CUMHURİYET BAYRAMI…(Köşe yazısı. 29.10.2014 Kayseri Star Haber)

DAVUT GÜLEÇ
GAZETECİ-HİSF KAYSERİ TEMSİLCİSİ
Tüm güzellikler geçmişte imiş.
Çocukluğumuzda.
O dönem yaşayan insanları, eğitimcileri, ağır eleştirsekte iktidarları, devleti temsil edenleri ile.
Neydi o günler
O bayramlar
Sümer ilkokulunda okuyordum.
Günler öncesinden Cumhuriyet bayramı hazırlıkları yapılırdı.
Bando takımına girmek, bayramda yürümek için adeta yarışırdık.
Hele bayram günü evde o hazırlığımızı hiç unutmam.
Bir başkaydı, o bayramlar ve heyecanlar.
Hele Sümer Bez Fabrikasının fener alayı.
Şimdi ortada ne bayram var ne heyecanı.
Oysa Cumhuriyet Bayramı, Türkiye Büyük Millet Meclisinin kurulduğu 29 Ekim 1923’te, Cumhuriyet rejiminin ilan edilmesi anısına kutlanan bir millî bayram.
Her ülkenin böylesi milli bayram günleri ve liderleri var.
Bugün ülkeyi yönetenler, sağolsunlar Cumhuriyeti kuranları bile tartışılır hale getirdi.
Dilimizi
Irkımızı
Bayramlarımızı
Kamu kurumlarındaki Atatürk portrelerini
Andımızı
Milli marşımızı
Şehitlerimizi
Kanı ve canı ile mücadele veren güvenlik güçlerimizi
Devleti, milleti, Cumhuriyeti, Atatürk’ü savunanların eşkıya ile aynı kefeye konulması,
Ülkelerinden kaçan Suriyelisi, İranlısı, Iraklısı bilmem neyin, teröristin el üzerinde tutulması, taviz üzerine onlara taviz verilmesi.
Herşeyi tartışılır hale getirirken, çalışanlar, kurumlar, etnik yapılar, kimliklerle de insanlar üzerinde korku imparatorluğu kuruldu.
Bugün gelinen noktada bayramlarımız ve katılımlar ortada.
Milli günlerde, şehitlerin olduğu günlerde bile artık insanlar evlerinin camlarına, balkonlarına ‘Türk bayrağı’ asarken ‘Zarar görür müyüm. Biri bir şey der mi?’ gibi kendi kendine stres yapmaya da başladı.
Cumhuriyet Bayramının kutlandığı ülkelerde, 28 Ekim öğleden sonra ve 29 Ekim tam gün olmak üzere bir buçuk gün resmî tatil.
Türkiye Cumhuriyetinin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk, Cumhuriyet’in Onuncu Yıl Kutlamalarının yapıldığı 29 Ekim 1933 tarihinde verdiği 10. Yıl Nutku’nda, bu günü en büyük bayram olarak nitelendirmişti.
Ben, Cumhuriyet’in nasıl kurulduğu ve ilan edildiği günleri yeniden hatırlatmak istiyorum.
Osmanlı İmparatorluğu’nda, ikinci Meşrutiyetin ilanından altı yıl sonra Birinci Dünya Savaşı başladı.1914’te başlayan Birinci Dünya Savaşı’na Dünyanın belli başlı devletleri katıldı. Dört yıl süren savaş sonunda bizimle birlikte olan devletler yenildi. Savaş kurallarına göre biz de yenilmiş sayıldık. Ülkemiz İngilizler, Yunanlılar, Fransızlar, İtalyanlar tarafından paylaşıldı.
Ulusuna inanan, güvenen Mustafa Kemal Paşa,19 Mayıs 1919’da Samsun’a geldi. Erzurum’da, Sivas’ta kongreler düzenledi. Mustafa Kemal Paşa “Tek bir egemenlik var, o da Milli egemenliktir. Ülkeyi yine ulusun kendi gücü kurtaracaktır” diyordu. Yurdun dört bir tarafından gelen ulus temsilcileri -milletvekilleri- 23 Nisan 1920 günü Ankara’da Büyük Millet Meclisi’nde toplandı.
Meclis, Mustafa Kemal Paşa’yı başkan seçti ve önderliğinde Büyük Millet Meclisi Ulusal Kurtuluş Savaşı’nı başlattı. Bir yandan efeler, dadaşlar, seğmenler bulundukları yörede düşmana karşı koydular. Öte yandan düzenli ordular İnönü’de, Sakarya’da, Dumlupınar’da savaştılar. Yurdumuz düşmanlardan kurtarıldı.
Tahtını, rahatını düşünen padişah, yenilen düşmanla birlikte yurdumuzdan kaçtı. İmzalanan Lozan Barış Antlaşması ile yeni bir devlet doğdu. Bu doğan devletin yönetim biçimi henüz belirlenmemişti.
İkinci dönem Büyük Millet Meclisi 11 Ağustos 1923’te ilk toplantısını yaptı.13 Ekim 1923’te Ankara Başkent oldu. Atatürk; düşmanın ülkeden atılıp sınırlarımızın belirlenmesinden sonra, çoktan beri tasarladığı Cumhuriyet’in ilanı üzerinde hazırlıklar yapmaya başladı.28 Ekim 1923 akşamı yakın arkadaşlarını Çankaya’da yemeğe çağırdı. Onlara, “Yarın Cumhuriyet’i ilan edeceğiz” dedi.
29 Ekim 1923 günü Atatürk, milletvekilleri ile görüştükten sonra taslağı hazırlanan Cumhuriyet önergesi Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne verildi. Meclis önergeyi kabul etti.B öylece ülkemizde Cumhuriyet yönetimi kuruldu. Atatürk kurulan Türkiye Cumhuriyeti’nin ilk Cumhurbaşkanı oldu. Cumhuriyet’in ilanı yurtta sevinç ve coşku ile karşılandı.
Cumhuriyet; yurttaşların seçme ve seçilme hakkının olduğu bir yönetim. Ulus temsilcilerinin kabul ettiği yasalarla ülkenin yönetilmesidir. Cumhuriyet yönetiminde söz ulusundur. Cumhuriyet’i korumak, kollamak, yaşatmak her yurttaşın görevidir.
İktidarlar gelip geçici kalıcı olan devlet ve millet. Gerisi tefferruat.
Korkunun ecele faydası yok..

Bir yanıt yazın