Türkiye’de ilk; Şeker Pancarının sosyolojik etkileri araştırma komisyonu

Gazi Üniversitesi, Kayseri Şeker ve Şeker-İş Sendikasından ortak bilimsel çalışma gurubu tarafından Şeker Pancarının Sosyolojik etkileri araştırma çalışmaları başlatıldı.
Kayseri Şeker ile Gazi Üniversitesi ve Şeker-İş Sendikası arasında yapılan ortak çalışma sonucunda oluşturulan Gazi Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Dekan Vekili Prof.Dr. Hikmet Kavruk, Kamu Yönetimi Bölümü Başkanı Prof. Dr. Tevfik Erdem, Prof.Dr. Nail Öztaş, Yrd.Doç.Dr. İhsan Keleş, Arş. Gör. Mehtap Yücel Bodur, Arş. Gör. Selman Kesgin, Arş. Gör. Muammer Ay yer aldı.
Kayseri Şeker, Gazi Üniversitesi ve Şeker-İş Sendikasından ortak bilimsel çalışma sonucunda 2014 yılında başlatılan Şeker Pancarının Sosyolojik etkileri araştırma çalışmalarının ilk bölümü şeker pancarı hasadı aylarında, ikinci bölümünde ise Şeker sektöründe mevsimlik ve sözleşmeli çalışanlarının görüşleri alındı.
Gazi Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Öğretim üyesi Prof. Dr. Tevfik Erdem yapılan çalışma ile ilgili olarak yaptığı açıklama;
Bir tarımsal faaliyet konusu olarak şeker pancarı üretimi giderek daha fazla kırdan kente göçün yaşandığı Türkiye’de birkaç açıdan önemli konuma sahip olduğunu belirtti ve İlk olarak, şeker pancarı üretiminin kırdan kente göçün önlenmesi veya azaltılması bağlamında kırda tutunmayı sağlayan bir işlevi yerine getirmesidir. Şöyle ki, Türkiye kırdan kente doğru göçün hem itici hem de çekici nedenlerden dolayı giderek arttığı bir ülkedir. Bu durum hem tarımda istihdam edilenlerin yıllara göre azalması, hem de milli gelirden giderek daha az pay almaları ile açıkça ortaya çıkmaktadır.
TÜİK verilerine göre, tarım kesiminin milli gelirden aldığı pay 1963’de %41.2 iken, 2013 yılı itibariyle %9.2’dir. 2013 yılında GSYİH oluşumunda (toplam üretimde) tarımın payı %9’lara düşmüşken, toplam istihdamdaki payı hala % 21’lerde dolaşmaktadır. İstihdamdaki pay ile milli gelirden aldığı pay arasındaki oransızlık bize gelecekte bu göçün yani kırdan kente göçün azalmakla birlikte durmayacağına işaret etmektedir.
TÜİK verilerine göre tarımda çalışanların (ormancılık ve su ürünleri dahil) oranı Türkiye’de 2014 yılı itibariyle 4.223 bin civarındadır. Bu durumda pancar ekimi yapan 200 bin çiftçinin üretimi bile ortalama kır aile yapısı düşünüldüğünde bir ila bir buçuk milyonluk bir nüfus demektir. Sonuç olarak sürdürülebilir tarımın devamlılığı için sektör desteklenmeli ve sürdürülebilirliği sağlanmalıdır. Şeker pancarının bu noktadaki önemi kırdan kente doğru göçün engellenmesi ve kırda yaşayan ihsanların yoksulluk düzeyi içerisinde olmadan ortalama insani bir hayatı sürdürmesi. Şeker pancarı planlı bir üretim. Kimin ne kadar şeker üreteceğini belirliyorsunuz ve bu insanların geleceğe dair bir güven içerisi içinde olduğu görülmektedir.
İkinci olarak şeker pancarı üretimini önemli kılan sektörün katma değeridir. Çünkü sektör tarım, hayvancılık, nakliye ve hizmet sektörleriyle de bağlantılıdır. Alternatif tarım ürünleri olan ayçiçeğine göre 5, Buğdaya göre 20 kat daha fazla istihdam oluşturmaktadır. Sektörde meydana gelen daralma zincirleme bir etkiyle tüm ilgili alanları etkileyecektir.
Üçüncü olarak sektör şeker pancarına 2001 yılından itibaren kota getirilmesi ve nişasta bazlı tatlandırıcılara kolaylıklar sağlanmasıyla sıradan tüketicinin gözünde sağlık açısından stratejik bir ürün olduğunu ispatlamıştır. Tüketici “%100 şeker pancarı” sloganının sağlık ve güvenilirliğe işaret ettiğinin bilincine varmaya başlamıştır.
Buna sebep olan gelişmeler ise son 10 yılda Bakanlar Kurulunun nişasta bazlı şeker (NBŞ) kotasını %25-50 oranında artırmış olmasıdır. Ayrıca yeni şeker kanunu ile NBŞ kotasının yüzde 15’e çıkarılması (AB’de bu oran yüzde 2’dir) NBŞ üretimini özendirmektedir. Her alanda AB’yi örnek almaya çalışan ülkemiz bu konuda da AB’yi örnek almalıdır.
Son olarak ülkemizin uzun vadede sağlıklı nesillere sahip olup daha az sağlık harcaması yapması, sözleşmeli tarım aracılığıyla güven duygusu içerisinde hayatını sürdüren çiftçinin varlığı hem sağlıklı bireyleri hem de sağlıklı ve güvenli bir Türkiye’yi ortaya çıkaracaktır dedi.
Kayseri Şeker’in Şeker sektöründe öncü olması nedeniyle ortak proje yürütmekten memnuniyet duyduklarını belirten Prof. Dr. Tevfik Erdem, Proje çalışmasına başlamadan önceden şeker hakkında ki bilgimiz sadece sabahları kahvaltımızda çayımızı tatlandıran nesne olmasıydı. Sürecin böyle olmadığını yaptığımız araştırmalar neticesinde gördük ki şeker bildiğimiz bir şeker değil. Şeker gerçekten stratejik bir ürün ve stratejik önemi var. İkinci alan çalışmamızda ise Kayseri Şeker Fabrikasında iş analiz sürecinin ne olduğunu ortaya çıkarıyoruz. Bu fabrikanın ve Boğazlıyan Şeker Fabrikasının Türkiye’nin tarımdaki çok önemli iki cephesi olduğunu gördük. Bundan gurur duyduk. Sadece fabrikalarla değil fabrikada özveri ile çalışan işçileriyle gurur duyduk mutlu olduk.
Ben bir sosyolog olarak şekerin ne kadar önemli bir husus olduğunu bir kere daha altını çizerek vurgulamak istiyorum Sosyolojik açıdan şekerin çok çok önemli bir üretim nesnesi olduğunu gördük.
Şeker pancarı ve şeker pancarından üretilen ürünlerin insan sağlığı açısından sunduğu imkânlarla bizim NBŞ olarak adlandırdığımız insan sağlığına yaptığı zararlar çok uzun vadede ülke ekonomisini başlı başına bir sorun çıkaracak. Bu şu demek bir ; bir ülke için şeker pancarı yerine daha karlı bir ürün olan NBŞ’lerin piyasaya sürülmesi kısa vadeli bir kazancı ortaya çıkartmakla birlik te , insan sağlığına yaptığı olumsuz etkilerden dolayı uzun vadede açığa çıkan sosyal güvenlikle ilgili problemleri bütçenin giderek daha fazla artmasına sebep olacak.