BAHAR VE KİŞİLER ÜZERİNDEKİ ETKİLERİ

zİmran EMİR-Psikolog

Mevsim değişikliklerinin insan psikolojisi üzerine etkisiyle ilgili bilimsel çalışmalarda “hava şartları ve insan psikolojisi arasında doğru orantılı ilişki” olduğu ortaya çıkmıştır. Hava durumu kişinin beynindeki fizyolojik dengeyi etkiler ve beyindeki bazı kimyasalların fazla salgılanmasına neden olur. Bir canlanma yaşanır. Bazı kişilerde bu canlanma yeterli olmaz ve beyin mutluluk kimyasallarını yeterli düzeyde salgılayamaz. Bu nedenle bahar yorgunluğu ortaya çıkar. Beden ve beyin arasında uyumsuzluk oluşur. Bu durumdan bazı insanlar olumlu etkilenirken bazıları ise olumsuz etkilenmektedir. Doğanın renkten renge bürünmesi, bitkilerin yeni baştan yeşeriyor olması insanların umutlarını canlandırır. Böylece bahar, insanda depresyon ve kötü duyguları giderici olumlu etki sağlar. Olumlu düşüncelerin yanı sıra, havalar ısınınca ders çalışmak da zorlaşır. Yorgunluk, bitkinlik, aşırı can sıkıntısı gibi duygular ön plana çıkar.

Kendi Kendinize Test Uygulayın

Sabah halsiz kalkma

Sinirlilik

Uyku bozukluğu

Konsantrasyon güçlüğü

Eklem ve kas ağrılarının olması

Kendini depresif hissetme

Tembellik, üşengeçlik

Enerjinin azaldığını hissetme

İşlerini erteleme

Tedirginlik

Değerlendirme: Yukarıdaki şikayetlerden en az üçüne “EVET” yanıtı verenlerde, bahar yorgunluğu olduğuna işaret eder.

Bahar yorgunluğu, düzensiz beslenenleri ve amacı olmayanları sever. Sabah kalktığında amacı olmadığını düşünen kişilerde stres yükselir. Bahar yorgunluğuna kapılmamak için her şeyden önce amacınızı hiçbir zaman unutmamalısınız. Her sabah kalktığınızda hedefinizi, kazanmak istediğiniz okulu hatırlayın. O hedefi gerçekleştirmek için başarmanız gereken bir sınavınız olduğunu aklınızdan çıkarmayın.

Orhan Veli Kanık’ın “Beni bu güzel havalar mahvetti” dediği şiirinden esinlenerek aşağıdaki ağıt ortaya çıktı. Ne dersiniz sizin duygularınızı yansıtıyor mu?

Beni bu güzel havalar mahvetti

Böyle havada bıraktım

Ders çalışmayı başka bir bahara

Gezmeye böyle havalarda alıştım

Böyle havalarda uzandım, yattım

Kitap yüzü açmayı, testleri çözmeyi

Böyle havalarda unuttum

Şiir yazma hastalığım

Böyle havalarda nüksetti

Beni bu güzel havalar mahvetti…

Bahar Yorgunluğuna Karşı Neler Yapılabilir

Öğrencilere öneriler:

  • Ø  Egzersizin vücudu dinç tutmada çok önemli rolü var. Sabahları okula gitmeden önce; açık pencere önünde yapacağınız basit jimnastik hareketleri bile, dolaşım sisteminizin harekete geçmesini sağlayıp, sizi daha canlı kılacaktır.
  • Her sabah 10-15 dakika aç karnına jimnastik yapın. Ama vücudunuzu aşırı yormaktan da kaçının. Jimnastik yapacağınız odayı ciğerlerinize bol oksijen girmesi için bir süre havalandırmayı unutmayın.
  • Yediklerinize dikkat etmemek, uygun giyinmemek gibi nedenler vücut direncinizi kırar. Hastalıktan uzak durmak için beslenmenize, özellikle aldığınız besinlere özen gösterin.
  • Kolay bozulan yiyecekler, asitli içecekler ve konserve sebzeler gibi yapay ürünler yerine, vitamin değeri yüksek meyve salataları, taze sebze yemekleri, portakal suyu gibi besinleri tüketin. Baharda vücudun daha çok vitamin ve minerale ihtiyacı olur. Özellikle B ve C vitamini tüketimi arttırılmalıdır.  Bu nedenle meyve ve sebze yemeyi eksik etmeyin. Sevmeseniz de mevsimin özelliğini taşıyan meyve ve sebzelerin bütün çeşitlerinden bol miktarda yiyin.
  • Günde 3 litreye yakın su için. Yemek yemeden ve yatmadan önce azar azar içerek vücudunuza ihtiyacı olan suyu sağlayın.
  • Uyku düzenine özen gösterin. Kaliteli uyku uyuyan kişi, bahar yorgunluğuna karşı kendini daha iyi onarır. Rahat bir uyku için yatağa girmeden önce strese neden olabilecek şeyleri aklınızdan uzaklaştırın. Her akşam aynı saatte uyuyup, sabahları da aynı saatte uyanmaya çalışmak; uyku düzeninizin aksamasını engellediği gibi, gün içinde yorgun düşmemenizi sağlayacaktır.
  • Ders çalışılan ortamın havasını sık sık temizleyin. Çünkü beynin oksijene ihtiyacı vardır.
  • Herkes hayata karşı amaçlarını gözden geçirmeli. Sabah kalktığında amacı olmadığını anlayan kişilerde stres yükseliyor.

ARKADAŞLARINIZA HAYIR DEMEYİ BİLİN

Ders çalışmaya adapte olmakta zorlanan öğrencilerin birçoğu bu durumun nedenleri arasında arkadaş çevresini ön sıraya koyarlar. Bu yüzden arkadaş seçimlerimize dikkat etmemiz gerekir. Bir iyi ile bir kötü arkadaş olamaz. Eğer arkadaşlığa devam ederlerse ya kötü iyi olur veya iyi kötü olur. Atalarımızın dediği gibi: “Bana arkadaşını göster, sana kim olduğunu söyleyeyim.”

Sağlam temeller üzerine kurulan arkadaşlıklar geleceğimizi aydınlatır, mutlu olmamızı ve hayata güvenle bakmamızı sağlar. İsabetle seçilemeyen arkadaş ve dostlar ise insanı felakete sürükler. Felaket gelip çatınca da, hemen uzaklaşır giderler. Onları çevrelerindeki

İnsanlara bağlayan şey menfaatleridir. Menfaatlerinin bittiği yerde dostlukları yok olur gider.

Oysa gerçek ve iyi arkadaş, kişinin “kara gününde, felaket anında” yanında bulduğu arkadaşı ve dostudur.

 Dost gibi gördüğünüz, ihtiyacınız olduğunda yardımınıza koşan, ama olumsuz düşüncelerini de size benimsetmeye çalışan kötü arkadaşlara karşı dikkatli olmak gerekir.

Arkadaşlarınızın sözlerine çok önem verdiğinizde, istemediğiniz şeyleri yapmak için kendinizi mecbur hisseder ve bu sebeple hem ailenizle hem de öğretmenlerinizle sorunlar yaşamaya başlarsınız. Bazen arkadaşınız gibi giyinmek, arkadaşınız gibi davranmak istersiniz. Bazen ise içinde bulunduğunuz arkadaş grubunuz sizi eleştirmesin diye veya onların onayını almak için bazı olumsuz davranışlarda bulunup zararlı alışkanlıklar bile edinebilirsiniz. Oysa arkadaşlarınız bazı yönleri ile çok iyi olabilir. Onları çok seviyor olabilirsiniz; fakat siz kimseye benzemek zorunda değilsiniz. Siz onların etkisi ile kendinizi değiştirmek yerine bu davranışların yanlış olduğunun farkına varmalarını sağlayabilirsiniz. Eğer bu yanlış davranışlarda ısrar ediyorlarsa sizin için doğru arkadaş değildir.

Kıramıyoruz ki!

Tam ders çalışmaya oturmuşsunuzdur, bir telefon: “Şuraya gidiyoruz, gelse-ne.” “Yok, çalışıyorum işim var.” deseniz cevap hazır: “Bu kadar çalışma, boş versene yahu! Bu kadar çalışmanın ne alemi var? Gel de biraz dolaşalım. Bir de maç yaparız. Bak sen de biraz dinlenmiş olursun.” türünden sözler… Kabul etseniz, çalışma planınız aksayacak, kabul etmeseniz arkadaş grubundan dışlanma veya en azından arkadaşlara alay konusu olma endişesi…

Planlı Olarak Zaman Ayırabilirsiniz

Eğer arkadaşlarınızı kaybetmek istemiyorsanız onlarla beraber olacağınız zamanı önceden belirleyip, onları siz davet edebilirsiniz. Böylece hem onları memnun eder hem de planınızı bozmamış olursunuz. “Arkadaşlarımla beraber olacak kadar planımda boşluk yok.” diyorsanız, o zaman birkaç günlük boşlukları bir araya getirip belli bir güne yığarak arkadaşlarınıza randevu verebilirsiniz.

Ayrıca arkadaşlarınızın hepsine planlı hareket ettiğinizi kabul ettirmeli ve rast-gele anlarda çağırmamalarını nazikçe ifade etmelisiniz. Bu konuda anlaşabilirseniz hem birbirinizin çalışmasını engellememiş hem de arkadaşlık bağlarınızın gelecekte bozulmaması için önlem almış olursunuz.

Eğer onları ikna edemiyorsanız, iyi bir arkadaş çevreniz yok demektir. Sizin gibi planlı çalışan ve karakteri size uyan yeni arkadaşlar bulabilir ve bu arkadaşlarınızla grup çalışması yapabilirsiniz. Hep beraber ders çalışıp hep beraber eğlenirsiniz. İyi arkadaşlar sayesinde her şeyin eskisinden daha farklı ve daha güzel olduğunu hissedersiniz.

Ebeveynlere Öneriler:

  • Ergenler, mevsim değişikliğinden daha çok etkilenir. Bunun biyolojik nedeni olduğu unutulmamalıdır. Ders çalışmakta sıkılır ve zorlanırlar. Bu durumda otoriter davranmak yerine esnek ve anlayışlı yaklaşmak gerekir.
  • Kimi dersler öğrencileri rahatlatmak için okulun bahçesinde bile yapılabilir. Ev ortamında ise balkon ders çalışmak için kullanılabilir.
  • İnteraktif dersler daha yararlı olacaktır. Ezber gerektiren yani sözel olan derslerde çocuklarımızla karşılıklı sohbet havasında, onlara yardımcı olabiliriz.
  • Her öğrenci farklı bir bireydir ve her bireyin algılama, öğrenme stillerinin farklı olacağını unutmamak gerekir.
  • Ebeveyn olarak çocuklarımıza nasıl örtük mesajlar verdiğimizin farkında olmamız gerekir.
  • Unutulmaması gereken, sınav süreci hem ebeveynler hem de öğrenciler için sancılı bir süreçtir ve bu süreci en az zararla ancak birbirimize destek olarak atlatabiliriz.
  • Her aile gerek açık gerekse kapalı olarak kurallarını belirlemelidir. Sağlıklı ailede kurallar gizli değil açık olarak belirlenmelidir.

Mutlaka ki zaman zaman her evde küçük de olsa çatışmalar yaşanır. Hiç çatışma yaşanmayan bir evde büyük olasılıkla maskeler takılıdır. Yani sosyal maskeler iletişimde bulunuyordur. Çatışma uzun süreli ilişki içinde olan kişiler arasında doğal olarak ortaya çıkar. Önemli olan çatışmanın çıkmasını önlemek değil, çatışma çıktığı zaman kişilerin birbirleriyle nasıl etkileşim kuracağının bilinmesidir.

  • Duygu ve düşünceler olduğu gibi, abartılmadan ortaya konulmalıdır (Bu tutuma kendine güvenli ve kendine saygılı tutum diyoruz. Bu tutum içinde olan kişiler hem kendilerine hem de başkalarına saygı gösterirler)
  • Sorunlar şimdiki bağlam içinde ele alınmalı ve eski birikimler işin içine sokulmamalıdır
  • Kesinlikle öğüt verme kullanılmamalı, davranışlar somut bir biçimde ayrıntılı olarak ele alınmalıdır.
  • Yargılamaya gidilmemeli, kişiler kendi duygu ve düşüncelerini ifade edebilmelidirler.
  • Duygu ve düşünceler; ne az ne eksik, olduğu gibi ifade edilmelidir; karşısındakinin ne beklediğine ya da en mükemmel olması gerektiğine göre ifadeler aranmamalıdır.
  • Konunun özü ile konuya ilişkin olmayan ayrıntılar birbirinden ayırt edilmelidir. Örneğin, siz çocuğunuza “iki saat geciktin” dediğinizde, çocuğunuz size: “hayır bir saat kırk beş dakika geciktim” dememelidir.
  • Sorun çözmede etkin dinleme kullanılmalıdır.
  • Belirli bir zaman konusu içinde ancak bir çatışma üzerinde durulmalı, başka çatışma konuları çatışmaya katılmamalıdır. Örneğin: “hem geç kalıyorsun hem de bana yardım etmiyorsun” diyerek iki konuyu birden ortaya atmamak gerekir.
  • Birinin haklı çıkması yerine, her iki tarafın da anlaşabileceği bir çözüme yönelmek gerekir. Karşımızdaki çocuğumuz da olsa “ben haklıyım, sen yanlış hareket ediyorsun” tarzında davranmamak gerekir.
  • Unutmamalıyız ki, karşımızdaki evladımız da olsa, o da bir bireydir ve çevresi tarafından kabul görmek isteyen bir bireydir.

“Temelinde sevgi olan hiçbir eğitim başarısızlığa uğramaz” Pestallozi

Bir yanıt yazın