Tıp’ta ve cerrahi’de gelinen nokta.. (Köşe yazısı 14.08.2015 Kayseri Star Haber Gazetesi)

DAVUT GÜLEÇ

GAZETECİ-HİSF KAYSERİ TEMSİLCİSİ
davutgulec@hotmail.com

Büyük önder Mustafa Kemal Atatürk ‘Beni Türk hekimlerine emanet ediniz’ demiş.
Yakın gelecekte kendimizi bir Türk hekimine emanet bile edemez hale geleceğiz.
Dünyada ve Türkiye’de iyice ticarete dönüşen ‘tıp’ta gelinen son nokta oldukça üzücü.
Basında yıllardır gündeme gelen konuları bilmeyen yok.
Bende buna benzer çok haber yaptım.
Tabi bazıları, mesleki, siyasi, ticari çekişme, bazıları da makam, ast-üst çekişmesi.
Devlet bu konuda adli ve idari soruşturmalar açar. İdari soruşturmalar adliyeye intikal eder. Ama basın yazdı mı, birileri alavere-dalavere yaparak bunu ‘tekzip’ ettirir. ‘Yalan haber’ denilen olayda, hekim ceza alır. Çoğu özel hastaneler tazminatlar öder. Ancak tekzipten geri dönüş olmaz. Kayseri’de bunun örneği o kadar çok ki. Bu konuda adı çıkan bazıları kendilerini çok iyi bilir. Onlarda ‘vefa, saygı, sevgi, dostluk, arkadaşlık…. Yok
Başbakanlığa, Bakanlıklara, Valiliklere, adliyelere intikal eden olaylara bakarak genel olarak net yazıyorum. Özel hastaneler ‘para kazanma hırsı’ ile neredeyse masaya yatırmadığı kimse kalmadı. Ölecek hastaları ‘Bak bizde hasta ölüm oranı yok ya da çok az’ demek için Devletin hastanelerine gönderiyor.
Bu arada Devletin hastanelerinde ‘Yatak yok’ denilerek hastalar, doktorların prim aldığı özel hastanelere sevk ediliyor.
Zaten, hastaneler ve merkezlerde ‘kalp, göz, böbrek’ üzerinde yoğunlaşıyor.
Yatağın az, servis ve ünitelerin bile parmakla gösterilecek kadar az olduğu yanık, kemik, akıl hastanesi nedense çok ihtiyaç var ama yeterince açılmaz.
Bu sorunlar elbet düzenlemeler, yasalar, ağır şartlar, meslekten uzaklaştırmalar ile önlenebilir. Ama bunları yazarken, onurlu, şerefli, haysiyetli, özverili, yardımsever, ettiği yemine sadık olan hekim ve sağlık personellerini kesinlikle suçlamak istemiyor, aklımın ucundan bile geçirmiyorum.
Ancak, Türkiye’de hekimlerin yaşadığı sorunlar Tıpta Uzmanlık Sınavı’na (TUS) da yansıdı. Geleceğin hekim adayları artan şiddet olayları, performans sistemi ve açılan tazminat davaları yüzünden genel cerrahi ve kadın doğum gibi branşları tercih etmiyor.
Hasta ve hasta yakınlarından uzak duran, devletten kendilerini nasıl korumalarını gerektirmeyecek bölümleri seçiyor.
Bu konuda bir uzman “Doktorlar kendini pasif korumaya aldı. Devlet hastanelerinde kimse büyük ameliyat yapmak istemiyor. Acile gidin bakın, diğer hastanelerde berbat edilmiş hastalar yatıyor, biz düzeltiyoruz. Birkaç sene içinde doktor bulamayacaksınız. Biz son örnekleriz. Bizden sonrakiler tamamen dağıldı. Mumla doktor arayacaksınız. Bırak tedavi etmesini, sakat bırakmasın diye arayacaksınız. Halkın bundan haberi yok. Ne zaman büyük hastalık geliyor başına, o zaman doktor olmadığını anlıyor, başını duvara çarpıyor. Ama iş işten geçiyor” diyor, ekliyor.
“Genel cerrahi ve kadın doğumda iki günde, üç günde bir nöbet tutulur. Sabahlara kadar uyumadan. Branş çok zor; yetişmesi de, devam etmesi de. Aile hayatı olmaz doğru dürüst. Ne kendine ne ailene bakabilirsin. Birini tercih etmen lazım. Cerrahinin parası da az. Ama meşakkati, dayak yeme, öldürülme riski fazla. Genelde kavgalar cerrahi branşlarda çıkar. Gençler de uyandı, ‘Nasıl olsa iyi para kazanamayacağım, niye kendimi zor branşlarda hırpalayayım’ diye düşünüyor. Biyokimyaya giriyor. Tüplerde gelen kanlara bakıyor ve cerrahlardan daha fazla kazanıyor.”
Kayseri’nin tanınmış ünlü cerrahlarından biri bu konuyu şöyle özetledi.
“Mesleki hayatımın neredeyse tamamı üniversitede geçti. Yılarca ve yıllarca öğrencilere derste hep cerrahi branşlara yönelmelerini, hayat kurtarıcı zor işlemlerin yapıldığı branşlara yönelmelerin anlattım, tavsiye ettim. Pek çok öğrencimiz bu telkinlerle cerrahi dallara yöneldiler. Maalesef geldiğimiz noktada şimdi öğrencilerime şunu söylüyorum: Öyle bir branş seçin ki hastaya steteskop ve tansiyon aletinden başka bir şeyle dokunmayın. Tetkikleri isteyin, sonuçlar gelsin, onları değerlendirin ve reçete yazın. Hepsi bu kadar. Yani hasta masanın karşısında olacak sizde diğer tarafında, müdahale, ameliyat, hastaya girişimsel bir işlem yapmak, kateter takmak, port takmak, tüp takmak. endoskopi yok. Yani mümkün olduğunca hastaya dokunmadan yapılabilecek bir dal seçin diyorum. Ben 1980 Çapa mezunuyum, herkesin gönlünde yatan aslan cerrahi branşlar idi. Ya şimdi geldiğimiz noktaya bakın. Cerrahi dallara asistan gelmiyor, mezunlar tercih etmiyor? Peki bu ülke insanlarını 5-10 yıl sonra hangi cerrahlara emanet edeceğiz? Şu kadar nöbet tut, aç kal, uykusuz kal, ciddi mesleki hastalık riski al, ciddi fiziksel ve ruhsal tükenmişlik yaşa ve bütün bunları ömür boyu yap. cerrahi branşlara bir şekilde gelenlerde daha sonra kolay ameliyatlara yönelmeye başladılar, Kanser cerrahisi, organ nakli cerrahisi, ağır karaciğer, pankreas, yemek borusu, mide, barsak ameliyatlarını yapmak isteyen yok. Genç cerrahlarda hep meme, tiroit, fıtık yapma isteği belirdi. Ağır, komplikasyonlu, yakın hasta takibi gerektiren ameliyatlardan herkes uzak durmaya çalışıyor. Ne olacak peki? Bu ağır, tecrübe gerektiren ameliyatları kimler yapacak? İşte yıllardan beri bahsettiğimiz tehlike ‘Defansif tıp’ gündemimize oturdu.”
Türkiye ‘Suni gündemler’den birbirine düşman, korkar oldu.
İyi de yakında hastalansak bize kim bakacak?
Bugün siyaseti ve krizleri ticarete çevirenler mi, yoksa bu ülkeye doldurdukları ajan ve teröristler mi?
Millet ve toplum olarak artık titreyip kendinize ve gerçek gündeme gelin.