Teknoloji-Ekonomi haberleri (28.02.2019)

“Çiftçi Kazanırsa Herkes Kazanır”

Türkiye İhracatçılar Meclisi bünyesinde oluşturulan Tarım Komisyonu, Türkiye’de tarım sektöründe katma değerli ve sürdürülebilir üretim ve ihracat için politikalar geliştirilmesi için yoğun mesai harcıyor. Komisyon mottosunu, “Çiftçi kazanırsa herkes kazanır” olarak belirledi.

Ege İhracatçı Birlikleri Koordinatör Başkan Yardımcısı ve Ege Kuru Meyve ve Mamulleri İhracatçıları Birliği Başkanı Birol Celep başkanlığında 4. Toplantısını yapan TİM Tarım Komisyonu “Çiftçi Kazanırsa Herkes Kazanır” mottosuyla 2023 yılı için Türkiye’nin belirlediği 40 milyar dolar tarım ürünleri ihracat hedefine ulaşmak için projeler geliştiriyor.

TİM Tarım Komisyonu Toplantısını Tarım ve Orman Bakanlığı eski Müsteşarı Vedat Mirmahmutoğulları, Tarım ve Orman Bakanlığı Gıda ve Kontrol Genel Müdür V. Harun Seçkin ve Ticaret Bakanlığı Tarım Dairesi Şube Müdürü Çağlar Göksu’nun katılımı ile gerçekleştirdiklerini anlatan Celep, tarım sektöründe üretimde sürdürülebilirliği sağlamak ve katma değerli ihracat ile hedeflere ulaşmak için sektörün tüm dişlilerinin ortak hareket etmesi gerektiğine inandıklarını anlattı.

TİM Tarım Komisyonu’nun misyonunu, ““Türkiye’nin 2023 hedeflerine ulaşabilmesi için ihracat ailesi adına ortak stratejiler belirlemek ve takip etmek, hedef ülkelere ihracatın artışı önündeki engellerin bertaraf edilebilmesini teminen yurt dışında karşılaşılacak sorunların çözümüne yönelik girişimlerde bulunmak, sektörün tüm paydaşlarının üzerine düşen görevlerin yerine getirilmesi ve ülkemiz tarımında yaşanan sorunların çözüme kavuşturulması amacıyla ilgili Bakanlıklar, Üniversiteler, Meslek Kuruluşları ve Sivil Toplum Örgütleri gibi sektör paydaşları nezdinde girişimlerde ve bilgilendirme faaliyetlerinde bulunmak olarak belirledikleri bilgisini veren Celep, “Tarım ve Orman Bakanlığı nezdinde çözüme kavuşturulması gereken ve toplantı dosyasında yer alan sorunların kısa, orta ve uzun vadeli olarak sınıflandırılmasına karar verdik. Söz konusu sınıflandırmanın sektörlerle koordineli olarak gerçekleştirilerek yeniden değerlendirilmesi ve öncelikli olarak kısa vadeli sorunlar üzerine çalışmalarda bulunulması uygun görüldü” diye konuştu.

Türkiye’nin 2023 yılı için ortaya koyduğu 40 milyar dolar tarım ürünleri ihracatını yakalaması için atılması gereken adımlar ise şöyle sıralandı;

Buğday ekim alanları 9 milyon hektardan 7,2 milyon hektara düşmüş olup, üretimi artırıcı politikalar oluşturularak, ekim alanlarını koruyacak tedbirler acilen alınmalıdır.

Zirai analizlerde, şahit numunelerle yapılan ikinci analizlerde doğal olarak aynı sonuçlar alınmaktadır. Mükelleflere akredite laboratuvarlarda üçüncü numune alınarak yeniden analiz yaptırmaları hususu değerlendirilmelidir.

Ülkemize geri dönen ürünlerde sağlık sertifikasından dolayı sadece mahrece iadeye izin verilmektedir. Geri dönen ürünlerin 3. ülkeye satılabilmesi önem arz etmekte olup, söz konusu ürünlerin uluslararası pazarlarda satılabilmesinin önü açılmalıdır.

Alıcıları tarafından herhangi bir sebeple geri gönderilen kuru meyvelerin yurda girişinde Ürünün geri dönüş sebebi de dikkate alınmak suretiyle ve tekrar ihraç edilmek kaydıyla yurda girişte kolaylaştırıcı bir düzenlemeye gidilmesi önemle beklenmektedir.

TMO’nun elinde bulunan 511 bin ton fındığın 2017 ürünü yaklaşık 200 milyon dolar değerindeki 80.000 ton kabuklu fındık stoğu ihraç kayıtlı olarak makul ve rekabetçi fiyatlarla hızla piyasaya satılması için gerekli düzenlemelerin yapılması gerekmektedir. Anılan uygulama ile, üreticinin elinde fındık bulunmadığı için üretici kesim olumsuz etkilenmeyecek ve aynı zamanda, ülkemize döviz girişi sağlanacağı gibi ülkemizin fındık sektöründeki konumu da muhafaza edilmiş olacaktır.

Tohumdan ihracata, niş üründen commodity’ye, uluslararası ve yerli tohum firmalarımızın organize perakende ile anlaşmak suretiyle ihracatçılarımız üzerinden bir üretim modelinin geliştirilmesine ihtiyaç duyulmaktadır. Öncelikle, niş ürünlere yönelik dış taleplerin yurt dışındaki alıcılar ve süpermarket temsilcileri ile bir araya gelerek tespit edilmesi; bu talebi karşılamaya yönelik üretimin ve pazarlamanın gerçekleştirilmesi planlanmalı, bir lojistik bir ağ oluşturulmalıdır.

Ülkemizde, başta çekirdeksiz kuru üzüm ve kuru kayısı olmak üzere, kuru meyvelerimiz için lisanslı depoculuk ve ihtisas borsacılığı sistemine ivedilikle işlerlik kazandırılması beklenmektedir.

TMO’nun hububat ürünleri ve fındıkta olduğu gibi çekirdeksiz kuru üzüm ve kuru kayısıda da piyasaya girerek doğrudan üreticiden alımlar yapması, stokların doğru yönetilmesi piyasanın doğru şekilde oluşması adına önem arz etmektedir. Bu yolla, ihraç fiyatlarımızın artışı, ihracat gelirlerimizin yükselmesi ve milli gelir artışımıza katkı yapılması sağlanacaktır.

Süs bitkileri üretimi için uygun olan Hazine/kamu arazileri öncelikli ve uzun süreli olarak sektör üreticilerine ve ihracatçılarına kiralanmalıdır. Turizme yapılan tahsise benzer bir modelle, TİGEM arazileri ve benzeri uygun kamu arazilerinin projelendirilerek sektörün kullanımına açılması büyük önem arz etmektedir.

Akdeniz meyve sineği ciddi bir sorun oluşturmaktadır. Bununla mücadele için yöntem geliştiren akademisyenler ile irtibat kurulması ve yapılacak görüşmeler çerçevesinde ilgili Bakanlıklarımızla da koordineli çalışmalar yürütülmesi sağlanmalıdır.

DIŞ TİCARET UZMANLARI UİB’DE YETİŞİYOR…

Uludağ İhracatçı Birlikleri (UİB) Genel Sekreterliği tarafından bu yıl 16’ıncısı düzenlenen Dış Ticaret Uzmanı Yetiştirme Kursu, başarıyla tamamlandı.

Dış ticaret konusunda nitelikli eleman yetiştirmek, aynı zamanda dış ticaret sektöründe faaliyet gösteren kişi ve kurumları mevcut yasal mevzuat ve uygulamaya yönelik gelişmelerden haberdar etmek amacıyla UİB tarafından 2007 yılından bu yana düzenlenen Dış Ticaret Uzmanı Yetiştirme Kursu, yetişmiş iş gücü oluşturarak birçok sektörde ihracat potansiyelini artırmada etkin rol üstleniyor.

Bugüne kadar 1000’in üzerinde mezun vererek, Türkiye’nin dış ticaret alanındaki hedeflerine katkıda bulunan UİB, tarafından sektöre nitelikli eleman kazandırmak ve mevcut bilgi birikimini geliştirmek amacıyla düzenlenen kursun sonunda kursiyerler sertifikalarını UİB Genel Sekreter Yardımcısı Özcan Kolbaşı’nın elinden aldılar.

16’ıncı dönem kursunun sertifika töreninde konuşan UİB Genel Sekreter Yardımcısı Özcan Kolbaşı, bu yıl 22 katılımcının, kursu başarıyla tamamladığını dile getirdi.

Kursiyerlerin dış ticaret mevzuatı, gümrük mevzuatı, ödeme ve teslim şekilleri, ihracatta kullanılan belgeler, yeni pazar yaratma, dijital pazarlama, e-ticaret, serbest ticaret anlaşmaları, Eximbank Uygulamaları gibi konularda 1 aylık bir dönem içerisinde 70 saatlik bir eğitime tabi tutulduklarını belirten Kolbaşı, kursa olan ilginin her geçen gün arttığını ifade etti.

Fortinet Güvenlik Zirvesi’nin odağı kamunun siber güvenlik ihtiyacı oldu
Türkiye’deki bakanlıkların neredeyse yarısında Fortinet çözümleri tercih ediliyor. Kamuda yüksek güvenlik ve performans gerektiren birçok kritik güvenlik projesi gerçekleştiren Fortinet, genişleyen çözüm yelpazesi sayesinde her yıl çok daha fazla kurumu kapsayarak Türkiye’ye siber güvenlik sağlama taahhüdünü yerine getiriyor.
Kapsamlı, entegre ve otomatik siber güvenlik çözümlerinde dünya lideri Fortinet® (Nasdaq: FTNT), 26 Şubat’ta Ankara JW Marriot Otel’de Fortinet Güvenlik Zirvesi’ni gerçekleştirdi. Etkinlik kapsamında, dijital devlet, dijital dönüşüm, endüstriyel kontrol sistemleri, SD-WAN, SD-Şube ve bulut teknolojileri gibi önemli konu başlıkları siber güvenlik ekseninde ele alındı. Fortinet yönetim ekibi ve siber güvenlik uzmanlarının yanı sıra, kamudan değerli katılımcıların bir araya geldiği panellerde Türkiye’nin siber güvenlik vizyonuna dair notlar da paylaşıldı.
Fortinet Türkiye PUB, CIS Bölge Başkanı Derya Aksoy‘un açılış konuşmasıyla başlayan etkinlikte Aksoy, “Mobil operatörler ve servis sağlayıcılarından enerji ve perakendeye, savunmadan finans sektörüne kadar daha pek çok sektörün lider şirketine hizmet veren Fortinet Türkiye ekibi olarak özellikle de bizim için en kritik alanlardan biri olan kamuda yüksek güvenlik ve performans gerektiren birçok kritik güvenlik projesi gerçekleştirdiğimizi büyük bir gururla ifade ediyorum. Kamu kurumlarının neredeyse yarısına hizmet vermek bizler için her zaman büyük kazanım ve birikim oldu. Bu deneyim yine hedeflediğimiz kritik güvenlik projelerimizde bize yol gösterici olmaktadır. Globalde sahip olduğumuz 596 adet yenilikçi ürün ve çözüm patentiyle ülkemizin siber güvenliğini sağlamak için kamu sektöründeki paydaşlarımızla dirsek temasında olmaya devam edeceğiz. Odak pazarımız olan Ağ Güvenliği pazarında artan büyümemiz bulut, nesnelerin interneti ve operasyonel teknoloji güvenliği ile diğer güvenlik ve erişim çözümlerimizde de büyümeye devam edeceğiz.” dedi.
Siber güvenlikte çözüm odaklı ve vizyoner yaklaşım önemlidir 
Etkinlik Fortinet Türkiye Genel Müdürü Serdar Yalçın‘ın sunumu ile devam etti, Yalçın konuşmasında, “Statik yaklaşımlar artık siber güvenliğin sağlanmasında yetersiz kalıyor. Otomasyon ve entegrasyon gerekliliklerinin daha fazla hissedilir olduğu günümüzde, Fortinet Security Fabric, ihtiyaç duyulan yaklaşımı sağlıyor. Sadece güvenlik duvarından ibaret olmayan bu kavram, üçüncü parti güvenlik entegrasyonları ile de zenginleşebiliyor. Tehdit izi sürme, keşfetme ve reaksiyon gibi birçok yeteneği de kendi içinde barındıran bu mimari, tüm atak vektörlerinin kontrol edebilmesinin yanı sıra geniş bir görünürlük de sağlıyor” dedi.
Öğrenen makineler en umut verici savunma amaçlı araç
FortiGuard Laboratuvarları’nın 2019 siber saldırı öngörülerine de değinen Serdar Yalçın, “Önümüzdeki dönemde saldırılar daha akıllı ve daha sofistike bir yapıya sahip olacak. Siber saldırganların benimseyeceği stratejileri bilerek tüm siber güvenlik endüstrisinin bu saldırı stratejilerini yakından takip etmesi gerektiğini düşünüyoruz. Örneğin, öğrenen makineler, savunma amaçlı güvenlik araçları arasında en çok umut vaat eden araçlardan biri. Siber saldırganlar saldırıların şiddetini artırmak için otomasyon ve öğrenen makinelerden yararlandıkça, siber organizasyonların da bu gelişmiş yöntemlerle mücadele edebilmesi için aynı şekilde otomasyon ve öğrenen makinelerden faydalanması gerekiyor. Siber suçlular, öğrenen makine süreçlerini hedefleyerek, cihazlara yama ve güncelleme yapılmasını engellemek, belirli uygulama ve davranış türlerini göz ardı etmek, tespiti atlatma için belirli bir trafiği loglamamasını sağlamak için cihaz ve sistemleri eğitebilecek. Bu durumun, öğrenen makineler ve yapay zeka teknolojisinin geleceğinde devrim yaratacak bir etkisi olacak.” dedi.
Öngörülere göre siber suçlular otomatik fuzzing programlar geliştirmek için öğrenen makinelerden yararlanmaya başladığı için, farklı program ve platformları hedefleyen sıfırıncı gün saldırılarında artışa yol açacak sıfırıncı gün zafiyetlerinin keşfedilmesi sürecini de hızlandırabilecekler. Swarm (toplu saldırı) tabanlı zeka teknolojisiyle güçlenen sofistike saldırılardaki kayda değer gelişmeler, bizi hivenet olarak bilinen swarm (toplu saldırı) tabanlı botnet gerçekliğine yaklaştırıyor. Bu yeni ortaya çıkan tehdit jenerasyondaki ilerleme, işbirliği halinde ve bağımsız olarak çalışabilen akıllı botnetlerden oluşan geniş çaplı saldırılar için kullanılacak.
Dünya çapındaki en önemli 12 saldırı nesnelerin interneti cihazlarını hedef aldı
Yalçın konuşmasına 2018 yılının son çeyreğine ait küresel tehdit raporundan alıntılarla devam etti.  Rapora göre, fiziksel nesneler ile siber güvenliğin kesişimi saldırı yüzeyinin daha da genişlemesine yol açıyor. Dünya çapındaki en önemli 12 saldırı nesnelerin interneti cihazlarını hedef aldı. Bu 12 saldırıdan 4’ü IP etkin kameralara yönelikti. Siber saldırganların bu cihazlara erişimi, saldırganların özel etkileşimlere sızmasını ya da DDoS veya fidye yazılım saldırıları başlatabilmek için siber sistemlere sızacak giriş noktaları elde etmesine yol açıyor. Bu sebeple, kurumlar güvenlik denetimi uygularken cihazlardaki gizli saldırıların bile farkında olmalıdır.  Genel olarak siber saldırı aktivitelerinde hafif bir düşüş görülse de firma başına saldırı oranları yüzde 10, tespit edilen tekil saldırılar ise yüzde 5 arttı.
IT ve OT’nin süregiden kesişimiyle birlikte, Fortinet’in analizleri geçen yıl endüstriyel kontrol sistemlerini hedef alan saldırıların sıklığı ve yaygınlığının değiştiğini gösterdi.

Tarım Organize Sanayi Bölgeleri, tarım ihracatına büyük destek olacak

Türkiye’de 82 milyon insanın beslenmesi için üretim yapan, Türkiye’nin ihtiyacını karşıladıktan sonra ülkeye yıllık 23 milyar dolara yakın döviz kazandıran Tarım sektörü, İzmir’de kurulacak Tarım Organize Sanayi Bölgeleri ile 2023 yılı ihracat hedeflerine koşar adım gidecek.

2005-2015 yılları arasında Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanı olarak görev yapan Diyarbakır Milletvekili Mehdi Eker, Ege İhracatçı Birlikleri’nde tarım üreticileri ve ihracatçılarıyla bir araya geldi.

Ziyarette konuşan Ege İhracatçı Birlikleri Koordinatör Başkanı Jak Eskinazi, Ege Bölgesi’nden yapılan tarım ürünleri ihracatının 5 milyar doları geçtiğini, Türkiye’nin tarım ürünleri ihracatının yüzde 22’sinin Ege Bölgesi’nden yapıldığını kaydetti.

Ege Bölgesi’nde tarım ihracatının artması için Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan tarafından açıklanan 100 günlük Eylem Planı’nda yer alan Tarım Organize Sanayi Bölgelerinin kurulumu için önemli mesafe kat ettiklerini dile getiren Eskinazi, “Tarım OSB’ler tarım sektörü için öncü olacak. Bir kısmında jeotermal enerji ile üretim olanağı olacak. Tarım OSB’ler ile Ege Bölgesi’ndeki tarım üretim ve ihracatını ileri götürme şansımız olacak” şeklinde konuştu.

Toplantıda söz alan sektör temsilcileri dünyadaki rakipleriyle rekabetçi olabilmek için enerji maliyetlerinin düşürülmesini, tarımda işçilik sorununun çözümü için politikalar geliştirilmesini istedi.

Tarım sektöründe Ege Bölgesi lokomotif

Diyarbakır Milletvekili Mehdi Eker ise; Ege Bölgesi’nin tarım üretim ve ihracatında lokomotif ve öncü bir bölge olduğunu, 150 yıllık deneyimi ile Ege Bölgesi’nin Türkiye’nin tarım üretim ve ihracatında yol gösterici kimliğini sürdüreceğine inandığını dile getirdi.

Tarım sektöründe üretici, sanayici ve ihracatçıların dile getirdiği sorunları dikkatli bir şekilde dinleyen ve not alan Eker, tarım sektörünün sorunlarının çözümü için yetkili mercilere sorunları aktarma ve takip etme sözü verdi.

Ege İhracatçı Birlikleri’ndeki toplantıda tarım sektörü temsilcilerinin dile getirdi sorunlar ise şunlar oldu;

  • Tarım işletmelerinde kullanılan elektriğin indirimli bir tarifeye bağlanması,
  • Tarım sektöründe yevmiye ile çalışan işçilerin aynı gün sigortaya bildirimi konusunda düzenleme yapılması,
  • Tarım sektörünün işçi ihtiyacının karşılanması için düzenleme yapılması,
  • Katar’a ihracatta istenen ve konteyner başına 700 dolar ile 1000 dolar arasında maliyete
  • yol açan konsolosluk izninin kaldırılması,
  • Güneş enerjisi üretmek isteyen sulama kooperatiflerine güneş enerji panellerinin konulabileceği Hazine arazisi tahsis edilmesi,
  • 2005-2015 dönemi Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanı Mehdi Eker’in katıldığı toplantıya, Ege İhracatçı Birlikleri Koordinatör Başkanı Jak Eskinazi, Ege Kuru Meyve ve Mamulleri İhracatçıları Birliği Başkanı Birol Celep, Ege Yaş Meyve Sebze İhracatçıları Birliği Başkanı Hayrettin Uçak, Ege Hububat Bakliyat Yağlı Tohumlar ve Mamulleri İhracatçıları Birliği Başkanı Mustafa Terci, Ege Su Ürünleri ve Hayvansal Mamuller İhracatçıları Birliği Başkanı Bedri Girit, Ege Mobilya Kağıt ve Orman Ürünleri İhracatçıları Birliği Başkanı Cahit Doğan Yağcı, İzmir Ziraat Odaları Koordinasyon Kurulu Başkanı İbrahim Erdallı, üreticiler, ihracatçılar katıldı.
  • Santa Farma İş Geliştirme Direktörü Ayça Sezer oldu
    Türkiye’nin en köklü ve güçlü yerli ilaç firmaları arasında yer alan Santa Farma’nın İş Geliştirme Direktörlüğü pozisyonuna Ayça Sezer atandı.
    1998 yılında Marmara Üniversitesi Tıp Fakültesi’nde lisans eğitimini tamamlayan Sezer, 1999-2009 yılları arasında Bilim İlaç’ta sırasıyla Medikal Müdür ve İş Geliştirme Müdürü olarak görev aldı. 2009-2010 yılları arasında Generica İlaç’ta İş Geliştirme Direktörü olarak çalışan Sezer, sonrasında Dr. Feridun Frik İlaç’ta İş Geliştirme Direktörü, 2011-2012 yılları arasında ise Farmalider Group’ta Stratejik Geliştirme Direktörü olarak yer aldı. 2012-2015 yılları arasında Bilim İlaç’ta İş Geliştirme Direktörü olan Sezer, 2015-2019 yılları arasında Birleşik Arap Emirliklerinde Julphar Gulf Pharmaceutical’da İş Geliştirme Direktörü olarak görev aldı.
  • TCL Communication, patentli teknolojisi DragonHinge™’i tanıttıTCL Communication, Mobil Dünya Kongresi 2019’da yeni patentli teknolojisi DragonHinge ™’i duyurmanın yanı sıra katlanabilir ekran portföyünü de kapsayan inovatif ürünlerini tüm dünyada ilk kez görücüye çıkarıyor. Patentli DragonHinge™ teknolojisi sayesinde TCL Communication katlanabilir panelli mobil cihazlarından oluşan serisinin tamamının ön tanıtımını ilk kez bu fuarda yapıyor.

    TCL’in kardeş şirketi CSOT’nin özelleştirilebilen katlanabilir AMOLED ekranları kullanılarak üretilen bu katlanabilir mobil cihazlar, TCL Communication’un patentli teknolojisi DragonHinge™ tarafından destekleniyor. DragonHinge™ teknolojisi, cihazların çeşitli kullanım durumlarında katlanıp bükülebilmelerini mümkün kılarak bu cihazlar için mekanik bir gövde yaratıyor. Daha gelişmiş kullanıcı deneyimlerini mümkün kılan daha katlanabilir cihaz tasarımlarının önünü açan bu teknoloji, kolay ve kusursuz bir hareket alanı sağlıyor.

    “Kardeş şirketimiz CSOT’nin desteğiyle, TCL’nin, geleceğin mobil cihaz pazarında inovasyon yaratarak lider olabileceğini gösteriyoruz” diyen TCL Communication Global Satış ve Pazarlama Genel Müdürü Peter Lee, sözlerine şöyle devam etti: “Katlanabilir cihaz portföyümüzün potansiyelini göz önüne aldığımızda, yakın zamanda pazara sunacağımız yeniliklerle ilgili son derece heyecanlıyız. Ancak bu noktada birinci olmak için bir yarış içinde değiliz. Çünkü yalnızca donanım alanındaki zorlukların üstesinden gelmekte değil, nitelikli bir kullanıcı deneyimi sunduğumuzdan emin olmak için yazılım çözümleri noktasında iş ortaklarımızla birlikte çalışmak anlamında da sabırlı ve düşünceli bir yaklaşıma sahip olmanın daha sağduyulu olduğunu düşünüyoruz.”

    TCL Communication Global Ürün Merkezi Genel Müdürü Shane Lee ise şunları söyledi: “Katlanabilir ekran ve katlanabilir mobil cihazların pratik uygulamalarına baktığımızda, üstesinden gelinmesi gereken üç zorluğun öne çıktığını görüyoruz: Katlanabilir AMOLED ekranın kendisi, sağlam bir mekanik gövde ve tabii ki bu yeni form faktörlerine sorunsuz bir şekilde uyum sağlayabilen yazılım. TCL’nin CSOT ile gerçekleştirdiği dikey bütünleşme sayesinde, katlanabilir ekranlarla ortaya çıkan zorlukların çoğunun üstesinden geldik. Şimdi ise DragonHinge™’i duyurmamızla birlikte, bu yeni form faktörlerini destekleyebilmek için çözülmesi gereken mekanik gövde zorluklarının üstesinden nasıl geleceğimizi tüm dünyaya gösterebilme fırsatına sahibiz. Artık bu yeni teknolojinin mümkün kıldığı eşsiz yazılım deneyimlerini sunma anlamında bizi özgürleştirecek ve hâlihazırda gelecek yıl ilk katlanabilir cihazımızı piyasaya sürmeye hazırlanırken, tüm bunların daha büyük ve bağlantılı bir ekosistemle nasıl ilişkili olduğunu ortaya koyan bir donanım çözümümüz var.”

    TCL Communication, DragonHinge konseptli ilk ürünlerini bu hafta Mobil Dünya Kongresi 2019’da sergileyecek. Tüketicinin kullanımına hazır cihazların 2020’de piyasaya sunulması bekleniyor.

  • 7 MİLYAR DOLARLIK İHRACATIN 2023 HEDEFİ 13,7 MİLYAR DOLAR

    Türkiye’de 7 milyar doların üzerinde ihracat yapan Hububat, Bakliyat, Yağlı Tohumlar ve Mamulleri ile üretim sürecindeki Gıda Makineleri sektörünün buluşma noktası IBAKTECH (Ekmek, Pasta, Dondurma, Çikolata ve Teknolojileri Fuarı), sektörün hızlı gelişimini ve yüksek potansiyelini destekleyen en önemli ticaret merkezlerinden biri olmayı sürdürüyor. Sektörün ihracatının, 2023 yılında 13,7 milyar dolar olması hedefleniyor. Messe Stuttgart Ares Fuarcılık tarafından iki yılda bir düzenlenen IBAKTECH Ankara; Ankara, İstanbul, Konya, Eskişehir, Kayseri, Balıkesir, Adana, Zonguldak, Samsun, Bursa ve İzmir gibi birçok ilden binlerce yatırımcıyı ağırlamaya hazırlanıyor. 7-10 Mart tarihleri arasında, ATO Congresium’daki 10 bin metrekarelik alanda gerçekleşecek organizasyonda; 100’ün üzerinde katılımcı ve 20 bine yakın ziyaretçiye ulaşılması bekleniyor.

    LEZZETİN TARİHİ AR-GE İLE BULUŞUYOR

    Avrasya fırıncılık ve pastacılık sektöründeki lider konumunu, İstanbul ve İzmir’de gerçekleştirdiği fuarlarda kanıtlayan IBAKTECH, verimli iş bağlantılarıyla birlikte ziyaretçilere, sektördeki son gelişmeleri deneyimleme fırsatı sunuyor. Türk mutfağının ve teknolojinin kapılarını ardına kadar açan IBAKTECH Ankara, ilgili tüm sektörlerin profesyonellerini bir araya getiriyor. Türkiye’nin güçlü mutfak kültürünü tanıtacak fuarda; ekmek, hamur, ambalaj makinaları, ekmek ve pasta katkı maddeleri, gıda ve içecek, çikolatacılık, fırın ve pastane ekipmanları, dondurma, pişiriciler, soğutma grupları, dondurulmuş ürünler ve dekor malzemeleri yer alacak. 2018 yılında IBAKTECH; İstanbul’da 115 ülkeden 81 bin 278 ziyaretçi, İzmir’de ise 10 bin 532 ziyaretçiağırladı.

  • Gıda sektöründe israf ve kayıplar baş döndürücü boyutta

    Dünya genelinde 821 milyon insan açlık sorunu yaşarken gıda sektöründe üretilen her üç üründen biri tüketilmeden israf ve kayıp oluyor. Yaş meyve sebze sektöründeki kayıp ve israf oranı ise; yüzde 50’yi buluyor.

    Türkiye, yıllık 45 milyon ton yaş meyve üretirken, bu üretimin yüzde 50’si tarlada, nakliyede, işleme sırasında, markette satış sırasında ve son tüketicinin elinde heba oluyor.

    Tarım ve Orman Bakanlığı Bornova İlçe Müdürlüğü, “Bornova’dan Başlıyor. İzmir’de Gıda Kayıplarını Azaltıyoruz” isimli proje ile gıda sektöründe kayıp ve israfın önüne geçmek için harekete geçti.

    Ege İhracatçı Birlikleri’nde düzenlenen “Bornova’dan Başlıyor. İzmir’de Gıda Kayıplarını Azaltıyoruz Projesi” tanıtım toplantısında konuşan Ege Yaş Meyve Sebze İhracatçıları Birliği Yönetim Kurulu Başkanı Hayrettin Uçak, projeyi yaş meyve sebze sektörü için son derece heyecan verici bir proje olarak tanımladı.

    Türkiye’de 27 milyon hektar alanda bitkisel üretim yapıldığını anlatan Uçak, “Dünyadaki mevcut 13 bin bitki türünden 12 bininin Türkiye’de yetişebiliyor olması, Türkiye’yi rakiplerine göre avantajlı kılan önemli faktörlerin başında geliyor. Yılda 45 milyon ton sebze ve meyve üretiminin gerçekleştiği ülkemizde 2018 yılında 4,5 milyon tonluk ihracat gerçekleşti. Yani ürettiğimiz meyve sebzelerin yüzde 10’unu ihraç edebiliyoruz. Bu rakam ülkemizin sahip olduğu potansiyelin çok altında kalıyor. Bunun en büyük sebeplerinden biri de sebze ve meyvelerde yaşadığımız kayıplar. Maalesef gerek iklim koşulları, gerek yanlış hasat, taşıma ve depolama yöntemlerinden dolayı ürettiğimiz sebze meyvelerin önemli bir bölümünü fire veriyoruz ve tüketemiyoruz” şeklinde konuştu.

    Fire oranlarını azaltıp, atık gıdaları değerlendirmenin sürdürülebilir bir yolunu bulabilmemiz halinde yurt içinde çok daha kaliteli ürünleri daha ucuza tüketebilmenin mümkün hale geleceğinin altını çizen Uçak, bu sayede yaş meyve sebze ihracatını da 10 milyon ton seviyelerine kadar artırabilmenin mümkün olacağını dile getirdi.

    Bornova İlçe Tarım ve Orman Müdürü Ruhşan Özdemir Çiftçi ise; dünya genelinde üretilen gıda ürünlerinin üçte birinin israf olduğunu, gıda kayıplarını önlemek için 1 yıl önce harekete geçtiklerini kaydetti.

    “Et, süt, yumurta, ekmek, yaş meyve sebze tüm ürünlerde kayıp ve israflar yaşanıyor” diyen Çiftçi, “En büyük kayıp ve israf ise; yüzde 50 ile taze meyve sebzede yaşanıyor. Tarlada, iklimsel nedenlerle, yanlış hasat nedeniyle, nakliye sırasında, markette satış sırasında kayıplar, ürün son tüketicinin eline geçtikten sonra da israf yaşanıyor. Gelişmiş ülkelerde son tüketicinin elinde daha fazla israf olurken, gelişmekte olan ülkelerde yüzde 20 tarlada, yüzde 8 nakliye sırasında, yüzde 10 işletmelerde, yüzde 5 tüketicide israflar yaşanıyor. Ege Bölgesi’nde yaptığımız bir araştırmaya göre üzümde yüzde 20, incirde yüzde 16 ve kirazda yüzde 24.5 üretim aşamasında kayıplar yaşanıyor. Arz zinciri boyunca kamu ve üniversiteler sıfır atık için çaba göstermeliyiz. Sıfır atık mümkün değil ama kaybı en aza indirmek için çaba göstereceğiz” şeklinde konuştu.

    Üreticilere, israfın önüne geçmek için atılması gerekenlerle ilgili bir anket çalışması yaptıklarını anlatan Çiftçi sözlerini şöyle tamamladı; “İsrafın önüne geçmek için öncelikli çözüm geliştirilmesi gerekenlerde; üretim bölgelerinde soğuk hava depolarının kurulması, üretim bölgelerine yakın işleme tesisleri açılması, soğuk hava destekli taşıma ve Kooperatifleşme öne çıkan başlıklar oldu. Üreticiler toplamda yüzde 50 kayıp ve israf olduğunun farkında değil, farkındalık oluşturmamız gerektiği ortaya çıktı.”

    Tarım ve Orman Bakanlığı Avrupa Birliği ve Dış İlişkiler Genel Müdür Yardımcısı Ahmet Volkan Güngör, Ege Üniversitesi Ziraat Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Nedim Koşum, gıda sektöründe israf ve kayıplarının önüne geçilmesi gereken adımlarla ilgili görüşlerini paylaştı.

  • DİŞ HEKİMLİĞİNİN SEZGİSEL KONSEPTİ: EMOTİONAL DENTİSTRY

    Sağlıksız ve estetik açıdan bireyleri tatmin etmeyen dişler, kişilerde hem fiziksel hem de psikolojik rahatsızlıklara sebep oluyor. Yiyeceklerden zevk alamama, acı çekme, herhangi bir ortama girildiğinde gülmekten çekinme gibi durumlar kişinin yaşam kalitesini düşürüyor. Diş sağlığında sadece görsel estetiğin baz alınması da kişileri oldukça zorluyor. Bu anlamda Dt. Güzin Kırsaçlıoğlu, Emotional Dentistry’i New York Üniversitesi’nde, İspanya’da ve birçok uluslararası platformda “estetik diş hekimliğinin sezgisel bir konsepti” olarak tanımlıyor. Bu konseptte merkeze hasta konularak, hastanın istekleri doğrultusunda dişin ve yüzün yapısı, karakteri, hastanın olaya bakış açısı ve genel sağlığı bir bütün olarak ele alınıyor. Dünyaca ünlü diş hekimlerinin de içinde bulunduğu Avrupa Estetik Diş Hekimliği (EAED) Akademisi’nin dört Türk üyesinden biri olan Kırsaçlıoğlu, estetik diş hekimliğinde Emotional Dentistry’nin sürprize bırakmayan bir yöntem olduğunun altını çiziyor.

    ESTETİK ALGISI SADECE GÖRSELLİK DEĞİL

    Estetik diş hekimliğinde en önemli konu, hastanın beklentilerini ve korkularını tespit etmek. Hastaların diş hekiminden korkmasının yanında, yeni dişini yüzüne yakıştırmaması, dişin doğal durmaması, kırılabilme ihtimali, acı vermesi gibi kaygıları diş tedavilerinin ertelenmesine sebep oluyor. Hastanın sadece görsel zevkine hitap etmeye çalışmak ise hastayı memnun etmeyebiliyor; çünkü estetik olgusu duyuların algıladığıdır ve algılama mekanizması sadece görmek değil. Kişinin görsel, işitsel ve dokunsal olarak 3 tip algı sistemi bulunuyor. Görsel olarak güzel görünen bir diş, dokunsal alanda hastayı oldukça rahatsız edebiliyor. Bu durumdan dolayı hastaların konuşmakta bile güçlük çektikleri görülüyor. Divas In Dentistry’nin Türkiye temsilcisi olan Dt. Güzin Kırsaçlıoğlu; “Emotional Dentistry, 25 yıllık muayenehanecilik deneyimimin bir özeti. Dişler dokunuyor, konuşuyor, ısırıyor, gülüyor adeta bir enstrüman. Emotional Dentistry’nin farkı, kişiyi mimari bir taslak olarak düşünmemesi. Yani hastanın karakteristik özelliklerini, algısını ve yüz yapısını kısaca her şeyi bir bütün olarak görmek ve bu doğrultuda da kişiye özel bir tedavi gerçekleştirmek. Sadece dişin rengi ve şeklinin yüze yakışıp yakışmaması gibi bir yaklaşımda bulunmak hastanın bu konuda mutlu olmasını sağlamıyor. Ben New York Üniversitesi’nde bu konuda konferans verdim ve İspanya’da sunumunu gerçekleştirdim. Emotional Dentistry ile değişim ve mutluluk kaçınılmaz; çünkü dişleri yapılan sevgili hastalarımızın özgüvenleri geliyor ve tekrar diş sağlıklarına kavuşuyorlar. Yeniden gülebiliyorlar. Yeniden gülebilmek ne demek düşünün. İşte bu mutlu olunan gülümsemeyi, hastalarımıza önden gösterme şansı veriyor.” ifadelerini kullandı.

    Güzin Kırsaçlıoğlu Hakkında; 1992 yılında Ankara Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi’nden mezun oldum. 1993 yılında kurduğum Dental Estetik Center’de bugün, 20 kişilik bir ekibiz. NYU College of Dentistry de yaptım. Üyesi olduğum uluslararası dernek ve kuruluşlar: American Dental Association (ADA), dünyaca ünlü diş hekimlerinin bulunduğu ve dört Türk üyesinden biri olduğum European Academy of Esthetic Dentistry (EAED), European Association for Osseointegration (EAO) ve American Academy of Cosmetic Dentistry (AACD). Ayrıca dünyada kadın konuşmacıların varlığını destekleyen bir grup olan Divas In Dentistry’nin Türkiye temsilcisiyim. Uluslararası platformlarda estetik diş hekimliği ile ilgili konferanslar vermekteyim. Türkiye’yi bu anlamda temsil etmekten gurur duyuyorum. Lisansüstü eğitimlerim sadece diş hekimliğiyle sınırlı değil. “PAUL MEYER” liderlik ve yönetim, NLP, yaşam koçluğu, iletişim ve işletme eğitimlerini de aldım. Bu eğitimler ve 25 yıllık tecrübenin sonucu olarak; klinik yönetimi ve doktor-hasta ilişkisi alanlarında diş hekimleri ve diş hekimi asistanlarına kurs ve seminerler vermekteyim. Tıbben Eğitim Enstitüsü ile birlikte asistanlık eğitimleri veriyorum. Aktif olarak sivil toplum örgütleriyle çalışmakla birlikte sosyal sorumluluk projelerinde de yer alıyorum. Kagider (Kadın Girişimciler Derneğİ) Kaisder (Kadın İşveren ve Sanayiciler Derneği) ve Genç Girişim Yönetişim Derneği’nin aktif üyesiyim. Köy okullarındaki çocuklara gönüllü olarak ağız ve diş sağlığı eğitimleri veriyorum.