Ekonomi, teknoloji, kültür-sanat-magazin haberleri (07.03.2020)

Kadınlar En Çok Hangi Gün Online Alışveriş Yapıyor?

Kadınların, en çok perşembe günleri öğle tatillerinde, en az da cumartesi günleri online alışveriş yaptıkları belirlendi.

Türkiye’nin ilk para iadeli alışveriş sitesi Avantajix.com’un, 8 Mart Dünya Kadınlar Günü dolayısıyla kadın üyelerinin bir kısmı arasında yaptığı ankete göre, internetten en fazla alışverişi 25-34 yaşları arasındaki kadınlar yapıyor. Kadınlar e-alışveriş için en yoğun mesaiyi ise perşembe günleri harcıyorlar. Hafta sonu tatili için uçak, otel rezervasyonu ile yine hafta sonu kullanılacak giyecek, kozmetik ürünleri ağırlıklı olarak perşembe günleri satın alan kadınların gün olarak ikinci tercihleri pazartesi oluyor.

50-75 LİRALIK ÜRÜNLER ÇEKİCİ

Online alışveriş için öğle tatili olan 12.00 – 13.00 saatleri arasını kullanan kadınların, alışveriş yapmak için internete en az girdikleri günler ise önce cumartesi, sonra da pazar. Erkeklerin bir ürünü online satın almaları 10 dakika sürerken, kadınlar daha ince eleyip sık dokudukları için olsa gerek önceden beğendikleri bir ürünü satın almaları bile ortalama 20 dakikayı buluyor.

E-ticaret sitelerinden en çok kıyafet satın alan kadınlar, daha sonra sırasıyla takı, kozmetik ürünler, ayakkabı, çanta ve teknoloji ürünleri için para harcıyorlar.

Kadınların çoğunluğu, e-ticaret sitelerinde sunulan ürünlerin ortalama fiyatları 50-75 TL arasında olduğunda, alışverişin çok daha çekici hale geldiğine vurgu yapıyorlar.

Ankete göre, kadınların diğer çevrimiçi alışveriş alışkanlıkları şöyle:

  • Bir ürünü internetten markası ile birlikte arıyorlar.
  • Fırsat ve kampanyaları erkeklerden daha fazla takip ediyorlar.
  • E-Posta bildirimleri, erkeklere göre kadınların alışverişinde daha etkili oluyor.
  • Markaları sosyal ağlarda daha fazla tavsiye ediyorlar.

İade süresini sonuna kadar kullanmayı tercih ediyorlar.

Barem, Dünya Kadınlar Günü’ne sayılı günler kala cinsiyet eşitliği araştırmasını açıkladı. İşte dünyanın kadın erkek eşitliğinde pek de parlak olmayan karnesi:

KADIN ERKEK EŞİTLİĞİNE 10 ÜZERİNDEN 5.8 PUAN

Cinsiyet eşitliği konusunda geçen yüzyılın başından itibaren çok yol kat edildi. Ancak WIN Grubu’nun Barem ile birlikte gerçekleştirdiği küresel araştırma sonuçları, hala gidilecek çok yol olduğunu gösteriyor. Kadın-erkek eşitliği dünya genelinde 10 üzerinden 5.8 puan alırken, Türkiye’nin puanı 5.

Barem ve global ortağı WIN, kadın erkek eşitliği konusundaki kişisel görüşlerin incelendiği önemli bir araştırma gerçekleştirdi. Araştırma, birçok ülkede özellikle politika ve iş dünyasında kadın erkek eşitliğinden pek de söz edilemeyeceğini gösterdi. Bu araştırmaya göre, dünya genelinde kadın-erkek eşitliği 10 üzerinden 6 puan bile alamıyor (5.8). Türkiye’nin puanı daha da düşük 5.0. Puanlamaya göre birinci sırada 7.5 puanla Finlandiya yer alırken, ikinci sırada 7 puanla Danimarka, üçüncü sırada 6.9 puanla Çin bulunuyor. Japonya ise 4.4 puanla sonuncu sırada. Türkiye ise aldığı puanla son on ülke arasında.

Kadınlarda ve orta yaş grubunda eşitlik algısı değişiyor

Eşitlik algısı kadınlarda erkeklere göre daha düşük. Dünyada bu oran 5,6 ile belirtilirken, Türkiye’de 4,7.  Bununla birlikte Türkiye’de orta yaş grubunda (35-54 yaş), cinsiyet eşitliği algısı diğer gruplara göre biraz daha yüksek (5,3) olarak değerlendiriyor.

 Dünya ortalaması ile Türkiye farklılık gösteriyor

Dünya genelinde eğitim yükseldikçe cinsiyet eşitliği algısı artarken, Türkiye’de azalış gösteriyor. (Dünyada ortalama oran üniversite eğitimliler arasında 6.0 iken, Türkiye’de 4.8). Çalışma durumu açısından bakıldığında ise Türkiye yine dünyadan farklı görünüyor. Dünya genelinde cinsiyet eşitliği algısı öğrenciler, çalışanlar ve emeklilerde daha yüksekken, Türkiye’de ev kadınları ve çalışanlar cinsiyet eşitliği algısının en yüksek olduğu gruplar. Ev kadınları, cinsiyet eşitliğine dünya genelinde en düşük puanı (5,4) veren grup olurken, Türkiye’de ise en yüksek (5,3) puanı veren grup. 

 Sosyal tutum ve davranışlar kimden yana?

Toplumda genel tutum ve davranışların hangi cinsten yana olduğu sorulduğunda her iki cinse eşit davranıldığını söyleyenlerin oranı dünya genelinde (%27) ve Türkiye’de (%26) benzer oranlarda seyrediyor. Erkeklerden yana diyenler dünya (%48) ve Türkiye’de (%46) neredeyse yarıya yakın oranlarda. Ancak tutum ve davranışların kadınlardan yana olduğunu düşünenlerin oranı dünya ortalamasına (%17) göre Türkiye’de (%21) daha fazla. Dünyada ve Türkiye’de sosyal tutum ve davranışların kadınlardan yana olduğunu düşünenler daha çok erkekler. Türkiye’de 35-54 yaş grubunda bu oran %25, çalışanlar arasında ise %27.

 Beş farklı alanda eşitlik ne durumda?

Araştırmada; iş, politika, ev, sosyal ortamlar ve medya olmak üzere 5 farklı alanda cinsiyet eşitliğinin ne kadar sağlandığı da irdelendi. Sonuçlar demografik gruplar arasında yalnızca cinsiyet açısından aynı yönde farklılık gösteriyor. Erkekler tüm konularda cinsiyet eşitliğini daha yüksek algılıyor. Muhtemelen eşitsizliğin pozitif tarafında oldukları için eşitsizliği daha az farkediyorlar. Dünyada cinsiyet eşitliğinin en çok sağlandığı düşünülen alan ev (%72) ve bu oran erkeklerde daha yüksek (%75).  

 Bulgular, cinsiyet eşitliği algısının en düşük olduğu alan olarak %49 ile politikayı gösteriyor. İnsanların yarısı bile politikada kadın-erkek eşittir diyemiyor. Oran kadınlarda %45’e kadar düşüyor.

 İşyerlerinde cinsiyet eşitliği sağlandığını düşünenlerin oranı %60. Bu oran erkeklerde daha yüksek (%64). İşyerinde eşitlik diğer demografik değişkenlerden de etkileniyor. Öneğin yaş arttıkça azalıyor. 18-34 yaş grubunda oran %64 iken, 55 yaş ve üzeri grupta %55’e düşüyor. Eğitim yükseldikçe eşitlik algısı da artıyor. İlkokul mezunlarına kadar olan grupta oran %56, üniversite ve üzeri eğitimliler arasında ise %64.

 Sosyal ortamlarda kadın erkek eşitliğine ulaşıldığını düşünenlerin oranı %61. Bu oran kadınlarda %58’e düşüyor. Eşitlik algısı yaş arttıkça ters orantılı olarak düşüyor, eğitim arttıkça da yükseliyor. Medyada kadın erkek eşitliğine ulaşıldığını düşünenlerin oranı da yine %61.

 Japonya 39 ülke arasında sonuncu

Ülkeler bazında beş farklı alanda incelenen eşitlik karşılaştırması ilginç sonuçlar veriyor. Cinsiyet eşitliği algısının en yüksek olduğu ülkeler Filipinler ve Vietnam. Lübnan ise medya ve sosyal ortamda eşitliğin en çok sağlandığı ülke. Koronavirüs ile gündemde oturan Çin, politika alanının lideri konumunda.

 Listenin sonuncusu ülke ise Japonya. Üstelik tüm alanlarda 39 ülkenin en sonuncusu. Fransa son beş ülkeden biri olarak en dikkat çekenlerden. Koşumuz İran ve Hırvatistan da son beşte üçer kere görünüyor. 

 Araştırma sonuçlarını yorumlayan Barem Genel Müdürü Sencer Binyıldız, “Veriler incelendiğinde dünya genelinde kadın erkek eşitliğinin en çok evde sağlanmış olduğunu  görüyoruz. Eşitliğin en uzak olduğu alan ise politika. Farklı alanlara göre bakıldığında ülkelerin şaşırtıcı sonuçları ortaya çıkıyor. Ayrıca eşitlik algısı, yaşa, cinsiyete, çalışma durumuna göre de farklılık gösteriyor. Sonuç olarak bu araştırma bize, kadın erkek eşitliği için sadece ülkemizin değil tüm dünyanın daha gidecek çok uzun bir yolu olduğunu gösteriyor”.

 Araştırma Künyesi: 2018 yılında 40 ülkede 30.890, Türkiye’de 1001 kişiyle, 2019 yılında 39 ülkede 29,274 kişiyle görüşüldü.

SOSYAL TİCARETTE KADINLAR SÖZ SAHİBİ

Türkiye’de 2019 yılında 11,5 milyar dolar büyüklüğe ulaşan e-ticarete karşılık, sosyal medya platformlarının ağırlık kazanmasıyla 15 yıl önce hayatımıza dahil olan sosyal ticaret ya da diğer bir adıyla s-ticaret de dünyada 60 milyar dolar pazar payına ulaşmış durumda. 8 Mart Dünya Kadınlar Günü dolayısıyla açıklama yapan Mezo Dijital Yönetim Kurulu Başkanı ve Dijital İletişim Uzmanı Dr. Nabat Garakhanova, s-ticarette satış yapanların yüzde 60’ının kadın olduğunu belirtirken, tüm kadınların s-ticaret üzerinden el emeği ürünlerini sosyal medyadan satabileceklerini belirtiyor.

Türkiye’de internete erişim oranı yüzde 87,9’a ulaşırken, günümüzün yaklaşık 4 saatini internette bunun 3 saatini ise sosyal medyada geçiriyoruz. Türkiye’de yaklaşık 59.3 milyon internet ve 52 milyon sosyal medya kullanıcısı var. 52 milyon sosyal medya kullanıcısının 44 milyonu mobil cihazlar ile sosyal medyaya bağlanmayı tercih ediyor. Türkiye, sosyal medya kullanımında dünyada 13’üncü sırada. İnternette de en çok vakit harcadığımız sosyal medya mecralarının ilk sırasında Youtube, daha sonra Instagram, WhatsApp, Facebook, Twitter gibi sosyal medya hesapları geliyor. 2000’lerin başından itibaren hayatımıza giren e-ticaret, 2019 yılında Türkiye’de 11,5 milyar dolar hacme, internet üzerinden alışveriş yapan kişi sayısı da 39,3 milyona ulaştı. İnternetten en çok seyahat, elektronik, moda ve güzellik, oyuncak ve hobi ürünleri alıyoruz. Sosyal medyanın hayatımıza dahil olduğu 2005 yılından itibaren de s-ticaret kavramı gelişmeye başladı. Dünyada 2011 yılında 5 milyar dolar büyüklüğe sahip pazar bugün 60 milyar dolara ulaşırken, 2021 yılında 166 milyar dolara ulaşması bekleniyor. Pazarın bu kadar büyümesindeki en büyük rolü ise akıllı telefonların kullanım oranındaki artış oynuyor. Bir anlamda mobil internet kullanımı hem e-ticareti hem de s-ticareti büyütüyor.

1 milyon kişi s-ticaret yapıyor

Sosyal medyadan ürün tavsiyesi veya değerlendirmesi kullanıcıların alım oranlarını doğrudan etkiliyor ve tüketicilerin neredeyse yüzde 80’inin satın alma kararlarında sosyal medya etkili. Sosyal medya satın alımlarda bu kadar etkili olunca sosyal medyadan satış yapanların sayısı da her geçen gün artıyor. Türkiye’de herhangi bir sosyal medya üzerinden satış yapanların sayısı 1 milyonun üzerinde ve bunun da yüzde 60’ını kadınlar oluşturuyor. Yapılan satışların yüzde 86’sı ürün, yüzde 14’ü ise hizmet temelli. Mezo Dijital Yönetim Kurulu Başkanı ve Dijital İletişim Uzmanı Dr. Nabat Garakhanova, s-ticaret yapanların yüzde 60’ının kadın olduğunu belirtirken, en çok satış yapılan mecranın instagram olduğunu ve çalışan kadınların da ek iş olarak el emeği ürünlerini sosyal medyada satışa sunduğunu sözlerine ekliyor. “Son yıllarda sosyal medya hayatımızın bir parçası haline geldi. Sadece resim paylaşmak, yorum yapmak ya da müzik dinlemek için sosyal medya hesaplarını kullanmıyoruz. Artık ticarette de bu mecralar üzerinden yapılıyor. Özellikle girişimciler, el emeği ürünlerini satmak ya da esnaflar için yeni müşterilere ulaşmak için doğru bir adres olan s-ticarette satış yapanların yüzde 60’ını kadınlar oluşturuyor. 8 Mart Dünya Kadınlar Günü’nü kutlamaya hazırlandığımız bugünlerde, kadınlarımızın işgücüne katılım oranı 2019 Kasım yüzde 31’di ve ne yazık ki 2018 yılında da bu rakam aynı idi. Kadınların işgücüne katılım oranını arttırmak istiyorsak s-ticaret, kadınların iş hayatında var olmaları için büyük bir olanak sağlıyor.” diyen Garakhanova, s-ticaretin kadınların kullanmadıkları ikinci el giysi, ayakkabı satışı için de bir fırsat oluşturduğunu söylüyor. Aynı zamanda s-ticaretin yurt dışına satışa da imkan verdiğini belirten Dr. Nabat Garakhanova, sosyal medyada aktif bir hesabı bulunan her kadının kıyafetten yemeğe kadar istedikleri her ürünün dünyanın en uç noktasına satabileceklerini de ifade ederek kadınları internetin imkanlarından yararlanıp girişimci olmaya davet ediyor.

Türkiye’de Kadınların Hayatı

8 Mart Dünya Kadınlar Gününe yaklaşırken NG Araştırma şirketi kadınlar, erkekler ve toplumla ilgili bir kamuoyu araştırması yaptı. Araştırma Türkiye genelinde, 18 yaş üzeri, farklı sosyo-ekonomik gruplardan 2257 kişinin katılımı ile online araştırma platformu www.benderimki.com üzerinde gerçekleştirildi. Toplumumuzla ilgili birbirinden önemli konulara ışık tutulan araştırmanın sonuçları yazının devamında.

Ev işleri paylaşılıyor mu?

Geleneksel olarak ev işleri kadına ait olarak görülür. Fakat yakın tarihte kadınların eğitim olanaklarının artması ve iş hayatında daha çok yer almaları, ev işlerinin geleneksel sorumluluğunu nasıl değiştirdi?

Katılımcıların %71’i ev işlerinde sorumluluğun paylaşılması gerektiğini düşünüyor. %27’si ise sorumluluğun kadına ait olduğunu belirtirken, erkeklerin sorumlu olduğunu belirtenlerin oranı sadece %2.

Eve parayı kim getirmeli?

Ev işleri sorumluluğu konusunda, bilinç altımıza yerleşen bir genellemenin, toplum üzerinde yavaş yavaş değiştiğini gördük. Ülkemizdeki geleneksel aile yapımız, babayı para kazanan, anneyi de ev işleriyle ilgilenen kişiler olarak ön plana çıkarıyor. Peki, para kazanma sorumluluğunun kime ait olduğuna dair bir değişim var mı?

Katılımcıların %65’i para kazanmanın ortak sorumluluk olması gerektiğini belirtirken, %35’i ise bu sorumluluğun erkeğe ait olduğunu ifade ediyor. Konuya derinlemesine baktığımızda 18-24 yaş arasındaki katılımcıların %75’i para kazanmanın ortak sorumluluk olması gerektiğini belirterek gelecek yıllarda bu konuya bakışın daha da değişeceğinin işaretini veriyor. Hayatın müşterek olduğuna yeni nesil herkesten daha çok inanıyor.

Kadın – Erkek eşitliği hayal mi gerçek mi?

Kadın-erkek eşitliği yakın tarihte daha ön plana çıkmış konulardan biridir. Ülkemiz kadınlara oy verme hakkını sağlayan ilk ülkeler arasında yer alıyor. Ama günlük hayatımıza baktığımızda eşitlik lafta mı kalıyor yoksa gerçekten var mı? Ülkemizde anayasanın 10. maddesi gereği kanun önünde kadın ve erkekler eşit haklara sahiptir. Ama katılımcıların günlük hayattaki düşünceleri biraz farklı.

Araştırmaya katılan her 10 kişiden 8’i ülkemizde kadın-erkek eşitliği olmadığını düşünürken, 2’si ise eşit olduklarını düşünüyor. Sadece kadın katılımcıların cevaplarına baktığımızda eşitlik olmadığını düşünenlerin oranı neredeyse her 10 kişiden 9’u.

Fiziksel şiddetin boyutları

Gündeme sık yansıyan en üzücü olaylardan biri eşin veya sevgilinin kadına uyguladığı ve cinayete kadar gidebilen fiziksel şiddet. Bu aşamaya gelene kadar kaç kadın uğradığı şiddete sessiz kalıyor? Kaçımız bu tür olayları yaşadık? Bu sorulara araştırma ışık tutuyor.

Araştırmaya katılan her 5 kadından 1’i eşi veya sevgilisi tarafından hayatında en az bir defa fiziksel şiddete uğradığını söyledi. Erkeklerdeki oran kadınların yaklaşık 3’te 1’i kadar.

Fiziksel şiddete maruz kalan katılımcılara yaşadığı durumu kısaca anlatmalarını istediğimizde en çok uygulanan fiziksel şiddetin tokat olduğunu görüyoruz. “Ve” kelimesinin oldukça sık kullanılması birden fazla şekilde şiddete maruz kalındığını da gösteriyor. Ayrıca araştırmanın bütününe baktığımızda görüyoruz ki fiziksel şiddetle beraber psikolojik şiddet de oldukça sık uygulanıyor.

Fiziksel şiddete maruz kalan her 10 kişiden yaklaşık 4’ü bunu kimseye söylemiyor. Her 10 kişiden yaklaşık 4’ü ise anne, baba ve kardeşi gibi 1.dereceden akrabalarıyla bu durumu paylaşıyor. Aileden sonra en çok paylaşılanlar ise yakın arkadaşlar oluyor. Her 3 kişiden 1’i yakın arkadaşlarıyla bu durumu paylaşıyor.

Fiziksel şiddete maruz kalanların, bunu engellemek için neler yapabileceğini ve nerelerden destek alabileceğini biliyor musun? Araştırmaya katılan her 4 kişiden yaklaşık 3’ü bildiğini belirtti. Bu oran kadınlarda, erkeklere göre biraz daha fazla. Diğer taraftan bu bilgiye sahip olanların oranı, fiziksel şiddete maruz kalmış kişilerde, şiddet görmemiş kişilere göre biraz daha az.

Psikolojik şiddet ne boyutta?

Genelde psikolojik şiddet bağırıp çağırma, küfür etme, kişiyi yetersiz hissettirme, küçük düşürmeye çalışma gibi olaylarla meydana gelir. Kişinin sevdiği eşyalara zarar vermek ve kişinin istediği şeyleri yapmasını engellemek psikolojik şiddet türleri arasındadır. Özellikle en çok görülen durum kişiyi sürekli başkaları ile kıyaslamaktır.

Psikolojik şiddet farkına varılması zor olan ve kişinin suçlu, kendine güvensiz ve çaresiz hissetmesine neden olan bir şiddet türüdür. Psikolojik şiddete özellikle uzun süre maruz kalan kişilerde stres bozukluğu, bağımlılık ve depresyon gibi etkileri çok uzun seneler devam eden durumlar ortaya çıkabilir. İnsanın ruhsal sağlığını tehlikeye atan psikolojik şiddet, araştırmada çıkan sonuçlara göre fiziksel şiddetten daha fazla uygulanıyor. Her 3 kişiden 1’i hayatında en az bir defa psikolojik şiddete maruz kaldığını belirtti. Psikolojik şiddet gördüğünü belirten kadınların oranı, erkeklerin 2 katı.

Araştırmanın ortaya çıkardığı bir diğer nokta insanların psikolojik şiddeti günlük yaşamlarında tanımlayamamaları. Psikolojik şiddete uğrayanların %10’u bunu tanımlayamadıkları için yaşadıklarının tam olarak farkında değiller.

Psikolojik şiddet gören kişilerin arasında en yaygın görülen durum, bu konuyu kimseyle paylaşmamaları. Psikolojik şiddet gören her 10 kişiden 4’ü bundan kimseye bahsetmezken yaklaşık olarak 4 kişi de yakın arkadaşlarıyla paylaşıyor. Yaklaşık olarak her 3 kişiden 1’i ise durumu ailesine anlatıyor. Devlet kurumlarına (polis, yargı gibi) konuyu iletme durumu her 25 kişiden 1’inde ve sivil toplum kuruluşlarına iletme de her 100 kişiden 1’inde görülüyor.

Her 10 kişiden 6’sı psikolojik şiddeti nasıl engelleyeceğini ve böyle bir durumda nereden yardım alacağını bilmiyor. Fiziksel şiddete oranla daha çok psikolojik şiddete maruz kalınmasına rağmen, nasıl bir çözüm bulunacağı ve neler yapılabileceği hakkında daha az bilgiye sahip olduğumuz görülüyor.

Sen şiddet uyguluyor musun?

Şiddet gördün mü yaklaşımı yerine şiddet uyguladın mı dediğimizde ortaya çıkan tablo daha farklı oluyor.

Kadınların %20’si eşinden veya sevgilisinden hayatında en az bir defa fiziksel şiddet gördüğünü belirtirken fiziksel şiddet uyguladığını belirten erkeklerin oranı yalnızca %9.

Erkeklerin %6’sı eşinden veya sevgilisinden hayatında en az bir defa fiziksel şiddet gördüğünü belirtirken, fiziksel şiddet uyguladığını belirten kadınların oranı %8.

Eşine veya sevgiline psikolojik şiddeti sen uyguluyor musun diye baktığımızda karşımıza yine ilginç bir tablo çıkıyor. Kadınların %43’ü hayatında en az bir defa psikolojik şiddet gördüğünü belirtirken, psikolojik şiddet uyguladığını belirten erkeklerin oranı yalnızca %16.

Erkeklerin %22’si eşinden veya sevgilisinden hayatında en az bir defa psikolojik şiddet gördüğünü belirtirken, psikolojik şiddet uyguladığını belirten kadınların oranı %16.

İş hayatındaki kadın sayısı değişmeli mi?

Günümüzde kadınların eğitim olanaklarının geçmişe oranla artması ve toplum yapısının değişmesi, iş hayatında yer alan kadınların sayısını ve oranını da arttırdı. Peki gelinen noktada iş hayatına katılan kadınların oranı yeterli görülüyor mu?

Her 4 kişiden 3’ü daha fazla kadının iş hayatına katılması gerektiğini düşünüyor. Her 10 kişiden 1’i ise iş hayatına katılan kadınlarının sayısının azalmasını gerektiğini düşünüyor.

Kadınların iş hayatındaki en büyük sorunu

İş hayatının herkes için birçok zorluğu var. Fakat bazı sorunlarla daha çok kadınlar karşılaşıyor.

Her 20 kişiden 9’una göre kadınların iş hayatında yaşadığı en büyük zorluk, işyerindeki temponun yanı sıra ev işlerinin de sorumluluğunu üstlenmesi. Her 20 kişiden yaklaşık 4’ü iş hayatında kadınların fiziksel tacize maruz kalmalarını 2. en önemli sorun olduğunu belirtti. 3. sırada gelen sorun ise her 20 kişiden 2’sinin belirttiği, erkeklere göre daha fazla psikolojik şiddet görmeleri oldu. Hem erkekler hem de kadınlar bu sorunların sıralamasında hemfikir.

SİLVERLİNEANKASTRE’DE TOPLAM ÇALIŞAN SAYISININ % 20’Sİ KADIN

Silverline Ankastre kadın iş gücünüartırmak amacıyla İşkur ile projeler geliştirirken, son 5 yılda kadın çalışan sayısını % 300’denfazla arttırdı.Fabrika ve yönetim kadroları dahilyaklaşık 340 kadının istihdam edildiği Silverline’da toplam çalışan sayısınınyaklaşık % 20’si kadınlardan oluşuyor. Toplam istihdam 1850… Marka, bölgede kadın istihdamınınartırılması ve kadınların iş hayatına katılması için İşkur’la birlikte İşbaşıEğitim Programları düzenleyerek çeşitli mesleki eğitimler veriyor.

Amasya Merzifon’da 103 bin m² alanda tasarım odaklı, çevreci veyenilikçi ürünler geliştiren ve dünyada ilk 10 davlumbaz üreticisi arasında yeralan Silverline Ankastre’nin üretim hattında kadınlar en zorlu üretimsüreçlerinin üstesinden geliyor.SilverlineAnkastre Yönetim Kurulu Başkanı ve CEO’su Mustafa Laçin “biz Merzifon’da yarattığımızistihdamı kadın çalışan sayısını artırarak farklı bir platforma taşıyoruz. Yoğun kadın istihdamı sağlayarak kadınların hane gelirine katkı sunmalarında büyük bir fayda yaratıyoruz. Yerel ekonomilerde hane gelirinin ve refahdüzeyinin artırılması açısından kadınların çalışma hayatı içinde olması sonderece önemli. Kadınların özellikle üretim ve sanayide iş gücüne katılımı gelirdağılımı açısından da önem arz ediyor. Sanayinin yoğun olduğu yerlerde erkekistihdamı da yoğun oluyor. Ancak kadınlar bu noktada iş bulmakta zorlanıyor.Biz özellikle üretimde kadın çalışan sayısını arttırma kararı verirken,kadınların hayatın her alanında başarılı olabileceklerini ortaya koyarak yerelbir istihdam yaratmak istedik. Bu bölgelerde kadınların kendi emekleri ile varolmaları, kendi ekonomik özgürlüklerini kazanmaları gerçekten önemli. Birülkenin gerek ekonomik gerek sosyolojik açıdan gelişmişliğini vurgulayan enönemli kavram kadın istihdamının yoğunluğudur” dedi.

Mustafa Laçin “sadece istihdam etmek yetmez. Çalışma hayatının koşulları daoluşturulmalı

Silverline, kadının toplumdakirolünü ve üstlendiği misyonu göz önünde bulundurarak farklı bir takım adımlarda atıyor. Marka, çocukların bölgenin en iyi kreşlerinden ücretsizyararlanmalarını sağlıyor, kadınlar günü, anneler günü gibi özel günlerdeetkinlikler düzenleyerek kadın çalışanların motivasyonunu artırmaya yönelikprojeler geliştiriyor. Belirli periyotlarda özellikle kadın çalışanlarınsağlıklarına yönelik Türkiye’nin önde gelen hastaneleri ile anlaşma yaparakseminerler düzenliyor, meme kanseri taraması gibi bazı sağlık kontrollerini deyaptırarak bilinçlenmelerini sağlıyor. Ondokuz Mayıs Üniversitesi Kadın ve Toplum Uygulama veAraştırma Merkezi işbirliği ile kadın çalışanlara Toplumsal Cinsiyet Eşitliğive Farkındalık Seminerleri düzenliyor.Hamileveya emziren kadın çalışanlar ile özel olarak ilgileniyor ve durumlarına uygunişlerde istihdam ediyor. Mustafa Laçin “kadınistihdamının artırılmasının farklı bir takım yükümlülükleri de var. Kadınıntoplumda üstlendiği farklı bir takım roller var. Biz bu rolleri de göz önündebulundurarak kadınların çalışma hayatları içinde mental olarak da rahatetmelerini sağlıyoruz. Uygun çalışma koşullarını oluşturuyoruz” diyor.Marka, bölgede daha fazla kadın istihdamının artırılması ve kadınların işhayatına katılması için İşkur ile birlikte ‘İşbaşı Eğitim Programları’düzenleyerek çeşitli mesleki eğitimleri de veriyor.

Üretimde daha çok kadın istihdam edilmeli…

Türkiye’dekadınların iş gücüne katılma oranının % 34,9 seviyelerinde olduğunu ifade edenLaçin “ hizmetsektörü, ofis ve yönetim alanlarına sıkışmış yoğunluğun üretim alanlarına dayayılarak sanayi ve üretimde de istihdamın artırılması gerekiyor.Sürdürülebilir bir kalkınma için kadınların her alanda çalışma hayatında aktifrol almaları ulusal ve yerel ekonomilerde büyüme açısından büyük önem taşıyor.Kadınların kendi ekonomik özgürlüğüne sahip olması tüketim ekonomisi açısındanbakıldığında bile son derece önemli. Perakende alışverişin büyük bir bölümünükadınlar yönetiyor” dedi.

Kaliteli, teknolojik ve çevreci yaklaşımı ile ocak, fırın, davlumbaz,buzdolabı üretimi ile ankastre pazarının hızla büyüyen markası olarak globalpazarlarda markalaşma atağında olan Silverline, birçok ülkede önemli pazarpaylarına sahip, 70 ülkeye ihracat gerçekleştiriyor, 39 ülkede kendi markasıyla satışfaaliyetlerini sürdürüyor.

Sofra/Compass Group Türkiye, 30 bin çalışanı ile #EachForEqual’a destek veriyor

30 bin çalışanı ile Türkiye’nin en büyük ikinci işvereni olan Sofra Compass Group Türkiye, kadın istihdamına verdiği destekle her yıl öne çıkıyor. Beş yıl içerisinde kadın çalışan sayısını 2 katına çıkaran Sofra Compass Group Türkiye’nin çalışanlarının yüzde 40’ı kadın. Yönetim seviyesinin ise yüzde 52’sini kadınların oluşturduğu şirket, IWD’nin ana teması #EachForEqual olan 2020 kampanyasına destek veriyor.

Türkiye’nin en büyük işverenlerinden biri olan Sofra/Compass Group Türkiye, kadın istihdamını destekliyor, her kademede kadın istihdamının artması bilinciyle hareket ediyor. Temel performans kriterleri arasında kadın istihdamını artırmak yer alan Sofra/Compass Group Türkiye, bütün çalışanlarına eşit olanaklar sunuyor. İşe alım süreçlerinde, şirketlerindeki mevcut kadın-erkek sayısında arzu ettiği dengeyi koruyabilmeye dikkat eden şirketin, kadın çalışan sayısı yüzde 40, kadın yönetici sayısı ise yüzde 52 seviyesinde. Kadın çalışan dostu şirketler arasında iki basamak üste çıkarak 8. sırada yer alan firma, kadın yönetici dostu şirketler arasında ise bir basamak daha üste çıkarak 4. sırada yer aldı.

Cinsiyet eşitliği sadece kadınların çözmesi gereken bir sorun değil!

IWD’nin (Dünya Kadınlar Günü) bu yılki teması “#EachForEqual”olarak belirlendi. Temanın altında yatan felsefe ise cinsiyet eşitliği sağlamanın sadece kadınların görevi olmadığı. Cinsiyet eşitliğinin önündeki engellerin aşılması, önyargıların yıkılması için kadın-erkek her bir bireyin birlikte çalışması gerekliliği. Dünya çapında çok sayıda önemli kurumun katıldığı kampanyanın destekçilerinden biri de Compass Group. Sofra/Compass Group Türkiye de Compass Group’un faaliyet gösterdiği ülkelerde yürüttüğü bu kampanyaya tüm çalışanlarıyla, cinsiyet eşitliğine vurgu yapan çarpıcı mesajlar vererek katılım gösteriyor.

Sofra / Compass Group Türkiye, cinsiyet eşitliğinde tüm dünyaya örnek oluyor

Binlerce çalışana istihdam sağlayan bir kurum olarak, tüm çalışanlarına eşit fırsatlar sunan bir kurum kültürünü sürdürmenin en büyük misyonlarından biri olduğunu belirten Sofra/Compass Group Türkiye Yönetim Kurulu Başkanı ve CEO’su Nihat Kartal, “50’den fazla ülkede 55.000 farklı lokasyonda, 600 bin çalışanı bulunan global bir yapının Türkiye olarak en önemli parçalarından biriyiz. İçinde yaşadığımız dünyaya, toplumun ihtiyaçlarına ve dinamiklerine sessiz kalmıyor, geleceğimiz için elimizden gelen çabayı gösteriyoruz. Bugün, yeniden, hep birlikte 8 Mart Dünya Kadınlar Günü vesilesi ile tüm dünyadaki cinsiyet eşitsizliğine karşı sesimizi duyuracağız. Çünkü biz, kadının iş gücüne katılımını destekliyor, sadece iş değil hayatın her alanında cinsiyet eşitliğine inanıyoruz. Ne mutlu ve gurur verici ki; Sofra / Compass Group Türkiye olarak bu ortalamaların çok üzerinde bir şirketiz. Konuyu sadece özel günlerde gündemimize almıyor, global olarak sürdürülebilir geleceğimizin önemli bir maddesi olarak görüyoruz. Hayata geçirdiğimiz eşitlikçi uygulamalar ile sadece ülkemizde değil tüm dünyada birçok firmaya örnek oluyoruz. Her görevde ve kademede kadın çalışan sayımızı artırmaya devam ediyoruz. Geçen yıl verdiğimiz sözü tuttuk; 2020 yılı ile birlikte Sofra/Compass Türkiye’nin neredeyse yarısını artık kadınlar oluşturuyor.” dedi.

Türk mobilyacılar ihracat basamaklarını hızla çıkıyor

Türkiye’ye 2019’da 3,6 milyar dolar döviz kazandıran, 2,7 milyar doların üzerinde dış ticaret fazlası veren mobilya sektörü, 4-8 Mart’ta Modeko Uluslararası İzmir Mobilya Fuarı’nda büyük bir buluşmaya sahne oluyor.

Ege Mobilya Kağıt ve Orman Ürünleri İhracatçıları Birliği, Modeko Fuarı kapsamında, “Mobilya İhracatçıları Sektör Buluşması”na ev sahipliği yaptı.

İdlib saldırısının ardından ödül töreni iptal oldu

Ege Mobilya Kağıt ve Orman Ürünleri İhracatçıları Birliği Başkanı Cahit Doğan Yağcı, konuşmasına İdlib’teki terör saldırısına değinerek başladı, “Hain saldırıda şehit olan askerlerimizin derin üzüntüsü içerisindeyiz. Bu nedenle ihracatçılarımızın başarılarını taçlandırmak için düzenlemeyi öngördüğümüz ödül törenini üzülerek programdan çıkarmak durumunda kaldık.” dedi.

Modeko’ya yoğun katılım

Yağcı, Çin’deki coronavirüsün dünyaya hızla yayıldığını, 300’e yakın fuarın iptal edildiğini ama Türkiye’nin şanslı ülkelerden biri olduğunu söyledi.

“31. Modeko fuarı ziyaretçilerine kapıları açtı. Değişik şehirlerden 327 firma katılım gösteriyor. Farklı noktalardan her gün artarak gelen yabancı ziyaretçilerimiz olacak. Ticaret Bakanlığı kanalıyla gerçekleştirdiğimiz alım heyetlerine büyük destek veriyoruz. Fas, Özbekistan, Bosna Hersek’ten alım heyetlerimiz var. Katılımcılarımız umarım güzel işlere imza atarlar, siparişler alırlar.”

Üniversiteler Modeko’da

Fuar organizasyonuna ilave katkıda bulunmak için üniversitelerle irtibata geçtiklerini ve tasarımla ilgili hocaları davet ettiklerinden bahseden Cahit Doğan Yağcı, “Ege Üniversitesi meslek yüksekokulu, Ekonomi Üniversitesi, Yaşar Üniversitesi ve İzmir Yüksekteknoloji Enstitüsünü’nün tasarım bölümlerini davet ettik. Ege İhracatçı Birlikleri olarak bir stant açmaya tasarımla ilgili faaliyetlerde bulunmaya karar verdik. Bugün başlayan aktiviteler 3 gün sürecek, her gün ayrı hoca gelip tasarımla ilgili sorularınızı cevaplandıracak.” diye konuştu.

Üniversite sanayi işbirliği kuvvetleniyor

Yağcı, Türkiye’nin büyümesini sürekli kılmak için ihracatın sürekli artmasını, pazarların ve ürünlerin çeşitlendirilmesi gerektiğini anlattı.

“Sürekli katma değeri yüksek ürün ihracatından bahsediyoruz. Bunun için tüm alt sektörlerimize düşen çok görev var. Tasarım ve markalaşmaya büyük önem veriyoruz. Göreve geldiğimizde sektörle ilgili özellikle mobilyada eğitimli eleman konusunda ciddi açıklar vardı. Meslek okullarında burslar verdik. Üniversitelerin tasarım bölümleriyle işbirliği yaparak öğrencilere bu mesleği sevdirmeye çalışıyoruz. Üniversitelerle işbirliği yapamazsak sanayiye olan katkımızda iddialı olamayız. Ancak üniversitelerle işbirliğinin sonucunda sektöre daha çok katkımız olacak.”

Torbalı Mobilya OSB’de sona doğru

Cahit Doğan Yağcı, Karabağlar’ın kentsel dönüşüm içerisinde olduğunu, mobilya sektörünün burada sıkıştığını, İzmir dışında yeni bir bölgeye geçmesi gerektiğini yineledi.

“İzmir’in gündemine Torbalı Organize Sanayi Bölgesinin bitişiği arazide Torbalı OSB’nin ikinci kısmı olarak Mobilya Organize Sanayi Bölgesi kurulmasını taşıdık. Fikir İzmir Ticaret Odası, Ege Bölgesi Sanayi Odası, Torbalı Belediyesi, Torbalı Ticaret Odası tarafından destek buldu. Müracaatlar alındı, çalışmalar devam ediyor. İhracat açısından son derece önemli. 590 bin metrekarelik alan için 64 firma başvurdu. Şu anda 390 bin metrekare alan sağlanabiliyor. Mevcut alanın neredeyse yüzde 50 fazlası bir talebin oluştuğunu görüyoruz. Bu da bize sektör için mobilya organize sanayi bölgesi ihtiyacının önemini ortaya koyuyor. Showroomların olduğu, mobilya ile ilgili eğitim kurumlarının bulunduğu, yurtiçi ve yurtdışından gelen müşterilerimizi gönül rahatlığıyla ağırlayabileceğimiz bir yer olacak. Yabancı geldiği zaman alternatif görmek ister, çok sayıda firmayı görmek ister bunu sağlarsak daha çok yabancı gelir.”

Sektöre çağrı: Nürnberg’e Hannover’a hangi ülkeden direk uçak var?

Yağcı, Egeli mobilya sektörüne, “Buradaki fuara mutlaka katılmamız gerektiğini bilmemiz lazım, imtina edenler var. Üzerinize düşeni yapın.” diyerek seslendi.

“Eğer biz bu katılımı gösterirsek, yurtdışına 500-600 katılımlı bir fuar yapıyoruz mesajını verirsek yabancılar gelir. Gelen yabancıların hepsinin uçak biletlerini ve konaklamalarını biz sağlıyoruz. Gereğini yapalım ondan sonra şikayet edelim, biz kendimize bakalım. İzmir’e direk uçak yokta bunun için olmuyor diyorlar kabul etmiyorum. Geçen sene Modeko fuarına 307 firma, İnegöl fuarına ise 184 firma katıldı. İnegöl fuarına gelen ziyaretçi sayısı 16 bin 480. Modeko’ya ise 14 bin 800 civarında firma geldi. Bu İnegöl’deki sektör temsilcilerinin güçlü işbirliğinin sonucudur. Nürnberg’deki gıda fuarına bakın. Hangi ülkelerin Nürnberg’e direk uçağı var? Hannover’a kaç ülkeden var? Dünyanın en büyük fuarı 476 bin metrekare. Çoğu ülkeden uçakta yok. Bu mazeretin arkasına sığınmayalım sektör olarak üzerimize düşeni yapalım. Biz üzerimize düşen görevi yaparsak ilerde direk uçuş da olacaktır.”

Selüloz üretimi Türkiye’de yapılmalı

Ege Mobilya Kağıt ve Orman Ürünleri İhracatçıları Birliği’nin 2019’da %9,2’lik artışla 692,8 milyon dolar ihracat gerçekleştirdiğini açıklayan Yağcı, en büyük payın 458 milyon dolarla kağıt sektörü olduğunu söyledi.

“Kağıt sektöründe selüloz üretimi olmadığı için 4,5 milyar dolarlık selüloz ithalatı var. Kağıt olarak Türkiye’nin ihracatı 2,2 milyar dolar. Büyük oranını bizim firmalarımız gerçekleştiriyorsa da kağıt sektöründe ciddi bir cari açık veriyoruz. Kağıt ve selülozla ilgili plantasyon yapılmalı, selüloz üretiminin Türkiye’de yapılması teşvik edilmeli. Sektör kurulu bir üyemiz 4,5 milyar yerine 800 milyon dolarla ham maddeyle biz hallederiz dedi. Orman Genel Müdürlüğü ve bakanlarımızla yaptığımız görüşmelerde dile getiriyoruz.”

Ekonomik sıkıntılar üreticiyi ihracata yöneltiyor

Yağcı, Ege bölgesinin defnede yüzde 95, kekikte yüzde 65’le en büyük ihracatçı konumunda olduğunu anlatarak, “Sürdürülebilir olarak artırılması için plantasyon yapılmalı, köylülerin eğitilmesi lazım. Bakanlığımızın desteğini bekliyoruz.” dedi.

Ege Bölgesi’nin 181 ülkeye ihracat yaptığını, Türkiye mobilya, kağıt, orman ürünlerinde ise 212 ülkeye ihracat yapıldığını anlatan Cahit Doğan Yağcı şöyle konuştu:

“Son derece iyiyiz ama yeterli değil. İhracat potansiyelini artırmaya devam etmeliyiz. 2019 yılında yüzde 10’luk artış sağladık. Üç sektör arasında en başarılısı mobilya sektörü yüzde 13’le 167 milyon dolara geldik. Ekonomik sıkıntılar üreticimizi ihracata yöneltiyor. Çin’deki virüs nedeniyle mobilya fuarı gerçekleşemiyor boşluk oluştu. Türk mobilyacıları olarak kalitemizle, Ar-Ge’yle, tasarımımızla, rekabetçi fiyatımızla doldurmak için fırsat. Kendimizi göstermemiz için imkan.”

İtalyan ithalatçılar: Düşük fiyat yüksek kalite

Cahit Doğan Yağcı, İtalya’dan gelen mobilya alım heyetiyle Ege Bölgesi’nde faaliyet gösteren 20

firmanın Şubat’ta yaptığı ikili iş görüşmelerini hatırlattı.

“Mobilyada en çok ihracat yaptığımız ülkeler Libya, Almanya, Irak, Suudi Arabistan, Hollanda. Kağıtta İran, Mısır, İngiltere, Fas, Tunus. Orman ürünlerinde Ege Serbest Bölge, ABD, Almanya, Vietnam, Fransa. Alım heyetleriyle ilgili çalışmalar devam ediyor. Şubat başında İtalya’dan bir alım heyeti getirdik. Alım heyetinde bir danışman vardı, görevi sektörle ilgili rapor hazırlayıp, Ege’deki mobilyacıların kapasiteleri, kalite anlayışı ve sürekliliği konusunda bilgi toplamaktı. İlk geldikleri gün imajı sorduğumuzda “düşük fiyat düşük kalite” demişti söylem değişti “düşük fiyat yüksek kalite” oldu. Ege bölgesinde yüksek kalitede üretim yapılıyor. İtalya içinde biz bir pazar olarak son derece önemli konumdayız. Modeko’da da Fas, Bosna Hersek, Özbekistan’dan alım heyeti getirdik.”

2020 ihracat hedefi yüzde 10 artış

İhracatı artırmak için şuan gündemde 30 firmanın başvurduğu bir URGE projesi olduğundan bahseden Yağcı, ay sonuna kadar kararın verileceğini açıkladı.

“Firmalar belli eğitimlerden geçirdikten sonra uluslararası rekabete açık halde ihracatı destekleyeceğiz. İzmir kalkınma ajansıyla yapılan MOBİNT projesi e-ihracatla ilgili. E-ihracatta demonte edilen ürünlerin ihracatı çok daha önemli. Firmalar açısından önemsiyorum. 2020 ihracat hedefimiz bu senede asgari yüzde 10 artış hedefliyoruz sektörlerdeki bu heyecan ülkedeki ekonomik sıkıntılarında verdiği şeyle yükselecektir. Cari açığa katkısı olması açısından İstanbul çok önemli rol oynayacaktır.”

160 milyon dolardan 3 milyar 481 milyon dolara çıktı

Mobilya, Kağıt ve Orman Ürünleri Sektör Kurulu Başkanı Ahmet Güleç, 180 ülkeye Türk mobilyasının satıldığını, 2000 yılından bu yana sektörün gelişme kaydettiğini açıkladı.

“2000 yılında 160 milyon dolar mobilya satıyorduk karşılığında 280 milyon dolar mobilya ithalatımız var. Bugün 3 milyar 481 milyon dolara ulaştı. Karşılığında 500-600 milyon dolar ithalatımız var. Geçen sene Ocak-Şubat’ta 500 milyon dolar ihracatımız vardı. Bu sene Ocak-Şubat ayı 581 milyon dolar ihracatı yakaladık. Yüzde 16,5 civarında fazlalığımız var. Mobilya, kağıt ve orman ürünlerinde toplamda 5,5 milyar dolar ihracatımız var. Ocak-Şubat satışımız geçen sene 800 milyon dolardı, bu sene 900 milyon dolar.”

İzmirli mobilyacılar katma değerli ürün satıyor

Çin dışarıda bırakıldığında dünyada mobilya üretiminin yüzde 51’ini gelişmiş ülkelerin ürettiğini anlatan Güleç şunları söyledi:

“ABD, İtalya, Almanya ve İsviçre mobilya üretiyor. Hiçbir zaman bırakmıyorlar. Mobilyanın bir geleceği var, istihdam dostu bir sektör. Şuan yüzde 20’lerden fazla genç işsizlik sorunu yüzünden insanların kaygıları var. Mobilya sektörüne iç mimar, mekanikçi, muhasebeci, dış ticaret işi yapan arkadaş, finansçı da lazım. Türkiye bir mobilya ülkesi. Mobilya sadece bugün İstanbul İzmir, İnegöl ve Kayseri’de üretilmiyor, 61 vilayette üretiliyor. İzmir mobilya üretilebilir bir şehir, mobilya tasarlayabilen bir şehir. İhracat fiyatları Türkiye ortalamasının üstünde. Buda demek ki İzmirli mobilyacılar tasarlıyor, katma değerli satıyor.”

Zirveye doğru

Güleç, ihracatçı birlikleri, dernekler ve firmaların ortak etkinliklere destek vermesi gerektiğini, “Bir arada olmanın gücünden istifade etmemiz lazım.” diyerek altını çizdi.

“İzmir’de üniversitelerde endüstriyel tasarım öğrencileri hocaları bir şeyler yapmak istiyorlar. İzmir’den mobilyacı, iş adamı olarak üniversitelere girmemiz lazım istifada etmemiz lazım. Dünya mobilya ihracat sıralamamız 12. sıraya yükseldi. Çok kısa bir sürede 10 milyar dolar ihracatla ilk beşe gireceğiz. Coronavirüs meselesinde başarı yakalarsak birliklerimizle iş modeli geliştireceğiz daha hızlı hikayelendireceğimiz fuarlar organizatörlerimizle iş birliği yaparak yeni iş modelleri yapacağız.”

Toplantıya Ege Demir ve Demirdışı Metaller İhracatçıları Birliği Başkanı Yalçın Ertan, Ege Hububat, Bakliyat, Yağlı Tohumlar ve Mamulleri İhracatçıları Birliği Başkanı Mustafa Terci, Ege Yaş Meyve Sebze İhracaçıları Birliği Başkanı Hayrettin Uçak katıldı.

En iyi stant yarışması

Aynı zamanda Ege Mobilya Kağıt ve Orman Ürünleri İhracatçıları Birliği Modeko Fuarı kapsamında en iyi stant tasarım yarışması düzenledi. Fuara katılan 317 firma içinden Nest, Eralp, Baymod, Baymod, Lucente, Ofismod, İmaj firmaları ödül aldı.

“Sabit Kanca: Son Soru” Filmi Vizyonda!

Sabit Kanca serisinin üçüncü filmi olan “Sabit Kanca: Son Soru”, kendine 223 salonda vizyon şansı buldu.

Yapımcılığını Onur Erkan’ın üstlendiği, oyuncu kadrosunda İsmail Baki Tuncer, Fırat Sobutay, Zerrin Sümer, Metin Yıldız, Barbaros Dikmen, Murat Özsoy ve Volkan Kantoğlu’nun yer aldığı “Sabit Kanca: Son Soru” filmi vizyona 223 salonda girdi. Film, ülkemizin birçok şehrinin yanı sıra Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nde de sinemaseverlerle buluştu.

Filmin hikayesi İstanbul’da Sabit Kanca’nın annesi ile oturduğu mahallede geçiyor. Katıldığı yarışmalardaki hazır cevapları ile bir anda fenomen olan Kanca, bu defa yaşadığı hafıza kaybı sonrası hayatını değiştirmeye karar vermiş ve artık yarışmamaya yemin etmiştir. Sebep olduğunu düşündüğü bir trafik kazasında tekerlekli sandalyeye mahkûm olan Zeki’yi iyileştirebilmek en önemli amacı haline gelmiştir. Fakat geçmişi onun peşini bırakmaz. Her şeyi bilen Sabit Kanca bu defa bilmediği bir düşmanla karşı karşıya gelecektir. Kanca, bilgisini sevdiklerinin hayatını kurtarmak için kullanmak zorundadır. Serinin üçüncü filmi “Sabit Kanca: Son Soru” 6 Mart’ta vizyona girdi.

“Sabit Kanca: Son Soru” Filminin Galası Yapıldı

Sabit Kanca serisinin üçüncü filmi olan komedi türündeki “Sabit Kanca: Son Soru”nun galası ÖzdilekPark İstanbul AVM’de gerçekleştirildi.

Yapımcılığını Onur Erkan’ın üstlendiği, yönetmen koltuğunda Nuri Yıldız’ın oturduğu “Sabit Kanca: Son Soru” filminin galası ÖzdilekPark İstanbul AVM’de yapıldı. Filmin gösterimine, filmin yönetmeni Nuri Yıldız, başrol oyuncuları İsmail Baki Tuncer, Fırat Sabutay’ın yanı sıra Burak Hakkı, Yavuz Seçkin Yaşar Alptekin, Hazım Körmükçü, basın mensupları ve çok sayıda davetli katıldı.

Filmin başrol oyuncularından İsmail Baki Tuncer, izlenilebilir bir film yaptıklarını dile getirirken çekimlerin bir kısmının Bosna Hersek’te gerçekleştiğini anlattı. İzleyicinin Sabit Kanca’nın neden bu kadar çok şey bildiğini bu filmde göreceğini belirten Tuncer, filminden oldukça umutulu…

Filmin hikayesi İstanbul’da Sabit Kanca’nın annesi ile oturduğu mahallede geçiyor. Katıldığı yarışmalardaki hazır cevapları ile bir anda fenomen olan Kanca, bu defa yaşadığı hafıza kaybı sonrası hayatını değiştirmeye karar vermiş ve artık yarışmamaya yemin etmiştir. Sebep olduğunu düşündüğü bir trafik kazasında tekerlekli sandalyeye mahkûm olan Zeki’yi iyileştirebilmek en önemli amacı haline gelmiştir. Fakat geçmişi onun peşini bırakmaz. Her şeyi bilen Sabit Kanca bu defa bilmediği bir düşmanla karşı karşıya gelecektir. Kanca, bilgisini sevdiklerinin hayatını kurtarmak için kullanmak zorundadır.

Serinin üçüncü filmi “Sabit Kanca: Son Soru” 6 Mart’ta sinemalarda.

250 BİN TL DEĞERİNDEKİ PORSELEN MUTFAKLA UNICERA’DA ŞOV YAPACAK
60 yıllık Aslandağ Grubu deneyimini arkasına alan ve “İlham veren mutfaklar” sloganıyla hazır mutfak sektöründe adından sıkça söz ettiren Tresette Mutfak, 10-14 Mart tarihlerinde, CNR Expo’da gerçekleşecek Uluslararası Seramik, Banyo, Mutfak (UNICERA) Fuarı’nda tezgahından mutfak kapaklarına kadar her şeyin porselenden olduğu 250 bin TL değerindeki yeni mutfak modelini tanıtacak. Fuarın ilk gününde ünlü şef Yağız İzgül de enfes yemekleriyle Tresette Mutfak’ta şov yapmaya hazırlanıyor.

Seramik, banyo, mutfak alanında dünyanın en büyük 2., Türkiye’nin ise en büyük fuarı olma özelliğini taşıyan UNICERA, 10 Mart Salı günü CNR Expo Yeşilköy’de kapılarını açmaya hazırlanıyor. 14 Mart Cumartesi gününe kadar sürecek olan 60 milyar dolarlık dünya seramik pazarının buluşma noktası fuar, Hindistan, İspanya, İtalya gibi 130 ülkeden 100 binin üzerinde ziyaretçiyi ağırlayacak. 1200’ün üzerinde uluslararası markanın ürünlerini sergileyeceği fuar, 2021 trendlerini gözler önüne sererken Kitchen Turkey özel bölümünde de elektronik malzemelerden evyelere, havalandırma sistemlerinden yıkama pişirme ünitelerine kadar A’dan Z’ye tüm mutfak ürünleri yer alacak. 8 milyar dolarlık mutfak mobilyaları pazarının en büyük oyuncularından biri olan Aslandağ Grubu da Tresette Mutfak ile fuarda şov yapmaya hazırlanıyor. Tresette Mutfak markasıyla Retro, Giza, Floria, System10 ve System38 olmak üzere 5 konseptini fuara taşıyacak ve Artella Ahşap Kapı ile konsepti destekleyecek olan Aslandağ Grubu, fuarın en iddialı ürünlerine evsahipliği yapacak. Konuyla ilgili açıklama yapan Aslandağ Grubu Yönetim Kurulu Başkanı Cemal Aslandağ: “Aslandağ Grubu olarak Artella Ahşap Kapı Sistemleri ile sektöre adımızı altın harflerle yazdırdık. 3 sene önce sektörde lüks hazır mutfak pazarındaki boşluğu doldurduğumuz Tresette Mutfak ile büyük ses getirdik. Amacımız hep inovatif ürünler geliştirmekti. Bunun için Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı’ndan onaylı ‘Tasarım Merkezi’mizi hayata geçirdik. Bu merkezimizde hayata geçirdiğimiz mutfak tezgahından kapaklarına kadar her şeyin porselenden oluştuğu porselen mutfağın da 3 sene önce görücüye çıkardığımız altın mutfak kadar büyük talep göreceğini düşünüyoruz. Otomatik açılır kapanır kapakları, 70 kilograma kadar ağırlık taşıyan rafları ve kolay temizleme gibi birçok özelliği bulunan porselen mutfak için ana ihracat hedefimiz ise ABD. 2019 yılında açılım gösterdiğimiz hem kapı hem de mutfak kısmında ihracat gerçekleştirdiğimiz pazarda, 250 bin TL’lik porselen mutfak ile yerimizi sağlamlaştıracağımızı düşünüyoruz. Kilogram başına katma değerin yüksek olduğu porselen mutfak, 44 milyon dolarlık mutfak mobilyaları ihracatında önemli bir rol oynayacaktır.” dedi.

Ünlü şef Yağız İzgül, Tresette Mutfak’ta hünerlerini sergileyecek

204 metrekarelik bir alanda yer alacak Tresette Mutfak, ünlü şef Yağız İzgül’ü de ağırlayacak. Fuarın açıldığı 10 Mart Salı günü en güzel yemeklerini fuar ziyaretçileriyle paylaşacak İzgül, mutfaklarda leziz yemeklerin nasıl piştiğini anlatıp yemeklerini tattıracak. Lezzet şöleni yaşatacak ve göz alıcı mutfak modelleriyle Tresette Mutfak, CNR Expo Yeşilköy Hall 1’deki Kitchen Turkey alanındaki A02 numaralı stantta ziyaretçilerini ağırlayacak.

UİB’İN ŞUBAT AYI İHRACATI AÇIKLANDI…

Türkiye’nin genel sekreterlik bazında en fazla ihracat yapan ikinci birliği olan Uludağ İhracatçı Birlikleri (UİB), Şubat ayında 2,6 milyar dolarlık ihracat gerçekleştirdi.

UİB’in 2020 yılı Şubat ayı ihracat rakamları açıklandı. Şubat ayındaki ihracatı 2,6 milyar dolar seviyelerinde olan UİB’in geriye dönük 12 aylık dönemdeki ihracat tutarı ise 31,8 milyar dolar olarak gerçekleşti.

OİB’in ihracatı Şubat ayında 2,3 milyar dolar

Şubat ayında yüzde 2,3 milyar dolar ihracat gerçekleştiren Uludağ Otomotiv Endüstrisi İhracatçıları Birliği’nin (OİB), geriye dönük 12 aylık performansı ise 27,2 milyar dolar olarak açıklandı.

UTİB ihracatı Şubat’ta 96,8 milyon dolar

Uludağ Tekstil İhracatçıları Birliği (UTİB), Şubat ayında, bir önceki yılın aynı ayına göre yüzde 4,05 artışla 96,8 milyon dolar ihracata imza atmış oldu. UTİB’in geriye dönük 12 aylık dönemdeki ihracatı ise 1,2 milyar dolar olarak gerçekleşti.

UHKİB’in Şubat ihracatı 60,2 milyon dolar

Şubat ayında 60,2 milyon dolar ihracat gerçekleştiren Uludağ Hazırgiyim ve Konfeksiyon İhracatçıları Birliği’nin (UHKİB) ihracatı, geçen yılın aynı ayına göre yüzde 14,2 arttı. UHKİB’in geriye dönük 12 aylık ihracatı ise yüzde 9,3 artışla 700 milyon dolar seviyelerinde gerçekleşmiş oldu.

UMSMİB’ten Şubat’ta 10,7 milyon dolarlık ihracat

Şubat ayında 10,7 milyon dolarlık ihracat yapan Uludağ Meyve Sebze Mamulleri İhracatçıları Birliği (UMSMİB), geriye dönük 12 aylık dönemde ise 155,1 milyon dolar ihracat gerçekleştirmiş oldu.

UYMSİB’den Şubat ayında 5,6 milyon dolarlık ihracat

Şubat ayında yüzde 5,6 milyon dolarlık ihracat gerçekleştiren Uludağ Yaş Meyve Sebze İhracatçıları Birliği’nin (UYMSİB) geriye dönük 12 aylık dönemdeki ihracatı ise 125,8 milyon dolar olarak gerçekleşti.

Öte yandan UİB üzerinden ihracat kaydı yapılan ve ‘diğer’ başlığı altında listelenen sektörlerin Şubat ayı ihracatı ise 174 milyon dolar olarak açıklanırken; geriye dönük 12 aylık ihracatı ise yüzde 8,5 artışla 2,4 milyar dolar seviyelerinde gerçekleşmiş oldu.

Toyota’dan Gerçek SUV, Gerçek Hibrit: “RAV4 Hybrid Passion X-Sport”

 SUV segmentinin öncüsü RAV4 ürün gamına “Toyota RAV4 Hybrid Passion X-Sport” versiyonu da eklendi. Karakteristik tasarımı, üst düzey performansı, kapasitesi ve yüksek güvenlik özellikleriyle 5’nci jenerasyon RAV4’lerin tüm özelliklerini bünyesinde taşıyan RAV4 Hybrid Passion X-Sport, diğer RAV4 versiyonlarında olduğu gibi 222 HP güce sahip yeni 2.5 litre hibrit motor ile donatıldı. Elektrikli dört çeker AWD-i sistem ile en zor şartlarda mükemmel bir performans gösteren RAV4 Hybrid Passion X-Sport tüm Türkiye’deki Toyota Plazalarda 442 bin 750 TL’den başlayan fiyatlarla satışa sunuldu.

İnci beyazı dış renk ve metalik siyah renkli tavan ile sunulacak olan RAV4 Hybrid Passion X-Sport, metalik siyah boyalı arka tampon, yan koruma plastikleri, çamurluklar ve 18 inç alüminyum alaşımlı parlak siyah jantlar ile karakteristik bir görünüme sahip. Gövde rengi kapı kolları, metalik siyah ön tampon ve sis farı çerçevesi ile dış görünüm tamamlarken, RAV4 Hybrid Passion X-Sport’un iç mekanı da siyah spor deri döşeme ile siyah iç tavan ile dikkat çekiyor. İç tasarımda ayrıca; 7 inç dokunmatik multimedya ekranı ve direksiyonun arkasında 7 inç TFT çoklu bilgi ekranı da yer alıyor. Bununla birlikte 8 inç dokunmatik ekran, akıllı giriş özelliği ile birlikte akıllı telefonlar için kablosuz şarj ünitesi de bulunuyor.

4.4 lt/100 km ortalama yakıt tüketimine ve 101 g/km CO2 emisyonuna sahip olarak ön plana çıkan RAV4 Hybrid Passion X-Sport, Toyota’nın yeni geliştirilen akıllı dört çeker sürüş teknolojisini de barındırıyor. Mekanik AWD sistemlerine göre daha hafif ve kompakt olan elektrikli AWD-i sistemi şehir içinde daha iyi yakıt ekonomisi sunarken, yüksek hızda daha sessiz sürüş ve kaygan koşullarda daha iyi çekiş sağlıyor.

İzmir MARBLE Doğaltaş ve Teknolojileri Fuarı ertelendi

Fuarcılıkta İzmir’in yüz akı, her yıl İzmir’e 100 milyon dolar katma değer sağlayan, sektöründe dünyanın üç büyük fuarından biri kabul edilen İzmir MARBLE Doğaltaş ve Teknolojileri Fuarı, Çin’den tüm dünyaya yayılan corona virüs salgını sonrasında T.C. Sağlık Bakanlığı tarafından ileri bir tarihe ertelendi.

İzmir MARBLE Doğaltaş ve Teknolojileri Fuarı, 1-4 Nisan 2020 tarihlerinde 26. kez dünyanın dört bir tarafından ziyaretçilerini ağırlamaya hazırlanıyordu.

4 kurum Sağlık Bakanı Koca’yı ziyaret etti

Ankara’da Sağlık Bakanı Fahrettin Koca ile bir araya gelen İZFAŞ Genel Müdürü Canan Karaosmanoğlu Alıcı, Ege Maden İhracatçıları Birliği Başkanı Mevlüt Kaya, TÜMMER Başkanı İbrahim Alimoğlu ve İstanbul Maden İhracatçıları Birliği Başkanı Aydın Dinçer, Marble Fuarı’nın ertelenme kararı ile görüşmeden ayrıldılar.

Sağlık Bakanlığı’nın corona virüsün boyutlarının her geçen gün arttığı ortamda MARBLE Fuarı’nın düzenlenmesini doğru bulmadığını dile getiren Ege Maden İhracatçıları Birliği Başkanı Mevlüt Kaya, “Hem toplumun, hem sektörün beklediği bir karar ortaya çıktı. MARBLE Fuarı’nın ne zaman düzenleneceği ile ilgili Sağlık Bakanlığı ile istişare halinde İZFAŞ Yönetim Kurulu yeni bir tarih belirleyecek. Erteleme kararını üyelerimize duyurduk. Bu karar sektörün tüm paydaşlarına hayırlı olsun” diye konuştu.

2 Mart 2020 tarihinde İzmir’de Tarihi Havagazı Fabrikası’nda İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer başkanlığında toplanan MARBLE Danışma Kurulu’nda doğal taş sektörünün düşüncesini dile getiren EMİB Başkanı Mevlüt Kaya, doğal taş sektörünün yüzde 70-80’inin erteleme talep ettiğinin altını çizmişti.

Çin’de 16-19 Mart 2020 tarihlerinde düzenlenmesi planlanan Xiamen Doğaltaş ve Teknolojileri Fuarı’da 6-9 Haziran 2020 tarihlerine ertelenmişti.

Türk domatesi Rusya vizesini kaptı

Türk domatesi Rusya vizesini kaptı. Rusya’ya 150 bin ton olan domates ihracat kotası 50 bin ton arttırıldı. Rusya’ya domates ihracatı 7 Mart 2020 tarihinden itibaren kaldığı yerden devam edecek.

Ege İhracatçı Birlikleri’nden yapılan yazılı açıklamaya göre; Rusya’ya domates ihracatında 150 bin tonluk kotanın dolması nedeniyle bir tıkanıklık yaşandığını dile getiren Ege Yaş Meyve Sebze İhracatçıları Birliği Yönetim Kurulu Başkanı Hayrettin Uçak, yaklaşık 1 aydır Rusya’ya domates ihracatının durma noktasına geldiğini, Ticaret Bakanlığı ile Tarım ve Orman Bakanlığı’nın Rusya’ya domates ihracatında kotanın arttırılması çabalarının meyvesini verdiğini kaydetti.

Rusya’ya domates ihracatında kota olmamalı

Türkiye’den Rusya’ya domates ihracatı kotasının 200 bin tona çıkarıldığı ile ilgili resmi yazının ellerine ulaştığını ve bu gelişmeyi üyeleriyle paylaştıklarını anlatan Uçak, “Rusya’ya 2019 yılında 98 bin ton domates ihraç ettik. 50 bin tonluk kota Türk ihracatçısının 3-4 ayda ihraç edeceği bir miktar. Dolayısıyla Rusya’ya ihracatta kotanın tamamen kaldırılmasını istiyoruz. Ticaret Bakanımız Ruhsar Pekcan ve Tarım ve Orman Bakanımız Dr. Bekir Pakdemirli’nin Rus mevkidaşları Rusya’ya domates ihracatında kotanın kaldırılması için yürüttükleri diplomasinin 3-4 ay içinde olumlu sonuçlanacağına inanıyoruz” şeklinde konuştu.

Rusya’nın domates üretiminin kendine yetmediğine işaret eden Uçak, sözlerini şöyle tamamladı; “Rusya, coronavirüs nedeniyle Çin’den de alımlarını durdurdu. Türk domatesine kotanın devamı Rus tüketicisini de mağdur eder. İhracatta sürekliliği sağlamak adına kotanın kaldırılması iki tarafından menfaatine olacak.”

Türkiye, 2019 yılında 535 bin ton domates ihraç ederken, karşılığında 304 milyon 445 bin dolar döviz geliri elde etti. Rusya Federasyonu; 98 bin ton Türk domatesi tercih ederken, karşılığında 86 milyon dolar ödedi. 2019 yılında Rusya’ya domates ihracatı yüzde 181 artış gösterdi.

2020 yılının Ocak – Şubat dönemindeki domates ihracatı 90 bin 643 ton karşılığı 74,5 milyon dolar olurken, Rusya Federasyonu 19 milyon dolarlık Türk domatesi talebiyle birinci sırada yer aldı. 2020 yılında Türkiye’nin gerçekleştirdiği domates ihracatına Ege Yaş Meyve Sebze İhracatçıları Birliği 18,6 milyon dolarlık katkı sağladı.

Toyota’dan Bahara Özel  Avantajlı Servis Kampanyası

Toyota sahipleri baharı avantajlar ile dolu servis kampanyasıyla karşılayacaklar. 11 Nisan tarihine kadar Toyota’da bahar havası estirecek “Toyota İlkbahar Servis Kampanyası’nda” tüm Toyota modellerinde fren balata ve diskleri, silecekler ve debriyaj seti yüzde 25 indirimli olarak sunulacak.

Kampanya dahilinde; 3 yaş ve üzeri Toyota modellerinde kabin hava filtresi, Toyota orijinal motor yağı ve yağ filtresi ile bujilerde yüzde 20 indirim sağlanırken, tüm bakım işçiliklerde de yüzde 30’luk indirim yer alacak.

“Toyota Forever” programına dahil olan tüm Toyota sahiplerinin indirim ve avantajlardan yararlanmak için yapmaları gereken tek şey, otomobillerini kendilerine en yakın Toyota Plazaya götürmek olacak. Toyota Forever tanımlı olmayan kullanıcılar ise plazalarda bu programa kolayca dahil olabilecekler.

Çankaya Belediyesi Spor ve Kültür Kompleksi Aura Design Studio İmzasını Taşıyor…

Ankara, Karapınar Mahallesi’nde inşa edilecek olan Çankaya Belediyesi Spor ve Kültür Kompleksi, AURA Design Studio tarafından tasarlandı. Kapalı yüzme havuzu, spor salonları, kütüphane, muhtarlık ve aile sağlığı merkezi gibi bölgenin sosyal ihtiyaçlarına yönelik birçok fonksiyonu içinde barındıran kompleks, vadi ile yoğun konut dokusu arasında önemli bir kamusal rol üstlenecek.

Mimarlık, şehir planlama ve peyzaj mimarlığı alanlarında farklı tipolojilerinde birçok ödüllü projeye imza atan AURA Design Studio, Çankaya Belediyesi Spor ve Kültür Kompleksi’ni tasarladı. Ankara illi Karapınar Mahallesi’nde rekreasyon çalışmaları devam eden Karapınar Vadisi bitişiğinde, vadiye hakim ve Konya Yolu’ndan da algılanabilir bir şekilde konumlanacak olan proje, kapalı yüzme havuzu, spor salonları yapısı ile kütüphane, atölyeler, çok amaçlı salon, muhtarlık ve aile sağlığı merkezi gibi birçok kamusal fonksiyonu içinde barındırarak vadi ile yoğun konut dokusu arasında önemli bir kamusal kompleks rolü üstlenmeyi amaçlıyor.

Bütünsellik Algısı İle Tasarlanan Yapılar

Kamusal kompleks, biri yüzme havuzu ve spor salonları yapısı ile diğeri sosyal tesis, aile sağlık merkezi ve muhtarlığı barındıran Çankaya Evi olmak üzere dörder katlı iki farklı yapıdan oluşacak. Vadiye inen bu iki yapı arasında karşılıklı farklı kademelerde oturan peyzaj alanı; kütüphanenin, pilates salonunun teraslarının açıldığı, belediyenin yazları aktif olarak düzenlediği açık hava sinemasına uygun bir planlama ile bir kamusal geçiş ve sosyal etkileşim mekanı olarak kurgulanmış. Bu geçiş alanının sonunda ise iki yapıyı birleştiren bir arkad yer alıyor. Her iki yapının alt kot girişlerini birbirine bağlayan bu arkad yardımıyla yapıların farklı cephe dilleri arasında da bir bütünsellik algısı yakalanmak istenmiş.

Dört kattan oluşan ve 5227 m² alanı kapsayan kapalı yüzme havuzu ve spor salonu yapısı eğimli bir araziye oturtulmuş. Tasarımda da bu eğimden faydalanılarak farklı kotlardan yapı girişleri alınmış. Vadiye bakan alt kottan havuz ve soyunma hacimleri ile ilişki sağlanırken, üst kottan ise vadi manzarası ile ilişkilendirilen kafeteryaya direkt erişim sağlanmış.

Eğimli arazideki kot farklılıklarından yararlanılarak iki adet girişin kurgulandığı yapıda, birinci bodrum katta spor salonuna ait fitness, aerobik ve spinning salonları bulunacak. Aerobik salonunun Karapınar Çankaya Evi ve Karapınar Yüzme Havuzu arasında kalan rekreasyon alanına cephe verdiği noktadan da dış mekan ile ilişki kurulmuş. Ayrıca spor yapan üyenin çocuğuna refakat edilecek bir çocuk oyun alanı da yine bu katta çözümlenmiş. Spinning salonu vadi manzarasına hakim şekilde, akustik açıdan uygun malzemeler seçilerek tasarlanırken kat holünde 2. bodrum kattan zemin kata kadar devam eden bir galeriye yer verilmiş.

Farklı Fonksiyonlara Getirilen Farklı Çözümler

Sosyal tesis, aile sağlık merkezi ve muhtarlık yapılarını kapsayan Çankaya Evi ise dört kattan oluşan 1658 metrekarelik bir alana sahip. Vadiye bakan alt kottan ana giriş ve çok amaçlı salon ilişkileri sağlanırken üst kottan ise Çankaya Evi’nden bağımsız olarak aile sağlığı merkezi ve muhtarlık birimlerinin girişleri oluşturulmuş.

Yapının genel tasarımında, orta bölümde bir sirkülasyon hattı ve bu sirkülasyon hattının bir tarafında atölye, çok amaçlı salon, 24 saat açık kütüphane gibi büyük hacimler planlanırken, diğer kolda ise bu hacimleri destekleyen mutfak ve tuvalet gibi servis alanları kurgulanmış.

Çankaya Evi’nin ana bağlantısının kurulduğu ikinci bodrum katta idari ofis, çok amaçlı salon ve ilgili birimler, teknik hacimler ve çok amaçlı salona hizmet eden ıslak hacimler bulunuyor. Yapı girişi boyunca uzanan saçaklı giriş platosu, çok amaçlı salonun önünden devam ederek Çankaya Evi ve yüzme havuzu arasında tasarlanan sosyal etkileşim alanına uzanırken, Çankaya Evi’nden parka doğru uzanan arkad ile bağlantı tanımlı hale getirilmiş ve yerleşke bütünlüğü sağlanmış.

Kütüphane, çocuk kütüphanesi niteliğindeki oyun ve masal odası ve bu mekanların servislerinin yer aldığı birinci bodrum katta, kütüphane önündeki geniş teras ile ara geçiş aksına bağlanılırken yaz aylarında çalışma alanlarının teraslar ve yeşil aks üzerinde genişlemesi amaçlanmış.

Çankaya Evi’nden bağımsız olarak Aile Sağlığı Merkezi, muhtarlık birimleri ve bu birimlerin servis mekanları ise zemin katta planlanmış. Farklı zaman kullanımları ile beraber engelli ve hasta ulaşımı da düşünülerek fonksiyonların birbirini olumlu yönde destekleyeceği şekilde fonksiyon yerleşimi yapılmış. Katın Çankaya Evi kısmında Karapınar Vadisi’ne bakan büyük bir resim atölyesi de oluşturulmuş.

İki yapı arasında düzenlenen parka, sosyal etkileşim alanına ve Karapınar Vadisi’ne bakan atölyeler ve atölyelerin servisleri ise birinci katta konumlandırılmış.

Tasarıma Kazandırılan Ritim

Bu ana tasarım kararını destekleyecek şekilde oluşturulan yapı cephe düzeninde sirkülasyon hattı daha şeffaf giydirme cam sistemler ile kaplanarak iki kütlenin birbirinden kopuk algılanması sağlanmış. Servis mekanlarının bulunduğu kütle koyu antrasit renkli, diğer kütle ise beyaz olarak düşünülmüş.

Çankaya Evi ana girişinin sağlandığı vadi cephesinde çok amaçlı salon ve ana girişin bulunduğu kısım, ışıklıklı yüksek çelik konstrüksiyonlar ile vurgulanmış, bu cephe düzeni de parkta ve yüzme havuzu cephesinde arkadlarla devam ettirilmiş. Pencere önlerinde bulunduğu zemin ile kontrast olarak beyaz kütlede antrasit, antrasit kütlede beyaz renkli genişletilmiş metal güneş kırıcı paneller kullanılarak oluşturulan ritim ile yapıya dinamizm katılmış.

Otomotiv ihracatı şubatta 2,5 milyar dolar oldu

Uludağ Otomotiv Endüstrisi İhracatçıları Birliği (OİB) verilerine göre, Türkiye otomotiv sektörü ihracatı şubatta yüzde 0,9 düşüşle 2,5 milyar dolar oldu. Şubatta ABD’ye binek otomobiller ve eşya taşımaya mahsus motorlu taşıtlardaki artışın etkisiyle yüzde 88, Rusya’ya da yüzde 15 artış kaydedildi.

 Baran Çelik: “Şubat ayında düşüşe rağmen otomotiv, 2,5 milyar dolar ile yüksek ihracat ortalamasını devam ettirdi. Yılın ilk iki ayında da ihracatımız yüzde 1 artışla toplam 4 milyar 923 milyon dolar oldu. Aynı dönemde binek otomobiller ihracatı ortalama yüzde 20 gibi yüksek bir artış gerçekleştirirken, AB Ülkeleri de yüzde 77 pay ile yine en büyük pazarımız olmayı sürdürdü.”

Türkiye ihracatında 14 yıldır üst üste lider sektör olan otomotiv endüstrisi, yılın ikinci ayındaki ihracatta yüzde 0,9 oranında düşüş yaşadı. Uludağ Otomotiv Endüstrisi İhracatçıları Birliği (OİB) verilerine göre, otomotiv ihracatı Şubatta 2,5 milyar dolar olurken, endüstrinin Türkiye ihracatından aldığı pay yüzde 17,2 oldu. Şubat ayı ihracatında binek otomobillerde çift haneli artış yaşanırken, diğer ana ürün gruplarında düşüş görüldü. Ana pazar olan AB Ülkelerine ihracatta da yüzde 4 düşüş oldu. Şubatta ABD’ye binek otomobiller ve eşya taşımaya mahsus motorlu taşıtlardaki artışın etkisiyle yüzde 88, Rusya’ya da yüzde 15 artış oldu.

OİB Yönetim Kurulu Başkanı Baran Çelik, şubat ayında düşüş yaşanmasına rağmen endüstrinin 2,5 milyar dolar ile yüksek ihracat ortalamasını devam ettirdiğini kaydetti. Yılın ilk iki ayını değerlendiren Baran Çelik “Ocak-şubat ayında otomotiv ihracatı yüzde 1 artışla 4 milyar 923 milyon dolar oldu. Binek otomobiller ihracatımız ortalama yüzde 20 gibi yüksek bir artış gerçekleştirdi. Aynı dönemde AB Ülkeleri de yüzde 77 pay ile yine en büyük pazarımız olmayı sürdürdü” dedi.

Binek otomobil ihracatı yüzde 14 arttı

Şubatta ürün grupları bazında binek otomobil ihracatı yüzde 14 artışla 1 milyar 84 milyon dolar oldu. Geçen ay en büyük ürün grubu olan binek otomobilleri, tedarik endüstrisi izledi. Tedarik endüstrisi şubat ayı ihracatı yüzde 5 azalışla 847 milyon dolar oldu. Eşya Taşımaya Mahsus Motorlu Taşıtlar ihracatı yüzde 11 azalarak 362 milyon dolar olurken, Otobüs-Minibüs-Midibüs ihracatı da yüzde 1 azalarak 147 milyon dolar oldu.

Tedarik endüstrisinde en büyük pazar olan Almanya’ya ihracatta yüzde 10 oranında azalma görülürken, Fransa’ya yüzde 21, Birleşik Krallık’a yüzde 16 düşüş oldu. Romanya’ya ise yüzde 28, İspanya’ya yüzde 19, Rusya’ya yüzde 26, Slovenya’ya yüzde 65 artış kaydedildi. Binek otomobillerde önemli pazarlardan Fransa’ya yüzde 31, İtalya’ya yüzde 16, Birleşik Krallık’a yüzde 21, Almanya’ya yüzde 78, Belçika’ya yüzde 39 ihracat artışı görülürken, İspanya’ya yüzde 12, İsrail’e yüzde 16 düşüş yaşandı. Eşya Taşımaya Mahsus Motorlu Taşıtlarda ise İtalya’ya yüzde 18, Almanya’ya yüzde 27 ihracat artışı, Birleşik Krallık’a yüzde 55, Belçika’ya yüzde 27, Slovenya’ya yüzde 17, Hollanda’ya yüzde 62 ihracat düşüşü oldu. Otobüs Minibüs Midibüs ürün grubunda ise en fazla ihracat yapılan ülke olan Fransa’ya yüzde 61, Polonya’ya yüzde 52 ihracat artışı görülürken, önemli pazarlardan Almanya’ya yüzde 13, Romanya’ya yüzde 96 ihracat düşüşü görüldü.

 Almanya’ya ihracat 340 milyon dolar

Endüstrisinin en büyük pazarı olan Almanya’ya Şubatta 340 milyon dolar ihracat yapılırken, Fransa’ya ihracat yüzde 7 artışla 283 milyon dolar, İtalya’ya yüzde 8,5 artışla 239 milyon dolar oldu. Önemli pazarlardan Birleşik Krallık’a yüzde 17, Slovenya’ya yüzde 15, Romanya’ya yüzde 18 ihracat düşüşü, ABD’ye yüzde 88, Rusya’ya yüzde 15, Mısır’a yüzde 124 ihracat artışı yaşandı.

Birleşik Krallık’a olan ihracatta eşya taşımaya mahsus motorlu taşıtlardaki yüzde 55 düşüş, ABD’ye ihracatta ise binek otomobiller ve eşya taşımaya mahsus motorlu taşıtlarındaki artış etkili oldu.

AB’ye ihracat yüzde 4 düştü

Geçen ay ülke grubu bazında en büyük pazar olan Avrupa Birliği Ülkeleri’ne yüzde 4 düşüşle 1 milyar 901 milyon dolar ihracat yapıldı. AB Ülkelerinin endüstri ihracatından aldığı pay yüzde 75,4 oldu. Aynı dönemde Kuzey Amerika Serbest Ticaret Bölgesine yüzde 77, Diğer Avrupa Ülkelerine yüzde 26 ihracat artışı yaşandı.

TÜSİAD Dubai’de Körfez Ülkeleri Network’ü açılış etkinliği gerçekleştirdi

Yönetim Kurulu Başkanı Simone Kaslowski başkanlığındaki TÜSİAD heyeti 1-2 Mart tarihlerinde Dubai’yi ziyaret ederek, Dubai Ticaret ve Sanayi Odası Başkanı Majid Saif Al Ghurair ve beraberindeki heyet, Emirates NBD Başkan Yardımcısı Hesham Al Qassim, Uluslararası Finans Kurumu (IFC) MENA Bölge Başkanı Sufyan Al Issa, DP World Başkanı Sultan Bin Sulayem ile görüşmeler gerçekleştirdi ve Jebel Ali Serbest Bölgesi (JAFZA) ile Khalifa Sanayi Bölgesi’ni ziyaret etti. Heyet T.C. Abu Dabi Büyükelçisi Can Dizdar ve T.C. Dubai Başkonsolosu Mustafa İlker Kılıç ile görüştü, Başkonsolosluk rezidansında heyet onuruna bir davet verildi.

Ziyarette Dubai merkezli Körfez Network’ün açılışı vesilesiyle “Türkiye ile Körfez Ülkeleri Arasında Ekonomik İşbirliği Fırsatları” başlıklı bir panel ve bölge iş dünyası ile tanışma kokteyli düzenlendi. Açılış etkinliğine bölge iş dünyasının önemli temsilcileri, Dubai’de yerleşik Türk iş insanları ile profesyonellerin yanı sıra Dubai Ticaret ve Sanayi Odası Başkanı Majid Saif Al Ghurair katıldı. Al Ghurair panel öncesi katılımcılara hitaben yaptığı konuşmada iş dünyaları arasında işbirlikleri ve diyaloğun önemini vurgulayarak, Dubai Ticaret ve Sanayi Odası olarak TÜSİAD ile işbirliklerinin bundan sonra artarak devam etmesini planladıklarını belirtti.

Etkinlikte gerçekleştirdiği açılış konuşmasında Simone Kaslowski, “Körfez bölgesinin ticaret ve yatırım ilişkilerimizdeki ağırlığının artmasıyla birlikte, 3 yıl önce TÜSİAD bünyesinde bir Körfez İşbirliği Konseyi Ülkeleri Ağı kurduk. Daha sonra, Körfez ülkelerindeki varlığımızı güçlendirmek ve Türk iş dünyasıyla bölge arasında sağlam bir bağ oluşturabilmek için Dubai merkezli bir Körfez Network kurma kararı aldık. Orta Doğu, Körfez ve Afrika’yı içeren bölgenin iş dünyası merkezi olması, mükemmel altyapısı ve üst düzey yatırım ortamı ile Dubai’nin, yeni kurulan Körfez Network için en uygun merkez olduğunu düşünüyoruz.” dedi.

3 yıldır TÜSİAD bünyesindeki Körfez Ağı’nın Başkanlığını yürüten Bilgün Gürkan, Körfez ülkelerinin Türkiye’nin toplam ticaretindeki payının son 10 yılda %2,9’dan %4,3’e yükseldiğini, geçtiğimiz yıl bölgeden Türkiye’ye gelen yatırımın toplam doğrudan yabancı yatırımın %12’sine tekabül ettiğini ve bu verilerin sevindirici olduğunu, fakat ticaret ve yatırım ilişkilerimizin daha da gelişme potansiyeli olduğunu belirtti.

Açılış etkinliği gerçekleştirilen Dubai merkezli Körfez Network’ün Koordinatörü Arda Cenk Tokbaş ise, Dubai’de bulunduğu 20 yılı aşkın sürede ilişkilerin güçlendirilmesinin ve olumlu tecrübelerin paylaşılmasının hayati olduğunu tecrübe ettiğini söyledi, Körfez Network ile Türk girişimcileri, iş insanlarını ve profesyonelleri bir araya getirerek bölgedeki iş dünyasına güçlü ve güvenilebilir bir ortak sunulacağını ve özel sektörler arasında işbirliğinin geliştirileceğini vurguladı.

Dubai merkezli Körfez Network’ü ile Washington, Brüksel, Londra, Berlin, Paris, Pekin, Şangay, Silikon Vadisi gibi dünyanın önde gelen iş merkezlerinde güçlü üye ve iletişim ağları mevcut olan TÜSİAD’ın çok önemli bir iş merkezi olan Körfez Bölgesi’ndeki mevcudiyeti ve etkinliğini arttırması ve bölge iş dünyasına Türkiye’yi, Türkiye’deki yatırım ortamını tanıtması hedefleniyor.

Ayakkabı ihracatı deri sektörünü ihracat rekortmeni yaptı

Egeli ayakkabı ihracatçıları, 2020 yılına çok başarılı bir giriş yaptı. Ege Deri ve Deri Mamulleri İhracatçıları Birliği 2020 yılının Ocak – Şubat döneminde ayakkabı ihracatında yüzde 33’lük artış hızı yakaladı ve 21 milyon 63 bin dolarlık ihracatı hanesine yazdırdı.

Ege Deri ve Deri Mamulleri İhracatçıları Birliği (EDDMİB) 2020 yılının Ocak – Şubat döneminde toplam ihracatını ise; yüzde 24’lük artışla 25,6 milyon dolardan 31,8 milyon dolara taşıdı. EDDMİB yüzde 24’lük ihracat artış hızıyla Ege İhracatçı Birlikleri bünyesindeki 12 ihracatçı birliği arasında ihracat artış rekortmeni oldu.

İtalya ve Rusya’da ektiği tohumların meyvelerini topluyor

Türkiye’nin deri ve deri mamulleri ihraç ettiği ülkeler arasında ilk üçte yer alan İtalya’da düzenlenen Garda Fuarı’na, Rusya’da ise Euroshoes Fuarı’na Türkiye Milli Katılım Organizasyonu yapan Ege Deri ve Deri Mamulleri İhracatçıları Birliği bu fuarlarda yaptığı tanıtımların semeresini görüyor.

Deri ve deri mamulleri sektörünün 2019 yılında iç piyasada yaşanan daralma sonrasında ihracata daha fazla mesai harcadığını dile getiren Ege Deri ve Deri Mamulleri İhracatçıları Birliği Başkanı Erkan Zandar, deri sektöründeki firmaların çabalarının meyvelerini toplamaya başladığını kaydetti.

Ege Bölgesi’nden deri ve deri mamulleri ihracatının 2020 yılının Ocak – Şubat döneminde yüzde 24’lük artışla 31 milyon 814 bin dolara ulaştığı bilgisini veren Zandar, “Son yaşanan ekonomik kriz sonrasında ihracatı en fazla artan ayakkabı sektörümüz oldu. Ayakkabı ihracatımız yüzde 33’lük artışla 15,8 milyon dolardan, 21,1 milyon dolara yükseldi. Deri sektöründe her 3 dolarlık döviz getirisinin 2 dolarını ayakkabı ihracatı sayesinde elde ettik. Deri postlar ihracatımız 4,5 milyon dolar, saraciye sektörümüzün dış satımı 3,2 milyon dolar olurken, deri konfeksiyon ürünleri ihracatımız 3,1 milyon dolar olarak gerçekleşti” şeklinde konuştu.

Egeli dericiler 78 ülkeye ihracat yaptı

Egeli deri ihracatçıları, 2020 yılının Ocak – Şubat aylarında 78 ülkeye ihracat yapmayı başarırken, Almanya 5,3 milyon dolarlık ihracatla zirvede yer aldı. Rusya Federasyonu 2,4 milyon dolarlık Türk deri ve mamulleri tercih ederken, İtalya bu ülkeleri 2 milyon dolarlık tutarla takip etti.

BIO Startup Program’a Türkiye’nin her bölgesinden yoğun ilgi
Araştırmacı İlaç Firmaları Derneği (AIFD) tarafından desteklenen ve yürütücülüğünü ReDis Innovation’ın üstlendiği BIO Startup Program’ın beşincisi için başvuru süreci tamamlandı. Biyoteknoloji alanındaki girişimcilerin büyümesine katkı sağlamayı amaçlayan programa bu yıl Lefkoşa’dan da iki biyogirişimci olmak üzere Van’dan Kayseri’ye, Şanlıurfa’dan Aydın’a kadar 12 farklı şehirden 56 başvuru yapıldı. Yapılan değerlendirme sonucunda 14 biyogirişimci BIO Startup Program’a katılmaya hak kazandı.
Türkiye’nin ilk ve tek biyoteknoloji temalı hızlandırıcı programı BIO Startup’ta başvuru süreci tamamlandı. Programa başvuran 56 biyogirişimcinin değerlendirilmesi sonucunda 14’ü programa kabul edildiler.  Öncelikle online eğitim programını tamamlayacak olan biyogirişimciler, uzman eğitmenler ve sektörün önde gelen profesyonellerinden mentorluk alacakları ve workshoplara katılacakları üç günlük Biyogirişimcilik Kampına dahil olacaklar.
BIO Startup Program dahilinde gerçekleşecek ilk biyogirişimcilik kampının ardından 24 Mart 2020 Salı günü, Boğaziçi Üniversitesi Yaşam Bilimleri ve Teknolojileri Merkezi işbirliğiyle, Boğaziçi Üniversitesi Güney Kampüsteki Demir Demirgil Salonu’nda BIO Startup Demo Day gerçekleşecek. Demo Day’de yapılacak sunumların değerlendirilmesi sonucunda belirlenecek üç biyogirişimci ise dünyanın en büyük biyoteknoloji organizasyonu BIO Convention’a katılmak için San Diego’ya gitmeden önce hazırlık kampına girecek. Biyogirişimciler, küresel aktörlerle verimli temaslarda bulunmak için regülasyon, patent, iletişim gibi alanlarda yol haritaları üzerine çalışma ve birebir mentorluk seanslarına katılma şansına sahip olacaklar. Bunun yanı sıra BIO Convention öncesinde BIO Partnering hazırlıkları gerçekleştirilecek.
Yoğun eğitim programının ardından biyogirişimciler, 7-11 Haziran tarihlerinde San Diego’da düzenlenecek dünyanın en büyük biyoteknoloji organizasyonu BIO Convention’a katılma şansına sahip olacaklar. BIO Convention’ın dünyanın dört bir tarafından gelen startuplara özel programı BIO Entrepreneurship Boot Camp ile ABD programına başlayacak biyogirişimcilerimiz BIO Convention süresi boyunca San Diego’da yatırımcılar, küresel şirketler, inkübasyon merkezleri gibi uluslararası ekosistemin farklı aktörleri ile bir araya gelecekler. 70 ülkeden yaklaşık 8 bin şirket ve 20 bin kişinin katılması beklenen BIO Convention, biyoteknolojide bilimsel ve teknolojik gelişmeleri izlemek, küresel biyoteknoloji ekosisteminin farklı aktörleri ile temas etmek, işbirliklerine yönelik birebir görüşmeler yapmak için önemli bir fırsat sunuyor.
BIO Startup Program’a farklı şehirlerden yapılan başvuruların çok sevindirici olduğunu dile getiren AIFD Yatırım Politikaları ve Kurumsal İletişim Direktörü Cengiz Aydın şu açıklamayı yaptı: “AIFD ve ReDis Innovation işbirliğinde geçtiğimiz sene dördüncüsü gerçekleştirilen Türkiye’nin ilk ve tek biyoteknoloji temalı hızlandırıcı programı BIO Startup inisiyatifiyle biyoteknoloji konusunda Türkiye gündeminin küresel gündeme yakınsamasına aracılık etmek ve bu programın erken sonuçlarını görmek bizim açımızdan umut vericiydi. Geçtiğimiz sene programa 65 başvuru aldık. Program sonunda seçilen beş finalistimizin dünyanın en büyük biyoteknoloji organizasyonu olan ve her yıl Amerika’nın farklı bir kentinde organize edilen BIO Convention katılımını sağladık. Seçilen beş girişimin BIO Convention’a çok daha iyi hazırlanmış bir şekilde giderek, yeni deneyimler kazanmalarına, küresel ağlara dahil olmalarına ve yeni fırsatlar yakalamalarına yardımcı olduk.
Dünyada ilaç Ar-Ge sürecinin temel araştırma kısmının giderek daha çok startuplar üzerinden gerçekleştiği bu dönemde, bu program ile Türkiye’de faaliyet gösteren biyoteknoloji ve yaşam bilimleri alanındaki girişimcilerin küresel ağlara erişimini sağlamak ve küresel oyuncularla etkileşiminde hızlandırıcı, kolaylaştırıcı bir rol oynamaktan mutluluk duyuyoruz. İçinde bulunduğumuz 2020 yılında beşincisi gerçekleşecek BIO Startup Program’a katılacak girişimcilerimizle yine Türkiye’de yaşam bilimleri ve sağlık biyoteknolojisi alanlarına katkı sağlamayı sürdürmeyi hedefliyoruz.”
Aydın, “Geçtiğimiz senenin sonuçları ile karşılaştırdığımızda bu yıl daha fazla sayıda, ekip yapısını oluşturmuş startupın katılımcı olduğunu görüyoruz. Başvuruların büyük çoğunluğunun 2-3 kişilik veya 4-5 kişilik ekiplerden oluşması dikkat çekici, bunun yanı sıra 13 ve 14 kişilik takımlardan oluşan startupların katılımını görmek memnuniyet verici” diye ekledi.
BIO Startup Program’a kabul edilen 14 finalist biyogirişimci ve faaliyet alanları şöyle sıralanıyor:
Virasoft: Klinik tanılar ve teşhisler için dijital patoloji yazılımı geliştiriyor.
LumiLabs: Moleküler modelleme, sentezleme ve analiz ile yeni nesil hemostatik tıbbi cihaz geliştiriyor.
GlaucoT: İlaçsız ve invasif olmayan tekniklerle nöroprotektif glokom tedavisi geliştiriyor.
Mikronos: Mikroakışkan tabanlı global pıhtılaşma kaşkadı analiz cihazı geliştirerek, ağır kanamalarda hızlı ve doğru tanı sağlıyor.
Biogenuslab: Biyoteknolojik ilaç geliştirme çalışmalarında kullanılan platformlar geliştiriyor.
Meinox: Tıbbi ve veteriner uygulamalarında kişiselleştirilmiş tedaviler üzerine çalışıyor. Protein inhibitörleri geliştiriyor ve hastalıkların moleküler mekanizmalarını modüle etmek üzere çalışmalar yürütüyor.
Araltek Medical Device Designing: Tıbbi müdahaleler sırasında kalp destekleme sistemi olarak kullanılabilecek kalp pompası geliştiriyor. Aynı zamanda sentrifugal kam pompasının kullanıldığı uzun süreli dolaşım destek sistemi ve yazılımı geliştiriyor.
PortMera: İnvasif olmayan yöntemlerle moleküler kimyasal analiz yöntemleri geliştiriyor. Akıllı kimyasal sensörler yardımıyla sahte ve standart altı ilaçların doğruluk testlerini sağlıyor.
Pacem Medikal Teknoloji: Plazma teknolojisi ile diş ve diş eti hastalıklarına yönelik antimikrobiyal tedavi ve yazılım sistemleri sağlıyor.
GlakoLens: Glokom hastalığına yönelik akıllı kontak lens, giyilebilir okuma, kayıt ve takip sistemleriyle tedavi sağlıyor.
Funktor: Geliştirdiği medikal bilgi işleyen, yenilikçi arama motoru ile literatür araştırmalarına interaktif bir yöntem kazandırıyor.
Oruba Medikal Teknoloji: Çeşitli sağlık testleri ve takibi sağlamak adına idrar miktarı ve hız ölçümü yapan ve otomatik, steril ve operatör ihtiyacı olmaksızın çalışan üroflowmetre geliştiriyor.
IsTech Grup: Cerrahi operasyon sırasındaki komplikasyon ve yanlış müdahale hatalarını gidermek için tıp eğitiminde kullanılabilecek sanal gerçeklik tabanlı (VR) simülasyon sistemi geliştiriyor.

Mimariyi duymak, müziği görmek için yapılan seyahat son buldu Yüzyıllar boyunca müzik mimariyi nasıl etkiledi?

 Arkitera Mimarlık Merkezi tarafından ilk kez 2010 senedinde verilen ve Türkiye’nin mimarlık alanındaki ilk seyahat bursu olma özelliğini taşıyan Arkitera Seyahat Bursu 2017’den itibaren Geberit sponsorluğunda düzenleniyor. Seyahat Bursu’nu 2019 yılında kazanan isim olan  Alihan Sağlam, “Come prima / Önceki Gibi” başlıklı rotasını tamamladı. Yüzyıllar boyunca dünya üzerinde var olan müziğin, mimariyi etkileme biçimlerini dört ülkede inceleyen Sağlam, “Araştırmalarım sonucu fark ettiğim en önemli konu; dönem anlayışları. Mimariye bir anlayış yansımadan önce bunları öncelikli olarak müzikte görmeye başlıyorsunuz” dedi.

2017’ yılından itibaren  Geberit sponsorluğunda  düzenlenen ve Türkiye’nin mimarlık alanındaki ilk seyahat bursu olan Arkitera Seyahat Bursu,  genç mimarlık öğrencilerini desteklemeye devam ediyor. Geberit’in eğitime verdiğin önemi de gözler önüne seren burs, geleceğin mimarlarının gelişiminde önemli bir rol üstleniyor.  Bu senenin bursiyeri Alihan Sağlam ise  “Come prima / Önceki Gibi” başlıklı rotasını geçtiğimiz günlerde tamamladı.

Sağlam: Dönem anlayışları çok değişken

“Mimarlık ve inovasyon” temasını “Come prima / Önceki Gibi” başlıklı rotasıyla müzik ile mimarlık arasındaki ilişki üzerinden irdeleyen Sağlam, dört ülkede dört farklı yapıyı inceledi. Mimarlık okumaya başladığından beri, müzik ile mimarlık arasındaki ilişkinin neler olabileceğini ve nasıl ilişki kurabileceği hakkında çalıştığını söyleyen Sağlam, “Araştırmalarım sonucu fark ettiğim ve bana göre en önemli konu; dönem anlayışları. Mimariye bir anlayış yansımadan önce bunları öncelikli olarak müzikte görmeye başlıyorsunuz. Aslında 17.yy sonrasında müziğe verilen önem artıyor. Öncesinde düşünceleri ve duyguları anlatmak için edebiyat, resim gibi sanat dalları daha yoğun kullanılırken sonrasında müziğin de güçlü yönleri keşfediliyor” dedi.

  “Müzik, insan ile eş zamanlı yaşayan ve değişen bir kavram olarak yorumlanabilir

Okuduğu dönemden bugüne müzik ile mimarlık arasında nasıl ilişki kurulabileceğini, nerede belirginleşip, nerede birbirine dokundukları üzerine çalıştığını aktaran Alihan Sağlam,Müzik ile mimarlık, arasındaki ilişkinin araştırmalarım sonucu fazlasıyla benzeştiğini gördüm.  Bu iki alanın birbirinde ayrı hareket edemeyeceği gibi, bu pratikler iyice araştırıldığında inovasyona öncülük edilebilecek potansiyele sahip olduğunu düşünüyorum. ”

 “Çektiğim fotoğraflar üzerinden tekrar eskiz denemeleri yaptığımda bile yeni formlar buluyorum”

Seyahat sonrası “Come prima / Önceki Gibi” projesini destekleyen ana unsurların müzikler, eskizler, görseller ve yazılımlar olduğunun altını çizen Sağlam, “Çektiğim fotoğraflar üzerinden tekrar eskiz denemeleri yaptığımda bile yeni formlar buluyorum. Bu formların araştırmalarını yaptıktan sonra anlayışlarını, anlayışlardan sonra ise müziğe ve mimariye nasıl yansıdığını daha iyi keşfediyorum. Seyahat ile birlikte gördüğüm yapıları detaylı bir şekilde incelemek projeyi daha da güçlendiriyor.”

Müzik ve fotoğraf bir arada…

Sunumunda öncelikli olarak gezi sırasındaki deneyimlerinde hissettiği duygu ve düşünceleri pekiştirmesi için müzik ile eş zamanlı bir çalışma gerçekleştirmek istediğini söyleyen Alihan Sağlam, seyahat sırasında çizdiği eskiz ve fotoğrafların bunu tamamlayarak iyi bir şekilde anlatacağını söyledi. Sağlam, bugüne kadar gerçekleştirdiği araştırmalarının ve deneyimleri de görsel kimliğe dönüştürdüğünü, böylelikle dinleyiciler ile birlikte çalışmasının işitselliğini fark etmeye çalışacaklarının altını çizdi.

İTÜ logolu ürünler Morhipo.com’da satışta
Türkiye’nin ilk teknik üniversitesi İstanbul Teknik Üniversitesi’nin (İTÜ) 1773İTÜ mağazasında satışa sunduğu ürünler bundan böyle modanın e-ticaretteki adresi Morhipo.com’da İTÜ logosunu üzerinde taşımak isteyenlerle buluşuyor. Satılan tüm ürünlerin geliri ise İTÜ’lü öğrenciler için bursa dönüşüyor.
Yeni sezon ürünleri ve çok avantajlı kampanyalarıyla moda dünyasına yön veren Morhipo.com, 1773İTÜ markasıyla işbirliğine imza attı. Bugüne kadar İTÜ Ayazağa Kampüsünde yer alan mağazada satılan koleksiyonlar artık Morhipo.com’dan Türkiye’deki tüm İTÜ mezunlarına ve İTÜ logosunu üzerinde taşımak isteyenlere ulaşıyor.
Giyim, çanta, takı, kırtasiye, aksesuar, kitap ve ev-yaşam kategorilerinde Morhipo.com’da satışa sunulan 80’e yakın ürünün geliri ise İTÜ’nün burs fonuna aktarılıyor.
İTÜ Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Tayfun Kındap işbirliğiyle ilgili şunları söyledi: “Adını İstanbul Teknik Üniversitesi’nin kuruluş tarihinden alan 1773İTÜ markası, 2012 yılından bu yana üniversitemiz için logolu ürünler üreten ve gelirini başarılı öğrencilerimize burs olarak aktaran örnek bir yapıdır. Diğer üniversite logolu ürün mağazalarından farklı olarak özel tasarımlar, trend takibi ve özel koleksiyonlar hazırlanması, alanında uzman İTÜ’lüler tarafından yapıldığı için ayrıcalıklı bir çizgi ortaya konabilmektedir. Ayazağa Kampüsümüzde konumlanan 180 m2 alan üzerinde hizmet veren mağazamızın ürün yelpazesinde giyim, çanta, takı, kırtasiye, aksesuar, kitap ve ev-yaşam kategorilerinde 500’e yakın ürün bulunmaktadır. 2019 yılı ciromuz 2 milyon 100 bin TL gibi rekor bir değere ulaşmış olup, açılışından bu yana toplam 250’ye yakın öğrencimize 9 ay boyunca burs imkânı sağlanmıştır. Online satışımızın cirodaki payını ise 2019 yılında yüzde 3,5’tan yüzde 5,5’a çıkarttık. Ancak Türkiye’nin çeşitli illerinde yaşayan 140 bine yakın mezunumuzla bu değerin çok daha üzerine çıkabilecek potansiyele sahibiz. Mezunlarımıza ulaşımı kolaylaştırma yönünde Morhipo.com ile başlattığımızın iş birliğinin büyük katkısı olacağına inanıyoruz.”
Morhipo.com, İTÜ ile başlattığı bu değerli projeyi önümüzdeki dönemlerde diğer üniversitelerle de devam ettirmeyi hedefliyor.

TOYOTA TÜRKİYE PAZARLAMA DİREKTÖRÜ  BARIŞ ERDİM EN ETKİN 50 CMO ARASINDA

Toyota Türkiye Pazarlama Direktörü Barış Erdim, Fortune Türkiye ve DataExpert işbirliği ile düzenlenen Türkiye’de “En Etkin 50 CMO” arasındaki yerini aldı. Türkiye’nin en prestijli ve saygın araştırmalarından biri olarak kabul edilen ve Barış Erdim’in ikinci kez layık görüldüğü “En Etkin 50 CMO”, günümüzde değer odağının yaratılmasında büyük etkileri olan CMO’ların, yeni dünyanın rekabet ortamında yükselen değerine dikkat çekmek amacıyla düzenleniyor.

Toyota Türkiye Pazarlama Direktörü Barış Erdim, Fortune 500, ISO 500 listeleri, borsaya kote, ciro, karlılık, sektördeki yeri, çalışan sayısı yönünden incelenen binin üzerindeki şirket arasından seçilen 400 kuruluşun üst düzey pazarlama yöneticileri (CMO) arasından ilk 50 içinde olmaya layık görüldü. Araştırma, danışma kurulunun oylama ve değerlendirmeleri sonucunda başarılı performanslarıyla dikkat çekenler arasından yapıldı. Erdim ödülünü CMO Summit 2020’de düzenlenen törende aldı.

CMO Summit 2018’de düzenlenen “Dijital Dönüşüm ve Marketing 5.0” paneline de katılan Toyota Türkiye Pazarlama Direktörü Barış Erdim, burada yaptığı konuşmada dijitalleşmenin önemine ve Toyota’nın pazarlama alanındaki gerçekleştirdiği dijital ve teknolojik çalışmalara değindi.

Erdim panelde yaptığı konuşmada, marka olarak online ve offline datayı birleştirmek için birçok çalışma yaptıklarını dile getirerek “Dijital platformlar sayesinde dijital iletişimin etkisini net olarak ölçebiliyoruz. Üzerinde çalıştığımız konulardan biri müşteri segmentlerimizi daha detaylı ve dinamik hale getirmek, bunları hem doğrudan iletişim hem de dijital hedeflemede kullanmak. Kontrolün müşteride olduğu bir dönemde hem geleneksel kanalları iyi yönetmek, hem de yenilikçi kanalları kullanma konusunda hızlı hareket etmeye çalışıyoruz” dedi.

Elmor, hayatı kolaylaştıran yeni nesil teknolojilerle 2020 Unicera Fuarı’nda

 E.C.A. ve Serel markalı ürünleriyle sektörün köklü markası Elmor, 2020 yenilikleri ve hayatı kolaylaştıran yeni nesil teknolojileri ile 2020 Unicera Fuarı’nda ziyaretçilerle buluşacak. Elmor, 10-14 Mart 2020’de  CNR Expo’da gerçekleştirilecek olan fuar ile AR-Ge ve inovasyondaki gücünü bir kez daha kanıtlayacak.

Elginkan Topluluğu’nun köklü markaları E.C.A. ve Serel ile yapı sektöründe faaliyet gösteren Elmor; seramik, banyo ve mutfak sektörünün dünyadaki en büyük fuarlardan biri olan Unicera Fuarı’nda ulusal ve uluslararası sektör profesyonelleri ve tüketicilerle buluşmaya hazırlanıyor. 10-14 Mart tarihleri arasında CNR Expo’da bulunan 750 m2’lik standında ziyaretçilerini karşılayacak olan Elmor, “Hayatı Kolaylaştıran Teknolojiler” konseptiyle 2020 Unicera’da yerini alacak.

2020 Unicera Seramik, Banyo ve Mutfak Fuarı kapsamında E.C.A. ve Serel, Ar-Ge mühendisleri ve endüstriyel tasarımcılar tarafından geliştirilen, trendleri takip eden, çevreci, sürdürülebilir ve hayatı kolaylaştıran ürünleriyle fuarda yer alacak. E.C.A. ve Serel’in tasarımları görücüye çıkarken, özellikle yapı uygulamaları profesyonellerine katkı sağlayacak yepyeni çözümler ve ileri teknoloji prototipler de gözler önüne serilecek.

 E.C.A. Concept ile yerli üretimde bir ilk

2020 Unicera Fuarı’na hazırlanan E.C.A. yetkilileri,  E.C.A. Concept ile kişiye ve kuruma özel armatür üretiminin startını verdiklerini açıkladı. Fuar öncesinde, 3D yazıcıyla üretilen inovatif armatür üretimine geçtiklerinin müjdesini veren yetkililer, söz konusu armatürlerin tamamen kullanıcının estetik ve fonksiyon arayışına uygun olarak tasarlandığını ifade ettiler. Türkiye’de ilk kez E.C.A. tarafından sunulan bu hizmet, yakın bir zamanda aktif olarak kullanıcılarla buluşacak.

 Banyo Armatürleri Akıllanıyor

Dijitalleşmenin etkisiyle dönüşen ürün gelişimi süreçlerine hızla adapta olan E.C.A.’nın yeni nesil banyo armatürü çözümleri E.C.A. I-San-Tech Unicera’da olacak. 2021’de raflarda olacak ürünlerin içinde dokunmatik ayna, sesli komutla çalışan armatürler, bataryadaki su sızıntısını haber verecek kontol sistemleri yer alacak. Akıllanma kavramını armatür teknolojilerinde şekillendiren E.C.A’nin diğer tüm ürünleri üzerindeki teknoloji ve yenilik etkisi de fuar boyunca gözlemlenebilecek. Armatürlerinde hijyen teknolojisi uygulayan ve mix bataryalarına 20 yıl garanti veren tek marka olarak E.C.A.’nın yeni nesil armatür tasarımları ve eviye bataryalarındaki serileri yine 2020 Unicera Banyo, Mutfak ve Seramik Fuarı’nda olacak.

Mimarların hayatını kolaylaştıran yepyeni bir teknoloji

Ankastre serilerde özellikle mimarların hayatını kolaylaştıracak tek tip sıva altı çözümler üreten E.C.A., bu yepyeni hizmeti ve farklı formlardaki armatür tasarımları  ile 2020 Unicera. Fuarı’nın cazibe merkezi olacak. Mimar ve mühendislerin uygulamalarına katkı sağlayacak bir yenilik olarak karşımıza çıkan ürün,  E.C.A.’nın fonksiyonellik misyonunu da vurgulamış olacak. Mimarlar ve mühendisler, çok sayıda ve çeşitteki ankastre ürün ve model seçeneği içinde farklı arayışlara girmeden E.C.A.’nın tek tip sıva altı çözümüyle kullanışlı ürünlere tanışacak.

Thermo Safe bataryalar ile banyolarda güvendeyiz

E.C.A.’nın özellikle evde yaşlı ve çocukların güvenliğini sağlayacak, otel gibi toplu kullanım alanlarında haşlanma riskini minimize edecek ürünü Thermo Safe armatürler 2020 Unicera Banyo, Mutfak ve Seramik Fuarı’nda kendine yer bulacak. Türkiye’de ilk kez E.C.A. tarafından üretilen Thermo Safe bataryalar, su sıcaklığını maksimum 45 C°’de tutuyor. Ani basınç değişikliklerinden kaynaklanan sıcaklık değişimlerinden koruyan bu sistem sayesinde kullanıcıların sıcak su şoklarına maruz kalmaları önleniyor. Bu sayede özellikle yaşlılar, çocuklar ve engelliler için güvenli ve konforlu kullanım sağlanıyor.

 Banyo mobilyaları Serel konforuyla Unicera’da

Serel’in 2019 Unicera’da sergilemiş olduğu banyo mobilyası koleksiyonları bu yıl yenilenmiş olarak karşımıza çıkıyor. Mobilya çözümleriyle birlikte trend olan ince kenarlı ürünler ve mat renk koleksiyonlarına atıfta bulunan yeni seriler ziyaretçilerin beğenisine sunulacak.

Wirecard Türkiye Genel Müdürü Burhan Eliaçık oldu
Almanya’nın en değerli finans kuruluşu ve Frankfurt Borsası’nda işlem gören ilk 30 teknoloji şirketinden biri olan Wirecard AG çatısı altında faaliyet gösteren Wirecard Türkiye’nin Genel Müdürlüğü görevine Burhan Eliaçık getirildi.
Farklı alanlarda ödeme çözümlerini bir arada sunan Wirecard Türkiye’nin Genel Müdürlüğü görevini Burhan Eliaçık üstlendi. Eliaçık, kuruluşunda yer aldığı Ödeme ve Elektronik Para Derneği’nin Yönetim Kurulu Başkanlığı görevini de sürdürecek.
Burhan Eliaçık Kimdir?
Burhan Eliaçık, ODTÜ Endüstri Mühendisliği’nden mezun olduktan sonra çalışma hayatına 2000 yılında Garanti Bankasında başladı. 2011 yılında Garanti Bankası’ndan ayrılana kadar Garanti ve İş Bankası çabalarıyla başlatılan ve kısa sürede tüm bankaların ortak çabası haline gelen POS’ların ortak kullanımı projelerinde sürece liderlik görevlerini üstlendi. 2011 yılından itibaren Vodafone Türkiye’de Mobil Finansal Servisler Kıdemli Müdürü olarak görev yapan Eliaçık, bu şirkette ilgili departmanın kurulum çalışmalarından başlayarak, banka kullanan veya henüz bankacılık hizmetiyle tanışmamış geniş kitlelerin mobil teknolojiler aracılığıyla finansal hizmetlere erişmesi için birçok çalışmalar yaparak ve sistemler geliştirdi. Görev aldığı 4 yıllık süre boyunca Türkiye’nin en kapsamlı üye işyeri satış ağına sahip ön ödemeli kart projesini Vodafone, Visa, PTT ve ING Bank işbirliğiyle hayata geçirdi. Ayrıca Dünya’nın ilk “Social Wallet” konseptine sahip, içerisinde dünya çapında birçok ilk ve yenilikleri barındıran Vodafone Cep Cüzdan hizmetini hayata geçirerek şirkete global ölçekte 6 ödül kazandırdı. Eliaçık, 2015 yılında Ödeme ve Elektronik Para Derneği’nin kuruluşunda da yer alarak yönetim kurulu başkanlığı görevini üstlendi. Burhan Eliaçık, mobil, bankacılık ve ödeme sistemleri alanındaki 16 yıllık deneyimiyle kurumların dijital dönüşümü ve fırsatları yakalamasına yardımcı olmak üzere danışmanlık vermekte ve FinTech startup’lara mentorluk yapmaktadır.

Ford’un geliştirdiği yeni teknoloji ile bisiklet, motosiklet ve scooterlar artık daha güvende!

 Ford mühendisleri, “Yolu Paylaş” yaklaşımı doğrultusunda; bisiklet, scooter ve motosiklet sürücülerinin trafikte karşılaştığı en büyük tehlikelerden biri için çözüm geliştirdi. Ford’un ‘Çıkış İkazı’ adını verdiği teknoloji sayesinde sistem, potansiyel bir kazayı sensörlerle tespit edip alarm vasıtasıyla araç kapılarının tamamen açılmasını engelliyor, kazaların önüne geçiyor.

 Tüm dünyada araç kapılarının bisiklet, scooter ve motosiklet sürücülerinin üzerine fark etmeden açılmasıyla her yıl binlerce kaza meydana geliyor. Kapı açma kazaları İngiltere’de her yıl 60 bisikletçinin ciddi şekilde yaralanmasına ya da hayatını kaybetmesine yol açıyor. 2018 yılında sadece Almanya’da 3500 kaza bu sebeple gerçekleşti.

‘Yolu Paylaş’ yaklaşımı doğrultusunda daha önce bisikletlilerin yaşadığı tehlikelerin önüne geçmek ve kendilerini daha rahat ifade etmeleri için dünyanın ilk ‘emoji ceket’ini geliştiren Ford, bu kez kapı açılma kazaları için harekete geçti ve yeni bir teknoloji geliştirdi.

Sensörler vasıtasıyla bir tehlike tespit edildiğinde sürücü ve yolcular uyarılıyor

Ford’un yeni geliştirdiği ‘Çıkış İkazı’ teknolojisi, motosiklet, scooter ve bisiklet sürücülerinin kapı çarpma kazalarından korunabilmesini sağlıyor. Sistem, park etmiş bir aracın kapısının açılmasının bir çarpışmaya neden olabileceğini tespit ederse, sürücüyü veya yolcuyu tehlikeye karşı uyaran bir alarm çalıyor. Yan aynalar ve kapılardaki parlak kırmızı LED’ler bisiklet, scooter ve motosiklet sürücüleri için görsel bir uyarı olarak yanıp sönmeye başlıyor.

Ford araçları halihazırda bisikletçileri otomatik olarak algılayıp frenleyebilen ve kör noktalardan geçenleri algılayan sensörlere sahip bulunuyor. ‘Çıkış İkazı’ ise bu mevcut sensörleri kullanarak, araca yakın bisiklet, scooter ve motosikletlerin hareketlerini analiz ederek, devreye giriyor.

Ford mühendisleri aynı zamanda bisikletlilerin araç etrafından güvenli bir şekilde uzaklaştığına emin olana kadar kapıların tam açılmasını geçici olarak önleyen yeni bir mekanizma üzerinde çalışmalarını sürdürüyor. Bu özellik acil durumlarda sürücü ve yolcular tarafından manuel olarak devre dışı bırakılabilecek.

TÜSİAD BU GENÇLİKTE İŞ VAR! EGE PROGRAMININ 2020 DÖNEMİ YARI FİNALİSTLERİ BELLİ OLDU!

 Ege Bölgesi’nde girişimcilik ekosisteminin gelişmesine katkı sağlamak amacıyla EGİAD işbirliği ile gerçekleştirilen TÜSİAD Bu Gençlikte İŞ Var! Ege Programının 2020 dönemi yarı finalistleri belli oldu.
TÜSİAD Bu Gençlikte İŞ Var, en çok başvuru aldığı bölgelerden biri olan Ege Bölgesi’ne yönelik kurguladığı TÜSİAD Bu Gençlikte İŞ Var! Ege ile girişimci gençleri desteklemeye devam ediyor. Ege Genç İş İnsanları Derneği (EGİAD) işbirliği ile düzenlenen programa bu sene ön değerlendirmeyi geçen ve Ege Bölgesi’nde yaşayan ya da öğrenim gören 18 ekip katıldı.

Girişimcilik kampında 60 girişimci gence girişimcilik eğitimi verildi

TÜSİAD Bu Gençlikte İŞ Var! Ege kapsamında 24-25 Şubat 2020 tarihlerinde İzmir Ekonomi Üniversitesi’nin ev sahipliğinde Ege Girişimcilik Kampı düzenlendi. Ege Bölgesi’nden çok sayıda girişimcilik ekosistemi paydaşı ve iş insanının katılımı ile gerçekleştirilen kampta 60 girişimci gence girişimcilik eğitimi verildi.

Girişimciler iş fikirlerini EGİAD Üyelerinin rehberliğiyle geliştirecek

Ekipler 29 Şubat 2020 Cumartesi günü EGİAD’ın ev sahipliğinde gerçekleşen eşleşme gününde iş fikirlerini EGİAD üyelerine sundu. Eşleşen 6 ekip, TÜSİAD Bu Gençlikte İŞ Var! Ege’nin 2020 dönemi yarı finalisti oldu.  Ekipler, 14 Mayıs’ta gerçekleşecek Ege Final Günü’ne kadar rehberleri ile beraber çalışacak. Seçilen ekipler ve rehberleri ise aşağıda yer alıyor:

Accident Alert System/AAS

Kaza raporlarını derleyip sık kaza yapılan yollara yaklaşırken sürücüyü uyaran ve böylece kazaların tekrarını engelleyerek kaza sayısını azaltan akıllı sistem.

Rehberi: Taylan Tanyer, Tanyer Yapı

BonnyBaby

Annelerin hamilelik ve doğum sonrası süreçlerini bilinçli geçirmelerini sağlayan, gerektiğinde uzman doktorlarla iletişimi kolaylaştıran bir mobil uygulama. Ayrıca bebeğin yaşayabileceği olası problemleri küçük testlerle belirleyip erken önlem almalarına yardımcı oluyor.

Rehberi: Özüm İlter Demirci, Bayteks Tarım Ürünleri

Buton

Gıda üreten kuruluşlardaki fazla yemekleri, ihtiyaç sahibi insanlarla buluşturan sosyal platform.

Rehberi: Frederic Pagy, Özlem Tarım Ürünleri

Genotek

Erken aşama karaciğer kanserine yakalanmış veya yakalanma olasılığı taşıyan bireylerin kullanımına yönelik destekleyici ürün.

Rehberi: Filip Minasyan, EFE Industries & Trade Co.

Kitap Kulübü

Sanal kitap toplantıları ile farklı bakış açılarına ve hayat deneyimlerine sahip insanları buluşturan mobil uygulama.

Rehberi: Zerrin Ülken, Tunaboylu Mefruşat

Waiterating Crew

Restoranlardaki hizmet kalitesini yükseltmeyi, işe alım standartları oluşturmayı ve müşteri memnuniyetini artırmayı sağlayan dijital çözüm.

Rehberi: Yonca Güngör Çınar, Ege Asal Metal

Elif Durdu, Düş Kıyamet ve Naif Bir Flamingonun Günlüğü’nden sonra Der Flamingo ile okurla buluşuyor.
Elif Durdu’nun Bir Güney Cihangir Hikâyesi alt başlığıyla kaleme aldığı Der Flamingo, Almanya’da doğacak bir bebeğe tutulan güncelerle Cihangir’in birbirinden renkli ve hüzünlü karakterlerinin iç içe geçen hikâyesini anlatıyor.
Yazar, 2013 yılında yayınlanan romanı Düş Kıyamet ve 2016 yılında yayınlanan Naif Bir Flamingonun Günlüğü‘nden sonra Ortaoyuncular Yayınları’ndan yayınlanan romanı Der Flamingo‘da da Cihangir’in toplum dışı sakinlerinden oluşan karakterleri, Tiyatrocu Abla, Kaptan, Kanat, Asu, Deniz Abla, Zeki Abi, Canan, İsmail Abi, Yıldıray Abi, Recai, Erdal ve Suavi’nin mahallelerini kentsel dönüşümden kurtarmak için birleşerek Mecit’i etkisiz bırakışını ironik, esprili ve hüzünlü bir dille anlatıyor.
Günlük olarak yazılan Naif Bir Flamingonun Günlüğü‘nün devam kitabı denebilecek Der Flamingo, yazarın roman içinde Tiyatrocu Abla olarak epik gezintisi ile de roman sanatında özgün ve farklı bir yer ediniyor.
Der Flamingo, yazarın diğer kitapları gibi değişmekte olan toplumun, hızla değişen Beyoğlu’nun kalan son neferlerine bir selam niteliğinde. Aynı anda hem kederli hem neşeli rengârenk bir roman olan Der Flamingo, toplumsal olayları tarihe not düşerken, Elif Durdu’nun dili ustalıklı kullanımı açısından da edebiyatımıza önemli bir katkı sağlıyor.
Mesajlar mesajları takip ediyor. Tiyatrocu Abla’nın roman yazdığı anlaşılıyor. “Lan abla” diyorum yine, “ne gerek var?” Kim okuyacak onca lafı? Hadi kişisel gelişim kitabı yazsa neyse, onu ben bile okuyorum. Ama roman işi karışık. İnsanın bin derdi var ciğerine yandığımın memlekette. İşe gidilecek, işten dönülecek, ev taksiti, araba taksiti, çoluk çocuk belası, kız yüzmeye götürülecek, oğlan baskete yazdırılacak… Yani herkes kitap okumak istiyor ama beyaz yakalılar bile vakit bulamıyor. Durup dururken ekranıma üç adet “bok” emojisi düşüyor. Yahu ne oluyor? Tiyatrocu Abla özür diliyor, romanda hep benden bahsettiğini ekliyor. Vay anasını sayın seyirciler! “O zaman çok satar bu kitap,” diyorum.
246 sayfa olan Der Flamingo (ISBN: 978-975-7904-17-5) 30TL kapak fiyatıyla okurlara sunuluyor.

Mehmet Şengün, AstraZeneca Solunum ve Yerleşik Ürünler Grup Medikal Müdürü oldu
AstraZeneca’daki kariyerine 2015 yılında başlayan Mehmet Şengün, Solunum & Yerleşik Ürünler Grup Medikal Müdürü oldu.
Lisans eğitimini Abant İzzet Baysal Üniversitesi Tıp Fakültesi’nde tamamlayan Mehmet Şengün, kariyerine T.C Sağlık Bakanlığı’nda hekim olarak başladı. Önce koruyucu sağlık hizmetleri alanında saha hekimi sonrasında ise bulaşıcı hastalıklar şube müdürü olarak görev aldı. Kızılay bünyesindeki kan merkezi müdürlüğünün ardından Abbvie’de Bölgesel Medikal Yönetici pozisyonunda görev yaptı. 2015 yılında onkoloji tedavi alanında Bölgesel Medikal Yönetici olarak AstraZeneca’ya katıldı. En son Kıdemli Medikal Yönetici/Medikal Mükemmellik Proje Lideri olarak görev yapan Mehmet Şengün, Grup Medikal Müdür olarak atandığı yeni rolünde AstraZeneca’nın Solunum Portföyü’nün ve Yerleşik Ürünler çatısı altında bulunan ürünlerin medikal yönetiminden sorumlu olacak.

MARBLE Fuarı’nın kaderi 15 Mart’ta belli olacak

İzmir ekonomisine 100 milyon dolar katkı sağlayan, sektöründe dünyanın en büyük 3 fuarından biri olan İzmir Marble Doğaltaş ve Teknolojileri Fuarı’nın corona virüs salgını sonrasında 1-4 Nisan 2020 tarihlerinde 27. kez düzenlenmesi ya da ertelenmesi ile ilgili karar, tüm katılımcıların fikrinin alınması ve durumun T.C. Sağlık Bakanlığı ile istişare edilmesi sonrasında 15 Mart 2020 tarihinde verilecek.

Çin’de 16-19 Mart 2020 tarihlerinde düzenlenmesi gereken Xiamen Doğaltaş ve Teknolojileri Fuarı’nın 6-9 Haziran 2020 tarihine ertelenmesi sonrasında gözler İzmir Marble Doğaltaş ve Teknolojileri Fuarı’na çevrildi.

Ege Maden İhracatçıları Birliği Yönetim Kurulu Başkanı Mevlüt Kaya, sektörde çok sayıda firma temsilcisiyle görüştüğünü, sektörün yüzde 70-80’inin İzmir Marble Fuarı’nın Haziran ayına ertelenmesini istediğini ifade etti.

MARBLE Danışma Kurulu İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer başkanlığında Tarihi Havagazı Fabrikası’nda düzenlendi. Toplantıya TÜMMER Başkanı İbrahim Alimoğlu, Ege Maden İhracatçıları Birliği Başkanı Mevlüt Kaya, İstanbul Maden İhracatçıları Birliği Başkanı Aydın Dinçer, İZFAŞ Genel Müdürü Canan Karaosmanoğlu Alıcı ve Türkiye’nin dört bir tarafından dernek başkanları ve doğal taş firma temsilcileri katıldı.

Sürece yönelik açıklamada bulunan İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer, “Önemli bir dönemden geçiyoruz. Bunun doğal taş sektörüne, İzmir ve Türkiye ekonomisi ile Marble İzmir’e etkilerinin neler olabileceğini birlikte müzakere edelim istiyoruz. Bu önemli toplantıya katılımı nedeniyle herkese teşekkür ediyorum. Kısa bir süre içinde bu virüsle ilgili bir adım atılacağına inanıyorum. Bizim için şu anda değerlendirme vakti sürüyor. Bence bu esneklik 15 Mart’a kadar elimizde bir güç” şeklinde konuştu.

EMİB Başkanı Kaya: “Sektörün yüzde 70-80’i erteleme istiyor”

Ege Maden İhracatçıları Birliği Yönetim Kurulu Başkanı Mevlüt Kaya ise; Türk doğal taş sektörünün en büyük alıcısı Çin, İtalya ve İran’da görülen corona virüs vakaları nedeniyle bu ülkelerden MARBLE Fuarı’na ziyaretçi gelmesinin beklenmediğini, Mayıs ayına yapılacak bir ertelemenin ise Ramazan ayına denk geleceği için Ortadoğu ülkelerinden katılımı önleyeceğini, sektörün yüzde 70-80’inin Haziran ayına erteleme talep ettiğini dile getirdi.

Marble Fuarı’na katılım için başvuran firmalarla anket yapılmasını talep eden EMİB Başkanı Kaya, “Sektörün A planı MARBLE Fuarı’nın ertelenmesi olmakla birlikte, Hükümet tarafından düzenlenmesi yönünde bir karar çıkarsa boynumuz kıldan ince” şeklinde görüş bildirdi.

İMİB Başkanı Dinçer; “Xiamen-İzmir-Verona ekosistemi korunmalı”

Avrupa’da çok sayıda fuarın bu süreçte ertelendiğine değinen İstanbul Maden İhracatçıları Birliği Başkanı Aydın Dinçer, Türkiye’nin en büyük alıcısı olan Çin’de yaşanan bir olayın fırsat olarak görülmesinin yanlış olacağını savundu.

“İzmir MARBLE Fuarı içinde bulunduğumuz ortamda seyahat için motive edici değil” tespitinde bulunan Dinçer sözlerini şöyle tamamladı: “Türkiye’de virüs yok ama algı önemli. Şu anda insanların seyahatinde sorun var. Yıllardır doğal taş sektöründe yerleşmiş Xiamen, İzmir ve Verona eko sistemi korunmalı. İzmir MARBLE Fuarı’nı Xiamen Fuarı’ndan sonra yapmak faydalı olabilir. Çin bu yıl Xiamen Fuarını yapmazsa, MARBLE Fuarını da yapmamalıyız.”

Alıcı; “En doğru kararı sizlerle birlikte vereceğimizden emin olabilirsiniz”

İZFAŞ Genel Müdürü Canan Karaosmanoğlu Alıcı ise, “İzmir Büyükşehir Belediyesi ve İZFAŞ bir kamu kurumu olmanın verdiği sorumlulukla davranacak. En önemlisi insan ve toplum sağlığı… Nihai kararı sektörümüzle istişare ederek vermemiz gerek. Sektörün talepleri doğrultusunda hareket edeceğiz. Fuarı yapma iradesini koruyoruz. Dünyanın dört bir tarafında ziyaretçi çalışmalarımızı hızla sürdürüyoruz. Fuar katılımcımızın tümüyle bir anket düzenleyeceğiz. En doğru kararı sizlerle birlikte vereceğimizden emin olabilirsiniz” dedi.

İzmir MARBLE Doğaltaş ve Teknolojileri Fuarı’nı düzenleyen İzmir Büyükşehir Belediyesi, Sağlık Bakanlığı ve diğer yetkili kurumlarla istişareler yapıp, fuara katılacak firmalarla anket yaptıktan sonra 15 Mart 2020 tarihinde fuarın düzenlenmesi ya da ertelenmesi ile ilgili nihai kararını verecek.

SAÇ MEZOTERAPİSİYLE ARTIK SAÇLAR DAHA SAĞLIKLI

Sağlıklı, yumuşak ve canlı saçlar hemen herkesin hayalidir. Ancak yaş, stres, genetik gibi faktörlerden dolayı saçlar dökülme eğilimi gösterir. Özellikle erkeklerin kabusu haline gelen saç dökülmesi sorununa karşı Doktor Ezgi Karavelioğlu, saç mezoterapisini öneriyor. Saç derisinin ihtiyacı olan proteini, vitamini sağlayan saç mezoterapisi tedavisinde, ilk seanstan itibaren saç dökülmesinde gözle görülür bir azalma sağlanıyor.

30’lu yaşlarla birlikte hem kadınlarda hem de erkeklerde saç dökülmesi sorunu da başlıyor. Erkek tipi saç dökülme olarak adlandırılan, şakaklarda ve tepede seyrelme olarak kendisini gösteren ve yüzde 90 genetik sebeplerden kaynaklanan saç dökülme sorunu kadınlarda da ortaya çıkabiliyor. Bunun dışında yaş, stres, çevresel faktörler de saç dökülme sorununu tetikleyebiliyor. Sağlıklı bir insan günde yaklaşık 100 saç teli kaybediyor ama günde 100’den fazla saç teli kaybediyorsanız, acil olarak saçlarınızı kökten beslemeniz gerekiyor. Doktor Ezgi Karavelioğlu, kadınların büyüleyici hacimli saçlara sahip olabilmeleri erkeklerin de kellik sorunuyla karşı karşıya kalmamaları için kolay ve etkili tedavisiyle ön plana çıkan saç mezoterapisini öneriyor. “Son zamanlarda hem kadınlarda hem de erkeklerde görülen saç dökülme problemi, genetik yatkınlık dışında çevresel etkenler, mevsim geçişleri ya da kullanılan ilaçlardan dolayı sıkça görülüyor. Saçların daha güzel ve bakımlı görülmesi uğruna uygulanan kimyasal işlemler de saçı zamanla bakımsız hale getirebiliyor. Mevsimsel, metabolik kaynaklı, genetik saç dökülmelerinde etkin bir yöntem olan saç mezoterapisinin içerisinde, saçın ihtiyaç duyduğu ve beslenmesini sağlayacak vitamin, mineral, aminoasitler ve yüzey genişleticilerinden oluşan karışım bulunuyor. Karışımı deriye direkt enjekte ederek kan dolaşımının hızlanmasını sağlıyoruz. Mezoterapiyle yeni ve sağlıklı saç tellerinin büyümesini teşvik eden hormon dengesini kademeli olarak geri kazanmaya yardımcı oluyoruz” diyen Karavelioğlu, saç mezoterapisinde başarılı ve etkili bir sonuç için 10 gün ara ile toplam 6 seans uygulanması gerektiğini belirtiyor. İşlem sonrası yeni saçların çıkması ise 3. seanstan sonra belirgin hale geliyor. Saç mezoterapisi yaptırdıktan sonra saçların ertesi gün akşama kadar gün boyunca yıkanmaması ve dış etkenlerden korunması gerektiğini ifade eden Dr. Ezgi Karavelioğlu, saç mezoterapisiyle saçların daha hacimli ve parlak görünüm kazanacağını, ince saçların da kalınlaşacağını sözlerine ekliyor.

Bir yanıt yazın