İtfaiye…(1) (Köşe yazısı 16.12.2019 Kayseri Star Haber Gazetesi)

DAVUT GÜLEÇ

GAZETECİ

davutgulec@hotmail.com

Her olaydan sonra ‘geç geldi, suyu bitti, hortumu patladı, merdiveni kısa kaldı, sokağa giremedi, ekipler çok yetersizdi’ gibi eleştirdiğimiz itfaiye ile ilgili Adli Bilimciler Derneği Başkanı Prof.Dr.İ.Hamit Hancı ve Adli Bilimciler Derneği Adli Yöneylem Komisyonu Başkanı Av.Alp Aslan; geçtiğimiz günlerde AFAD da gerçekleşen Uluslararası Kimyasal Biyolojik Radyolojik ve Nükleer Silahlar (KBRN)Kongresine katıldıktan sonra bana ‘İtfaiye Genel Müdürlüğü kurulmalıdır’ başlıklı bir yazı gönderdi. İşte o yazı.

***

Bizi özellikle şaşırtan bazı ülkelerin İtfaiye teşkilatlarının KBRN konusunda Emniyet Güçleri ve Arama Kurtarma Birimlerinden daha yetkin ve donanımlı olması oldu.Bizde geçtiğimiz yıllarda yayımladığımız bir yazımızı yeniden revize etme kararı aldık.

İtfaiye sözcüğü, Arapça “söndürme” anlamına gelen “itfa” kelimesinden gelmektedir. İtfaiye, hem yangın söndürme eylemine hem de bu eylemi gerçekleştiren teşkilata verilen addır.

İtfaiyecilik Mesleği, bilgi, tecrübe, cesaret ve özveri isteyen, en riskli ve en stresli mesleklerden birisidir. İtfaiyecilerin Canlarını tehlikeye atarken düşündükleri tek şey “kurtarmak ve söndürmek”tir.

İtfaiye teşkilatı, bütün dünyada varlığını sürdüren en yaygın acil durum yapılanmasıdır.

İlk kuruldukları dönemlerde yalnızca yangınla mücadele ile sınırlı bir görev yapan bu kuruluşlar, günümüzde doğal afetler, KBRN saldırılar, kayıp şahısların bulunması, Görev köpekleri yetiştirilmesi, su altı müdahaleler gibi çok daha geniş bir yelpazede faaliyetlerini sürdürmektedir.

Aşağıda tarihi yapılanma süreci verilen, İtfaiye Teşkilatı, Belediyelere bağlı olup , 5393 Sayılı Belediye Kanunu’nun 52. Maddesi ve bu hüküm uyarınca İçişleri Bakanlığı tarafından yürürlüğe konulan Belediye İtfaiye Yönetmeliği’nden hukuki dayanağını almaktadır.

Türkiye’de “merkezi olmayan” bir model ile itfaiye hizmetleri verilmektedir.

Bu nedenle itfaiye teşkilatlarının kurulmasında ve hizmetin yürütülmesinde bütün sorumluluk yerel yönetimlere aittir. 5393 sayılı Belediye Kanunu’nun 14. maddesi yanı sıra Belediyeler tarafından sunulan itfaiye hizmetleri açısından önemli bir düzenleme de 1984 yılında yürürlüğe giren 3030 sayılı Büyükşehir Belediye Kanunu’dur. Bu Kanun’la birlikte itfaiye hizmetleri büyükşehir belediyelerinin görev alanına girmiş ve büyükşehirler ile il merkezlerinde müdürlük olarak hizmet veren itfaiye teşkilatları 10.10.1997 tarihinde büyükşehir belediyelerinde itfaiye daire başkanlıklarına dönüştürülmüştür. Ayrıca önemli gelişme 6360 Sayılı Kanun ile gerçekleştirilmiş, öncelikle 2005 yılında İstanbul ve Kocaeli’de uygulanmaya başlanan ve büyükşehir belediyelerinin sınırlarını il sınırı olarak kabul eden düzenleme, yeni yasa ile birlikte bütün büyükşehir belediyelerine yayılmıştır.  Artık büyükşehir belediyelerinin sorumluluk alanı sadece büyükşehir sınırları olmayıp, ilin mücavir sınırlarıdır. Böylece büyükşehir belediyeleri kent merkezinde sunduğu itfaiye hizmetini kırsalda da sunmak zorunda kalmıştır.

İtfaiye teşkilatları, belediyeler dışında özel ve kamu sektörü kurum ve kuruluşları bünyesinde de dağınıklık sergilemektedir.

Yangınla mücadele, arama kurtarma faaliyetleri, acil durum koordinasyonu, acil yardım hizmetleri, halkın acil durumlara karşı eğitimi, tehlike önleyici faaliyetler gibi görevlerin yerine getirilebilmesi için iyi organize, kalifiye elemanlara sahip, teknolojik araç ve gereçlerle donatılan bir itfaiye teşkilatı gerekmektedir.

İtfaiye teşkilatında daire başkanı, itfaiye müdürü, şube müdürü, itfaiye amiri, itfaiye çavuşu ve er gibi kadrolar mevcuttur. Bu makamlar için hangi eğitim alınması gerektiğiyle ilgili bir düzenleme söz konusu değildir.

Oysa ki iki yıllık meslek yüksekokullarında eğitim veren “Sivil Savunma ve İtfaiyecilik Programları” ve 4 yıllık yüksekokullarda eğitim veren “Acil Yardım ve Afet Yönetimi” bölümleri teşkilat için gerekli kalifiye personeli yetiştirmektedir.

İtfaiye hizmetlerinin en büyük sorunu finansman teminidir. Yangın, acil durum ve afet risklerin varlığı dinamik bir teşkilatı gerektirmekte, dinamik teşkilat için ise, personel, eğitim, temel araç ve gereçler, iletişim sistemleri, itfaiye binaları ve yönetimleri gibi maddi desteğe muhtaç olan faktörler devreye girmektedir.

İtfaiye, afet ve acil durum organizasyonunun bir parçası olmakla beraber hiçbir kurum bu durumlara müdahale için gerekli alt yapı, imkan ve kabiliyete tek başına sahip değildir.

Başarılı bir müdahale, olayın da özelliğine göre Afad, 112 Ambulans, TAEK, Kolluk v.b gibi görev, yetki ve örgütsel kültürleri birbirinden farklı örgütlerin aynı amaç doğrultusunda, koordine ve işbirliği içinde çalışabilmeleri ile gerçekleşebilir.

İtfaiye, ancak kendi kaynak, imkan ve kabiliyetlerini acil durum organizasyonuna entegre ederek başarılı olabilecektir.

İtfaiye hizmetleri yereldir ve ulusal seviyede itfaiye teşkilatlarını temsil edecek bir kamu kurumu mevcut değildir. Bu nedenle itfaiye hizmetleri açısından sadece yerel yönetimler arasında değil, yerel yönetimler ile merkezi yönetim arasında bile istenilen düzeyde ı bir iletişim kurulamamaktadır.

itfaiye hizmetinin yerel yönetimler eliyle yürütülmesi itfaiyeler arası standardizasyon, eğitim, personel ve kaynak temini açısından da sorun yaratabilmektedir.

Merkezi yönetimin desteği olmadan, itfaiye hizmetlerinin geliştirilmesi, standartlarının belirlenmesi, denetiminin ve eğitiminin sağlanması bazı büyük iller dışında zor görülmektedir. Bu nedenle değişik illerdeki itfaiye teşkilatları arasında standart, imkan ve kabiliyet farkı ortaya çıkabilmektedir.

İtfaiye hizmetleri için gerekli olan mali kaynakların yetersiz olabilmesi, ya da her belediyenin itfaiye için ayrılan bütçesinin farklı olması bu hizmetin sunumunda farklılıklara yol açabilmektedir.

İtfaiye teşkilatının kapasite olarak tüm belediyelerimizde eşit değildir. İtfaiye birimleri Belediyeler için kar merkezi değildir, aksine bir masraf kapısı olarak görülmektedir.

İtfaiye hizmetleri ile koordinasyonu sağlayacak bir merkezi yönetim kuruluşu yoktur.

Bir yanıt yazın