Kadın tepkisi…(Köşe yazısı 13.12.2019 Kayseri Star Haber Gazetesi)

DAVUT GÜLEÇ

GAZETECİ

davutgulec@hotmail.com

İnsanlar artık din, dil, ırk, mezhep, kültür, ülke, cinsiyet ayırımı yaparak şiddeti, terörü konuşur oldu.

Tüketim toplumlarının özelliği ile ‘gün’leri ve ‘hafta’ları kutlarken, biraz insanlıktan uzaklaşıp, cinsiyet ayrımcılığına yöneldi, algılara ağırlık verir oldu.

Bu gün ve haftalarla ilgili açıklama yapan kişi ve kurumlar ile temsilciler ‘uygulama’ yerine ‘kopyala yapıştır edebiyatı’na ağırlık verince milleti de güldürür oldu.

İster istemez buna tepki gösterenlerde az değil.

‘Mutsuz’ ve ‘tepkili ama sessiz çoğunluk’ artık konuşmaya, tepki göstermeye başladı.

***

Kadın hak temelli bir dernek olan Türk Kadınlar Birliği Kayseri Şube başkanı Ayşe Uzunlu bunlardan biri.

Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk’ün ilkeleri ışığında ve geçmiş kadın hakları savunucularından aldıkları güç ile kamuoyunu bilgilendirme gereği duyduklarını açıkladı.

Açıklamanın başlığı ‘5 Aralık, “Dünya kadın hakları günü” değildir.’

Uzunlu bunun gerekçelerini de şöyle sıraladı.

***

Türk kadını 1930’da belediye seçimlerinde seçme, 1933’te çıkarılan Köy Kanunu’yla muhtar seçme ve köy heyetine seçilme, 5 Aralık 1934’te ise Anayasa’da yapılan bir değişiklikle milletvekili seçme ve seçilme hakkını elde etmiştir. 85 yıl önce bugün,  Atatürk inkılâplarının en önemlilerinden biri gerçekleşmiştir.

Kadınların hak arayışları tüm dünyaya paralel olarak Türk Kadınlarını da etkilemiştir. Meşrutiyetin ilanından sonra kadınların aydınlanması, Cumhuriyetin ilanı öncesi yaşanan ağır savaşlarda kadınların cephe gerisinde ve cephedeki etkileri, ilerleme ve gelişmeleri beraberinde getirmiş; eğitimin artmasıyla haklarına ve kimliğine sahip çıkan Türk kadınları tarihteki yerlerini almıştır. Osmanlı İmparatorluğunun son dönemlerinde kadınların okutulması, meslek sahibi olarak çalışabilmesi, evlilik- boşanma konusundaki gelişmeler, kamu yaşamına katılmada giyim dahil her türlü yasakların kalkması kadınların modern ülkelerdeki gibi yaşamasının başlangıcını oluşturmuştur. Kadınlar dergi çıkartmaya başlamış, gazetelerde makaleler yazmıştır. Cumhuriyetin ilanı ile kadın hareketi hız kazanmıştır. Medeni Kanun kadın hakları konusundaki en güçlü gelişme olmuştur. Türk Kadınlar Birliğinin cumhuriyetin ilanından önce başlayan siyasi hayata katılım isteği her dönemde ısrarla devam etmiştir. Derneğimizin kurucusu Nezihe Muhittin’in yanı sıra Latife Hanım, Fatma Aliye, Şair Nigar, Muallim Nakiye, Halide Edip Adıvar’ın ve nicelerinin bu konudaki çalışmalarını unutmak mümkün değildir.

Aynı şekilde Cumhuriyeti ilan eden Ulu Önderimiz Mustafa Kemal Atatürk ve İsmet İnönü, Tunalı Hilmi, Suphi Nuri gibi birçok aydın Türk erkeğinin de kadın hakları konusundaki çalışmaları yadsınamaz. Atatürk’ün yurt dışındaki çalışmaları incelemesi için görevlendirdiği Afet İnan’ın da adını burada anmak gerekir.

Tüm çalışmalarda siyaset önemsenmemiş, kadınların çıkarları gözetilmiştir. Yani kadın hakları siyaset üstü bir birlik ve beraberlik ile Türkiye Cumhuriyetinin çağdaş yaşamına dayanak olmuştur.

Bugün böylesine muazzam bir işbirliği ve tarihi çalışma ile elde edilen “Türk kadının seçme ve seçilme hakkı” üzerine siyasi oyunlar oynanmaktadır.

2011 yılında tabiri caizse tam da “bir delinin bir kuyuya taş atmasıyla” “5 Aralık Dünya Kadın Hakları” dedikodusu çıkarılmış, dikkatsiz medyanın da gelişigüzel davranması ile sanki bir dünya kadın hakları gününe devşirilme durumu meydana gelmiştir. Hayır, bugünün dünya ile hiçbir ilgisi yoktur. Olsa olsa diğer dünya ülkelerine öncülüğünden bahsedilebilir. Türkiye; Fransa, İtalya, Hırvatistan, Slovenya,  Romanya, Bulgaristan, Belçika, Yunanistan ve İsviçre’den çok önce kadınlara seçme ve seçilme hakkını tanımıştır. Batıdan alınma değildir. Dünya kadın hakları değildir. Bu topraklarda özellikle Meşrutiyet sonrası tırnaklarla kazınmış, siyasetten arınmış bir kadın hareketinin ve uz görüşlü bir büyük liderin eylemidir. Bir öze dönüştür.  Eski Türklerde kadın ve erkeğin devleti birlikte yönetmesi, kadınların da erkekler ile birlikte siyasi hakları olduğunu bilen bir milletin kendi öz kültürüne dönüşüdür. Sırf başında “Türk kadınları” yazıyor diye, buradaki “Türk”ü silmek için yapılan “Dünya” eklemesini, hatta o da tutmayınca “kadın hakları günü” gibi çevrilmesini kabul etmek mümkün değildir. 5 Aralık ne “Dünya kadın hakları günü”,  ne de “kadın hakları günü”dür.

Sözün özü; 5 Aralık, “Türk Kadınına Seçme ve Seçilme Hakkının verilmesi” şeklinde bildiğimiz kazanılmış bir haktır. 2011’e kadar seçme ve seçilme günü iken sahte bir adlandırmayla “Türk” ismini kaldırmak için “dünya kadınlar günü” denilmiştir. Ulusal bilincimiz, ulusal tarihimiz saptırılmak istenmiştir.

85 yıl önce bugün,  Atatürk devrimlerinin en önemlilerinden biri gerçekleşmiştir. O dünden bugüne kadınların Meclisteki temsil oranı yüzde 4,5’lardan, yüzde 17,1’e çıkabilmiştir. Bu temsil oranı ile 1935’te dünyada 2. sırada yer alırken, bugün kadın milletvekili oranı ile dünyada 133. sıradayız. Kadın hakları konusunda siyaset üstü bir yaklaşımın gereğine inanıyoruz. Kadınlar üzerinden her türlü kirli siyaseti yapmaktan vazgeçin.

Bir yanıt yazın