Teknoloji, sağlık, ekonomi, mağazin, spor haberleri (20.05.2019)

KAYSERİ SANAYİ VE TEKNOLOJİ İL MÜDÜRÜ  KAMİL AKÇADIRCI ÖLÇÜ ALETİ KULLANICILARINA TANINAN GEÇİCİ MUAFİYET HAKKINDA AÇIKLAMA YAPILDI

 ÖLÇÜ VE ÖLÇÜ ALETİ KULLANICILARINA MUAFİYET GETİRİLDİ.

3516 Sayılı Ölçüler ve Ayar Kanunu hükümlerine göre her türlü ölçü ve ölçü aletinin kamu yararına uygun olarak kullanımının sağlanması işlemleri Sanayi ve Teknoloji İl Müdürlüklerince yürütülmektedir. Kanun hükümlerine göre ölçü ve ölçü aletlerinin Kanun’da öngörülen sürelerde muayene edilerek damgalanması zorunlu bulunmaktadır.

Damgası kopmuş, bozulmuş ve damga süresi geçmiş ölçü ve ölçü aletinin periyodik muayenesinin yaptırılmadan kullanılması yasaktır. 3516 Sayılı Ölçüler ve Ayar Kanunu’nun 15/c maddesine göre;  “Damgası kopmuş, bozulmuş, damga süresi geçmiş ölçü aletini kullanan kişiye, ölçü aletinin türüne ve kullanıldığı işin niteliğine göre beş yüz Türk Lirasından on bin Türk Lirasına kadar idarî para cezası verilir. Ayrıca bu ölçü aletlerine el konularak mülkiyetinin kamuya geçirilmesine karar verilir.”

Resmi Gazete’nin 28/02/2019 tarihli ve 30700 sayılı nüshasında yayımlanarak yürürlüğe giren Maden Kanunu ile Bazı Kanunlarda ve Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun’la, 3516 sayılı Ölçüler ve Ayar Kanunu’na geçici muafiyet maddesi eklenmiştir.

Bu muafiyet ile 01/12/2018 tarihinden önce damgası kopmuş, bozulmuş, damga süresi geçmiş olduğu için cezai duruma düşmüş ölçü aletlerinin kullanıcıları, 28/2/2019 tarihinden itibaren 90 gün içerisinde ölçü aleti türüne göre İl Sanayi ve Teknoloji Müdürlüğü’ne ya da yetkili muayene servislerine periyodik muayene başvurusunda bulunmaları halinde, söz konusu fiilden dolayı herhangi bir idari para cezası ödemeksizin muayene ve damgasını yaptırarak ölçü aletini kullanabileceklerdir.  Bu süre içinde periyodik muayene için başvuruda bulunmayanlar ise söz konusu ölçü aletini kullanamayacaklardır.

Maden Kanunu ile Bazı Kanunlarda ve Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun’la, 3516 sayılı Ölçüler ve Ayar Kanunu’na eklenen geçici muafiyet 28 Mayıs 2019 tarihinde sona erecektir.

Muafiyetten faydalanmak amacıyla ölçü ve ölçü aleti kullanıcılarının mağduriyet yaşamaması için belirtilen tarihe kadar müracaat etmeleri büyük önem taşımaktadır.

TOYOTA’DAN YAZA ÖZEL SERVİS AVANTAJLARI

 Toyota sahipleri “özel servis avantajlarıyla” dolu bakım kampanyası ile bu yazın tadını güven içinde çıkaracaklar. 30 Haziran tarihine kadar sürecek olan yaz bakım kampanyası için Toyota Plazalara gelenler, tüm modellerde fren balataları ve diskleri, silecekler ile debriyaj setinde yüzde 25 indirim avantajından yararlanacaklar.  3 yaş ve üzeri modellerde de Toyota Forever indirimlerine ilave olarak  filtre paketleri, Toyota Orijinal Motor Yağları ve bujiler yüzde 20 indirimli olurken, bakım işçiliklerinde de yüzde 30 indirim uygulanacak.

Toyota sahiplerinin tüm bu indirim ve avantajlardan yararlanmak için yapmaları gereken tek şey, otomobillerini yaz bakımı için kendilerine en yakın Toyota Plaza’ya götürmek olacak. Toyota Forever Programına üye olmayan Toyota’lılar, dijital kartlarını Toyota Plazalarda ücretsiz olarak tanımlatarak avantajlardan hemen faydalanmaya başlayabilecekler.

ASLANDAĞ GRUBU, TÜRKİYE’NİN EN HIZLI BÜYÜYEN KAPI VE MUTFAK ŞİRKETİ OLDU

 Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği (TOBB) tarafından Türkiye Ekonomi Politikaları Araştırma Vakfı (TEPAV)’nın destekleriyle gerçekleştirilen “Türkiye 100” organizasyonunda ödüller sahiplerini buldu. Atatürk’ün Kurtuluş Savaşı’nı başlattığı Samsun’a çıkışının 100. yılı olan 19 Mayıs Pazar günü düzenlenen ödül töreninde, Artella Ahşap Kapı Sistemleri ve Tresette Mutfak markalarıyla sektörünün lider markası Aslandağ Grubu, listeye 77. sıradan girerken, kendi alanındaki tek firma da oldu.

 Kapı sektörünün ihracat yıldızı ve tasarım markası Artella Ahşap Kapı Sistemleri ve lüks mutfak markası Tresette Mutfak’ın üreticisi Aslandağ Grubu, sektördeki 30 yılı aşkın başarısını Türkiye’nin en hızlı büyüyen 100 şirketi ödülüyle de taçlandırdı. Maltepe’de 20 bin metrekarelik bir fabrikada yüzde 100 Türk tasarımı ve üretimi yapan Aslandağ Grubu, Ar-Ge merkezi, şirket gelirlerinin yüzde 30’unu ihracata ayırması, gençleri sektöre kazandırmak için düzenlediği sosyal sorumluluk projesi ile en hızlı büyüyen şirketler arasında yerini aldı. Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği (TOBB) ve Türkiye Ekonomi Politikaları Araştırma Vakfı (TEPAV)’nın düzenlediği “Türkiye 100” organizasyonunda Türkiye’nin en hızlı büyüyen 100 şirketi belirlendi. Türkiye’den 18 kat daha hızlı büyüyen bu 100 şirket, ödüllerini Atatürk’ün Kurtuluş Savaşı’nı başlattığı Samsun’a çıkışının 100. yılı olan 19 Mayıs Pazar günü düzenlenen ödül töreniyle aldılar. Aslandağ Grubu da bu kapsamda en hızlı büyüyen 100 şirket sıralamasına 77. sıradan girdi. Aynı zamanda kapı ve mutfak sektöründe bu listede yer alan tek firma olma özelliğini taşıyan Aslandağ Grubu adına ödülü, şirketin yönetim kurulu üyesi Aydın Aslandağ aldı. Aslandağ’a ödülü, TOBB Başkanı Sayın Rifat Hisarcıklıoğlu, Sanayi ve Teknoloji Bakanı Sayın Mustafa Varank, Ticaret Bakanı Sayın Ruhsar Pekcan ve İstanbul Sanayi Odası Başkanı Sayın Erdal Bahçıvan tarafından verildi. Yılda yaklaşık 120 bin kapı üreten Aslandağ Grubu, 2011 yılından bu yana 500’ü aşkın kentsel dönüşüm projesindeki 15 bin lüks konutun vazgeçilmezi oldu. 100’ün üzerindeki markalı projede bulunan 25 bin konut için ürün temin etti.

Özel Olimpiyatlar Türkiye 4. Kez Doğu Akdeniz Üniversitesi’nde buluştu

Özel eğitim gereksinimi olan bireyleri yaşıtlarıyla kaynaştırıp topluma kazandırmayı amaçlayan Özel Olimpiyatlar Türkiye’nin Karma Pota Projesi kapsamında gerçekleştirdiği turnuvası ‘3×3 Unified Basketball Games’ Doğu Akdeniz Üniversitesi ev sahipliğinde K.K.T.C’de 15-18 Mayıs 2019 tarihleri arasında gerçekleştiriliyor.

Birlikte oynayıp eğlenmenin keyfini yaşayan özel ve partner sporcular, oyunlar süresince hem antrenmanlar yapacak hem de şenlikler kapsamında gerçekleştirilecek gezilere katılarak sosyalleşecek.

Dünyanın en yaygın sivil toplum kuruluşu ve en büyük amatör spor organizasyonlarından biri olan Special Olympics’in bir parçası olarak faaliyet gösteren Özel Olimpiyatlar Türkiye, özel eğitim gereksinimi olan bireyler için düzenlediği etkinliklerine ‘3×3 Karma Basketbol Oyunları’ ile devam ediyor. Özel ve partner sporcular, Türkiye’nin 8 ilinde devam eden Karma Futbol Projesi’nin Karma Basketbol Oyunları için Doğu Akdeniz Üniversitesi’nde buluştu.

Doğu Akdeniz Üniversitesi’nin ev sahipliğinde gerçekleştirilen oyunlarda tüm özel ve partner sporcular basketbol branşında gün boyunca antrenmanlara katılıyorlar. Sosyal etkinliklerle de zenginleştirilen turnuva programı, basketbol branşında düzenli antrenmanlardan oluşuyor. Türkiye’den Muş, Malatya, Elazığ, Karabük, İzmir, Giresun, Adana, İstanbul illerinden seçilen 44 özel ve partner sporcunun katıldığı etkinliklerde, sporculara alanında uzman antrenörlerin yanı sıra  Doğu Akdeniz Üniversitesi Özel Eğitim Bölümü öğrencileri, eşlik ediyor. Ayrıca şenlik boyunca üniversitenin İletişim Fakültesi Halkla İlişkiler ve Reklamcılık Bölümü öğrencileri ve Genesis Ajans da gönüllü olarak iletişim desteği sağlıyor.

Özel Olimpiyatlar Türkiye Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Civelek’in oyunlara ilişkin yaptığı değerlendirmede, “Özel çocuklarımızı sosyal hayatın içine çekebilmek amacıyla düzenlediğimiz etkinliklerimize devam ediyoruz. Çocuklarımızın yaşıtlarıyla kaynaştıkları, birlikte yarışıp birlikte kazanmanın mutluluğunu yaşadıkları bir ortam yaratmaktan dolayı çok mutluyuz. Doğu Akdeniz Üniversitesi’ne bize kapılarını dördüncü kez açtığı, oyunu ve hayatı güzelleştirmemize fırsat verdiği için ayrıca teşekkür ediyoruz. Bu sene de Doğu Akdeniz Üniversitesi gönüllü öğrencileri ile hep birlikte yüksek sesle hayat birlikte, oyun birlikte diyoruz” dedi

Doğu Akdeniz Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Necdet Osam da, Özel Olimpiyatlar Türkiye’nin çalışmalarını beğeniyle takip ettiklerini belirtti.

Rektör Osam, “Özel eğitim gereksinimi olan bireylerimizin spor alanında başarılara imza attıklarını görmek, Özel Olimpiyatlar Türkiye sporcuları ve ekibini dördüncü defa üniversitemizde ağırlamaktan, üniversitemizde böyle bir etkinliğe ev sahipliği yapmaktan büyük mutluluk ve gurur duyuyoruz. Diliyoruz ki, bizim dördüncü yılını gerçekleştirdiğimiz bu proje adadaki diğer üniversitelere de örnek teşkil eder. Onların da katılımı ile bu aile daha da genişleyerek büyür.” dedi.

Fortinet, sektördeki siber yetenek açığını kapatmaya kararlı
Yapılan araştırmalar siber yetenek açığının her geçen gün daha da büyüdüğünü ve kurumların yüzde 59’unun siber güvenlik pozisyonlarını dolduramadığını ortaya koyuyor. Fortinet, eğitim- öğretim programları ve dünya çapında sunduğu 200 bine yakın uzmanlık sertifikasıyla, siber güvenlik alanında yetkin işgücünün oluşturulmasına önemli bir katkı sağlıyor.
Kapsamlı, entegre ve otomatik siber güvenlik çözümlerinde dünya lideri Fortinet® (NASDAQ: FTNT), siber güvenlik yetenek açığını kapatmaya yönelik hedefleri doğrultusunda, eğitim ve öğretim girişimlerini daha da ileriye taşıyarak, siber güvenlik eğitim ve öğretimine önderlik etmeye devam ediyor. Fortinet, bu amaç doğrultusunda eğitim ve öğretim programlarına, Fortinet Ağ Güvenliği Uzmanlık Enstitüsü bulut sertifika programlarını ve siber güvenlik farkındalığı edinmek için bu alanda eğitim almak isteyen kişi ve kurumlara yönelik ücretsiz siber güvenlik alanında farkındalık eğitimi çözümlerini ekledi.
Fortinet’in bu alanda güçlü bir taahhüdü bulunduğunu belirten Fortinet Bölge Teknoloji Direktörü Melih Kırkgöz şunları söyledi:” Siber güvenlik işgücündeki bu büyük açık, güvenlik operasyon ekiplerinin fazla mesai yapmasına ve eksik personelle çalışmasına yol açıyor. Siber saldırganlar da bu durumdan yararlanıyor. Fortinet bir teknoloji şirketinden daha fazlası, biz aynı zamanda öğrenen bir şirketiz. Fortinet olarak, siber yetenek açığını kapatmaya kararlıyız ve giderek büyüyen siber güvenlik tehdidine karşılık verebilme taahhüdünün bir parçası olarak ürün ve çözümlerimizle ilgili eğitimler vermenin ötesine geçiyoruz.”
Siber yetenek açığı büyüyor
Gartner’ın 2019 yılında yaptığı bir araştırma, küresel yetenek açığının kurumların karşı karşıya kaldığı yeni riskler arasında en üst sırada yer aldığını gösteriyor. İşgücü gelişimiyle ilgili bir başka araştırma ise kurumların yüzde 59’unun siber güvenlik pozisyonlarını dolduramadığını ortaya koyuyor. Frost & Sullivan da 2020’ye dek, tüm dünyada işgücü açığının 1,5 milyona ulaşacağını öngörüyor.
Fortinet siber yetenek açığını kapatma taahhüdünü yineledi 
Fortinet NSE Enstitüsü, katılımcıların, yoğun talep gören strateji ve teknik konseptleri hayata geçirebilmelerini sağlayacak siber güvenlik esasları ve yeteneklerinin yanı sıra, tehdit ortamına dair temel bir anlayış kazanmaları için geniş kapsamlı eğitimler sunmak üzere tasarlandı. Enstitünün en önemli programı olan NSE Eğitim ve Sertifikasyon programı bugüne kadar 200 bine yakın sertifikayı katılımcılarına sundu. Enstitünün eğitim programları arasında lise, yüksek okul ve üniversitelere yönelik Fortinet Network Security Academy (Fortinet Ağ Güvenliği Akademisi) programı, profesyonel ağ oluşturma, uygulamalı eğitim ve mentorluk sağlayarak önemli görevlerde bulunmuş emekli askerlerin siber güvenlik sektörüne geçişini kolaylaştıran FortiVets programı ve çalışanlarının şirket içi siber güvenlik farkındalığını artırmayı amaçlayan tüm kurumların erişebileceği, kamuya açık ücretsiz farkındalık eğitimleri yer alıyor.
Siber güvenlik eğitiminde kilometre taşları:

  • Fortinet’in 50’den fazla ülkede 140’ın üzerinde akademisi bulunuyor.
  • Fortinet, sektörde seçkin güvenlik profesyonelleri olarak tanınacak yetkin işgücünün oluşmasına katkı sağlayarak 200 bine yakın NSE sertifikası sundu.
  • Fortinet, siber güvenlik farkındalığı eğitimleri NSE 1 ve 2’yi kamuya açık hale getirdi. Bu eğitimler geniş kamu kitlelerine ücretsiz olarak sunuluyor. Örneğin, siber güvenlik farkındalık eğitim programına katılmak isteyen bir Güvenlik Operasyonları ekibi, kolayca ve hiçbir ücret ödemeden bu alandaki eğitim sürecini başlatabiliyor.
  • Fortinet, “Genel Bulut Güvenliği” ve “Özel Bulut Güvenliği” olmak üzere iki eğitim oturumundan oluşan NSE 7 Bulut sertifika programını başlattığını duyurdu.
  • Geçtiğimiz yıl verilen, adayın ağ güvenliği tasarımı, konfigürasyon ve karmaşık ağlar için sorun giderme alanlarındaki bilgi birikimini gösteren NSE8 sertifikalarının sayısı ikiye katlandı.
  • Fortinet’in 2018 Accelerate konferansı kapsamında başlattığı “The Fortinet Fast Track Program” 8 binin üzerinde katılımcıya ulaştı.
  • Şirketin son verilerine göre, tüm dünyada haftada ortalama 300-600 öğrenci oturumu gerçekleştiriliyor.
  • Otellerde %80’a varan enerji tasarrufu, ısı pompaları ile sağlanıyor

     Canovate Isı Pompalarına, otellerden yoğun talep gözleniyor

    Canovate Isı Pompaları, ihtiyaç duyulan enerjinin %75 kadarını, yenilenebilir enerji kaynağı olan toprak, su veya havadaki enerjiden “bedava” olarak alıyor. Ortaya koyduğu yüksek verimlilik ile standart iklimlendirme cihazlarından daha az bir işletme maliyetiyle, herhangi bir kapalı alanın ısıtma-soğutma ve sıcak su ihtiyacı karşılanıyor.

    Isıtma ve soğutma elde etmek için kullanılan en ekonomik ve verimli sistemin “Isı Pompaları” olduğunu ifade eden Canovate Group şirketlerinden Canovate Enerji Sistemleri Satış ve Pazarlama Müdürü Alper Zülkaroğlu, şunları söyledi:

    “Yenilenebilir enerji kaynağı olan toprak, su veya havadaki mevcut ısıyı değerlendirerek çalışan  ısı pompaları, standart iklimlendirme cihazlarından %80 oranına kadar ulaşan daha az bir maliyet ile ısıtma-soğutma-sıcak su ihtiyacını karşılıyor. Bu nedenle, otellerden ısı pompalarına yoğun talep gözleniyor. Özetle, Canovate Isı Pompaları tek bir sistem ile, hem ısıtma, hem soğutma, hem de sıcak su ihtiyacını karşılayarak enerji giderlerinde %80’e kadar tasarruf sağlamaktadır” dedi.

    1-Ürün ve hizmetleriniz hakkında bilgi verir misiniz?

    Canovate Enerji Sistemleri A.Ş olarak iklimlendirme sektörüne yönelik olarak, hava-su ve toprak kaynaklı ısı pompaları, hava soğutmalı ve su soğutmalı chillerler, veri merkezleri için adiabatik sistemler ve hassas kontrollü klimalar üretmekteyiz. Oteller başta olma üzere, sanayi tesisleri ve konutlardan ısıtma-soğutma ihtiyacını karşılayabilecek ürün çeşidimiz ve kapasite aralığımız mevcuttur.

    2-Turizm işletmelerine sunduğunuz Isı Pompaları hakkında bilgi verir misiniz?

    Canovate olarak ürettiğimiz ürünlerimiz, tamamen yerli üretimdir. Otellere sunduğumuz ürünlerde, ısıtma ve soğutmayı aynı anda yapabilen ve soğutma yaptığı sürece ısıtmayı bedavaya getiren ürün çeşidimiz bulunmaktadır. Oteller, yazın odalarını soğuturken, aynı anda duşlarda, mutfakta ve saunadaki sıcak suyu bedava olarak temin etmiş olmaktadırlar.

    3-Turizm işletmelerinin Isı Pompalarına talebi nasıldır?

    Canovate Isı Pompaları, tasarım ve çalışma mantığı olarak turizm işletmeleri için zaruri bir kalemdir ve enerji verimliliği konusunda rakipsiz ürünlerdir. Aynı zamanda, sadece soğutma yapan Chiller gruplarımızda, Free Cooling özelliği bulunmaktadır. Yani, düşük hava sıcaklıklarında, soğutma tamamen bedava yapılmaktadır. Son yıllarda, Ege ve Akdeniz bölgesindeki turizm tesislerinden yoğun talep almaya devam ediyoruz. Ayrıca, doğalgaz, odun veya kömürün temin edilmesinin zor olduğu bölgelerde de, ısınma ve soğutma sorunu çözümünün tek çaresi Isı Pompaları olmaktadır.

    4-Turizm işletmeleri, iklimlendirme sistemi tercihinde hangi noktalara dikkat etmelidir?

    Bir işletmenin iklimlendirme maliyeti, gider kalemlerinden birisidir. Bir sistemin tasarımı yapılırken, fayda- maliyet analizi yapılarak hareket edilmelidir. Kurulacak sistemin ilk yatırım maliyeti ile birlikte, bu maliyetin ne kadar sürede geri ödendiğine bakılmaktadır. Ayrıca, sistemin ömrü dikkat edilmesi gereken konulardan birisidir. Isı pompalarında yatırım maliyeti kısa sürede geri dönerken, sistem uzun ömürlüdür.

    Isı Pompalarının kullanım alanlarına göre yaklaşık tasarruf değerleri şunlardır:

    *Otellerde ısıtma, soğutma ve sıcak su amaçlı %80’e kadar enerji tasarrufu sağlanabiliyor.

    *Fabrikalarda imalat operasyon çıktılarına göre, %60 – %80’e kadar enerji tasarrufu sağlanabiliyor.

    *Konutlarda yakıt cinsine göre, %40- % 60’e kadar enerji tasarrufu sağlanabiliyor.

    *AVM’lerde, kamu binalarında, okullarda, ofislerde, seralarda ve kümeslerde %70’e kadar enerji tasarrufu sağlanabiliyor.

    Deli Dane Nitelikli Zeytinyağı
    Memecik zeytinlerinden erken hasatla elde edilen
    Deli Dane’nin nitelikli zeytinyağı, zeytinden elde edilebilecek faydayı mümkün olan en üst seviyeye taşımayı hedefliyor.

    Deli Dane zeytinyağında çıtayı yükselterek “nitelikli zeytinyağı” kavramını hayatımıza katıyor. Nitelikli zeytinyağı kokusu, tadı ve rengiyle olduğu kadar içeriğindeki yüksek polifenol değeri ve faydalı molekülleriyle sağlığa yararlı bir iksir özelliği taşıyor.

    Deli Dane zeytinyağını Milas ve Aydın’da özenle bakılan bahçelerde yetişen polifenol değeri yüksek Memecik zeytinlerinden üretiyor. Erken ve doğru hasat yapılan zeytinler bekletilmeden soğuk sıkım yapılarak tüm değerli bileşenleri toplanıyor. Taze çimen, badem, çağla vb. aromalarıyla dikkat çeken Deli Dane zeytinyağı, UV ışınlarını geçirmeyen özel cam şişelerde 16°C’de saklanarak tüketiciye ulaşana kadar bu özelliğini koruyor.

    Deli Dane zeytinyağını Maslak 42’deki mağazasında tadarak ve deneyerek tüketicisinin beğenisine sunuyor. İstanbul’da ve Ankara’da restoran ve satış noktalarından ulaşılabilen ürünlere, Türkiye’nin her yerinden web sitesi üzerinden sipariş verilebiliyor.

    Ödüller 
    2018 Zeytin Dostu Derneği 11. Ulusal Zeytinyağı Yarışması, Altın madalya
    2019 Zeytin Dostu Derneği 12. Ulusal Zeytinyağı Yarışması, Premium madalya
    2019 Olive Japan, Gümüş madalya
    2019 NYIOOC World Olive Oil Competition, Altın madalya

    FETOB ara tatil kararından memnun

    Milli Eğitim Bakanlığı’nın okullardaki tatil takvimine nisan ve kasım aylarını ekleyeceği haberi, turizmcileri sevindirdi. Bu kararla turizmin önemli ölçüde hareketleneceğini düşündüklerini söyleyen Fethiye Otelciler Birliği Başkanı Bülent Uysal, ara tatilin etkisinin iç pazarı hareketlendireceği gibi bölgesel olarak Fethiye’ye de hareket getireceğini söyledi.

    Milli Eğitim Bakanlığı geçtiğimiz günlerde okullardaki tatil takviminde değişikliğe gitti. Bakanlığın nisan ve kasım aylarında birer hafta ara tatil olacağını açıklaması, turizm sektöründe olumlu karşılandı.

    “Karar Fethiye’de bulunan tüm işletmelerin ekonomisine katkı sağlayacak”

    Kararın iç turizmi hareketlendireceğini söyleyen FETOB Başkanı Bülent Uysal, “Nisan ve kasım ayında birer haftalık ara tatil olması Fethiye için güzel bir gelişme olacak. Yurt dışından oldukça fazla misafirimiz olsa da aslına bakarsanız Fethiye turizmi iç pazardan besleniyor. Bu noktada ara tatilin etkisinin Fethiye’ye pozitif yönde olacağı kanaatindeyiz. Öte yandan kararın ekonomi tarafını da düşünmek lazım. Kararın Fethiye’de bulunan tüm işletmelerin ekonomisine katkı sağlayacağını düşünüyoruz. Ayrıca öğrencilerin kültürel olarak kendilerini geliştirme anlamında okullar bu zamanlarda Fethiye’ye geziler düzenleyebilir. Bu geziler gençlere vizyon ve deneyim kazandıracaktır. Hepimizin bildiği gibi Fethiye’nin pek çok kültürel değeri ve doğal güzelliği var” dedi.

    İnflamatuvar barsak hastalığı, hastaların sosyal yaşamdan kopmalarına sebep oluyor

    Trakya Üniversitesi Tıp Fakültesi Gastroenteroloji Bilim Dalı Öğretim Üyesi ve İnflamatuvar Barsak Hastalıkları Derneği Başkan Yardımcısı Prof. Dr. Ahmet Tezel, 19 Mayıs Dünya İnflamatuvar Barsak Hastalığı Günü kapsamında, ülkemizde tahminen 100.000 kişiden 40 – 80’inde görülen ve kişilerin sosyal yaşamdan kopmasına sebep olabilen İnflamatuvar Barsak Hastalıkları hakkında önemli bilgiler verdi ve hastalara önerilerde bulundu.

    İnflamatuvar barsak hastalıkları, genetik olarak yatkın bireylerde çevresel etkenlerin tetiklediği gastrointestinal kanalın bağışıklık sistemi ile bağlantılı kronik yangısal hastalıklardır. Arka planında genetik yük, D vitamini eksikliği, çocukluk çağında gereksiz antibiyotik kullanımı, barsak mikrobiotamızdaki çeşitliliğin azalması, batı tipi beslenme alışkanlığı gibi etkenlerin sebep olduğu hastalık, kişilerin sosyal hayattan kopmasına, yaşam kalitesinin bozulasına sebep olabilmektedir.

    İki tür inflamatuvar barsak hastalığı bulunuyor
    İnflamatuvar barsak hastalıkları grubu içinde 2 hastalık yer aldığını belirten Trakya Üniversitesi Tıp Fakültesi Gastroenteroloji Bilim Dalı Öğretim Üyesi İnflamatuvar Barsak Hastalıkları Derneği Başkan Yardımcısı Prof. Dr. Ahmet Tezel, bu iki grubu şöyle açıkladı: “İnflamatuvar barsak hastalıkları grubu içinde ülseratif kolit ve Crohn hastalıkları bulunmaktadır. Ülseratif kolit; kalın barsağın en iç tabakasının (mukozasının) hastalığıdır. Her zaman kalın barsağın son kısmı (rektum) etkilenir. Hastalık sadece rektumda sınırlı olabileceği gibi, kalın barsağın sol tarafında ya da tümünde de bulunabilir. Başarılı bir şekilde tedavi edilmezse başlangıçta sınırlı olan hastalık yayılabilir. Başlıca klinik bulgusu kanlı mukuslu dışkılamadır. Ancak yaygın ve şiddetli hastalıkta ishal, ateş yüksekliği, halsizlik, karın ağrısı ve genel durumda bozulma saptanabilir. Crohn hastalığı ise ülseratif kolite göre daha karmaşık bir patolojidir. Gastrointestinal kanalda en çok ince barsağın sonuna ve kalın barsağın başlangıç yerine yerleşir. Barsağın tüm tabakalarını etkiler. Atlamalı yerleşir ve gastrointestinal kanalın ağızdan anal kanala kadar herhangi bir bölgesine yerleşebilir. Sağ alt karında ağrı, kitle ve kansız ishal başlıca bulgularıdır. Ancak karın ağrısı ve zaman zaman kabızlık da mevcuttur. İnflamatuvar barsak hastalıkları sistemik hastalıklardır. Her iki hastalığın seyri esnasında mide barsak sistemi bulguları dışında cilt, göz veya eklemleri ilgilendiren bulguları olabilir.”

    İnflamatuvar barsak hastalığı ülkemizde yaklaşık 100.000 kişiden 40 – 80’inde görülüyor
    İnflamatuvar barsak hastalıklarının sıklığının coğrafi konum, etnik gruplar, endüstrileşme ve beslenme alışkanlıklarına bağlı olarak değişkenlikler gösterdiğinden bahseden Prof. Dr. Ahmet Tezel, hastalık hakkında veriler paylaştı: “Genel olarak endüstrileşmiş, batı tipi beslenme alışkanlığı olan, yeterli güneş ışığında yararlanamayan kuzey ülkelerinde, kent yaşamında ve belli etnik gruplarda hastalık görülme sıklığı daha fazlayken güney ülkelerinde, kırsal yaşam süren bireylerde ve taze sebze ve meyve yiyen, fiber açısından zengin beslenen bireylerde daha az görülmektedir. Kuzey Amerika’da toplam görülme sıklığı 100.000 kişide 248, Avrupa için ise 100.000 kişide 505’tir. Ülkemizde ise inflamatuvar barsak hastalığı sıklığını araştıran saha çalışması bulunamaması büyük bir eksikliktir. Ancak ülkemizde azımsanmayacak sayıda hasta olduğuna inanılmaktadır. Son yıllarda da bu sayı hızla artmaktadır. Epidemiyolojik çalışmalar az olup veriler 3. basamak sağlık hizmeti veren hastanelere başvuruların değerlendirilmesine dayanmaktadır. Bu veriler dikkate alındığında sıklığın kabaca 100.000 kişide 40 – 80 arasında olduğu düşünülmektedir.”

    İnflamatuvar barsak hastalıklarının temel etkenlerinden biri genetik diğeri ise çevresel faktörlerdir. 
    İnflamatuvar barsak hastalıklarının kesinlikle bulaşıcı olmadığı belirten Prof. Dr. Ahmet Tezel, hastalık için risk oluşturan etkenlerden bahsetti: “Hastalığı oluşturan etkenlerden biri genetik faktörlerdir. İnflamatuvar barsak hastalığı tanısı konulan kişilerde yaklaşık yüzde 2-14 oranında, ailede başka bir birey de daha bu hastalık bulunur. En kesin çevresel faktör ise sigaradır. Özellikle Crohn hastalığının her aşamasında hastalığı ve tedavi başarısını olumsuz etkilemektedir. Sigara kullanımı Crohn hastalığı için mutlak risk oluşturmaktadır. Kesin olmamakla birlikte doğum kontrol hapları, çocukluk çağında antibiyotik kullanımı, barsak bakterilerin çeşitliliğini azaltarak hem ülseratif kolit hem de Crohn hastalığı için risk oluşturmaktadır. Bunlara ek olarak sağlıklı ve dengeli bir bağışıklık sistemi için gerekli olan D vitamini eksikliğinin inflamatuvar barsak hastalığı riskini artırdığı ileri sürülmektedir. Son olarak fiber açısından fakir, rafine karbonhidrat ve doymuş yağlardan zengin Batı tipi diyet hastalık için risk oluşturmaktadır.”

    İnflamatuvar barsak hastalığı en çok genç erişkin grubunda görülüyor
    Her iki inflamatuvar barsak hastalığının en sık genç erişkin yaş grubunda görüldüğünü vurgulayan Prof. Dr. Ahmet Tezel, başarılı bir şekilde tedavi edilmezse hastalığın özürlülük yaratabileceğini, organ kayıplarına yol açabileceğini belirtti: “Hastalarımız tedavinin süresinin belirsizliği, sonuçları, kullanılan ilaçlara bağlı komplikasyon olasılığı, operasyon olasılığı, kolostomi (barsağın çıkarılarak karın duvarına açılması), gebelik ve emzirme, çocuğunda hastalık riski, kanser gelişmesi gibi konularda derin kaygılar içindedir. Bu hastalar aktivite dönemlerinde sık sık sağlık kurumlarına başvurmakta, hastaneye yatmakta, tekrarlayan operasyonlar geçirmektedir.  Ayrıca iş verimleri düşmekte, sosyal yaşamdan kopmakta, tatil yapamamakta, korkuları nedeniyle istemli olarak çocuk sahibi olmamaktadırlar. Tüm bu sebepler sonucunda inflamatuvar barsak hastalarının, özellikle ailelerinden ve yakın çevresinden yoğun sosyal desteğe gereksinimleri olmaktadır.”

    İnflamatuvar barsak hastalığını tedavisinde cerrahi, radyoloji ve psikiyatri gibi uzmanlıklar birlikte çalışmalı
    Prof. Dr. Ahmet Tezel, inflamatuvar barsak hastalıklarının tanısının öncelikle klinik kuşkuya dayandığını belirtti: “İnflamatuvar hastalık şüphesinin olduğu durumlarda dikkatli ve ayrıntılı bir sorgulama ve muayene yapıldıktan sonra, ileokolonoskopik inceleme ve bu inceleme esnasında alınan çoklu biyopsilerin değerlendirilmesi ile tanı koyulur. Radyolojik ve laboratuvar incelemeleri tamamlayıcı niteliktedir. İnflamatuvar barsak hastalıklarının tedavisi mutlaka bu konuda deneyimli merkezlerde, ideal olarak cerrahi, radyoloji, psikiyatri ve diyetisyen gibi birçok uzmanın katkılarıyla yapılmalıdır. Tedavi seçenekleri, başarı şansı ve olası komplikasyonlar hasta ile paylaşılmalıdır. İnflamatuvar barsak hastalıkları tedavisi aktif hastalığı bastırmak (remisyon indüksiyonu) ve bu düzelmeyi sürdürmek olarak iki bölümde planlanır. Son hedef barsak duvarında tamamen düzelme sağlanması ve bunun devam ettirilmesidir.”

    İnflamatuvar barsak hastalığı olanlar sigaradan kesinlikle uzak durmalı
    Prof. Dr. Ahmet Tezel, hastalığa etki eden faktörleri engelleyerek hastalığa karşı tedbir alabileceğimizden bahsetti: “Genetik yapımızı değiştiremeyeceğimize göre hastalığa etki eden olumsuz çevresel faktörleri engelleyebiliriz. Yeterli güneş ışığından yararlanma yollarını aramak, fiber, meyve ve sebze açısından zengin diyet, fiziksel egzersizi yaşamımıza yerleştirmek, özellikle çocuklarda gereksiz antibiyotik kullanmamak, normal doğumu tercih etmek, anne sütünü teşvik etmek bunlar arasında sayılabilir. Ancak en önemli risk faktörü sigara kullanımıdır. Sigara kesinlikle bırakılmalıdır.”