Terör ve politika..(Köşe yazısı 22.04.2019 Kayseri Star Haber Gazetesi)

DAVUT GÜLEÇ

GAZETECİ

davutgulec@hotmail.com

Türkiye’de son 5 yılda gerçekleştirilen 7 seçim, liderlerin toplumu olumsuz yönde etkilediği, birbirine karşı kışkırttığı, ayrıştırdığı, gerçek gündem yerine suni gündemler ile koltuğa daha sıkı sarıldıklarını ortaya çıkardı.

Ben bu köşede o kadar yazdım. Benim gibi sorumlu davranan birçok meslektaşımda benzer yazıları yazdı. Ama taklacılar, yandaşlar, candaşlar, kalemşörler, günün adamı olanlar sürekli  gaz verdi, övgüler yağdırdı, taraf olurken hem mesleklerine hem kendilerine hemde ülkeye ciddi zarar verdi.

Seçim öncesi ‘üslup’larını sandıktan çıkan sonucu kabullenmeyerek dahada ileri götüren liderlein, YSK’nin  mazbatayı vermesinden hemen sonra açıklamaları ve uygulamaları kimseyi şaşırtmadı. Seçmen bunu ‘zirveden hızlı inişin sancısı’ olarak değerlendiriyor.

***

Ben böyle düşünürken tam gündeme uygun bir araştırma, inceleme önüme geldi.

Başlık ’Terörizm ve politik eylemler Avrupa’daki şirketler için yeni riskleri beraberinde getiriyor’

Özeti ise ‘Kamusal alanları ve insanların yoğun olduğu bölgeleri hedef alan saldırılarını sıklaştıran teröristler, firmaları potansiyel olarak önemli risklere maruz bırakıyor.

2018’de gerçekleşen terör saldırılarının yüzde 16’sı doğrudan kurumları hedef aldı veya etkiledi. Avrupa’daki 11 ülkede popülist partiler hükümette yer alırken, popülist partilerin Avrupa’daki 33 ülkede yüzde 22’lik oy oranına sahip olduğu görülüyor.’

Risk, reasürans, emeklilik ve sağlık konularında profesyonel hizmetler sunan Aon’ un yeni araştırmasına göre terörizm, Avrupa’yı gittikçe karmaşıklaşan bir güvenlik ortamıyla karşı karşıya bırakıyor.
Aon’un Continuum Economics ve The Risk Advisory Group işbirliğiyle hazırladığı 2019 Risk Haritası, dünyanın dört bir yanındaki terörizmi, politik riskleri ve şiddeti inceliyor. Popülist siyasetin güç kazanmasıyla bu yıl harita daha da karmaşıklaşıyor. Popülist siyaset, muhtemelen ayrıştırıcı politika geçişlerine sebep olabileceği gibi, bazı durumlarda aşırı ideolojilerin kuvvetlenmesini sağlarken Avrupa’nın kurallara dayanan düzenini de bozuyor.
Bu sorunlar, büyüyen terörizm tehlikesine karşı şirketlerin çalışanlarının ve mülklerinin güvenliği ve popülist devlet politikalarının tedarik zinciri ve yatırımlarda sebep olacağı etkiler açısından birçok yeni risk oluşturuyor. Türkiye’ nin de ticaret ve yatırım yaptığı bu ülkelerdeki zorlu koşullar karşısında kurumların tercih edebileceği çeşitli risk yönetim çözümleri bulunuyor.
Aon Türkiye Eş CEO’su Ferhan Özay, yapılan araştırmayla ilgili olarak, firmaların risklerini yönetebilmeleri açısından şunları söyledi: “Terörizm tehdidi ve etkileri sigorta kapsamı içinde yer alıyor, ancak bir güvenlik operasyonunun parçası olarak bölgeye alınmama, bir terör saldırısının ardından bölgenin cazibesini kaybetmesi veya sebebi daha sonradan belli olan şiddet eylemlerinin etkileri gibi daha karmaşık sorunları da teminat altına almak isteyen şirketler, sigorta kapsamlarını genişletebilirler.
Sigortada fiziki zarar olması esastır, ancak savaş benzeri hareketlerin olduğu bir coğrafyada bulunan bir fabrikada, fiziki zarar olmasa bile çalışanlar can güvenliği sebebiyle fabrikayı bırakıp kaçabilirler ve geri dönmek istemezler. “Zorunlu Terk” diyebileceğimiz bu durum dahi sigorta teminatı altına alınabilir.”
Diğer yandan raporda öne çıkan bulgular şöyle:
Terörizm:

Kamusal alanları ve insanların yoğun olduğu bölgeleri hedef alan saldırılarını sıklaştıran teröristler, firmaları potansiyel olarak önemli risklere maruz bırakıyor.

Almanya’da 2016 ve 2018 arasında gerçekleşen ve planlanan aşırı sağ saldırı sayısı ikiye katlanarak 23’e yükseldi.

Fakat terörizmin ve bu tür eylemlerin tüm Avrupa’da da arttığı görülüyor. 2018’de gerçekleşen terör saldırılarının yüzde 16’sının doğrudan kurumları hedef aldığı veya etkilediği görülüyor.

Popülizm:

Popülizm artık Avrupa’da uç bir sorun değil. 33 Avrupa ülkesinde ortalama yüzde 22 oya sahip olan popülist partiler, kıtadaki 11 ülkenin hükümetinde yer alıyor.

Popülist politikalar bazı bölgelerde ticari engelleri artırıyor. Bunun bir sonucu olarak siyasi gerekçeli hareketler de mevcut anlaşmaların gerçekleşmesini zorlaştırıyor. Bu da vergilerin ve ticaret engellerinin yükselmesiyle şirketleri uluslararası tedarik zinciri yapılarını tekrar gözden geçirmeye itiyor.

Göçmen karşıtı yaklaşımlar popülist hareketin ana ilkelerinden birisini oluşturuyor. Bu yüzden bu yaklaşımların aşırı sağ terörizmi ve sosyal gerginliği artırması bekleniyor.

Bu riskler küresel faaliyetlerde bulunan Avrupalı firmalar için giderek daha belirgin hale geliyor. Özellikle Sahra altı Afrika ve Latin Amerika gibi devlet müdahalelerine maruz kalan bölgeler, firmaların yatırım ve uluslararası ticaret yapma imkanlarını kısıtlayabiliyor.