Tüketici artık hesap sor…(Köşe yazısı 04.04.2015 Kayseri Star Haber Gazetisi)

DAVUT GÜLEÇ
GAZETECİ-HİSF KAYSERİ TEMSİLCİSİ
davutgulec@hotmail.com

Türkiye sık sık karanlıkta kalıyor.
‘Bakım-onarım, sistem arızası, nedeni saptanamayan’ gibi açıklamalar artık kimseyi tatmin etmiyor.
Tüketici, abonelik sonrası hizmeti satın alırken bir sözleşme imzalıyor. Bu sözleşmeye göre, hizmetin aksamaması gerekiyor. Ama, bırakın sık sık kesintileri, artık uzun kesintilere de alışması gerekiyor.
Peki, üretemeyen, malını satamayan, işyerini kapatmak zorunda kalan, işlem yapamayan vatandaş bu durumda ne yapacak? Ülkenin, abonenin ve tüketicinin bu zararını kim karşılayacak?
İlgili mevzuatta; KCETAŞ, BEDAŞ, AYEDAŞ, BAŞKENT EDAŞ, GEDİZ EDAŞ gibi elektrik dağıtım şirketlerinin, bu şekildeki uzun süreli elektrik kesintileri için tazminat ödemeleri gerekiyor. Üstelik bu tazminatı elektrik abonesi talep etmese bile, Elektrik Dağıtımı ve Perakende Satışına İlişkin Hizmet Kalitesi Yönetmeliğine göre vermek zorunda.
Elektrik kullanıcısına ait teçhizatta ortaya çıkan ve dağıtım şebekesinden kaynaklanan hasara ilişkin zararda yönetmeliğin 26. Maddesine göre dağıtım şirketi tarafından tazmin edilmesi gerekiyor. Yani elektrik kesintisinden dolayı televizyon, bilgisayar, buzdolabı gibi cihazları bozulan elektrik abonesinin zararını dağıtım şirketi karşılamak zorunda. Bu hasarın dağıtım şebekesinden kaynaklandığı saptanmalı ve zararın ortaya çıktığı tarihten itibaren 10 iş gününde dağıtım şirketinden talepte bulunulması şart. Ama bu tazminatlar daha küçük zararlar için söz konusu. Asıl sorumlu, tüm elektrik sisteminin şalteri elinde olan “İdare” yani “Devlet” ve Devleti “idare edenler” olmalı. Bu durumda, Anayasa’daki 125. Maddeye göre “idare kendi eylem ve işlemlerinden doğan zararı ödemekle yükümlüdür” özellikle büyük zararı olanların idareye dava açması kaçınılmaz. Çünkü Danıştay’ın kararında belirtildiği üzere; “Kamu idareleri yapmakla yükümlü oldukları kamu hizmetlerini gereği gibi yerine getirmekle yükümlüdürler. İdare bu yükümlülüğünü hiç veya gereği gibi yerine getirmeyerek hizmetin kötü ve geç işlemesi, bu yüzden bir zarara neden olunması halinde zararı tazminle yükümlüdür.” (Danıştay İDDK, 21.03.2007 tarih, E. 2006/1123, K. 2007/467).
Bu arada, geçen yılın Kasım ayında onaylanan ve 1 Mayıs 2015 tarihinde yürürlüğe girecek Elektronik Ticaretin Düzenlenmesi Hakkında Kanun, şirketlerin tüketicilere neredeyse her gün gönderdikleri e-posta ve kısa mesajlara ilişkin önemli düzenlemeler getiriyor.
Konuya ilişkin bir değerlendirme yapan, e-postayla pazarlama şirketi optivo’nun Uluslararası Direktörü Jens Fischler, kanunun yürürlüğe girmesi ile birlikte, reklam içerikli izinsiz elektronik gönderilerin cezaya tabi olacağını, bu nedenle şirketlerin tüketicilerden onay almak için yoğun bir çaba içine girdiklerini kaydetti. Ayrıca yasanın “çöp” olarak adlandırılan ve tüketicilerin isteği dışında gönderilen iletileri önemli ölçüde azaltacağını belirtti. Bu dönemde tüketicilerin yasanın kendilerine getirdiği hakları iyi bilmeleri gerektiğini ifade eden Fischler şu bilgileri verdi:
“1 Mayıs 2015 tarihinden itibaren, tüketicinin önceden onay vermediği hiçbir ticari elektronik ileti kendisine gönderilemeyecek. Onayın yazılı ya da elektronik ortamda alınmış olması gerekiyor. İletiyi gönderen şirket, gerektiği zaman tüketicinin onayını kanıtlamakla mükellef olacak.
Tüketicilere onaylarını almak için gönderilen metinlerde izinlerinin istendiğinin açıkça belirtilmesi ve onay bölümünün önceden işaretli olmaması gerekiyor.
Tüketici dilediği zaman, hiçbir sebep göstermeksizin, ticari elektronik ileti alımını reddedebilir. Gönderiyi yapan şirket, bu talebin kendisine ulaşmasının ardından, ileti göndermeyi üç iş günü içinde durdurmalı.
Tüketicinin ticari elektronik iletilere onay vermesi, telefon numarası, e-posta adresi gibi kişisel bilgilerinin üçüncü şahıs ve şirketlerle paylaşılmasına izin verdiği anlamına gelmiyor. Yasa, kişisel verilerin saklanmasından ve güvenliğinden de şirketleri sorumlu tutuyor.
Yeni yasa, önceden izin şartı getirse de istisna olarak tanımlayabileceğimiz bir durumu da içeriyor. Eğer ticari iletiyi gönderen şirket ile tüketici arasında daha önceye dayanan bir ticari ilişki varsa, yani tüketici söz konusu şirketin “müşterisi” konumundaysa, izin şartı aranmıyor. Örneğin bir banka, daha önce kendisinden kredi kullanan müşterisine, kredilerle ilgili iletileri onay almaksızın gönderebilecek. Burada dikkat edilmesi gereken, bu iletilerin sadece müşterisi olunan ürün ya da hizmetle ilgili olabileceği. Yani kredi kullanan bir müşteriye, iş ortaklarının sunduğu ürünlerle ilgili iletiler izinsiz gönderilemeyecek.
Mesaj ya da iletinin göndericisinin de açıkça belirtilmesi gerekiyor.”
Yeni yasa e-postayla pazarlama alanında da önemli değişikliklere neden olacak. E-postayla pazarlamanın özünde müşteri ilişkileri yönetimi bulunuyor. Fischler bu konuda da, “Ne yazık ki bu alanda faaliyet gösteren birçok firma, site verilerini işleyip, ziyaretçilerin ilgisine göre paylaşım yapma konusunda yetersiz kalıyor. Her gönderinin ilgili ilgisiz herkese yapılması, devasa bir e-posta çöplüğü oluşmasına neden oluyor. Onaylı gönderimlerin ticari dönüşümlerinin daha yüksek olduğu gerçeği göz önünde bulundurulduğunda, hedefli ve ilgili mesaj paylaşımının hem gereksiz masrafları ortadan kaldıracağı hem de daha fazla mutlu müşteri ve ciro getireceği bir gerçek” dedi.
Güncel bu konu belki işinize yarar. Kafanızda bulunsun.