Uzmandan gerçekler..(2)(Köşe yazısı 21.11.2019 Kayseri Star Haber Gazetesi)

DAVUT GÜLEÇ

GAZETECİ

davutgulec@hotmail.com

Evet  Şehir hastanelerinden sonra sağlık hizmetlerinde ‘doğrular ve yanlışları’da KBB uzman doktor Yunus Yıldızkan’dan dinleyelim.

İyi bir sağlık hizmetinden bahsedebilmek için şu 3 soruya olumlu cevap verilmesi gerekir:

1-Hizmeti planlayan, organize eden ve uygulayan devlet, kaynakları doğru ve yerinde kullanmakta mıdır ? Çıkan neticeden memnun mudur?
2-Hizmeti yerine getiren personel, maddi ve manevi olarak tatmin edilmiş midir? Yaptığı işi severek yapıyor mudur? Memnun mudur?
3-Hizmeti alan halk, kolay, ucuz, ulaşılabilir ve tatmin edici bir sağlık hizmeti almakta mıdır? Memnun mudur?

Gelinen noktada sağlık hizmetlerinde bu sorulardan bir tekine bile “ evet” cevabı vermek mümkün değildir.

Çünkü;

Kendi yakın bürokratlarını dahi hiç dinlemeyen bakanlar, hizmeti planlarken işin mutfağında çalışanlara hiç itibar etmediği gibi, kendi personelini halka düşman gibi gösterecek populist ve oy devşirmeye yönelik yaklaşım ve uygulamaları tercih etmişlerdir. Üst yönetimlerin bu tutum ve davranışları, sağlık kurum ve kuruluşlarında giderek artan maganda davranışların ve şiddet olaylarının başta gelen sebeplerinden biridir.

Sağlık hizmetlerine müracaatta basamak sistemi kurulamamıştır. Bir hasta birkaç gün içerisinde, basit bir rahatsızlığında dahi, her basamaktaki ve aynı branştaki her hekime birkaç defa gidebilmektedir. Bu durum tedavi sürecini olumsuz etkilemekte, personel ve kaynak israfına yol açmaktadır. Gelişmiş ülkelerin sağlık sistemlerinde bile, böyle bir uygulama, yoktur.

Katkı payı alınmayan Acil Servislerde, acil olmayan hasta yığılmalarının önüne geçilemememiştir. Gerekli güvenlik önlemleri de alınarak, iyi bir triyajla, hastaların %80 inini normal polikliniklere yönlendirmek mümkün iken, hasta müracaatı arttıkça, hizmet alanlarının genişletilmesi, daha fazla sağlık personeli görevlendirme gibi, yanlış uygulamalara devam edilmektedir.

Hastaneler ticari işletmelere, hastalar müşteriye, personel ise parça başı iş yapan fabrika işçilerine dönüştürülmüştür.

16 yıldan beri uygulanan performansa dayalı ücretlendirme sistemi ile hekimler, kaliteli hizmet üretme yerine, daha çok hasta bakma yarışı içine sokulmuşlardır. Bu durum kaliteyi düşürdüğü gibi, hekimlerin uyması gereken meslek etik kurallarını da bir hayli erezyona uğratmıştır. Sistemin zorladığı bu durumun yol açtığı olumsuzluklarda bile, hekimleri suçlama kolaycılığına başvurulmaktadır.

İnsanların daha sağlıklı yaşamalarını hedefleyen ve çok daha ucuz olan koruyucu sağlık hizmetlerinin öne çıkarılması yerine, eski çağların büyük mabetleri gibi, devasa hastaneler yapma yolu tercih edilmiştir.
(Fiyasko ile sonuçlanan Şehir Hastanelerini başka bir yazımın konusu yapacağımdan burada değinmeyeceğim.)

Hekimlere kamuda tam gün çalışma esası getirilmesi temel düşünce olarak doğru olmakla birlikte, mesleğini serbest icra etmek isteyenlere gerekli SGK ve ortam desteği sağlanamamıştır. Hastaların en rahat ettiği, en mahrem sağlık problemlerini dile getirebildikleri 150 bin civarında muayenehane kapanmıştır. Yaklaşık 170 bin yardımcı personel istihdamı sağlayan bu iş yerlerinin kapanması, bu kadar insanın işsiz kalmasına ve devletin vergi kaybına sebep olmuştur. Sağlık hizmetlerinin tamamının kurumsal tesislerde verilmesi fikri doğru değildir. Hastalar, tercih ettikleri doktorlara özel muayene olamadıkları gibi, muayenehanelerde ödediklerinin birkaç katını şimdi özel hastanelere ödemektedirler.

Hastanelerde kurulan hasta hakları birimleri, vatandaşın hekimleri şikayet ettiği bürolar olarak kullanılmış, mesela “Doktordan antibiyotik istedim, yazmadı.” gibi, abuk subuk istekler ve şikayetler ile hekimler, yıllarca soruşturmaya maruz bırakılarak yıldırılmışlardır. Böylece hekimlerin tepesine çıkarılan hasta ve özellikle hasta yakınlarının sağlık personeline karşı şiddet uygulama potansiyeli artırılmıştır. Yüksek bilgi ve teknoloji kullanan 24 saat yoğun emek ile hizmet eden hekimlerin bu vasıfları hep gözardı edilmiş, son çıkan kötü uygulamaya ilişkin kanun ile iyice köşeye sıkıştırılmışlardır.

Yanlış, eksik ve adil olmayan performansa dayalı ücretlendirme sistemi ve bu kötü uygulamaya ilişkin mali sorumluluk getiren yasal düzenleme ile hekimlerin daha kolay tazminat ödemeye mahkum edilebilmeleri, mesleği ve özellikle hayati önemdeki bazı cerrahi branşları değersizleştirmiştir. Hekimler uzmanlık eğitimlerinde, kendilerini korumak amacıyla, riski nispeten daha az branşlara yönelmeye başlamışlar, riski yüksek branşlarda halen çalışmakta olanlar ise daha seçici davranmayı tercih eder olmuşlardır. Bu uygulamalar, tıp mesleklerini değersizleştirmesinin ötesinde, netice itibariyle hastaların tedavi süreçlerini de olumsuz etkilemektedir.

Son yıllarda gelişen olumsuz olaylar neticesi, asker psikolojisi, harp cerrahisi konularında uzmanlaşan ve askerin hızlıca ve güvenli olarak tedavi gördüğü, periyodik muayenelerin daha hızlı ve daha uzmanca yapıldığı Asker Hastanelerinin Sağlık Bakanlığına bağlanması hatalı olmuştur.

MHRS randevu sisteminin kurulması doğru bir karar olmakla birlikte, sisteme hekimlerin de müdahil olması ve kendi iş durumlarına göre planlama yapabilmeleri gerekmektedir.

Asker Hastaneleri dışında kalan tüm sağlık hizmetlerinin tek elde toplanması doğru bir karardır.

İlaç ve tıbbi sarf malzemelerinin ucuzlatılmasına yönelik uygulamalar netice vermiştir ve doğru kararlardan biridir. Ancak kantarın topuzu kaçırılarak, ilaç sanayiini ve tıbbi malzeme üreten veya tedarik eden firmaları zor duruma bırakmaktan kaçınılmalıdır.

Tıbbi cihaz, sarf malzemesi ve ilaçları kayıt altına alan takip ve denetimini yapan kurumsal yapılar tesis edilmesi doğru yapılan işlerdendir.

Hizmet içi eğitimin artırılması ve kurumsallaştırılması iyi ve doğru uygulamalardandır.

Merkezi ambulans sistemi, acil hastaya zamanında müdahale ve naklini sağlayan ve halen iyi çalışan gerekli ve güzel uygulamalardan biridir.

Çağın teknolojisi elektronik ortamlar yardımıyla kayıt altına alınan bilgilerin merkezileştirilmesi ve SGK ile entegre çalışması, bazı revizyonlar ve kolaylaştırmalar gerektirmekle birlikte, iyi uygulamalardandır.

TÜBİTAK ile birlikte, sağlık teknolojilerinin yerli üretimine yönelik karar alınması bir an önce hayata geçirilmesi gereken bir düşüncedir.

Aile hekimliği ve Toplum Sağlığı Merkezlerinin kurulması, sağlık hizmetlerinin sosyalleştirilmesiyle kurulan sağlık ocaklarının devamı niteliğinde olmasına rağmen, o sistemin kendi döneminde sağladığı başarıyı daha ileriye götürememiştir. Bu yapılar, koruyucu sağlık hizmetleri ve 1. Basamak sağlık hizmetlerinin verilmesinde daha aktif rol oynayacak sayı ve kaliteye kavuşturulmalıdır.

Bir yanıt yazın