Tarihi yok etmek…(Köşe yazısı 22.11.2019 Kayseri Star Haber Gazetesi)

DAVUT GÜLEÇ

GAZETECİ

davutgulec@hotmail.com

Gazeteciliğe başladığım, çocukluğumdan itibaren gördüğüm tarihi eserler o kadar çoktu ki.

Bugüne geldiğimizde, o tarihi çeşmelerin, bizlere emanetlerin çoğu ya yağmalandı, ya da yıkılıp yok edilerek birileri için betonlaştırıldı.

Son 20-25 yıl önceki turizm ve tarih envanterine bakın ne demek istediğimi çok iyi anlarsınız.

Koruması gerekenler, yıktılar, yaktılar, sattılar, sonrada edebiyat yaptılar.

***

Yakın tarih sayılır.

1980 öncesinde, bit pazarı şimdiki Kayseri mahallesinin önünde kurulurdu.

O zamanlar bile Camcıoğlu konağının tavan ve duvar süslemeleri dururdu.

Sonra buranın duvarlarını yıktılar, taşlarını çaldılar, ardından duvar ve tavan süslemelerini yağmalayıp, kalanı da belediye-üniversite derken imha edip, bugün ki Kayseri mahallesini yaptılar.

Bugün aslına uygun denilen mahalle, ne kadar tartışılan kurum varsa onlara verildi.

***

1984’te Milliyet Haberler Ajansı’na başladığımda Memleket hastanesi denilen, Kuvayı Milliye’nin karargahlarından önemli yerin nasıl yakılıp, sonra satışa çıkarıldığını da bilmeyen yok.

Tarihi Kayseri lisesi,

Tarihi Kayseri saat kulesi ve altı,

Kayseri iç kale ve dış kale surlarının bulunduğu bölgeler gibi örnek çok.

Kim yaptı bunları?

Bugün en çok koruması gereken ama konuşarak kendini tatmin edenler.

***

Erciyes Kar Kaplanları Spor kulübü’ndeki arkadaşlarımızla tarihi ve doğal güzellik merkezlerinde sabah yürüyüşü yaparken elleri kazmalı-kürekli çok insanlarla karşılaştık.  Derevenk vadisindeki  Timuçin bağlarındaki tarihi kilise yıkıldı, yerinde taşı bile kalmadı.

Yamula barajı altındaki Çökgöz köprüsünün, eski Kaman yolu Mostar köprüsü denilen köprülerin kitabeleri bir bir çalındı.

Halen kayseri kalesinin içinde 6 yıl süren çalışmalar sırasında 3-5 metre neden temelinin kazıldığının dedikoduları bitmek bilmiyor.

***

Tanınmış eğitimci ve araştırmacılardan Seyit Burhanettin Akbaş, bir süredir sosyal paylaşım sitesinde, bu konuda paylaşımlar yapıyor.

Koramaz dağında Gaziler (kazlar) Selçuklu mezarlığı neden önemlidir? Diye sorup yanıtını şöyle veriyor.
Büyüklerimizden nakildir. Atalarımızın Koramaz Dağında kondukları ilk yer Gaziler olmuştur. Burası İsgobi (Subaşı) ve Küçük Bürüngüz arasında bir mevkidir bugün. Burada bazı savaşların olduğu ve şehitler verildiği de biliniyor. Lakin zamanla Koramaz dağı köylerine Gaziler halkı dağılarak bu köylerdeki Türk ve Müslüman nüfusu meydana getirdiler. Gaziler, 16. yüzyılda küçük bir mezra halinde de olsa devam ediyordu. Yakın geçmişe kadar civar köylerden insanlar dini bayramlarda buradaki Selçuklu Mezarlığını ziyaret edip topluca dua ederlerdi. Başta Subaşı (İskobi) köyü olmak üzere civar köylere giderseniz bu durumu teyit edeceklerdir. Bugünlerde bu tarihi Selçuklu mezarlığı birilerinin başına bela olmuş olmalı ki tarlasını genişletmek isteyenler tarafından kırılıyor, sürükleniyor, başka yerlere atılıyor. Atasına ötesine saygısı olmayan bu insanlara gerekli cevabı vermek zorundayız ve zaten sit alanı olan bu bölgeye dokunmanın cezasını da çekmeliler. Lakin yine de hazmedemediğim nokta şu: Yahu insan kendi anne babasının mezarını söküp kırar mı? Orada hepimizin ecdadı yatıyor? Siz nasıl bir düşmansınız ki bir işgal ordusunun yapabileceği şeyleri bizlere reva görüyorsunuz?

***

Akbaş ‘Koramaz vadisindeki Selçuklu mezarları talan ediliyor, lütfen şehrimizin yöneticileri sesimi duyun, Allah rızası için’ derkende şunları paylaşıyor.
Koramaz Dağının eteklerinde İsgobi (Subaşı) ve Küçük Bürüngüz’e yakın bir alanda Gaziler (Kazlar) Mezarlığı vardır. Selçuklu döneminden kalma bu mezarlar maalesef bazı duyarsız insanlar tarafından sökülüyor, KIRILIYOR ve daha sonra başka mekanlara taşınıyor. Lütfen bunu yapmayın. Tarlanızı genişletmek için ecdadın mezar taşlarını mahvetmeyin. Vicdanımızı kanatmayın, bir milletin ortak değerlerini yok etmeyin. Allah rızası için Türk’üm ve Müslüman’ım diyen bütün kardeşlerim sesimi duysun ve yetkilileri harekete geçirelim.

***

Akbaş’ın bu paylaşımlarına Mehmet Akgül ‘Subaşı köyü eski imamından aldığımız bir bilgiyi paylaşmak istiyorum. ”Her bayram namazından sonra cemaat ile Gaziler Mezarlığına (Selçuklu Şehitliği ) gidip Fatiha’lar okuyup dualar eder ve cemaat evine dağılırdı” Günümüzde üç beş çiftçi ekim alanını genişletmek için mezarları ve taşları kepçe ile tahrip etmektedirler. Dünkü ziyaretimiz de gördük ki alan daha da küçülmüş ve de tahribat artmış, ilgili ve yetkililer artık duyarsızlığınızı bırakın gereğini yapın’ diyor.

Bünyan İlçe Mezarlığındaki yıkık türbemiz. Eğer çok yüksek bir teknoloji gerekmiyorsa yeniden inşasını talep ediyorum. Yok böyle de çok güzel diyorsanız böyle dursun ama bundan sonra kimsenin Selçuklunun veya Osmanlının torunu olduğunu iddia etmesine itibar edemem. Olsa olsa uzaydan gelmiş olabilirsiniz.’

***

Yine Kayseri’nin önemli tarihçi, araştırmacı ve yazarlarından arkadaşım Yaşar Elden’de  şöyle diyor.

Cehaletin, bağnazlığın, kokuşmuşluğun… velhasıl içinde boğulduğumuz “geri kalmışlığın” panzehiri… “bilgiyi toplamak ve üretmektir..”  Pekiiii… bir toplumda bu işi kim yapacak?

***

Yaşar Elden ayrıca ‘90’lı yıllarda çok kullandığımız bir söz vardı…”Türk Rönesansı” diye…ne oldu?.. Hatırlayanınız var mı?.. Batılılar “biz rönasansı 300 yıl konuşarak, hayata aktardık” diyorlar… Pekiiii…biz Türkler hangi kurumu ve konuyu konuşmaya başlayarak…merdivenin birinci basamağına çıkabiliriz?..
Muhterem ahalimiz ne düşünüyor acaba?…

Bir yanıt yazın