TZOB’den fındıkta oyun, EİB’den mandalina hasadı, ihracat ödülü

TZOB Genel Başkanı Bayraktar:“Ziraat Odaları Birliği olarak fındıkta hep oyunu bozma mücadelesi verdi”

Türkiye Ziraat Odaları Birliği (TZOB) Genel Başkanı Şemsi Bayraktar, fındıkta yaşanan son gelişmelere ilişkin açıklama yaptı.

Hiç ithalat yapılmadan ülkemize 2 milyar dolar getiren fındığın değerinin korunmasının milli bir görev olduğunu belirten Bayraktar, “Fındık ile ilgili kazanımları elde etmek için Ziraat Odaları ve Türkiye Ziraat Odaları Birliği olarak büyük mücadeleler verdik. Bu kazanımları kaybetmeye niyetimiz yoktur. Ülkemiz ve çiftçilerimiz için her türlü mücadeleye devam edeceğimizi de herkesin bilmesini isterim” dedi.

Türkiye’nin dünya fındık üretiminin yüzde 67’sini ve ihracatının yüzde 72’sini tek başına gerçekleştirdiğini belirten Bayraktar, yaklaşık 500 bin üreticinin geçimini fındıktan sağladığını da belirtti.

Bayraktar, son 5 yılda üretim alanı 705 bin hektardan yaklaşık yüzde 4 artışla 735 bin hektara çıkan fındığa ilişkin şu bilgileri paylaştı:

“Fındık üretimi 2016-2020 döneminde ortalama 610 bin tondur. Üretim var yılına ve yok yılına, doğal afetlere, hastalık ve zararlı durumuna göre dalgalı bir seyir izliyor.

Ülkemiz dünya fındık üretiminde ilk sırada yer almasına rağmen fındık tüketimimiz oldukça düşüktür. Yılda ortalama 110 bin ton fındık tüketiyoruz.

Karadeniz İhracatçı Birlikleri’nin 2020 yılı verilerine göre ülkemiz, 550 bin ton kabuklu fındık ihracatı yaparak 1,9 milyar dolar ihracat geliri elde etti.

TMO fındık alım fiyatlarını açıkladı ve fındık pazara indi.

Her yıl olduğu gibi bu yıl da rekolte, fiyat, piyasa oyunları ile fındığımızın ve ülkemizin itibarını zedelemeye çalışan kesim faaliyete geçti.”

“Ziraat Odaları Birliği olarak fındıkta hep oyunu bozma mücadelesi verdik”

Türkiye Ziraat Odaları Birliği’nin geçmiş dönemlerde lobilerle büyük mücadeleler verdiğini hatırlatan Bayraktar, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Bu mücadeleler sonucunda TMO’nun fındık piyasasına girerek alım yapması sağlandı. Bunu başaramasaydık bugün fındık fiyatları 10-15 liranın üzerine çıkamazdı.

Yine 2011 yılında kaldırılması planlanan alan bazlı gelir desteğinin devamı için Birlik olarak girişimlerde bulunduk. İlgili bakanları ikna ettik ve üreticilerimize can suyu olan bu destek ödenmeye devam etti. Çiftçimize sağladığımız kazanımlarla aynı zamanda Karadeniz’den Batı’ya büyük bir göçü de önlemiş olduk.”

 “Bu yıl Türkiye fındık rekoltesi açıklanmadı”

Fındık rekoltesinin Tarım ve Orman Bakanlığı koordinasyonunda; Tarım ve Orman İl, İlçe Müdürlükleri, Ziraat Odaları, Üniversiteler, İhracatçı Birlikleri, Ticaret ve Sanayi Odaları, Borsalar, TMO ve Fiskobirlik temsilcilerinden oluşan komisyon tarafından belirlendiğini hatırlatan Bayraktar, komisyonun yapmış olduğu çalışma sonucu ülkemizin 2021 yılı tahmini fındık rekoltesinin 668 bin ton olarak belirlediğini bildirdi. Bayraktar, açıklamasına şöyle devam etti:

“Her yıl olduğu gibi bu yıl da fındıkla ilgili yurtdışı menşeli bir kuruluş, görevi olmadığı halde mayıs ayı sonunda ülkemizin 2021 yılı tahmini fındık üretimini 790 bin ton olarak açıkladı. Bu davranışın art niyetli, spekülatif bir girişim olduğunu kamu ve özel sektördeki fındıkla ilgili bütün paydaşların görmesini bekliyoruz.

Rekoltenin yurtdışındaki bazı kuruluşlar tarafından yüksek gösterilmek istenmesinin asıl amacı, alım fiyatlarının düşük açıklanması ve üreticinin emeğinin hiçe sayılması anlamına gelmektedir. Bu duruma Türkiye Ziraat Odaları Birliği ve Ziraat Odaları hiçbir zaman sessiz kalmamıştır ve kalmayacaktır.

Bakanlığımız fındık üreticimizin mağduriyetine zemin oluşturan diğer kurum ve kuruluşların rekolte açıklamasına asla müsaade etmemeli ve art niyetli açıklamaları Rekabet Kurumu vasıtasıyla yasal olarak engellenmelidir.”

“İtalya’da bu yıl fındık rekoltesi düşük, ama biz fırsatı kaçırıyoruz!”

“Bu sene, yok yılı nedeniyle İtalya’da fındık rekoltesi oldukça düşüktür” bilgisini paylaşan Bayraktar, “Uluslararası kuruluşların tahminine göre İtalya’nın 2021-2022 sezonundaki üretimi neredeyse yarı yarıya azalarak 160 bin tondan 70 bin tona düşecek. Bu durumu fırsata çevirmemiz gerekirken, bizler herkesin adını artık ezberlediği yabancı firmanın ve onun kendi içimizdeki taşeronlarının kurduğu oyunlar sayesinde bu fırsatı ne yazık ki değerlendiremiyoruz” dedi. Bayraktar, açıklamasını şöyle sürdürdü:

“Şu günlerde de bir grup fındık tekelcisi, fiyatları Avrupalı firma lehine ama üreticimizin aleyhine manipüle etmeye devam ediyor.

En fazla üretim yapan ülke olarak dünya fiyatlarının belirlenmesinde etkin rol almamız gerekirken, esasen fiyat teşekkülü sürecinin çok ötesinde kalmaya mecbur ediliyoruz.

İki milyar dolar civarındaki fındık pazarı, Türkiye’nin gerçek hakkı olan rakamın altındadır. Fındıkta her yıl oynanan oyun karanlıktır, kirlidir, kötüdür. Ancak, ülkemiz bunu bozacak güçtedir.”

“Serbest piyasa fiyatları neden Toprak Mahsulleri Ofisi alım fiyatının altında?”

Bayraktar, “Fındık işiyle uğraşan herkesin bildiği üzere, Türkiye’de üretilen fındığın neredeyse yüzde 60-70’ini alan malum firmanın aslında yandaşı olan ‘tüccarlar’ bu yıl da alivre (açığa/önceden satış) satış yaptılar. Şimdi de alivre fiyatının yükselmemesi için bütün meşru ve gayri meşru yollara başvurup fiyatı TMO’nunkinden 2,5-3 lira aşağıda veriyorlar. Bunun ticaret ahlakıyla bağdaşır bir tarafı yoktur. Bu konuda Türkiye Ziraat Odaları Birliği olarak Rekabet Kurumu nezdinde işin takipçisi olduğumuzu başta üreticimiz olmak üzere herkesin bilmesini istiyoruz” dedi.

“Fındığın maliyeti 23 liradır”

Ziraat Odalarımızın yaptığı çalışmalara göre ülkemizde fındığın 2021 yılı kilogram maliyetinin ortalama 23 lira olarak belirlendiğini belirten Bayraktar, açıklamasına şöyle devam etti:

“TMO henüz alım fiyatını açıklamadan, ülkemizdeki yabancı menşeili firmanın destekçileri ve paydaşları ‘Türk fındığının dünyadaki gücünün korunması, ihracatın artırılması için 25 lira fiyat açıklanması gerektiği’ yönünde, tamamen yüksek kâr elde etme hırsına yönelik basına demeçler verdi.

TMO 26 lira 50 kuruş alım fiyatı açıkladı. Ancak serbest piyasaya baktığımızda 23 lira ile 23 lira 50 kuruş gibi neredeyse maliyet fiyatına alımlar yapılıyor. Bu durum tekelleşmeyi gösteriyor.”

 “Rekabet Kurumunu göreve çağırıyoruz”

Yabancı bir firmanın yatırım yapma bahanesiyle ülkemize geldiğini ve fabrika kurup, üretim yaptığını belirten Bayraktar, “Bu yatırımcı görevi olmaksızın piyasaya müdahale etme gereği de duyuyor” dedi. Bayraktar açıklamasına şöyle devam etti:

“Kendine kartel yapı oluşturuyor, kendisi ile iş birliği yapan tüccardan fındık alıyor, işbirliği yapmayanı kendince cezalandırarak piyasadan çekilmelerini sağlıyor.

Bölgedeki odalarımızdan gelen bilgilere göre; üreticimizden TMO fiyatına ürün alan adil ve dürüst fındık tüccarımız, bu yabancı firma paydaşları tarafından fındıklarının ihracatçılar tarafından alınmayacak diye tehdit edilmesi suretiyle sadece üreticiyi değil tüccarı da mağdur ediyor. Bu durum apaçık tekelciliktir.

Fındık fiyatlarını düşürmek için malum firmanın işbirlikçisi olan bazı büyük tüccar ve manavların sezon başında 25 liradan fındık sattıkları, şimdi de stoklarını tamamlamak adına piyasadan 23 liraya fındık aldıkları konuşulmaktadır.

Bir zamanlar yurtdışı için yapılan alivre bağlantılar artık günümüzde yurt içinde malum firmanın destekçileri tarafından yapılıyor. Ancak, ülkemiz hiçbir zaman müstemleke olmamıştır, buna yeltenenlere de günü geldiğinde diyetini ödetmiştir. Yerli ve yabancı, ülkemizde her kim fındık işiyle uğraşıyorsa bu gerçeği asla unutmamalıdır.

Buradan Rekabet Kurumu’na sesleniyoruz ve kendilerini göreve davet ediyoruz. Piyasayı üreticilerimizin aleyhine, tamamen kendi istekleri yönünde şekillendirmeye çalışanlar hakkında gereği yapılmalıdır.”

 “Ferrero firmasının baskılarına devlet millet işbirliğiyle dur demeliyiz”

Fındığın değerini korunmanın milli bir görev olduğunu belirten Türkiye Ziraat Odaları Birliği Genel Başkanı Bayraktar, Ferrero firmasının piyasaya yaptığı baskılara dur denmesi gerektiğinin de altını çizdi. Bayraktar açıklamasını şöyle sürdürdü:

“Hiç ithalat yapmadan ülkemize 2 milyar dolar gelir getiren böyle bir ürünün değerini korumak milli bir görevdir. Fındık ile ilgili kazanımları elde etmek için Ziraat Odaları ve Türkiye Ziraat Odaları Birliği olarak büyük mücadeleler verdik. Bu kazanımları kaybetmeye niyetimiz yoktur. Ülkemiz ve çiftçilerimiz için her türlü mücadeleye devam edeceğimizi de herkesin bilmesini isterim.

Kaldı ki bu Ferrero firmasının piyasaya yaptığı baskılardan sadece çiftçilerimiz değil yerli tüccarlarımız, sanayicilerimiz ve hatta bazı ihracatçıların da rahatsız olduklarını duyuyoruz. Piyasadan fındık almaya korkar hale gelmişlerdir. Ziraat Odalarının dışında Ticaret ve Sanayi Odaları, Ticaret Borsaları da bu tekelci firmanın piyasaya verdiği sıkıntıları dile getirmeye başlamışlardır. Onlarda bu firmanın fındık alım ruhsatı iptali için Rekabet Kurulu’na başvurmaya hazırlanıyorlar.

Ferrero firması, dünyada en büyük üretici olan ülkemizin milli ürünü olan fındığını alıp satarak dünyanın en zengin firmaları arasında yerini almıştır. Bu zenginlikten bu ürünün sahibi olan ülkemiz ve çiftçilerimiz yeterli pay alabildi mi? Eğer Ziraat Odalarının mücadelesi olmazsa ve TMO alım yapmazsa üreticimizi perişan edecekler. Yine söylüyorum. Bu tekelci zihniyetle mücadelemiz yılmadan ve bıkmadan devam edecektir.

Ferrero firmasının tekelci uygulamalarına karşı hem üreticimizi hem de üreticimizden fındık alıp bu firmaya satamayan, baskı gören tüccar ve manavımızı da bu baskıdan kurtarmak zorundayız. Bu süreçte bu baskıyı kırmak ve piyasadaki bu bunalımdan kurtulmak için hem üreticimizden, tüccarımızdan, manavımızdan hem de TMO’ndan daha kararlı çaba göstermelerini bekliyoruz.

TMO daha hızlı ve daha fazla alım yapmalı, alım merkezlerini artırmalı, çiftçimize ödemeleri peşin yapmaya gayret göstermelidir. Üreticilerimiz de fındıklarını TMO’ya götürüp teslim etmeli ve piyasaya girişi azaltmalıdır. Emanete bırakılan fındıklar üreticimize büyük zarar vermektedir.

Ayrıca Rekabet Kurulu tekel oluşturup rekabeti önleyen üreticiyi ve yerli tüccarı mağdur eden bu zihniyete dur demelidir. Ancak devlet millet işbirliğiyle bu tekelci firmanın uygulamalarının önüne geçebiliriz.”

 “İhracatçıları piyasayı şekillendirmeyi bırakıp, asıl görevlerini yerine getirmeye çağırıyoruz”

Ülkemizin 15 yıllık fındık ihracat gelirinin ortalama 1,8 milyar dolar olarak gerçekleştiğini ve sadece dört yıl 2 milyar doların üzerinde gelir elde edildiğini belirten Bayraktar, yapılan çalışmaların artırılması gerektiğini belirtti ve şöyle devam etti:

“Piyasada fiyatları düşürmek için yapılan çalışmaları fındık ihracatını daha fazla arttırmaya yönlendirelim. Bu şekilde yapılacak çalışmalarla firmalarımız, üreticilerimiz ve ülkemiz kazanır.

Yerli firmalarımızı ve yatırımcılarımızı fındıkta katma değeri yüksek ürünleri üretmeye ve yeni yatırımlar yapmaya davet ediyoruz. Ülkemizin gıda sanayiindeki tecrübesi ve altyapısı fındığı her türlü işleyip dünyaya sunabilecek düzeydedir. Sadece birkaç inanmış ve cesur yatırımcımızın elini taşın altına sokması fındık ticaretimize çok geniş ufuklar kazandıracaktır. Bizler üretici, tüketici, ihracatçı, yatırımcı firmalarımız olmak üzere herkes kazansın istiyoruz.

Fındık işinden rızkını temin eden ve pek çok insanımıza da geçim kapısı olan üreticimizden manavımıza, gerçek yerli ihracatçımızdan sanayicimize kadar bütün kesimler daha güçlü olursa, el ele verirse, fındık ticaretinde istismara yeltenenlerin cesareti kırılacak, kirli düzenleri bozulacaktır.”

Mandalinalar ihtiyaç sahipleri için hasat edildi

Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü, Tarım ve Orman Bakanlığı ve Ege Yaş Meyve Sebze İhracatçıları Birliği iş birliğiyle organize edilen “Son Hasat Projesi” bu sefer mandalinada ilk hasat şeklinde gerçekleştirildi.

Mandalina üretiminde Türkiye’nin önemli noktalarından Gümüldür’de Türkiye’nin her köşesinden gelen Uluslararası Damla Gönüllüleri Derneği üyeleri tarafından hasat edilen mandalinalar ihtiyaç sahipleriyle buluşturuldu.

Mandalina Hasadı sırasında “Gıdanı Arkada Bırakma” temasıyla düzenlenen online panelde Türkiye’de gıda kaybının önlenmesi için yapılması gerekenler masaya yatırıldı.

Türkiye’de gıda arz zincirinin tarımsal üretim aşamasındaki toplam kayıp miktarının yaklaşık olarak 13,7 milyon ton olduğunu belirten Ege Yaş Meyve Sebze İhracatçıları Birliği Başkanı Hayrettin Uçak, meyve sebze üretiminde de  9,48 milyon ton kayıp yaşandığına işaret etti.

“Türkiye’nin toplam meyve ve sebze üretimi 53 milyon ton civarında olup bunlarda hasat sonrasında meydana gelen ürün kayıpları, türlere ve çeşitlere göre yüzde 15-50 arasında değişmektedir” diyen Uçak, “Meyve sebzede kayıplar hasattan itibaren tüketime kadar zincirin birçok aşamasında karşımıza çıkıyor. Plansız üretim, ürünün özensiz hasat edilmesi, elverişsiz depolama koşulları, yetersiz paketleme, nakliye sırasında soğuk zincirin kırılması, satış sürecinde koşullarının uygun olmaması veya satış süresinin uzaması ürünün tüketiciye ulaşana kadar kayba uğramasındaki temel faktörlerdir. Yanlış tüketim alışkınlıkları da bu kayıplara eklendiğinde bazı ürünlerde yüzde 40’lara kadar kayıplar yaşanabiliyor” diye konuştu.

Sofralık üretime uygun olmayan ürünler sanayiye yönlendirilebilir

Kayıplar için alternatif üretim olanakları yaratmanın mümkün olduğunu aktaran Uçak sözlerini şöyle sürdürdü: “Öncelikle sofralık üretim için gerekli standartları karşılamayan ürünler sanayiye yönelik üretimde değerlendirilmekte, bu sanayi ürünleri de ülkemize ihracat yolu ile önemli döviz kazandırmaktadır. Meyve suyu, konserve, reçel gibi sanayiye dönük üretim alanları dışında meyve sebze atıklarından gübre üretilebilir. Bioenerji üretimi için önemli bir alternatif yaratılabilir. Hem kamu kuruluşları hem de özel sektörün ortak çalışmaları ile mümkün meyve sebze atıkları bu şekilde değerlendirilebilir. Yurtdışında bunun örnekleri vardır. Ama bizim atıklardan alternatif üretim alanları geliştirmekle birlikte atıkları nasıl en aza indirebileceğimize de kafa yormamız çok önemli diye düşünüyorum. Bunun için de konuşmamın başında söylediğim kayıp oranlarını en aza indirmek için hasat tekniklerinden ilaçlamaya, depolama ve paketleme tesislerindeki görevlilerden perakende sektörüne kadar geniş çaplı bir bilinçlendirme ve eğitim çalışması yapılabilir.”

İşletmelere yakın depolama tesisleri kurulmalı

Meyve-sebze sektöründe yaşanan kayıplarda hasat sonrası dönemdeki kayıpların önemli bir yer tuttuğu bilgisini veren Başkan Uçak, “Bu da yüksek kalitede ürün miktarının düşmesine neden olmaktadır. Buna bağlı olarak maliyetler artmakta ve rekabet gücümüzü olumsuz etkilemektedir. Genel olarak işletmelerimizin kendilerine ait yeterli depolama alanları bulunsa da piyasada fazla talep söz konusu olduğunda ve tarla/bahçede zamanında hasat edilmediği zaman depolama sürecinde bazı fizyolojik bozukluklar oluşabilmektedir. Hasadın zamanında yapılmamasının etkisini de göz önüne aldığımızda; Belediyelerin iştiraki ile işletmelere yakın alanlarda depolama tesisleri kurulabilir. Böylelikle hasat zamanı nedeniyle meydana gelen gıda kayıplarda azalmış olur. Yine aynı şekilde meyve sebze hallerinde kayıplar özellikle altyapı yetersizliği nedeniyle yüksek boyutlara ulaşabilmektedir. Bunu önlemek amacıyla meyve sebze hallerinde yeterli miktarı depolayacak şekilde soğuk hava depolarının kurulması çok önemlidir” ifadelerini kullandı.

Soğuk zincir kırılmamalı

Meyve ve sebzenin sağlıklı olarak tüketiciye ulaştırılması için soğuk zincirin hasattan ihracata veya tüketime kadar kırılmaması gerektiğine vurgu yapan Uçak, “Maalesef ihracat aşamasına gelene kadar taşıma sırasında soğuk zincirin birçok kez kırıldığına şahit oluyoruz. Böyle olunca da ürünlerimizde kalite kaybı oluyor. Bu altyapı sorunlarının bertaraf edilmesi için yapılacak altyapı yatırımları maliyetli görünse de Tarım ve Orman Bakanlığı, TÜBİTAK, Kalkınma Ajansları ve Uluslararası Kuruluşların bu yatırımlara ilişkin proje çağrıları oluyor. Bu çağrılara sektör olarak biraz daha yakın olmamız ve özel sektör teşebbüsleri ile projeler üretmemiz gerekiyor” diye sözlerini noktaladı.

Özen: “Bu projeyle herkes kazanıyor”

Gönüllü Son Hasat Projesi’nde, “Gıdanı Koru Sofrana Sahip Çık” mantığıyla gıda israfını önlemeyi amaçladıklarını ifade eden İzmir Tarım ve Orman İl Müdürü Mustafa Özen, Türkiye’de üretilen ürünlerin üçte birinin tüketmeden kaybedildiğini dile getirdi. Özen, “Bu çok ciddi bir rakam, bizim bunu minimize etmemiz lazım. Ekonomik değeri kalmamış, artık satmaya ve pazarlamaya değer bulmadığı ürünleri üreticiler hasat etmiyorlar. Bunun teknik anlamda da şöyle bir zararı var. Bitkilerdeki zararlılar hasat edilmeyen ürünleri kış mevsimini geçirmek için kullanıyorlar. Üreticilere hep söylediğimiz bu ürünleri satmayacaksanız dahi dalında bırakmayın, dibine düşeni de dibinde bırakmayın tarladan uzaklaştırın diyorduk. Bu son hasatla bunu da yapmış oluyoruz. Gönüllü üniversite öğrencilerimizle hasat ettiğimiz ürünleri Konak İlçemizdeki bir vakıf aracılığıyla ihtiyaç sahiplerine ücretsiz olarak veriyoruz. Burada başından itibaren birçok faydayı birleştirmiş oluyoruz. Hem israfı önlüyoruz, hem ihtiyaç sahiplerine ürünleri ulaştırıyoruz, hem gönüllüler tarafından hasat ediyoruz, hem de teknik anlamda bizim yıllardır söylemiş olduğumuz zararlı organizmaların bahçelerde kalan ürünleri konukçu olarak kullanmasının önüne geçiyoruz. Bu ürünleri tarladan uzaklaştırıyoruz” şeklinde konuştu.

“Gıdanı Arkada Bırakma” konulu panelde Aktris ve aktivist Zeynep Tuğçe Bayat, Tarım ve Orman Bakanlığı AB Uyum Daire Başkanı Zeynep Özkan, Gıda Kurtarma Derneği Başkanı Berat İnci, Beylikdüzü Kent Konseyi Başkanı Elif Necla Türkoğlu ve Mandalina Üreticisi Sabri Çetin konuşmacı olarak yer aldı.

Tülay Aktaş İzmir’in Gönüllüleri Ödüllerinin ikisi İhracatın Duayenlerinin oldu

Bu yıl 25’incisi düzenlenen Tülay Aktaş Karşılıksız Hizmet Ödül Töreni’nde İzmirli yardım severler ödüllerine kavuşurken, Tülay Aktaş İzmir’in Gönüllüleri Ödüllerinin ikisi Türk İhracatının Duayen isimleri Ege İhracatçı Birlikleri Koordinatör Başkanı Jak Eskinazi ve Norm Holding Onursal Başkanı Nedim Uysal’ın oldu. Tülay Aktaş İzmir’in Gönüllüleri Ödüllerinin üçüncüsü ise; Gazeteci Nedim Bubik’e verildi.

Tülay Aktaş Karşılıksız Hizmet Ödül Töreni pandemi nedeniyle çevrimiçi düzenlendi. Moderatörlüğünü Erhan Gölbey’in yaptığı törende, Aysın Sidal, Çiğdem Beşkardeş ve İnci Mutluer, ömür Boyu Gönüllülük Ödülü alırken, 2021 yılı “İzmir’in gönüllüleri ödüllerinin sahipleri ise; Ege İhracatçı Birlikleri Koordinatör Başkanı Jak Eskinazi, Ege Demir ve Demirdışı Metaller İhracatçıları Birliği Geçmiş Dönem Başkan Vekili ve Norm Holding Onursal Başkanı Nedim Uysal ve Gazeteci Nedim Bubik oldu.

1990 yılında eşi Kutlu Aktaş’ın İzmir Valisi olarak atanması sonrasında İzmir’e gelen Sivil Toplum Kuruluşlarıyla “Haydi Kızlar Okula Kampanyası”, “Barbaros Çocuk Köyü Projesi” ve “Ulusal Eğitime Destek Kampanyası” başta olmak üzere çok sayıda projeye ön ayak olan Tülay Aktaş ardında unutulmaz hayır projeleri bıraktı.

Ödül töreninde konuşan EİB Koordinatör Başkanı Jak Eskinazi, “Bu değerli insanların önünde böyle bir ödül almak çok gurur verici bir olay. Bu ödüle layık gördükleri için çok teşekkür ediyorum. Bizim amacımız İzmir’i layık olduğu şekilde temsil etmek, her zaman İzmir çıtasını daha yukarı çıkarmak. Bir sivil toplum kuruluşu yöneticisi olarak bu görevleri yapıyoruz. Bizden sonra geleceklere daha iyi bir seviye bırakmak, bizden sonra geleceklerin çıtayı daha yukarı taşımaları için çalışıyoruz. Bu topluluğun önünde bu ödüle layık gördüğünüz için çok teşekkür ediyorum” dedi.