Seri katil.. (Köşe yazısı 10.08.2018 Kayseri Star Haber Gazetesi)

DAVUT GÜLEÇ

GAZETECİ

davutgulec@hotmail.com

Eskiden  ‘Bırak seni başkası övsün’ derlerdi.

Bu söz, söylendiği döneme ait kaldı. Şimdi herkes kendini övüyor, başkasını ise kötülüyor. Bu nedenle ben bugün itibari ile meslekte 44 yılı geride bıraktığımı tekrar hatırlatmak istiyorum.

Bu sürenin büyük bölümünü emniyette, karakollarda, hastanede, sağlık kuruluşlarında, kısaca polis ve adliyeyi ilgilendiren üçüncü sayfa haberleri nerede ise orada oldum.

Çalıştığım Milliyet Haberler Ajansı ile Show Tv-Akşam grubunda ve bağlı gazete-televizyon, radyolar için büroda masam, sandalyem olmasına karşın çok az oturup hep olay yerlerinde, operasyonlara katıldım. Bir çok olayda faillerin ilk ifadelerini, yakalanışlarını, yargılanma safhalarını çok yönlü haber yaptım.

1994’te 14 yaşında olan kardeşini iple boğarak öldürmekten tutuklanıp, cezaevinde 4 yıl yatarak çıkan Hamdi Kayapınar’ın tahliyesi ile 1998’den sonra faili meçhul cinayetler başladı. Emniyet Müdürlüğü ve İl Jandarma Komutanlığı ile ilgili bazı birimler bir bütün olarak bu cinayetlere odaklandı.

Seri katilin ilk cinayeti, kalenin karşısındaki mağaza sahibiydi. Dedektifler ince eleyip sık dokuyarak olayı çok yönlü değerlendirirken, halk ve esnaf arasındaki, şehirdeki dedikodular, efsaneler hiç bitmedi. Bu dedikodular öyle bir hale geldi ki, mağazadan alışveriş yapan, esnafın görüştüğü, tartıştığı herkesin ifadesine, ifadesine başvuruldu.

İşte bu ifadelerden sonra bazı yuvalar yıkıldı, istenmedik, beklenmedik olaylar beraberinde geldi.

Bu cinayetten sonra aralıklarla 2001’de de devam eden yenileri, halk arasında korku, endişe, panik yarattı. Yeni efsaneler, dedikodular peşpeşe geldi.

Bir dönem, iki ayakkabı boyacısı çocuğun cesedinin çuval ve naylon poşette bulunması, ardından bir okuldaki müdürün herkesi uyaran sözleri abartıldı, oturma gurubu bayanlar, apartmanlar, kamu ve özel sektör çalışanları arasında ‘Şurada da cesetler bulunmuş. Kafası, eli, ayağı, gövdesi yokmuş’ gibi korku filmi senaryolar yazıldı.

Kayseri’de yıllardır bir çok olay o kadar çok abartıldı ki, bu suçluların ekmeğine yağ sürdü, olayların faillerinin yakalanmasını zorlaştırdı, güvenlik güçlerini bazen yanlış yönlendirdi.

Zaten, zor çözülen olayların faillerinin tek kişi olmasının örneği çok. Buna en son Talas’ta, Şeker bayramı üç çocuk cinayeti en iyi örnek gösterilebilir.

Seri cinayetler o dönem sadece Kayseri’de değil, Türkiye’nin gündemine oturdu.

Hırsızlık masasında görevli polis memuru İlhan Duruş’un ‘hırsız’ zannederek kovalarken vurulması olayından sonra yakalanan o dönem 20’li yaşlardaki şimdi 39 yaşındaki Hamdi Kayapınar;  1998-2001 yılları arasında Yaşar Sezer, Ali Aras, Abdullah Aslan, Memiş Dinçaslan, İbrahim Genç ve Cafer Şahin’i öldürdüğünü, polis memuru İlhan Duruş ve Bedrettin Duvar’ı yaraladığını şu sözlerle özetledi.

‘Ben avcıyım. Tüfekle öldürdüklerim, yaraladıklarım av. Onlardan aldıklarım ise ganimet.’

Yakalandığında polis-adliye muhabiri olarak seri katil Hamdi Kayapınar ile ilk röportajı ben yapmıştım.

Sözlerinden bazıları şöyleydi.

“Beni seven hiç kimse olmadı. Annem-babam bir gün saçımı okşamadı. Mutlu bir ailem, yuvam olmadı. Toplumda, komşularımızda herkes dışladı. Beni avcı yaptı. İnsanlara zarar verirken, onları vururken mutlu oluyor, zevk alıyordum. Ama sonrasında çok pişman oluyordum. Kendime hakim olamıyordum. Her olaydan öncesinde, gezerken keşif yapıyordum. Benim yaşam biçimim olmuştu. Ben bu hale nasıl geldim bende bilemiyorum. Çoğu zaman pişmanım, bazen değilim.”

Yargılama safhasında da benzer ifadelerini tekrarladı. Ağzından bu sözler kelpetenle tek tek alındı.

Ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası aldığı davanın duruşmalarına ailesinden, akrabalarından kimse gelmedi. Hep yalnızdı. Duruşmayı takip edenler, öldürdüklerinin eş, çocuk, anne-baba ve yakınları ile gazeteciler ile güvenlik görevlileriydi.

Bazen sanık sandalyesinden arkadaki bölüme dönüp, o masum bakışları bile çok şeyler anlattı.

Yanlış hatırlamıyorsam bu cezayı aldığında bile mahkeme heyetinin ‘son sözün nedir?’ sorusuna teşekkür etmişti.

Değişik cezaevlerinde, ceza aldığı dönemin infaz hukukuna göre 16 yıl yattı, geçen yıl Şubat ayında iyi halden tahliye edildi. Hatta bir ara yanlışlıkla cezaevinden tahliye edilmiş, sonra yakalanmıştı.

Sonra Melikgazi Erenköy mahallesindeki bir villada özel güvenlik görevlisi olarak çalışan eski uzman çavuş Sami Yılmaz (47) tüfekle öldürüldü, ruhsatlı tabancası alındı. Cinayet masasının yine titiz çalışması ile ‘seri katil’ Hamdi Kayapınar’ın yeni cinayeti ortaya çıktı. Yıldırım Beyazıt mahallesindeki eve yapılan baskında biri son kurbanına ait 2 tabanca, olayda kullandığı tüfek, eldiven ve kar maskesi, olay yerine gittiği, eskisi gibi kırmızı renkli bir bisiklet ele geçirildi.

Hurda toplayarak geçimini sağladığına dikkat çeken, sonuncusu ile birlikte 8 cinayetin, 2 yaralamanın faili Hamdi Kayapınar’ın akıl sağlığı da yerinde çıkmıştı. Öncesi cinayetlerde bile ‘Pişman olma ve olmama’ konusunda çelişkili konuşan Kayapınar, son olay sonrası cinayetler nedeniyle artık pişmanlık duymadığını açık ve net söyledi. Yakalanmasa, seri cinayet ve yaralamalar konusunda ise sustu.

1994-2018 arası 8 cinayet, 2 yaralama olayına karışan Hamdi Kayapınar’ın bu olayları, dedikodular, yorumlar, ifadeler, yanlış yönlendirmeler, olayın gelişimi, kullanılan malzemeler, olayların hep gece işlenmesi, içine kapanık olması, cinayetlerin aydınlatılması, ipuçları, toplumun dışlaması, bu kişilere karşı infaz yasası her şey tam bir araştırma konusu, ibretlik film, kitap konusu olur.

Ben bu nedenle yine diyorum.

Her olayda yorum ve dedikodu yapmak yerine bildiğiniz bir şey varsa güvenlik güçlerine yardımcı olun. Yoksa yanlış yönlendirme, işi çıkmaza sokma, insanların acısını daha da artırmamak için susmasını öğrenin. Yeni istenmedik olaylarda ise kıvırtmayın, yeni suçların fitilini ateşlemeyin.