Tarih hırsızlığı ve define… (Köşe yazısı 20.05.2015 Kayseri Star Haber Gazetesi)

DAVUT GÜLEÇ
GAZETECİ-HİSF KAYSERİ TEMSİLCİSİ
davutgulec@hotmail.com

Gazetecilik, özelliklede polis-adliye muhabirliğinde 41. Yıla girdim.
Bu süre içinde o kadar dağ, tepe gezdim, olaya gittim, tanıklık ettim ki anlatamam.
Bunlar arasında definecilik, tarih hırsızlığı, kısa yoldan köşe dönme hayali ile dolandırılma gibi pek çok olayı haber yaptım. Bugün her birinin öyküsünü kitap bile yapabilirim.
Gesi-Talas arasındaki Derevenk vadisinde bulunan tarihi kilise bundan 20 yıl öncesine kadar sapasağlam duruyordu. Şimdi yerinde bir tek mermer taşı bile yok. Üstelik kilisenin bulunduğu bölgedeki hafriyat ve çukur dikkat çekici.
Yılanlı dağı üzeri ve çevresindeki tarihi yerleşim merkezleri öylesine.
Himmetdede-Elmalı yakınlarındaki lahit tepesi yine aynı.
Ağırnas, Akkışla, Pınarbaşı, Develi, Yeşilhisar, İncesu, Beştepeler, Yoğunburç, Büyükşehir bölgesi, Kaleiçi ile ilgili dedikodular bitmek bilmiyor.
Gesi Kayabağ’da geçtiğimiz yıllarda izinle eski darphane define kazısı yapıldı. Sonuç çıkmadı.
Akkışla Kanışık tepesinde dozer ve kepçe ile define arandı, sonuç yine çıkmadı.
Bir ara, Gesideki tarihi mezarlıktaki, mezar taşlarından zengin olanlar anlatıldı.
Erkilet’te oturan Türkiye’nin önemli definecisi ‘Bu işten zengin olan, batan, zengin olduktan sonra sürünen çok. Ağlayanın malı kar etmiyor’ derken yıllardır evinin kapısını gazetecilere açtı, anlattı.
Hiç unutmuyorum.
Yıllar önce Milliyet haberler Ajansında çalışırken, Amerika’da yaşayan bir Ermeni, İçişleri Bakanlığı müşteşarının özel izni ile Kayseri Valiliğine gelmişti. Yazıda, ‘Kayseri’de define aranacak ve kesin define bulunan yerlerin gösterilmesi, bu konuda gerekirse araç yardımı bile yapılması’ yazıyordu.
O dönemde Kayseri’nin neredeyse her yeri delik-deşik ediliyordu.
Kültür ve Turizm Bakanlığı birleşik iken, iki bakanlık olmuştu. Kayseri il müdürünün tek makam aracıda Turizm Müdürlüğüne verilmişti.
Bizde ha bire ‘Tarih hırsızlığını durdurun’ haberi yapıyorduk.
İl Müdürü Ali Yeğen ile bir gün makamında bu konuyu konuşurken ‘Haklısınız da, sadece biz mi sorumluyuz? Üstelik bizim kazı yapılacak yerlere gidecek bir aracımız bile yok. Ama resmi plakalı bir bisikletimiz var. Şimdi onunla mücadele vermeye çalışıyoruz’ demiş ve ben bunu haber yaparak ‘yılın gazetecisi’ bile olmuştum.
Sonrasında, Dünyanın ilk ticaret merkezi Kaniş-Karum’dan çıkartılan tarihi eserlerin Ankara’ya taşındığı, Kayseri arkeoloji müzesinin depolarının dolduğu, teşhir bile edilemediği, yanına ek bina yapılması için temel atıldığı, ödenek yetersizliğinden 20 yıl sonra ‘Temel çürüdü’ denilerek vazgeçildiği, turistlerin ‘Utanç çukuru’ dediği ek binanın kapatılmasının bile ‘Ödenek yetersizliğine’ takıldığını hala yaşıyor görüyoruz.
İşte böyle bir ortamda Kayseri’nin, Kocasinan İlçesi’ne bağlı Erkilet mahallesinin zirvesindeki Tümülüs’te resmi izinle define aranması beni pek şaşırtmadı.
Kapadokya Kralı Arseleous’a ait olduğu iddia edilen hazineyi arayan ismin Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin 58 ve 59. dönem AKP hükümetlerinde, Bayındırlık ve İskan Bakanı olan Zeki Ergezen’in oğlu Dücane Ergezen olmasına ise hiç şaşırmadım.
Beni şaşırtan, Kral mezarının bulunduğu “Tümülüs’ün SİT alanı içerisinde yer alması, kazının üstten değil de yer altından yapılmasına neden’ olması. Çalışan makinelerinde Büyükşehir Belediyesine ait olması dahada dikkat çekti. Ek izinlerin devamının gelecek olmasındanda kuşku duyulmuyor.
Kayseri Milattan önce kurulmuş bir şehir. Bu şehre ilk defa (Kanisti) adı verilmiş. Asurlular dönemine rastlayan çağlardaki bu ad Mazaka olarak değişmiş. Bu isimde Kapadokya’lıların atası Mechus, ya da Mosoch dahi geldiği ifade edilir. Kayseri, bir ara Eusebeia adı ile l. Kapadokya Krallığının başkenti olmuş. Kayseri’nin bu adı alış tarihi M.S. 17. Yıla rastlar. Kapadokya Kralı Roma Imparatoru’nun onuruna şehre Kaisareia adını verıniş. Şehir bu adla ün bulmuş ve gelişmiş. Ancak, aynı yıllarda, Anadolu’da aynı adla başka şehirler de bulunduğu için, burasını diğerlerinden ayırmak için, Erciyes’in kenarındaki Kaisareia- Kapadokya’nın başkenti Kaisareia – Anadolu”nun öncü şehri Kaisareia gibi isimler görülür. Şehrin bugünkü adını alışı 7 Asırda Arap ordularının şehri ele geçirmelerinden sonraya rastlar. O da Kaisareia adının Kayseri şeklinde okunuşundandır.
Kayseri tarihindeki Hitit, Roma, Babil, Frigya, Lidya, Selçuklu, Osmanlı dönemi tarihi yaşam ve merkezleri daha yazmıyorum.
Niye Kayseri’nin her yeri tarih ve tarihi eser kaynıyor.
Ama 41 yılda gördüğüm ne?
Tarihe sahip çıkması gerekenlerin, bunları yok edip turist yolu gözlemesi, turizmden Kayseri’nin zengin olması, kalkınması.
41 yıl önce duyduğum, Turizm bakanlığının raflarında örümceklenen, 5 ayrı şehire 15 ayrı merkeze yerin altından giden Dünyanın en büyük kiliseli ve su kuyulu yeraltı şehrinin Kayseri’de olmasına karşın, ödenek ayrılmamasından bir adımının bile turizme kazandırılmamış olması.
Tarih ve turizmde nasıl kalkınacağız.
İşte böyle devlet eli ve izni ile tarihi yok ederek, kazdırarak.
Biz daha bu kafalarla, Avrupa’nın taştan ibaret kiliselerini gezmeye, iç ve dışlarında fotoğraf çektirmeye, turlarla dövizimizi oralara taşımaya devam eder, sonrada hep birlikte ‘Battık, bittik, ekonomi çöktü’ diye ağlarız.
Tarihi yok etmenin ve ettirmenin devlet izni mi olur?
Görevini kim yapmıyorsa adalet önünde hesap versin..
Yeter ki tarih topraklarımızda kalsın.