Tıklayın, cebiniz boşalsın.. Tebrikler soyuldunuz..

Hırsızların kapı kilidini kurcalayarak evinize girmesini beklemeyin. Zira dolandırıcılar siz kendinizi güvende sanırken cep telefonunuz, internetiniz ya da banka kartlarınız vasıtasıyla paranızı çalabilir. Hırsızlar çağı yakaladı ya siz…

Sakin sakin çayınızı yudumlarken cep telefonunuza düşen bir mesaj güzel gününüze katkı yapmak istercesine size bir teklif sunuyor: “Tebrikler! Değerli müşterimiz 4 büyük takımın taraftar formasından birini hediye olarak kazandınız. Formanızı almak için hemen arayın. 0216-38343…” Kimin müşterisi olduğunuzu bilmeden, formanızı istemek için sarıldığınız telefonun ucundaki ses, formayı kazanmak için 270 TL tutarındaki elektrik tasarruf cihazını satın almanız gerektiğini belirtiyor.

İkna edici ses tonuna teslim olup hiçbir tasarruf sağlamayan cihazı taksitle satın alıyor, iade etmek istediğinizde ise asla bu kişilere ulaşamıyorsunuz. Geçmiş olsun, günün ilk sazanı olarak oltaya takıldınız işte. Tıpkı Osman Ateşel’in başına gelenler gibi.

Bundan 8 ay önce Antalyalı Osman Ateşel’e 055487563.. numaralı telefondan bir mesaj geliyor: “Tebrikler! Forma kazandınız! Hemen 021638343.. numaralı telefonu arayınız.” Ateşel inanıp arayınca ilk önce telesekreter çıkıyor: “Enerji Tasarrufu Genel Merkezi’ne hoş geldiniz. Kalite standartları gereği görüşmelerimiz kayıt altına alınmaktadır. Uzman müşteri temsilcimizle görüşmek için lütfen 1’i tuşlayınız.” 1’i tuşlar tuşlamaz bir bayan çıkıyor ve elektrik tasarruf cihazından bahsetmeye başlıyor. Formayı ancak cihazı alanlara verdiklerini söylüyor. Osman Ateşel telefonu kapatmaya niyetleniyor ki bayan, “Cihazı beğenmezseniz iade edebilirsiniz.” diyor. Ateşel de “O zaman tamam.” deyip kredi kartı bilgilerini veriyor. Yarım saat içerisinde kartından 250,44 lira çekiliyor. Bir gün sonra kararını değiştirip işlemi iptal ettirmek isteyen Osman Ateşel, uzun süre bir yetkiliye ulaşamıyor. Zar zor ulaştığında da “Ürünü en az 3 ay denemek zorundasınız ve cihazı ancak hiçbir enerji tasarrufu sağlamadığını ispat ederseniz iade edebilirsiniz.” deniyor. Bu arada işlemin iptali için Kepez Kaymakamlığı Tüketici Hakem Heyeti’ne dilekçe veren Osman Ateşel bir sonuç alamıyor. Alamadığı gibi aradan aylar geçmesine rağmen kendisine ne cihaz ne de forma ulaşıyor.

Osman Ateşel, firmanın mağdurlarından sadece biri. İnternette bir arama yaptığınızda yüzlerce şikâyetle karşılaşıyorsunuz. İnternet adresine girdiğinizde de firmanın ne kadar naylon olduğu gayet net anlaşılıyor. Telefonun dışında bir iletişim adresi yok. Posta adresini ısrarla istemenize rağmen kesinlikle vermiyorlar. Güçlü bir kurumsal kimliği varmış havası oluşturmak için siteye koydukları belgelerin yazıları okunmuyor. Belgelere tıkladığınızda da açılmıyor.

Firmanın ‘uzman müşteri temsilcileri’ telefonunuzu açtığında sanki Enerji Bakanlığı ve TEDAŞ’ın yan kuruluşu gibi bir imaj oluşturuyorlar. Mağduriyetinizi anlatmaya çalıştığınızda da sizi azarlıyorlar. Yani anlayacağınız insanları kandırmakta epey ‘uzman’ olmuşlar. Osman Ateşel, “Haklarını yemeyelim, aylardır ne forma ne de cihaz göndermelerine rağmen kredi kartımdan çektikleri 250,44 liraya 10 taksit imkânı sağladılar!” diyor gülerek. Biz de firmanın yetkili bir ismiyle görüşmek istiyoruz ama verilen telefonları hiç kimse açmıyor. TEDAŞ ise resmî sitesinde bu tür dolandırıcılara karşı abonelerini uyarıyor.

Dolandırıcılara açık bir kapı

Hadi bunun gibi bir olay başınıza geldiğinde tuzağa düşmediniz diyelim. Dolandırıcılardan kurtulmayı kolay mı sandınız? Sözgelimi evinize hırsız girecek olsa, çelik kapı, alarm filan taktırarak önleminizi alabilirsiniz. Ancak bir cep telefonunuz varsa, dolandırıcılara açık bir kapı bıraktınız demektir. Bakın işte, telefonunuz yine çalıyor. Bakmayacak mısınız? Keşke bakmasaydınız ama iş işten geçti. Telefonda ikna edici bir ses tonuyla yavaş yavaş konuşan bir kişi var. Arka planda ise telsiz sesi. Dinlemeye başladıysanız kolunuzu kaptırmışsınız demektir. Telefondaki ses, SIM kartınızın teknolojik yöntemler kullanılarak organize bir suç örgütü tarafından kopyalandığı ve maliyeti yüksek meblağlara varan telefon görüşmeleri yapıldığını ifade ederek bu kişilerin tespit edilebilmesi için yürütülen gizli çalışmada kullanılmak üzere kontör veya para göndermenizi istiyor sizden. Ya da terör örgütü adı kullanılarak size aynen şöyle deniyor: “Sizin adınıza terör örgütü hat çıkarmış ve çıkartılan bu hat üzerinden çok konuşma yapılıyor. Size yüklü miktarda fatura gelecek. Biz bu şahısları tespit etmek için ülke genelinde operasyon yapacağız, en yakın bayiye gidin ve size yazdıracağımız cep telefonu numaralarına kontör-TL yükleyin. Operasyon bittikten sonra biz size haber vereceğiz, devlet masraflarınızı size ödeyecek.”

Eğer buna inanırsanız, dolandırıcıların operasyonu başarıya ulaşmış demektir. Bunu da mı savuşturdunuz? Bu kez telefonunuza bir kerelik çaldırılan bir numaradan cevapsız çağrı düşüyor. Genellikle +359 ile başlayan Bulgaristan kodlu cevapsız çağrıyı aradığınızda kendinizi evlenmek isteyen biriyle konuşurken ve bir süre sonra hem kontör gönderirken hem de binlerce avroyu havale yaparken bulabilirsiniz.

Telefonla dolandırıcılıkta en sık rastlanan yöntemlerden biri de şöyle: Abone merkezi görevlisi olarak arayan dolandırıcı, mağdurlara, para ödülü kazandıklarını, ödülü alabilmeleri için bu mesajda belirtilen numaraya kontör-TL göndermeleri gerektiğini belirtiyor. Veya (+90-536 5……) no.lu telefondan bir mesaj geliyor: “Kontörü geri yollamak için mesaj yaz’a gir, 5365…. yaz, boşluk bırak, 250 yaz 2797’e gönder. Daha sonra da ‘evet’ yazıp 2799’a yolla.”

Hadi canım bunlara kanacak kadar da kek değiliz diye itiraz etmeyin hemen. Zira bu yöntemlerle dolandırılıp para ve kontör kaptıran binlerce insan var memlekette. Hem bunlar sadece telefonla iş gören dolandırıcılara kurban verdiklerimiz. Bunun dışında internet, bankamatik, kredi kartları, mail adresi üzerinden akıl almaz teknolojik dolandırıcılık yöntemleriyle karşı karşıyayız. Yani artık klasik soygunlar ‘out’, teknolojik yöntemler ‘in’!

Kapı soygunu devam ediyor!

Her ne kadar teknolojik dolandırıcılık yöntemleriyle ilgili şikâyetler son yıllarda ciddi şekilde artsa da kapıdan yapılan satışlarda yaşanan dolandırıcılık birinci sırayı koruyor. Daha çok internet kullanmayan orta yaş üstü insanların kapıdan dolandırıcılığa maruz kaldığı düşünüldüğünde klasik yöntem bir süre daha revaçta olacak. Bu konuda sabıkalı firma sayısının 308 olduğu baz alınırsa, bu dolandırıcılık yönteminde kâr marjının hâlâ yüksek olduğunu söyleyebiliriz. Kapıdan satışlarda iki türlü dolandırıcılığa maruz kalıyorsunuz. Birinci yöntem şu: Kendilerini satıcı olarak değil, şans habercisi olarak tanıtarak kapınızı çalan kişiler, semtinizde yeni açılacak bir alışveriş merkezinin tanıtımını yaptıklarını söyleyip size bir çekiliş yaptırıyorlar. Size sunulan beş zarftan birini çekerek zarflanıyorsunuz. Çektiğiniz zarftan fırın veya çamaşır makinesi gibi bir ödül çıkıyor.

Biraz önce yan apartmandaki komşunuza da büyük ödül çıkmıştı ama sizin haberiniz yok tabii. Bu ödülü almanız için mağazadan küçük bir alışveriş yapmanız gerekiyor elbette. Çıkarılan katalogdan uygun bir fiyatı olduğuna inandırıldığınız bir eşyayı seçip yasalara uymayan bir satış sözleşmesini ve yasal senetleri imzaladığınızda kapana giriyorsunuz. Tabii size teslim edilen tencere, tost makinesi ya da mini fırının fiyatını araştırdığınızda sizden talep edilen rakamın çok aşağısında bir fiyatta olduğunu görüyorsunuz. Aylarca ödeyeceğiniz taksitler şöyle dursun, açılacak bir mağazanın olmadığını öğrenince ikinci şoku yaşıyorsunuz.

Güvenilir firmalarınkine çok benzeyen adlar kullanan bu şirketler, “pazarlama ticaret ev gereçleri inşaat ve elektronik sanayii” gibi unvanlar taşıyor. Yeni Migros, İhlaz, Koç Pa, Alsanlar 2000, Can-San, Cem-Pa, Parpa, Karaca, Star, Show-Pa 93, Metro gibi isimlerle kapınıza dayanan dolandırıcılar bir anlık boşluğunuzdan faydalanıp bütçenizde kara delikler açmayı başarıyor. Böyle bir durumla karşılaştığınızda malı teslim aldığınız tarihten itibaren 7 gün içinde hiçbir gerekçe göstermeden iade edebileceğinizi unutmayın. Ancak dolandırıcılar, satış sözleşmesine 10 gün öncesinin tarihini attıkları için bu hakkınız otomatikman düşüyor.

Bu durumda gösterdikleri süreli yayın ya da kataloğun tarihini kontrol etmeniz, o ilanı saklamanız, satıcı şirketin adresinin tam olmasına dikkat etmeniz, sipariş formunuzu saklamanız, sipariş iptal etme şartlarını sormanız, yazılı sözleşme yapmaya özen göstermeniz sizi tüketici mahkemelerinde haklı pozisyona getirecektir. Satıcı tarafından düzenlenen ve cayma hakkınızın olduğunu belirten Sanayi ve Ticaret Bakanlığı onaylı cayma bildirim belgesini istemeyi ihmal etmemekte fayda var. Ayrıca posta çeki ve havale makbuzlarınızı saklamayı unutmayınız. Eğer kandırıldığınızı düşünüp sözleşmeden cayacaksanız satıcıya iadeli taahhütlü mektup, noter aracılığıyla ihbarname gönderebilir veya bizzat elden teslim edebilirsiniz. Telefon ile tehdit etmenin hiçbir anlamı yok. Bu durumda satıcı, ödediğiniz parayı ve sizi borç altına sokan her türlü belgeyi 10 gün içinde iade etmek ve malı da 20 gün içinde geri almak zorundadır. Tabii bütün bunlar için uğraşmak, sizin moral gücünüze ve iş yükünüze bağlı. En iyisi kapınıza gelen hiçbir kişiden hiçbir şey almayın.

Evdeki dolandırıcılık yöntemlerinden biri de kapınızı çalan postacı şeklinde beliriyor. Kimlik bilgilerinize bir şekilde ulaşan dolandırıcılar, bu bilgilerle İcra Dairesi’ne giderek 18,40 TL başvuru harcı yatırıyor ve hakkınızda ‘ilamsız icra takibi’ başlatıyorlar. Borç hanesine ise istedikleri rakamı yazıyorlar. Postacıdan aldığınız ödeme tebligatını açınca şaşırıyorsunuz ve yanlıştır diye yırtıp atıyorsunuz. Oysa bir haftalık itiraz süresi var ve sizin ciddiye almadığınız bu borç itiraz etmediğiniz için silinmiyor ve bir hafta sonra haciz memuru kapınızda bitiyor.

Bir tıkla cebiniz boşalabilir!

İnternet kullanımının yaygınlaşmasıyla birlikte dolandırıcıların gözünü diktiği yöntemlerden biri de alışveriş siteleri kurmak. Piyasanın çok altında ürün satan bu fırsat siteleri genelde ulaşamayacağınız ya da açılmayan bir cep telefonu kullanıyor. Kredi kartı kullanmadıkları için ürün alırken cep telefonunuzu bırakıyorsunuz ve sizi onlar arıyor, siz aradığınızda ise ulaşamıyorsunuz. Parayı size gelen kendi kargo elemanlarına teslim ettikten sonra iş işten geçiyor. Ürün farklı çıkabiliyor. İçinde fatura var denmesine rağmen bir fatura çıkmıyor. İade etmek istediğinizde sitedeki MSN adresinden zoraki iletişim kurabiliyorsunuz ve işini muhtemelen bir internet kafeden yürüten dolandırıcı, ürünü iade alamayacaklarını söyleyerek sizi oyalıyor. Bu sitelerden biri http://hamileyastigi.org. Kapıdan nakit ya da kredi kartıyla işlem yapan site, http://www.kozmetikturk.com ile ortak çalıştığını söyleyen bir paravan dolandırıcılık sitesinden başka bir şey değil. Her iki sitede verilen telefon numaralarına ise ulaşmanın mümkünü yok. İnternet dünyası bu tür dolandırıcılık siteleriyle dolu. Piyasa değeri 1500 TL olan bir akıllı cep telefonunun 390 TL olduğunu, 2 bin TL’lik parfümün 390 TL’ye düştüğünü belirten ya da “Bugünkü şanslı kullanıcımız sizsiniz, iPhone 5 kazandınız!” gibi olta reklamlara asla itibar etmeden o siteden hızlıca ulaşmak sizin lehinize olacaktır.

Tabii internetteki tehlikeler bununla sınırlı değil. Twitter ve Facebook hesabınıza ulaşarak annenizin kızlık soyadına dayınızın profilinden ulaşan ve kimlik bilgilerinizi elde eden dolandırıcılar, bu bilgilerle icra dairesine gidip ilamsız icra takibi başlatabiliyor. Hâliyle kimlik bilgilerinizi internet ortamında deşifre etmemeniz menfaatiniz icabı. Şifre ve kullanıcı bilgileri ise özellikle ‘spyware’ olarak adlandırılan casus yazılımlar aracılığıyla ele geçiriliyor. Bilgisayara kullanıcının bilgisi dışında yüklenen casus yazılımlar sızdığı bilgisayardaki önemli bilgileri kötü niyetli kişilerin kullanımına açıyor. Bu yüzden bilgisayarınızın posta kutusuna düşen banka maillerine de dikkat etmek gerekiyor. Zira bir bankanın internet yüzünü kullanarak size gönderen kişiler, siteye tıkladığınız an sizden kimlik bilgilerini ve şifrenizi talep ederek bilgilerinize kolayca ulaşabiliyor. Bankalar bu türden sahtekârlıkları engellemek için uyarı maillerini müşterilerine gönderiyor. Bankaların gönderdiği e-postalarda dolandırıcılık girişimlerine maruz kalmamak için, anne kızlık soyadınızın tamamı, kredi kartı ve banka kartı şifresi, kredi kartı güvenlik numarası, internet şubesi parolası, internet şubesi tek kullanımlık giriş ve işlem şifresi gibi kişisel bilgilerin veya finans bilgilerinin banka personeli dâhil hiç kimseye talep edilse bile verilmemesi uyarısında bulunuluyor.

Size gelen spam maillere karşı da uyanık olmanızda fayda var. “Posta kutunuz şu anda depolama sınırını aştı. Posta kutunuzu revalidate için lütfen aşağıdaki bilgileri gönderin: Adı, Kullanıcı Adı, Şifre, Parolayı Onaylayın, E-posta, Cep telefonu numarası… Posta kutunuza revalidate yapamıyorsanız, posta devre dışı bırakılır! Teşekkür ederim, Sistem Yöneticisi”… Bu tür mailleri aldığınız anda, gönderen kişiye içinizden teşekkür edip mail silmenizi tavsiye ediyoruz.

Elektronik posta yoluyla son zamanlarda posta kutunuza düşen dolandırıcı maillerinde dikkat çekenlerden biri de yabancı ülkelerden gönderilen ve bozuk bir Türkçe ile yazılıp size iş teklifi sunan uyanıkların yazdıkları. Bunlardan biri, Fildişi Sahilleri’nden yazan Flora Tagro. Buyrun iş teklifine: “İyi günler. Benim adım Flora Tagro, Desire Asségnini tagro kızıdır. Ben 20 yaşındayım. Babam 2002-2011 Fildişili siyasi kriz / iç savaş sırasında devirdiği eski Fildişili Başkanı Laurent Gbagbo için personel ve genel sekreteri iç ve başbakanı olarak görev yaptı. Hastaneye babamın transferi videoyu görebilirsiniz:  … Cocody Abidjan PISAM hastanede babamın ölümünden önce, o kadar belirgin tek varisi olarak ismimi tevdi yalnızca 4 milyon 800 bin avro değerinde o sabit mevduat hesabına sahip para anlattı tevdi fonu. Şimdi geri döndüm Fildişi Kıyısı ve ben parayı bankaya varlığını doğruladı ve para kapsayan bütün belgesel kanıtlar sağlam. Ben aktarmak ve sizin ülkenizde bu para yatırım için senin tür ve acil yardıma ihtiyacım var ve aynı zamanda benim eğitim sürdürmeye ülkenize gelin lütfen. … Ben bu işlem birkaç gün içinde bana yardımcı ilgi anlamına sonucuna olacağına inanıyorum bu mütevazı isteği ile bana yardım için çaba için tazminat modu olarak toplam paranın yüzde 20 sunmaya hazırım. Teşekkür ederim ve Tanrı sizi korusun.”

Bu tür dolandırıcılardan Allah gerçekten hepimizi korusun. Buna benzer maillerden biri de Irak’ta Saddam döneminde görev yaptığını söyleyen Amerikalı askerin, bilmem nereye sakladığını söylediği milyonlarca doları sizinle paylaşmak için yardım talep etme gönderisi. Ve daha bunun gibi onlarcası…

Bankamatik ile otomatik soygun

Çok sık rastlanan dolandırıcılık yöntemlerinden biri de bankamatiklerle yapılıyor. Bu tür dolandırıcılık yapmak isteyen kişiler bankamatik cihazlarının kart yuvasına hazırladıkları karton, film gibi (müşterilerin kartını sıkıştıracak) düzenekler yerleştiriyorlar ve uzak bir yere geçip kurban beklemeye başlıyorlar. Bankamatikten işlem yapmak için geldiğinizde kartınızı bankamatiğe takıyorsunuz. Ancak yerleştirilen düzenekten dolayı kart yerine tam oturmuyor. Şifrenizi yazıp işlem de yapamıyorsunuz. O sırada bankamatiği kullanmak isteyen dolandırıcı arkanızda beliriyor. Genelde iki-üç kişi olan dolandırıcılar “Ne oldu? Bankamatik arızalı mı? Kartınızı mı yuttu? Benim kartımı da yuttu? Şifreni yaz iptal butonuna bas, kartını verir.” gibi sözlerle sizi yönlendiriyorlar.

Eğer bu kişilerin dediği gibi yapıp şifrenizi girerek iptal butonuna bastığınızda kartı yine alamıyorsunuz. Tabii bu sırada girdiğiniz şifreyi dolandırıcılar görmüş oluyor. Siz oradan ayrıldıktan sonra da cımbız veya ucu kancalı tığ gibi aletlerle kartınızı sıkışan yerden çekip alıyorlar. Düzeneği tekrar eski hâline getirip öğrendikleri şifrenizle bütün paranızı boşaltıyorlar. Tabii sıkışan kart kredi kartı ise limiti kadar güzel bir alışverişi de sizin adınıza yapıyorlar. Böyle bir durumla karşılaştığınızda yapmanız gereken şey, hemen 155 Polis İmdat’ı aramak.

Soygun için krediniz var mı?

Hepimizin en az bir kredi kartı olduğuna göre potansiyel olarak dolandırıcıların gözüne kestirdiği kişilerden biri de içimizden herhangi biri olabilir. Kredi kartlarıyla dolandırıcılık polis kayıtlarına göre çok farklı yöntemlerle gerçekleşiyor. Dolandırıcılar, kimlik ve imza kontrolü yapılmayan iş yerlerindeki alışverişlerde kayıp ya da çalıntı kartları kullanarak dolandırıcılık yapıyorlar. Kredi kartının müşteriye, posta ya da kargo yoluyla ulaştırılırken çalınarak kullanılması da bir başka yöntem. Sahte kimlik belgeleriyle banka şubesinden kart alınarak da kullanılabiliyor. Kredi kartı ebadındaki boş plastik plakalara gerçek kredi kartlarına ait numaralar basılıyor. Eğer bu kart sizin numaranız ise yandınız. Siz sanki alışveriş yapmışsınız gibi, bu kart cihazdan geçirilerek adınıza satış belgesi düzenleniyor.

Bu dolandırıcılık yönteminde işyerlerinin de parmağı bulunuyor. Manyetik şerit sahteciği de kredi kartlarında kullanılan yöntemlerden biri. Dolandırıcı, kendisine ait kredi kartının arkasındaki manyetik şerit bilgilerini siliyor ve encoder cihazıyla başkasına ait bilgileri yüklüyor. Ayrıca alışveriş yapan müşterilerin kartlarının çaktırılmadan encoder cihazından geçirilip kopyalanması da en sık rastlanan yöntemlerden. Daha sonra bu bilgiler, üretilen sahte bir kartın şeridine aktarılıyor. Bu, en tehlikeli dolandırıcılık olarak nitelendiriliyor, karttaki bilgiler gerçek olduğu için ispatlanması oldukça zor. Kredi kartlarında kullanılan son yöntem ise kart sahibinin kimlik bilgileri ve kredi kartı bilgilerinin öğrenilerek bankaya telefonla veya başvuru formuyla müracaat edilmesi. Eldeki bilgilerle kartın adresi değiştiriliyor ve bir süre sonra kaybolma bahanesiyle yeni adrese yeni kart isteniyor. Gelen kartın arkasına imza atan dolandırıcı kartı kullanmaya başlıyor.

Oto alıp satarken aman dikkat!

Dolandırıcılık yöntemleri sadece teknolojik gelişmelere ilişkin değil, her sektör için geçerli. İkinci el araç alırken de paranızdan olmanız mümkün. En yaygın kullanılan yöntemlerden biri, çeşitli ilçelerde kurulan paravan galeriler vasıtasıyla gerçekleştiriliyor. Hiçbir şirket kaydı bulunmayan galeriler, sizin arabanızı aldıktan sonra dükkânı kapatarak kayıplara karışıyor. Eğer sattığınız araba karşılığında kalan paranın ödenmesine karşılık senet aldıysanız üzerine bir bardak soğuk su içebilirsiniz. Zira söz konusu senetleri üçüncü kişiler üzerine veren çete üyeleri, çoğunlukla senetleri hayalî isimler adına hazırlıyor. Şebekenin en önemli yardımcıları ise genelde noterlerdeki bazı görevliler oluyor. Noter çalışanlarını ayarlayan çete üyeleri, noter satışında işlemler devam ederken, dışarıdaki üçüncü kişiler arasında yoğun telefon trafiği başlatıyorlar. Araç sahibinin de tanık olduğu konuşmalarda, telefondaki kişi ‘Notere varmak üzereyim’, ‘Bankadan parayı aldım, geliyorum’, ‘Siz işlemleri bitirin, ben yetişmek üzereyim’ şeklinde konuşarak sizin güveninizi kazanıyor ve imzayı kolaylıkla atıyorsunuz. İstanbul merkezine uzak ilçelerden araç satışı yapan dolandırıcılar ise uygun fiyata sattıkları araca talip olmanız durumunda ‘İsterseniz hesabıma kapora yatırın, çünkü çok talipli var’ diyerek size hesap numarası veriyor. Siz kaporayı yatırıyorsunuz ancak ondan sonra kimseye ulaşmanız mümkün olmuyor.

Görünen o ki teknolojik kolaylıklar ve enstrümanlar arttıkça yeni dolandırıcılık yöntemleri de yükselişe geçiyor. Yapacağımız ilk ve en önemli şey ise gözümüzü dört açmak ve kullandığımız teknolojilerde geride iz bırakmamak…

Dolandırılmamak için bilmeniz gerekenler

İstanbul Emniyet Müdürlüğü Siber Suçlarıyla Mücadele Şubesi uyarıyor:

1. Bilgisayarda kullanılacak programların lisanslı olmasına dikkat edilmelidir.

2. Lisanslı antivirüs programları kullanılmalı ve güncelleştirmeleri yapılmalıdır.

3. Spam e-pos-talara ve tanımadığınız kişilerden aldığınız e-postalara dikkat etmeli, bilmediğiniz bağlantıları açmamalısınız.

4. Bilinmeyen internet sitelerinden dosya indirilmemeli veya indirirken dikkat edilmeli.

5. Cep telefonlarına bilinmeyen uygulamalar yüklenilmemeli.

6. Bankadan geldiği belirtilen e-postalar üzerinde, bankanın internet sayfasına ait link olsa dahi, sisteme internet adresini bizzat yazarak girmeye dikkat edilmelidir.

7. Girilen internet sitesinin adresi, her açılan sayfada tekrar tekrar kontrol edilmeli, farklı bir adrese otomatik yönlendirme yapılmadığından emin olunmalıdır.

8. Kimlik bilgilerinin kullanılması gereken işlemler, internet kafelerden ya da iş yerinde ortak kullanılan bilgisayarlardan değil, antivirüs programlarıyla korunan şahsi bilgisayarlardan yapılmalıdır.

9. İnternet üzerinden arkadaşlık, sohbet veya sosyal paylaşım sitelerinde kredi kartı bilgileri ve özel bilgiler kesinlikle paylaşılmamalıdır.

10. İnternet üzerinden alışveriş yaparken internet sitesinin SSL güvenliğine sahip olup olmadığını kontrol edin. SSL bağlanmak istediğimiz sitenin adresini yazdığımız site olup olmadığını gösterir bir sertifikadır. SSL güvenliğinin varlığı iki şekilde anlaşılır. Birincisi browser’ın adres çubuğundaki satır http:// ile değil, https:// ile başlayan bir adres olmalıdır. İkincisi ise, browserların altında çıkan kilit simgesidir. İnternet explorer’da SSL güvenliğinin varlığında sağ alt köşede bir kilit simgesi çıkar. SSL güvenliği olmadığı zaman ise bu kilit simgesi görünmez.

11. Bankalar hiçbir zaman müşterilerine e-posta göndererek belirli formların doldurulmasını, programların yüklenmesini istemez.

12. TİB tarafından oluşturulmuş güvenli internet projesine ücretsiz katılarak kötü amaçlı yazılımlardan bilgisayarınızı ve ailenizi koruyabilirsiniz.

13. Vatandaşlarımızın cep telefonu ile arayarak kendilerini polis, savcı, bankacı ya da diğer kamu görevlisi olarak tanıtan şahıslara itibar etmemeleri; kendilerinden talep edilen kimlik ve kredi kartı bilgilerini ne suretle olursa olsun paylaşmamaları gerekir.

14. Bankalar tarafından gönderilen SMS’leri üçüncü şahıslar ile paylaşmamaları, gelen SMS’lerin içeriğini teyit etmek için bankalar ile görüşmeleri gerekir.

15. Güvenlik güçlerinin vatandaşlarımızı sadece davet amacı ile aramakta olduğu, kredi kartı ve kimlik bilgilerini talep etmediği unutulmamalıdır.

16. Google ve benzeri arama motorlarında ilk sıralarda çıkan sitelerin güvenli olduğu kanaati yanlıştır. Dolandırıcıların ilk yaptığı iş arama motorlarına kendi sitelerini tanıttırarak ilk sırada çıkmalarını sağlamaktır.

17. Anlaşmalı ve güvenilir e-ticaret sitelerinde alışveriş, eğer varsa sanal klavye, şifre SMS hizmetleri, tek kullanımlık şifreler, değişen klavyeler gibi güvenlik adımlarının kullanılması suretiyle gerçekleştirilmelidir.

18. Kimlik bilgilerinizle adınıza bir telefon hattı alınmış ve şu an kullanılıyor olabilir; Emin olmak için https://hatsorgulama.btk.gov.tr adresine girerek sorgulama yapabilirsiniz.

Bilişim suçlarında artış var

Bilişim suçları gün geçtikçe artıyor. Peki, böyle bir durumla karşı karşıya kaldığımızda ne yapmamız lazım? Bilişim konusunda uzman avukatlardan Kemal Şener sorularımızı cevapladı.

-Teknolojinin gelişmesiyle dolandırıcılık yön değiştirdi. En çok rastlanan internetten dolandırıcılık yöntemleri nelerdir?

İnternet ve bilişim teknolojileri kullanılarak işlenen suçlar şunlar: Bilgisayar sistemleri ve servislerine yetkisiz erişim ve dinleme, bilgisayar sabotajı, bilgisayar kullanılarak dolandırıcılık ve sahtecilik, kanun tarafından korunan bir yazılımın izin alınmadan kullanılması. Bunlar dışında bu başlık altına alınan suçlar da yasaya aykırı yayınlar, pornografi içeren yayınlar ile hakaret ve sövme olarak tanımlanmıştır. İnternet üzerinden en sık rastlanan dolandırıcılık yöntemlerini şu şekilde sıralayabiliriz:

1- Bilgisayar kullanılarak dolandırıcılık: Türk Ceza Kanunu’nda yer alan şekli ile dolandırıcılık “Hileli davranışlarla bir kimseyi aldatıp onun veya başkasının zararına olarak kendisine veya başkasına bir yarar sağlamaktır.” Bilgisayar kullanılarak dolandırıcılık, kişilerin bilgisayar veya teknolojik araçlar kullanılmak marifetiyle aldatılması, kandırılması veya şaşırtılmasıdır. Bunlar ise kredi kartlarının kopyalanması, bilgisayardan izinsiz olarak elde edilen verilerin kopyalarının oluşturulması, bu bilgi ve kopyaların kullanılarak hesaplardan para aktarımı, bu bilgiler sayesinde üçüncü kişilerle iletişim kurularak onları kandırmak şeklindedir.

2- Bilgisayar kullanılarak sahtecilik: Sahtecilik genel anlamıyla, bir şeyin aslına benzetilmesi yoluyla kişilerin kandırılmasıdır. Bilgisayar kullanılarak sahtecilik, bir web sitesinin benzerinin yapılması veya başka kişilerin adına web sitesi hazırlanarak diğer kişilere buradan mesajlar göndermek, iletişim kurulmasını sağlamak, sahte mail (fakemail) ve phishing yöntemleri ile kişilerin özel bilgilerini elde etmek, sahte olarak evrak oluşturmak, sahte bilet satmak gibi şekillerde karşımıza çıkmaktadır.

-Dolandırıcılığa maruz kalan insanlar nasıl bir hukuki yol izlemeliler?

Bu kişiler, ihbar.bilisim veya bss e-posta adreslerine ihbarda bulunabilirler. Ayrıca Cumhuriyet Başsavcılıklarına başvurabilirler. Büyük şehirlerde son yıllarda sadece bilişim suçlarıyla ilgili özel savcılık birimleri de oluşturulmuştur.

-Size yapılan başvurularda son yıllarda artış var mı? Siz nasıl bir yöntem izliyorsunuz sorunlar karşısında?

Artış var. Bilişim hukuku konusunda gelen şikâyetleri anlamak ve değerlendirebilmek için, öncelikle meslektaşlarımızın hukuki bilgi yanında, bilişim sistemleri konusunda bilgi sahibi olması, teknolojik gelişmeleri ve teknoloji ile birlikte yeni gelişen suç tiplerini yakından takip ediyor olması gereklidir. Ofisimize bu konuda gelen başvurularda, öncelikle sorunu doğru saptayıp, detayları çok iyi inceleyip meseleyi çözmeye çalışmaktayız. Bir örnek vermek gerekirse… Yaklaşık 3 ay önce bize ulaşan bir müvekkil, kendisinin 70 yaşında olduğunu, evinde wireless modem olmadığını, yani kimsenin dışarıdan erişemeyeceğini, buna rağmen kredi kartı dolandırıcılığı suçunda kendi IP adresinin tespit edildiğini beyan etmişti. Tüm dosya kapsamında her şey müvekkilin aleyhinde görünüyordu. Fakat yaptığımız dikkatli inceleme neticesinde, bankanın savcılığa yaptığı şikâyet dilekçesinde suç tarihini yanlışlıkla 1 gün sonrası olarak bildirdiği, bu nedenle o tarih için yapılan IP araştırmasında konu ile hiç ilgisi olmayan müvekkilin suçlandığı ortaya çıkmıştır.

-Türk hukuk sistemi bilişim suçları açısından yeterli mi? Değilse neler yapılması gerekir?

Bu sorunuza, son zamanlarda en sık karşılaştığımız sorunu dile getirerek yanıt vermek isteriz. Ofisimize son yıllarda, sosyal paylaşım sitelerinde (özellikle Facebook) kişi adına açılmış olan sahte profiller, kişinin rızası olmadan resminin, videolarının başkaları tarafından kullanılması yönünde şikâyetler gelmektedir. Savcılığa yaptığımız şikâyetlerde, sahte profilleri açan kişilerle ilgili IP ve kimlik bilgileri Facebook INC. isimli firmadan istenmesine rağmen, firma adresinin Amerika olması nedeniyle bu bilgilere ulaşmak mümkün olmamaktadır. Bu yüzden, yapılan şikâyetler sonuçsuz kalmaktadır. En kısa zamanda sosyal paylaşım ağlarının Tük makamlarına gerekli bilgiyi vermek üzere irtibat ofisleri kurması gereklidir.

-Bilişim yoluyla dolandırılanın açtığı davalar hemen sonuçlanıyor mu?

Bilişim suçları ile ilgili şikâyetlerde, uzun süren kısım kovuşturma aşaması ve delillerin toplanması için yapılan araştırma ve takip işlemleridir. Suçun niteliğine, işleniş şekline göre bu araştırma yaklaşık 2-6 ay sürmektedir. Dava açılması ve davanın sonuçlanması süreci de eklendiğinde bir-bir buçuk yıl içerisinde davalar sonuçlanmaktadır.

Bu oyunlara gelmeyin!

Sahte altın dolandırıcılığı: Altın çakmak veya kol saatini acil ihtiyaçtan satmak istediğini belirten kişiler, bu yöntemle kandırdıkları vatandaşların paralarını alıyor. Özellikle kuyumcuların kapalı olduğu saati seçen dolandırıcılar, adres sorma bahanesiyle sohbet kuruyor. Başka ülkeden geldiklerini söyleyerek ceplerinden çıkardıkları altın görünümlü çakmak ve saati, gerçek bedelin neredeyse 10 katı aşağısında fiyat biçip size satarak uzaklaşıyorlar.

İş ilanı ile dolandırıcılık: Gazeteye ilan veren dolandırıcılar yeni bir iş için eleman alacaklarını ya da film için oyuncu seçeceklerini belirtiyorlar. Bir iş merkezinden şatafatlı bir ofis kiralıyorlar. Gelen yüzlerce kişiden katılım payı ve başvuru ücreti altında bir bedel alıp sonra haber vereceklerini söylüyorlar. Piyasadan bu şekilde epeyce parayı topladıktan sonra ofisi kapatıp kayıplara karışıyorlar.

Peru parasıyla dolandırıcılık: Son dönemde artan dolandırıcılık yöntemlerinden biri de Peru parası ile uygulanan yöntem. Dolandırıcılar, kimi zaman ev kiralama bahanesiyle ev sahibini, kimi zaman hayvan alacağını belirterek besicileri, düşük değerdeki Peru parasını yüksek değerdeymiş gibi anlatıp kandırıyorlar. Üzerinde Türk parası bulunmadığını belirten zanlılar, borcun yarısını Peru parası olarak verip, paranın üstünü Türk Lirası olarak vatandaşlardan alıp kayboluyor.

Zarfçılık yöntemi: Dolandırıcıların gözdeleri arasında yer alan ‘zarfçılık’ yönteminde zanlılar genellikle bankadan çıkarken takip ettikleri yaşlı ve saf kişileri tercih ediyor. Başka biri tarafından yere atılan zarfı alarak “para buldum” diyerek gözüne kestirdiği kişilere paranın kendisinin olup olmadığını soruyor ve ardından paylaşmayı teklif ediyorlar. Bir köşede paraları pay etmeye çalışırken, yanına işbirlikçisi gelip para kaybettiğini belirtiyor. Birinci zanlı yanındaki vatandaştan da onay alarak görmediğini söylüyor. İkinci zanlının ısrar etmesi karşısında ise birinci zanlı vatandaşın cebindeki paraları alarak başka bir zarfa koyuyor, gerekirse üstünü arayabileceğini, bunun haricinde para olmadığını belirtiyor. Bu arada zanlı vatandaşın paralarını koyduğu zarfı el çabukluğuyla içi kâğıt dolu başka bir zarfla değiştiriyor. İşbirlikçi, sözde para dolu zarfını bulamayıp geri dönerken, zanlı vatandaşa “Bu senin zarfın cebine koy, yerden bulduğumuz zarf da sende kalsın sonra buluşur, paylaşırız” diyerek uzaklaşıyor. Evine giden mağdur ise kendi parasının bulunduğu zarftan ve dolandırıcının verdiği zarftan çıkan kağıt destelerle baş başa kalıyor.

Asker arkadaşı dolandırıcılığı: Oğlu askerde bulunan aileleri takip eden dolandırıcılar, “Ben askerdeki oğlunuzun arkadaşıyım, sizlere selamı var” dedikten sonra kendisini acındırarak, annesinin öldüğünü, memleketine gideceğini, parasının olmadığını söyleyip vatandaşları dolandırıyor.

Temizleme yöntemi: Dolandırıcılar, gözlerine kestirdikleri kişilerin üzerine tutkal, çiğnenmiş sakız veya mercimek atarak temizlemek için yaklaşıyorlar. Kişinin pantolonunu temizlerken cüzdanını veya cebindeki parasını da bir güzel temizliyorlar.

Para üstü yöntemi: Genelde market veya iş yerlerine birden fazla zanlı giderek, birisi kasada alışveriş yaparken diğerleri kasiyerin dikkatini dağıtıyor. Elinde 100 veya 200 TL gibi büyük banknot tutan zanlı, kasiyerin kafasını karıştırıyor. Kasiyer, zanlının uzattığı paraya göre üzerini hazırlayıp verirken, zanlı parayı verdiğini iddia ederek hızlıca oradan uzaklaşıyor.

Tırnakçılık yöntemi: Tırnakçılık yöntemi son aylarda özellikle İran ve Suriye uyruklu kişiler tarafından sıklıkla yapılıyor. Yabancı uyruklu zanlılar, üzerinde yüklü miktarda para olduğunu bildikleri bir kişiyi durdurup Türk parasını tanımadıklarını, kendilerine üzerinde varsa göstermelerini istiyorlar. Genelde zanlının yanında bulunan bir kadın ise bu sırada vatandaşın dikkatini dağıtıyor. Parayı alan zanlı paralara bakarken, el çabukluğuyla desteden iki parmağını kullanarak paraları çekip avucunun içinde saklıyor.

İnternet virüsüyle dolandırıcılık yöntemi: Zeus ve Zitmo adlı virüsler son zamanlarda en çok kullanılan internet dolandırıcılığı yöntemlerinden. Söz konusu virüsler işlem yapılan banka internet sitesinin arayüzünü taklit ediyor. Müşteriler bankanın internet sitesinde işlem yaptığını düşünürken aslında bilgisayar korsanlarının sitesi üzerinde işlem yapıyor ve müşteri numarası, kullanıcı şifresi gibi bilgileri kendi elleriyle bilgisayar korsanlarına sunuyor. Müşteriler hesaplarının boşaldığını gördüğünde ise iş işten geçmiş oluyor.

Kedi yöntemi: Sürücüsü içinde park hâlinde duran otomobillere yaklaşarak şoföre “Abi aracın altına kedi girdi. Sakın hareket etme.” diyen dolandırıcılar araçtan inen şoförle birlikte sözde otomobilin altına giren kediyi arıyorlar. Tabii bu sırada otomobilin kapısını açan diğer kişi içerideki çantaları kedi çevikliği ile yürütüyor.

Kargo parası ile dolandırıcılık: Ünlü bir yapım şirketinin adını kullanarak telefonla arayan dolandırıcılar, bir televizyon kanalında yeni bir yarışma formatının başladığını ve yarışmacı olarak sizi seçtiklerini belirtiyorlar. Gerekli belgelerin iletilmesi için adresinizi alıyorlar. Yarın itibariyle kargo gönderileceğini, kargo bedelinin şehirden şehire değiştiğini ve bu bedelin şahsınız tarafından ödenmesi gerektiğini belirtip telefonu kapatıyorlar. Ertesi gün size gelen içi boş zarfa yüksek bir kargo bedeli ödüyorsunuz.

Gömü yöntemi: Dolandırıcılar seçilen alana bir küp altın benzeri heykelcik gömüyor. Civarda arazi almak istiyormuş gibi yapıp önce zengin bir köylüyle samimiyet kuruluyor. Ekip sözde İsveç’teki zengin biri tarafından, dedesinin gömdüğü defineyi bulmak için gönderildiğini ve İsveçli zenginin bulana 12 milyon avro vereceğini belirtiyor. Köylü bunlara inanmasa da çetenin haritada gösterdiği yerden küp dolusu altın heykelcik çıkınca oltaya yakalanmış oluyor. Çete, altınları köylüye bırakıp İsveç’e alıcıları getirmek için ayrılıyor. Ardından köylüyü telefonla arayarak vize, rüşvet gibi masraflar nedeniyle yüksek meblağlı paralar istiyor. Elindeki altın heykelciğe bakan köylü, istenen parayı düşünmeden gönderiyor. Ondan sonra arayan soran olmayınca heykelin sahte olduğu da ortaya çıkıyor.

Prof. Dr. Erol Göka (Psikiyatrist): Teknomedyatik ağın içindeki Türk insanı afallamış hâlde

–Bilişim dolandırıcılığına maruz kalan biz Türkler gerçekten saf mıyız yoksa menfaatler karşısında her türlü zokayı yemeye hazır bir ırk mıyız?

Hemen baştan söylemeliyim ki, hangi milletin daha zeki olduğuna ilişkin bir araştırma yok. Irkları siyah-beyaz ve sarı diye sınıflayarak yapılmış bir çalışma var ama o da hem bilimsel hem etik yönden çok eleştirildi. Türkler kendilerine özgü bir topluluk psikolojisine sahipler. Uzun araştırmalardan sonra çeşitli kitaplarda bunu ortaya koymaya gayret ettim, ediyorum. “Saflık” diyebileceğimiz bir yanımız kesinlikle var ve öyle sanıyorum ki, bu şehirli yaşama, yazılı kültüre alışkın olamayışımızla alakalı. Tamam kabul ediyorum “köylü ya da şark kurnazlığı” dediğimiz bize özgü cinliklere sahibiz ama yaşadığımız dünyanın her şeyin posasını çıkaran ve her şeyi sömüren çıkarcı tuzakları yanında bizimkinin esamesi bile okunmaz. Bu acımasız dünyada Türk insanı çok saf kalıyor ya da ahlakıyla pırıl pırıl parlıyor diyelim…

–Zeki olduğumuzu söylüyoruz ama dolandırılmaktan da geri kalmıyoruz. Yoksa dolandırıcılar mı daha zeki?

Dolandırıcılıkla zekâyı yan yana getirebileceğimiz hâllerin çok istisnai olduğunu sanıyorum. Sabah akşam insanları nasıl kandırabileceği, tongaya düşürebileceği üzerinde kafa yorarsa, insanımızın da saflığı göz önünde bulundurulursa sınır zekâ kapasitesine sahip her ahlaksız değişik tuzaklar bulabilir. Buldukları tuzaklar onların ne kadar zeki olduklarının değil ne kadar “ahlaksız” olduklarının ölçüsü olabilir…

–Bir milletin saflığını ya da kurnazlığını belirleyen genetik, sosyal ya da kültürel unsurlar nelerdir? Bu bağlamda Türklerin saf ya da kurnaz oluşlarını hangi kodlarla açıklamak gerekir?

Her toplum kendine özgü bir tarihsel psikolojiye sahip. Bu ortak psikoloji aynı ana dilini kullanmamızla ve benzer çocuk yetiştirme pratikleriyle nesilden nesile aktarılıyor. Zekâ da kendisini bu ortak psikolojik zemin içinde dışa vuruyor. Henüz tam neler olup bittiğini anında öğrenme şansımızın olmadığı 30-40 yıl öncesinde Almanya’ya giden gurbetçilerimizin zekâ gösterileriyle ilgili şehir efsaneleri dolanırdı. Almanların kendi toplumları içinde hiç dikkat etmeden belli bir rutinle yaşamaları sırasında göremedikleri şeyleri, bizimkiler görünce “zeki Türk”ü ballandıra ballandıra anlatırdık. Oysa olan yalnızca iki farklı kültürden gelen insanların algı ve dikkat yoğunlaşmalarındaki farklılıktan ibaretti. Almanya’ya giden gurbetçilerimiz içinde elbette başarılı olanlar, oraya kolay uyum sağlayanlar oldu ama binlercesi çok büyük sıkıntılar yaşadı. Bugünkü dünya karşısındaki hâlimiz Almanya’ya ilk giden gurbetçilerimizin yaşadıklarına çok benziyor. Henüz modernleşmeye, şehir hayatını ve yazılı teknolojileri öğrenmeye çalışırken postmodern çığın altında kalan ve kendini teknomedyatik ağın içinde bulan insanımız afallamış, şaşırmış durumda. Çoğumuz şaşkınız ve şaşkınlıklardan faydalanmaya çalışan ahlaksızlar her toplumda, her tarihsel dönemde ortaya çıkmış maalesef.

Bilişim sistemleri suçluların direkt hedefi

Bilişim dolandırıcılığıyla ilgili İstanbul Emniyet Müdürlüğü Siber Suçlarıyla Mücadele Şubesi, dolandırıcılık suçlarında mağdurların eğitimli-eğitimsiz her seviyeden vatandaşı kapsadığını belirterek dikkatli olmaya davet ediyor. Dolandırıcıların kullandığı yöntemleri Emniyet, şu şekilde anlatıyor:

Teknolojinin hızla gelişmesine paralel olarak ülkemizde de vatandaşlarımız yeni teknolojilere çok çabuk adapte olup yoğun ve yaygın bir şekilde bu teknolojiyi kullanmaya başlamaktadırlar. Hâliyle bilişim sistemlerinin kendisi suçluların direkt hedefi hâline gelmiştir. Bunun yanı sıra eskiden de geleneksel olarak işlenen birçok suç türü teknolojinin araç olarak kullanımıyla birlikte işlenmeye devam etmektedir. Bu da tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de suç oranlarına olumsuz yansımaktadır. Telefon üzerinden gerçekleşen dolandırıcılıklarda, vatandaşlarımızın terör örgütünün telefonları dinlenirken polis ya da jandarma tarafından tespit edildiği belirtilerek bu durumun ortadan kaldırılması için kontör isteme, bazı hesaplara para gönderilmesini isteme durumları oluşmaktadır.

Kendini savcı yahut polis olarak tanıtan dolandırıcılar, vatandaşa belli suçlar isnat ediyor, sonra da bu suçtan kurtaracağım bahanesiyle onlardan belli hesaplara havale/eft yapmalarını istiyor. İnternet üzerinden ise banka veya kredi kurumlarına ait web sayfalarının birebir benzerleri yani phising siteleri oluşturularak vatandaşlarımızın sanki bankaya ait gibi görünen sitede işlem yapmasını sağlayarak banka/kredi kart bilgileri ve diğer kişisel bilgilerini ele geçiren şüpheliler, söz konusu bilgilerle interaktif olarak işlemlerle diğer sitelerde alışveriş yapmaktalar, kredi kartı bilgilerini sahte kartlara basarak maddi kazanç sağlamaktadırlar. İnsanlar genellikle dolandırıldıklarını kendilerine ait hesaplara ilişkin faturalardan, bankaların bildirimlerinden, telefonlarına bankalarca gönderilen mesajlardan öğrenmektedirler.

Bizler de bize intikal eden konularda vakit kaybetmeden araştırma ve soruşturmaya başlıyoruz. Bilişim sistemlerini aracı kılmak suretiyle gerçekleşen dolandırıcılık suçlarında mağdurların belirli bir eğitim düzeyi bulunmamakta, genel itibariyle her seviyede eğitim almış vatandaşlarımız bulunmaktadır. Burada önemli olan internet kullanımındaki bilinç düzeyidir. Bu tür dolandırıcılık suçunu işleyen şüpheliler genel itibariyle teknolojiyi iyi bilen, bilgisayar bilgisi yüksek, bu alanda benzer suçları sürekli olarak işleyen, belirli seviyede yabancı dil bilgisine sahip kişilerden oluşmaktadır. Ayrıca yakalamış olduğumuz şüpheliler arasında hacker sayısı da oldukça fazla. Özellikle soruşturmakta olduğumuz bu suç türleri uluslararası bağlantılarla işlemeye çok müsait bulunmaktadır. Bu suçları işleyen kişilerin yurtdışında büyük ölçüde bağlantıları bulunmakta ve beraber bu suçu işlemektedirler.

Bir yanıt yazın