Dünyanın en pahalı ülkesi (Köşe yazısı 28.10.2014 Kayseri Star Haber)

DAVUT GÜLEÇ
GAZETECİ-HİSF KAYSERİ TEMSİLCİSİ
Zaman zaman Türkiye’nin en pahalı ülkelerinden biri olduğu gündeme gelir, tartışılır.
Vatandaş ‘Pahalı’ der,
iktidar ‘Ucuz.’
Hatta bir çok Avrupa ve gelişmiş ülkelerin önünde bile olduğumuz söylenir.
Bunlar arasında internet ve cep telefonu kullanımı, mesajlaşma, kitap okumama, zamanı iyi değerlendirememe gibi.
Yani boş ve lüzumsuz işlerdeki liderliklerimiz ‘iyi’ örnek olarak verilir.
Oysa, vatandaşın cebine giren para ile alım gücü, zamlar, vergiler, faizler, beklenmedik masraflar gündeme geldiğinde ‘Karnını zor doyuran’ bir ülke olduğumuz ortaya çıkar.
Yani birinden al, ötekine ver
Ya da, bir bankadan çek ötekine yatar.
En kötüsü ise, zamanında borcunu ödeyemediğin için yol değiştir, kavgalı sayısı artsın.
Zaten geçen günde yazmıştım.
Artık doğduğumuzdan ölüme kadar geçen süredeki yaptıklarımız bile tartışılır.
Adalet, saygı, vefa, eğitim, harcamalar, iki yüzlü değil binbir surata doğru gittiğimiz herşey.
Aklıma hep ‘Üretim, bilim, teknoloji’ denilince Kayseri’de yaşanmış, köye elektrik götürme olayı gelir.
Tam şalter kaldırılıp, köye elektrik verilecek biri çıkar ‘Bu şeytan işi. Dokunun isterseniz. Çarpar kül eder’ der. Köylü ondan sonra uzun yıllar elektriği almaz. Ütü promosyonu ile kullanıma başlanır.
Geçtiğimiz günlerde, Türkiye’nin Dünyanın en pahalı etini, benzinini ve internetini kullanan ülke olduğu yeniden gündeme geldi.
Üstelik etteki hileler sahtekarlıklar,
Benzindeki katkılar, solvent maddeleri,
İnternetteki alt yapının yetersizliği ve pahalılık cabası.
Oysa Türkiye bir tarım ülkesi. Hayvancılıkta iddialı bir ülke.
Ama sürekli et ithal edende.
Türkiye’deki bu pahalılığa son olarak Türkiye’nin önemli ekonomistlerinden olan İstanbul Kemerburgaz Üniversitesi Öğretim Üyesi Ekonomist Prof. Dr. Emre Alkin dikkat çekti.
Üreticinin yeterli kazancı sağlayamadığını, tüketicinin ise fazla para ödediğini açıkladı.
Türkiye’deki mal ve hizmetlerin pahalı olmasının nedenini, üretim ile nihai alıcı arasındaki aracı silsilesi ve yüksek vergi oranları şeklinde açıkladı.
Bunun yeni adı krizi fırsata çeviren uyanıklar.
Ramazan ayındaki gıda zamları ve indirim adıyla miadı dolmuş gıdaların satılması gibi.
Prof. Dr. Emre Alkin, “Ülke olarak, internet, cep telefonu, benzin, motorin ve etin en pahalısını kullanıyoruz. Burada iki önemli sebep var. Bunlardan ilki, mal ve hizmetin üretimi ile nihai alıcısı arasındaki aracı silsilesinin sürekli olarak fiyat yükseltmesi. Durum böyle olunca hem topraktan mahsulü kaldıran hem de son alıcı mutlu olmuyor fakat aracılar ciddi para kazanıyor. Diğer neden ise vergi oranlarının çok yüksek olması. Neredeyse verginin de vergisi alınıyor. Bu kadar çok vergi olan bir ülkenin pahalı olması kaçınılmaz” diyor.
Yani bu ülkede suni gündemlerle fırsatçılar yapmadıklarını bırakmıyor.
Geçmiş yıllarda hepiniz hatırlayın.
Bir kuş gribi, domuz gribi, tavuk gribi çıktı, sonrasında iki olay oldu.
Birincisi Sağlık Bakanlığının aldığı aşıların zararlı olması, insan sağlığını tehdit etmesi.
İkincisi kuş –tavuk gribinden önce Türkiye’de yok fiyatına satılan büyükbaş hayvanları toplayan simsarlar, bunun gündeme gelmesi ile et ve büyükbaş fiyatlarını üçe katladı. Tavuk ve diğer kümes hayvanları katliamı yapıldı.
Metropollerde yaşayan insanların hem sosyal yardımlar hem de aile desteğiyle ayakta kaldığını tekrarlayan Prof. Dr. Emre Alkin, “Geliri düşük insanların da belli bir şekilde serveti var. Özellikle memleketlerinden toprak, mahsul veya kira geliri elde edenler, metropollerde bu yardımlar sayesinde ayakta kalıyor. Bu dayanışma durumu, insanların geçinebilmesine katkı sağlıyor. Türkiye’de 4 kişilik bir ailenin ortalama geliri 3 bin TL. Bunun 2 bin 800 TL’si yaşamsal harcamalara gidiyor. Geri kalan 200 TL ile de bütün bir ay geçinmek zorundalar. Dolayısıyla sosyal yardım ve aile desteği alıyorlar” diyerek bir gerçeği de sıraladı.
Türkiye’de bordro vergilendirilmesinin yüksek olması nedeniyle işverenler kayıt dışı istihdama, kaçak işçi ve sığınmacılara yöneliyor.
Asgari ücretin ‘taban’ olması üstelik Türkiye’de kayıt dışı istihdamın fazlalığından bu sınıra dikkat edilmiyor.
Prof. Dr. Emre Alkin, küçük yatırımcılara profesyonellerin oyun alanına girmemelerini önerirken “Önümüzdeki seçimler gelene kadar küçük yatırımcı, elindeki paranın tamamıyla yatırım yapmak yerine, bir kısmını cebinde tutmalı. Konut fiyatları artık yüksek fakat uygun fiyata bulunursa tercih edilebilir. Ev alırken çok dikkat edilmeli ve malın son alıcısı olunmamalı. Otomobil ise alır almaz değer kaybettiği için araba kullanamaya mecbur olmayanlar, acele etmemeli ve toplu taşıma araçlarını kullanmalı” uyarısında bulundu.
Bende bu uyarıya bir katkıda bulunmak istiyorum.
Artık asgari ücretli, kazancının 5-10 katı kredi kartı ve tüketici kredisi kullanmasın. Sigara, kahvehane, eğlence kültürünü bıraksın. En son teknolojiye borçlanarak yatırım yapmasın.
Dönem ‘Hava atma’ değil, hayatı devam ettirme dönemi.
Yani ‘Elaleme hava atayım’ derken, ‘Çocukları hayattan uzaklaştırmanın’ bir anlamı yok.

Bir yanıt yazın