Savaşı taşerona, bedelliye veremez, başka bir yere ihale edemezsiniz beyler.. (Köşe yazısı. 17.12.2014 (Kayseri Star haber)

DAVUT GÜLEÇ
GAZETECİ-HİSF KAYSERİ TEMSİLCİSİ
davutgulec@hotmail.com

Türkiye’de son dönemlerde, savunma sanayine yönelik yapılan ‘Milli silahlar, araç-gereçler’ tanıtılıyor, askeri tesisler zaman zamanda basına açılıyor.
Oysa Dünya yıllardır, savunma amaçlı ürettiklerini pazarlayarak, ekonomilerine can katıyor.
Bizde ‘bağımsız ülke’ adı altında, bugüne kadar askeri tesislerde ‘Milli’ olarak üretilenler bir yana üretenler kapı dışarı kondu.
Daha işe alınırken, sözleşmelerde ‘Sadece denileni yapacaksın, bir şey üretmeyeceksin’ imzaları attırıldı.
Kömürlüğünde tek kişilik uçak üretene, tank paletlerini seri sökmeyi bulan işçiye yapılmayan kalmadı.
Herkesin aklı yeni başına geldi.
Oysa Cumhuriyet’in ilk yıllarında büyük lider ve önder Atatürk ‘İstikbal göklerdedir’ diyerek, Türkiye’nin ilk tayyare fabrikasını, en güvenilir gördüğü Kayseri’de kurdurdu. Onlarca uçak üretilerek ihraç bile edildi.
Sonra genetiği bozuk biri çıktı, uçak yapımını durdurup ithal uçakları aldırdı. Parçaları bulunamadı. Bulundu para yetmedi.
Şimdi ise Türkiye’nin ilk Tayyare fabrikasının Erkilet Hava üssüne taşıtıp, arazisinin önce park sonra beton yığınına çevrilmesi için büyük bir çaba harcanıyor.
Her zaman olduğu gibi, betonlaşmanın ilk adımı, vakıf arazilerinde, tarihi bölgelerde olduğu gibi hep ‘Yeşil alan, Kayseri’nin ciğeri olacak’ edebiyatı ile yapılıyor.
Şöyle şehir içindeki yeşil alanlara bir bakın. Eski Cumhuriyet meydanı,Mimarsinan parkı, İnönü parkı, Sümerbank tesisleri, dikimevi alanı, Orman işletme arazisi neredeyse yok edildi. Ne zaman,hava karardıktan sonra, tepki olmasın, kimse görmesin şeytanlığı ile.
“Dünyada ve Türkiye’de Savunma Sektörünün Durumu” Kayseri’de masaya yatırıldı.
Türk Harb-İş Sendikası Genel Başkanı Bayram Bozal, Savunma harcamalarında dünya listesinin 15. sırasında yer alan Türkiye için savunmada yerli sanayinin hayati bir önemi olduğunu sık sık tekrarladı.
Dünyada, savunma teknolojilerinin planlarının ve taktiklerinin gizliliğinin arttığını, ülkelerin geliştirdikleri teknolojileri transferleri konusunda da bu gelişmeye paralel olarak cimrileştiklerini, savunma alanında küresel pazarlarda Türkiye’nin hak ettiği yerde bulunmadığına dikkati çekti.
Ayrıca, son yıllarda savunma sanayisinde dışa bağımlılıktan kurtulmak adına güzel gelişmeler yaşandığını, savaş gemilerinin, denizaltıların, insansız hava araçlarının ve tankların üretilmesinin herkesi sevindirdiğini, bunların tamamının askeri işyerlerinde yapılmasının milli savunma sanayi çalışanları olarak kendilerini de gururlandırdığını belirtti, şunları söyledi.
“Ancak asıl potansiyelimizin bulunduğumuz noktadan çok daha yukarılara taşıyacak nitelikte olduğunu da çok iyi biliyoruz. Çünkü yüz yıllık bile tarihi olmayan sanayisini yeni kurmuş ülkeleri daha yukarıda görmek bizleri üzmektedir. Bizim modern savunma sanayine adımımız olan 1453 ile başlayan ve günümüze kadar sürekli gelişen bir potansiyelimiz olmasına rağmen bu potansiyeli geliştirerek devam etmek yerine her defasında sil baştan yaparak hafıza kaybına uğradığımız için mücevher değerindeki bu hafızayı ve belli aralıklarla yok ediyoruz. Savunma harcamalarında dünya listesinin 15. sırasında yer alan ülkemiz açısından savunmada yerli sanayinin hayati bir önemi var. Fırtına’nın ilk ikisini Kore’den alan Türkiye, bu ülkeye tank başına 9 milyon dolar ödedi. Tüm çalışanlarımızın alınteriyle yapılan Fırtına’nın ülkemizdeki maliyeti 3,5 milyon dolardır. Kore’den aldığımız bu tankın Türkiye’de üretimiyle her biri için ülke ekonomimiz 5,5 milyon dolara yakın tasarruf yapılmıştır.”
Askeri iş yerlerinin 40-50 yıl önce yapıldığını, dolayısıyla şehrin merkezlerinde kaldıklarını kaydeden Bayram Bozal, zaman zaman işyerlerinin kamulaştırılarak park ve bahçeye dönüştürülmesinin gündeme geldiğine dikkat çekerken şunları vurguladı.
“Şu an aramızda bulunan ağabeylerimizin, arkadaşlarımızın bakımını, onarımını yaptığı silahları çocuklarımız kullanıyor, bunları bu iş yerlerinde tamiri yapılıyor. Çocuklarımızın rahat şekilde kullanılacağı savunma araçları tamir ediliyor. Bu düşüncede olan siyasilerimize seslenmek istiyorum, Hakkın rahmetine kavuşmuş insanlarımıza, buradaki emeğimize saygı gösterin. Bu kararlardan vazgeçin. Ülkemizde parka, bahçeye de ihtiyaç var. Ancak toplanırsınız kararı çıkartırsınız, istediğiniz yere bunları yaparsınız.”
Türk Harb-İş Sendikası Kayseri Şube Başkanı Özgür Özsoy, savunma altyapısı bulunan Kayseri’nin ‘Savunma Şehri’ olmasını istediklerini belirterek, dışa bağımlılığın bitirilebilmesi için yerli sanayiye önem verilmesini, zincirlerin kırılarak gelişen dünya üzerinde lider olmamızı önerdi, şunlara dikkat çekti.
“Gelişen dünya üzerinde ülkemizin en üst seviyede yerini alması, kendi teknolojisini üreten ve aziz milletimizin geçmişten gelen misyonunu devam ettirebilmesi için her türlü çalışmaya harp sanayi işçileri olarak hazırız. Gelişmiş ülkelerin ekonomisini ayakta tutan en güçlü sektör, savunma sanayidir. Bugün Kayseri’de bulunan bütün sanayi kuruluşlarının temelinde, 2. Hava İkmal Bakım Merkezi’nde yetişen ustalarımızın, teknik personelimizin emeği vardır. Hava İkmal ve Ana Bakım fabrikalarımız her zaman şehrimizin teknoloji merkezleri bir nevi teknik üniversiteleri olmuştur.
Bugün dünya enerji kaynaklarının yüzde 65’ten fazlası Ortadoğu’da ve çoğunluğu güzel vatanımız Türkiye’dedir. Bu bölgenin çoğunda şu anda savaş, kan ve gözyaşı var. Bu durum, bölgede güçlü olmak için savunma sanayimizin önemini kat kat artırmaktadır. Asker sayısı bakımından neredeyse dünyada ikinci sırada olan ordumuz, ne yazık ki teknik eleman sayısı bakımından paralellik göstermemektedir. Dışa bağımlılığın bitirilebilmesi için yerli sanayiye önem vermek gerekmektedir. Türkiye, Kıbrıs Barış Harekatında dışa bağımlı olmanın ciddi sıkıntılarını yaşamış, başta ABD olmak üzere batılı devletlerin birçoğu silah ambargosu uygulamıştır. Bunun akabinde dışa bağımlılığı azaltmak için bazı dernekler ve vakıflar kurulmuş, sonrasında ise, Aselsan, Havelsan, İşbir, Aspilsan, Raketsan gibi savunma alanında faaliyet gösteren şirketler kuruldu. Kayseri yerli savunma sanayisi için en uygun altyapıya sahip illerimizden birisidir. Olası bir savaşta da ülkenin savunması önemlidir. Savaşı özel olarak algılayamaz, ihale edemeyiz, taşeron firmalara veremeyiz. O nedenle sahip olduğumuz bilgi ve teknoloji anlamında savunma sanayindeki altyapıyı iyi değerlendirmemiz gerekiyor” dedi.
Aklın yolu bir. Ama hala birileri Cumhuriyet’in eserlerini yok etmek adına, o bölgeleri önce park sonraki yıllarda betonlaştırma adına, reklamı bol politika üretiyor.
Zaten ’41 kere maşallah, 101 kere inşallah, 141 kere’ diyerek OSB’de yapılan şovlardan geriye kalan fabrikalar değil, kalsa kalsa bankalara, işçilere borçları ve hangarları kaldı.
Bölgemizde havanın giderek ısındığı son yıllarda, insanları parklar, betonlar değil, ‘milli’ olan eğitim, ruh, inanç, savunma sanayimiz’ koruyacak.
Yoksa, ‘taşeronlar’ ile birileri cebini doldururken, oyuncak ettiğiniz ‘bedelliler’ ile bu ülke savunulmaz beyler…

Bir yanıt yazın