Sağlık haberleri.. (05.09.2018)

KENDİ BAĞIRSAĞINDAN YENİ BİR MESANE YAPILDI!

İşçi emeklisi 58 yaşındaki Aladdin Ünal, yaklaşık 1 yıldır, mesanesinde oluşan tümörün yarattığı sorunlarla boğuşuyordu. İdrarında kan görünce ve yanma oluşunca bir yıl önce soluğu doktorda aldı. Doktorun ameliyat kararına hiç itiraz etmeden uydu. TUR adı verilen kapalı ameliyat geçirdi. Ameliyat sırasında, mesane içinde kansere yol açan bir tümör belirlenmiş ve bu tümör mesanenin kas tabakası içinde ilerlemişti. Bu durumda yeni bir ameliyat yapılması gerekiyordu. Ancak bu ameliyat, deneyimi yüksek bir ekip ve donanımı olan bir hastanede olmalıydı. Aladdin Ünal’a, Acıbadem Kayseri Hastanesi Üroloji Uzmanı Doç. Dr. Abdullah Demirtaş‘ı tavsiye ettiler. Ünal ikinci bir ameliyat için yola çaktı…

Burun ameliyatlarında merak edilen 7 sorunun yanıtı

Dünyada ve ülkemizde, en sık yapılan operasyonlar arasında “Burun ameliyatları” da yer alıyor. Bu kadar yoğun yapılmasına rağmen, halk arasında halen kafa karışıklığına neden olan ve şehir efsanelerine dönüşen yorumlar olabiliyor.

Burun ameliyatını planlanırken, mutlaka burun fonksiyonlarının dikkate alınması gerektiğinin altını çizen Kulak Burun Boğaz ve Baş Boyun Cerrahisi Uzmanı Doç. Dr. Seçkin Ulusoy, bu ameliyatta hem burun fonksiyonlarının iyileştirilmesinin, hem de burun estetiğinin esas olduğunu açıklıyor.

Burun ameliyatı operasyonlarında merak edilen sorulara yanıtlar veren KBB ve Baş Boyun Cerrahisi Uzmanı Doç. Dr. Seçkin Ulusoy, şunları söylüyor:

Soru1: Burun ameliyatı operasyonu sonrasında, çok ağrı veya morluk olur mu?

Doç. Dr. Seçkin Ulusoy Yanıtı: Bu ameliyatlar, ağrısız ameliyatlardandır. Dolayısıyla ameliyattan sonra, hemen hemen hiç ağrı olmaz, çünkü burun etrafı kemik dokular hareketli bölgeler değildir. Ağrının olmaması için hastalara özellikle ilk iki hafta süresince, aşırı gülme, sert şeyleri çiğneme gibi yüz bölgesini fazlaca hareket ettirecek eylemlerden uzak durmalarını öneriyoruz. Birçok hastamız, ameliyatın ikinci gününden sonra ağrı kesici dahi kullanma ihtiyacı hissetmiyorlar, fakat hastalarımıza yine de bu ilaçları ödem azaltıcı etkilerinden dolayı bir hafta kullanmalarını öneriyoruz. Morluk ve ödem durumu ise, mevcut teknolojisi ile kişiye göre de değişkenlik göstermekle birlikte oldukça asgari düzeydedir ve ikinci günün ardından hızlıca azalıp haftasında neredeyse hiç kalmıyor.

Soru2: Burun ameliyatı, küçük yaşlarda ve yaşlılıkta yapılabilir mi?

Doç. Dr. Seçkin Ulusoy Yanıtı: Kızlarda 16 yaş, erkeklerde 17 yaş, burun ameliyatı için alt sınır olarak esas alınır. Daha küçük yaşlarda ise, ileri düzeyde nefes almayı engelleyecek sorunlar varsa, kemikleşme noktaları korunarak, kıkırdak eğriliği veya nefes alma amaçlı burun ameliyatı yapmak zorunluluk olabilir. İleri yaştaki kişilerde ise genel sağlık durumu imkan verdiği sürece, bu ameliyatlar her yaşta yapılabilir. Fakat genellikle bu ameliyatları, ileri yaş grubunda çoğunlukla genel anestezinin risk ve zorluklarını da hesaba kattığımızda, kozmetik nedenlerden ziyade, nefes alma sorunlarını düzelmek mecburiyetiyle uyguluyoruz.

Soru3: Burun ameliyatı operasyonu sorasında, burun ucu düşer mi?

Doç. Dr. Seçkin Ulusoy Yanıtı: Düşmez, hatta tam tersi çok daha dirençli ve güçlü bir burun ucu olur. Günümüz rinoplasti ameliyatlarında, burunların ön kısmı greft denilen kıkırdaklar ile desteklenir. Dahası burun ucunun desteklenmesi sayesinde, ilerleyen yaşlarda fizyolojik olarak görülecek olan burun ucu açısının düşmesi büyük oranda engellenir. Uzun lafın kısası, bu ameliyat tecrübeli cerrahların ellerinde yapıldığı sürece, burun ucu düşmesi söz konusu olmaz.

Soru4: Burun ameliyatlarında, tüm hastalara aynı cerrahi yöntem mi uygulanır?

Doç. Dr. Seçkin Ulusoy Yanıtı: Bir hastaya uygulanan teknik, diğer bir hasta ile birebir aynı olmaz. Her bir burunun yapısı kişiye özgündür ve operasyon öncesinde kişiye özel planlama yapılır. Tüm bireylerin, yüz simetrisi, kıkırdakları, kemik, deri ve derialtı yapısı birbirinden farklıdır. Bu ameliyat, her biri el yapımı sanat eseri gibi kişiye özeldir.

Soru5: Burun ameliyatında, açık teknik mi, kapalı teknik mi uygulanmalıdır?

Doç. Dr. Seçkin Ulusoy Yanıtı: Cerrahın uzmanlık alanına göre, her iki teknikle de başarı elde etmek mümkündür. Her iki teknikle de, operasyon sırasında tüm sahaya müdahale edilerek, burun eti, geniz eti, sinüzit gibi sorunları gidermek mümkündür. İçinde bulunduğumuz coğrafyada sıklıkla, burunlar büyük ve içlerinde sorunlar çok olduğundan, Piezo cerrahi kullanabilme avantajlarından dolayı genellikle açık teknik tercih edilmektedir.

Soru6: Burun estetiği ve doğru nefes alma, dış yüzeyden yapılan bir ameliyat mıdır?

Doç. Dr. Seçkin Ulusoy Yanıtı: Tek bir kesi sayesinde, burunun dışına ve iki taraflı olarak içine müdahale edilebilir. Örneğin, bazı hastalarda, burun içinde bir sorun olmaz, ancak sadece dışındaki aks eğriliği nedeniyle burun tıkanıklığı sorunu yaşarlar ki, bu ancak rinoplasti yaklaşımıyla düzeltilebilir. Kimi zaman da, burun içindeki kıkırdak eğriliğini düzeltmeden, estetik müdahale yapmak yetersiz olacaktır. Bazen de burun dışını küçülttüğümüzde mevcut hava pasajının da içeriden daralmaması için içeride bazı işlemler yapmak gerekmektedir. Özetle burun, önemli görevleri olan ve mutlaka içi ve dışı beraber ele alınması gereken bir organdır.

Soru7: Burun tamponlarının çıkarılması, ameliyat sonrasının en zor olan yanı mıdır?

Doç. Dr. Seçkin Ulusoy Yanıtı: Uzun yıllardır, dokuya yapışan ve acı veren bez burun tamponları kullanmıyoruz. Günümüzde konu ile ilgilenen meslektaşımızın büyük çoğunluğu, silikon tamponlar veya kendiliğinden eriyen tamponlar uygulamaktadır. Bu amaçla en sık kullanılan malzeme olan silikonların ortasından hava almaya müsait boşlukları olup, burun içindeki mukoza dokularının yerlerine doğru oturmasını sağlamaktadır. Bu silikonlar genellikle 4-7 gün arasında çıkartılıyor ve ayrıca varlığı kişiyi hiç rahatsız etmemektedir.

Sedef romatizması hastaları güneşten faydalanırken dikkatli olmalı
Prof. Dr. Umut Kalyoncu, sedef hastalarının güneşten büyük yarar sağlayabileceğini belirtti. Ancak sedef romatizması hastalarının özellikle öğle saatlerinde ve uzun süre güneşte kalmamaları konusunda uyarılarda bulundu. Prof. Dr. Umut Kalyoncu ayrıca, eklem ağrısı şikayeti olan sedef hastalarının bu şikayetlerini mutlaka doktorlarına iletmeleri gerektiğini vurguladı.
Türkiye’de yaygın bir cilt hastalığı olan sedef (psoriasis), toplumda yaklaşık %2 oranında görülüyor. Sedef lezyonları vücudun hemen her yerinde görülebilse de saçlı deri, diz altı, dirsek çevresi, el ve ayak içleri, genital bölge, koltuk altı ve meme altında daha sıklıkla görülebiliyor. Sedef hastalarının yaklaşık beşte birinde hayatlarının bir döneminde eklem iltihaplanması (artrit) bulguları da ortaya çıkıyor. Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi İç Hastalıkları Ana Bilim Dalı Romatoloji Bilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Umut Kalyoncu; sedef hastalığı ve beraberinde görülen eklem iltihaplanmaları, yani sedef romatizması hastalığı (psoriatik artrit) hakkında şunları söyledi: “Bu hastalıktan en çok etkilenen bölgeler el ve ayak eklemleri, dizler ve dirseklerdir. Kas ve kemiğin bağlantısını sağlayan tendonlar da bu hastalıkta iltihaplanabilir ve hastalar sıklıkla topuk ağrısından yakınırlar. Ayrıca omurganın kendisinde de iltihaplanma olabilmektedir. Hastalarda sabahları daha belirgin olan bel-kalça ağrısı ve tutukluğunun yanı sıra boyun ve sırt ağrıları da görülebilir.”
Sedef romatizmasında genetik yatkınlık önemli bir etken
Sedef romatizması yatkınlığını artıran bazı nedenler olduğunu belirten Prof. Dr. Umut Kalyoncu şöyle devam etti: “Bunların en başında aile öyküsü gelmektedir. Gerçekten de güçlü bir ailesel bağlantı bulunmaktadır. Ayrıca sedef hastalığı saçlı deriyi, genital bölgeyi ve tırnakları etkilediyse, bu hastaların gelecekte sedef romatizması geliştirme riskleri daha fazladır. Obezite, diş sağlığının kötü olması, sık geçirilen enfeksiyonlar ve tekrar eden travmatik hareketler de bu hastalığın gelişmesini kolaylaştırabilmektedir.”
Sedef hastaları doktorlarıyla eklem şikayetlerini de paylaşmalı
Sedef romatizması hastalığının, kas-iskelet hastalıkları ile ilgilenen deneyimli bir romatizma doktoru tarafından kolayca teşhis edilebileceğini belirten Prof. Dr. Umut Kalyoncu şu uyarılarda bulundu: “Ancak bazı hastaların şikayetleri çok da özgün değildir ve ne yazık ki bazen yanlış tanılar almakta ve yıllarca bu yanlış tanıyla takip edilmektedirler. Örneğin hastalarımız iltihaplı olamayan kas romatizması (fibromiyalji), bel fıtığı ve kronik yorgunluk sendromu gibi yanlış tanılar alabilmektedirler. Bazı hastalar da bir cilt rahatsızlığı ile eklem hastalığı arasında ilişki olabileceğini düşünmedikleri için şikâyetlerini birleştirmekte zorlanmaktadırlar. Bu nedenle eklem şikâyetlerini dermatoloji (cildiye) uzmanları ile paylaşmamaktadırlar. Oysa sedef temel olarak bir cilt hastalığı olması nedeniyle hastalarımızın çoğunu takip eden doktorlarda da dermatologlardır.”
Sedef romatizmasının tedavisi hastaya göre değişiyor
Prof. Dr. Umut Kalyoncu sedef romatizmasının tedavisi hakkında şunları söyledi: “Tedavi şekli eklem tutulumun ciddiyetine bağlıdır. Bu nedenle hastaya göre özelleştirilmektedir. Duruma göre ağrı kesiciler, hastalık düzenleyici ilaçlar ve biyolojik tedaviler kullanılmaktadır. Kortizon (steroid) mümkün olduğunca kullanılmamaya çalışılmaktadır. Eklem şikâyetleri nedeniyle kortizon verilecek ise mümkün olan en az sürede ve en düşük dozda kullanılmalıdır. Sonuç olarak kronik (uzun süreli) iltihaplı romatizmal hastalıklardan birisi olan sedef romatizması hastalarının, dermatoloji ve romatoloji doktorları tarafından birlikte takip edilmesinin, hastalar için saymakla bitmez faydaları vardır.”
Güneş ışınları sedef lezyonlarını geriletiyor
Güneşin sedef lezyonları üzerindeki olumlu etkisine değinen Prof. Dr. Umut Kalyoncu önemli bilgiler verdi: “Ülkemiz sedef hastaları için gerçekten önemli imkânlar sunmaktadır. Güneşin sedef döküntülerini gerilettiği veya tam olarak düzelttiğini neredeyse tüm hastalarımız tarafından bilinmektedir. Gerçekten de güneş ışınları sedef lezyonlarına iyi gelmektedir. Ancak güneşin dik açıyla geldiği dönemlerde uzun süre güneşlenmek ciltte kurumalara ve yanıklara neden olabileceği için dikkatli olunmalıdır. Eğer ciltte ciddi kuruluklar ortaya çıkar ise uygun nemlendiricilerin de faydası olacağı akılda tutulmalıdır.”