemi oluşturma amacıyla SabancıDx Dijital Kampüs’ü faaliyete geçiren SabancıDx, burada başlattığı Catalist Start-up Programı kapsamında 300’den fazla start-up şirketini incelemeye aldı. 50’nin üzerinde start-up şirketini işbirliği adayı olarak belirleyen SabancıDx, IoT, ileri veri analitiği ve dijital ikiz gibi yeni nesil teknoloji alanlarında faaliyet gösteren beş start-up ile aktif olarak çalışma yürütmeye başladı.
Yazılım ihracatıyla iki kıtaya ulaştı
SabancıDx, 2019 yılında dijital yazılım ihracatında önemli bir adım atarak, online satın alma platformu Pratis’i Mısır ve Portekiz’e ihraç etti. İleri veri analitiği ile son beş yılın satın alma verilerini inceleyerek satın alma departmanlarının iş verimini artıran Pratis, alıcı firmalar ile konusunda uzman binlerce tedarikçiyi bir araya getiriyor. Sektörlerine göre ayrılmış binlerce referanslı tedarikçiyle Pratis üzerinden buluşan alıcı firmalar, stratejik satın alma ve e-ihale süreçlerini en uygun maliyetle yürütme imkânına sahip oluyor.
İleri veri analitiği ile 200 milyon TL değer yarattı
İş dünyasında değeri her geçen gün artan veriyi, ileri veri analitik teknolojisini kullanarak kurumlar için kritik bilgilere dönüştürmeyi hedefleyen SabancıDx, 2019 yılı içerisinde sanayi ve çimento sektörlerinde 27, enerji sektöründe 11, sigorta sektöründe 19 ve perakende sektöründe 17 proje olmak üzere toplamda 74 analitik proje yürütürken, bu projeler aracılığıyla 200 milyon TL değer üreterek müşterilerinin verimliliğini, kârlılığını ve ürün kalitelerini artırmalarına destek oldu. SabancıDx inisiyatifi ile oluşturulan, ileri veri analitiğinin iş dünyasında yaratabileceği sinerjiyi ve dönüşümü artırmak üzere Sabancı Üniversitesi İleri Veri Analitiği Akademisi mezunları ve Topluluğun analitik çalışanlarından oluşan DnA Platformu ise 2019’da 200 üyeye ulaştı.
Sabancı Holding CFO’su ve SabancıDx Murahhas Azası Barış Oran, SabancıDx’in 2019 faaliyetleri konusunda şu değerlendirmeleri yaptı: “Sabancı Holding’in ‘Yeni Neslin Sabancısı’ vizyonundan hareketle, 2018 yılında yeni adı ve yeni faaliyet alanları ile yapılandırılan SabancıDx, Sabancı Holding şirketlerinin dijital sağduyusu olarak, şirketlerin bir bütün olarak dijitalleşmesine ve yeni nesil teknolojilerden yararlanarak iş süreçlerinin verimli, rekabetçi ve yenilikçi dönüşümler geçirmesine katkıda bulunmaktadır. SabancıDx, holdingimizin 2019 yılındaki en önemli yatırımları arasında yer alan Dijital Kampüs’te yenilikçi girişimlerle işbirliğine giderek grup şirketlerine, ülkemize, bölgemize ve dünyaya yeni teknolojiler ve yaklaşımlar kazandıracaktır. 2019 yılında yakalanan rekor büyüme ve yurtdışına yazılım ihracatı şirketimizin teknoloji dikeyinde büyük hedeflerinin olduğunu ve büyüme motivasyonu ile potansiyelini göstermektedir.”
2019’un SabancıDx için tüm yönleriyle bir milat olduğunu belirten SabancıDx Genel Müdürü Burak Aydın şunları söyledi: “SabancıDx olarak her yönüyle çok başarılı bir yıl geçirdik. 2018’de yaşadığımız marka değişiminin ötesinde, çok kapsamlı bir çevik dönüşüm geçirdiğimiz 2019 yılı SabancıDx’in geleceği açısından çok önemliydi. Türkiye’nin uzun vadede kalkınması için sanayi, üniversite ve girişimcilik işbirliğinin gücüne her zaman inandık ve SabancıDx Dijital Kampüsümüzde farklı alanlardan beslenen, işbirliğini güçlendiren, inovasyon odaklı bir ekosistem kurduk. Dijital Kampüs iş dünyası, grup şirketleri, akademi ve girişimlerin buluşma noktası olmaya başladı. Değişimlere hızlı adapte olabilen, değer yaratan, hiyerarşiden uzak çalışan ekiplerle yeni çalışma yaklaşımlarını benimseyen bir dönüşümü hızla hayata geçirdik. SabancıDx’in gelecek vizyonu doğrultusunda, günümüzde yeni ekonomik güç haline gelen verinin keşfi, kalitesi, tekilleştirilmesi, ilişkilendirilmesi ile ilgili çözümler için çalışıyor, ileri veri analitiği ile veriyi bilgiye, bilgiyi katma değere dönüştürecek sinerjiyi topluluğumuzun şirketleri ile birlikte oluşturmaya gayret ediyoruz. Yazılım ihracatı alanında da önemli başarılara imza attık. Yeni ürünler geliştirme ve yurtdışı pazarlara açılma anlamında 2020 ile başlayan yeni on yıl için çok sağlam temeller attığımıza ve Türkiye’nin dijital dönüşüm yolculuğuna yeni başarılarla yön vereceğimize inanıyoruz.”
İhracatta toleransı sıfır olan Akdeniz Meyve Sineği ile topyekun mücadele başlatıldı

Özellikle son yıllarda hızlanan küresel ısınma ile birlikte 200’den fazla meyveyi tehdit eden, ihracatta sıfır toleransı olan Akdeniz Meyve Sineği ile topyekun mücadele başlatıldı.

Tarım ve Orman Bakanlığı tarafından Türkiye geneli 34 ilde başlatılan Akdeniz Meyve Sineği ile mücadelede Ulusal Eylem Planı kapsamında Muğla Tarım ve Orman İl Müdürlüğü tarafından düzenlenen bilgilendirme toplantısı turunçgil üretiminin önemli merkezlerinden Ortaca’da yapıldı.

Ortaca’da turunçgil üretiminin yoğun olduğu bilgisini veren Ege Yaş Meyve Sebze İhracatçıları Birliği Yönetim Kurulu Başkanı Hayrettin Uçak, tarımsal üretimin, bahçelerden sofralarımıza gelene kadar farklı süreçlerden oluştuğunu, bu sürecin içinde olan tüm tarafların birlikteliğinin başarıyı getirdiğini kaydetti.

Akdeniz Meyve Sineği zararlısının ihracatta toleransının sıfır olduğuna dikkati çeken Uçak, “Tarımsal üretimde sadece Akdeniz Meyve Sineği değil, kırmızı örümcek, yaprak biti, unlu bit, kabuklu bit, tuta, trips gibi birçok zararlı böcek riski de bulunmakta. Ürü kalitesini bozan bu zararlılarla mücadelede, kimyasal ilaç kullanımını tek çözüm olarak görmek doğru değil. Entegre mücadele yöntemleri belirlenerek kimyasal mücadeleye alternatif veya tamamlayıcı olacak şekilde mücadele edilmeli. Bunu gerçekleştirdiğimiz takdirde ürünlere zarar vermeden dikkatli bir hasat yapıldığında, hem bahçelerde hem de işletmelerde ürün kayıplarını en aza indirmiş oluruz” diye konuştu.

Turunçgil ihracatı 755 milyon dolar

Türkiye’nin 2019 yılında toplamda 755 milyon dolar turunçgil ihracatı yaptığı bilgisini veren EYMSİB Başkanı Uçak, bu rakamın 39 milyon dolarının Ege Bölgesi’nden yapıldığının altını çizdi. Uçak sözlerini şöyle tamamladı; “Mandalina ihracatımız 23 milyon dolar, portakal ihracatımız 4 milyon dolar, limon 10 milyon dolar ve greyfurt 2 milyon dolar oldu. Umuyorum, bu sezon bu rakamları geride bırakıp hem üreticiler hem de ihracatçılar olarak daha başarılı bir sezon geçiririz.”

Saylak; “İyi tarım uygulamaları ile üretim yapın”

Muğla Tarım ve Orman İl Müdürü Barış Saylak ise; üreticilere iyi tarım uygulamalarıyla üretim yapmaları çağrısında bulundu.

Muğla’nın 2019 yılında 7.9 milyar liralık tarımsal üretim rakamına ulaştığı bilgisini paylaşan Saylak, “Muğla’nın tarımsal üretimi, turizmden elde ettiği gelire denk. Turizm ile tarımı karşı karşıya getirmemeliyiz. Ürün desenini genişleterek, katma değerli ürün üreterek bu yöreye gelen turistleri bahçelerimize çekmeliyiz. Üretici birlikleri, ziraat odaları, ihracatçı birlikleri, üreticiler, narenciye birlikleri ve kamu kuruluşları el ele sorunlara çözüm bulacağız” dedi.

Muğla Tarım İl Müdürlüğü ve Bornova Zirai Mücadele Araştırma Enstitüsü Müdürlüğü uzmanları Akdeniz Meyve Sineği ve diğer zararlılarla ilgili üreticileri bilgilendirdiler.

Muğla Ticaret ve Sanayi Odası Ortaca Temsilciliği binasında düzenlenen toplantıya, Muğla Tarım ve Orman İl Müdürü Barış Saylak, Ege Yaş Meyve Sebze İhracatçıları Birliği Başkanı Hayrettin Uçak, Yönetim Kurulu üyeleri Vural Güleç ve Sadık Demircan, Antexpo Fuarcılık Genel Müdürü Murat Özer, MTSO Ortaca Temsilcisi Sedat Tuncer, Ortaca Ziraat Odası Başkanı Salim Çöllü, Dalaman Ziraat Odası Başkanı Tayfun Tuncay Güven ve taze meyve üreticileri katıldı.

Ticaret savaşları Türk tekstilini ABD pazarında üst sıralara taşıyacak

Uludağ Tekstil İhracatçıları Birliği (UTİB), Amerika Birleşik Devletleri’nde düzenlenen Premiere Vision Sport Fuarı’na katılarak tekstilde dünyanın en büyük ihracatçı ülkelerinden olan Türkiye’nin sektördeki başarısını gözler önüne serdi. ABD’nin Oregon eyaletinde 12-13 Şubat tarihlerinde Premiere Vision Sports fuarı bu sene 54. defa düzenlenen Northest Materials fuarı ile eş zamanlı olarak ikinci defa gerçekleştirildi.

Türk tekstilinin ihracattaki güçlü kuruluşlarından olan UTİB, 2011 yılından bu yana dünyada birinci sırada yer alan ve pazar satışlarının yüzde 37’sini elinde bulunduran ABD pazarındaki gücünü artırmak için Premiere Vision Sport Fuarı’na milli katılım organizasyonu düzenledi. UTİB organizasyonu ile Ekoten Tekstil, Emsam Tekstil, Gapsan Tekstil, Rebilteks, Tepar Tekstil’den oluşan 5 Türk firması fuara katıldı.  Ar-Ge, inovasyon ve tasarım odaklı yaklaşımıyla ürün kalitesini tüm dünyaya kabul ettiren Türk tekstil firmaları, başta ABD’li yatırımcılar olmak üzere dünyanın dört bir yanından gelen sektör profesyonellerine spor üretime yönelik kumaştan aksesuara, iplikten spor kıyafet ve ayakkabıya kadar birçok ürün ve ürün grubunu tanıtma fırsatı buldu.

Premiere Vision Sport Fuarı, Amerika kıtasındaki spor giyim pazarı için oldukça önemli olan ve spor giyim alıcılarının ihtiyaçlarını büyük çoğunlukla karşılayan Northeast Materials Fuarı’nın sinerjisinden de yararlandı.  Fuarın gerçekleştirildiği bölgede uluslararası spor markalarının genel merkezlerinin bulunması da hedef ziyaretçiye ulaşma açısından firmalara büyük bir avantaj sundu.

340 milyon dolarlık ihracat ile ABD ilk 5’te

2018 yılı itibarıyla dünya tekstil ithalatçı ülkeleri arasında toplam 13,2 milyar dolar ithalat ile 3. sırada yer alan ABD, Türkiye’nin 2023 ihracat stratejisi kapsamında hedef ülkeler arasında yer alıyor. ABD, en çok ithalatı başta Çin olmak üzere Güney Kore ve Kanada’dan gerçekleştiriyor. Türkiye’nin tekstil ihracat pazarları arasında 340 milyon dolar ihracat ile 2019 yılsonu itibarıyla 5. sırada yer alan ABD pazarından Türkiye tekstil sektöründe yüzde 2,70 oranında pay alıyor. ABD’nin tekstil sektöründe Türkiye’den en çok ithal ettiği ürünler ise, sentetik filament ipliklerinden dokunmuş mensucat, dokunmamış mensucat, sentetik ve suni devamsız liflerden iplikler ve sentetik devamsız liflerden oluşuyor.

Yüksek vergi oranlarıyla tekstil ve hazır giyim sektörlerinde korumacı bir politika izleyen ABD, özellikle ticaret savaşlarının ivme kazandığı 2019 yılından itibaren, Çin menşeli tekstil ve hazır giyim ürünlerinde yüzde 25’e varan oranlarda İlave Gümrük Vergisi uygulayacağını açıkladı. Böylece Türkiye’deki tüm sektörlerin ABD’de Çin’e karşı bir rekabet avantajı elde edebilecekleri yeni bir dönem de başlamış oldu.

Türk tekstil sektörünü dünyaya tanıtmak, imajını geliştirerek yurt dışında markalaşmasına öncülük etmek, mevcut pazarlardaki payını artırmak ve hedef ülkelerle olan ihracatı geliştirmek amacıyla Premiere Vision Sport Fuarı’nda info standı kuran UTİB, hem Türk tekstil ürünlerinin spor alanında sunduğu yenilikleri paylaştı hem de TFF Magazine (Turkish Fashion Fabrics Magazine) dergisinin uluslararası ziyaretçilere dağıtılmasını sağladı.

Yepyeni Elektrikli Bir Konsept: Hyundai Prophecy

  • Hyundai Prophecy, markanın yeni nesil tasarım felsefesinin bir sonraki durağı.
  • Bu yeni konsept ile birlikte aerodinamizm, sportiflik ve inovasyon ön planda tutuluyor.
  • Elektrikli konsept otomobil, Mart ayındaki Cenevre Otomobil Fuarı’nda tanıtılacak.

Hyundai Motor Company, yeni elektrikli konsepti Prophecy’i Cenevre Otomobil Fuarı’nda tanıtmaya hazırlanıyor. İzmitte üretilecek Yeni i20, makyajlı i30 ve Prophecy konseptiyle fuara damgasını vuracak olan Hyundai, ağırlıklı olarak yeni tasarımlarıyla ziyaretçilerin karşısına çıkacak.

Markanın “Duygusal Sportiflik” mottosuyla yola çıktığı yeni tasarım felsefesinin bir başka yansıması olan Prophecy, aynı zamanda aerodinamizm açısından da yenilikler sunuyor.

İngilizce kelime anlamı “Kehanet” olan “Prophecy”, aerodinamizmi artıran geniş arka spoyleri ve öne doğru akıcı bir şekilde ilerleyen zarif çizgileriyle harika bir siluet sunuyor. Arkada yer alan entegre spoylerin üzerindeki piksel özellikli lambalar ise görselliği zirveye taşıyor.

“Prophecy trendleri takip etmez” diyen Hyundai Global Tasarım Merkezi Başkanı SangYup Lee, aynı zamanda konsepti ikonik çizgileriyle zamana karşı koyan bir tasarım harikası olarak yorumluyor. Ürün yelpazesini genişletmeyi amaçlayan Hyundai, elektrikli otomobillere olan yenilikçi yaklaşımını da devam ettiriyor.

Hyundai Prophecy EV konsept, 3 Mart’ta Cenevre Uluslararası Otomobil Fuarı’nda tüm dünyaya tanıtılacak. Hyundai Motor Company, elektrikli otomobilleri, yeni tasarım çizgileri ve teknoloji şovlarıyla insanlığa odaklanacak.

AIFD’nin yeni yönetim kurulu belirlendi

 Araştırmacı İlaç Firmaları Derneği’nin (AIFD) 17’nci Olağan Genel Kurul toplantısı 14 Şubat’ta gerçekleştirildi. Genel Kurul’da AIFD’nin yeni dönem yönetim ve denetim kurulu asil ve yedek üyeleri belirlendi.  AbbVie Türkiye Genel Müdürü Dr. Mete Hüsemoğlu AIFD Yönetim Kurulu Başkanı seçildi.
Araştırmacı İlaç Firmaları Derneği’nin (AIFD) 17’nci Olağan Genel Kurulu, 14 Şubat’ta, İstanbul’da yapıldı. Genel Kurul’da, derneğin yeni dönem yönetim kurulu ve denetleme kurulu üyeleri seçildi. Yeni yönetim kurulunun ilk toplantısında yapılan görev dağılımı sonucunda, Dr. Mete Hüsemoğlu Yönetim Kurulu Başkanı seçildi.
Yeni dönemde AIFD Yönetim Kurulu üyeleri olarak Ali Cem Öztürk (Sanofi), Avinash Potnis (Novartis), Burak Cem (Novo Nordisk), Jose Daniel Lucas Guerrero (Lilly), Mustafa Cem Açık (Pfizer), Natasa Klicko (Roche), Renan Özyerli (MSD), Selim Giray (GSK), Serhat Mete Hüsemoğlu (AbbVie), Şehram Zayer (Merck) ve Uğur Bingöl (İ.E Menarini) seçildi. AIFD Denetleme Kurulu ise Demet Russ (Johnson & Johnson), Muhittin Bilgütay (Bausch+Lomb) ve Serkan Barış (AstraZeneca) isimlerinden oluşuyor.
AIFD Genel Kurulu’nda ayrıca, derneğin 2019 faaliyetleri değerlendirilerek, 2020 yılına dair öncelikler görüşüldü. Genel kurulun açılış konuşmasını yapan Dr. Mete Hüsemoğlu, AIFD’nin kuruluşundan bu yana “Türkiye’deki hastaların yenilikçi ilaçlara ve tedavilere erişimlerini artırmak, iyileştirmek ve sağlık alanında etik ve şeffaf bir iş ve çalışma ortamı sağlamak” vizyonu doğrultusunda, yapıcı bir yaklaşımla, paydaşlarıyla ortaklaşa, ülkemizin sağlık ve ekonomisine artan şekilde katkıda bulunmaya çalıştığını ve gelecekte de bunu sürdüreceğini belirtti.
Hüsemoğlu, ilaç araştırma geliştirme çalışmalarının her açıdan geliştiğine dikkat çekerek, bu gelişmelerin sonuçlarını Türkiye’de de göreceğimizi belirtti.  Kişiselleştirilmiş tedaviler, gen tedavileri ve ileri teknoloji ile geliştirilmiş tedavilerin daha çok gündemde yer alacağını söyleyen Hüsemoğlu, “İlaç endüstrisi şu anda sağlık ve tıp alanında henüz çaresi bulunamamış hastalıklara ve karşılanmamış ihtiyaca yönelik çözüm üretmek için inanılmaz bir hızla çalışıyor. 2020 ve takip eden birkaç yıl içerisinde bu anlamda çok önemli gelişmelerin yaşanacağını ve yeniliklerin hem Türkiye’de hem de dünyada tıbbın ve hastaların karşılanmayan ihtiyaçlarına çözüm sağlamak üzere, insanlığın hizmetine sunulacağını göreceğiz.
Hep dile getirdiğimiz gibi sağlık sisteminin odağında her zaman hastalar vardır. Hepimiz bu sistemin paydaşları olarak hastaya değer yaratmak için varız. 2020’de de hastaları hep odağımızda tutarak, onların en iyi ve ileri tedavilere erişimini artırmak önceliğimiz olacak.” dedi.
Hüsemoğlu konuşmasına son verirken, yeni yönetim kurulu üyelerini tebrik etti ve 2020 yılında da AIFD’nin, ülkemizin sağlık ve ekonomisine artan şekilde katkıda bulunmaya devam edeceğine inancının sonsuz olduğunu ifade etti.

AYİDER-OCAK AYI KONUT SATIŞ RAKAMLARI

AYİDER (ANADOLU YAKASI İNŞAAT MÜTEAHHİTLERİ DERNEĞİ) BAŞKAN YARDIMCISI MİMAR AHMET ERKURTOĞLU

Konut satışlarında, hem geçen yılın hem de 2018 yılının aynı ayına göre 100 binin üzerinde konut satışı gerçekleştirmemiz sektörde artık çarkların döndüğü anlamına gelmektedir. Konut satışlarının geçen iki yıla göre yüksek seyretmesinin nedeni faiz oranlarının yüzde birin altına inmesidir ki ipotekli satışlarındaki yüzde 500’ün üzerindeki artış bunu göstermektedir. Bu yıl daha az konut üreteceğiz inşaat maliyetleri nedeniyle. Konut satışlarında daha çok biten konutların satışlarını göreceğiz ve aynı zamanda herkesin ulaşabileceği konutlar yapılacaktır. Yabancıya konut satışında da 50 milyarlık konut satışı yakalanabileceğini öngörüyoruz

Fortinet Gelişmiş Güvenlik ve Daha Hızlı Bağlantı için Google Cloud ile İşbirliğini Artırıyor
Kapsamlı, entegre ve otomatik siber güvenlik çözümlerinde dünya lideri Fortinet® (NASDAQ: FTNT), iş yükleri ve uygulamaları için Google Cloud Platform’a (GCP) geçiş yapan müşterilerini göz önünde bulundurarak Google Cloud ile bulut güvenliği portföyünün entegrasyonunu artırdığını duyurdu. Kapsamı genişletilen entegrasyonda müşterilerin Fortinet’in Güvenli SD-WAN’ı ile dağıtık şubelerini GCP ile bağlamak için yeni referans mimarileri ve Google Cloud Marketplace’te Hizmet olarak FortiWeb Cloud WAF bulunuyor.

Gartner’ın tahminlerine göre 2019’un sonunda teknoloji sağlayıcılarının yeni yazılım yatırımlarının yüzde 30’u, modern bulut bilişim özelliklerinden faydalandıran yazılımlardan (cloud-first) sadece bulut bilişim çözümlerini kullanan yazılımlara (cloud-only) kayacak. Bulut gün geçtikçe kurumlar için çok daha önemli hale gelmeye devam ediyor. Dolayısıyla güvenliğin de her aşamada göz önünde bulundurulması gerekiyor. Bulutu benimseyen şirketler, eğer ağ altyapısında tutarlı bir çoklu bulut güvenliğine sahip olmazsa, tehditlerin de arttığı genişleyen bir dijital tehdit zeminiyle karşı karşıya kalıyor. Şirket içi ve bulut ortamlarında görünürlükten ödün veren parçalanmış bir yönetim sistemi kullanıldığında risk daha da büyüyor.
Fortinet, son kullanıcılar için bu güçlüğü ortadan kaldırmak amacıyla Google Cloud’la birlikte çalışarak bulut güvenlik çözümlerini GCP ile entegre ediyor. Fortinet’in bulut güvenlik portföyü, Fortinet Security Fabric’in bir parçası olarak tek bir yönetim sistemiyle yönetiliyor. Böylece BT ekipleri, genişleyen saldırı zemininde kapsamlı görünürlük ve birleşmiş yönetim imkanlarına sahip oluyor.
Güvenliği Geliştiriyor ve Bulut ile Güvenli Bağlantıyı Hızlandırıyor
Fortinet, Google Cloud ile birlikte çalışarak aşağıdakileri sunuyor:

  • Fortinet, müşterilerinin tesislerini Güvenli SD-WAN çözümünü kullanarak GCP’ye bağlayabilmeleri için referans mimariler tanıttı. Fortinet’in Güvenli SD-WAN yaklaşımı, güvenliği ve SD-WAN özelliklerini tek bir üründe buluşturuyor. Bu referans mimarisini kullanan müşteriler GCP için bulut ile güvenli bağlantı kurabiliyor, şirket içindeki ve GCP’deki Google Anthos hizmete alımları arasında yüksek hızlı ve güvenli bağlantıya sahip oluyor. Ayrıca Fortinet Güvenli SD-WAN çözümü üzerinden ofis bağlantıları için SSL denetimi sunuyor. Fortinet’in Güvenli SD-WAN çözümü, müşterilere gelişmiş kullanıcı deneyimi ve çeşitli konumlarda güvenlikten ödün vermeden daha uygun maliyetli, optimize edilmiş WAN yönetimi sağlıyor.
  • Fortinet Hizmet olarak FortiWeb Cloud WAF, Google Cloud Platform’da erişime açıldı. Hizmet olarak FortiWeb WAF, GCP temelli web uygulamaları için öğrenen makineleri kullanan kolay ve etkili güvenliğin yanı sıra gelişmiş sıfırıncı gün koruması sunuyor. Aynı zamanda kullanıcılar, güvenlik ilkelerinin hassas ayarlarını kolayca yapma ve web kaynaklarını koruma imkanına sahip oluyor. Müşteriler, GCP uygulama pazarından doğrudan aktifleştirilebilen Fortinet’in Cloud WAF çözümüyle uygulamaları hızlı bir şekilde koruyabiliyor. Fortinet, güvenlik portföyü kapsamında halihazırda FortiGate Yeni Nesil Güvenlik Duvarı, FortiManager, FortiAnalyzer ve FortiWeb ürünleri sunuyor.
  • Fortinet’in FortiCWP’si, gelişmiş iş yükü koruması ve görünürlük sunmak için GCP’nin Bulut Güvenlik Komut Merkezi’yle entegre oluyor. Fortinet’in FortiGuard temelli tehdit istihbaratı FortiCWP, müşterilerin tehditleri ve anormallikleri tespit edebilmeleri için GCP’deki aktivite ve veriler üzerinde derin analiz yapıyor. Böylece BT ekipleri, tehditlere anında karşılık verebiliyor. Google Bulut Güvenlik Komut Merkezi’nin FortiCWP’yle entegrasyonunun 2020’nin birinci çeyreğinin erken zamanlarında erişime açılması bekleniyor.

Google Cloud Platform, Fortinet’in teknoloji birliği iş ortaklıklarının birinci sınıf kategorisi ve Fortinet Security Fabric’in önemli bir parçası olan Fabric-Ready Partner programının bir üyesi. Fortinet ayrıca müşterilerinin bulut güvenliğinin faydalarından yararlanabilmesi oluşturulan işbirliğini daha da büyütebilmek için Google Cloud Advanced Security Specialization’a katıldı.
Fortinet Ürün ve Çözümlerden Sorumlu Kıdemli Başkan Yardımcısı John Maddison, konuyla ilgili şunları söyledi: “Dağıtık bulut ve şirket içindeki altyapılar, genişleyen dijital saldırı zemininde yeni riskleri beraberinde getiriyor. Bu yüzden kurumların altyapılarının tamamında tutarlı güvenlik ve merkezi yönetim oluşturmaları hayati öneme sahip. Bu kapsamda Security Fabric’imizin bulut hizmetlerini Google Cloud’da da genişlettiğimizi duyuruyoruz. Kapsamını genişlettiğimiz işbirliği sayesinde müşterilerimize bölgelerinde, ofislerinde ve ortamlarında gelişmiş bulut güvenliği sunuyoruz.”

Muhafazakar ailelere erken rezervasyon fırsatı

Erken rezervasyonlar başlar başlamaz yerli ve yabancı tatilciler tatil planlarını yapmaya başladı. Özellikle muhafazakar aileler için tatil yapmak için İslami kurallara uygun bir konsept otel bulmak artık www.islamiotel.com ile çok kolay. Yüzlerce oda, onlarca otel ve villa konseptini tek tıkla ulaşabilen tatilciler erken rezervasyonun avantajlarından kolaylıkla yararlanabilecek. Elçi tur Yönetim Kurulu Başkanı Tahir başarır, “Geçen yılı 34 milyar 520 milyon dolarlık rekor gelirle kapatan turizm sektöründe, bu yıl gelirin 40 milyar dolara çıkması hedefleniyor. Muhafazakar tatil konsepti de ülkemizde her yıl biraz daha büyüme gösterirken tatilciler güncellediğimiz  ve www.halalvilla.com siteleriyle tek tıkla yüzlerce odayı karşılaştırma imkanı bulacaklar.

Türkiye ekonomisinin lokomotiflerinden biri olan turizm sektörü 2020 yılında 40 milyar gelir bekleniyor.  Her geçen yıl hem turist sayısı hem de turizm gelirleri artarken, muhafazakar konseptli otel ve villalarda büyük ilgi görüyor. 2020 yılına erken rezervasyonlarla birlikte yüzde 30 dolulukla başlayan muhafazakar oteller, erken rezervasyonlarla birlikte yüzde yüz doluluk oranı bekleniyor.

Elçi Tur Yönetim Kurulu Başkanı Tahir Başarır, www.islamiotel.com ve www.halalvilla.com sitelerimizi hayata geçirdik ve bu site sayesinde erken rezervasyon yapmak isteyen turistler yüzlerce odayı tek tıkla görüp karşılaştırıp rezervasyonlarını yapabilecekler. Muhafazakar villa ve otel konsepti son yıllarda Türkiye’de büyük ilgi görüyor. Özellikle villaların dört bir yanının korunaklı olması diğer villalar tarafından görünmemesi ve 4 dilde hizmet vermesi muhafazakar villa konseptini tercih edilir kılıyor. Dünyanın dört bir yanından gelen aileler İslami kurallara uygun otellerde gönül rahatlığıyla tatil yapma konforunu yaşıyorlar. Geçtiğimiz yıldan bu yana Türkiye’de muhafazakar otel konsepti yüzde 30 bir büyüme gösterdi. Bu yıl geçtiğimiz yıllara oranla daha fazla bir artış bekliyoruz.” açıklamalarında bulundu.

Dünyanın dört bir yanından ziyaretçi ağırlıyor

Muhafazakar tatil konsepti Türk turizminin can damarı yabancı turistlerin de dikkatini çekmiş durumda..  Turizm sektörünün bu yeni kolu, döviz girdisi bakımından hem ülke ekonomisine hem de sektöre yeni bir soluk getirmeyi hedefliyor. Avrupalı Müslüman aileler Ege bölgesini tercih ederken, Orta doğudan gelen turistler genelde Akdeniz bölgesini tercih ediyor. Yeni hayata geçen www.halalvilla.com sitesinden turistler hem erken rezervasyon indirimlerinden hem de birinden lüks ve konforlu muhafazakar villalara, rezervasyon yapma imkanı buluyor. Site 4 dilde verdiği hizmet kalitesiyle yerli ve yabancı tatilcilerin yoğun ilgisini çekiyor.Site içerisinde bulunan villaların en büyük özelliği korunaklı olması. Bu sayede Villada konaklayan aileler kendilerini daha güvende ve daha özgür hissedecekleri kişisel bir alan oluşturmuş oluyorlar.

Her bütçeye uygun tatil imkanı

İster villa olsun ister bir otel, herkesin kendi hayat tarzında göre tatil yapması en büyük hakkı. Toplamda 32 adet özel havuzlu villayla hizmet veren Alya Villa Grubu, bu talepler doğrultusunda hayata geçirdiği Muhafazakar villa ve otel konseptiyle, her kesimden  ve her bütçeden tatilciye hitap ediyor. Marmaris ve Bodrum destinasyonlarında bulunan tesislerin en dikkat çekici özelliğiyse yeşille maviyi buluşturuyor. Tüm villalardan deniz ve orman manzarası izleme konforunu yaşatıyor. Aynı zamanda isteğe bağlı sabah kahvaltı ve akşam yemeği hizmeti, günlük temizlik, 7×24 güvenlik ve restoran hizmetiyle de ailelere eşsiz bir tatil yapma fırsatı sunuyor

DHL Supply Chain Türkiye “En İyi İşveren” sertifikası aldı
DHL Supply Chain Türkiye kurum kültürü ve kariyer yönetimi alanlarında sergilediği başarıyla insan kaynakları alanında dünyanın en tanınmış otorite kuruluşlarından Top Employers Institute tarafından ödüllendirildi.
Lojistik sektörünün lider global markası DHL’in tedarik zinciri ve lojistik çözümleri şirketi olan DHL Supply Chain Türkiye, insan kaynakları uygulamalarında küresel bir otorite olan Top Employers Institute’un yürüttüğü sertifika programı kapsamında, Kültür, Liderlik Gelişimi, Kariyer Planlama, Eğitim & Gelişim ve Yetenek Kazanımı gibi alanlarda gösterdiği yüksek performansla “En İyi İşveren” şirketler arasında yer aldı.
DHL Supply Chain Türkiye, “En İyi İşveren” sertifikasını Deutsche Post DHL Group çatısı altında Belçika, Hollanda, Portekiz, İspanya, Birleşik Krallık, İrlanda, ABD, Brezilya, Kanada ve Şili ile birlikte kazanan 11 ülke operasyonundan biri oldu. Konuyla ilgili görüşlerini paylaşan DHL Supply Chain Türkiye Genel Müdürü Orkun Saruhanoğlu şunları söyledi: “Tepeden tırnağa tüm operasyonlarının merkezine insanı ve ekip ruhunu yerleştirmiş bir kurumuz. Başarının, insanların işleriyle kurdukları sağlıklı bağ ile doğru orantılı olduğu bir sektörde faaliyet gösteriyoruz. Dünyanın önde gelen otorite kuruluşlarından Top Employers Institute’un yetenek ve kurum kültürü boyutlarında bizleri en iyi işverenler arasında göstermelerinden gurur duyuyoruz.”

PIRELLI, YENİ LASTİK GELİŞTİRME SİMÜLATÖRÜ İLE TESLİM SÜRELERİNİ %30 AZALTIRKEN SÜRDÜRÜLEBİLİRLİĞİ DESTEKLİYOR

İtalyan lastik devi Pirelli, Formula 1 ve motor sporlarından elde ettiği deneyimi şimdi yollara da taşıyor. Pirelli’nin yeni lastik geliştirme simülatörü, şirketin kapsamlı dijitalleşme stratejisindeki en önemli adımlardan biri olarak hem sürdürülebilirliğe katkı sağlıyor hem de lastik geliştirme süreçlerini %30 kısaltıyor.

Pirelli tarafından bir süre önce şirketin Milano’daki ünlü araştırma ve geliştirme merkezinde açılışı yapılan yeni lastik geliştirme simülatörü, ürün geliştirme süresini kısaltırken ihtiyaç duyulan fiziksel prototip sayısını da azaltacak. Öte yandan, İtalyan firması ile dünyanın en tanınmış otomobil üreticileri arasındaki yakın çalışma ilişkisini daha da güçlendirecek.

Yeni simülatörle geliştirme döngülerinin ve lastik testlerinin hızlandırılması, teslim sürelerinin kısaltılması ve Pirelli ile prestij ve premium otomobil üreticileri arasındaki daha çevik etkileşim sayesinde bu iş birliklerinin daha da güçlendirilmesi hedefleniyor.

Lastik geliştirme sürecini %30 kısaltıyor

Bu çığır açan teknoloji, farklı otomobil modelleri için üretilen sanal prototiplerin daha hızlı değerlendirilmesi sayesinde hem yol hem motor sporları için yeni lastiklerin ortalama geliştirilme süresini %30 oranında kısaltıyor. Farklı geliştirme parametrelerinin hızla yeniden modellenmesini mümkün kılan yeni simülatör, Pirelli ile dünyadaki otomobil üreticileri arasındaki dijital bilgi alışverişinin hızlanmasını da sağlıyor.

Simülatör, geleneksel geliştirme yöntemlerine kıyasla üretici tarafından sağlanan veya kurum içinde üretilen her türlü sanal otomobil modelinin sistemde hızla programlanmasına olanak verirken ortak tasarım ve geliştirme çalışmaları üreticinin kendi simülatöründe de yürütülebiliyor. Bu sayede, yeni modellerin giderek daha sık sunulduğu günümüzde lastik geliştirme süreleri hedeflendikleri otomobillerin üretimiyle tam uyumlu olabiliyor.

Simülatörün sanal geliştirme aşamasını maksimuma çıkarmak için kullanılması, gerçek fiziksel prototiplerin sayısının azaltılması anlamına geliyor ve Pirelli’nin sürdürülebilirlik felsefesi doğrultusunda çevreye fayda sağlıyor.

Formula 1, teknolojisi şimdi yollara çıkıyor

Gelişmiş simülasyonlar, 10 yıldan uzun süredir Formula 1 ve diğer motor sporları lastiklerinin tasarım ve geliştirme süreçlerinde kullanılıyor. Bu teknoloji şimdi Pirelli’nin araştırma ve geliştirme departmanının engin deneyimiyle birleşerek yol lastikleri için de kullanılıyor.

VI-grade firması tarafından üretilen simülatör, 7.5 metre çapında 210 derece çepeçevre panoramik bir ekran içeriyor. Pek çok farklı sürüş koşulu, yollar ve pistler bu ekranda görsel olarak canlandırılıyor. Sistemin kalbinde yer alan statik bir araç, herhangi bir sürücünün gerçek bir otomobilde deneyimleyebileceği hisleri tam olarak yaşatmak için çeşitli aktif teknolojilerle donatılıyor. Bu teknolojiler, koltuklar, direksiyon, emniyet kemerleri ve farklı titreşim sistemlerinin süspansiyon ve motorun hareketlerini bire bir yansıtmasını sağlıyor.

Sürecin tamamı, simülatörü her türlü lastik veya otomobilin farklı teknik özelliklerini yansıtacak şekilde programlayabilen bir kontrol odası tarafından koordine ediliyor. Sonuçlar, lastikle ‘yol’ arasındaki etkileşimin yanı sıra lastik davranışına dair diğer tüm ilgili parametreler ölçülerek dikkatle kaydediliyor. Bunlar daha sonra test ‘sürücüsü’ tarafından hissedilen kişisel izlenimlere eklenebiliyor. Bu simülatörde gerçekleştirilen önemli çalışmalar, Politecnico di Milano okulunda kurulacak olan (yanal ve dikey ivmeler ile rotasyonları yeniden oluşturmak için tasarlanan) dinamik simülatör projesine de entegre edilebilecek. Pirelli, şirketin Milano’daki araştırma ve geliştirme merkezindeki tüm faaliyetleri ve tamamlayıcı test çalışmaları yapan bu okulla iş birliğini uzun yıllardır sürdürüyor.

Domates ihracatta rekor kırdı, Rusya’ya kota doldu ihracatçı kotanın kaldırılmasını istiyor

Taze meyve sebze sektörü, 2020 yılına ihracatta parlak bir giriş yaptı. Türkiye yüzde 29’luk artışla 2019 yılı Ocak ayında 199 milyon dolar olan ihracatını, 2020 yılı Ocak ayında 256 milyon dolara taşıdı. Ege Bölgesi’nden yapılan taze meyve sebze ihracatı ise; yüzde 68’lik rekor artışla 14 milyon dolardan, 24 milyon dolara sıçradı.

İhracatın yıldızı domates oldu

Ocak ayında taze meyve sebze ihracatının yıldızı ise domates oldu. Domates, Türkiye’ye 40 milyon 116 bin dolarlık döviz kazandırdı. Domates ihracatçıları en büyük ihraç pazarları Rusya’nın uçak krizi sonrasında koyduğu 150 bin ton kotanın kaldırılmasını talep ediyor.

Tarım ve Orman Bakanı Dr. Bekir Pakdemirli ve Ticaret Bakanı Ruhsar Pekcan’ın Rus mevkidaşları ile Rusya’ya domates ihracatında kotanın kaldırılması için yoğun bir diplomasi trafiği yürüttüklerini belirten Ege Yaş Meyve Sebze İhracatçıları Birliği Yönetim Kurulu Başkanı Hayrettin Uçak, iki bakanın gayretleriyle Türkiye’nin Rusya’ya domates ihracatında kesintiye yol açmayacak bir formülün üretileceğine inandıklarını kaydetti.

“Türkiye, 2019 yılında 535 bin ton domates ihraç ederken, karşılığında 304 milyon 445 bin dolar döviz geliri elde etti” diyen Uçak, “Rusya Federasyonu; 98 bin ton Türk domatesi tercih ederken, karşılığında 86 milyon dolar ödedi. 2019 yılında Rusya’ya domates ihracatı yüzde 181 artış gösterdi. 2020 yılı Ocak ayında ise Rusya’ya 15 bin 110 ton domates ihraç ettik ve 14 milyon 175 bin dolar döviz elde ettik. Bu ihracatın 6 milyon 195 bin dolarlık kısmını Egeli ihracatçılarımız gerçekleştirdi. Türk domatesine Rusya’nın da ihtiyacı var. Coronavirüs nedeniyle Çin’den alımlarını da durdurdular, kendi üretimleri de yetersiz. Kısa sürede Türk domatesi için Rusya vizesinin çıkmasını bekliyoruz” şeklinde konuştu.

Ege’den yaş meyve sebze ihracatında yüzde 68’lik artış

Ege Yaş Meyve Sebze İhracatçıları Birliği Ocak ayında 24 milyon 270 bin dolarlık taze meyve sebze ihracatına imza attı. Birliğin 2019 yılı Ocak ayı ihracatı ise; 14 milyon 440 bin dolar olmuştu. Ege’den yapılan taze meyve sebze ihracatı yüzde 68 rekor artış gösterdi.

Domates, 11 milyon 97 bin dolarlık tutarla taze meyve sebze ihracatından aslan payını alırken, Satsuma mandalinadan 2 milyon 873 bin, Nar ihracatından 1 milyon 474 bin, Limon ihracatından 1 milyon 340 bin dolar döviz elde edildi. Egeli taze meyve sebze ihracatçıları biberden patlıcana, kabaktan soğana, portakaldan greyfurta, elmadan üzüme, hıyardan elmaya, üzümden asma yaprağına kadar onlarca tür ürünü 52 ülkeye ihraç etti.

Çankaya Belediyesi Spor ve Kültür Kompleksi Aura Design Studio İmzasını Taşıyor…

Ankara, Karapınar Mahallesi’nde inşa edilecek olan Çankaya Belediyesi Spor ve Kültür Kompleksi, AURA Design Studio tarafından tasarlandı. Kapalı yüzme havuzu, spor salonları, kütüphane, muhtarlık ve aile sağlığı merkezi gibi bölgenin sosyal ihtiyaçlarına yönelik birçok fonksiyonu içinde barındıran kompleks, vadi ile yoğun konut dokusu arasında önemli bir kamusal rol üstlenecek.

Mimarlık, şehir planlama ve peyzaj mimarlığı alanlarında farklı tipolojilerinde birçok ödüllü projeye imza atan AURA Design Studio, Çankaya Belediyesi Spor ve Kültür Kompleksi’ni tasarladı. Ankara illi Karapınar Mahallesi’nde rekreasyon çalışmaları devam eden Karapınar Vadisi bitişiğinde, vadiye hakim ve Konya Yolu’ndan da algılanabilir bir şekilde konumlanacak olan proje, kapalı yüzme havuzu, spor salonları yapısı ile kütüphane, atölyeler, çok amaçlı salon, muhtarlık ve aile sağlığı merkezi gibi birçok kamusal fonksiyonu içinde barındırarak vadi ile yoğun konut dokusu arasında önemli bir kamusal kompleks rolü üstlenmeyi amaçlıyor.

Bütünsellik Algısı İle Tasarlanan Yapılar

Kamusal kompleks, biri yüzme havuzu ve spor salonları yapısı ile diğeri sosyal tesis, aile sağlık merkezi ve muhtarlığı barındıran Çankaya Evi olmak üzere dörder katlı iki farklı yapıdan oluşacak. Vadiye inen bu iki yapı arasında karşılıklı farklı kademelerde oturan peyzaj alanı; kütüphanenin, pilates salonunun teraslarının açıldığı, belediyenin yazları aktif olarak düzenlediği açık hava sinemasına uygun bir planlama ile bir kamusal geçiş ve sosyal etkileşim mekanı olarak kurgulanmış. Bu geçiş alanının sonunda ise iki yapıyı birleştiren bir arkad yer alıyor. Her iki yapının alt kot girişlerini birbirine bağlayan bu arkad yardımıyla yapıların farklı cephe dilleri arasında da bir bütünsellik algısı yakalanmak istenmiş.

Dört kattan oluşan ve 5227 m² alanı kapsayan kapalı yüzme havuzu ve spor salonu yapısı eğimli bir araziye oturtulmuş. Tasarımda da bu eğimden faydalanılarak farklı kotlardan yapı girişleri alınmış. Vadiye bakan alt kottan havuz ve soyunma hacimleri ile ilişki sağlanırken, üst kottan ise vadi manzarası ile ilişkilendirilen kafeteryaya direkt erişim sağlanmış.

Eğimli arazideki kot farklılıklarından yararlanılarak iki adet girişin kurgulandığı yapıda, birinci bodrum katta spor salonuna ait fitness, aerobik ve spinning salonları bulunacak. Aerobik salonunun Karapınar Çankaya Evi ve Karapınar Yüzme Havuzu arasında kalan rekreasyon alanına cephe verdiği noktadan da dış mekan ile ilişki kurulmuş. Ayrıca spor yapan üyenin çocuğuna refakat edilecek bir çocuk oyun alanı da yine bu katta çözümlenmiş. Spinning salonu vadi manzarasına hakim şekilde, akustik açıdan uygun malzemeler seçilerek tasarlanırken kat holünde 2. bodrum kattan zemin kata kadar devam eden bir galeriye yer verilmiş.

Farklı Fonksiyonlara Getirilen Farklı Çözümler

Sosyal tesis, aile sağlık merkezi ve muhtarlık yapılarını kapsayan Çankaya Evi ise dört kattan oluşan 1658 metrekarelik bir alana sahip. Vadiye bakan alt kottan ana giriş ve çok amaçlı salon ilişkileri sağlanırken üst kottan ise Çankaya Evi’nden bağımsız olarak aile sağlığı merkezi ve muhtarlık birimlerinin girişleri oluşturulmuş.

Yapının genel tasarımında, orta bölümde bir sirkülasyon hattı ve bu sirkülasyon hattının bir tarafında atölye, çok amaçlı salon, 24 saat açık kütüphane gibi büyük hacimler planlanırken, diğer kolda ise bu hacimleri destekleyen mutfak ve tuvalet gibi servis alanları kurgulanmış.

Çankaya Evi’nin ana bağlantısının kurulduğu ikinci bodrum katta idari ofis, çok amaçlı salon ve ilgili birimler, teknik hacimler ve çok amaçlı salona hizmet eden ıslak hacimler bulunuyor. Yapı girişi boyunca uzanan saçaklı giriş platosu, çok amaçlı salonun önünden devam ederek Çankaya Evi ve yüzme havuzu arasında tasarlanan sosyal etkileşim alanına uzanırken, Çankaya Evi’nden parka doğru uzanan arkad ile bağlantı tanımlı hale getirilmiş ve yerleşke bütünlüğü sağlanmış.

Kütüphane, çocuk kütüphanesi niteliğindeki oyun ve masal odası ve bu mekanların servislerinin yer aldığı birinci bodrum katta, kütüphane önündeki geniş teras ile ara geçiş aksına bağlanılırken yaz aylarında çalışma alanlarının teraslar ve yeşil aks üzerinde genişlemesi amaçlanmış.

Çankaya Evi’nden bağımsız olarak Aile Sağlığı Merkezi, muhtarlık birimleri ve bu birimlerin servis mekanları ise zemin katta planlanmış. Farklı zaman kullanımları ile beraber engelli ve hasta ulaşımı da düşünülerek fonksiyonların birbirini olumlu yönde destekleyeceği şekilde fonksiyon yerleşimi yapılmış. Katın Çankaya Evi kısmında Karapınar Vadisi’ne bakan büyük bir resim atölyesi de oluşturulmuş.

İki yapı arasında düzenlenen parka, sosyal etkileşim alanına ve Karapınar Vadisi’ne bakan atölyeler ve atölyelerin servisleri ise birinci katta konumlandırılmış.

Tasarıma Kazandırılan Ritim

Bu ana tasarım kararını destekleyecek şekilde oluşturulan yapı cephe düzeninde sirkülasyon hattı daha şeffaf giydirme cam sistemler ile kaplanarak iki kütlenin birbirinden kopuk algılanması sağlanmış. Servis mekanlarının bulunduğu kütle koyu antrasit renkli, diğer kütle ise beyaz olarak düşünülmüş.

Çankaya Evi ana girişinin sağlandığı vadi cephesinde çok amaçlı salon ve ana girişin bulunduğu kısım, ışıklıklı yüksek çelik konstrüksiyonlar ile vurgulanmış, bu cephe düzeni de parkta ve yüzme havuzu cephesinde arkadlarla devam ettirilmiş. Pencere önlerinde bulunduğu zemin ile kontrast olarak beyaz kütlede antrasit, antrasit kütlede beyaz renkli genişletilmiş metal güneş kırıcı paneller kullanılarak oluşturulan ritim ile yapıya dinamizm katılmış.

Panasonic, tek çipli DLP™ lazer projektör ailesini yüksek parlaklık ve sistem esnekliğiyle genişletiyor
Etkinlikler ve Sergiler İçin PT-RZ790 Serisi ve Yükseköğretim İçin PT-FRZ60 Serisi İlk Kez ISE 2020’de Tanıtıldı. İki Ürün Serisi de Uygun Maliyetiyle öne çıkıyor.
Panasonic, Tek Çipli DLP™ lazer projektör ürün portföyünü müzeler ve sergi alanlarına yönelik PT-RZ790, lise ve üniversite sınıflarına yönelik PT-FRZ60 serileriyle genişletiyor. İyi aydınlatılmış bir sınıfta net ve parlak bir ekranla birlikte en düşük seviyede gürültü, ideal bir eğitim ortamı için büyük öneme sahip. Benzer şekilde sergi tasarımcıları da sunumlarını güçlendirmek için doğal veya özel hazırlanmış bir aydınlatma kullanıyor ve konuklarını rahatlatıcı bir ortamda ağırlayabilmek için sessiz bir projeksiyon sistemine ihtiyaç duyuyor. Bu ortamlar için tasarlanan Panasonic PT-RZ790 Serisi ve PT-FRZ60 Serisi Tek Çipli DLP™ lazer projektörler, yüksek görünürlüğe sahip görüntüleri ışık altında neredeyse tamamen sessiz bir şekilde sergiliyor. Seriler, 2020 sonbaharında piyasada yer alacak.
İyi aydınlatılmış odalarda zengin renklere sahip parlak görüntüler
Her iki projektör serisi de kompakt bir tasarımla WUXGA çözünürlüğünde yüksek kaliteli görüntüler sunmak için DLP™ görüntüleme kullanılarak SOLID SHINE Lazer üzerine inşa ediliyor. Dörtlü Renk Uyumlaştırıcı, daha doğru bir beyaz dengesi ve canlı bir renk ifadesi sağlamak için çark zamanlamasını ve renk filtresi parametresini ayarlayarak renk gamını genişletiyor.
Hafif, sessiz ve kompakt projektörlerin kurulumu da kolay
Verimli soğutma, gürültüyü PT-RZ790 Serisi için 36 dB (Normal Mod), PT-FRZ60 Serisi için ise 27 dB[1] (Sessiz Mod) seviyesine kadar bastırarak dikkat dağıtıcı unsurları en aza indiriyor. Projektör gövdelerinin sadece 23,2 kg (PT-RZ790 Serisi, standart lens dahil) ve 16,3 kg[2] (PT-FRZ60 Serisi) olan ağırlıkları kolayca taşınabilmelerini sağlıyor. 2.0x optik yakınlaştırmaya sahip PT-FRZ60 Serisi, tavanda neredeyse istenen her yerde kurulum imkanı sunuyor.

Tüm modeller, HDMI® (PT-FRZ60 Serisi için çift giriş) ve DIGITAL LINK üzerinden 4K sinyal girişini[3] desteklerken, PT-FRZ60 Serisi ayrıca HDMI üzerinden CEC uyumluluğunun yanı sıra yayın donanım kilitleri veya Stick PC’ler için güç sağlayan bir USB çıkışı da sunuyor. Geniş bağlantı kapasitesi, projektör değişimini kolaylaştırırken, medyanın çeşitli cihazlarda yüksek kaliteyle iletilmesini ve gösterilmesini sağlıyor. PT-RZ790 Serisi, iOS ve Android™ cihazlar için yeni Panasonic Akıllı Projektör Kontrolü uygulamasını desteklemesi[4] sayesinde birden fazla projektörün veya projektörlerin tek tek kontrol edilmesine imkan tanıyor. Uygulama, görüş hattına ihtiyaç duyan IR uzaktan kumandalara alternatif olmanın yanında mobil cihazın entegre kamerasını kullanarak sezgisel OSD navigasyonu ve projektör için otomatik odaklama işlevi de sunuyor[5].

Efsanevi SOLID SHINE Lazer Güvenilirliği
PT-RZ790 ve PT-FRZ60 Serisi, bakım gerektirmeden 20.000 saatlik[6] projeksiyona, doğrusal bir parlaklık rampasına ve yüksek renk korumasına katkı sağlayan hermetik sızdırmaz DMD blokları ve korumalı lazerler ile Panasonic’in orijinal filtresiz soğutma özelliğini içeriyor. Çoklu İzleme ve Kontrol Yazılımı, operatörü sorunlar oluşmadan önce uyararak beklenmeyen kesintileri önlemek üzere isteğe bağlı Erken Uyarı işlevleri[7] sunuyor. PT-RZ790’da sunumun kesintisiz devam etmesinin gerektiği halka açık sergiler için ilave bir güvenlik katmanı sunmak için ana sinyalin kesilmesi halinde kullanılabilecek Yedek Giriş[8] anahtarlaması da bulunuyor.
 [1] Sadece FRZ50. FRZ60, Sessiz Modda 30 dB ile çalışır.
[2] Sadece FRZ50. FRZ60’ın ağırlığı 16,6 kg’dir.
[3] 4K sinyalleri projeksiyon anında 1920 x 1200 piksel olarak yeniden boyutlandırılır.
[4] Minimum cihaz ve işletim sistemi gereksinimleri için App Store veya Google Play mağazasına bakabilirsiniz.
[5] Otomatik Odaklama işlevi bazı cihazlarda desteklenmeyebilir.
[6] Bu süre civarında ışık çıkışı yaklaşık %50 azalmış olacaktır. IEC62087: 2008 Yayın İçerikleri, NORMAL Mod, Dinamik Kontrast [AÇIK], 35 °C (95 °F) sıcaklık, 700 m (2,297 ft) yükseklik ve 0,15 mg/m3 hava kökenli parçacıklı madde. Parlaklığın %50’ye düşeceği tahmini süre, ortama ve kullanım koşullarına bağlı olarak değişir. Işık kaynağı dışındaki parçaların 20.000 saatten önce değiştirilmesi gerekebilir ve cihazın bu süre civarında kontrol edilmesi tavsiye edilir.
[7] Erken Uyarı İşlevleri (ET-SWA100), Çoklu İzleme ve Kontrol Yazılımı Sürüm 2.0 veya üzeri (ücretsiz indirme) ile ücretsiz olarak gelir ancak 90 günlük deneme süresinden sonra kullanmaya devam etmek için ücretli bir lisans anahtarı ve PASS web sitesinde aktivasyon gerekir. Daha fazla bilgi için panasonic.net/cns/projector/products/mmcs adresini ziyaret edebilirsiniz.
[8] Ana/yedek giriş terminalleri kombinasyonu sabittir. Ana/yedek terminallere giriş sinyali aynı olduğunda Yedek Giriş işlevi etkinleştirilir.

Türk tekstil sektörü,modanın başkenti Paris’te atağa geçti

Uludağ Tekstil İhracatçıları Birliği (UTİB), modanın başkenti Paris’te eş zamanlı olarak gerçekleştirilen Premiere Vision Paris ve Texworld Paris fuarlarına katıldı. 2021-2022 ilkbahar-yaz moda trendlerinin belirlendiği bu iki fuarda Türkiye’den toplam 290 firma yer aldı.

Fransa’nın Türkiye’nin 2023 İhracat Stratejisi kapsamındaki hedef ülkeler arasında olduğunu ve Türk tekstil sektörü için oldukça büyük bir pazar potansiyeli oluşturduğunu belirten UTİB Başkanı Engin, Fransa’nın Türkiye’nin tekstil ihracat pazarları arasında 2019 yılsonu itibarıyla 121 milyon dolar ihracatla 19. sırada yer aldığını, aynı zamanda da 2018 yılında dünya tekstil ithalatçı ülkeleri arasında toplam 4,3 milyar dolar ithalat ile 14. Sırada bulunduğunu söyledi.

Uludağ Tekstil İhracatçıları Birliği (UTİB), Türk tekstilinin dünya pazarlarındaki payını artırma çalışmaları kapsamında bu kez modaya yön veren Fransa’da başarılı çalışmalara imza attı.

UTİB, tekstil sektörü ihracatına güçlü ivme kazandırmak için 10-13 Şubat tarihleri arasında modanın başkenti Paris’te eş zamanlı olarak düzenlenen Premiere Vision Paris ve Texworld Paris fuarlarına dergi standı ile katıldı. Bu yıl 92. kez düzenlenen Premiere Vision Paris Fuarı’na 12’inci kez katılan UTİB,  yılda iki kez düzenlenen Texworld Paris Fuarı’nda da 18’inci kez yer aldı.

Eş zamanlı olarak gerçekleştirilen fuarlara dergi standı ile katılan UTİB tarafından Türk kumaş sektörünü dünyaya tanıtmak, imajını geliştirerek yurt dışında markalaşmasına öncülük etmek ve mevcut pazarlardaki payını arttırmak, hedef ülkelerle olan ihracatı geliştirmek ve rakiplerin pazarlama stratejileri konusunda araştırma yapmak amacıyla hazırlanan Turkish Fashion Fabrics (TFF) Magazine, her iki fuarda da dağıtıldı. Türkiye’nin giyimlik kumaş sektöründen, firmalarına, Türk tasarımcılarından tasarımlarına kadar birçok konuda Türk tekstil sektörünü tanıtan TFF Magazine, başta Fransız yatırımcılar olmak üzere dünyanın dört bir yanından fuara katılan sektör profesyonelleri ile bir araya getirildi. Ayrıca Türkiye, Premiere Vision Paris Fuarı’na katılan 182 firma ile İtalya ve Fransa’dan sonra en fazla katılım gösteren ülke oldu. Texworld Paris Fuarı’na da Türkiye’den 108 firma katıldı.

Modanın başkenti Paris’teki prestijli fuarlara Türkiye’den 290 firma katıldı

Deriden kumaşa, aksesuardan hazır giyim ve tasarım ürünlerine kadar birçok ürün ve ürün grubunun sergilendiği bu iki fuara UTİB olarak dergi standı ile katılım gösterdiklerini belirten UTİB Yönetim Kurulu Başkanı Pınar Taşdelen Engin,  Paris’in modanın önemli merkezlerinden biri olduğunu ve 2021-2022 ilkbahar-yaz moda trendlerinin Premiere Vision Paris ve Texworld Paris gibi önemli fuarlarda belirlendiğini söyledi.

Türk tekstil sektörünün her geçen gün daha da güçlendiğini ifade eden Engin, “Sektörümüz gerek Ar-Ge ve inovasyonda gerekse de tasarım ve ileri teknoloji konularında büyük ivme yakaladı. Türkiye’den toplam 290 firma ile eş zamanlı gerçekleştirilen bu iki fuara katılım sağladık. Türk tekstil sektörünü ve öncü firmalarını yabancı sektör profesyonellerine nitelikli tanıtım yapabilmek için her iki fuarda da dergi standı ile yer aldık. Fuar boyunca hem dergimiz TFF Magazine hem de Türk tekstil firmaları yabancı sektör temsilcilerinin yoğun ilgisiyle karşılaştı. Premiere Vision Paris Fuarı’na İtalya, Fransa, Çin, İngiltere, Hindistan, Almanya ve ABD başta olmak üzere 49 ülkeden 1.759 firma, Texworld Paris Fuarı’na da 1.000 firma katıldı. Biz de Premiere Vision Paris ve Texworld Paris gibi prestijli fuarlarda yer alarak Türk tekstil sektörünün gücüne ve ürün kalitesine vurgu yaparak dünya pazarında daha da geniş pay almayı amaçlıyoruz” diye konuştu.

“Türk tekstil sektörü için Fransa, büyük bir pazar potansiyeli oluşturuyor”

Türkiye’nin 2023 İhracat Stratejisi kapsamındaki hedef ülkeler arasında Fransa’nın da yer aldığını vurgulayan Engin sözlerini şöyle sürdürdü: “Türkiye’nin tekstil ihracat pazarları arasında Fransa, 2019 yılsonu itibarıyla 121 milyon dolar ihracatla 19. sırada yer alıyor. Fransa aynı zamanda 2018 yılı sonu itibarıyla dünya tekstil ithalatçı ülkeleri arasında da toplam 4,3 milyar dolar ithalat ile 14. sırada yer alıyor. En çok İtalya, Almanya ve Çin’den ithalat yapan Fransa, önemli bir ithalatçı olduğu için Türk tekstil sektörü için de oldukça büyük bir pazar oluşturuyor. 2018 yılsonu itibarıyla Türkiye’nin Fransa’daki pazar payı ise yüzde 3 oranında.  Ülkemizden Fransa’ya en çok pamuk ipliği, pamuklu mensucat, sentetik ve suni devamsız liflerden iplikler ve diğer örme mensucat ürün grupları ihraç ediliyor.”

TÜRKİYE, OTOMOTİVDEKİ GELECEĞİNE HAZIRLANIYOR.

Uludağ Otomotiv Endüstrisi İhracatçıları Birliği (OİB) ev sahipliğinde, Cumhurbaşkanlığı Yatırım Ofisi, TAYSAD, OSD, OTEP önderliği ve Esperto Executive Search katkılarıyla düzenlenen ‘Otomotiv Sanayi Toplantıları’nın ilkinde, ülkemizin kalkınma hedeflerinde önemli bir rol oynayacağı düşünülen otomotiv sektöründeki değişim ele alındı.

UİB’de gerçekleştirilen ve moderatörlüğünü Otomotiv Teknoloji Platformu (OTEP) Başkanı Ernur Mutlu’nun yaptığı ‘Otomotiv Sanayi Toplantıları’na; UİB Genel Sekreteri Mümin Karacakayalılar ile Tofaş/Fiat, Renault, Beyçelik Holding, Coşkunöz Holding, Üstünberk Holding, Orhan Holding, Feka Otomotiv, Tifs, Mako, Valeo, Chassis Brakes, Maysan Mando gibi otomotiv sanayi firmalarından üst düzey yetkililer katıldı.

Stratejik eylem planı vurgusu

Toplantının moderatörlüğünü üstlenen Otomotiv Teknoloji Platformu (OTEP) Başkanı Ernur Mutlu, Sanayi Bakanlığı, Cumhurbaşkanlığı Yatırım Ofisi ve tüm paydaşlarla birlikte Türkiye’nin otomotivdeki geleceğine hazırlanmak adına iş birliği içerisinde olduklarını ifade etti. Mutlu, “Esas amacımız bu toplantıları bir eylem planına dönüştürmek, stratejileri ülkemiz ve ülkemizdeki tüm paydaşlar adına oluşturmak. Bunun için de öğrenmemiz ve sizlerden almamız gereken çok fazla bilgi var. Verileri olabildiğince toparlamaya çalışıp, oluşturduğumuz çalışma gruplarıyla bunları stratejik eylem planlarına dönüştürerek Türkiye’nin otomotiv sanayisini geleceğe hazırlama adına katkıda bulunmak istiyoruz” dedi.

“2030’dan sonra radikal değişimler olacak”

Cumhurbaşkanlığı Yatırım Ofisi’nden Kağan Yıldırım ise şunları söyledi: “Otomotiv sanayisinin küresel kurgusu içinde Türkiye, önemli pozisyona sahip ülkeler arasında yer almaktadır. Otomotiv sanayisi yapısal bir değişimden geçmektedir. Bu değişim tanımlanması gereken bir süreç. Almanya, ABD ve Japonya’yı etkileyecek olan bu değişimin ülkemizi etkilememesi mümkün değil. Şu an bu değişimi çok hissetmiyor olabiliriz ama özellikle 2025’ten sonra değişecek, 2030’dan sonra ise radikal değişimler olacak. Hedefimiz; bu değişimi tanımlamak ve tanımladıktan sonra yönetilmesi ile ilgili bir takım aksiyon planları oluşturmak. Bu amaçla Bursa’da sanayi ve kamudan katılımla bir dizi çalışma yapılması planlanmaktadır. Bu çerçevede otomotiv sanayisinin içinden geçtiği dönem esas alınarak mevcut ve henüz ülkemizde olmayan yabancı sermayenin ülke sanayisinin rekabetçiliğini arttıracak kapasite ve süreçleri yerlileştirmesini sağlayacak ortamın tanımlanması hedeflenmektedir.”

Toplantının devamında, katılımcılar otomotiv sektörüyle ilgili dünyadaki gelişmelere, tehditlere ve fırsatlara dair değerlendirmelerde bulundu. İki faz halinde yapılması planlanan çalışmanın ilk fazında; otomotiv sanayisinin içinden geçtiği dönemin anlaşılması, değişimden kaynaklanan ve yönetilmesi gereken risklerin neler olduğu ve bu değişim içinde Türkiye için var olan fırsatların neler olabileceği konu başlıklarında durum tespitleri yapıldı.

Daha sonra yapılacak çalışmanın ikinci fazında ise yapılan tespitler doğrultusunda değişimin yönetilmesine dair öneri setlerinin geliştirilmesi hedeflenecek.

Panasonic ve WolfVision, ilk entegre ekran ve kablosuz sunum çözümü için birlikte çalışmaya başladı
Panasonic, WolfVision’ın Cynap Pure BYOD kablosuz sunum çözümünü Intel®Akıllı Ekran Modülünün (SMD) kullanıldığı yeni SQ1 ekran serisine tamamen entegre ediyor.
Panasonic WolfVision’ın pazar lideri Cynap Pure BYOD kablosuz sunum çözümünü en yeni SQ1 4K ekran serisine entegre etmek için WolfVision’la stratejik işbirliğini duyurdu. İki şirket, tamamen kablosuz bir çözüm sunmak üzere Panasonic’in SQ1 ekran serisinin Intel® SDM yuvasına takılabilen kablosuz sunum çözümünün Akıllı Ekran Modülü sürümünü yaratmak için işbirliğine imza attı.
Ek uygulamalar, yazılım ve sürücü indirmeleri veya program kilitleri ve set üstü kutular gerektirmeyen kusursuz ve entegre bir çözüm sunan birleştirilmiş işbirliği sisteminde ayrık tasarımı sayesinde toplantı odaları, sınıflar ve toplanma alanları için kablolamaya gerek duyulmuyor.
Tüm işletim sistemleriyle uyumlu olan çözüm, ekranda aynı anda 4 adede kadar pencereyle 4K çözünürlüklü ekran paylaşımı sağlıyor. Ayrıca dokunmayla kolay kontrol ve ekran üzeri açıklamalar için Panasonic ekran serisinin interaktif dokunmatik SQ1-IR sürümüyle de uyumlu. Esnek kurulum ve küçük toplantı alanlarından büyük konferans odalarına kadar çok çeşitli kullanımlar için tasarlanan SQ1 4K ekranlar 49” ile 98” arasında değişen boyutlarla gelişmiş profesyonel özellikler sunuyor.
WolfVision’ın ödüllü BYOD kablosuz sunum teknolojisi sayesinde kompakt, sağlam ve yüksek derecede yapılandırılabilir bir kablosuz sunum çözümü sağlamak için güçlü işleme kapasitesi ile kurumsal seviyede güvenlik şifrelemesi, esnek kurulum seçenekleri ve uzaktan yönetim araçları bir araya getiriliyor.
Panasonic Görsel Sistem Çözümleri Düz Panel Ekranlardan Sorumlu Avrupa Pazarlama Müdürü Florence Antony, konuyla ilgili şunları söylüyor: “WolfVision’la yaptığımız yakın çalışma sonucunda Intel’in endüstri lideri SDM teknolojisi standardını temel alarak, piyasadaki en sezgisel kablosuz sunum ürününü Panasonic’in en yeni premium ekranlarıyla birleştiren, kusursuz şekilde entegre olmuş bir çözüm yarattık.”
Cynap Pure, ‘kendi cihazını getir’ (Bring Your Own Device) ekran yansıtma özelliğiyle tüm iOS, Android, Windows ve macOS cihazlar için merkezi bir görüntü ekranına kablosuz ekran paylaşma olanağı sağlıyor. Hızlı ve kolay bağlantı özelliğinin yanı sıra AirPlay, Chromecast ve Miracast yansıtma protokollerinin desteklenmesi sayesinde akıllı telefonlardan, tabletlerden veya dizüstü bilgisayarlardan ekran üzerinde içerik paylaşırken hiçbir uygulamaya, program kilidine, set üstü kutuya, kabloya veya ek yazılıma ihtiyaç duyulmuyor.

Önemli sistem özellikleri arasında 4K çıkış çözünürlüğü, ekran üzerinde 4 pencereye kadar görüntü ve dokunmatik ekran uyumluluğunun yanı sıra paylaşılan çok dokunuşlu bir ekranda çalışırken dizüstü bilgisayarları uzaktan kontrol etmeye olanak sağlayan ‘touch back’ işlevi yer alıyor.
Cynap Pure’un slot-in bilgisayar formatına entegrasyonuyla birlikte kurulum her zamankinden daha basit ve güvenli hale geliyor. Ekran içinde kurulum da kolay bir şekilde yapılabiliyor. Birimler, tarayıcı tabanlı yönetim araçları kullanılarak uzaktan yönetilebiliyor ve güncellenebiliyor. Aygıt yazılımları ücretsiz olup, hazır durumdaki uyarlanabilir API modülleri de kolay oda kontrol sistemi entegrasyonuna olanak sağlıyor.

Türk organik ürünleri Almanya’da

Ekolojik üretici ve ürünlerin yaygınlaşmasını odağına alan dünyanın en büyük organik gıda ve doğal ürünler fuarı BioFach bugün başladı.

Almanya Nürnberg’de bu yıl 30. kez yapılan fuar 92 ülkeden 3 bin 208 firmanın kurduğu organik pazarda insanların gerçek gıdaya erişimini sağlıyor.

Türkiye’nin organik ürün ihracatının yüzde 75’ini gerçekleştiren Ege İhracatçı Birlikleri de ekolojik üretimin en önemli temsilcilerinden.

A’dan Z’ye hepsi organik

Ege İhracatçı Birlikleri Koordinatörü Jak Eskinazi, 1998’den bu yana Türkiye Milli Katılım Organizasyonu gerçekleştirdiklerini söyledi.

“Fuara başta Avrupa ülkeleri sonrasında Çin, Hindistan ve Kuzey Amerika gibi birçok ülkeden katılım var. Türkiye’den de 39 firma yer alacak. Bunların 22’si milli katılım çatısı altında. Organik tarıma kuru üzüm ve kuru incir ihracatıyla başlayan birliğimiz ürün sayısını 250’ye çıkararak skalasını genişletti. Fuardaki stantlarda dondurulmuş meyve sebze, kuru meyve, hububat, bakliyat, meyve suyu, un, tıbbi aromatik bitkiler ve fındıkla yer alacağız.“

Hedef 2,5 milyar dolar

Organik üretimde koordinatör birlik olduklarını hatırlatan Eskinazi, organik ürün ihracatının yüzde 74’ünü karşıladıklarını anlattı.

“Sağlıklı ürünler ve gerçek gıdada tüketicinin farkındalığının arttığı bir dönemdeyiz. Organik ürün ihracatımızla yeşil ekonomiyi destekleyerek, ekolojik bütüne hizmet ediyoruz. Amacımız hem doğal kaynakları hem de biyolojik çeşitliliği korumak. Bu ürünlere ulaşılabilirliğin sağlanmasında aracı olan BioFach, doğa dostu üretim yapan üreticiyle yüz yüze iletişim kurmamızı sağlıyor. Dünyadaki organik üreticilerin sayısına baktığımızda Türkiye Avrupa’da 1. , dünyada 8. sırada. Türkiye’nin organik ürünler ihracatı 500 milyon dolar seviyesinde. Bunu 2023 yılında 2,5 milyar dolara çıkarmayı hedefliyoruz.”

İkramlar, seminerler ve daha birçok etkinlik

Ayrıca fuar ziyaretçilerine restoran dünyasının altın madalyası Michelin Yıldızı’na sahip Serkan Güzelçoban’ın Türk organik ürünlerinden yaptığı yemekler ikram edilecek, seminerler verilecek.Organik gıda akademisyenlerinden Prof. Dr. Uygun Aksoy da Türkiye organik sektörüyle ilgili sunumlar yapacak.

Panasonic yeni 3 çipli DLP™ lazer projektör serisiyle eğlence sektöründe deneyime dayalı projeksiyonu yeniden tanımlıyor
SOLID SHINE lazer projektörler, son derece hafif ve kompakt bir tasarımdan 4K çözünürlüğe kadar canlandırıcı 30.000 lm projeksiyon oluşturarak etkinlik endüstrisi için daha yüksek parlaklık ve sahada verimlilik sağlıyor.
Panasonic, yeni 3 çipli DLP™ lazer projektör serisini ISE 2020’de tanıtıyor. SOLID SHINE lazer projektörler, son derece hafif ve kompakt bir tasarımdan 4K çözünürlüğe kadar canlandırıcı 30.000 lm[1] projeksiyon oluşturarak etkinlik endüstrisi için daha yüksek parlaklık ve sahada verimlilik sunuyor. Yüksek parlaklık ve geliştirilmiş renkleri şaşırtıcı derecede kompakt ve hafif gövde tasarımına yerleştiren PT-RQ35K (4K) ve PT-RZ34K (WUXGA), mevcut iş akışı prosedürlerini daha hızlı ve daha kolay projektör kurulumlarıyla stadyum ve tiyatrolardaki canlı etkinliklere ve çeşitli yüzeylere projeksiyon gönderimine yönelik olarak dönüştürüyor.
Panasonic Business Avrupa Pazarlama Müdürü Hartmut Kulessa, konuyla ilgili şunları söylüyor: “İzleyiciler giderek artan geleneksel projeksiyonun kapasitesinin ötesinde daha sürükleyici ortamlar talep ediyor. Bu yüzden çözünürlük ve gerekli ünite sayısı arttıkça kurulumun karmaşıklığı da artıyor. RQ35K Serisi, bu güçlükleri pazardaki lider güvenilirliğimizle desteklenen daha kolay taşıma ve kurulum avantajlarının yanı sıra güçlü projeksiyon ve çok yönlü işlevsellikle ortadan kaldırıyor.”
Çok Yönlü İşlevler Kurulumu Kolaylaştırıyor
RQ35K Serisi, mevcut PT-RQ32K projektörün sadece %60’ı kadar olan gövde boyutuyla 30.000 lm parlaklık ve üstün görüntü kalitesi sunarak lojistik zorlukları önemli ölçüde azaltıyor. Kurulumu daha da hızlandırmak üzere RQ35K Serisi, Panasonic’in amiral gemisi projektörü RQ50K için geliştirilmiş tüm kolaylaştırıcı özellikleri içeriyor. Yakın Saha İletişimi (NFC*6) işlevi, yalnızca bir uygulamanın kurulu olduğu mobil cihazı projektörün temas noktasına tutarak IP adresi yapılandırması gibi kolay ağ kurulumuna olanak tanıyor. Bilgi Monitörü daha hızlı cevap verilebilmesi için hataları gerçek zamanlı olarak gösterirken, Uzaktan Ön İzleme özelliği kurulum hazırlığı aşaması gibi gerçek görüntü projeksiyonunun zor olduğu durumlarda operatörün oynatma içeriğini bir bilgisayarda kontrol etmesine imkan veriyor.
Sürükleyici, Renk Açısından Zengin Görüntüler
RQ35K, görünür pikseller olmadan net ve ayrıntılı görüntüler oluşturan orijinal bir Panasonic 2 Eksenli Piksel Kaydırma teknolojisi olan Quad Pixel Sürücü’yle 4K (3840 x 2400) çözünürlükte 30.000 lm parlak görüntüler üretiyor. Yepyeni bir lazer motoru, Panasonic’in mevcut RQ32K projektörünün renk gamını %114 [2] oranında genişleterek izleyicileri sanatçının dünyasına çekiyor. Farklı dalga boylarında ışık yayan bir kırmızı ve iki mavi lazerin sağladığı canlı kırmızılar ve daha gerçekçi maviler, daha sürükleyici bir renk ifadesi için bir araya gelerek daha yüksek bir gerçekçilik hissi yaratıyor.
RQ35K, Quad Pixel Sürücünün yanı sıra sınırlı gecikmeyle 240 Hz kare hızındaki sinyalleri kabul eden ve veren orijinal teknoloji sayesinde yüksek hızlı izlemeyi destekliyor. Kompakt gövdeleriyle birlikte her iki projektör de eğlence sektöründe deneyime dayalı projeksiyonu yeniden tanımlıyor.
Yakın Zamanda Geliştirilmiş Soğutma Sistemi
Bu boyut ve parlaklıkta bir projektörde istikrarlı çalışma sağlamak amacıyla orijinal soğutma teknolojileri daha da geliştiriliyor. Dinamik Dijital Kontrol özelliği, özel bir soğutma sisteminin ışık çıkışını ve çalışma parametrelerini dijital olarak düzenleyerek kırmızı lazer sıcaklık hassasiyetini önleyerek tutarlı bir görüntü kalitesi sağlıyor. Özel ince radyatör, soğutma verimliliğini önceki uygulamalara kıyasla artırıyor ve kompakt bir gövdenin içinde bile mükemmel bir güvenilirlik sağlıyor. Lazer diyot arızası durumunda parlaklık kaybının fark edilmemesini sağlamak için Yük Devretme Devresi, tüm modül yerine bir diyot serisini atlıyor. Yedek giriş anahtarlama işlevi[3], birincil video sinyali başarısız olursa yedek sinyal aracılığıyla ekran kararmadan projeksiyonu sürdürüyor.
Hermetik yalıtımlı DMD bloğu ve korumalı lazer sürücüsü gibi seçkin optik parçalarla donatılmış RQ35K Serisi, filtresiz tasarımı sayesinde bakım gerektirmeden 20.000 saat[4] çalışma imkanı sunuyor. SOLID SHINE Lazer teknolojilerinin kanıtlanmış temelleri üzerine inşa edilen bu çığır açan yeniliklerle kesintisiz projeksiyon için sürekli güvenilirlik sağlanıyor.

Fortinet, 2019 yılı dördüncü çeyreğine ve tüm yıla ait finansal sonuçlarını açıkladı    
Kapsamlı, entegre ve otomatik siber güvenlik çözümlerinde dünya lideri Fortinet® (Nasdaq: FTNT), 2019’un dördüncü çeyreği ve 31 Aralık 2019 itibariyle 2019 yılının tamamına ait finansal sonuçları açıkladı.
2019’un dördüncü çeyreğine ait önemli finansal rakamlar 
• Toplam gelir, geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 21 artarak 614,4 milyon dolara ulaştı.
• Ürün geliri, geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 19 artarak 238,8 milyon dolara ulaştı.
• Faturalandırmalar, geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 24 artarak 802,3 milyon dolara ulaştı.
• GAAP faaliyet kârı, geçen yılın aynı dönemine göre 250 baz puan artışıyla yüzde 19’a ulaştı.
• GAAP dışı faaliyet kârı, geçen yılın aynı dönemine göre 110 baz puan artışıyla yüzde 27’ye ulaştı.
• GAAP’ye göre seyreltilmiş hisse başına net kâr 0,66 dolar.
• GAAP dışı seyreltilmiş hisse başına net kâr 0,76 dolar.
• İşletme faaliyetlerinden kaynaklanan nakit akışı 190,4 milyon dolar.
• 143,2 milyon dolar değerinde serbest nakit akışı
2019 yılına ait önemli finansal rakamlar
• Toplam gelir, geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 20 artarak 2,16 milyar dolara ulaştı.
• Ürün geliri, geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 17 artarak 788,5 milyon dolara ulaştı.
• Faturalandırmalar, geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 21 artarak, 2,60 milyar dolara ulaştı.
• Ertelenmiş gelir, geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 27 artarak 2,14 milyar dolara ulaştı.
• GAAP faaliyet kârı, geçen yılın aynı dönemine göre 310 baz puan artışıyla yüzde 16’ya ulaştı.
• GAAP dışı faaliyet kârı, geçen yılın aynı dönemine göre 220 baz puan artışıyla yüzde 25’e ulaştı.
• GAAP’ye göre seyreltilmiş hisse başına net kâr 1,87 dolar.
• GAAP dışı seyreltilmiş hisse başına net kâr 2,47 dolar.
• İşletme faaliyetlerinden kaynaklanan nakit akışı 808,0 milyon dolar.
• 715,8 milyon dolar değerinde serbest nakit akışı.
Fortinet Kurucusu, Yönetim Kurulu Başkanı ve Kıdemli Baş Yönetici Ken Xie konuyla ilgili olarak şunları söyledi: “Güvenlik bilişim derecelerinin de gösterdiği gibi, lisanslı SPU teknolojilerimizle gelişmiş mimarimiz bize rekabette önemli bir avantaj sağlıyor ve ürünlerimize yeni özellikler ekleme imkanı sunuyor. Dördüncü çeyrekteki güçlü büyümemizin de arkasında ürünlerimize SD-WAN gibi en gelişmiş güvenlik ve ağ özelliklerini ekleyebilme yeteneğimiz yatıyor. Ağ güvenliğine, Security Fabric platformumuzun yapısına ve 5G, nesnelerin interneti, sınır ve bulut güvenliği alanlarındaki inovasyona odaklanarak pazar payımızı artırmaya odaklanıyoruz.”

İnovasyon Odaklı Mentorluk Programı İnoSuit ihracatta katma değeri yaratmaya devam ediyor

Türkiye’nin katma değerli ihracatının artırılması amacıyla Ar-Ge, inovasyon, tasarım ve markalaşma çalışmalarına odaklanan Türkiye İhracatçılar Meclisi tarafından yürütülmekte olan İnoSuit – İnovasyon Odaklı Mentorluk Programı, 2020 yılında bilgilendirme seminerleri turuna Anadolu’da İzmir’den başladı.

Ege İhracatçı Birlikleri (EİB)’nde düzenlenen, “İnoSuit Tecrübeleri ile İnovasyonun Stratejik Yönetimi” etkinliğinde konuşan EİB Koordinatör Başkan Yardımcısı Birol Celep, katma değerli ve sürdürülebilir ihracat için İnovasyon kültürünün KOBİ’lerde kurumsal kimliğe dönüştürülmesi amacıyla İnoSuit Programının 2016 yılından beri devam ettirildiğini kaydetti.

Türkiye’nin 83 milyona ulaşan nüfusunun refahını arttırması için katma değerli ihracatın gereğinin altını çizen Celep, “TİM ve İhracatçı Birlikleri olarak İnoSuit Projesinde mentorlarla, ihracatçı firmaları eşleştiriyoruz. Firmaların Ar-Ge, İnovasyon, tasarım odaklı üretim yapmaları, kurumsal yönetimlerini iyileştirme adına mentorlarımız firmalarımıza 1 yıl boyunca 11 ay danışmanlık veriyor. Bu danışmanlığı alan firmalarımızın üretim, pazarlama, finansmana erişim başta olmak üzere her konuda yetkinlikleri artıyor” şeklinde konuştu.

İnoSuit Programı Akademik Danışmanlarından Dr. Merih Pasin ise, İnoSuit Programı sırasında firmaların, kurumsal İnovasyon sistemleri kurgulayarak daha hızlı ve etkin İnovasyon yapma kapasitesini elde ettiklerine dikkati çekti.

İnoSuit Programına 2016 yılı Kasım ayından bu yana 300’ün üzerinde firmanın başvurduğu bilgisini veren Pasin, “İzmir’den ise 40 firma ile iletişim halindeyiz. İnoSuit Programında yer alan firmalarımızın mentorlarımızla yaptıkları 1 yıllık çalışma sonucu olarak, hem iş, hem ciro, hem de yüksek katma değerli ihracat yapma yetkinlikleri artıyor. İnovasyon Proje portföyü yönetimi, Stratejik yetkinlik yönetimi ve Teknoloji yönetimi üzerinde çalışılan ana başlıklar oluyor” şeklinde konuştu.

Ege İhracatçı Birlikleri’nde düzenlenen, İnoSuit Programı Bilgilendirme Toplantısında, Kurumsal İnovasyon sistemi kurulumunda stratejik yaklaşımın önemi ve metotları EİB üyesi firma temsilcileriyle paylaşıldı.

İnoSuit Tecrübeleri ile İnovasyonun Stratejik Yönetimi Etkinlikleri serisinin Anadolu’daki ilk toplantısı, 2020 yılında İzmir’de yapıldı. İnoSuit Programı katılımcısı K.F.C. Gıda firma temsilcisi Dilara Okut ve mentor Mehmet Gencer katılan firma temsilcileriyle tecrübe paylaşımında bulundular.

Hyundai Yeni i30 Cenevre’de Sahne Alıyor.

  • Hyundai i30, her zamankinden çok daha sportif ve daha cesur çizgilerle geliyor.
  • N Line versiyonun ön kısmında ise performans ön planda tutuluyor.
  • Yeni i30’un dünya prömiyeri ise Mart 2020’de Cenevre Otomobil Fuarı’nda yapılacak.

Hyundai, C segmentindeki modeli i30’un tasarımıyla ilgili ipuçlarını dünya lansmanı öncesi paylaştı. Cenevre Otomobil Fuarı’nda dünya prömiyeri yapılacak olan Yeni i30’un sportif tamponları ve şık LED farları, daha güçlü ve daha keskin bir görünüm sunuyor.

Şimdilik sadece N Line versiyonun çizimlerini paylaşan Hyundai, Yeni i30 N öncesi dinamik tasarıma vurgu yapıyor. Aracın daha geniş görünmesini sağlayan geniş hava girişli tamponlar ve yatay V şekilli LED farlar ile i30 bir öncekinden çok daha estetik bir yapıda olacak.

Önümüzdeki haftalarda resmi görselleri yayınlayacağını belirten Hyundai, aracın arka görünüşüne de çok güveniyor. En az öndeki kadar iddialı bir sportif tampon, LED arka lambalar ve 18 inçlik jantlarla aracın büyük sükse yapması bekleniyor. İç mekandaysa dijital gösterge paneli ve 10,25 inç ekran yer alacak. Yeni i30, Mart 2020’de Cenevre Otomobil Fuarı’nda İzmit’te üretilen Yeni i20 ile birlikte tanıtılacak.

Ford’dan bisikletlilere özel dünyanın ilk ‘emoji ceketi’…

 Ford’un emoji ceketiyle bisikletliler ve sürücüler artık daha kolay iletişim kurabilecek

 Ford, bisikletlilerin trafikte diğer sürücülerle daha güvenli bir şekilde iletişim kurabilmesi için dünyanın bisikletlilere özel ilk ‘emoji ceket’ini tasarladı. Ford’un ‘Yolu paylaş’ yaklaşımı doğrultusunda geliştirilen ceket, bisikletlilerin ellerini gidondan kaldırmadan hareketlerini, gidecekleri yönü ve tehlikeli durumları bildirmesini sağlıyor.

 Tüm dünyada milyonlarca insan hobi veya spor ya da tamamen ulaşım amaçlı bisiklet kullanmayı tercih ediyor. Şehirlerde artan trafik yoğunluğu, çevre kirliliği gibi faktörler sebebiyle bisiklet kullanıcıları tüm dünyada artmaya devam ediyor. Ancak, sürücüler ve bisikletliler arasındaki iletişim, bisikletlilerin ellerini gidondan kaldırmasıyla tehlikeli sonuçlar doğurabiliyor. AB Komisyonu’nun Trafik Güvenliği raporuna göre ise Avrupa yollarında her yıl yaklaşık 2 bin bisikletli trafikte çeşitli sebeplerden dolayı hayatını kaybediyor.

İşte Ford, tüm bu tehlikelerin önüne geçmek ve bisikletlilerin trafikte kendilerini daha rahat ifade etmeleri için ‘Yolu paylaş’ yaklaşımı kapsamında dünyanın ilk ‘emoji ceket’ini tasarladı. Henüz satışa sunulmayan ve bisikletliler için tasarlanan bu özel ceket, bisikletlilerin trafikteki hareketlerini, gidecekleri yönü, tehlikeli durumları diğer sürücülere kolayca bildirmelerini sağlıyor.

Kablosuz kumanda paneli ile elleri gidondan kaldırmaya gerek kalmıyor

Emoji ceketin arka kısmında sürücüler tarafından çok rahat bir şekilde görülebilen LED ekran paneli yer alıyor. Bu ekran, bisikletlilerin sağa (➡️) veya sola (⬅️)  gideceği yönü sinyal şeklinde haber vermesini sağlıyor.  Tehlikeli durumlarda ise bir tehlike işaretiyle (⚠️) durumu diğer sürücülere bildirmesine imkan tanıyor. Ayrıca, bisikletlilerin seçtiği 3 emojiden (🙂 😐 🙁) birini de arkalarındaki sürücülere yansıtabilmesini sağlıyor.

Bisiklet gidonuna monte, uzaktan kumandalı ve kablosuz (wi-fi) erişime sahip panel ise bisikletlilerin bu işaret ve emojileri kullanarak diğer sürücülerle rahat bir şekilde iletişim kurmalarına imkan sunuyor.

İSTANBUL’UN ÇALIŞMA VE EĞLENCE HAYATINDA LAGRANJA DESIGN İMZASI…

İç mekan ve ürün tasarımlarına odaklanan multidisipliner bir tasarım ofisi olarak 2002 yılında Barcelona’da kurulan Lagranja Design, Firma Ortağı Tunga Baysal ve Mimar Ece Satıbol liderliğindeki İstanbul ofisinde, Petrol Ofisi Headquarters ve Japan Tobacco International gibi global markalar için ofis projeleri üretmekle kalmıyor; Populist Bomonti, Le Petite Maison İstinye Park ve Monochrome gibi İstanbul sosyal hayatının en popüler mekanlarına da tasarımlarıyla hayat veriyor.

Global ölçekteki firmalar için ödüllü konaklama, çalışma, yeme&içme, ticari mekan ve sergileme fonksiyonlarında iç mimari projelere imza atan Lagranja Design, Barcelona ve Singapur ofislerinin yanı sıra 2013 yılından bu yana İstanbul ofisinde de aktif proje ve danışmanlık hizmeti sunuyor. 15 yılı aşkın tecrübesi ile dünyanın çok farklı ülkelerinde yürüttüğü ödüllü uluslararası projelerle tanınan Lagranja Design, Firma Ortağı Tunga Baysal ve Mimar Ece Satıbol liderliğindeki İstanbul ofisinde, Petrol Ofisi Headquarters ve JTI Turkish Headquarters gibi kurumsal ofis projelerinin yanı sıra Populist Bomonti, Le Petite Maison İstinye Park ve Monochrome gibi İstanbul’un ilgi odağı olan restoran projelerine de imza atıyor.

Gerard Sanmarti ve Gabriele Schiavon tarafından 2002 yılında Barcelona’da kurulan Lagranja Design, Red Dot Award, Premi Ciutat de Barcelona de Disseny, Premio Via, IIDA Excellence Award, IDEA Award ve Silver Delta Award gibi uluslararası arenada oldukça prestijli mimarlık ve tasarım ödüllerinin de sahibi.

Her projenin benzersiz olduğu ve farklı şekilde ele alınması gerektiği inancıyla çalışmalarını yürüten ve uygun ekip ve doğru araçlarla projeye özel olarak bütüncül tasarımlar üretmeyi hedefleyen Lagranja Design; Barselona, İstanbul, Hong Kong, Roma, Paris, Dubai ve Phuket başta olmak üzere dünyanın 12 farklı kentinde tasarladıkları otel, restoran, ofis ve eğitim yapılarıyla dikkat çekiyor.

Lagranja Design’ın güncel işleri arasında Dubai ve Phuket’te Melia için tasarladıkları 5 yıldızlı iki farklı otel projesi ile Tanzanya Ngorongoro’da tasarlanan Four Seasons Hotel ve Paris’te Planeta Group için projelendirilen üniversite binaları geliyor.

Lagranja Design’dan İstanbul’da Kurumsal Ofis ve Restoran Tasarımları

Şubat 2019’da İstanbul’da tamamlanan Petrol Ofisi Headquarters’da dinamik, yaratıcı ve işlevsel bir çalışma ortamı yaratmak isteyen Lagranja Design, 2017 yılında iç mekan tasarımını yaptıkları JTI Turkish Headquarters’ta ise samimi bir atmosfer ve konforlu bir çalışma ortamı oluşturmayı amaçlamış. Her iki ofis projesinin tasarımında da çalışanların ihtiyaçları gözetilerek, bağlama uygun tasarımlar üretilmiş.

Lagranja Design, İstanbul Bomontiada’da bulunan ve 19. Yüzyıldan kalma bira fabrikasının 2000 metrekaresini renove ettiği The Populist Brewery’de yapının orjinal dokusunu koruyarak çağdaş bir restoran kimliği tasarlamış. Bomontiada’da yer alan bir diğer restoran projesi Monochrome’da ise analog fotoğrafçılığın tüm geleneksel unsurları kullanılarak ziyaretçiler için nostaljik bir fotoğraf stüdyosu deneyimi yaratılmış.

Dünya çapında lüks Fransız zinciri La Petite Maison’un İstinye Park’taki restoranını da tasarlayan Lagranja Design ekibi klasik unsurlarla son derece çağdaş bir atmosfer yaratırken, ne markanın klasikleşmiş değerlerine sadakatten ne de Lagranja’nın tasarım yaklaşımından ödün vermeden özgün bir tasarım dili ortaya koymayı başarmış.

GMW MIMARLIK’a International Design Awards’dan  “Gümüş Madalya” Ödülü…

GMW MIMARLIK tasarımı Taşkent Uluslararası Havalimanı, Amerika menşeli mimarlık ödülü International Design Awards 2019’da ‘’Mimari Tasarım’’ kategorisinde “Gümüş Madalya” ödülünün sahibi oldu.

Havalimanı projeleri ağırlıklı olmak üzere yurt içinde ve yurt dışında farklı fonksiyonlarda pek çok nitelikli mimari ve iç mimari projeye imza atan GMW MIMARLIK, International Design Awards 2019’da “Mimari Tasarım” ana kategorisi altındaki “Kemerler, Köprüler, Viyadükler ve Giriş Kapıları” alt kategorisinde “Gümüş Madalya” ödülünün sahibi oldu.

Dünya çapında akıllı, sürdürülebilir ve çok disiplinli tasarımların önemini vurgulamak amacıyla bu yıl 13.kez düzenlenen International Design Awards 2019’a dünyanın birçok ülkesinden çok sayıda proje başvurdu. Yarışma bünyesinde finale kalan projeler, “Mimari Tasarım”, “İç Mimarlık”, “Grafik Tasarım”, “Moda Tasarımı” ve “Ürün Tasarımı” kategorileri atında yarıştı.

International Design Awards 2019, GMW MIMARLIK tasarımı “Taşkent Uluslararası Havalimanı” projesinin elde ettiği ilk başarı değil. Proje, Architecture MasterPrize (AMP) 2019’da “Ulaşım Projeleri” kategorisinde “Honorable Mention” ödülüne layık görülürken aynı zamanda mimarlık dünyasının en prestijli ödüllerinden biri olarak kabul edilen World Architecture Festival (WAF) Awards’ta da “Future Projects – Infrastructure” kategorisinde finalist olma başarısını gösterdi.

Özbekistan’ın Mimari Kimliğini Çağdaş Yapım Yöntemleriyle Yorumluyor…

GMW MIMARLIK’ın mimari proje hizmeti sunduğu Taşkent Uluslararası Havalimanı kapsamında yaklaşık 90,000 m² terminal alanı, iki adet 10,000 m²’lik yönetim ofisleri, 6,000 m²’lik yeme-içme hizmetleri binası, 20,000 m²’lik bakım hangarı ile tüm kara ve hava bölgesinin altyapı tasarım hizmetleri bulunuyor.

Gerçekleştirdiği tüm havaalanı terminali projelerinde olduğu gibi bu projede de yolcu konforunu en ön planda tutarak; güvenlik, işletme etkinliği, terminalin ticari başarısı, büyütülebilirlik, esneklik ve sürdürülebilirlik gibi işlevsel kavramları yerine getirmeyi amaçlayan GMW MIMARLIK, Taşkent Uluslararası Havalimanı projesi için üç farklı tasarım yaklaşımı hazırlamış, idare tarafından da seçilen alternatif ile yarışmaya katılarak finalist olmuş.

Tasarımda Özbekistan’ın Khiva, Semerkant, Buhara gibi şehirlerindeki mimari mirasından ve yerel bir simge olan Hüma kuşundan yola çıkılarak çağdaş yapım yöntemleri ve teknoloji ile kültürel kimlik öğeleri bir araya getirilmiştir. Kütleden iç mimariye kadar tüm tasarım kararlarında yöreye özgün öğelerle kullanıcıların nerede olduklarını hissettikleri, akılda kalıcı özgün bir dil yaratılmıştır.

GMW MIMARLIK’ın Özbekistan’ın zengin mimari mirasından ve doğasından esinlenerek tasarladığı alternatifler, idare tarafından ilgiyle karşılanmış. Semerkant, Buhara ve Hive’de renk ve doku bakımından dünyanın en önemli mimari eserlerini barından bir ülkenin başkentinin kapısını tasarlamanın çok büyük bir sorumluluk ve gurur olduğunu belirten GMW MIMARLIK, Taşkent Uluslararası Havalimanı için tasarladıkları tüm alternatif konsept projelerde, özgün ve çağdaş bir mimari tasarım ve yapı – yapım teknolojisi açısından uygulanabilir olma hedeflerini ön planda tutmuş. Bunun yanı sıra yerel mimari mirastan yararlanarak ve kültürel değerlere saygı göstererek toplumsal ihtiyaçlara uygun çözümler üreten ve güncel uluslararası standart ve normlara uyarak çağdaş bir havalimanının tüm ihtiyaçlarını gözeten projeler üretmeye dikkat etmiş.

GMW MIMARLIK’ın proje tasarımında esinlendiği Özbekistan’ın doğal çevresi, ipek yolu, hüma kuşu ve ipek yolu üzerindeki tarihi hanlar projenin iç mekandaki kütlelerinin oluşum sürecine katkı sağlamış. İç mekanda Hive’deki Kalta Minor minaresine, Orta Asya’nın mimari mücevheri sayılan 10. yüzyılda inşa edilmiş İsmail Samani’nin mozolesine ve Uluğ Bey medresesine referanslar bulunuyor. Çatı ışıklıkları ile derin iç mekanlara gün ışığı alınıyor ve ışıklıkların yönleri yolculara içgüdüsel olarak yönlendirme sağlıyor. Geceleri ışıklıklardan gökyüzüne yayılan iç mekan ışığı, form ile kontrast oluşturarak binanın formuna vurgu yapıyor. Havaalanı terminalinin önünde oluşturulan meydanın kafeler ve oturma alanları ile şehrin dokusuna uyum sağlayacak şekilde bol ağaçlı olması; tarihi su kanallarına referanslarla sadece yolcu, karşılayıcı ve uğurlayıcı için değil aynı zamanda tüm şehir halkı için bir çekim merkezi haline dönüşmesi hedeflenmiş.

AstraZeneca Türkiye’de 4 terfi
AstraZeneca Türkiye’de gerçekleştirilen terfiler ile Pınar Özügür Aslaner “Sağlık Politikaları Müdürü”, Selma Işıkol İstanbul ili yerleşik “Klinik Araştırmalar Müdürü”, Esra Bayram Ankara ili yerleşik “Klinik Araştırmalar Müdürü” ve Tuğçe Tunçer “İnsan Kaynakları Müdürü” oldu
Pınar Özügür Aslaner kimdir?
Hacettepe Üniversitesi Biyoloji Bölümü mezunu olan Pınar Özügür Aslaner, yüksek lisans eğitimini yine Hacettepe Üniversitesi Eczacılık Fakültesi Tıbbi Ürünlerde Ruhsatlandırma Bölümü’nde tamamladı. Onko-Koçsel’de Kurumsal İlişkiler Uzmanı ve MSD’de Kıdemli Ruhsatlandırma Uzmanı olarak çalıştı. 2013 yılından bu yana AstraZeneca Türkiye’de görev yapmakta olan Aslaner, 2016-2019 yılları arasında kariyerine Pazar Erişim ve Ruhsatlandırma Operasyonları Yöneticisi olarak devam etti. Bundan sonra AstraZeneca Türkiye Sağlık Politikaları Müdürü olarak görev yapacak olan Aslaner, aynı zamanda Hacettepe Üniversitesi’nde Sağlık Ekonomisi ve Farmakoekonomi yüksek lisansına devam etmektedir.
Selma Işıkol kimdir?
Orta Doğu Teknik Üniversitesi Biyoloji Bölümü mezunu olan Selma Işıkol, Sanofi Aventis ve Novo Nordisk şirketlerinde Klinik Araştırmalar departmanında çeşitli görevlerde bulundu. 2016 yılından bu yana AstraZeneca Türkiye’de Klinik Araştırmalar Proje Yöneticisi olarak çalışan Işıkol, bundan böyle AstraZeneca Türkiye İstanbul İli Yerleşik Klinik Araştırmalar Müdürü olarak görevini sürdürecek.
Esra Bayram kimdir?
Lisans Eğitimini Orta Doğu Teknik Üniversitesi Kimya Mühendisliği Bölümü’nde, Yüksek Lisan Eğitimini ise aynı üniversitenin Endüstri Mühendisliği’nde tamamlayan Esra Bayram, Drogsan İlaçlarında Kalite Kontrol Mühendisi olarak, Pfizer İlaçlarında ise  Klinik Araştırmalar Departmanında çeşitli rollerde görev almıştır. 2014 yılından bu yana AstraZeneca Türkiye’de çalışan ve 2017-2019 yılları arasında Klinik Araştırmalar Proje Yöneticisi olarak kariyerine devam eden Esra Bayram görevine, Ankara İli Yerleşik Klinik Araştırmalar Müdürü olarak devam edecek.
Tuğçe Tunçer kimdir?
Kocaeli Üniversitesi Endüstri Mühendisliği Bölümü mezunu olan Tuğçe Tunçer, iş hayatına Kibar Holding’te İnsan Kaynakları Uzmanı olarak başladı. Sırasıyla, Türk Tuborg’ta Ücretlendirme ve Yan Haklar Uzmanı, Nivea Beiersdorf Turkey’de İnsan Kaynakları İş Ortağı olarak görev yaptı. 2015 yılından bu yana AstraZeneca Türkiye’de İnsan Kaynakları Yöneticisi olarak çalışmakta olan Tunçer bundan sonra görevine İnsan Kaynakları Müdürü olarak devam edecek.

Panasonic 4K profesyonel ekran serisini genişletiyor
Şirket, levhalar ve Smart Retail uygulamaları için ideal yüksek parlaklığa sahip modeller ve iş yeri toplantı alanları ve eğitim için tasarlanmış yeni bir ekran yelpazesini duyuruyor.
Panasonic, serinin en son yeniliklerini ve gelişmelerini duyurdu. Şirket, SQ1H, SQE1 Serilerini, Premium 4K Profesyonel ekran serisini levhalar ve Smart Retail uygulamaları için uygun yüksek parlaklığa sahip modeller ve yeni tasarımlarla genişletiyor. Intel® Akıllı Ekran Modülü (SDM) olanaklarını 4K yüksek çözünürlüklü LCD ekranlarla birleştiren ilk şirket olan Panasonic, ayrıca toplantı odaları ve sınıflarda günlük sunumlar ve yüksek kalitede içeriğin sorunsuz paylaşılması için tasarlanmış yeni CQE1 Serisi ekranlarını da görücüye çıkarıyor.
SQ1H daha parlak ve daha akıllı
Yeni eklenen SQ1H Serisi ekranlar (86/75/65/55 inç) mağazanın ön camlarına, orta avlu ve lobi veya yerleşik dış mekan stantları gibi güneş ışığı alan ortamlara kurulduğunda bile içeriğin açıkça görüntülenebilmesi için artırılmış 1000cd/m2 veya 2000cd/m2 [1] panel parlaklığına sahip.
Yeni nesil Smart Retail ve In-Store Digitisation için ekranlar ayrıca en son Intel® SDM yuvasıyla da donatılabiliyor. SDM yuvası, entegre programlama kapasitesi gerektiren en son perakende uygulamalarına yönelik ekranların genişletilmiş kullanımına olanak sağlıyor. Örneğin bir kamera içeren ve SMD modülünde Yüz Tanıma Yazılımı çalıştıran bir ekran, ekrana bakan bir kişiyi tespit edebiliyor, izleyicilerin profilini çıkarıp onları tanımlayabiliyor ve önünden geçenlere özel hazırlanmış reklam ve pazarlama teklifleri oynatabiliyor.
En son Intel® standart SDM, SQ1H Serisi ekranların ince tasarımıyla kolayca bütünleşebiliyor. Ayrıca Windows, Linux ve Android işletim sistemleriyle de uyumlu ve Intel® işlemcilerin birçok neslini, yüksek bant genişliği kapasiteleri ve gelecekteki yüksek çözünürlüklü ekranları destekleyerek gelecekteki gelişmelere uygun bağlantı imkanı sağlıyor.
Zengin renk çeşitliliğine sahip 4K görüntüler
Önünden geçenlerin dikkatini çekmeye yardımcı olmak amacıyla ekranlar geniş bir kontrast yelpazesini görüntülemek için HDR ile uyumlu 12 eksenli renk yönetim fonksiyonuna sahip. Ayrıca ekranlarda zengin renk çeşitliliği bulunuyor ve 4K görüntülerin görsel olarak büyüleyici görünümlerini aktarması için uluslararası standart BT.2020 emülasyon modunu da içeriyor.
Görüntüler, sesler ve kontrol işaretleri tek bir LAN kablosuyla harici cihazlara bağlanabilip birleştirilebiliyor. Ek olarak tasarruf yapmaya ve maliyetleri düşürmeye katkıda bulunan “DIGITAL LINK” ile de uyumlu. Özel bir oynatıcı kullanmadan çalıştırılabilen yüksek kaliteli dijital levhalara olanak sağlamak için cihazlarda 4K içerik görüntüleyebilen bir USB Medya Oynatıcısı bulunuyor.
Wi-Fi imkanına sahip SQE1 Serisi
SQE1 serisi, Wi-Fi eklentisiyle mevcut SQ1 serisini yeniliyor ve halka açık levhalar için ideal premium bir seriden beklenen kalite özelliklerinin tümünü bulunduruyor. Büyük 98 inçlik modelden 43 inçlik modele çok sayıda LCD panel büyüklüğü de mevcut. Uzun ömürlü tasarım, ekranları tren istasyonları, havaalanları ve ticari tesisler gibi halka açık ortamlarda kullanmak için dikey kuruluma ve 24 saat çalıştırmaya uygun hale getiriyor.
Profesyonel ekranlar için gerekli çok sayıda terminalin (HDMI, DisplayPort [Giriş/Çıkış], C Tipi USB vs.) yanı sıra Intel® SDM yuvasıyla donatılan seri, çeşitli oynatma ekipmanları ve genişletme kartlarıyla kolayca bağlanılabiliyor. Ayrıca sesli içerik oynatmak için yerleşik hoparlörleri de bulunuyor.
Toplantı odaları ve eğitim için CQE1 Serisi
CQE1 Serisi, toplantı odası ve sınıf kullanıcıları göz önünde bulundurularak tasarlandı. 98 inçten 43 inç büyüklüğe kadar yedi model olarak mevcut olmakla birlikte tüm kullanıcıların görüntüleme ihtiyaçlarını karşılayacak 4K görüntü kalitesi olan yüksek derecede okunabilir bir ekrana sahip. Garanti edilen 16 saate varan kesintisiz operasyonel kabiliyeti, seriyi toplantı odalarında ve okullarda günlük çalıştırmalar için güvenilir ve ideal hale getiriyor. VESA Standartlarına uygun olarak üretilmenin yanında genel amaçlı braketler kullanılarak kolayca tavandan sarkıtılabiliyor veya duvara monte edilebiliyor.
Seri, bir konferans odası ekranı veya sınıf ekranı olarak kullanılacağı zamanlarda kolay bağlanabilirlik için birçok terminale sahip. HDMI CEC uyumlu cihazlar, HDMI kablosuyla ekrana bağlanabiliyor. Mobil cihazların kolayca bağlanabilmesi için standart olarak C Tipi USB terminalyle birlikte geliyor seride ses için de yerleşik hoparlörler bulunuyor.

AstraZeneca, dünya genelinde yürüttüğü Genç Sağlığı Programı kapsamında UNICEF’le iş birliği kuruyor
AstraZeneca ve UNICEF, önümüzdeki 6 yılda 5 milyon gençte farkındalık yaratmak için küresel bir iş birliği başlatıyor.
AstraZeneca, Genç Sağlığı Programı’yla gençlerde bulaşıcı olmayan hastalıkların riskleri ve etkilerine yönelik farkındalık yaratmak için UNICEF ve diğer iş ortaklarıyla çalışmak üzere dünya çapında bir iş birliği başlatıyor. Önümüzdeki altı yılda beş milyondan fazla gence ulaşması planlanan programla 1000 gencin eğitilmesi hedefleniyor. AstraZeneca, bu iş birliği kapsamında Genç Sağlığı Programı’na 2025 yılına kadar sağlayacağı fon miktarını üç katından fazla artıracak.
Dünya Sağlık Örgütü (WHO), bulaşıcı olmayan hastalıkların dünya çapında bir numaralı ölüm sebebi olduğunu belirtiyor[1] ve bunlardan kaynaklı erken ölümlerin yüzde 70’inin ilk olarak ergenlikte ortaya çıkan davranış ve alışkanlıklarla alakalı olduğunun altını çiziyor.[2] Aynı şekilde Dünya Ekonomik Forumu, yayınladığı rapora göre bulaşıcı olmayan hastalıkların 2030’a kadar, iş gücü kaybı nedeniyle dünya ekonomisine 47 trilyon dolardan fazla etkisi olacağını öngörüyor.[3] AstraZeneca CEO’su Pascal Soriot, konuyla ilgili şunları söyledi: “Gençlerin, bugün tüm dünyada karşılaştığımız hastalıkların yarattığı yükü azaltacak güce sahip olduğuna inanıyoruz. Toplumun ve gelecek nesillerin sağlığını iyileştirmek için çalışmak, güçlü sağlık sistemlerini oluşturmanın en önemli adımlarından birisi.”
UNICEF Özel Bağış Toplama ve İş Ortaklığı Direktörü Gary Stahl da “UNICEF olarak şu anda bir numaralı ölüm sebebi olan bulaşıcı olmayan hastalıklara dikkat çekmek için, AstraZeneca’nın desteğiyle bu alana odaklanmış iş ortaklarından oluşan bir topluluğa katıldığımız için çok mutluyum. Sağlıklı alışkanlıkları teşvik etmek amacıyla, doğru bağlantılar aracılığıyla doğru mesajı iletmek için yapmamız gereken çok şey var” dedi.

Bir yanıt yazın