Sağlık haberleri (19.03.2020)

TGDF’den Türkiye’de de ortaya çıkan koronavirüs için önemli uyarı

Sağlık Bakanı Fahrettin Koca, Türkiye’de ilk koronavirüs vakasının tespit edildiğini açıkladı, TGDF’den konuyla ilgili önemli bir uyarı geldi. Virüse karşı en önemli önlemin hijyen olduğuna dikkat çekilen açıklamada, “Virüsten korunmak için, özellikle pazar yerleri gibi hijyenden uzak alanlarda satışa sunulan açık gıdalardan uzak durulmalı; her türlü bulaşmaya karşı koruma sağlayan ambalajlı gıdalar tüketilmelidir.” uyarısı yapıldı.

Çin’de ortaya çıkan ve dünya genelinde Antarktika dışındaki bütün kıtalarda 110’a yakın ülkede ölümlere yol açan koronavirüs, sonunda Türkiye’de de ortaya çıktı. Sağlık Bakanı Fahrettin Koca, yurt dışı ile teması bulunan bir erkek hastanın test sonucunun pozitif olduğunu açıkladı, ancak hastanın ve ailesinin hangi ilde olduğuna dair bilgi vermedi.

Koronavirüsün artık Türkiye’de de görülmesi var olan tedirginliğin artmasına yol açarken, Türkiye Gıda ve İçecek Sanayii Dernekleri Federasyonu’ndan (TGDF) önemli bir uyarı geldi.
“Hijyene dikkat”

TGDF’den yapılan yazılı açıklamada, Çin kaynaklı yeni tip koronavirüs (covid-19) salgınının, virüsün yüzeylere yapışması yoluyla hızla yayıldığına işaret edilerek, virüsten kaynaklanan hastalığın belirtilerinin 14 gün sonra çıkabildiğine dikkat çekildi. Dolayısıyla virüs ile enfekte olmuş bir kişinin, hastalık belirtileri göstermeden hastalığı diğer insanlara bulaştırabileceğine vurgu yapılan açıklamada, şöyle denildi:

“Hava yoluyla yapıştığı yüzeylerden diğer insanlara da geçen virüsün henüz tedavisi bulunmuyor. Sağlık Bakanlığımızın da sık sık hatırlattığı gibi, virüsten korunmak amacıyla bireysel olarak alınabilecek en etkili önlem, hijyen. Ellerin sık sık yıkanması, özellikle toplu ortamlardan uzak durulması öneriliyor.

Hijyenin en etkili önlem olarak ortaya çıktığı bu dönemde, tüketime sunulan gıdaları her türlü çevresel riskten uzak tutan, koruyan ambalajlı gıdaların önemi bir kez daha ortaya çıkıyor. Özellikle kalabalık pazar yerleri, zaten başlı başına koronavirüsün yayılması için uygun ortam oluşturmaktadır. Hijyenden uzak bu alanlarda satılan açık gıdalar, insan ve çevre kaynaklı tüm risklere açıktır.
“Ambalajlı gıdaların tüketimi bugün her zamankinden daha önemli”

Henüz virüsün gıdalar yoluyla bulaştığına dair doğrulanmış bir bilgi yok. Ancak dünya bu virüsle henüz tanıştı. Dolayısıyla yüzeylere bulaşma yoluyla yayılan virüsten korunmak için ambalajlı gıdaların tüketimi bugün her zamankinden daha önemli.

Bütün dünyada tedirginlik oluşturan virüsün hızla yayıldığı bugün, bireyden başlayarak toplum sağlığını korumak için hepimize büyük görev düşüyor. TGDF olarak tüketicilerimize tavsiyemiz, pazar yerleri gibi alanlarda satışa sunulan açık gıdalardan uzak durmaları; mevzuatla belirlenmiş hijyenik koşullarda üretilen sağlıklı, ambalajlı gıdaları tüketmeleridir.”

CORONA AĞZINIZDAN BULAŞMASIN

Dt.Pertev Kökdemir Corono virüsünün ağızdan bulaşmaması için koruyucu tedbirler hakkında bilgilendirdi.

Corono ve grip, virüs kökenli hastalıklar olup solunum ve ağız yolu ile bulaşmaktadır. Virüs ile temas eden ellerimizi ağzımıza veya dudaklarımıza değdirmemiz ile bulaşma gerçekleşmektedir. Bu bulaşma sonucu vücut sistemimize giren virüsler hastalığa yol açabilmektedirler.

Ağızdan alınan virüslerin kan sistemimize geçmeden önce yok edilmesi yani kan dolaşımımıza girmemesini sağlamanın önemli olduğunu ifade eden Dt.Kökdemir, ellerimizi temiz tutmamız ve kirliyken ağzımıza sürmememiz konusunda uyardı.

Bunun dışında virüslerin hızlı bir şekilde kan dolaşımına katılmaması için diş etlerimizin sağlığının yerinde olması gerekmektedir. Eğer diş eti iltihabı, yara ya da gözle görülmeyen mikro çatlaklar varsa virüslerin çok hızlı bir şekilde kan dolaşımına katılabileceğini açıklayan Dt.Kökdemir, diş etlerinde kanama veya kızarıklık olan kişilerin gargara kullanmasının faydalı olabileceğini açıkladı. Bu gibi şikayetleri olan kişilerin en yakın zamanda diş hekimine giderek tedavi olmasını önerdi.

Virüs ile temas gerçekleştikten sonra ilk 2 saatin önemli olduğunu belirten Dt.Kökdemir, bu süre içinde ağzımızı gargara ile çalkalar ve sık sık su içersek virüsün hastalığa yol açamadan yok edilebileceğini veya midemize göndererek mide asitleri ile yok olmalarını sağlayabileceğimizi belirtti.

Dt.Kökdemir, ağız ve solunum yolu ile bulaşan virüslere karşı korunmanın sağlıklı diş etleri başladığını vurguladı.

OZON TEDAVİSİYLE KORONAVİRÜSTEN KORUNMAK MÜMKÜN

Dünya genelinde hızla yayılan ve şu ana kadar 18 ülkede görülen koronavirüs (Covid-19), son verilere göre 86 bin 983 kişiye bulaştı. Virüs için henüz uygulanabilen bir aşı yok ancak gerekli tedbirleri aldığını zaman korunabilmek mümkün. Her virüs gibi koronavirüsü de bağışıklığı düşük bünyelere daha kolay giriyor. Dr. Ezgi Karavelioğlu, ozon tedavisiyle bağışıklık sistemini güçlendirerek koronavisürüne karşı koruma sağlanabileceğini aktardı.

Çin’de ortaya çıkan ve tüm dünyada korkuyla takip edilen, solunum yoluyla bulaşan hızla yayılan koronavirüs, özellikle bağışıklık sistemi zayıf olan kişilerde hızla yayılıyor. Sağlık Bakanlığı Koronavirüs Bilim Kurulu tarafından hazırlanan, yeni tip koronavirüs broşüründe de hastalıktan korunma yolları arasında bağışıklık sistemini güçlendirmek, dengeli ve sağlıklı beslenmek ilk sıralarda yer alıyor.

Ozon tedavisiyle bağışıklığınızı güçlendirin, virüslerden korunun!

150 yıldan fazladır dünyanın birçok ülkesinde kullanılan ozon tedavisi, bağışıklık sisteminin güçlenmesinde, kan ve dokuların daha çok oksijenlenmesini sağlayarak hastaya kendisini zinde hissettiriyor. Ozon tedavisi, bağışıklık sistemini güçlendirmesinin yanı sıra, kronik yorgunluk sendromu, romatizmal hastalık ve fibromiyalji, dolaşım bozukluk giderilmesi, bakteriyel, virüs, mantar enfeksiyonları tedavisi antimikrobiyeldir, bel ve boyun fıtıklarında ağrının azaltılması, astım ve alerjiler, zayıflama ve haşimato, diyabet ve insülin direncinin azaltılması, depresyon, kas hastalıkları ve eklem ağrıları gibi hastalıkların da tedavisinde kullanılıyor.

15 dakikada bağışıklığınızı güçlendirin

Avrupa, Amerika, Rusya ve pek çok ülkede hastalıkların tedavisinde kullanılan Ozon tedavisinin, bağışıklık sisteminin dengede çalışması, metabolizmanın hızlanmasında çok önemli bir tedavi yöntemi olduğunun altını çizen Dr. Ezgi Karavelioğlu, Ozon tedavisini şu şekilde anlatıyor, “Ozon üç tane oksijen molekülünün bir araya gelmesiyle oluşan O3 olarak bilinen bir gazdır. Atmosferin üst tabakasında oluşan renksiz, keskin kokulu ve doğal olan bu gaz, hastalıkların tedavisinde 150 yıldan fazla zamandır yaygın bir şekilde kullanılıyor. Ozon tedavinin etkileri bilimsel olarak yüzlerce çalışmayla kanıtlanmıştır.”  Tedavinin farklı şekillerde uygulanabildiğini söyleyen Dr. Karavelioğlu, “Ozona ait steril vakumlu cam şişeye kişinin 100-150cc kanı alınıp kapalı sistem içinde el değmeden ozonlanıp aynı damardan geri verilmesiyle yapılan bir tedavi olan Ozon tedavisinde uygulanan işlem 15 dakika sürüyor. Haftada 1 veya 2 kez toplamda 10 seans uygulanabiliyor. Bu işlemle kan ve dokularımız daha iyi oksijenleniyor, daha enerjik, görünmemizi sağlıyor.” diyor.

AKILLI HİDROFİLİK İMPLANTLAR İLE TEDAVİ SÜRESİ KISALIYOR

Diş Hekimi Pertev Kökdemir, İmplant teknolojisindeki gelişmeleri ve “Akıllı Hidrofilik İmplantların’’ diğer implantlardan farkını anlattı.

Akıllı implant nedir?

“Akıllı Hidrofilik İmplantlar’’ özel bir solüsyon içinde saklanır. İmplant yapılacağı sırada bu solüsyondan çıkartılır ve çeneye yerleştirilir. Bu implantlar, bu solüsyon sayesinde kandaki iyileşme hücrelerini etrafına toplar. Bu da implantın etrafında çok sağlam, implantı tamamen sıkı tutan bir kemik oluşmasını sağlar.

Daha güçlü ısırın

Diş tedavilerinde implant uygulaması giderek yaygınlaşırken bu alanda kullanıma giren “suyu seven” hidrofilik yüzeyli implant tedavilerinin başarı grafiği artmaktadır. “Akıllı Hidrofilik İmplant” uygulamalarında iyileşme süreci vücuda yerleştirildiği andan itibaren başlar ve üç haftada kendi dişinizden bile güçlü ve sağlam dişlere sahip olabilirsiniz.

Hızlı tedavi avantajı

“Hidrofilik İmplantlar” ile implant başarısı artmaktadır ve implant uygulaması sonrası bekleme süreniz üç haftaya kadar inmektedir. Bu da yeni dişlerinize daha hızlı kavuşma avantajı sağlar. Klasik tedavide bekleme süresi 3 ila 6 ay arasında değişmektedir.

Dt.Kökdemir, “Hidrofilik İmplantlar” ile aynı seansta diş kaplamaları yapılabilir ve bu yöntem sayesinde tek seansta sağlam, güçlü ve yeni dişlerle sağlıkla gülümseyebilirsiniz dedi.

Güçlü Bir Bağışıklık Sistemi İçin 6 Altın Kural

Tüm dünyada hızla yayılan koronavirüs salgınına karşı alınması gereken önlemler arasında bağışıklığı güçlendirmenin en önemli unsurlardan biri olduğu belirtiliyor. Günlük yaşantımızda basit önlemler alarak ve beslenme düzenimizi değiştirerek bağışıklık sistemimizi güçlendirebileceğimizi ifade eden Hastane Derindere İç Hastalıkları Uzmanı Dr. Ergün Kasapoğlu, güçlü bir bağışıklık sistemine sahip olmak için neler yapılması gerektiğini anlattı.

 Düzenli ve Verimli Uyku Önemli.

Yeterli uyumadığınızda soğuk algınlığı gibi sağlık problemleriyle karşılaşma ihtimaliniz yüksektir. Çalışmalar düzenli uyuyan kişilerin hastalıklara karşı daha güçlü bir koruma geliştirdiğini ortaya koymaktadır. Yeterli uyku almamak, stres hormonunun daha yüksek seviyelere çıkmasına yol açabilir.

Egzersizi Yaşam Tarzınız Haline Getirin.

Günlük 30 dakikalık yürüyüş gibi düzenli ve yorucu olmayan bir egzersiz yapmaya çalışın. Yorucu olmayan egzersizler bağışıklık sisteminizin enfeksiyonlarla savaşmasına yardımcı olabilir. Egzersiz, aynı zamanda vücudunuzun iyi hissettiği kimyasal maddeleri artırabilir ve daha iyi uyumanızda size yardımcı olur.

Vitamin Ağırlıklı Beslenin.

 Çok fazla şekerli şeyler yemek veya içmek, bağışıklık sisteminize zarar verir. C ve E vitaminleri, beta-karoten ve çinko gibi besin maddelerinden zengin daha fazla meyve ve sebze tüketerek bağışıklığınızı güçlendirebilirsiniz. Çilek, narenciye, kivi, elma, kırmızı üzüm, lahana, soğan, ıspanak, tatlı patates ve havuç da dahil olmak üzere çok çeşitli parlak renkte meyve ve sebzeler arasından seçim yapın.

Kronik Stresten Uzak Durun.

 Hayatın bir parçası olarak herkesin biraz stres vardır; ancak uzun süreli stres, pek çok hastalığa karşı daha savunmasız hale getirir. Kronik stres, vücudunuzun bağışıklık sistemini baskı altına alan stres hormonlarının akışına maruz bırakır. Stresinizden kurtulmanız mümkün olmayabilir, ancak onu idare etme konusunda meditasyon öğrenmek, daha sosyal olmak; gerektiğinde danışmanlık almak gibi alternatiflerden yararlanabilirsiniz. Stresin azalmasıyla birlikte stres hormon düzeyleriniz düşer; daha iyi uyumaya başlarsınız ve bağışıklık fonksiyonunuz gelişir. Bazı araştırmalar, düzenli meditasyon yapanların daha sağlıklı bir bağışıklık sistemine sahip olduğunu göstermektedir.

Sosyalleşin.

Güçlü ilişkiler ve iyi bir sosyal ağa sahip olmak sizin için iyidir. Araştırmalar gösteriyor ki, birkaç yakın arkadaşı veya büyük bir arkadaş grubu olan insanlar daha güçlü bir bağışıklığa sahiptir.

Bol Bol Gülün.

Gülmek herkes için iyidir. Vücuttaki stres hormonlarının seviyesini azaltır ve enfeksiyona karşı savaşan beyaz kan hücresini artırır.

Bipolar Bozukluk Hastalarının Ailelerine Yönelik Ücretsiz Psikoeğitim

Moodist Psikiyatri ve Nöroloji Hastanesi Bipolar Bozukluk hastalığını yaşayan hastaların ailelerine yönelik psikoeğitim düzenledi. Bipolar bozukluğun tanınması, tedavisi ve hastaların yeniden atak geçirmesinin önlenmesinde ailenin oldukça önemli bir rolü olduğunu belirten Moodist Hastanesi uzmanlarından Psikolog Neslihan Turan, aile desteği olan bireylerde hastalığın daha iyi bir seyir gösterdiğini belirti. Yoğun bir katılımın olduğu programda ailelere “Bipolar bozukluğun tedavisinde aile neden rol almalı? Bipolar bozuklukta aileye düşen görevler nelerdir? Bipolar bozukluğun doğasını nasıl daha iyi anlarım?” sorularından yola çıkılarak bilgilendirme yapıldı.

Bir duygudurum bozukluğu olan bipolar, tedavi edilebilen ancak tekrarlayabilen bir hastalıktır. İki farklı atak durumunun yaşandığı bipolarda, Manik dönemde;

Az uyuma,
Kendine güvende aşırı artış,
Aşırı neşelilik,
Yerinde duramama,
Hızlı konuşma,
Aktivite düzeyinde artış,
Çok para harcama,
Taşkınlık,
Çabuk öfkelenme belirtileri görülebilirken,

Depresif dönemde ise;

Çok uyuma ya da uykuda düzensizlik,
Çabuk yorulma, halsizlik,
Konsantrasyon bozukluğu,
Mutsuzluk,
İlgisizlik,
İsteksizlik,
Kendisini diğer insanlardan soyutlama belirtileri görülebilmektedir.

Bipolar atakların seyrinde uygun ilaç tedavisi ve sonrasında sürdürülen koruma tedavisi ile hastalığın yinelemesi kontrol altına alınabildiğini belirten Turan, tedavi edilmediğinde ise hastalık genelde daha sıklıkla yinelemekte ve sonuçta hastanın iş ve sosyal yaşamını bozarak ciddi kayıplara yol açtığının altını çizdi.

Ayrıca psikolog Neslihan Turan; “Ayrıca tedavi edilmeyen atak sayısı arttıkça daha sonra uygulanacak tedavilere yanıt oranı düşmekte ve hastalık daha ciddi bir seyir izlemektedir. Bipolar bozukluğun ana tedavisi ilaç tedavisidir. İlaç tedavilerindeki önemli gelişmeler artık bipolar kişinin hem üretken hem de yaratıcı olmasına izin veriyor, bir yandan da duygudurumunu dengede tutabiliyor. Bu nedenle ilaç tedavisi, bipolar bozukluğun tedavisinin belkemiğini oluşturmaktadır. İlaç tedavisinin yanında destekleyici olarak ailenin de rolü oldukça büyüktür. Ailenin süreci iyi bilmesi ve buna uygun konumlanması oldukça önemlidir. Biz de Moodist olarak bu anlayışı benimseyerek düzenlediğimiz bu psikoeğitim programını her ay tekrarlamak istiyoruz.”

DİŞ’E DOKUNAN BESİNLER

Diş Hekimi Pertev Kökdemir bilgilendiriyor…

Ağız ve diş dokuları sadece beslenmek için değil, genel beden sağlığımız ve sosyal hayatımız için de çok değerlidir. Ağız sağlığınıza özen gösteriyor, düzenli olarak dişlerinizi fırçalayıp kontrollerinizi yaptırıyor olabilirsiniz. Sağlıklı dişler için düzenli bakımın yanında yediğiniz gıdalara da dikkat etmelisiniz.

İşte dişinize en çok zarar veren besinler:

1. Soda

Özellikle meyveli sodalar, şekerli olmaları bakımından çürümeyi hızlandırabilirler ve içerdikleri yüksek asit diş minenize zarar verebilir.

2. Enerji İçecekleri & Spor İçecekleri

Enerji ve spor içeceklerini özellikle spor öncesinde kullanmanın sağlıklı olduğunu düşünüyor olabilirsiniz. Ama unutmayın ki büyük oranda şeker barındıran bu içecekler dişlere zarar veriyor.Ayrıca spor yaparken oluşan ağız kuruluğunu asitli bir içecekle gidermek dişlerein yanında ağız içindeki yumuşak dokular içinde zararlı olacaktır.

3. Şarap

Genel olarak alkol diş sağlığını olumsuz etkiliyor. Ama beyaz ve kırmızı şarabın bu konuda liderliği olduğunu söyleyebiliriz. Özellikle kırmızı şarap dişlerde lekeler oluşturabiliyor.

4. Kahve

Kahve de dişlerde leke oluşmasına neden olan ve dişleri sarartan içeceklerden. Kahve sonrasında bir bardak su içme alışkanlığını edinebilirsiniz. Bunun yanı sıra kahvenize şeker koyuyorsanız, bunu da azaltmanızda fayda var.

5. Meyve Suları

Meyve suları asidik ve şekerli yapıları nedeniyle diş çürümelerine sebep olabiliyor. Meyve suyu içtikten sonra ağzınızı suyla çalkalayın.

6. Şekerler & Çikolatalar

İster yumuşak macunumsu ister sert olsun, her tür şeker dişler için oldukça zararlı. Ne kadar şekerli beslenirseniz diş hekimini ziyaret etme sıklığınız o kadar artar. Şeker, ağızdaki bakterilerin en sevdiği besindir.Çünkü şekerler ve çikolatalar dişe yapışır ve uzun süre dişle temasta kalarak çürüğe sebep olur.

7. Turunçgiller

C vitamini bakımından zengin olan portakal, mandalina, greyfurt, limon gibi turunçgiller, yüksek asit oranları nedeniyle diş sağlığını tehdit ediyor. Özellikle greyfurt ve limonu tek başına tüketecekseniz arkasından mutlaka ağzınızı suyla çalkalayın.

8. Patates Cipsi &Ekmek

Çok lezzetli ama dişlere zarar veren yiyeceklerin de başında çünkü patates cipsini çiğnedikten sonra dişlerin arasına girme ve diş yüzeyine yapışmaları nedeni ile çürük oluşturabiliyor.

Bir yanıt yazın