Sağlık haberleri (02.03.2020)

KIŞIN SAĞLIKLI VE PARLAK BİR CİLT İÇİN 7 ÖNERİ

Kış aylarında soğuk hava ve kuru ayazın etkisiyle nem dengesi bozuluyor ve ‘atopik dermatit’ adı verilen, alerjiye yatkın cilde sahip kişilerde, egzama şikayetleri özellikle el üzerinde ve vücut kaşıntısıyla kendini gösteriyor. Kış aylarında cildi nemlendirmeye yarayan doğru ürünler kullanmak, bol su tüketmek ve dengeli beslenmek önem kazanıyor. Memorial Kayseri Hastanesi Dermatoloji Bölümü’nden Uz. Dr. Ayşe Gökçe Tümtürk, kış aylarında cilt sağlığını korumak için önerilerde bulundu.

Cilt soğuklara karşı savunmasız kalır

Soğukların etkisiyle insan cildi dış etkenlere karşı daha zayıf ve savunmasız hale gelir. Derinin soğuk havayla temas eden yüz ve eller gibi bölgeleri kuruyarak kızarmakta ve hassaslaşarak çatlamaktadır. Kışın vücuttaki kan dolaşımı yavaşlamakta, cildin gereksinim duyduğu besleyici maddeleri alması zorlaşmaktadır. Bu olumsuzluklar sonucunda cilt kuruluğu ortaya çıkar, ter ve yağ bezleri daha yavaş çalışır. Kendini dış etkenlere karşı koruyamayan ciltte kaşınma, kızarma ve renk değişimi oluşur. Esnekliği azaltan cilt dokusunda çatlamalar ve pullanmalar görülür. Kışın cilt bakımına özen gösterilmediği takdirde ise kırışıklık, sarkma, çatlama, lekeler ve akne gibi sorunlar ortaya çıkabilir.

Cilt tipine göre doğru ürün kullanılmalı

Cilt tipleri genel olarak kuru, yağlı ve normal ciltler olarak üçe ayrılmaktadır. Yağlı ciltlerde yüz sadece su ile yıkandıktan kısa süre sonra ciltte parlama oluşur ve gözenekler açılır. Yüz yıkandıktan 1 saat sonra gerginlik hissi, pullanmalar, kızarıklıklar oluşması cildin kuru olduğunun göstergesidir. Normal cilt tiplerinde ise bu olumsuzluklar ortaya çıkmaz.

Yağlı ciltlerde yağ derinin üzerini kapatarak soğuk ve kuru hava ile rüzgara karşı kalkan oluşturur. Kış aylarında kuru ciltli insanlar daha çok sorun yaşamaktadır. Olumsuzlukların yaşanmaması için cilt tipine uygun doğru ürünler kullanılması gerekir.

Sağlıklı bir cilt için dengeli beslenilmeli

Kış aylarında cildin ihtiyaç duyduğu vitamin ve mineralleri almak için doğru ve dengeli beslenmek önemlidir.  Cildin özellikle kış aylarında ihtiyaç duyduğu Omega 3’ü vücuda alabilmek için balık tüketilmelidir. Taze sebze ve meyveler, beslenme programında kesinlikle olmalıdır. Dengeli ve sağlıklı beslenme sayesinde cildin ihtiyaç duyduğu vitamin, mineral ve doymamış yağlar vücuda alınmaktadır. Sağlıklı bir cilt için kabuklu çiğ yemişler ve tohumları tüketmek son derece yararlı olacaktır.

Sağlıklı ve parlak bir cilt için öneriler:

  1. Kışın soğukta mutlaka eldiven ve bere kullanılmalıdır. Atmosferin soğuk ve kirli havasından etkilenen cilt, akşam uygun temizleyicilerle arındırılmalıdır.
  2. Cildi nemlendirmek için bol su ve sıvı tüketmek gerekir. Özellikle kış aylarında su tüketimi azalmaktadır. Vücuttaki zararlı toksinler dışarıya ter yoluyla atılmaktadır. Günde an az iki litre su içmek ciltteki kırışıklıkları azalmasına neden olacaktır.
  3. Çok sık duş almak cildin kendini nemlendirmek için ürettiği doğal yağı azaltmaktadır. Özellikle kış aylarında bu alışkanlık minimum düzeye indirilmelidir.
  4. Kışın kadınların makyaj yaparken kullandıkları fondöten gibi kapatıcılar yüzde uzun süre kalmamalıdır. Gün sonunda uygun ürünlerle yüz temizlenerek gözenekler açılmalıdır.
  5. Genelde yapılan işle ilgili olarak çok sık el yıkanıyorsa, doğru ürünlerle eller çok sık nemlendirilmelidir.
  6. Alerjik ve hassas cilt tipine sahip kişilerin dermatologlarla görüştükten sonra kendilerine uygun ürünleri kullanması gerekir. Tavsiye üzerine kullanılan ürünler bazen cilde yarar yerine zarar vermektedir.
  7. Kışın özellikle yüksek rakımlı alanlarda yaşayanlar ile kayak yapanların güneşin ultraviyole ışınlarından korunması için doğru ürünler kullanması gerekir.

Yorgunluğun Yol Açtığı Nörolojik Problemler ve Baş Etmenin Yolları

Moodist Psikiyatri ve Nöroloji Hastanesi uzmanlarından Nörolog Meliha Aydın yorgunluğun yol açabileceği nörolojik problemlere değindi ve yorgunlukla nasıl baş edilir sorusunun cevabını verdi.

Yaygın problemlerden biri olan yorgunluk, fiziksel, duygusal ve/veya zihinsel kaynaklı olabilir. Enerji ve motivasyon eksikliği hissi olarak tanımlanabilen yorgunluk, bu problemi yaşayan kişiler tarafından tükenmişlik, bitkinlik, hâlsizlik ve kayıtsızlık olarak tariflenir. Yorgunluk hissi, nörolojik hastalıkların yaygın görülen belirtilerinden biridir. Multiple skleroz hastalarının üçte biri, Parkinson hastalarının yarısı, felç geçirenlerin yarısından fazlası yorgunluktan şikayetçiyken, küçük lif nöropatisi olanların neredeyse tamamı bu sorundan yakınır. Epilepsi, migren, uyku apnesi, uyku bozuklukları, kas hastalıkları ve huzursuz bacak sendromu gibi nörolojik rahatsızlıklar da kişinin yorgun hissetmesine neden olacağını belirten Nörolog Meliha Aydın, ayrıca bazen yorgunluğun kendisi de nörolojik semptomların ortaya çıkmasına yol açabileceğini belirtti.

Yorgunluk Nörolojik Problemlere Yol Açar mı?

Yoğun bir iş günü ya da uzun bir yolculuk sonrasında oluşan yorgunluk, istirahat sonrası kendiliğinden geçebilir. Ancak dinlendikten ya da yeterince uyuduktan sonra dahi geçmeyen yorgunluk, kişinin zihinsel, fiziksel ve duygusal etkinliğini olumsuz etkileyerek yaşam kalitesini düşürür. Sürekli olarak yorgun olmak, uyku bozuklukları, baş ağrısı, baş dönmesi, denge problemleri, konsantrasyon ve hafıza sorunları, bilinç bulanıklığı, uzuvlarda ya da yüzün bir bölümünde uyuşma gibi nörolojik problemlere yol açabilir. Yorgunluk, nörolojik hastalıklardan kaynaklanabileceği gibi nörolojik hastalıkların varlığı da yorgunluğa neden olabilir. Yorgunluğun tüm mekanizmaları henüz tam olarak açıklanamasa da serotonin, melatonin ve hipokretin gibi nörotransmitter seviyelerindeki değişimlerin, yorgunluk oluşumunda rol oynadığı düşünülür. Ayrıca yorgunluktan yakınan kişilerin beyninde yer alan kortikal bölgeler ile talamus, bazal gangliyonlar ve limbik sistem arasındaki bağlantı yollarının farklılaştığı da bazı araştırmalarda görülmüştür.

Yorgunlukla Nasıl Baş Edilir?

Yorgunluk pek çok farklı sebepten dolayı oluşabilir, bu yüzden yorgunluğu yönetmenin ya da enerjiyi geri kazanmanın yolu da kişiden kişiye farklılık gösterebilir. Uyku bozukluğu ya da baş ağrısı gibi nörolojik rahatsızlıklardan kaynaklanan yorgunluğun iyileştirilebilmesi için mutlaka altta yatan hastalığın tedavi edilmesi gerekir. Ancak yorgunluğa bağlı nörolojik belirtilerin oluşması durumunda yorgunlukla baş etmek için şunlar önerilebilir:

  • Harekete Geçin: Yorgun hisseden kişiler için hareket etmek çok zor gibi görünse de fiziksel aktivitenin azlığı da yorgunluğun temel sebeplerindendir. Düzenli egzersiz, yalnızca yorgunluğun değil genel sağlığın iyileşmesinde de etkilidir.
  • Farkındalığınızı Artırın: Meditasyon ve terapi gibi kişinin farkındalığını artıran aktiviteler, yorgunluk hissinin azalmasına yardımcı olabilir. Bu aktivitelerin, MS, inme ve travmatik beyin hasarına bağlı olarak gelişen yorgunluk hissinin iyileşmesinde etkili olduğu görülmüştür.
  • Zamanı Verimli Kullanın: Bazı nörolojik hastalıkları olan kişiler, kendilerini sabah çok zinde, gün ilerledikçe yorgun hissettiklerini söyler. Bu gibi durumlarda kişinin enerjik hissettiği saatleri daha verimli kullanması önerilir.
  • Olumlu Olun: Hayata karşı olabildiğince pozitif olmak, kişinin hayat kalitesini yükseltirken, hayat enerjisinin de artmasına neden olabilir.

İMPLANT İLE İLGİLİ MERAK EDİLEN 6 SORU

Diş implantının çene kemiğine cerrahi olarak yerleştirilen yapay diş kökü olduğunu belirten, Pendik Hospitadent Diş Hastanesi Ağız, Diş ve Çene Cerrahisi Uzmanı Dr. Merve Erişen, implantlarla yapılan diş protezlerinin doğal dişleri en iyi taklit eden protez türü olduğunu, doğru uygulanmış implantların, düzenli kontrolleri ve günlük temizliği yapıldığı takdirde uzun yıllar, hatta ömür boyu ağızda kalabileceğini bildirdi. Pendik Hospitadent Diş Hastanesi Ağız, Diş ve Çene Cerrahisi Uzmanı Dr. Merve Erişen, implant işlemi öncesi veya sonrasında hastaların en çok merak ettiği soruları cevapladı.

İşte o sorular:

İmplant zararlı bir tedavi midir?

Kurallarına uygun yapılmış bir implantın bilinen bir zararı yoktur.

İmplant zor bir işlem midir?

İmplant oldukça kolay bir uygulamadır. Tek bir implant operasyonu 15 dakika civarı sürer.

İmplant sonrası şişlik normal midir?

Tek implant operasyonlarında şişlik ya hiç olmaz ya da çok hafiftir. Çoklu implant operasyonlarında aynı seansta diş çekimleri de yapılmışsa bir miktar şişlik olması normaldir. Uygun ilaçlar ve buz uygulamasıyla en az şişlikle hastanın bu dönemi atlatması sağlanır.

İmplant yapıldıktan sonra çenede uyuşukluk neden olur?

İmplant operasyonu öncesinde, hastanın doğru olarak muayene edilmesi, radyolojik tetkiklerin yapılması, tomografi ile kemik ölçümlerinin yapılarak doğru implant boylarının saptanması gereklidir. Bu süreçten geçerek yapılan implant uygulamalarından sonra uyuşukluk olmayacaktır.

Ancak tecrübesiz kişiler tarafından, yeterli tetkikler ve ölçümler gerçekleştirilmeden yapılan implantlardan sonra alt çene sinirinin hasar görmesine bağlı olarak uyuşukluk görülebilir.

İmplant yaptırdım sigara içebilir miyim?

Sigara, içeriğindeki kimyasallardan ötürü iyileşmeyi geciktirir ve operasyon sonrasında kanama riskini arttırır. İlk 48 saat kesinlikle sigara içilmemelidir. Takip eden süreçte de hastanın sigara içmemesi tavsiye edilir. Sigara sadece implantların sağlığı için değil genel sağlık için de büyük bir risktir. Hastalarımızın implant operasyonunu sigarayı bırakmak için güzel bir fırsat olarak görmelerini umuyoruz.

İmplant neden oynar?

Implant çevresinde enfeksiyon geliştiği takdirde implant kemiğe tutunamayabilir ya da ileri dönemlerde tutunmuş implantlar hareket edebilir. Bunu önlemek için hastaların dişlerini çok iyi temizlemeleri, ağız hijyenini üst seviyede tutmaları önem taşır. İmplantlarınızın hareketli olduğunu hissederseniz mutlaka diş hekiminize danışınız.

DEMANSTA PSİKOSOSYAL MÜDAHALE

Ülker:“Demansta dört ayaklı sevimli bir dost bazen hayali kötü komşuları ilaçtan daha iyi uzaklaştırabilir.” 

Demans hastalığında ilaç kullanımının önemine vurgu yapan uzmanlar, sadece ilaçla değil, basit genel önlemlerle hastalıkla mücadele edilebileceğini belirtiyor.

Alman Alzheimer Akademi Başkanı Mefküre Ülker, demans hastalarının düşünme yetisinin eskisi gibi çalışmadığını ifade ederek huzursuz, agresif tutumlar sergileyebileceklerini, ayrıca da çevrelerinden el ayak çekip kendi dünyalarında yaşadıklarını söyledi. Bu durumda psikososyal müdahalelerin en az ilaç kadar önemli olduğunu vurgulayan Ülker, “Hasta kişiyi strese sokabilecek her şeyden kaçınılması gerekir. Alınacak bazı tedbirler, hastalığın yıkıcı etkilerini hafifletebilir” dedi.

İlaçların yan etkisi olabilir

Ülker, demans hastası olan kişilerin genellikle bakımevine çok erken yatırıldığını ve antipsikotik ilaçlarla tedavi edildiğini hatırlatarak diğer yandan bu tür ilaçların, demans hastalarında ciddi yan etkilerinin ortaya çıkabileceğine işaret etti. Ülker, şunları anlattı:

“Atipik antipsikotikler olarak adlandırılan ilaçlar, en çok tercih edilen tedavi çeşididir. Bununla birlikte, bu ilaçların demans hastalarında inme, hareket bozuklukları, düşme, diyabet ve kalp ritmi bozukluklarını arttırdığı dikkate alınmalıdır. Bu noktada ilacın yararlı olup olmadığı bireysel olarak göz önüne alınmalıdır. Doktorlar, bu tür ilaçların hala gerekli olup olmadığını düzenli olarak kontrol etmeli, gerektiğinde dozu düşürülmelidir. Psikotik belirtiler gerileyebilir. Agresif, saldırgan belirtilerde bazen valproik asit, SSRI veya benzodiazepinler reçete edilebilir. Ancak burada, bu ilaçların gerekli olup olmadığı daha dikkatli düşünülmelidir. Bir yandan, bu maddelerin antipsikotiklerle demans hastalığı konusunda iyi sonuçlar verip vermediği kanıtlanamamıştır. Diğer bir deyişle bu preparatların da yan etkileri olabileceğinin unutulmaması gerekmektedir.”

“Bazen bir terapi köpeği ilaçtan daha iyi gelebilir”

Demans hastalığından muzdarip kişilerin bir şey gördüklerine, bir şey duyduklarına, bir şey ifade ettiklerine ya da aslında yanlış olan bir şey hissettiklerine inandıklarına işaret eden Ülker şu örnekle konuya açıklık getirdi:

“Mesela yaşlı kadın çocuklarına kaldığı bakım evindeki komşusunun sürekli kendisini izlediğini söyler. Ayrıca takılarını çalmak için doğru anı beklediğinden ise kesinlikle emindir. Kendisinin sürekli uyanık olması gerektiğini ve çocuklarına takıları için bir kasa getirmeleri, kendisi için en iyi olacağını düşünmektedir. Fakat oda arkadaşı yakınınızın eşyalarını çalma niyetinde değildir. Yaşlı yakınınız demans hatalığından muzdarip ve “soyulma” fikri hastalığının bir işaretidir. Yaprak hışırtısını, komşulardan gelen bir fısıltı olarak algılayıp, kendisi hakkında konuşulduğunu düşünmesine sebep olabilir. Beyin duyusal işlevini düzgün bir şekilde yerine getiremediğinden, komşularının kendisine karşı komplo kurmak istediği yanılsamasına sebebiyet verebilir. Burada demansı olan bir kişi iyi işitmiyor ise, işitme cihazları kullanmak bu tür durumların ortaya çıkmasını önleyebilir.”

“Uygun koşullar oluşturulabilir”

Demans hastalarında koşulların uygun hale getirilmesiyle hasta ve hasta yakınının hayatın kolaylaşabileceğini belirten Ülker, “Demans hastası kişi gürültülü bir caddedeki odadan daha sessiz bir odaya alınmalı veya televizyon sürekli çalıştırılmamalıdır. Demans hastası olan kişiyle, ona en iyi gelen şeyin ne olduğunu izleyerek görmelisiniz. Bazı demans hastalarında psikotik belirtiler istirahat ile değilde ergoterapi, bir terapi köpeği veya basal stimülasyon ile uyarıldığında daha fazla azalma gösterir. Örneğin dört ayaklı sevimli bir dost bazen hayali kötü komşuları ilaçtan daha iyi uzaklaştırabilir” diye konuştu.

KAHRAMANLIĞI BIRAKIN

Eğer diş ağrınız bir dakikadan uzun sürüyorsa diş hekimine gitme vaktiniz gelmiştir diyen Dt.Kökdemir, diş hassasiyeti hakkında bilgilendiriyor.

Diş hassasiyeti, dişin daha yumuşak iç kısmı olan “dentin” açığa çıktığında başlayan sıcak soğuk hassasiyetine denir. Diş hassasiyetinin, yetişkin nüfusta rastlanma oranı, yapılan araştırmalar sonucu yüzde 57 olarak tespit edilmiş.

BAŞLICA NEDENLERİ

* Yanlış diş fırçalama

* Ağız bakımının yetersizliği

* Diş eti çekilmesi

* Asitli yiyecek ve içecekler

* Şekerli gıdaların fazla tüketilmesi

* Diş gıcırdatma ve sıkma

Günde en az 2 defa diş fırçalamak, düzenli diş ipi kullanmak, hassasiyete karşı diş macunu kullanmak ve yumuşak uçlu diş fırçası kullanmanın hassasiyeti azaltabileceğini ifade eden Dt. Kökdemir, eğer hassasiyet birkaç haftadan uzun sürüyorsa diş hekimine başvurulması gerektiğini açıkladı. Diş hassasiyetine direnip diş hekimine gitmeyi ertelerseniz diş yüzeyinde aşırı aşınmalar, dişin boyun bölgesinde sararmalar ve ileri durumlarda diş sinirlerinin ölmesi ve kanal tedavisi ihtiyacı gibi durumlarla karşılaşma riskiniz yüksektir. Bu nedenle diş ağrısına direnme kahramanlığını bırakıp bir an önce diş hekimine gitmeniz uygun olacaktır.

Diş Eksikliğinin 8 Zararı

Birçok kişi eksik dişlerle yaşamını idame etmeye çalışsa da gerçek şu ki; eksik dişler birçok olumsuzluğu beraberinde getiriyor diyen Hospitadent Diş Hastanesi Ağız, Diş ve Çene Cerrahisi Uzmanı Dr. Utku Üretürk, “Eksik dişler estetik, fonksiyon kaybı, fonetik etki ve çeşitli psikolojik etkilerle yaşantımızı zorlaştırıyor” dedi. Eksik dişlerin yerine diş kaybı sonrası en kısa sürede diş yapılması gerektiğini ve eksik dişin yerine uygulanabilecek en sağlıklı tedavi alternatifinin İmplant olduğunu söyleyen Hospitadent Diş Hastanesi Ağız, Diş ve Çene Cerrahisi Uzmanı Dr. Utku Üretürk, eksik dişin zararlarını açıkladı.

1)Eksik diş görüntüsü kişinin öncelikle gülüşünü bozarak kişinin özgüveninin azalmasına, sosyal ilişkilerinde zorluklara neden olur. Ayrıca dudak ve yanakların çökmesine ve kırışmasına neden olarak yüzde daha yaşlı ve zayıf bir görüntü oluşturur.

2) Eksik diş bölgesinde komşu dişlerin devrilmesine, karşıt dişlerin eksik diş bölgesine uzamasına ve dolayısıyla çiğneme fonksiyonunun azalmasına neden olmaktadır.

3) Devrilen ya da uzayan dişlerde temizlik ve bakım zorlaşacağı için çürük, hassasiyet, diş eti iltihabı nedeniyle ağrı ve diğer dişleri kaybetme riski de artmaktadır.

4) Eksik dişler nedeniyle alışılmış çiğneme düzeni de değişir. Sağlıklı bir çiğneme çift taraflı olurken tek taraflı çiğneme ile çene eklemlerinde ağrı, ses, kilitlenmeler oluşabilir.

5) Eksik diş bölgesinde çiğneme fonksiyonu olmadığı için çene kemiğinde rezorpsiyon dediğimiz incelme ve erimeler olmaktadır.

6) Diş eksiklikleri ayrıca diğer dişlerin aralarının açılmasına ve dişlerin orta hattı ile yüzün orta hattı arasında uyumsuzluğa ve asimetrik görünüme yol açabilir.

7) Eksik diş nedeniyle yeterince çiğnenmeyen ve öğütülmeyen besinler, bütün olarak yutulduğunda hazımsızlık, şişkinlik ayrıcagastrit ve ülser gibi mide problemlerine yol açabilir.

8) Eksik diş nedeniyle iyi çiğnenmeden yutulan yiyecekler kilo alımına sebep olabilir.

Roche Diagnostik Türkiye, Top Employers Institute tarafından “En İyi İşveren” seçildi
Ana stratejisinin dört temel bileşeninden ilkini “İnsana Değer” olarak belirlemiş olan Roche Diagnostik Türkiye, bağımsız bir kuruluş olan Top Employers Institute tarafından  “En İyi İşveren” unvanına layık görüldü.
Roche Diagnostik Türkiye çalışanlarıyla ilgili başarılı politikaları ve uygulamaları ile “En İyi İşveren” sertifikasının sahibi oldu. Bağımsız bir kuruluş olan Top Employers Institute tarafından yürütülen sertifikalandırma süreci, titizlikle yapılan bir İK araştırmasının sonuçlarına dayanıyor.
Firma olarak tüm odağı hastalar olan Roche Diagnostik Türkiye, bu kapsamda tüm yatırımlarını sürdürülebilirlik temelinde gerçekleştiriyor. Sağlık profesyonellerine değer katacak inovatif ürün ve hizmetleri keşfederek hasta yararına sunmak ve hastaların yaşam kalitesini iyileştirmek,  şirketin en temel misyonunu oluşturuyor.
Roche Diagnostik İnsan Kaynakları ve İletişim Direktörü Banu Gülsün “Roche Diagnostik Türkiye olarak ana stratejimizin dört temel bileşeninden ilkini “İnsana Değer” oluşturuyor. Bir şirketin en iyi işveren olmasının temeli çalışanlarıdır. Başarının insana verilen değer ve çalışanların katkısıyla mümkün olabileceğine inanıyoruz ve tüm çalışmalarımızın merkezine İnsana Değer bileşenimizi alarak hareket ediyoruz. En İyi İşverenler Enstitüsü gibi saygın bir dış kuruluş tarafından en iyi işverenler arasında gösterilmek, Roche Diagnostik Türkiye’nin, çalışanların her sabah işe gelmekten keyif aldığı, katkılarından ötürü takdir edildikleri, profesyonel olarak kendilerini geliştirebildikleri ve potansiyellerini ortaya koyabildikleri en iyi çalışma ortamını sunması için harcadığımız çabaların en önemli göstergesi. Bu başarımızı sürdürülebilir kılmak için çalışanlarımızı çeşitli kanallardan dinlemeye ve ihtiyaçları anlayarak tüm İK uygulamalarımızı buna yönelik geliştirmeye devam edeceğiz.”
Top Employers Institute, şirketleri lider gelişimi, performans yönetimi, kariyer yönetimi, ücretlendirme ve yan haklar, işgücü planlaması, yetenek stratejisi, işe alım, öğrenme, gelişim ve kültür gibi kilit disiplinlerdeki başarıları göz önüne alınarak değerlendiriyor. “En İyi İşveren” unvanını da tüm şartları yerine getirerek çalışanların mesleki ve kişisel gelişimi için en iyi çalışma koşullarını sağlayan şirketlere veriyor.

EKSİK DİŞLERİNİZİ TAMAMLAMAK İÇİN SÜRENİZ SINIRLI

Birçok kişi eksik dişlerle yaşamını sürdürmeye çalışsa da gerçek şu ki; eksik dişler birçok olumsuzluğu ve hastalığı da beraberinde getirebilir. Eksik dişlerin tedavi edilmezse zamanla ciddi komplikasyonlara neden olabileceğini ifade eden Diş Hekimi Pertev Kökdemir, eksik dişlerin yerine uygulanabilecek en sağlıklı tedavi yöntemleri hakkındaki bilgiler verdi.

* Ağzımızda eksik dişlerle ne kadar zaman yaşayabiliriz?

Eksik dişler birçok sağlık sorununa yol açabilir. Bunlar ağız içi problemlerle başlar, sistemik hastalıklara kadar devam eder. Ağzınızda eğer eksik diş varsa bu eksikliği tamamlamak için maksimum süremiz 6 aydır.

Bunun sağlığımıza nasıl etkileri olur. tNe gibi sorunlar çıkar?

Eksiklik olan bölgedeki komşu dişlerin o bölgeye kayması ve eğer implant yapılması planlanıyorsa implant yapılacak olan kemiğin erimesi problemi ile karşılaşılabilir. Tabii böyle bir durumda ileri cerrahi teknikler ile o bölgeye kemik ilavesi yapılması gerekecektir. Oysa diş kaybı yaşandıktan 1,5-2 ay sonra o bölgeye bir implant yapılırsa herhangi bir kemik ilavesi veya farklı bir problemle karşılaşılmayacağından kolayca dişimize tekrar ulaşabiliriz.

SİNDİRİM SİSTEMİNİ DE ETKİLER

* Tedavi edilmezse bu sorunlara neye yol açar?

Eksik dişler tedavi edilmezse çiğneme bozuklukları, komşu dişlerin boşluğa kayması veya devrilmesi sonucunda dişler arasında aralanmalar ve bunun sonucunda diş eti hastalıkları ve çürükler, estetik sorunlar ve sindirim problemleri, hazımsızlık gibi sorunlar yaşanabilir.

TÜM EKSİK DİŞLERİ TAMAMLAMAK MÜMKÜN?

Diş eksiklikleri nasıl tamamlanabilir? Hangi yöntemler kullanılır?

Diş eksiklikleri eksik diş sayısına göre farklı yöntemlerle tamamlanabilir. Eğer tek bir diş eksikliği varsa 1 adet implant veya 3 dişten oluşan bir köprü yardımı ile tamamlanabileceği gibi ağzında hiç dişi olmayan kişilere de tek bir çene için 6 implant yaparak sabit porselen dişler ile tüm eksik dişlerini tamamlamak mümkün olmaktadır. Gelişen teknoloji ile akıllı hidrofilik implantların kullanımı sayesinde ağzında hiç dişi olmayan hastalarımızın 1 haftada sabit porselen dişleri de yapılabilmektedir. Bu sayede diş eti çekilmesi ve iltihaba bağlı kemik erimesi sebebiyle dişlerini kaybeden hastalar hiç dişsiz kalmadan yine sabit ve sağlıklı dişlere kavuşabilmektedir. Özel zirkotitan implantlar sayesinde de diş eksikliklerini gidermekte geç kalmış ve kemik erimesi oluşmuş kişiler için ileri cerrahi tekniklere çok fazla başvurmadan ince kemiklere oldukça sağlam fakat diğer implantlardan daha ince implantlar yerleştirip hastalarımızın eksikliklerini giderebilmekteyiz.

Bacak Ağrısı Yaşam Kalitenizi Düşürmesin

Bacak ağrısı, günlük süreçlerden kaynaklanan ağrıların önemli bir kısmını oluşturuyor. Kişinin yaşam kalitesini düşüren ve kaynağı tam olarak bilinmeyen bu ağrıların pek çok farklı nedeni olabiliyor. Hastane Derindere Ortopedi ve Travmatoloji Uzmanı Op. Dr. Yavuz Çırpıcı bilinmeyen bacak ağrılarının altında yatan nedenleri ve neler yapılması gerektiğini anlattı.

Kas ağrısı: Ani ve yoğun gelişen alt bacak ağrıları, kaslarınızın yorgun olmasından ve vücudunuzun susuz kalmasından kaynaklanabilir. Özellikle alt bacak bölgenizde ani gelişen kramplar söz konusuysa o bölgeyi hafifçe esnetmek, masaj yapmak ve daha fazla su tüketmek doğru bir adım olacaktır. Egzersiz yapmadan önce mutlaka doğru bir şekilde esneme hareketlerini yapın.

Shin Ağrıları: Shin Splint, kaval kemiğinin alt bölgesinde ağrıya neden olur. Kaval kemiği boyunca şişlik ve darbe olmamasına rağmen ağrı genellikle egzersiz veya aşırı efor sonrası artış göstermeye başlar ve ertesi gün daha da şiddetlenir. Ayrıca ayak parmakları veya ayak kaval kemiğinde kızarıklıklara da neden olabilir. Bilinen en etkili tedavisi istirahattir. Yürüme ve koşma gibi egzersizler şikayetlerinizi artırabilir. Hekiminizin önereceği yüzme ya da oturur pozisyonda yapabileceğiniz germe gevşetme egzersizleri şikayetlerinizi azaltabilir. Rahat, kalın yumuşak tabanlı ve ayağınızı destekleyici ayakkabılar tercih edin. Mümkünse sert yüzeylerde koşmayın. Buz uygulaması ve ayaklarınızı dinlendirmek ödem ve enflamasyonu azaltmak için en etkili yollardır. 10-15 dakikalık periyotlarda etkilenmiş alana buz uygulaması ve anti-inflamatuar ilaç kullanımı yakınmaları azaltır.

Tendinit: Aşil tendonunuzun iltihaplanmasıyla ilgili ilk uyarı işaretlerinden biri, alt bacağınızda topuğunuzun arkasında görülen ağrıdır. Genel bir yaralanma, tendonun şişmesine, gerilmesine veya yıpranmasına neden olur. Aşırı yürümekten ve merdiven çıkmaktan kaçının. Ağrınızı azaltmak için buz kompresi yapabilir ve hekiminizin önerdiği anti-inflamatuar ilaçlardan kullanabilirsiniz. Ağrınızı azaltmak için bacağınızı uzatarak dinlendirin; acınızı artıracak herhangi bir şey yapmaktan kaçının.

Kemik Kırıkları ya da Burkulma: Eğer bileğinizin hafif burkulması söz konusuysa ayağınızı yüksek bir yere koyarak dinlendirin ve buz kompresi uygulayın. Daha şiddetli bir burkulma veya kemik kırığı söz konusuysa buz uygulayarak en kısa sürede hekime başvurun.

Kan pıhtısı: Kan akışında bazen problemler oluşarak damarlarda kalınlaşma görülür ve bir pıhtı oluşabilir. Damar tıkanıklıklarının çoğu alt bacak veya uylukta gerçekleşir. Uzun süreli araba kullanıyorsanız, uzun süreli uçuşlar yapıyorsanız, kilo probleminiz var, belirli ilaçlar alıyor ve sigara içiyorsanız böyle bir problemle karşılaşma ihtimaliniz daha yüksektir. Pıhtı oluşma ihtimalinizi göz önünde bulundurarak hekiminize başvurun.

Varisli damarlar: Koyu mavi veya mor damarlar gibi görünen varisler, zayıf kapakçıklar ve damar duvarlarından kaynaklanırlar. Özellikle ayakta uzun süre kalanlarda ağrıya neden olabilir. Acıyı hafifletmek için destek çorapları deneyin. Gün boyu ayakta durmaktan kaçının. Varis damarlarınız çok ağrılıysa diğer tedavi yöntemleri için hekiminize danışın.

Alt Ekstremite Periferik Arter Hastalığı: Atardamarlarınız daralıp tıkandığında bacaklarınızın ihtiyaç duyduğu kan akışı yeterli gelmez. Bu da kaslarınızın yeterince kanlanamamasına ve alt bacağınızda kramp görülmesine, yürürken, merdiven tırmanırken ve başka tür egzersizler yaparken ağrı hissetmenize neden olur. Dinlenme yardımcı olur. Ancak, atardamarlarınız ciddi olarak daralmışsa dinlenme durumunda bile ağrı devam edebilir ve yaralarınız iyileşmez. Şeker hastalığınız, yüksek tansiyonunuz, yüksek kolesterolünüz, ciddi kilo probleminiz varsa veya sigara içiyorsanız bu hastalıkla karşılaşma riskiniz daha yüksektir. Hastalıktan korunmak için:

  • Eğer sigara içiyorsanız, bırakın.
  • Sağlıklı beslenin.
  • Kolesterol, diyabet ve yüksek tansiyon gibi kontrol altında tutulması gereken hastalıklarınız varsa ilaçlarınızı düzenli kullanın.
  • Kilo kontrolünüzü sağlayın.
  • Egzersizi hayatınıza dahil edin.

Sinirler: Bazı ağrıların kaynağı omurilikten başlayan ayak ucuna kadar uzanan sinirlerinizdeki problemlerdir. Kramplar, uyuşma, karıncalanma, yorgunluk ve sinirlerde zayıflık en çok görülen belirtilerdir. Tedavi, anti-inflamatuar ilaçlar ve ağrı kesici ilaçlar almakla birlikte birkaç gün dinlendirmeyi içerebilir. Bazı şikâyetlerin azaltılmasında soğuk ve sıcak kompres yardımcı olabilir. Fizik tedavi ve germe egzersizleri genellikle faydalıdır. Zamanla hareketi kontrollü bir şekilde artırmak gerekir. Hekiminiz, ağrınız düzelmezse başka tedaviler veya ameliyat tavsiye edebilir.

Diyabetik Nöropati: Diyabetin sık görülen bir komplikasyonudur. Sinirler yüksek kan şekeri seviyelerinden olumsuz etkilenmesiyle alt bacaklarda uyuşma ve his azlığıyla kendisini gösterir. Acıyı kontrol altına alacak ilaçlar hakkında doktorunuzla konuşun ve kan şekeri düzeylerinizi kontrol altına almaya çalışın.

DEMANS HASTALARINDA PSİKOTİK SEMPTOMLARA DİKKAT

Mefküre Ülker:” Demans hastası olan birçok insan halüsinasyonlardan, sanrılardan söz eder; 10 Alzheimer hastasından 4’ü bu tür semptomlardan muzdarip…”

Uzmanlar demans hastalığında psikotik belirtilerin hastalığın işareti olduğunu, bu işaretleri tanımanın hastalara yardım etmede büyük önem taşıdığını belirtiyorlar.

Alman Alzheimer Akademi Başkanı Mefküre Ülker, demans hastası olan birçok insanın halüsinasyon ve sanrılardan söz ettiğine işaret ederek bu gibi belirtilere dikkat edilmesi gerektiği konusunda uyarıda bulundu.

Ülker, ilk kez 1907 yılında Alois Alzheimer tarafından Alzheimer demansı olan hastalarda bu tür psikotik belirtiler olabileceğini ve bunun büyük bir sorun olduğunun açıklandığını hatırlatarak demansın psikotik semptomları gösterenlerde daha hızlı bir şekilde geliştiğine vurgu yaptı.

Psikotik belirtiler nelerdir?

Ülker, psikotik belirtiler varsa, bunun kişinin gerçeklikle bağlantısını kaybettiği anlamına geldiğini söyleyerek şu örnekleri verdi:

“Hasta, hiç kimse konuşmasa bile sesler duyar, ortada olmayan bir şey görür, cildinde bir şey hisseder, bir şey koklar ya da tadar. Halbuki kendisine hiçbir şey dokunmaz, ortada hiçbir koku ya da ağzında hiçbir şey yoktur. Bazıları birileri tarafından kontrol edildiğini, kendisine zulüm edildiğini, tehdit edildiğini veya bir komplonun hedefi olduklarını düşünürler. Psikotik belirtiler gösteren kişiler, düşüncelerinin kendisine dışarıdan geldiğini, diğer insanların düşüncelerini okuyabildiğini veya davranışlarını kontrol ettiklerine de kendilerini inandırabilirler. Bu durum genellikle anksiyeteyi tetikler.”

Psikotik semptomları olan demans hastalarının genellikle huzursuz, agresif hatta saldırgan olabileceğini belirten Ülker, “Uzun bir süre, uzmanlar bu sorunu dikkate almadılar ancak son günlerde demans hastalarında psikotik semptomların yaygın olduğunu kabul ediyorlar. San Diego’da bu konu üzerinde çalışan bir grup bilim insanı,10 Alzheimer hastasından 4’ünün bu tür semptomlardan muzdarip olduğunu, ağırlıklı olarak kuruntu ve halüsinasyon görüldüğünü tespit ettiler”dedi.

Psikotik semptomlar demans türüne göre farklılık gösterir 

Psikotik semptomların demans türleri arasında farklılık gösterdiğini anlatan Ülker, “Örneğin, optik halüsinasyonlar Lewy cisimcikli demans için tipiktir. Hastalar genellikle insanları veya hayvanları daha büyük görür ve çok etkileyici bir şekilde tanımlar, bu halüsinasyonlar demans formunu teşhis ederken de önemli bir işarettir. Kimi zaman hastalar akustik halüsinasyonlardan etkilenir; bu da var olmayan sesleri duydukları anlamına gelir.  Bu tür işitsel halüsinasyonlar şizofreni hastalığında daha sık görülür, alzheimer demansı olan kişilerde psikotik semptomlar, kuruntular daha belirgindir”dedi.

AŞKIN IŞILTISI CİLDİNİZE YANSISIN

Aşkınız yıllara meydan okurken, yorgunluk, stres, soğuk hava, yaş gibi faktörler nedeniyle ışıltısını kaybeden cildiniz “Paris ışıltısı”yla yepyeni bir görünüme kavuşuyor. Bu anti-aging mezoterapi ürünü, cilde yoğun nem veriyor, cildin daha pürüzsüz ve parlak görünmesini sağlıyor. Sadece 3-4 seansta ciltteki problemler de ortadan kalkıyor. 14 Şubat Sevgililer Günü’nde sevgilinize Paris ışıltısı ile ışıl ışıl bir cilt hediye edebilirsiniz.

Mum ışığında romantik bir yemek, en göz alıcı ve şık kıyafetler, büyüleyici parfüm kokusu… Yılın en romantik günü olan 14 Şubat Sevgililer Günü için tüm detaylar düşünüldü fakat sevdiğiniz kişiyi mutlu etmek ve şımartmak için hâlâ o farklı hediyeye karar veremediniz. Bu sene sevdiğiniz kadına ya da erkeğe güzellikle ilgili bir hediye vermeye ne dersiniz? Anti-aging uygulamaları arasında yerini sağlamlaştıran mezoterapi yöntemlerinden biri olan ve etkisini ilk seansta gösteren Paris ışıltısı ile sevdiğiniz kişinin cildi sadece eskisinden daha canlı görünmeyecek, aynı zamanda zamanı da geri sarmasını sağlayacaksınız. Son dönemin en popüler uygulamalarından biri olan Paris ışıltısı hakkında açıklama yapan Dr. Ezgi Karavelioğlu, “Paris ışıltısında, nemlendirici özelliğe sahip hyaluronik aside ek olarak 59 cilt canlandırıcı etken madde bulunuyor. Özellikle hyaluronik asit, 12 adet vitamin kolajen sentezini uyarıp, serbest radikalleri nötralize ediyor. 24 adet aminoasit proteinlerin elastin ve kolajen üretimine yardımcı oluyor ve koenzimler ile nükleik asitler, metabolik reaksiyonları uyarıyor. Mineraller de hücre metabolizmasındaki dengeyi sağlarken, içeriğinde bulunan antioksidan özelliğe sahip glutatyon da aşırı serbest radikallerle savaşıyor. Böylece cilt eskisinden daha canlı, parlak, genç ve pürüzsüz bir görünüme görüşüyor” diyor. Ciltteki ince çizgiler, elastikiyet kaybı, nemsizlik, cansız ve donuk görünüm gibi problemlerde de etkisini gösteren Paris ışıltısı, güneş ışınlarına bağlı ultraviyole hasarını onarmak, hücresel yaşlanmayı geri çevirmekte de etkili. Yüz dışında dekolte bölgesi, el ve kol gibi yaşlanma belirtilerinin göründüğü yerlerde de rahatlıkla uygulanabilen Paris ışıltısı, 7-10 gün arayla 3-4 seans uygulanıyor ve ilk seansta anında etkisini gösteriyor.

STRES DİŞLERİ DE OLUMSUZ ETKİLİYOR!

Gün boyu şehir hayatı veya iş hayatına bağlı yaşanan stres, uyku sırasında diş gıcırdatma ( bruksizm) olarak karşımıza çıkıyor diyen Hospitadent Diş Hastanesi Yönetim Kurulu Üyesi Diş Hekimi Recep Eşkar, “En sık görülen uyku bozukluklarından biri olan ‘Bruksizm’, uykuda konuşma ve horlamadan sonra 3. sırada karşımıza çıkıyor” dedi.

Uyku esnasında oluşan ve çeneleri çok kuvvetli olarak birbirine sürtmenin, dişleri gıcırdatma (bruksism) olduğunu ve ülkemizde görülme sıklığının %20’lere kadar ulaştığını söyleyen Hospitadent Diş Hastanesi Yönetim Kurulu Üyesi Diş Hekimi Recep Eşkar, “Bruksizm ile ilgili araştırmalar diş gıcırdatmanın sebebini merkezi sinir sistemi rahatsızlığından ileri geldiğini gösterirken, bazı araştırmalar ise diş gıcırdatmanın sebebini aşırı duygusal hassasiyet, sinir, stres, kuruntu, dengesiz beslenme hareketsizliklik ve her şeyi kontrol altında tutma hissinin gece dışa vurumu olarak tanımlamaktadırlar” diye konuştu.

Diş sıkma ve gıcırdatmanın daha çok gece uykudayken istemsiz bir aktivite olduğu ancak bu durumun hastalar tarafından genellikle farkına varılmadığını söyleyen Diş Hekimi Eşkar; “Diş sıkma ve gıcırdatmanın birçok nedeni var ve bu nedenler arasında; stres ve kişisel özellikler, uyku düzeni, uyku esnasındaki solunum bozuklukları, travmatik yaralanmalar, merkezi sinir sistemi rahatsızlıkları, yasadışı ilaç kullanımı (ekstazi), ilaç tedavileri (seratonin), alkol, kafein ve sigara kullanımı gibi faktörler sayılabilir. ‘Bruksizm’, en sık görülen uyku bozukluklarından, uykuda konuşma ve horlamadan sonra 3. sırada karşımıza çıkıyor. Hastalar genellikle diş gıcırdattığının farkında bile olmuyor. Hasta bize ancak dişlerde hassasiyet, aşınma, sallanma ve kırılma, diş sinirlerinde ölüm, çevre dokularda yaralanma, çene eklem rahatsızlıkları, baş ağrısı ve fonksiyon bozukluğu gibi durumlarda geliyor. Hastanın eşi ya da yakınları da bu durumdan rahatsız oluyorlar” dedi.

Diş Gıcırdatmamanın Çaresi Var

Diş sıkma ve gıcırdatma tedavisinin nasıl yapıldığı hakkında bilgi veren Dt Eşkar, “Uygulanan tedavi metodu çoğunlukla kişiye özel yaptığımız gece plaklarıyla ya da ortopedik apareylerle ( splint) aktivitenin kontrol altına alınmasını ve meydana gelebilecek patolojik veya fiziksel değişikliklerin önlemesini içerir. Hastanın rahatsızlığına göre yumuşak ya da sert olarak kişiye özel yapılarak tek çeneye yerleştirilen ve düzenli olarak uyumadan önce takılan bu apareyler diş gıcırtırtısı nedeniyle dişe zarar verecek her türlü olumsuz etkiyi ortadan kaldırmaya yarar. Diş apareyleri, diş gıcırdatma sonucu meydana gelebilecek diş minelerinin aşınması, dişlerin sallanması ve hatta diş kayıplarını önlemeye yardımcı olur . Yalnız düzenli kullanım şarttır” diye konuştu.

Bununla birlikte diş gıcırdatmanın altında yatan diğer stres kaynaklı problemler için de bir uzmandan yardım almalarında fayda var diyen Diş Hekimi Eşkar, diş gıcırdatma belirtilerini şöyle sıraladı.

Diş Gıcırtama Belirtileri

• Sabahleyin kalktığınızda yanaklarınızda ağrı varsa

•Çene haraketlerinde kısıtlılık

• Ağzınızı rahat açamıyorsanız, açtığınızda ağrı varsa ve gün içinde de ağrı devam ediyorsa

• Kulağa ve başa yayılan ağrılarınız varsa

• Ağız açma kapama sırasında zorluğun dışında klik, klak gibi sesler çıkıyorsa, uykuda dişlerinizi gıcırdatıyor olma ihtimaliniz çok yüksek.

7 ADIMDA PEMBE DİŞ ETLERİ

Dt.Pertev Kökdemir, diş ve diş etlerinin sağlıklı olması için iyi ağız bakımının önemli olduğunu belirtti. Günde en az iki kez diş fırçalama ve 6 ayda bir diş hekimi muayenesinin yapılması gerektiğini açıkladı.

Ağız sağlığının, ağız içi bakımı ve diş eti hastalıklarından ibaret olmadığını ifade eden Dt.Kökdemir, araştırmalar ağız sağlığı ve genel sağlığımız arasında ciddi bir ilişki olduğunu göstermektedir dedi.

Tedavi edilmeyen diş çürükleri veya diş eti problemleri ağrıya, kendine güven problemlerine ve diş kaybına yol açabilir. Bu sorunlar yetersiz beslenme , konuşma sorunları ve bir kişinin işinde, okulunda veya kişisel yaşamında diğer zorluklara sebep olur.

İnsanlar bu sorunları hem evde hem de diş kliniğinde uygun diş bakımı ile önleyebilirler. Dt.Pertev Kökdemir, dişleri ve diş etlerini sağlıklı tutabilen 7 tavsiyede bulundu.

1-Dişlerinizi düzenli fırçalayın.

2-Günde bir kez diş ipi kullanın.

3-Diş hekimi muayenenizi ihmal etmeyin.

4-Sigara kullanmayın.

5-Gargara kullanın.

6-Şekerli yiyecekleri ve nişastayı azaltın.

7-Şekerli ve asitli içecekler yerine bol su için.

Çalışanlarda, bel sağlığını korumanın 7 anahtar noktası

Bel ağrısı, genel inanışın aksine sadece ağır işlerle uğraşan mesleklerde değil, ofis çalışanlarında da sıklıkla görülmektedir. Özellikle kadınlarda görülme olasılığı, erkeklere göre çok daha yüksektir. Bu ağrılara, genellikle düzgün spor alışkanlığı olmayan çalışanlarda, daha sık rastlanmaktadır.

Bel ağrısı sebeplerini değerlendiren Uzman Fizyoterapist Altan Yalım, şunları söyledi:

“Aşırı zorlayıcı yüklerin altına girmek ve fiziksel olarak kendimizi aşırı zorlamak bel ağrısının öncelikli nedenlerinden birisidir. Tekrarlayıcı hareketler, özellikle ofis sandalyelerinde yapılan sağa sola dönmeler yada öne arkaya aşırı uzanmalar, bel ağrısının diğer nedenlerindendir. Ayrıca inaktivite, yani uzun süre aynı pozisyonda çalışmak da bel bölgesini olumsuz etkilemektedir” dedi.

Bel sağlığını korumak için yapılmasını gerekenleri anlatan Uzman Fizyoterapist Altan Yalım, şunları anlattı:  

1-Ağır işlerde çalışanlar için mutlaka bel bölgesini kuvvetlendiren kuvvet egzersizleri ve bölgedeki kasları gevşeten germe hareketleri önemlidir.

2-Günde yapılacak yarım saatlik yürüyüşler bile, bel ve karın kaslarının uygun gerginlikte kalmalarına faydalı olacaktır.

3-Aşırı kilo, kas zayıflıkları kadar bel bölgesine aşırı yük bindiren bir sorundur ve kilo kontrolü bel sağlığı için önemlidir.

4-Ofis masasının ve sandalyesinin ergonomik yapısı gün boyu bize yardımcı olan yada bizi yoran yapıda olabilir. Uygun sandalye yüksekliği, bel için önemlidir.

5-Aşırı yoğun ofis ortamlarında çalışanlar, sıklıkla uzun saatler masalarına bağlı hareketsiz bir şekilde çalışmaktadırlar. Oysaki, saatte bir ofis içerisinde atılacak bir tur bile, kaslarımızı ve eklemlerimizi rahatlatacaktır

6-Kadınlarda ayakkabı topuk yükseklikleri de bele aşırı yük bindirebilmektedir. Ayakkabılar ne aşırı yüksek, nede aşırı düz olmamalıdır, ikisi de bele ve sırta aşırı yük bindirebilir.

7-Aşırı koruyucu olmakta, vücudumuza bazen gereğinden fazla iş yükü bindirebilmektedir. Burada önemli olan, ne aşırı gevşek, nede aşırı sert bir duruşa vücudumuzu zorlamamaktır. Sadece onu iyi dinlememiz bize yeterlidir.

Bir yanıt yazın