Üniversitelerden ve sağlıktan haberler…(21.11.2018)

“KAYSERİ BÜYÜKŞEHİR, ÖRNEK BELEDİYECİLİK YAPIYOR”

 Sağlık Bakan Yardımcısı Prof. Dr. Emine Alp Meşe, Bakanlık bürokrasisi ile birlikte Büyükşehir Belediye Başkanı Mustafa Çelik’i ziyaret etti. Bakanlığın hedeflediği sağlıklı yaşam kültürünü yerleştirmek için Kayseri Büyükşehir Belediyesi’nin örnek çalışmalar yaptığını ifade eden Prof. Dr. Meşe, Talas Sosyal Yaşam Merkezi’ni de gezdi ve sosyal yaşam merkezlerini sağlıklı yaşam merkezleri olarak tanımladı. Sağlık Bakan Yardımcısı Meşe, sosyal yaşam merkezlerinde ücretsiz mamografi çekilmesi için de Büyükşehir Belediyesi ile birlikte çalışacaklarını kaydetti.

Kayseri Büyükşehir Belediye Başkanı Mustafa Çelik’in 3,5 yılda şehrimize kazandırdığı ve her ilçeye yapılan 18 sosyal yaşam merkezi sağlıklı yaşam için de çok önemli görev üstleniyor. Sağlık Bakan Yardımcısı Prof. Dr. Emine Alp Meşe, bakanlık bürokratlarıyla birlikte Büyükşehir Belediye Başkanı Mustafa Çelik’i ziyaret ederek sağlıklı yaşam kültürünün oluşmasında Kayseri Büyükşehir Belediyesi’ni örnek gösterdi.

Ziyarette konuşan Büyükşehir Belediye Başkanı Mustafa Çelik, Erciyes Üniversitesi Rektör Yardımcılığı’ndan Sağlık Bakan Yardımcısı olarak atanan Prof. Dr. Emine Alp Meşe’nin Kayseri’yi iyi tanıdığını belirterek, Eski Rektör Prof. Dr. Muhammed Güven ile birlikte Sağlık Bakan Yardımcısı olmalarının Kayseri için şans olduğunu dile getirdi. Başkan Çelik, Kayseri’nin sağlık alanında da cazibe merkezi olması için uyum kültürü içinde ne yapılması gerekiyorsa yapmaya hazır olduklarını kaydetti.

“KAYSERİ, BELEDİYECİLİKTE ŞANSLI BİR ŞEHİR”

Sağlık Bakan Yardımcısı Emine Alp Meşe de saha ziyaretlerine memleketinden başlamak istediğini ve bu yüzden Kayseri’ye geldiklerini söyledi. Sağlık Bakanlığı olarak asıl hedeflerinin koruyucu sağlık hizmeti anlamında sağlıklı yaşam kültürünü geliştirmek olduğunu ifade eden Prof. Dr. Meşe, “Bu konuda belediyelerimizin desteği bizim için çok önemli. Kayseri bu konuda şanslı bir şehir. Çünkü sağlıklı yaşam kültürünü yerleştirmiş bir belediye var. Sosyal yaşam merkezlerini ve sizin yürüyüş aktivitelerinizi çok yakından takip ediyorum. Bu konuda Kayseri şanslı bir şehir. Belediyecilik hizmetleri konusunda çok iyi bir seviyede. Ben pek çok yerde yaptığım toplantılarda Kayseri Büyükşehir Belediyesi’nin yapmış olduğu hizmetleri örnek gösteriyorum” dedi.

TALAS SOSYAL YAŞAM MERKEZİ’Nİ GEZDİLER

Büyükşehir Belediye Başkanı Mustafa Çelik, ziyaretin ardından Sağlık Bakan Yardımcısı Prof. Dr. Emine Alp Meşe ve Bakanlık Bürokratlarına Talas Sosyal Yaşam Merkezi’ni gezdirdi. Fitness salonları, yüzme havuzları gibi birimleriyle sosyal yaşam merkezlerinin sağlıklı yaşama katkısını yerinde gören Bakan Yardımcısı Emine Alp Meşe, “Özellikle Kayseri Büyükşehir Belediyesi örnek belediyecilik hizmetleri yapıyor. Pek çok yerde sosyal yaşam merkezleri var. Bu merkezler sayesinde insanlarımızın aktivite sıklığı artmış oluyor. Çünkü hareketsiz yaşam çağımızın önemli bir problemi. Hareketsiz yaşam pek çok hastalığı beraberinde getiriyor. Bunların başında obezite geliyor. Obezitenin olması diyabeti, hipertansiyonu, kalp damar hastalıklarını ve kanseri beraberinde getiriyor. Bunlar da halkımızın hayat kalitesini düşürüyor ve erken ölümlere neden oluyor. Belediyelerimizin bu tür hizmetleri takdire şayan. Halkımız düşük ücretlerle buralardan kolaylıkla faydalanabiliyorlar. Bu büyük bir şans. Başkanımıza çok teşekkür ediyorum. Çok modern bir tesis. Bizim açımızdan örnek bir belediyecilik” diye konuştu.

Büyükşehir Belediye Başkanı Mustafa Çelik de insana yatırıma öncelik verdiklerini ve şehir konforunun yanında her bireyin yaşam kalitesini artırmak için de gayret gösterdiklerini kaydetti.

SOSYAL YAŞAM MERKEZLERİNE YENİ FONKSİYON

Sağlık Bakan Yardımcısı Prof. Dr. Emine Alp Meşe’nin ziyareti sırasında sosyal yaşam merkezlerinin çok önemli bir hizmeti daha gerçekleştireceği belirtildi. Büyükşehir Belediye Başkanı Mustafa Çelik’in konuyla ilgili teklifi üzerine Sağlık Bakanlığı’nın mamografi cihazlarının tüm illerde bulunduğunu ve bu konuda mobil hizmetler de yaptıklarını ifade eden Bakan Yardımcısı Emine Alp Meşe, “Kadınların mamografilerini düzenli yaptırması ve meme kanserinin erken teşhisi çok sayıda ölümü önleyecektir. Tamamen ücretsiz bir hizmet. Sosyal yaşam merkezlerinde de bu hizmetin verilmesini planlıyoruz” dedi.

“ÜNİVERSİTELERİMİZİN GELİŞMESİ İÇİN ÇALIŞIYORUZ”

 Kayseri Büyükşehir Belediye Başkanı Mustafa Çelik, üniversitelerimizin fiziki imkanlarını daha üst seviyeye getirme gayretinde olduklarını söyledi. Başkan Çelik, bu anlamda yeni kurulan Kayseri Üniversitesi için alternatif yerler belirlediklerini kaydetti.

Kayseri Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Kurtuluş Karamustafa, Büyükşehir Belediye Başkanı Mustafa Çelik’i ziyaret etti. Üniversitelerine Başkan Mustafa Çelik’in ilgi ve alakasından dolayı teşekkür eden Prof. Dr. Karamustafa, “Siyasilerimiz bize çok büyük destek veriyorlar. Kayserili hayırseverlerin desteğini alıyoruz. Kayseri’de heyecan var. Allah’ın izni, başta Başkanımız olmak üzere yerel yöneticilerimiz, siyasilerimiz, iş dünyası ve hayırseverlerin desteğiyle bu şehrin ismine yakışır üniversitemizi en güzel şekilde ve en kıza zamanda oluşturacağız. Sayın Başkanımızla istişare toplantılarına başladık. Alternatifleri değerlendiriyoruz. Bu değerlendirmeler sonucunda alternatifleri Cumhurbaşkanlığı Strateji ve Bütçe Başkanlığı’na sunacağız. Emeği geçen herkese başta Başkanımız olmak üzere şükranlarımı sunuyorum” dedi.

Büyükşehir Belediye Başkanı Mustafa Çelik de birçok özelliğiyle övündüğümüz Kayseri’nin övünç kaynaklarından birisinin de üniversitelerimiz olduğunu söyledi. Anadolu’nun bağrında dört üniversitesi olan bir şehir olduğumuzu ifade eden Başkan Çelik, “Bu üniversitelerin eğitim kalitesi ve fiziki imkanlarını nasıl daha üst seviyeye getiririz konusunda belediyeler olarak bizim de vebalimiz olduğunu düşünüyorum. Bu anlamda yeni üniversitemiz için toplu taşımın ulaşabildiği, çevresinde sosyal yaşam olanaklarının oluştuğu, gelişmeye müsait yerler konusunda araştırmalarımızı yaptık. Alternatif yerlerle ilgili değerlendirmeleri birlikte yapacağız. Şehrimizi üniversiteler şehri hatta en iyi üniversiteler şehri yapmak istiyoruz” diye konuştu.

Büyükşehir Belediye Başkanı Çelik, daha sonra Prof. Dr. Kurtuluş Karamustafa ile birlikte Kayseri Üniversitesi için belirlenen alternatif araziler konusunda bir çalışma yaptı.

FATMA KİRAZGİLLER AİLE SAĞLIĞI MERKEZİ TANITIMI

Talas’ta belediye ve hayırsever Kirazgiller Ailesi tarafından yaptırılarak hizmete giren Fatma Kirazgiller Aile Sağlığı Merkezi düzenlenen törenle tanıtıldı.

Nüfusun yoğun olduğu Mevlana Mahallesindeki Karasu Caddesi üzerinde arsası Talas Belediyesine ait, hayırsever Kirazgiller Ailesince yapılan ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın son Kayseri ziyaretindeki toplu açılış töreniyle hizmete giren Fatma Kirazgiller Aile Sağlığı Merkezi’nin tanıtım töreni, saygı duruşunda bulunulması ve İstiklal Marşı okunuşuyla başladı.

Törenin açılış konuşmasını yapan hayırsever Kirazgiller Ailesinden Mehmet Kirazgiller, “İnşallah sizlerin de duasıyla hayrımız makbul olur. Bizlere vesile olan belediye başkanımıza teşekkür ediyorum” dedi.

İl Sağlık Müdürü Ali Ramazan Benli, koruyucu sağlık hizmetlerinin tedavi ve rehabilite edici hizmetlerle birlikte aile hekimleri tarafından sunulduğunu söyledi.

Talas Belediye Başkanı Dr. Mustafa Palancıoğlu, “Tanıtımını yaptığımız tesis önemli bir hayır. Kirazgiller Ailesi gece gündüz koşturdular. Burası alelacele yapılan bir sağlık ocağı değil. Verilen hizmetlerle küçük bir devlet hastanesi konumunda. Kayseri’de her yıl ortalama 20 bin nüfus artışı oluyor. Bunun en az yarısı Talas’ta gerçekleşiyor. Yani her yıl Talas’ta bir Pınarbaşı ekleniyor. Burada dolayısıyla sadece sağlık ocağı değil, okul, cami, Kur’an kursu, park ihtiyacı da bitmiyor. Göreve geldiğimizden bu yana Büyükşehir Belediyemiz ve hayırseverlerimizle rekor sayıda tesis yaptık.” diye konuştu.

Büyükşehir Belediye Başkanı Mustafa Çelik, “Belediyeler olarak üzerimize vazife olmayan işleri yapmaya devam ediyoruz. Talas Belediye Başkanımız sadece sağlıkta 10 yatırımdan bahsetti. Eğitimde 10-12 tesisten, ibadet hizmetinde yaptığı çalışmaları bahsetti. Bunları yaparken uyum kültürü göze çarpıyor. Bunları bizler tek başımıza yapamazdık. Şimdiye kadar olduğu gibi bundan sonra da bu birliktelikle çalışmaya devam edeceğiz. Değerli başkanım harita mühendisi, iyi bir plancı. Geldiğinde Talas’taki bu mevcut yoğun yapının içinden nasıl ederiz de bir cami, okul, park gibi hizmetler yapabiliriz gayretinde.” şeklinde konuştu.

Sağlık Bakan Yardımcısı Prof. Dr. Emine Alp Meşe, “Eğer sağlığınız yerinde değilse hiçbir şeyin anlamı yok. Hiçbir zenginliğin anlamı yok. O yüzden bakanlık olarak temel amacımız halkımızın sağlığını korumak. Onların hastalanmamasını sağlamak. Tabi ki hastalık meydana geldiğinde en iyi sağlık hizmetini vermek. Ama maalesef bizler sağlığımızın kıymetini kaybettiğimizde anlıyoruz.” ifadelerini kullandı.

Vali Şehmus Günaydın, sağlık alanında son yıllarda yapılan çalışmaların meyvesini verdiğini ifade ederek, “Vatandaşlarımız bunu yakından görüyor. Sayın Cumhurbaşkanımızın rüya projem dediği şehir hastaneleriyle işin yavaş yavaş zirvesine geliyoruz. Eskiden yurtdışında bir hastaneye gittiğimizde keşke ülkemizde de böyle bir hastane olsa diyorduk. Şimdi yabancılar ülkemize geldiğinde hastanelerimizi gördüğünde gıptayla bakıyorlar. Bu gurur verici bir olay.” diye konuştu.

Vali Günaydın, birinci basamak sağlık hizmetlerini verildiği aile sağlığı merkezlerindeki hizmetlerle bir sonraki basamakta yığılmaların önleneceğini anlatarak şunları söyledi: “Bu nedenle hemen başımız ağrıdığında devlet hastanesine bir uzmana gitmememiz gerek. Aile hekimlerimiz, tahlil merkezlerimiz var.”

Özellikle sağlık konusunda sigaraya ayrı önem verdiğini kaydeden Vali Günaydın şöyle konuştu: “Sigara içmeyeceğiz, içirtmeyeceğiz. Kapalı alanlarda da bu işin takibini yapacağız. Burada sadece içen kendine zarar vermiyor. Pasif içiciler de bundan zarar görüyor. Kayseri’de ileriki günlerde bu denetimler konusunda yetkili arkadaşlardan bilgi alıp takip edeceğim. Hayırsever ailemize çok teşekkür ediyorum. Allah hayırlarını kabul etsin.”

Konuşmaların ardından hayırseverlere hediyeler verildi, dualar eldi, kurdele kesildi. Daha sonra aile sağlığı merkezi gezildi ve son olarak eczanelerin de açılışı gerçekleştirildi.

ERÜ’de “21 Kasım Dünya KOAH Günü” Etkinliği Düzenlendi

 Erciyes Üniversitesi (ERÜ) Tıp Fakültesi Hastanesi’nde “Dünya KOAH Günü” etkinliği düzenlendi.

Türk Toraks Derneği ile birlikte gerçekleştirilen etkinlik kapsamında, Gevher Nesibe Hastanesi girişine stant kuruldu ve burada vatandaşlar ücretsiz solunum fonksiyonu testinden geçirildi.

Etkinlik hakkında bilgiler veren ERÜ Tıp Fakültesi Göğüs Hastalıkları Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. İnci Gülmez, toplumda 40 yaş üstü her 5 kişiden birinin KOAH hastası olduğunu ve her on KOAH hastasından sadece birinin doktora başvurduğunu belirtti.

Prof. Dr. Gülmez, KOAH hastalığı ile ilgili şunları söyledi:

“Günümüzde tüm dünyada üçüncü ölüm nedeni haline gelen KOAH, tüm ölümlerin de  yüzde 5,5’ inden sorumludur.  Türkiye’de solunum sistemi hastalıkları en sık görülen üçüncü ölüm nedenidir ve bu ölümlerin  yüzde 61,5’i KOAH nedeniyledir. Toplumun KOAH konusunda yeterli bilgiye sahip olmaması, hastalığın erken tanısını ve etkin tedavisini güçleştirmektedir.  KOAH gelişimi için tüm dünyada en yaygın görülen risk faktörü sigara dumanıdır. Sigara içenler içmeyenlere göre daha fazla solunumsal şikâyetlere, daha fazla solunum fonksiyon kaybına ve daha yüksek KOAH ölüm oranlarına sahiptirler. Diğer tip tütün kullanımı (pipo,  puro, nargile vb.) ve çevresel tütün dumanı da KOAH gelişimine katkıda bulunmaktadır. KOAH gelişiminde genetik risk faktörlerinin rolü henüz çok iyi aydınlatılamamış olmasına rağmen,  sağlıkta eşitsizlik, özellikle biyomas (odun, tezek, kök benzeri yakıt)  kullanımına ikincil iç ortam hava kirliliği ve tozlu‐dumanlı işyerlerinde çalışmanın en önemli çevresel risk faktörleri olduğu bilinmektedir. Son yıllarda önemi giderek vurgulanmaya başlayan fiziksel aktivitede azalma, hareketsizlik de artık bir risk faktörü olarak kabul edilmektedir. KOAH ilerleyici bir hastalık olmasına karşı önlenebilir ve tedavi edilebilir bir hastalıktır.  KOAH’lı bir hastanın yapması gereken ilk iş sigarayı bırakmak amacıyla hekime başvurmaktır. Bunun dışında diğer zararlı toz ve dumandan uzak durulması, grip ve zatürre aşılarının yapılması ve nefes yoluyla alınan ilaç tedavisinin yanı sıra, fiziksel aktivitenin önerilmesi ve uygulanmasının sağlanması, hem hastalık gelişimi, hem de hastalığın ilerlemesi ve kötü sonuçlarının önlenmesinde önemli bir adımdır.”

KOAH hastaları için aşı uyarısı 

Dünya KOAH Günü vesilesiyle görüş bildiren Dokuz Eylül Üniversitesi Tıp Fakültesi Göğüs Hastalıkları Anabilim Dalı Öğretim Üyesi ve Türk Toraks Derneği KOAH Çalışma Grubu Üyesi Prof. Dr. Oğuz Kılınç, KOAH hakkında önemli bilgiler verdi ve KOAH hastalarının zatürreye yakalanma riskinin daha yüksek olduğunu ve bu nedenle aşılarını ihmal etmemeleri gerektiğini vurguladı. Prof. Dr. Oğuz Kılınç zatürre aşısının risk grubundaki kişilere ücretsiz olarak uygulandığını hatırlattı.
KOAH (Kronik Obstruktif Akciğer Hastalığı)halk arasında müzmin bronşit olarak bilinen; öksürük, balgam, nefes darlığı şikayetlerinin ön planda olduğu, akciğerdeki bronş denilen hava borularının ve akciğerin süngerimsi kısmının etkilendiği bir hastalık. Dokuz Eylül Üniversitesi Tıp Fakültesi Göğüs Hastalıkları Anabilim Dalı Öğretim Üyesi ve Türk Toraks Derneği KOAH Çalışma Grubu Üyesi Prof. Dr. Oğuz Kılınç, KOAH konusunda şu bilgileri verdi: “Bu hastalığın oluşması için, bu yapısal farklılıkları oluşturan tahriş edici bir maddeye ihtiyaç vardır. KOAH hastalarının %90’ınında da bunun sigara ve diğer tütün ürünlerin dumanı sebebiyle olduğunu biliyoruz.”
Türkiye’de her 10 kişiden biri KOAH hastası
Prof. Dr. Oğuz Kılınç KOAH’ın görülme sıklığı ve risk faktörleri konusunda şu bilgileri verdi: “Türkiye’de farklı bölgelerde yapılan çalışmalar sonucu sıklığının %10 ila %20 arası değiştiği bilinmektedir. Yani Türkiye’de ve dünyada her 10 kişiden bir veya ikisinin KOAH olduğunu biliyoruz. Ama hepsine teşhis konulmuş durumda değildir maalesef. Erkeklerde KOAH daha yaygın görülüyor, lakin kadınlarda da son dönemde artmaya başladı. Kadınlarda, sigara ve hava kirliliği dışında KOAH oluşturan sebepler arasında kapalı mutfaklarda çalı çırpı, tezek, odun, kömür yakarak yemek ve ekmek yapma gibi durumların KOAH’a sebep olduğunu biliyoruz. Yani kırsal kesimlerde sigara kullanılmasa dahi, bu ortamlarda yemek pişiriyorlarsa, buralarda yakılan organik yakıtların dumanları da KOAH’a neden olmaktadır.
Tütün mamulleri en büyük sorumlu
Prof. Dr. Oğuz Kılınç şöyle devam etti: “Risk faktörlerinin başında tütün mamulleri geliyor. Bunların her formu, ister duman ister buhar olsun elektronik sigara veya ısıtılmış tütün ürünleri de dahil olmak üzere KOAH’ın en sık gördüğümüz risk faktörüdür. Buna temas eden kişilerin doğrudan KOAH olma riskleri artıyor. Bunun dışında hava kirliliği çok önemli. Kirli hava soluyan toplumlarda KOAH’ın gelişme riski çok yüksektir. Dış ortam kirleticileri, yani fabrikalarda ya da termik santrallerde yakılan kömür, doğalgaz gibi fosil yakıtlar havayı kirletiyorlar, bu kirli havayı soluduğumuzda da akciğerlerimizin zarar görmesi ve KOAH gelişmesi riski daha fazla oluyor. İç ortam hava kirliliğinde de, yine sigara nedeniyle pasif içime maruz kalma ve evin içinde ısınma ve yemek pişirme amacıyla organik yakıtların yakılması ve dumanının eve temas etmesi de KOAH’a zemin hazırlıyor.”
Öksürük balgam ve nefes darlığı KOAH’ı akla getirmeli
Prof. Dr. Oğuz Kılınç KOAH’ın belirtileri ve sonuçları konusunda şöyle konuştu: “Öksürük, balgam çıkarma ve nefes darlığı üçlü semptomdur. Bu üçü varsa ve söylediğimiz risk faktörlerine temas öyküsü söz konusu ise, biz hastada KOAH’ı ilk sırada düşünürüz ve bunun araştırmasını yaparız. KOAH erken teşhis edilip, uygun tedavisine erken başlanırsa kötüye gidiş hızı yavaşlatılabilen bir hastalık. Ama bu hastalığın tamamen yok edilmesi, akciğerin KOAH’tan tamamen temizlenmesi şu an mümkün değil. Kötüye gidiş engellenebiliyor çünkü KOAH iyi tedavi edilmezse kısa süre içinde vücuttaki diğer organları da etkileyen bir yangına dönüşebiliyor. Yani akciğerde aslında bir yangın başlıyor. Öncelikle akciğeri etkiliyor ama bu iyi kontrol edilmezse bu yangın kalbi, damarları, kasları, kemikleri bütün vücuttaki yapılara yayılarak o dokuların da bozulmasına neden oluyor. Bunun olmaması için KOAH’ın erken teşhis edilip, erken tedavisinin yapılması gerekiyor. Aksi takdirde ciddi öldürücü sonuçları olabiliyor. Dünyada en çok öldüren hastalıklar arasında üçüncü sırada yer alıyor KOAH.”
KOAH zatürre riskini artırıyor
Prof. Dr. Oğuz Kılınç KOAH ile zatürre riski arasındaki ilişkiyi şöyle anlattı: “KOAH ağırlaştıkça zatürre gelişme riski artıyor. Çünkü, akciğerin süngersi kısmı ve soluk borularında, bronşlarda hastalık ilerledikçe hem savunma mekanizmalarını yıpratıyor, hem de mikroorganizmaların yani mikropların akciğere ulaşması ver orada yerleşip iltihap oluşturma riskini artırıyor. Bununla beraber KOAH tedavisinde kullanılan inhale kortikosteroidler de zatürre riskini artırır. Tüm bu nedenlerden ötürü, tümKOAH vakalarında zatürre görülmesi ihtimali çok yüksektir. KOAH hastaları bir de üzerine zatürre olursa yani akciğerlerinde iltihap olursa durumları çok daha zorlaşıyor ve zatürre KOAH’ın kontrolünü zorlaştırıyor. Zatürre, KOAH’lı hastanın yaşam standardını daha da düşürüyor. Bunların olmaması için hastanın zatürre olmaması gerekiyor, bunun için de aşı olması gerekiyor.”
KOAH hastaları ücretsiz zatürre aşısı olabiliyor
KOAH’ın zatürreye zemin hazırladığını ve KOAH’lı hastalarda zatürrenin ölümcül sonuçlar yaratabildiğini belirten Prof. Dr. Oğuz Kılınç şöyle devam etti: “Dolayısıyla KOAH’lı hastanın zatürre olmasını engellemek lazım. Neyse ki elimizde zatürre olma riskini azaltan aşılar var: Zatürreye karşı koruma sağlayan pnömokok aşıları. Aşılama, mikrobun kana karışarak enfeksiyon oluşma riskini %75, kana karışan mikroplarla zatürre olma riskini %45 azaltıyor.Yaşam boyu koruyuculuk sağlayabiliyoruz. Bu aşılar erişkin aşılama takvimine girmiş durumda ve T.C. Sağlık bakanlığı halk sağlığı kurumu tarafından risk grubundaki hastalara ücretsiz olarak yapılıyor. Zatürre aşısı olmak isteyen KOAH’lıların, hizmet aldıkları Aile Sağlığı Merkezlerindeki hekimlerden talepte bulunmaları yeterli. Ayrıca birçok sağlık kurumunda, üniversite hastanesinde ya da devlet hastanesinde de risk grubunda olan hastalar için ücretsiz olarak aşı yapılabiliyor.”

Kapadokya Üniversitesi Öğrencileri Organlarını Bağışladı

Doku ve Organ Bağışı Haftası etkinlikleri çerçevesinde Kapadokya Üniversitesinde düzenlenen “Bir Hayat da Sen Kurtar” konulu seminer sonrasında öğrenciler organlarını bağışladı.

Nevşehir Devlet Hastanesi Doku ve Organ Nakil Koordinatörü Şenay Karakuş Taşkın tarafından Kapadokya Üniversitesi Mustafapaşa Yerleşkesi Oktay Sinanoğlu Konferans Salonunda gerçekleştirilen seminere üniversite öğrencilerinin yanı sıra akademisyenler ve bölge halkı da katılım sağladı.

Seminer başında organ bağışı ile ilgili hazırlanan kısa filmi katılımcıların izlemesinin ardından sahneye çıkarak sunum eşliğinde konuşan Şenay Karakuş Taşkın, “Bekleyen biz olsaydık, bizim yakınlarımız olsaydı ne halde olurdu, biz ne halde olurduk öncelikle bu soruyu kendimize sormalı sonra organ bağışını dair yapacaklarımızı düşünmeliyiz. Türkiye’de birçok organ bekleyen ve biz organ bağışına izin vermediğimiz, gönüllü olmadığımız için hayatını kaybeden insan var. Onun için bizim önceliğimiz yaşarken organ bağışında bulunmak ve hayatımızı kaybettikten sonra buna izin verilmesini sağlamaktır” dedi.

“Kalbimize bir kez soralım hayat vermek ister mi?” sorusunu katılımcılara yönelterek konuşmasına devam eden Şenay Karakuş Taşkın, “18 yaşını dolduran, akli dengesi yerinde olan herkes organlarının hepsini ya da bir bölümünü bağışlayabilir. Türkiye’de 70 bin kronik böbrek hastası var ve 22 bin 350 kişisi böbrek olmak üzere toplamda 25 bin kişi organ bağışı bekleme listesindedir. Organ bağışı beklerken, organ bağışı olmadığı için hayatını kaybeden insan sayısı ülkemizde şu an 16. Yani bugün 16 kişi organ beklerken hayatını kaybetti. Unutmayın organ bağışının tek bedeli insan sevgisidir” şeklinde konuştu.

Seminer sonunda üniversite öğrencileri ve akademisyenler Nevşehir Devlet Hastanesi tarafından Kapadokya Üniversitesi Mustafapaşa Yerleşkesinde açılan organ bağış standında ilgili formları doldurarak organ bağışında bulundu.

Kapadokya Üniversitesinde Çikolata Atölyesi

 Kapadokya Üniversitesi bünyesindeki Aşçılık ile Gastronomi ve Mutfak Sanatları bölümü öğrencilerine yönelik Sugar Artist Elif Erdem tarafından Çikolata Atölyesi düzenlendi.

Kapadokya Üniversitesinin Uçhisar Kampüsünde yer alan Aşçılık ön lisans ile Gastronomi ve Mutfak Sanatları lisans programları öğrencilerine farklı bir bakış açısı kazandırmak ve mesleğe dair yeni ufuklar açmak prensibiyle Nevşehir’e gelen Sugar Artist Elif Erdem, mesleki deneyimi, şeker hamuru ve çikolata üretimi hakkındaki tüm bildiklerini öğrencilerle paylaştı.

Pastacılık işine 2008 yılında kendi merakı ve ilgisiyle başladığını, Antalya Pastacılık Akademisindeki workshoplara katıldıktan sonra bunun tamamen mesleğe dönüştüğüne değinerek eğitime başlayan Sugar Artist Elif Erdem, şef adayı öğrencilere çikolata hakkında detaylı bilgiler verdikten sonra başta Kapadokya bölgesinin motiflerinden birisi haline gelen sıcak hava balonlarından esinlenilerek yapılan balon şeklindeki kalıplar olmak üzere değişik şekillerde hazırlanan kalıplara öğrencilerle birlikte hazırlanan çikolataları dökerek sanatsal çikolatalar ortaya çıkardı.

Atölye çalışmaları sonrasında konuşan Sugar Artist Elif Erdem, “Böylesine turizme açık bir bölgede çikolata ve pastacılığa dair hiçbir şey olmadığını gördüm. Bu alanda çalışacak arkadaşlar bu bölgenin insanına çok büyük katma değer sağlayabilirler. Bugünkü workshop öğrencilerimize iyi bir örnek olacak, büyük bir ufuk açacaktır. Kapadokya bölgesinde yemeğe dair, otelde çalışmaya dair çok şey var ama pastacılığa ve çikolataya dair hiçbir çalışma yok. Halbuki soğuk bir iklimin şehri olan Nevşehir’de çikolata çalışmaları çok rahatlıkla yapılabilir” şeklinde konuştu.

ERÜ Hastaneleri’nde “Antibiyotik Direnci Farkındalık Haftası” Etkinliği Düzenlendi

Erciyes Üniversitesi (ERÜ) Tıp Fakültesi Hastanelerinde “Antibiyotik Direnci Farkındalık Haftası” etkinliği düzenlendi.

Gevher Nesibe Hastanesi poliklinikler girişinde düzenlenen etkinlikte, hastalara antibiyotik direncini anlatan broşürler dağıtıldı.

Tıp Fakültesi Hastaneleri Başhekimi Prof. Dr. Ahmet Güney’in de katıldığı etkinlik hakkında bilgiler veren ERÜ Tıp Fakültesi Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Doç. Dr. Ayşe Ulu Kılıç, antibiyotiklerin sadece bakteriler üzerine etkili ve bakteriyel enfeksiyonların tedavisinde kullanılan ilaç olduğunu belirtti.

Doç. Dr. Ayşegül Ulu Kılıç, “Antibiyotikler virüslerin neden olduğu hastalıkları tedavi edemezler. Her antibiyotik her hastalık için uygun değildir. Antibiyotikler ateş düşürücü olarak kullanılmaz. Antibiyotiklerin yanlış kullanımım bakterilerin direnç gelişimi ile sonuçlanır. Antibiyotik direnci dediğimiz bu durum bakterilerin antibiyotiğe rağmen enfeksiyon gelişmesine neden olur. Antibiyotiklerin yanlış kullanımı ve direnç gelişimi sadece bu antibiyotikleri uygun biçimde kullanmayan kişide değil, sonradan dirençli bakteri ile enfekte olan kişi için de sorundur. Yakın gelecekte antibiyotikler tamamen etkisiz hale gelebilir. Bu antibiyotik öncesi çağa dönüş demektir. Türkiye OECD ülkeleri arasında kişi başına en çok antibiyotik tüketen ülkeler arasında ilk sıradadır. Antibiyotik dirençli enfeksiyonlardan kaynaklanan küresel ölümlerin, her yıl 700.000 olduğu tahmin ediliyor. Antibiyotik dirençli olguların artışını durdurmak için bir şey yapılmazsa, bu sayının 2050 yılına kadar toplam olarak 10 milyon kişiye kadar yükselebileceği düşünülüyor. Antibiyotik direncini önlemek için viral enfeksiyonlarda antibiyotikler etkisiz olacağından nezle, grip gibi enfeksiyonların tedavisinde antibiyotik kullanılmamalı, enfeksiyon sıklığını ve antibiyotik kullanımını azaltmak için risk grubundaki kişiler grip ve zatürre aşıları ile aşılanmalı, el yıkama ve temiz su ve gıda kullanımına dikkat edilmesi gerekir” diye konuştu.

Emel-Mehmet Tarman Kadın Doğum İnşaatında Sona Yaklaşıldı.

Kayseri Devlet Hastanesi Başhekimi Uzm. Dr. İsmail ALTINTOP hizmet vermekte olan Emel-Mehmet Tarman Kadın Doğum ve Çocuk kliniğine hastane yöneticileri         ile birlikte bir çalışma ziyareti gerçekleştirilerek yerinde inceleme ve değerlendirmelerde bulundu.

Ziyaret sonunda yerinde yapılan inceleme ve değerlendirmeler hakkında bilgi veren Altıntop; “Bugün Kayseri Devlet Hastanesine bağlı Çocuk Hastalıkları ve Kadın Doğum Kliniğine ziyarette bulunarak işleyişlerini yerinde kontrol ettik.

Harici olarak kadın doğumda ilgili tadilat yapılan yerleri gezerek % 95’nin tamamlandığını yerinde görmüş bulunmaktayız. Buradaki hazırlıklarımız tamamlandıktan sonra, Çocuk ve Kadın doğum olmak üzere 2 tane acil servisimiz burada hizmet verecektir. Mevcut haliyle çocuk acilimiz burada şuan 24 saat hizmet vermektedir.

 Çocuk acilimizim işletilmesinde hekimlerimizin ve personelimizin büyük fedakârlığı oldu. Takviye nöbetler tutarak çocuk acilin 24 saat aynı kalitede hizmet vermesi için emek sarf etmektedirler. Bunun dışında bölgemizde çalışan aile hekimleri buraya gelerek nöbetlerde aksaklık olmaması için acil nöbetlerine takviye vermektedirler.

Sonuç olarak çocuk acil bölümü Kayseri Devlet Hastanesine bağlı kesintisiz olarak hizmet vermekte olan bir klinik olup, sonraki günlerde de hizmetlerimizin kalitesinin artarak devam edeceğini tüm vatandaşlarımıza ve kamuoyuna duyurmaktan gurur duyuyoruz” dedi.

Obezite cinsel yaşamı ve doğurganlığı da (fertiliteyi) olumsuz etkiliyor

Obezitenin her iki cinste de cinsel yaşamı olumsuz etkiliyor. Hormonal bozukluklar, cinsel istek ve aktivitede azalma ayrıca kişinin cinsel yönden tatmin olamamasının da obezitenin olumsuz sonuçları arasında. Genel Cerrahi Uzmanı ve Öğretim Üyesi Dr. Tuna Bilecik, obezitenin cinsel yaşam üzerindeki etkileri konusunda uyardı: erkeklerde her 9 kiloluk fazlalık, kısırlık (infertilite) olasılığını yüzde 10 artırıyor.

Genel Cerrahi Uzmanı ve Öğretim Üyesi Dr. Tuna Bilecik obez erkeklerin testesteron hormon düzeylerinin, normal kilolu erkeklere kıyasla daha düşük olduğunu ve buna bağlı olarak daha düşük cinsel tatmin yaşadıklarını belirtti. Dr. Tuna Bilecik şu bilgileri verdi: “Uluslararası Obezite ve Metabolik Bozukluklar Federasyonu’nun (IFSO) resmi yayın organı olan Obesity Surgery isimli dergide yayınlanan araştırma sonuçları; obez erkeklerde infertilite yani kısırlık olasılığının, her dokuz kilogram fazlalık için yüzde 10 artacağını gösteriyor.”

Kilo veren obez erkeklerin testosteron seviyesi artıyor
Dr. Tuna Bilecik şimdiye kadar doğurganlık ve obezite ameliyatı (bariatrik cerrahi) arasındaki ilişki üzerine yapılan çalışmaların çoğunun kadın hastalar üzerine olduğunu ve erkekler üzerine yeterince çalışma yapılmadığını hatırlatarak şunları söyledi: “Yakın zamanda yayınlanan bir çalışmada, Lee ve meslektaşları, obezite cerrahisinin erkek seks hormonları ve sperm kalitesi üzerindeki etkisine dair mevcut araştırmaları gözden geçirmiştir. Bu çalışmada 1998 ile 2018 yılları arasındaki 28 farklı çalışmadan ve 1.000’den fazla hastadan elde edilen veriler analiz edilmiştir. Lee ve arkadaşları, obezite ameliyatı sonrası hastaların testosteron düzeylerinin önemli ölçüde arttığını ve buna paralel olarak, LH, FSH ve SHBG hormon seviyelerinin de yükseldiğini ortaya koydular. Aynı çalışmada kadın seks hormonları olan estradiol ve prolaktin düzeylerinin de önemli ölçüde azaldığı gösterilmiştir. Tüm bu hormonal değişiklikler sonucunda, obezite cerrahisi sonrası kilosu azalan hastalarda erektil (sertleşme)  fonksiyonun da anlamlı olarak arttığı ifade edilmiştir.”

Aşırı kilolardan kurtulmak cinsel hayatı da iyileştirebilir
Dr. Tuna Bilecik,  obez erkek hastalarda uygulanan obezite cerrahisinin, erkek cinsiyet hormonlarının artmasında ve kadın cinsiyet hormonlarının azaltılmasında etkili olduğunu vurguladı. Genel Cerrahi Uzmanı ve Öğretim Üyesi Dr. Tuna Bilecik şöyle devam etti: “Vücuttaki obezitenin azalmasıyla hormon seviyelerinin normalleştiği ve erkeklerde cinsel işlevin iyileştiği bilinmektedir. Çalışmalar obezite cerrahisinden sonra, erkeklerde sertleşme sorununun (erektil disfonksiyonun)  azaldığını ancak sperm özelliklerinde hacim, konsantrasyon, hareket kabiliyetinin pek değişmediğini göstermektedir. Diğer taraftan obezite cerrahisi sonrasında kadınlarda gözlemlenen cinsel işlevsellik veya arzudaki gelişme, erkeklerde gözlemlenen seviyede değildir. Ancak kadınlar arasında da doğurganlıkta iyileşme kaydedilmiştir. Aşırı kilolu veya obez erkeklerde genellikle cinsel ilişki sırasında sertleşme sorunu (erektil disfonksiyon) veya nefes darlığı yaşandığı görülmektedir. Düşük testosteron seviyeleri, obez erkeklerde kötü cinsel işlev için bir faktördür. Bunun yanında psikolojik olarak düşük benlik saygısı da vardır. Obezite cerrahisi sonrası kilo verme süreciyle birlikte hastaların yaşam konforu artmaktadır.  Hormonal olarak normalleşmenin yanı sıra psikolojik olarak da özgüvenleri artan hastaların seks hayatları da normalleşmektedir.”

Kadınların Spor ve Yaşam Merkezi b-fit’e Uluslararası Stevie Ödülü
Kaliteli ve mutlu bir yaşam her kadının hakkı misyonuyla kurulan b-fit, 13 yılda elde ettiği başarıyla dünyanın en prestijli iş ödüllerinden biri olan Stevie İş Kadınları Ödülleri’nde“Kadınları Destekleme ve Güçlendirme Alanında En Başarılı Markalar” kategorisinde Bronz ödülün sahibi oldu.
Her yaş ve gelir grubundan kadına spor yapma alışkanlığı kazandıran ve 50 şehirde 222 merkeziyle spor kültürünü yeniden inşa eden Türkiye’nin en büyük spor zinciri b-fit, kazandığı uluslararası ödüllerine bir yenisini daha ekledi. Sporun yanı sıra kadının ekonomik hayattaki gücünü artırmayı da en temel değeri olarak benimseyen b-fit, Uluslararası Stevie İş Kadınları Ödülleri’nde “Kadınları Destekleme ve Güçlendirme Alanında En Başarılı Markalar” arasına girdi.
Bu başarının 250 kadın girişimcisine, 500 kadın çalışanına ve b-fit’i tercih eden 600 binden fazla üyeye ait olduğunu vurgulayan b-fit Kurucu Ortağı Bedriye Hülya, “Bugüne dek ulusal ve uluslararası pek çok ödüle layık görüldük. Bizim 2006 yılında kadınları güçlendirme hedefiyle yola çıkarken yaşadığımız heyecanın bugün de taze kalmasını sağlayan bu alandaki ödüller, doğru bir yolda olduğumuzun önemli göstergeleri.  Stevie gibi prestijli bir platformda Türkiye kadınlarının markası olarak yer almaktan gurur duyuyoruz” dedi.
b-fit’in kazandığı ödüller arasında; “2009 Endeavor Girişimcisi”, “2012 ASHOKA Üyeliği”, “2012 Sabancı Vakfı Türkiye’nin Fark Yaratanı Ödülü”, “2012 Yılın Kadın Girişimcisi Ödülü”, “2013 Schwab Vakfı Sosyal Girişimci Ödülü”, “2014 Capital, Kagider ve Garanti Bankası Kadın Sosyal Girişimcisi Ödülü”, “2015 Genç Türkiye Zirvesi Girişimci Şirket Ödülü” ve “2017 UFRAD Pozitif Ayrımcılık Ödülü” bulunuyor.

TALAS’A BİR SAĞLIK TESİSİ DAHA

Talas’ta belediye ve hayırsever Kirazgiller Ailesi tarafından yaptırılarak hizmete giren Fatma Kirazgiller Aile Sağlığı Merkezi için tanıtım töreni düzenlenecek.

Nüfusun yoğun olduğu Mevlana Mahallesindeki Karasu Caddesi üzerinde arsası Talas Belediyesine ait, hayırsever Kirazgiller Ailesince yapılan ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın son Kayseri ziyaretindeki toplu açılış töreniyle hizmete giren Fatma Kirazgiller Aile Sağlığı Merkezi, 21 Kasım Çarşamba günü düzenlenen törenle tanıtılacak.

Törenle ilgili açıklamalarda bulunan Talas Belediye Başkanı Dr. Mustafa Palancıoğlu, “Talas Belediyesi olarak vatandaşlarımızın ihtiyaçlarına cevap verebilmek için birçok yatırım yapıyoruz. Bu yatırımların birçoğunu hayırseverlerimizle yapıyoruz. Özellikle sağlık ocağı, okul, cami ve Kur’an kursu gibi hizmetlerde hayırseverlerimiz sağ olsun bizi yalnız bırakmıyor.” dedi.

Başkan Palancıoğlu, törene Sağlık Bakan Yardımcısı Prof. Dr. Emine Alp Meşe’nin de katılacağını belirterek, “Düzenleyeceğimiz törenle Fatma Kirazgiller adına oğullarınca yapılan aile sağlığı merkezimizin ve yanındaki eczanelerin tanıtımını yapacağız. Aile hekimi, psikolog, diş hekimi ve laboratuvarın bulunduğu iki katlı, çok güzel bir tesis oldu. Şehrimizin en kalabalık bölgesi olan Mevlana Mahallemizde büyük bir ihtiyacı karşılayacak şekilde tamamlandı. Aile hekimleri görevlerine başladı, eczaneler açıldı. İnşallah güzel bir hayrın tanıtımını yapacağız. Çarşamba saat 11.00’de bütün vatandaşlarımızı bekliyoruz.” ifadelerini kullandı.

“Rabbim herkese hayır yapmayı nasip etsin, hayırseverlerimizi başımızdan eksik etmesin.” diyen Başkan Palancıoğlu, hayırseverlere ve emeği geçen personele teşekkür ederek sözlerini tamamladı.

Kapadokyalı Öğrenciler Pegasus Hava Yollarında Çalışmaya Başladı

Kapadokya Üniversitesinin Pegasus Hava Yolları ile yaptığı eğitimde iş birliği protokolü gereğince Kapadokya Üniversitesi öğrencileri Pegasus Hava Yollarının Sabiha Gökçen Havalimanındaki yer işletme bölümünde çalışmaya başladı.

Kapadokya Üniversitesinin öğrencilerin eğitim gördüğü bölümlerle ilgili uygulama eğitimi veya istihdamını sağlamak amacıyla protokol imzaladığı 200’den fazla kurumdan birisi olan Pegasus Hava Taşımacılığı A.Ş. ile 2017-2018 güz döneminde yaptığı işbirliği protokolü gereğince, Sivil Hava Ulaştırma İşletmeciliği programı öğrencileri eğitim hayatlarına devam ederken mesleki deneyimlerini artırmak için Sabiha Gökçen Havalimanındaki Pegasus Hava Yollarının yer işletme bölümlerinde işbaşı yaptı.

Kapadokya Üniversitesi Sivil Hava Ulaştırma İşletmeciliği 2. Sınıf öğrencilerinin staj süreçlerinin tamamlaması, mesleki tecrübe edinmesi ve yer hizmeti işlemlerine ilave iş gücü katılımının sağlaması amacıyla imzaladığı protokolün ilerleyen yıllarda da öğrenci istihdamı sağlamaya devam edeceği ifade edildi.

MEYVE SUYU EGZERSİZ SONRASI ENERJİ ve SU KAZANIMINA YARAR

Prof. Dr. Neriman İnanç, vücudun egzersiz sonrası su ve enerji ihtiyacının karşılanmasında, yüzde 100 meyve sularından da yararlanmayı öneriyor.

Beslenme ve fiziksel aktivitenin, sağlıklı yaşlanmak ve yaşa bağlı oluşabilecek sağlık risklerini azaltmak için önemli etkenler olduğunu dile getiren Prof. Dr. Neriman İnanç, “Fiziksel aktivite, sadece sportif faaliyetlerle sınırlı değildir. Bir yerden bir yere yürümek, ev işleri, alışveriş gibi rutin aktiviteler de dahil, enerji harcamasıyla sonuçlanan tüm bedensel hareketleri kapsar. Düzenli ve yeterli miktarda fiziksel aktivite, bireyin enerjik ve zinde olmasını, sağlıklı vücut ağırlığının ve uygun yağ – kas oranının sürdürülmesini sağlamakla birlikte; kronik hastalıklara yakalanma riskini de azaltır. Öte yandan, fiziksel aktiviteyle birlikte yeterli, dengeli beslenme ve yeterli sıvı tüketimi de önemlidir. Meyvenin kendisinden gelen doğal şekerin yanı sıra, vitamin, mineral, antioksidan ve elektrolitler gibi birçok besin ögesinin alınmasına yardımcı olan meyve suları, fiziksel aktivite sonrası sıvı alımı için iyi bir tercih oluşturur” dedi.

Fiziksel aktivitenin yanı sıra, karbonhidrat, protein, yağ, vitamin ve mineraller gibi çeşitli besin öğelerinin yeterli tüketiminin önemini dile getiren Nuh Naci Yazgan Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi Dekanı Beslenme ve Diyetetik Bölüm Başkanı Prof. Dr. Neriman İnanç, “Yeterli sıvı tüketimi de gereklidir. Fiziksel aktivite, bireyin metabolik hızının yanı sıra, sıcaklık, nem, güneş, rüzgâr gibi çevre koşullarına ve giysilere bağlı olarak vücut sıcaklığında artışa, kan akışının hızlanmasına ve terlemeye neden olur. Terlemeyle birlikte su ve elektrolit kaybı görülür. Terle birlikte sodyum, potasyum, demir ve kalsiyum kaybı da olur. Fiziksel aktivite öncesi, sırası ve sonrasında sıvı tüketimi önem taşır” dedi.

Neriman İnanç, sıvı alımı ve enerji gereksinimini karşılamak için meyve sularından faydalanılabileceğini de sözlerine ekledi.

Futbolculara Vişne, Atletlere Üzüm Suyu Takviyesi

Farklı meyve sularının tüketiminin, aktif sporculara yarar sağladığını dile getiren Prof. Dr. Neriman İnanç, “Vişne suyu, suda çözünen vitaminler ve kalsiyum, magnezyum, fosfor ve potasyum gibi minerallerin iyi bir kaynağıdır; ayrıca aktif sporculara birçok olumlu etkisi bulunan fitokimyasal ve antosiyaninleri yüksek konsantrasyonda içerir. Bilimsel bir çalışmada, yarı profesyonel futbolcuların 8 gün boyunca belirli bir ölçekte vişne suyu tüketmesi sağlanmıştır. Çalışmanın sonucunda performans indekslerinde iyileşme, kas yorgunluğunun ve vücuda zarar veren oksidatif belirteçlerde azalma görülmüştür” dedi.

Bir diğer çalışmada ise, koşucu atletlerin düzenli üzüm suyu tükettiklerini dile getiren Neriman İnanç, “Üzüm, früktoz ve glikoz formlarındaki karbonhidratların iyi bir kaynağıdır. Söz konusu çalışmada, 28 gün boyunca harcanan efor düzeyine bağlı olarak belirli bir ölçekte üzüm suyu tüketiminin, koşu sırasındaki yorgunluğu yüzde 15 oranında iyileştirdiği görülmüştür. Aynı zamanda, toplam antioksidan kapasitesinde artış görülmüştür. Öte yandan üzüm suyunun, 20 gün boyunca yine harcanan efor düzeyine bağlı olarak belirli bir ölçekte tüketilmesinin de atletlerde glikoz dengesini düzenlediği gösterilmiştir” dedi.

Portakal Suyu Enerji Veriyor, Nar Suyu Yorgunluğu Azaltıyor

Farklı çalışmaların, farklı meyve sularının olumlu etkilerini gösterdiğini de sözlerine ekleyen Prof. Dr. Neriman İnanç, şunları kaydetti: “Portakal suyu magnezyum, potasyum ve C vitaminin güçlü kaynağıdır. Egzersiz sonrası hem sıvı elektrolit dengesinin sağlanmasında hem de enerji kaynağı olarak tüketilebilir. Antioksidan aktivitesi yüksek olan nar suyunun da egzersiz sonrası oluşan oksidatif stresi ve kas yorgunluğunu azalttığı görülmüştür.”

Kapadokya Üniversitesinde “Düşünmek” Temalı Konferans

Kapadokya Üniversitesi Mütevelli Heyeti Üyesi Prof. Dr. Süleyman Seyfi Öğün, üniversite tarafından düzenlenen konferansta öğrencilerle bir araya geldi.

Kapadokya Üniversitesinin düzenlediği, Başbakan Eski Başdanışmanı, Gazeteci, Yazar ve Akademisyen Prof. Dr. Süleyman Seyfi Öğün’ün konuşmacı olarak katıldığı “Düşünmek, Bilmek ve Yapmak” adlı konferansta gençlere “Düşünmek kutsal değil, değerlidir” mesajı verildi.

Kapadokya Üniversitesi Mustafapaşa Yerleşkesinde yer alan Oktay Sinanoğlu Konferans Salonunda katılımcılara düşünmenin kutsal değil değerli olduğunu vurgulayarak “Herkesin yaptığı bir şey neden kutsal olsun ki” sorusunu yönelten Prof. Dr. Süleyman Seyfi Öğün, “Düşünmenin kutsal olduğunu söylemek, insanın diğer varlıklardan kendini ayırırken geliştirdiği bir egodan ibarettir. Zira düşünmek insanın ayırt edici bir özelliği değildir. Ayrıca yalnız insanlar değil yunus balıkları da kendilerine göre düşünüyor, kargalar da çok zeki varlıklardır ve dokuza kadar sayabilirler. Yani niteliksel bir farklılık ya da üstünlük yok, kıyaslamalı bir farklılık ya da üstünlük var. Zaten düşünmek özel bir yetenek ya da kabiliyet gerektirmez” şeklinde konuştu.

İnsanın düşünmesinin değil, bir şeylerin üzerine düşünmesinin önemli olduğunu ve bir şeyin üzerine düşünmenin tecrübe, emek ve metot gerektirdiğini ifade ederek bu metotlar hakkında katılımcılara düşüncelerini aktaran Prof. Dr. Öğün, daha sonra “Doğa bilimlerinde objektiflik, beşeri bilimlerde ise tarafsızlık söz konusudur” fikrinden hareketle Sigmunt Freud, Max Weber, Karl Marx gibi düşünürlerin özneli düşünürler olduğundan bahsederek beşeri bilimler hakkındaki görüşlerini katılımcılara aktardı.

Prof. Dr. Öğün, konferansın son bölümünde “Bir şeyi bilme değil, niçin bildiğini bilmek maharettir. Bu bağlamda bilgi yarışmaları bilgiye yapılan en büyük hakarettir çünkü bu yarışmalar metotlu bir bilgi istemez. Üstelik bu yarışmalar bilgiyi ölçmediği gibi kopyaya dayalı bilme kepazeliğini de bu sisteme sokup anlamsız bilmeyi alkışlatır. Tüm bu olanlar yanlıştır” dedi.

Kapadokya Üniversitesi akademisyen ve öğrencilerinin yanı sıra bölge halkının da katılım sağladığı konferans, Prof Dr. Öğün’ün gençlerin sorularını cevapladığı soru cevap kısmının ardından sona erdi.