“Sosyal Medya Yasası” na bir madde teklifim (Köşe yazısı)

“SOSYAL MEDYA YASASI” VE GAZETELERİN MAGAZİN EKLERİ- TELEVİZYONLARIN MAGAZİN PROGRAMLARI SENDROMLARI

Süleyman KOCABAŞ

kocabassuleyman@gmail.com

                    “Konvansiyonel Medya” dan “Sosyal –Dijital Medya” ya

     Yazılı basın olarak dün matbuat (genelde günlük gazeteler ve haftalık- aylık dergiler) denilen ve   günümüzde buna elektronik haberleşmeye yönelik olarak dijital yapılanmaya bağlı  çok çeşitli haberleşme unsurlarının (radyo, televizyon e –posta, fesburg, yutup, akıllı telefon, sms, twittir vb) çıkmasıyla, adına “dijital medya” veya “sosyal medya” denilen bu medya çeşidi sayesinde “konvansiyonel medya” denilen basın veya matbuat giderek etkinliğini yitirmeye başlamışsa da uzun süre daha “yazılı medya” olarak varlığını sürdüreceğe benzemektedir. Dijital – sosyal medya çıkmadan önce dün toplumlar olarak hep, “konvansiyonel medya” nın çeşitli yıkıcılıklarından  bahsedilir ve buna bir sınırlara getirmek için “Basın Ahlak Yasası” nın çıkarıldığından bahsedilir ve gazeteler –dergilerin  baş sayfaları altında hep “Gazetemiz veya Dergimiz Basın Ahlak Yasasına Uyar” spot yazısı sürekli yer alırdı. Gerçi, günümüz itibariyle  bu da kalmadı.

    Haber alma, haberleşme ve yayımda kuantum, kompüter  veya bilgisayar teknolojisinin gelişmesiyle birlikte  insanlığın son yarım asırda yaşanan büyük gelişmelere bakılarak ve bunların etiklerinin de büyük olduğu düşüncesi karşısında çağımıza “Atom Çağın” ndan sonra “Dijital Çağ” da denilmeye başlamıştır. Hele, telsiz ve akıllı telefon ile dağdaki çobanın bile ülke ve dünyada olup bitenlere  anında ulaşması ve etkilerinin anında kendisini göstermesi, çağımıza bu ismin verilmesine haklılık kazandırmaktadır.

        “Dijital Çağ” denilirken, artık bundan böyle klasik “konvansiyonel savaş” ın yerini artık bundan böyle elektronik  haberleşme çeşitlenmesine bağlı ve  dayalı olarak “Sanal Savaşlar” ın ön plana çıkacağı,   toplumlarda birçok şeyi bundan böyle bu savaşın belirleyeceği gerçeği karşımıza çıkmaktadır.

     Dijitale dayalı “Sanal Savaş” ta, aletler ve haberleşme çeşitliliğine artık bunlara herkesin  sahip olduğu halde kullananların, kendilerini hiçbir sınırlama, sorumluluk  anlayışına  ve kayda tabi tutmaksızın   sırf kendi egolarını tatminden   kaynaklanan  emelleri  ve çıkarları   genelde başkalarının  emelleri, çıkarlarına aykırı olduğu halde alabildiğine kullanmalarına yönelik olarak, yeni bir tabirle “dijital terör” veya “dijital yalan” denilen yeni bir istenilmeyen buhran halinin ortaya çıkması, bu olup bitenlere bir “sınırlama ve sorumluluk” getirmeye yönelik tedbirlerin  alınmasını gündeme getirmiştir.

                           “Sosyal Medya Yasası” nın Lüzumu

       Hele Türkiye gibi jeopolitik, ideolojik, stratejik, ekonomik ve teolojik açılardan dünyanın hedef alınan en merkezi ülkesini teşkil eden ülkemizin  iç ve dış algı hainane operasyonlarına daha çok maruz kalması hükümetimizi de haklı olarak tedbirler almaya sevk etmiştir. Bu cümleden olarak geçen yıl ilk  defa Temmuz 2020’de   günlük erişimi  1 milyondan fazla  olan uluslararası sosyal medya platformlarına  Türkiye’de temsilcilik açma zorunluluğu getirilmiştir. Bundan böyle artık ülkemizde olup biten yalan terörü karşısında bunlar sorumlu tutulacaklar  ve haklarında yasal işlemler yapılacaktır.

       Hükümetimiz, bu ön tedbiri yeterli görülmeyerek Avrupa’da Fransa ve Almanya’da örnekleri görüldüğü halde (Fransa’da  Ekim 2017’de  yürürlüğe giren NetzDG Yasası, Almanya’da  13 Mayıs 2020’de  yürürlüğe giren Ayia Yasası), bunlardan da faydalanarak,  Ekim 2021’de “Sosyal Medya Yasası” adıyla anılan kanunu çıkarmayı gündemine almıştır. Şimdi bütün hızıyla bunun hazırlıkları yapılmaktadır.

         TBMM Dijital Mecralar  Başkanı Hüseyin Yayman yaptığı açıklamada, hazırlanacak olan kanunun, ana ekseni “yalan terörünü önlemek” yanında,  kişilik haklarına  saldırının, kadına yönelik şiddet,  cinsel istismar ve çocuklara yönelik cinsel tacizin önüne geçilmesi  vb. hususlarının yasada yer alacağını dile getirmiştir. Görülüyor ki, yalan terörünün önlemesi yanında “ailenin  korunması” na yönelik hususlar yasada ön plana çıkmıştır.

                         Yeni Bir “Milli Beka Sorunumuz” ve Kaynakları

          Bizim bu yazımızda   özellikle üzerinde durmak istediğimiz husus, Ekim’de çıkarılacak yasanın  “Sosyal – Dijital Medya” ile sınırlı kalmayarak “konvansiyonel medya” ile neredeyse bir asrı geçkin bir süre içinde  gazeteler ve dergilerde “cinsel tahrik ve sapmalar” ı  esas alan, ananevi milli aile yapımızın ve İslami hassasiyetler  geleneklerimizin ve insanın cinsellik konusunda doğası veya  fıtratına aykırı olarak  yayınların yapılmasına da bir “sınırlama” getirilmesidir.   Günümüz itibariyle, gazetelerin magazin ekleri ve son yıllarda “cinsel tahrik” haberlerini manşetlerinden bile vermeye başlamaları üzerine “İyi Türk aile yapısını yıkmak için   ‘savaş ilanı bültenleri” gibi çıkması neredeyse giderek diğer “MİLLİ BEKA SORUNLARIMIZ” yanında,  sağlam aile yapımızı tehdide  yönelik “MİLLİ BEKA” sorunumuzun varlığı da kendisini göstermiştir.

       Neden, “Milli Beka Sorunumuz” dur? İnsan vücudunu  nasıl ki hücreler meydana getirirse, sosyal olarak bir toplunu da ailelerin varlığı meydana getirir. Her aile toplumun  “sosyal hücresi” dir. İnsan vücudunda hücreler bir zarara uğrar, çökerse insan vücudu canlılığını  kaybederek  yok olur.  Toplumda da iyi aile düzeni  çökerse toplumlar  çöker. Bizim toplumumuz da yüzyıllardır süren mücadelelerde  ailemizin çökertilmesi de hedef alınmıştır.  Hele bu, son bir asrı  aşkın bir zaman diliminde, dış ve iç algı operasyonlarının  varlığı sonucu ortaya daha büyük boyutlarda çıkmış bir sorun halini  gelmiştir.  Soruna, özellikle “dış algı operasyonları” damgasını vurmuş olup, bu, genelde  Batı –Amerikan  Kapitalist Emperyalizmi ekseninden kaynaklanmaktadır. Neredeyse 100 yıldan beri  kendi medeniyet anlayışının sakatlığından kaynaklanan sebeplerden daha yoğun olarak adı geçen eksende iyi aile düzeni iyice çökmüş, toplumlarda aile diye bir şey kalmamıştır. Aile hayatı, toplumların temel taşı, vücudunun hücreleri demek  olduğunu göre, onun çökmesi demek toplumun çökmesi demektir.

      Adı geçen “Kapitalist Şer Ekseni”, kendisinin çöktüğü aile yapılanması karşısında büyük korku ve telaşa kapılmış, kendisinin muhalifi olduğu milletlerin iyi aile düzenlerinin varlığı karşısında, ortaya bir “dengesizlik “ çıktığını  ve bu sebepten, onlara  karşı vereceği mücadeleleri kaybedeceği için, buna  bir tedbir olarak onların da aile düzenlerinin çökertilerek kendilerine benzetilme mücadelesini vermeye başlamıştır. Adı geçen eksenin bu mücadelede  “odak noktası”, Türkiye’nin henüz çökertilemeyen iyi aile düzeninin çökertilmesi olmuştur.

                      Dış ve İç Algı Operasyonlarının Varlığı  ve Fonlamalar

          Zaten bizde 10 yıllardan  beri “aileye savaş ilanı bültenleri” gibi çıkan gazetelerin magazin ekleri yanında, kendilerinin bile artık bu pespaye cinsel haberleri, son çeyrek asırdan beri manşetlerine bile manşet atmanın kuralları, önemi  ve etikliğine de aykırı olarak taşımaları  ayrı bir anlam kazanmış  olarak karşımıza çıkmaktadır. . Bir ilin Aile ve Sosyal İşler İl Müdürlüğünün uzmanından aldığım bilgilere göre, dış algı operasyonlarına ait olarak Dr. Oktar  Babuna’nın aldığı binlerce kan örneği Amerika’ya gönderilmiş, bunlardan tespit edilecek  Türk milletinin “gen yapısı” ndan hareketle karakterleri öğrenilirken,   birisinin de “anaerkil aile” yapımıza sahip oluş gerçeğimiz ortaya çıkmış ve bunun sonucu şu karara varılmış: “Türk milletinin anaerkin aile yapısı yıkılmadıkça bu milletle olan mücadelemizi  kazanamayız.” Bu yıkım metotlarından birisi de basın yoluyla  gayri meşru cinsel hayat yaşamaya yönelik “cinsel tahrik” haberleri  olacağına göre, acaba bunun genç kızlar ve genç erkeklerimiz bu pespaye cinsel haberlerin  figüranlarının “sanatçı” kimliği ile  oyuncu, yapımcı, spiker,  türkücü, tiyatrocu, şarkıcı, manken, futbolcu. bilmem neci sanatçı birçoğu “sanatçı bozuntuları” na  (gerçek ve etik  sanatçılara saygımız vardır) inhisar etmesi ve gençler tarafından  bunların kendilerinden örnek alınacak üstatlar, önderler olarak görünmeleri sonucu  bunlara  imrenerek bunlar gibi yaşamaya kalkışmaları yıkımın  esasını teşkil etmektedir. Özel ve “sinsi” özellikleri  gereği,   bu haberlerin  rastgele  yapılmadığı ve hatta son günlerde basında Amerika ve birçok Batılı devletin Türkiye’deki bir çok “sivil toplum örgütleri” yanında , yazılı basın çalışanlarından yazarları ve sahiplerine adı geçen devletlerin çıkarlarına göre fonlandığı ve çeşitli  fonlarından binlerce, milyonlarca  dolar hibe yardım aldıkları dikkate alınırsa, bu fonlamaların “cinsel tahrik” ten olarak  aile hayatımızı yıkmaya da yönelik olarak kendisini gösterebileceği ihtimali  de göz ardı edilmemelidir. Maliyetleri yüksek olan gazetelerin   1 lira, 2 liraya  satılmasıyla  yaşamayacağı da dikkate alınarak, varlıklarını alabilecekleri bu fonlar sayesinde mi yürütüyorlar araştırması da ciddi olarak yapılmalıdır. Hele, gerçek ve  herkesin bilmesinde faydalı   olma özeliği bulunmayan, haber ciddiyeti ve etikliğinden  uzak  bu pespaye haberlerin manşetlerden verilmeye başlanması da “yıkım” ı daha büyük boyutlara taşımak uğrunda   “şüpheler” i büsbütün artırmaktadır.

                                                  “Bodrum Sendromları”

        Bu pespaye cinsel tahrik haberlerinde, milli geleneklerimize ve İslami hassasiyetlerimize  uymayan, insanın etik cinsel  doğası ve fıtratına aykırı olarak verilen bu haberlerde hep, “sanatçı” denilenlerin, çoğunun tatillerini “gözde tatil beldesi” olarak anılan   Bodrum’da yaptıkları için “Bodrum Sendromları” ndan olarak hep şu içerikli haberler yer alır: Kimlerin kimlerle “yasak aşk” ilişkileri içinde bulunduğu, bir erkeğin veya kadının kaç  sevgilisi olduğu, bunların nikahlı ve genelde  nikahsız birlikte nasıl hayat sürdükleri, “evlenmek için değil eğlenmek için aşk yaptıkları”,  kimin kiminle  nikahsız beraber yaşamakta olup yıllar sonra evlendikleri, evlendikten kısa bir müddet sonra boşandıkları, ama, Bodrum’da bir plajda  yeniden birlikte görüldükleri,  bilmem hangi sanatçının  “evliliğin aşkı öldürdüğü”, bu sebepten evliliğin önemine inanmadığı, eşlerin birbirlerini nasıl aldattıkları, sevgililerin “yasak aşk” yaşadıktan sonra birbirlerini  nasıl terk ettikleri ve nasıl yeni sevgiler buldukları,  kimin kimin kaçıncı hayat arkadaşı veya  karısı olduğu, kimlerin ne zaman boşanacağı, her gün “çorap değiştirir” gibi  eş ve sevgili değiştirildiği, daha neler neler yer alır. Bunlar haber metni olarak yer almakla kalmaz, ananelerimizden olarak “mahremiyet” hep ayaklar altına alınarak,  kadının erkeğine evinde göstermesi gereken organlarını neredeyse anadan doğma resimleriyle kendisini  kamuoyuna  sergilemesi resimleri de bu haberlerin içinde yer alır. Bu haberleri okuyan ve bu resimlere bakan genç kızlarımız ve genç erkeklerimiz   de daha yetişme ve yeni karakter- kimlik  kazanma çağlarında oldukları için ballandıra ballandıra  verilen bunlara  imrenerek “cinsel sapma sendromları” na kendilerini kaptırırlar.

                             Sayın Cumhurbaşkanımız ve TBMM’den İsteğimiz

          Kendilerini bu tip pespaye haberlere alet eden sanatçı geçinenlere bir çift lafımız vardır: Kimsenin ”özel hayatı” na karışmayız. Herkes nasıl mutlu olabileceğini düşünüyorsa  kendi tercihidir öyle yaşayabilir. Ama bunlar, toplumun genel ahlak kurallarına, iyi aile geleneklerimize aykırı ise ulu-orta haber yapılamaz ve hele  “yasak aşk” ilişkileri yanında, anadan doğma  resimlerle toplumun “bunlara özensinler” kabilinden “örnek hayatlar” olarak sunulamaz.  İşte  Ekim 2021’de  çıkarılmasına çalışılacak Sosyal Medya Yasası’nda yer alması gereken “ailenin koruması” na yönelik bu tip “cinsel tahrik -sapma haberleri” nin de hem gazetelerin magazin eklerinde hem de televizyonların magazin programlarında  önlenmesine yönelik bir maddenin de  konulması halisane isteğimizdir.

      Özellikle, Cumhurbaşkanımız olması sebebiyle birçok olumlu icraat ve yapılanmaya kendisinin baş rollerde olarak damgasını  vurduğu halde Sayın Cumhurbaşkanımız  Recep Tayyip Erdoğan başta olmak üzere  bütün ekibine ve TBMM’ne  arz ettiğimiz bu konuda da gereken duyarlılığı  göstermeleri  halinde, dış ve iç algı operasyonlarıyla aile  hayıtımızı yıkmaya yönelik olan bu “MİLLİ BEKA SORUNUMUZ” da  ortadan kaldırılacağından, bunun hizmetini  gören liderlerimiz ve  kadroların isimleri de tarihimize “altın harflerle” yazılı olarak geçecektir.

        Not: Gazetelerin magazin eklerinin “iyi ve düzenli aile hayatımızı yıkmaya yönelik savaş ilanı bültenleri gibi çıktıkları” konusunda daha geniş  bilgilere sahip olunması için okuyucularıma  şu kitabımı okumalarını tavsiye derim: “Ülkemizde 15 Temmuz 2016 Darbesinden Daha Tehlikeli Olan Nedir? Vatan Yayınları, İstanbul, 2016, s. 7 – 44)

EK

Gazeteler ve Magazin Eklerinden       Olarak “Bodrum Sendromları” na Üç Örnek Magazin Haberi

                                                 “Gizli Aşkı Fanlar Çözdü”

     Konumuzun daha iyi aydınlatılması için  yazımıza bu “ek” i koyuyoruz.

      Eskiden “Türkiye’nin amiral gazetesi” denilen bir gazetenin  “yasak aşk ilişkileri” nden olarak ,  “Gizli Aşkı  Fanlar Çözdü”  magazinimsi haber başlığı ile en baş sayfası  sağ üst köşesinden yarı tepe süper  manşetten sanki hangi faydalı ilgimiz ve ihtiyacımıza cevap verecekse  bir nevi  manşetten verilmiştir. Onca faydalı  haberlerin  verilmesi,  hayati meselelerimizin  dile getirilmesi yerine “en önemli habermiş” gibi, hiçbir haber ciddiyeti  ve etikliği olmayan   böyle “basit ve yasak aşk hikayesi” nin verilmesi, “etik” olmamaktan da öte, bu haberi okuyan, kendileri daha  yetişme ve kimlik kazanma  çağında olan  genç kızlar ve genç erkeklerimizi  ismi sanatçı olarak “oyuncu” ya çıkmış bu “ünlüler -üstatlar” gibi yaşamaya da tahrik edeceğinden, toplumda “yapıcılık” tan çok “yıkıcılığa” sevk ile  iyi ve düzenli aile   hayatı ve güzel ahlaki geleneklerimize de  vurulan bir darbe olacaktır. Zaten bizde genç kızlar ve genç erkeklerimiz gazetelerin hep magazin haberlerini ve  magazin eklerini okurlar. Spor sayfalarına bakarlar ve bulmacalarınız çözerler. Okunması gereken faydalı haberleri ve köşe yazılarını, fikir yazılarını okumazlar. Sanki “gizli bir el ve yönlendirme” nin bunları böyle alıştırması yanında, hepsi de  tamamına yakını cinsel istismar ve  pespaye cinsellik tahriki  kokan   magazin haberlerini   cinsel duyguları tahrik –tatmin ettiği için “nefsani” olarak hep bunları okurlar. Bizde genelde “akli –etik – entelektüel   bir gazete okuyuculuğu” da yoktur. İsmi “büyük” e çıkmış gazeteler ve çoğu “Türkiye Komprador Burjuvazi” den (Yazar Atilla İlhan’ın tanımlaması ile, içimizde Amerikan –Avrupa  sanayi ve sermeyesinin eklektik uzantıları  olan, ideolojik olarak da onlarla bütünleşmiş gayri milli burjuvazi )  olan patronları  da gençlerimizin ve toplumun  bu zaaflarını bildikleri için de  olacak ki,  cinsellik istismarı ile  “daha çok tirajla  midelerini daha çok şişirmek ve keselerini daha çok doldurmak”  uğruna, gazetelerinde “pespaye cinselliği” ön plana  çıkarmaları, olup bitenlerin “tesadüflerin eseri” olmadığı gerçeğini de ortaya koymaktadır.

     30 Haziran 2021’de yayınlanan  gazetenin  manşet altı haberi  şöyle idi: “A. E. açıklamadı ama,  oyuncu A. E. geçtiğimiz günlerde sokakta yürürken elini omuzuna atan esrarengiz bir erkekle görüntülendi.” Bunların ardından, devamının magazin ekinde olduğundan bahisle bunda yine manşetten olarak  “İşte Aşkın Ayak İzleri”, manşetiyle  veriliyor, “Hayranları  Buldu, Üç Ay Önce Tanıştılar” ara haber başlığı altında ise haber olarak şunlar yer alıyordu: “A. E.’in fanatik hayranları, geçtiğimiz günlerde yanında görünen  gizemli erkeğin  reklamcı S. B. olduğunu ortaya çıkardı.  İkilinin  sosyal  medyadaki   ‘ayak izleri’ aşkı ele verdi. Bir erkekle  sokakta yürürken fotoğrafı çekilen A. E.’nin  yanındaki erkeğinin kim olduğunu fanatik hayranları buldu.  Gizemli erkeğin  elini omuzuna attığı  E.,  bu konuda sessiz  kalsa da  sosyal medyada ayak izlerini takip eden hayranları, o erkeğin S.B.  olduğunu keşfetti.  Yazar E. B. ile  gastronomi yazıları  yazan  F. B. reklamcı  oğulları  A. E..’in  üç ay önce tanıştığı iddia ediliyor. Fazla ortalıkta görünmeyen çiftin, A. E.’nin devam eden film çekimleri nedeniyle  pek görüşmediği söyleniyor.”

   Şimdi soruyoruz, New York Times, Washington Post gibi Amerikan, Times, Guardian gibi İngiliz, Le Mond gibi Fransa’nın “en ciddi, büyük ve tirajı yüksek” denilen gazetelerinin hem de en baş sayfalarında neredeyse manşetten böyle  haberler verilir mi? İşletişim fakültelerinde okutulan  haber yapma   ilminin hangi kuralları ve etik unsurlarına  böyle bir haber uygundur? Tabii ki hiçbiri!

     Magazin haberinde yer alan bu iki gencimiz, bu halleriyle  mutlu oluyorlarsa, olsunlar ve kişisel tercihleri ile böyle yaşasınlar. Kimsenin özel hayatına karışmayız. Ama,  genel ahlak ve ailevi geleneklerimize aykırı böyle bir yaşam tarzı ve haberin toplumumuzu  buna özendirmeye yönelik olacak bir şekilde verilmesi  etik olmayan bir durumdur. İşte, “aileye  karşı açılmış savaş ilanı  bülteni gibi ” derken bunu kastediyoruz.

           Yine bir gazetenin magazin ekinde  15  Ağustos 2021 tarihi itibariyle   “Bodrum  Sendromları” ndan olarak  magazin haberlerinde  “yasak aşk” ilişkilerinden   sanki buna özendirme yapılırcasına balandıra ballandıra anlatılan   iki haber başlığı ve haberi de şöyle idi:

                                                         “Aşk Tam Gaz”

     ‘S. Ş. önceki gün Akmerkez’de objektife yansıdı. İ. S. ile  yaşadığı gündem olunca oyuncu, “özel hayatı konuşmayı çok seviyorum ancak her şey yolunda. İ. ile anlaşıyoruz’ dedi.”

                                                       “Aşk Tatiline Devam”

     Oyuncu B. A. ve mimar sevgilisi  E. H.’nın Bodrum tatili devam ediyor. Çift önceki gün Ortakert’deki  özel bir beackte   denizin ve güneşin tadını çıkardı. Sevgililerin, keyifli  hali dikkat çekti.”

      Bütün gazetelerin magazin eklerine neredeyse yalnızca, “ünlü olmak” ın getirdiği “şımarıklık, kendinden geçmişlik” sebeplerinden de kaynaklandığı halde  sanatçı geçinenlerin hep “gizli, yasak-pespaye aşk” haberleri yer alır. Zoraki de olsa bu tip haberler sanki “maksatlı ve sistematik” olarak hep üretilir. Sanatçıların “erdemleri” nden olarak sanatın ne demek olduğu, nasıl sanatçı oldukları, bunun incelikleri, başarılı olmanın esasları,  Türkiye’nin ve dünyanın  hayati meseleleri  hakkında bunların görüşlerinin neler olduğu ve  bilmem daha etik olabilecek neler neler hiç haber yapılmaz.  Bütün yapılanlar, haber  olarak verilenler,  varsa da yoksa da, sanki toplum da bunlara adapte olsun cümlesinden  “pespayeye yönelik iyi geleneklerimize aykırı, fıtrat dışı  aşk” ilişkileridir.  İşte yine, “gazetelerin magazin ekleri aileye savaş ilanı bülteni gibi çıkıyorlar” derken bunları kastediyoruz. “Sosyal Medya Yasası” nda  bunlara da bir çeki düzen ve   sınırlama getirilmezse  eksik bir yasa olarak çıkacak demektir.  25      8    2021