Sitelere erişim yasağı… (Köşe yazısı 24.06.2015 Kayseri Star Haber Gazetesi)

DAVUT GÜLEÇ
GAZETECİ-HİSF KAYSERİ TEMSİLCİSİ
davutgulec@hotmail.com

Sen yerel seçimden önce ve hemen sonra iktidarın bir baskı kampanyası başladı.
İnternet ve sosyal paylaşımlar kapatıldı.
Cep telefonları bilinmeyen nedenle sık sık kesildi.
Şehirlerde sabit telefonlara bile erişim zorlaştı.
Basına Osmanlının son dönemi ve Cumhuriyet’in en ağır sansürü, insan kıyımı uygulandı. Patronlarına baskılar yapıldı.
Haberleşmeye konan kısıtlamalar, baskılar Türk Demokrasi tarihine kara leke olarak geçti.
Hemen ardından meclisten çıkan çeşitli kanunlarla ülke toplumu ‘potansiyel suçlu’ görüldü.
İnsanlar bırakın telefonla konuşmayı, birbiri ile konuşmaya korkar hale geldi.
Kimi beyaz kefen giyerek kimi hapse atılma korkusuyla günlük kullanacağı eşyaları yanında taşır hale geldi.
İnsanlar, kurumlar, görevliler arasındaki çatışma, din, dil, ırk, mezhep, kimlik çatışmalarını alevlendirdi.
Ülke geneli ‘Acıma duygusu’ndan, tüm Dünyanın görmezden geldiği Birleşmiş Milletler teşkilatına döndü.
Dünya ‘Demokratik Türkiye’yi ve sosyal devleti’mizi konuşuyor.
Beceriksiz iktidar, siyasiler ve Dış politikadaki başarısızlık, tam bağımlılık-icazet siyasetinden alay etmeyen kimse kalmadı.
Bu ‘şovlar’ ve suni ‘meydan okumalar’ yüzünden, Türk ekonomisi neredeyse çökertildi.
Faiz lobisi gücünü artırdı ve hissettirdi.
Her yıl ısıtılan konular yeniden ülkelerin gündemine getirildi, Türkiye aleyhine kararlar alındı.
İstanbul Bilgi Üniversitesi, ABD Columbia Üniversitesi’nin “demokrasi” odaklı yaz okulu kapsamında santralistanbul Kampüsü’nde lisans ve yüksek lisans düzeyinde 30 kişilik öğrenci kafilesini ağırladı. Program kapsamında Orta Doğu, Kuzey Afrika ve Türkiye’nin önde gelen üniversitelerinde derslere katılan öğrencilere, İstanbul Bilgi Üniversitesi Hukuk Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Yaman Akdeniz de “Türkiye’de İnternet Sansürü” başlıklı bir ders verdi.
Öğrencilere, internet yasaklarını örnekler eşliğinde anlatan Prof. Dr. Yaman Akdeniz, “Türk interneti de Türk kahvesi gibi biraz farklı. Türkiye’deki sansür, ağırlıklı olarak erişim engelleme, filtreleme ve yargılama şeklinde uygulanıyor. Buna Türk Kontrol Modeli deniyor. Bu modelde, çeşitli yasalar nedeniyle başta sosyal medya kanalları olmak üzere haber ve medya sitelerine erişim engelleniyor. Erişime kapatılan özellikle sosyal medya kanalları ise kullanıcıları kaybetmemek için yasakları direkt uyguluyor” dedi.
Uygulanan yasaklarla bireysel olarak da mücadele ettiğinin altını çizen ve yasaklara ilişkin çarpıcı rakamlar paylaşan Akdeniz, “Türkiye’de hali hazırda 90 bin siteye erişim yasağı var. Güncel rakamlara göre Ağustos 2014 ile Mayıs 2015 tarihleri arasında internet sansürü ile ilgili yaklaşık 3 bin karar verildi. Bu kararlarla 20 bin internet adresi bloke edildi. Kararların 700’ü Twitter, 500’ü Facebook, 200’ü de Youtube ile ilgiliydi. Anayasa mahkemesinin Twitter ve Youtube kararlarına rağmen erişim engellemeleri ve sansür artmaya devam etmekte” diyerek baskının boyutuna dikkat çekti. .
Derse katılan öğrencilerden Columbia Üniversitesi Siyaset Bölümü öğrencisi Hannah, dersin kendi eğitim birikimine büyük katkısı olduğunu belirterek, “Uluslararası arenada hakkında çok şey söylenen bir konuda yararlı bilgiler edindik. Gerçekten alanında uzman ve aktif olarak sürecin içerisinde yer alan Yaman Akdeniz’den bu dersi almak zihin açıcıydı” dedi.
Bir diğer katılımcı Yaseen ise “Yaman Akdeniz’in verdiği bilgiler çok ilginçti. Dersten sonra ifade özgürlüğünün aslında ne olduğu, internette nelerin ifade edilmesine izin verilip verilemeyeceği üzerine hepimiz kendimizi sorguladık, bunun üzerine tartışmalar yaptık” şeklinde konuştu.
Bugün Türkiye’ye çeşitli ülkelerden gelen yerli ve yabancı insanlar bile, korku içinde.
Zaten iktidarın ‘Buyurun gelin’ dedikleri ise suçları çeşitlendirdi, artırdı, mafyalaşma yolunda gidiyor.
Bu ülkede tüm yasaklar, asıl sahibi olan insanlara uygulanır, hoş görü ise bu devleti ve milleti yıkmak, yok etmek için uğraşanlara yapılır hale geldi.
Kendi insanlarının bile herşeyden korkar, ekonomik olarak bitik, işsizlikte zirve yapmış hali ile ‘Demokrasimizi, siyasetimizi, politikacılarımızı’ sorgulamayalım da ne yapalım?