Depresyon, doğa ve müzik.. (Köşe yazısı- 14.11.2014 Kayseri Star Haber)

DR. İSMAİL GÖKŞEN
PSİKİYATRİ UZMANI

Sağlık Bakanlığının Türkiye’de 2 Milyon 100 Bin kişinin depresyon tehdidi altında olduğunu açıkladı.2009 a göre 3 kat daha fazla risk altındayız.
Üzüntü depresyon değil, ancak üzüntü kişinin kendi kendisine ve çevreye yetmediği zaman depresyona çevirir.
Dünya Sağlık Örgütü’ne göre; aşağıdaki verilerin en az üçünü birkaç haftadır yaşıyorsanız depresyon tedavisi görmeniz gerekiyor: Hoşlandığınız şeylerde azalma ve ilgi kaybı ; Sıkça tekrarlanan ölüm düşünceleri; Sıkıntı, huzursuz olma, yerinde duramama, kararsızlık; Kendini üzgün, hüzünlü hissetme, keyfi yerinde olmama durumu; Kiloda azalma ya da artışlar Uykuda düzensizlik. Az ya da aşırı uyku hali; Kendini yetersiz, değersiz, suç işlemiş gibi hissetme ; Yoğun dikkat dağılması ; Enerji kaybı ve yaşlanma hissi.Depresyonda hayatın her alanına yayılmış isteksizlik, karamsarlık, kendine güvensizlik vardır.
Depresyon zayıflık değil, bir hastalıktır.Öncelikle depresyonda; depresif duygu durum ya da ilgi kaybı ya da zevk alamama olması gerekir. Dünya ve yaşantıları, geleceği olumsuz algılama, olumsuz düşüncelerin otomatik olarak ortaya çıkması, bilgi işlemede ve algıda sistematik hataların olması, temel işlevsel olmayan sıkıntıların ortaya çıkması depresyondur. Depresyon sırasında sinir sisteminde bazı hormonlar düzensiz salgılanmaktadır. Depresyon beyin kimyasında değişikliklerle ilişkili olarak ortaya çıkabileceği, mutsuzluk, dikkat azalması, hayattan zevk alamama ya da bedensel belirtilerle kendini gösterebilir. Beyindeki serotonin, noradrenalin gibi salgıların düzeninin bozulması da duygu, düşünce ve davranışlarda problemlere yol açar.
Depresyona giren kişiler dini inançlarını hastalıkla baş etmede yararlı bir biçimde kullanabilir, bu kişilerde intihar ise daha azdır.
Depresyon iman zayıflığından da değildir, ancak rahatsızlık sırasında bazen ibadet de bırakabilir.
Depresyon cinsiyet, meslek, yaş ve gelir gözetmeksizin herkeste görülebilir.
Genel popülâsyonda her 20 kişiden birinin depresyona girme riski vardır. Depresyonun zayıflık olarak algılanmaması gerekir.“ Kişi, kontrolü dışında gerçekleşen birçok sebebe bağlı olarak mutsuz olabilir.”. Ekonomik nedenler stres ve de depresyonu artırmak için bir neden olabilir..
İlaç kullanmadan hastalığı geçiştirmeye çalışmak doğru değildir. Uygun antidepresif tedavi, psikoterapi, dirençli vakalarda EKT ve de diğer yöntemlerle depresyon düzelir. Depresyon düzelmeden bir insanın evlenmeye yönlendirilmesi mutsuz bir evliliğe neden olabilir. Çocukların % 2.5 i, gençlerin % 8.3’ ü depresyondadır. Yaşlılarda ise % 3 dür.
Depresyon yaşanan sıkıntıların bir sonucu değildir. Eşiyle sorunlar yaşayan depresyon daki bir kişi eşi kendisine iyi davransa da kendini iyi hissetmeyebilir. Dertler ve depresyon, tavuk – yumurta döngüsü gibidir. Depresyondaki kişi yaşam enerjisini kaybetmiştir. Nereye gitse depresif ruh hali onunla gider.
Hastanın ve çevrenin kendisinden beklentilerini azaltmalı, adeta hayatı ‘rolantiye’ almalıdır. Koşu, spor ve sosyal aktiviteleri kademeli olarak artırılmalıdır. Depresyon için verilen ilaçlar uyuşturucu değildir ve de kişiliği değiştirmez.
Dünya Sağlık Örgütü’nün depresyon tedavisinin en az 4 – 6 ay sürdürülmesi gerektiğini tavsiye etmekte olup, kullanılan antidepresan ilaçlar bağımlılık yapmamaktadır. Nasıl ki günlük çöpler hergün çöp kutusuna atılırsa, kişinin günlük streslerini de atması gerekir, yoksa birikerek anksiyete ve depresyona dönüşebilir. Nasıl ki kalp önce kendine sonra da vücuda kan pompalarsa; depresyondaki kişilerin de sevdiklerine daha iyi davranabilmeleri için önce kendilerinin iyi olmaları gerekir.
Psikoterapi nasihat yada sohbet etmek değildir. Dinamik terapilerde; hastanın bilinç dışındaki çatışmalar, çağrışımların yorumlanması yoluyla açığa çıkarılıp, terapist-hasta arasındaki aktarım (transferans) ilişkisinde çözümlenir. Bilişsel terapilerde; hastanın çocukluğundan beri oluşan negatif ve disfonksiyonel düşünce kalıpları, önce saptanır ve alternatif düşünce üretme ve bunları test etme yöntemiyle değiştirilir. Davranışçı terapilerde; hastanın belli davranış kalıbı ödevler verilerek değiştirilir. Bunlar gibi daha başka terapi teknikleri de vardır. Bunların hiçbiri sadece hastayı konuşturup, rahatlatmayı amaçlamaz. Terapi sonunda belli bir çözümleme ve değişiklik gerçekleşir. Hastaların düşüncelerinin farkına varması, bilişsel hataların sorgulanması ve yerine daha dengeli düşüncelerin konması ve de yeni düşünce örüntüleri için plan yapılması gerekir.
Herkese stressiz, sıkıntısız ve de depresyonsuz, günler dilerim…

Bir yanıt yazın