Teknolojik eğitim (Köşe yazısı )

Mert Can Aslantaş Kişisel gelişim-psikoloji-yazar (Erciyes Üniversitesi İktisat bölümü, Anadolu Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Kamu yönetimi bölümü, Atatürk Üniversitesi Yerel yönetimler bölümü öğrencisi)

Eğitim Nedir? Eğitim; güncel kuşakların toplum yaşantısında söz sahibi olmaları, toplum tabakasında yer edinme çabasında gerekli olan bilgi, beceri ve düşünce yapılarını edinmeleri ve aynı zamanda birey olarak kendini geliştirmesine yön veren ve bir nevi yardım eden kuram. Peki bu eğitim bir insanda ne zaman başlar? Cevabının herkesçe açık ve net olmasına karşın eğitim, ahlaki ve fiziki tamamlanmaların temellerinin atıldığı dönemde bireyin ailesinde başlar. Kişi dünyaya geldiğinden itibaren çevresinde gördüklerini örnek alarak gelişmeye devam eder. Çocuklar için baş aktör anne ve babadır. Ailenin konuşması, oturması hatta yürüyüşü dahil her eylemi çocuklar tarafından birebir taklit edilmeye müsaittir. Tüm bu tutumları kendisine tıpatıp kopyalayabilme yetisine sahip bir çocuk tabii ki de ailesinin ahlaki yönden davranışlarından da etkilenecektir. İşte çocukluktan ailede başlayan eğitimin devamı ise okullarımız ve gelişen teknolojidir. Dünya paradoksu; kaderiniz bazen bir sınava bağlıdır, bazen de hakkaniyetli bir kişiliğe… Günümüz gelişen teknolojisi ile çoğu bilgiye vakit kaybetmeden ulaşır, ulaşmak ile birlikte de gelişen teknolojinin hızı itibari ile sabırsız olduk. Bir bilgiye ulaşmak için tıkladığımızda sayfa 5 saniye gecikse sinirlenir olduk. Galiba sabır terimi teknoloji ilerledikçe varlığını günden güne yitirecek gibi. Bunun yanı sıra gelişen teknolojik sistemler, artan kitaplar, eğitim ve öğretimin kolaylığı, her bilgiye anlık erişim, nedeniyle de unutkan olduk ve olmaya da devam ediyoruz. Sathi olarak teknolojiye baktığımızda hayatımızı gözle görülür şekilde kolaylaştırdı deriz hepimiz. Fakat detaya indiğimizde hayatımızdan çoğu değeri alıp götürdüğüne de şahitlik ederiz. Eskiden öğrenilen bilgiler zihnimizi
zor terk ederdi. Şimdi ise 10 dakika öncesini unutur, rakamları, olayları zihnimizde canlandıramaz olduk. Sebebi ise gayet net; gelişen teknoloji eğitim ağında da verimsizlik gibi birçok eyleme yol açtı. İmkan çok fakat öğrenen yok. Vakit çok fakat değerlendiren az. Temeli ailede atılan eğitimin kalitesini ilerleyen yıllarda eğitim yuvalarında tamamlayıp, hayata atıldığınızda ne kadar verim alabildiniz? Eğitim toplumu derinden etkileyen fakat kişilikler üzerinde yer edinen insan zihninin temel yapıtaşıdır. Eğitim, eşittir kişinin kendisi ve topluma yansıttığıdır. Eğitim, rutin öğrenme süreci tamamlandığında kişinin zihninde geriye kalan olgunluk ve karakterdir zannımca. Teknolojinin, öğrenme ve düşünme şeklimizi değiştirdiği ve bizi yeni bir düzene sokmak istediği kanaatindeyim. Sokrates’in Mısır Kralı’nın ağzından aktardığı şu sözleri günümüzü ne güzel özetliyor; “Bu keşfiniz öğrenen kişide unutkanlığa neden olacak; çünkü hafızalarını kullanma ihtiyacı duymayacaklar,” diyerek yeni bir teknolojiye yönelik bir endişeyi ifade ediyordu “İnsanlar birçok şeyin dinleyicisi olacak, ama bir şey öğrenmeyecek; bilgeymiş gibi görünecekler ama bir şey bilmeyecekler.” Ne güzel bir idrak, ne etkileyici bir anlatım değil mi? Socrates’in bahsettiği bu teknoloji ise sadece ‘yazı’ idi. Üç bin yıl önce bugün teknoloji değişikliğe uğramış durumda fakat hala aynı sohbetlere tanık oluyoruz. Teknoloji, konsantrasyonumuzu bozuyor, derslerimizi olumsuz yönde etkiliyor, hayatımızı durağan hale getiriyor vb. gibi. Peki ya biz teknolojinin olumlu fonksiyonlarını eğitim ağımızda kullanamadıysak? Ya da dersler teknolojik sebeplerden ötürü değil de sorumsuzluk silsilesi nedeni ile aksıyor ise. Veyahut araştırma yetilerimizi kaybettiysek. Belki de var oluş sebebimizi, değerlerimizi, yaşam tarzımızı değiştirmek için biz insanlar dünden razıydık! Ve en önemlisi günümüz eğitmeni öncelikle teknoloji değil aile olmalı!