Yaşasın Demokrasi…(35) (Köşe yazısı 26.08.2016 Kayseri Star Haber Gazetesi)

DAVUT GÜLEÇ

GAZETECİ-HİSF KAYSERİ TEMSİLCİSİ

davutgulec@hotmail.com

Yıllardır bu ülkede ‘Kişi hak ve özgürlükleri’ konusunda bir türlü bilgi sahibi olmayan, ancak insanların geçmişlerini ikide bir yüzüne vuran çakallar sık sık ‘Ben ve ailem bu yaşa kadar karakol, adliye, hapishane yüzü görmedik’ diyerek insanlarla adeta dalga geçtiler. Halen geçmeye devam edenlerde azımsanmayacak kadar çok.

Oysa kim karakol, adliye, hapishane yüzünü bir suçlu-sanık olarak görmek ister ki!

Neyse ben özellikle 15 Temmuz’a kadar bu ülkede kendini ‘devletten-milletten güçlü’ sanarak herkesle dalga geçen ‘kodaman-gözü doymaz-kan emici-çoğu hain ya da işbirlikçi’ cezaevlerinde, polis ve sorgu merkezlerinde, emniyette yer bırakmadı. Bu konuyu birazdan ele alarak seçmelerime devam ediyorum.

* Askeri harekât başlamıştır. Hainlere fırsat verme vatanımı, askerimi, sen koru Yarabbim. Dualarımız, Türk Silahlı Kuvvetlerimiz ile tüm güvenlik güçlerimizle. Allah ordumuza, polisimize zeval vermesin.

*Dünyada 40 gün önce darbe atlatıp, 40 gün sonra sınır ötesi operasyon yapabilen başka bir ülke varsa getirin ona VATAN !!! diyelim…

*Sivrisineğin birisi vızıldamış; Türkiye Suriye bataklığında çok şey kaybedecekmiş. Ne oldu ağa yusuf yusuf durumları mı? Allah ordumuzu muzaffer kılsın. Gün birlik günü. Dualarımız ve yüreğimiz ordumuzla.

*Kullanılmaya müsait olanlar, kullanılır. Bu dün böyle idi bugünde aynı. Unutulmamalıdır ki son kullanma tarihi dolanlar bir daha kullanılmazlar.

*Suriye’deki Türk Askerleri; Bilge Kağan ve Atatürk’ün yanınızda olduğunu unutmazsanız zafer sizindir.

*Ne garip. 400 yıl bizim olan topraklara, yeniden girmenin derin hazzını yaşıyoruz. Demek ki yürek olarak hala çıkamamışız!

*29 Ekim 1930 yılında Ankara Türk Ocağındaki Cumhuriyet Bayramı kutlamasında Amerikan AP Muhabiri Miss Ring, Atatürk’e; Türkiye’nin ne zaman Batılılaşacağını, Amerikanlaşacağını sorduğunda şu yanıtı almıştı: “Türkiye bir maymun değildir. Hiçbir milleti taklit etmeyecektir. Türkiye ne Amerikanlaşacak, ne de Batılılaşacaktır. Türkiye yalnızca özleşecektir”
*İşte bu. Türkiye Cumhuriyeti Devletinin Cumhurbaşkanına ABD de reva görülen karşılama rezaletine, ABD Başkan yardımcısının Ankara ziyaretinde misliyle karşılık verip “vali yardımcısı” ile karşılayan Hükümetimizi tebrik ediyorum.

Şimdi, ‘kader mahkûmu’ denilen ve çeşitli şekillerde cezaevlerine düşen insanlara hor bakan, bugün ki hain kodamanlar, para babaları için, girdiklerinde şaşırmamaları, endişe, korku, panik yaşamamaları için cezaevi gerçeğini paylaşıyorum.

Ve, halen bu gerçeği görmeyenlere de ‘Allah düşmanımı bile düşürmesin, göstermesin’ denilen bu dört duvar arasını ‘ders olması’ açısından bir gün de olsa göstersin. Belki böyle akılları başlarına gelir.

*Hemşerim Allah Kurtarsın.

Hapishaneye vardığında önce hafif bir gülümseme eşliğinde gardiyanlar;
“Hoş geldiniz !” diyecek
Sonra kapı altında 3-4 gün bekletecekler. Orada TV, Radyo, Telefon gibi şeyler biraz lux olduğu için maalesef yasaktır. Akşam olmasını dört gözle bekleyeceksin. Kendinle ilk hesaplaşman orada olacak…
“Acaba nerede hata yaptım ?” diye kendine soracaksın…Fakat cevabını bir türlü bulamayacaksın..
Bir kaç gün sonra ayrı ayrı koğuşlara verileceksiniz…
“Şırrak ! Şırrak !” demir kapılar açılıp üstünüze kapandığında bedenini tedirgin eden soğuk bir ürperti saracak.. ve koğuşa adım attığında kuru bir ses duyacaksın;

“Geçmiş olsun hemşerim! Allah kurtarsın !”

Dişleri cigara sarısı ve elinde kehribar tespihli bir mahkum karşılayacak seni. Ona;
“Sa sa sağol kardeşim ” diyeceksin. Etrafa şaşkınlıkla bakarken
köşedeki ranzada cigarasını derince çeken gasp işinden girmiş yaşlı biri pis pis sırıtarak ortaya hiç ummadığı bir laf atacak
“Hemşerim, iftira mı ?”
O soruya cevap vermeyecek, aslında hiç bir soruya cevap veremeyeceksin…Aklına eşin ve çocukların gelecek…Şimdi bensiz ne yapıyorlar acaba ? Yakında okullarda açılacak oğlu Ahmet’in harçlığını kim verecek ? O an omuzlarına binen yükün ağırlığı altında ezileceksin…

“Kardeş, gel hele, otur şöyle” diyecek yaşlı olan mahkum. “Cigara içer misin ? Ha anladım sen cigarasızlardansın. Hey Memet ! Abine bir bardak çay getir ! Açık olsun !”
“Tamamdır baba !”

Çay içerken ilk defa bir bardak çayın bu kadar lezzetli olduğunu anlayacaksın. Ve ceketini çıkarırken ranzaya usulca uzanacaksın. Şimdi vaktin bol; düşün ha babam düşün…Ta ki gardiyan
“Arkadaşlar sayım !” diyene kadar..

Gökyüzünü gören tüm kapılar bir bir kapanacak. Yıldızları görmek için kafanı demir parmaklı pencereye dayayacaksın…Hava sisli ve yıldızlar bile sana küsmüş olacak..

Ve bir zaman sonra sana volta atmayı, racon kesmeyi öğretecekler… Ya da öğreneceksin…Argo bir yaşamda kitapların sıcak yüzüne hasret kalacak, kalem tutuşun bile eskisi gibi olmayacak; yüreğin gibi parmakların titreyecek..
ve elinde sazı bir mahkum “Mapushanelere güneş doğmuyor”u çalarken ilk defa gözlerin nemlenecek. Ah müdürüm ah ! Bu türküyü dışarıda hiç duymamıştın değil mi ? Yada duysan bile umurunda bile değildi..
Neyse. Daha çok şey duyacak ve öğreneceksin
Hapishane dersleri gerçek olan bir okuldur. İçerde ya yüreğini üç kuruşa satacaksın, veya onu elmas gibi parlatıp konuşturacaksın. Şimdi seçim senin…

Hemşerim dışarda ne haltlar karıştırdın bilmiyorum ama şunu söylemek boynumun borcu;
“Allah kurtarsın !”