Vatan borcunu ödemek..(2) (Köşe yazısı 24.07.2018 Kayseri Star Haber Gazetesi)

DAVUT GÜLEÇ

GAZETECİ

davutgulec@hotmail.com

Yine ‘bedelli askerlik’ üzerine yazıma, Şehitlerimize ‘Sizi görmeden sevdik biz, sizden öğrendik cesareti,  kimimiz hiç dokunmadan, tanımadan büyüdük, siz olmadan, Sizi yüreğimize gömdük biz, korkmadan, kin tutmadan. Saygıyla anıyoruz’ diyerek Çanakkale’de yaşanmış ‘yüzük’ öyküsü ile devam edeceğim.

Çanakkale yüzük öyküsü..

Tarihin en kanlı savaşlarından birisi olan Çanakkale muharebelerinde, Türk askerleri, kendilerine yardım eden gönüllü kadınlara teşekkür mahiyetinde, İngiliz silahlarının namlularını keserek yüzük yaptı. Yüzükleri alan kadınlar, bunları takıp kullanmak yerine, satarak parasını yine orduya bağışladı. O yüzüklerin satışa sunulan replikaları, bu hüzünlü hikâyeyi öğrenenleri duygulandırıyor.
102 yıl önceki Çanakkale savaşları, sadece cephede değil, cephe gerisinde de bir çok kahramanlığa sahne oldu. Türk askerinin gönüllü anneleri, muharebelerin gizli kahramanları arasında yer alıyor. İstanbul’un zengin ve soylu ailelerinin kadınları, cephede savaşan askerlerin yaralarını tedavi etmek, onlara psikolojik destek vermek maksadıyla bir araya gelerek, cephe gerisinde kurulan hastanelerde görev yaptı. Yaralı askerler tarafından çok sevilen gönüllü annelerin desteği, Mehmetçiğe büyük kuvvet verdi. Bu destek o kadar önemli hale geldi ki, Osmanlı devleti, gönüllü annelere bir miktar maaş bağlamayı düşündü. Ancak onlar, para almayı kabul etmedi. Gönüllü kadınların desteğinden mahcup durumda kalan Mehmetçik, yokluk yıllarında onlar için değişik bir hediye düşündü. Ele geçirilen İngiliz tüfeklerin namluları kesilerek yüzük haline getirildi. Bu yüzükler ise, gönüllü annelere hediye edildi. Gönüllü anneler, bu hediye yüzükleri, Galata’da yabancılara satıp, parasını yine orduya bağışladı. Harp mecmuasında yer alan bu hikaye, o dönem cephe gerisi kahramanlıklara birer örnek olarak gösteriliyor. O yüzüklerin replikaları, Gelibolu Yarımadasındaki tarihi alanda ziyaretçilere sunuluyor. Tanesi 1 TL’den satılan yüzüklerin hikâyesini öğrenenler ise bu manevî hatırayı edinmeden geçemiyor.

Yüzüklerin hikayesini anlatan Bigalı köyünün imam hatibi Mehmet Tosun, “Çanakkale, diğer savaşlar gibi değil. Herkes yek vücut olarak Çanakkale ruhuyla buraya gelmiş. Cephenin arkasındaysa ise askerimize yardım için bir sürü olaylar tertip etmişler. Aynı zamanda askere bunun parasını vermişler. Bu olaylardan bir tanesi de bir yüzük hikayesi” dedi.
Yüzüklerin bir versiyonunu yaptıklarını belirten Tosun, “Müzemize gelen ziyaretçiler bunları görüyor, ‘Bu ne diyorlar?’ diyorum ki ‘hikayesini okuyun, sonra alın.’ Hikayeyi okuyan bilhassa kadınların yüzde 99’u bunların tanesini 1 lira alıyor. Orijinalinden yok. Sadece resimlerde görebiliyoruz, Harp mecmuasında resimlerde görebiliyoruz” diye konuştu.(Kaynak: Milliyet)

Bu ve benzeri öyküleri o kadar çok dinledim ve kaleme aldım ki?

Üstelik, engellilerin ve ailelerinin yıllardır verdiği ‘sembolik askerlik’ heyecanını hangi gazeteci yazmadı, duygulanmadı. Şimdi hepsini bir kenara koyup, ben ‘bedelli askerliği’ savunmam.

Her zaman açık ve net söylüyorum. Bu ülke topraklarında doğan, büyüyen, karnını doyuran, devletin imkanlarından yararlanan herkesin bu topraklara, devlete, millete, vatana borcu var. Herkes o borcunu ve nöbetini yeri geldi mi karşılıksız yerine getirecek.

‘Yan gelip yatmayan’ ve bu mücadelede uzvunu vererek bedel ödeyen ve halen  ‘vatan için görev verilirse yaparım’ diyen Harp Malulü Gaziler Şehit Dul ve Yetimleri Derneği Kayseri eski Şube Başkanı Ali Yavuz ‘bedelli askerlik’ konusunda sert çıktı, aynen şunları yazdı.

“Ben askerlik yapmak için bedel ödemeden kaçmam kaçmamda…
Rengini şehitlerimizin kanından alan Ay Yıldızlı Al Bayrağımızın göklerde dalgalanması için bu vatan için karşılık beklemeden bedel ödedim. Vatanımın birliği beraberliği için ödediğimiz bedeli 15.000TL için ödemedim. Ben vatanım için bayrağım için bir ayağımı hain PKK lı teröristlerce mücadele ederken kahpece tuzaklanan mayın tuzağına basarak ödedim. Ben para vererek bedel ödemeyi hiç düşünmedim. Düşünmekte istemiyorum. Vatan savunması ile alakası olmayanlar kadar çıkar için edebiyat yapamıyorum. Benim tek amacım vatanım için karşılık beklemeden canım sana feda olsun diye edebiyat yapıyorum.
Askerlik yapmadan kaçanlara inat; Vatan sana canım feda, Şehitler ölmez vatan bölünmez. Bu yazıyı yazarken çok duyguluyum bana kimsenin kızmaya hakkı yok. Kızanlar bir parmağını kesip öyle konuşsun. Ben 23 yıl oldu acı çekiyorum. Ağrım oluyor kimseye diyemiyorum akşam oluyor protezi mi ayağımdan çıkardığımda çocuğum ayağımdan korkup yanıma gelemiyor ama hiç bir şeyim yokmuş gibi yaşıyorum. Halimle gurur duyuyorum. Bu yüzden bana methiye düzmesin bazen göstermelik yapıldığını düşünüyorum. Hissediyorum .(Ali Yavuz)

Bende başkan Ali Yavuz’a 12 Eylül gibi bir hain darbeyi gören, o günlerin acısını çeken, ama askerliğini 20 ay koç gibi yapan, sigorta primini ve vergisini emekli olmama karşın halen çalışarak günü gününe ödeyen, hiç bir aftan yararlanmadan bugüne gelen biri olarak net söylüyorum.

Bedelli askerlikte, vatanını, milletini, kimliğini satan, bizim ülkemizde suçları çeşitlendirerek, bol çocuk yaparak, tatil ve piknikte tadını çıkartarak Suriyeli asalaklardan ve Türkiye’yi bölmek, parçalamak isteyen her türlü hainlerden farkı yok. Bu vatanı korumak sadece, parası olmayan fakir çocuklarının vazifesi değil. Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olan herkes bu askerliği bedelsiz yapmalı ve böyle bedelli askerlikte son bulmalı.

Birde askerlik ocağı için Peygamber ocağı edebiyatı yaparlar. Bu vatan, millet ve topraklar, Devlet olmadan kimse kimliğini koruyamaz. Kimliğini ve Devleti, milleti, toprakları korumak içinde askerlik yapmak şart. Herkes bedelli askerlik yaparsa o zaman dışarıdan Türk ordusuna asker mi ithal edeceğiz? İşte Irak’a, Afganistan’a, Libya’ya ve bazı ülkelere ‘Demokrasi’ götüren ABD ve işbirlikçilerinin nasıl soykırım, tecavüzler, işkenceler ile Demokrasi götürdüğünü gördük, görüyoruz. Birde İsrail’in Filistin’de yaptıklarını hep birlikte sadece izliyoruz. Bu saçmalığa son vermek lazım’ diyorum.

Son sınırları Çanakkale’de, Sarıkamış’ta, Sakarya’da çizilen ‘dönmeyi düşünmeyen’ çoğu çocuk yaşta, gönüllü isimsiz kahramanların kemiklerini sızlatmaya gerek yok.