Ermeni Kızı Efrayn ile Çolak Ömer’in aşk hikayesi

Kayseri’nin Develi İlçesinde oturan  araştırmacı yazar Ertuğrul Balkaş üç yıllık araştırması sonucunda Develi ilçesinde dillerle destan aşk hikayesinin öyküsünü İstanbul dahil Develi’den göç eden ermeni aileleri ve olaya tanıklık eden İstanbul Bahçelievler İlçesinde İkamet eden Gorbiş ağa ve Develililerle görüşerek kaleme aldığını belirtti.

“Umut” isimli Kitabın Önsözünde;19.yy’ın başları  Bir yanda kıtlık bir yanda işgalci güçler Anadolu kan ağlamaktadır. Müslüman Türk halkına her türlü zulümler yaparken için için yanan Anadolu’nun göbeğinde filizlenen bir sevdanın Develi Ermenilerinden kalaycı Ragontun kızı Efrayn ile Develi eşrafından maluların Şükrü ağanın oğlu Çolak Ömer’in dillere destan aşkları iki farklı milletin ve iki farklı kültürün çocukları, Efrayn ile Ömer’in umut dolu aşk öyküleri.  Bu öyküde yaşanan aşk ile birlikte Develi’deki Ermeni ve Türkler arasındaki sosyal ilişkiler de  anlaltımaktadır.

Kitaptan genel alıntı: Efrayn henüz 19 yaşında orta boylu iri çakır gözlü güzeller güzeli bir kızdır. “Efrayn” “Güneş” demektir. Adı gibidir Efrayn güneş kadar güzel parlaktır yüzü. Ömer yirmi beş yaşında karayağız bir yiğittir.

Güreş bir tutkudur Ömer için düğünlerde er meydanına çıkar, güreş tutar akranlarıyla maksat yenmek değil yiğitliği er meydanında sergilemektir. Bir düğünde görür ve sevdalanırlar birbirlerine hasret ve umut dolu bir aşk başlar aralarında. Ömer’in babası şükrü ağa hayvancılıkla uğraşır. Yarı yardımcı, dizinin direğidir. Ömer ama harman kaldırmayı hiç sevmez. 2000 e yakın koyunu 130’dan fazla ineği vardır Şükrü Ağanın. Ömer sürüleri otlatmak ister başkada bir şey istemez şükrü ağa şaka yapar “dağdan gelmezsin, mecnun mu oldun” der Ömer güler çünkü Efrayn ile gözden ırak aralarda buluşup görüşmektedir.

Bu arada Adana Saimbeyli ve civarında yaşayan Rum ve ermeni çeteleri delirmişçesine çevreye saldırıyor, develinin köylerine hatta develi merkezine kadar iniyor, yakıyor, yıkıyor öldürüyorlardı. İşte böyle bir baskın sırasında yiğitler yiğidi Ömer’i de vurmuşlardı. Ömer’in vurulmadan ötürü sol kolu kesilmiş o yiğitler yiğidi Ömer artık ÇOLAK ÖMER diye anılmaya başlanmıştı. Yiğit Ömer, Çolak Ömer olmuştu artık

Akranlarıyla cirit atamayacak, er meydanında güreş tuttuğu yarenleri birer birer askere alınmaktaydı. Arkadaşlarıyla bu mukaddes yola çıkamamamın gerektiğinde onlarla birlikte şahadet şerbetini içememenin acısını yüreğinde duyuyor için için yanıyordu Ömer. Efrayn ise gözleri kan çanağı, gözyaşları sel olup akarken, haberler göndermekte görmek istemektedir Ömer’i. Oysa kaçar Ömer!

Her şeyden kendinden bile kaçar, kabullenemez tek kollu olmayı kendini eksik yarım görmektedir. Sevda ateşi yüreğindedir Ömer’in özlemektedir. Sevdiğini kaçar Efrayn’dan görünmek istemez. Çünkü tek kolludur kim bilir? Belki de utanır.

Bir uçurumun kenarındadır Ömer tutunabildiği tek daldır. Efrayn. Düşüp ölmekten değil, o dalı kırmaktan korkar Ömer. Korkar ama karşısına da çıkmak istemez Efrayn’ın. Aradan aylar geçer. Babayan çeşmesinin oralarda olan harman yerinde karşılaşırlar adeta taş kesilmiştir Ömer. Ne yapacağını şaşırır. Efrayn ağlamaklı öylece kalakalırlar. O yiğitler yiğidi Ömer tükenmişçesine bitkin perişan karşısındadır İki sevdalı yürek anlaşıp buluşurlar Elbiz suyunun başında; Ömer mahcup bir kolu yoktur utanır sevdiğinden Efrayn üzgün acısı yaş olup akar gözlerinden uzun uzun bakarlar birbirlerine. Bir çift söz, bir kelam çıkmaz dudaklarından oysa bir aşkın destanını anlatır bakışları. Efrayn iri çakır gözlü güzeller güzelidir. O çakır gözlerindeki bakış ok gibi saplanır Ömer’in yüreğine ve kurşundan çok yakar gönül yarasını.

Efrayn ağlar:“Seni benden beni senden eden bir kol ise alır Ömer’in belinde ki hançeri al der al da kes iki kolumu birden bir kol nedir ki sen gidersen canımda gider seninle ölürüm” der Efrayn.Su serpilmiştir Ömer’in yüreğine sen olmazsan ben olur muyum sen yoksan ben yaşar mıyım der

Bir yanıt yazın