Türk’ü ve İslamı birlikte yok etmek (Köşe yazısı)

Mustafa TEMİZER

Türk milleti esareti kabul etmeyen bir millettir. Asırlarca İslam’ın sancaktarlığını yapmış, ismi İslam ile özdeşleşmiş bir millettir. Bu nedenle İslam düşmanları Müslümanları Türk bilmiş Müslümanlara hep Türk demiştir. Onlar için Türk = İslam’dır. Türklerle mücadeleyi İslam ile mücadele olarak görmüştür.

Emperyalist ülkeler İslam’a olan düşmanlıklarını Türkler üzerinden gerçekleştirmiş. Türk Milleti yok edilmesi gereken millet olmuş. Türkler İslam’dan ve İslam coğrafyasından uzaklaştırılmış. Batıcılıkla İslam’ın, ümmetçilikle Türklüğün birlikte yok edilmesi hedeflenmiştir.

Bu doğrultuda altı asırlık Türk cihan devletinin yıkılma nedeni olarak İslam gösterilmiş. Büyümenin gelişip kalkınmanın temel şartının batıya yönelmek olduğu belirtilmiş. Türk milleti İslam’dan ve İslam coğrafyasından uzaklaştırılarak İslam coğrafyası ile bağları koparılmıştır.

Türk milleti, bir taraftan batıcılıkla İslam’dan uzaklaştırılırken diğer taraftan da yüce Allah’ın “Ey insanlar! Şüphe yok ki, biz sizi bir erkek ve bir dişiden yarattık ve birbirinizi tanımanız için sizi boylara ve kabilelere ayırdık. Allah katında en değerli olanınız, O’na karşı gelmekten en çok sakınanınızdır. Şüphesiz Allah hakkıyla bilendir, hakkıyla haberdâr olandır.”Hucurât : 13 uyarısına rağmen ümmetçilik ile Türk milleti yok edilmek istenir. Hedef Türlüğü ve İslam’ı birlikte yok etmektir. Batının gözünde İslam varsa Türklük; Türklük varsa İslam vardır. Birlikte yok edilmelidir.

Türklüğe ve İslam’a yönelik saldırılar birçok yönden devam ediyor. Örneğin; Kur’an ve sünnet bir bütün olduğu, Hz. Peygamber (s.a.v.)’in hayatı yaşayan Kur’an olduğu halde Kur’an ve sünnet birbirinden ayırt edilmek isteniyor. Benzer bir saldırı Kur’an ve sünnet üzerinden yapılıyor.

Türlüğü ve İslam’ı birlikte yok etmeye yönelik ülkemizi de içine alan, 22 ülkenin haritasının değişeceği Büyük Ortadoğu Projesi (BOP) tıkır tıkır işliyor. Haritası değişecek ülkelerde önce işbirlikçilerin iktidara gelmesi sağlanıyor. Eş başkanlığı da onlara veriliyor. Onlara baston görevi yapacak muhalefet de oluşturuluyor. İslamcı, Müslüman görünümlü ajanlar ülkenin kilit noktalarına yerleştiriliyor.

Bütün gücün tek kişide toplanması sağlanıyor.  Milletin egemenlik hakkı milletten alınıp işbirlikçi bir kişiye veya belli kesime veriliyor. Ve operasyon başlıyor…

Soruyoruz;

Türkiye’ye dayatılan başkanlık sistemi, cemaat görünümlü ajanların ülkemizin sinir ucu görevi yapan kurumlarına, yargıya, emniyete yerleştirilmesi hangi projenin gereğiydi?

Ergenekon, Balyoz gibi davalarla Türk ordusunu kafese almak Türkiye Cumhuriyeti Devletini dönüştürmek için mi kurgulandı? ABD’nin hedef ülkelerde gerçekleştirdiği Turuncu Darbe, bizde kurgulanmış davalar üzerinden mi gerçekleştirildi?

Sınır mayınları bu proje için mi temizlendi? 9 Milyon Suriyeli Türkiye’ye sürülerek yumuşak işgal mi sağlandı? ABD ile birlikte temizlenen Doğu sınırımızdaki mayınlar, ABD’nin birlikte çalıştığı Afganlıların yurda rahatça girmeleri için mi temizlendi?

Afrika’nın en uç noktasındaki ülkelerden yığınla insanın Anadolu’ya gelmesi, Antalya’da 100 satıştan 90’ının yapancılara yapılmış olması Anadolu’da Türk hâkimiyetine son vermek için mi?…

“Abdülhamid döneminde toprak satılarak Filistin’e yerleştirilen Yahudiler, işe ruhsatsız olarak ev, dükkan, fırın, mağaza vb. inşa ederek başlamışlardı. Bugün orada İsrail Devleti var. Tarih, ders çıkarılması gereken bir bilim dalıdır. Sığınmacı sorunu acilen çözülmelidir.”

Borç batağına sürükleyip Türk Milleti’nin direncini kırarak, yönetimden ve paradan el çekmesi mi isteniyor? Ayrıcalıklı bir sınıf yaratılarak bu sınıfın çocuklarını askerlikten kurtarıp Anadolu’nun yoksul çocuklarının yoksullukları kullanılarak paralı asker mi yapılıyor? Bizim çocuklarımız ölüme yollanırken, kendi çocukları milyonlarına milyon mu katıyor?..

Türkleri ve İslam’ı yok etme oyununu doğru okumazsak var olma mücadelemizde başarılı olamayız. İlk düğmeyi yanlış iliklersek yakayı düzeltemeyiz. Maalesef bu oyunu ne Türk milleti doğru okuyor ne de İslam coğrafyası. Dolayısıyla ne Türk milletinin ne de İslam dünyasının iki yakası bir araya gelmiyor.

Sağcısı-solcusuyla, batıcısı-ümmetçisiyle Türk milleti uyanmalı. Emperyalizmin İslam’ı ve Türk’ü birlikte yok etme oyununu görmeli. Devlet, Türklüğü ve İslam’ı yok etme oyunun parçası olarak ülkeye getirilen sığınmacıları oyunun parçası olmaktan kurtarmalı. Tüm İslam coğrafyasını uyarmalı. Milletin tarihi misyonunu hatırlamalı. Tarihi misyonunun gereğini yapmalı.

Bunu yapabilmek için güçlü olmak gerekir. Güçlü olmak için güçlü bir orduya, güçlü bir orduya sahip olmak için güçlü bir ekonomiye ihtiyaç vardır. Güçlü bir ekonomiye sahip olmak için toplumun refah içinde yaşaması, toplumun refah içinde yaşaması için de üretimin olması gerekir. Ülkede izlenen siyasi ve ekonomik politikaların sonuçları belli değil mi? Kimin kime hizmet ettiğini göstermiyor mu?

Vatan, millet, bayrak sevdalısı herkes, milleti ayrıştırıp kutuplaştırarak felakete sürükleyen, Türklüğü ve İslam’ı birlikte yok etme projesine çanak tutan mevcut siyasi anlayışa, hiçbir ahlâkî ilke tanımadan kullanılan dile hayır demek zorundadır.

Aksi halde baybeden biz olacağız.

Yıkılan ümitler, bizim çocuklarımızın geleceği.                                                                                                                                                                                                                                                                                                      Ateşe atılan bizim ciğerlerimiz.

Yok olan, kaybolan çocuklarımızın geleceği olacak.

Bütün olumsuzluklara rağmen; Türk Milleti teslim olmayacak, kendine biçilen kefeni giymeyecektir. Milletimiz uyanacak Türklüğünü de İslam’ı da koruyacak tüm insanlık için Türk İslam Barış Medeniyetini yeniden inşa edecektir. Unutmayalım ki “İştirak etmediğimiz, çilesine katlanmadığımız bir kurtuluş mümkün değildir.”

İnanıyoruz hep birlikte başaracağız! Ülkemizi MUHTEŞEM TÜRKİYE yapacağız!

Milletimizin ve yöneticilerimizin uyanması basiretle hareket etmesi (Yanılmadan gerçekleri görebilmesi, gelecekle ilgili sezgi, uyanıklık, anlayış, kavrayış ve vizyon sahibi olması) dilek temenni ve duasıyla…