TBMM’de kim neyin davasında? (Köşe yazısı)

Mustafa TEMİZER

Dava, inanılan değerler uğruna yaşamak, inancın gereğini yapmaktır. Dava adamı gözünü, kulağını, elini, dilini, gönlünü davasına aykırı her şeyden korumakla mükelleftir. İnancının gereğini yapmayan, hiçbir ilke tanımayan nefsinin isteği doğrultusunda hareket eden ilkesiz hedefsiz insanlar dava adamı olamaz. Düşmanların rüzgarında oraya buraya savrulmaktan kurtulamazlar.

Bugün dava adamı olduğunu iddia edenler neyin davasını güdüyor? İnancının gereğini yapıyor mu? Hangi değerler uğruna yaşıyor? Gözünü, kulağını, elini, dilini, gönlünü davasına aykırı her şeyden koruyor mu?.. Yoksa davalarını ve dava adamlıklarını unutup nefislerinin adamı mı oluyor? Hiçbir ilke tanımadan, nefislerinin isteği doğrultusunda mı hareket ediyorlar?..

İktidar ve muhalefet arasındaki ilişkilerin, karşılıklı söylemlerin hangi inanca, hangi ahlaki ilkeye sığdığını söyleyebiliriz? Her zaman şahit olduğumuz gibi 2022 bütçe görüşmelerinde yaşananlar hangi dava adamlığına sığar?

Dava kişinin inandığı değerler uğruna yaşaması, inancının gereğini yapması değil mi? inancının gereğini yapmayan, hiçbir ilke tanımayan, nefs ve şeytanla dostluk kuran, ilkesiz hedefsiz, sürekli değişen, bugün ak dediğine yarın kara diyen, bugün kara dediğine yarın ak diyen, yalan söyleyen, sözünde durmayan, iftira atan… insandan dava adamı olur mu?

Dini ve milli söylemler üzerinden politika yapıp iktidar ve muhalefet görevi üslenenlerin davalarını ve dava adamlığını sorgulamamız gerekmez mi?

Bugün davalarını açıkça ortaya koymayan ama sürekli dava dava diyenlerin davalarının mevki, makam ve maddi çıkar davası olduğu anlaşılmıyor mu? Davaya sahip çıkmak, menfaate sahip çıkmak; davaya ihanet menfaate ihanet anlamına gelmiyor mu?

Cumhuriyet ve cumhuriyetin ilkeleri üzerinden politika yapanlar Cumhuriyetin ilkelerine gereği gibi sahip çıkmış mı? Ülkenin gelişip kalkınmasına katkıda bulunmuş mu?.. Gelişmiş ülkelerle aramızdaki gelişmişlik mesafesini kapatmış mı? Yoksa daha da açılmasına mı neden olmuşlar?..

Dini ve milli söylemler üzerinden politika yapanların davası; İlahi Kelimetullah, Allah’ın hükmünü hakim kılma davası olması gerektiği halde Allah’ın Kur’an’ da belirttiği hangi ilkelere uyuyor? Özellikle partilerinde ve ülke yönetiminde Kur’an’da belirtilen hangi yönetim ilkesini uyguluyorlar?               

Adaleti mi?  (Herkese eşit mesafede durmak)

Emaneti mi?  (Tüm makamları geçici görmek)

Ehliyeti mi?  (Emaneti Layık olana vermek)

Meşvereti mi?  (Ortak akıl ile yönetmek)

Maslahatı mı?  (Şahsi menfaatleri değil; kamu yararını gözetmek)

Bugün TBMM’de hakim olan hak, hukuk, adalet, tanımaz sevgi, saygı usul, üslup, adap, hedef ve ahlaktan yoksun siyasi anlayışla iktidar ve muhalefet neyin davasında? Böyle bir siyasi anlayışın hakim olduğu yerde Hak davasından, hukuktan, adaletten, birlikten, barıştan… bahsedilebilir mi? Bunların olmadığı yerde üretim, gelişme, kalkınma… sağlanabilir mi?

Dava dava diyenlerin davasının Hak, hukuk, millet davası olmadığı; nefs, mevki, makam ve maddi çıkar davası olduğu anlaşılmıyor mu?..

Dava adamı olmak kolay değil. Davasından vazgeçmesi karşılığında kendisine sunulan tüm imkanları kabul etmeyip bir elime güneşi, bir elime de ayı verseniz yine davamdan vazgeçmem diyen Hz. Peygamber(s.a.v.)’in dava adamlığını örnek almak hiç kolay değil.

“Bizim siyasetimiz rahmani siyasettir. Ben hiçbir zaman basit politikacı olmadım. Benim adım Aykut Edibali, ben değişmem. Davamız; Türk milletin varlık ve beka davasıdır.”  diyerek elli yıldan beri “Milletim uyan!” çağrısında bulunan. Davasından ve ilkelerinden zerrece taviz vermeyen. “Bizim siyasetimiz rahmani siyasettir. Siyaset; ancak ahlaka ve erdeme dayanıyorsa siyasettir. Bunun dışında politika bir madrabazlıktan ibarettir. Bir ahlaki ilkeyi korumak için bin iktidarı terk ederiz.” diyerek sunulan tüm teklifleri elinin tersiyle iten.   Gerçek dava adamı Millet Partisi Genel Başkanı Aykut Edibali ve  ekibinin Yeniden Milli Mücadeleci dava erlerinin çağrılarına kulak tıkamak, onları görmezlikten gelmek vebal değil mi? Tanınmamaları için kanuni engeller, basın yayın ambargosu gibi her türlü engelleme yollarına başvurmak vebal değil mi?..

Milletimizin ve yöneticilerimizin uyanması basiretle hareket etmesi (Yanılmadan gerçekleri görebilmesi, gelecekle ilgili sezgi, uyanıklık, anlayış, kavrayış ve vizyon sahibi olması) dilek temenni ve duasıyla…