Yaşasın Demokrasi…(11) (Köşe yazısı 29.07.2016 Kayseri Star Haber Gazetesi)

DAVUT GÜLEÇ

GAZETECİ-HİSF KAYSERİ TEMSİLCİSİ

davutgulec@hotmail.com

Bu köşe yazısını kaleme alırken, güvenlik güçlerimize iki önemli saldırı haberi geldi. Birinde, aralarında biri Kayserili olan (Adını resmi açıklanmadığı için yazmıyorum) üç asker şehit olurken, bir başka noktada ise 8 polis yaralandı. Ben buradan şehitlerimize Allah’tan rahmet, ailelerine sabır, yaralılara acil şifalar dileyerek ‘Yaşasın Demokrasi’ köşeme sosyal paylaşımlarla devam ediyorum.

*Günaydın Atatürk’çüler, Turkiye’min gülleri. Günaydın güzel güne Günaydın penceremdeki güneş. Günaydın mis kokulu Yasemen..

*Demek ki neymiş? Buradan şu anlaşılıyor. Bu hainler iktidar partisine ve Demokrasiye olan, kin ve düşmanlıklarını uygulamak için muhalefeti de kullanarak hatta daha da ileriye gidip Atatürk ‘çüyüz diyerek sinsice her koldan kışkırtma, ayrıştırma Devleti içerden ve dışardan bölmeye karşı planlanmış bir durum. Her şey bu kadar acık ve net…

*’Nasıl aramızdan bu kadar hain çıkar?’ diye soruyorduk… Bir arkadaşım aradı. Cemaatin üst yönetimindeki isimleri saydı ve sordu, ‘Bunlar nereli biliyor musun?’

Ardından darbe girişiminin ön safında yer alan birkaç generalin isimlerini söyledi ve ekledi… ‘Bir de bunların nereli olduğuna bak!’

Adamlar resmen bizim aklımızla, zekamızla, hafızamızla dalga geçiyor…

Bundan bir asır önce bu devlete isyan eden, millete zulmeden, bunun için de sürgüne gönderilen bir ailenin torununu biz general yapıp, Genelkurmay’ın en kritik pozisyonlarını teslim edersek olanlara şaşırmamız lazım…

*Adam intikamcı… Bu devlet ile, bu millet ile meselesi var… İngiliz onun dedelerini bir asır önce kullanmış… İsyan ettirmiş… Şimdi de torununu kullanıyor… Bunda şaşılacak bir şey yok…

Şaşmamız gereken şudur… Bundan bir asır önce yaptığı isyanı soyadına damgaladığımız adama biz nasıl bu kadar güveniriz? Nasıl bu memleketi teslim ederiz?

Şimdi milletin üstüne tank süren, meclisi bombalayan hainlerin geçmişine bakın… Hepsinin bir meselesi var bu millet ile…

Diyeceksiniz ki benim kuzenim, kardeşim, yeğenim de var bu cemaatin içinde… Onlar, sadece kullanılanlar… İhanet etmeyecekleri için hiçbir zaman kritik pozisyonlara getirilmedi onlar cemaatte…

*Çoğu nefse ağır geleceğini bildiğim bir kanaatimi paylaşmak isterim… İslam itikadı ve inancı… af kapısının son nefese kadar açık olduğunu bildiriyor bizlere… yani Allah tövbeleri kabul edendir ve müslüman en son anda bile temiz bir kalple hatasından dönerse affa mazhar olabilir… bizlerden çok daha iyi bilen İlahiyatçılarımız vardır ve haddimizi aşmadan bu konuyu öğrenmek için de yazıyorum… bugün şu ortamda paralel ve FETÖ”cüler için, haşa(!) Allah CC yetkisindeki bir konuda insanımız haddini aşarak Size af yok… naraları atıyor!!

*Konu hukuk açısından, devlet açısından, vatana ihanet açısından, şehit olan mazlum ve mağdurlar açısından tek tek ele alınacak ve suça iştirak etmiş, yardım ve yataklık etmiş, hala gizli gizli bu fiilin destekçisi olmuş darbe kafalı şerefsizlerden hesap sorulacak… tamam… eyvallah…!!

Ama sadece sempati duymuş, devletinde desteğinden cesaret alarak çocuğunu onlara emanet etmiş, ibadet(!) zannederek gazetelerini almış… ama darbe sonrası pişmanlığını dile getirmesine bile müsaade edilmeyen insanlar var bugün… bu insanlar Af kapısını çalacak ama kapının önünde duran biz faniler… haşa Allah adına “bu kapı kapalı” diyoruz… sahi biz kimiz…? haddimiz mi bizim buna karar vermek… ya da direkt sorayım inancımız bu konuda ne emrediyor… ve bizim tavrımız buna uygun mu?… vatana ihanetin bedeli idam cezası ise… soruyorum; bu ülkede bu yapıya mensubiyet ve yardım konusunda ipe çekmeyeceğimiz kaç kişi kalır? iki uçtan birini tutmak zorunda mıyız? hepsini linç etmekle… saf salak gibi olmak arasında bir yer yok mu?

*Bir furya başladı… jurnal ve ihbar furyası… hayatı boyunca hiç fetöcü olmamış insanların isimleri zarflara konularak emniyet ve adli makamlara yollanıyor… şerefsizce, kalleşçe ve kaypakça… bunun bir kısmını paralel çetenin kendisini kurtarmak, kafa karıştırmak için yaptığı gün gibi ortada… ve bu fırtınada haksız olarak bedel ödetilenler olabilir… buna müsaade etmemeliyiz… zor zamanda adalet imtihanını kazanmalıyız… darbede eli bulunanların hukuken ipini çekmek bizi ne kadar mutlu ederse… masumların hakkını korumak içinde çırpınmak bizim görevimiz olmalı… paralel çete hala her türlü ahlaksız girişimleri ile mücadele ediyor ve masum insanları ve kurumları ihbar ederek tehlikeyi kendileri için azaltmaya çalışıyor… kaçanlar… hala ihanetin taşeronu olanlar var… bir yandan bunu görmeli ve teyakkuzu elden bırakmamalıyız… diğer yandan adaleti öncelemeliyiz… Af kapısı bizim elimizde değil bunu da asla unutmamalıyız…!!
*Güç ne tarafa geçerse o tarafa geçenlerin sonu hüsrandır. Dün yer kapmak için cemaate girenler bugün kaybetti. Bugün yer kapmak için hükümete yalakalık yapanlar da bir gün kaybedecek. Biz ise aynı yerde aynı duruşumuzla direneceğiz. Doğruyu söylemekten ve iyiliği savunmaktan vaz geçmeyeceğiz. Kimsenin müridi ya da kölesi değiliz. Gerektiğinde en sevdiğimizi bile eleştirebiliriz, doğruluk varsa sevmediğimizi bile onaylayabiliriz. Siz bir o yana bir bu yana yalpalayıp duvara çarptığınızda onursuzca yok olacaksınız  Biz kaybetsek bile alçalmayacağız

*Zekai Paşa göz yaşları içinde şöyle anlattı: “Başçavuş Ömer Halisdemir’i aradım, Ömer benim koruma astsubayımdır. Ömer’e, “Sana, vatanımız ve milletimiz adına tarihi bir görev veriyorum. Tuğgeneral Terzi vatan hainidir, isyancıdır. Onu, karargâha girmeden öldür! Bunun sonunda şahadet var. Biliyorsun seninle 20 yıllık beraberliğimiz var. Hakkını helal et” dedim.

Ömer Başçavuş, sonu ölüme varan emir üzerine vakur bir sesle Zekai Paşa’ya hitaben, “Baş üstüne komutanım, hakkım helal olsun. Siz de helal edin” dedi.

Bu sırada darbeci general Terzi helikopter pistinden karargaha yürüyordu. 10 kişilik koruma ekibi etrafındaydı. Tam karargah binasının girişinde ÖKK Koruma Astsubayı Başçavuş Ömer Halisdemir tarafından durduruldu. Terzi ve korumaları “Karargâha giremezsiniz. Zekai Paşa’nın emri” demeye kalmadan kendisi etkisiz hale getirmeye çalışan özel time rağmen namlusuna mermiyi sürdüğü tabancasını çekti darbeci Terzi’yi alnından vurdu. Halisdemir ise 10 koruma tarafından ateş edilerek, başına ve vücuduna isabet eden 30 kurşunla şehit düştü.

*La o değilde iki ayyaş diyorlardı ya nasıl iki ayyaşa yapıştılar her yerde Atatürk afişleri Türk bayrağı anam anam nasıl yapıştınız la puta demokrasiye …adamı BÖYLE..?

*İngiliz BBC’nin açıklamasına göre , Türkiye’ deki darbe denemesinin başarısızlığının birinci sebebi Erdoğan’ın öldürülememiş olmasıymış…!Tabi nerden bilecekler Allah’ ın da bir hesabı olduğunu…