Sağlık haberleri (04.02.2019)

DÜZENLİ KONTROLLER HAYAT KURTARIR KANSERE KARŞI ÖNLEMİNİZİ ALIN

Kanser eskisi kadar olmasa bile hala korkutucu bir hastalık ve dünyada ölüm nedenleri arasında ön sıralarda yer almaya devam ediyor. Kanseri alt etmeye yönelik en değerli önlem ise erken tanı. Ne var ki, çoğu birey hangi yaşta hangi incelemelerden geçmesi gerektiğini bilmiyor.

Aynı doktor tarafından, düzenli yapılan kontrollerde, yalnızca size yönelik tarama testleri ile kansere karşı önleminizi alın diyen Türkiye İş Bankası iştiraki Bayındır İçerenköy Hastanesi Aile Hekimi Uzm. Dr. Gökhan Kotiloğlu, kanser türlerine yönelik tarama testleri ile ilgili şu bilgileri verdi:

  • Dünyada en sık görülen hastalıklar arasında yer alan kanser, eskisi kadar korkulan bir hastalık olmaktan çıktı. Çünkü erken tanı, yaşam kurtarıcı olabiliyor. Kansere bağlı ölüm oranları giderek azalırken, yaşam süresi uzuyor ve çoğu hasta sağlığına yeniden kavuşuyor. Buradaki temel konu erken tanı. “Kanseri yendim” diyen insanların sayısı hızla artıyor. Bu da teknoloji ve tıp alanındaki gelişmelerin doğrudan doğruya insan hayatına getirdiği bir katkı.

DOKTORA GİTMEK İÇİN ŞİKAYET OLMASI GEREKMEZ

  • Tüm hastalıklarda olduğu gibi kanser hastalığının erken tanısı için tarama testlerinin yapılması gerekir. Ancak burada dikkat edilmesi gereken nokta kanser taramaları hiçbir şikayeti olmayan insanlar için geçerli olan tetkiklerdir. Sağlığı ile ilgili şikayeti olan kişinin bir hekime başvurması gerekir. O hekim, o şikayete yönelik incelemeler yapar. Kanser taraması başlığı altında ise hiçbir şikayeti olmayan insanların yaptırabileceği testlerden bahsetmek gerekir. Değişik kanser türlerine göre değişik incelemeler vardır. Bunları, kişi bazında birleştirerek uygulamak mümkün.
  • Tümör belirteci olarak adlandırılan bazı kan tetkikleri ya da genetik incelemelerin tarama testi olarak kullanılması doğru değildir. Belirteçler, genellikle tanı konmuş bir kanser olgusunun takibi, tedavi yanıtının değerlendirilmesi ya da nüks gelişip gelişmediğinin belirlenmesi açısından değerlidir. Genetik testler ise genetik geçiş özelliği bilinen bazı kanser türlerinde aile bireylerinin taranması amacıyla kullanılabilir.

DÜZENLİ KONTROLLERDE AYNI HEKİMİN TAKİP ETMESİ ÖNEMLİ

  • Bir hastanın geçmişini hekim ne kadar iyi biliyorsa o hasta ile ilgili karar vermesi de o kadar kolay olur. Sadece muayene esnasında hastayla karşılaştığımız zaman, geçmişi hakkında yeteri kadar bilgi sahibi olamayabiliyoruz. Hasta önemsiz bulduğu ya da bilinçli olarak sakladığı verileri paylaşmayabilir, zaman da yetersiz olabilir. Bilgi yetersizliği de ciddi eksiklikler yaratabilir.
  • Düzenli izleyen hekim ise tüm süreçlerin, kullanılan ilaçların, önceki tedavilerin farkında olur. Zaten aile hekimliği sistemi de bunu oluşturmaya yöneliktir.

KİŞİYE ÖZEL TARAMA TESTLERİ

  • Tıpta uyguladığımız kılavuzlar, yıllar içinde birikmiş araştırma ve deneyimlerle oluşur. Ortaya koyduğumuz kriterlerin mutlaka insan hayatını olumlu etkileyecek kriterler olması gerekir. Tarama yöntemleri eğer bu olumlu etkiyi yapmıyorsa bunları gündeme getirmek bile yanlıştır.
  • Tarama testlerinin gerekli kişilere, uygun aralıklarla yapılmasının çok olumlu katkıları bulunur. Ek taramalara gerek olmadığı yıllar içinde edinilmiş deneyimlerle ortaya çıkmıştır. İnsan sağlığı söz konusu olduğunda çok dikkatli olmak lazım. Kişilerin kendi bilincinin yanı sıra hekimlerin de çok dikkatli olması gerekir.

HASTALIKLARA GÖRE TARAMA TESTLERİ

  • Meme Kanseri: 40-44 yaş arası kadınlar kendi tercihlerine bağlı olarak yılda bir kez mamografi çektirebilir.45-54 yaş arası kadınlar yılda bir kez mamografi çektirmeli. 55 yaş üzeri kadınlar mamografi çektirme aralığını tercihe göre iki yıla çıkarabilir ya da yılda bir kez düzenini devam ettirebilir. Mamografi taramasına sağlık durumu iyi olan ve 10 yıldan uzun süre yaşaması beklenen her kadında devam edilmelidir. Aile öyküsü ya da genetik yatkınlık gibi meme kanseri riskinin yüksek olduğu kadınlarda mamografi ile beraber meme MR incelemesi de yapılmalı.
  • Kalın Bağırsak Kanseri ve Polipleri: 50 yaşı geçen herkes aşağıdaki incelemeleri yaptırmalı. Her dört yılda bir sigmoidoskopi (Kalın bağırsaklarının son bölümünün kolonoskopik incelemesi) her yedi yılda bir kolonoskopi yapılması gerekir. Çoğu kanser olgusunu saptayan incelemeler için ise yılda bir kez dışkıda gizli kan testi hayat kurtarır. Kalın bağırsak kanseri riski yüksek olan bireylerde farklı planlar uygulanır.
  • Rahim Ağzı Kanseri: 21-29 yaş arası kadınlarda üç yılda bir PAP testi yapılır. Bu yaş grubunda PAP testi anormal sonuç vermedikçe HPV testi yapılmaz. Üç ardışık smear testi normal olursa 30-59 yaş arası kadınlarda beş yılda bir PAP testi ile birlikte HPV incelemesi veya üç yılda bir smear testi yapılır. 65 yaş üzerinde, son 10 yıl içinde aksatmadan yapılan testlerde normal sonuçlar bulunduysa tekrar test yapılmasına gerek yoktur. 65 yaş üzerinde takip süreci bir kez durdurulduysa tekrar başlatılmamalıdır. Ancak herhangi bir incelemede kanser öncüsü bir oluşum saptandıysa, tarama süreci en az 20 yıl devam ettirilmelidir. Bu durumda 65 yaş sınırı söz konusu değildir. Rahim ve rahim ağzı ameliyatla alınan kadınlarda bu açıdan tarama yapılmasına gerek yoktur. HPV aşısı yapılan kadınlarda da kendi yaş gruplarına göre olan tarama programları uygulanmalıdır.
  • Akciğer Kanseri: 55-74 yaş arasında, herhangi bir şikayeti olmayan, paket/yıl hesabına göre, yani günde içilen paket sayısı ile içilen yılın çarpımı 30 ve üzerinde olan herkese yılda bir kez düşük doz bilgisayarlı tomografi (BT) incelemesi önerilir. Bu öneri, sigaranın bırakılmasından 15 yıl geçene kadar geçerlidir.
  • Prostat Kanseri: Herhangi bir şikayeti olmayan sağlıklı kimselere prostat kanseri için tarama testi yapma gerekliliği konusunda yeterli veri bulunmuyor. Bu tür bir inceleme yapılıp yapılmamasına doktorunuzun karar vermesi önerilir. Yapılacak tarama testi elle muayene ile birlikte veya tek başına PSA incelemesidir.

Türkiye’de her yıl 180 bin kişi kansere yakalanıyor

Tüm dünyada maddi ve manevi yükü en yüksek hastalıklardan biri olan kanser, her yıl milyonlarca insanın hayatını kaybetmesine yol açıyor. 4 Şubat Dünya Kanser Günü nedeniyle görüş bildiren Türk Tıbbi Onkoloji Derneği Yönetim Kurulu Üyesi Prof. Dr. Mahmut Gümüş, son verilere göre her yıl dünyada yaklaşık 15 milyon, ülkemizde ise 180 bin kişinin kansere yakalandığını belirtirken, kanserle mücadelede risk faktörlerinden uzak durmanın, erken tanının ve gelişen tedavi yöntemlerinin önemine dikkat çekti.

Dünya Sağlık Örgütü’ne (WHO) bağlı Uluslararası Kanser Araştırmaları Kurumu’nun (IARC) tahminlerine göre, kanser 2030 yılındaki ölüm nedenleri arasında birinci sırada olacak. Türk Tıbbi Onkoloji Derneği Yönetim Kurulu Üyesi Prof. Dr. Mahmut Gümüş, dünyada erkeklerde genel olarak en sık akciğer, prostat ve kalın bağırsak kanserleri görülürken, sigara kullanımının yaygın olduğu ülkelerde akciğer kanserinin, sigara kullanımının yaygın olmadığı ülkelerde ise prostat kanserinin en sık görülen kanser türü olduğunu paylaştı. Dünyada kadınlarda en sık görülen kanser türleri ise meme kanseri, akciğer kanseri ve kalın bağırsak kanseri olurken, Prof. Dr. Gümüş, ülkemize özgü bir durum olarak batı toplumlarına kıyasla mide kanserlerinin de daha yaygın görüldüğünü belirtti.

Kanserde genetik geçişin yanı sıra çevresel faktörler de etkili 
Kanserin farklı etmenlerin bir araya gelmesi sonucu oluştuğunu vurgulayan Prof. Dr. Gümüş kansere neden olan faktörleri şöyle açıkladı: “Kanser türlerinin yaklaşık yüzde 5 ila 10’u genetik geçişle ilgilidir. Bunun yanı sıra, sigara ve alkol kullanımı, kimyasal etkenler, güneş ışınlarına aşırı maruz kalma, şişmanlık, bazı mikrobik ajanlar ve kötü beslenme kansere neden olabilir.Özellikle sigara kullanımınınhemen hemen tüm kanser türlerinin yarısından fazlasında etken olduğunu vurgulamakta yarar var.”

“Kansere neden olan etmenlerden uzak durarak kanserin üçte biri önlenebilir”
Prof. Dr. Gümüş, kanserle mücadelede üç sacayağının mevcut olduğunun altını çizdi. Kansere yol açan etmenlerden kaçınılan bir yaşam tarzının benimsenmesiyle kanserin üçte birinin önlenebileceğini vurgulayan Gümüş, “Diğer üçte birlik kısım da, özellikle tarama programları ile erken tanı ve tedavi etmek yoluna gidilerek önlenebilir. Geriye kalan kanserler için de hızla gelişen modern tedavi yöntemleri ile baş etmek mümkün. Kansere neden olabilecek alışkanlıklardan uzak durmak, spor yapmak, fazla kilolardan kurtulmak, sağlıklı ve dengeli beslenmek kanserle mücadelemizin ana unsurları. Tüm bunlarla kansere yakalanma riskini azaltmak mümkün” dedi.

4 Şubat Dünya Kanser Günü kapsamında Lilly İlaç Medikal Direktörü Dr. Levent Alev de şu açıklamaları paylaştı: “Lilly olarak, dünyada 140 yılı aşkın bir süredir insanlara daha iyi bir yaşam sunmak için çalışmalarımızı sürdürüyoruz. Onkoloji, Lilly’nin yenilikçi tedavi seçeneklerini geliştirdiği ve yıllar süren çalışmalarımızın pozitif sonuçlarını aldığımız bir alan. Lilly Türkiye olarak onkoloji alanında karşılanmamış ihtiyaçları gidermeye yönelik çalışmalarımıza hızla devam ediyoruz.”

Kayseri Şehir Hastanesinde EUS (Endoskopik Ultrasonografi) Yöntemi İle Tanı Koyma İşlemi Yapılmaya Başlandı

Kayseri Şehir Hastanesinde EUS (endoskopik ultrasonografi) yöntemi ile tanı koyma işlemi yapılmaya başlandı. Gastroenteroloji Kliniğinde uygulanmaya başlayan Endoskopik Ultrasonografi (EUS) yöntemi bölgede sayılı merkezde yapılmakta. Ağrısız ve kesisiz yapılan bu yöntem ile hastalar aynı gün normal hayatına dönebilmekte.

Gastroenteroloji Uzmanı Doç. Dr. Serkan Doğan ve Doç. Dr. Nuh Mehmet Büyükberber tarafından yapılan EUS yöntemini uygulamalı olarak anlatan Doç. Dr. Serkan Doğan; “Hastanemize başvuran 60 yaşındaki Metin Çekiç isimli hastamızın pankreasında nedeni belli olmayan 5 cm çapında kitleden endoskopi ile biyopsi alacağız.

 Endoskopi ile mideye girerek endoskopun ucunda bulunan prop vasıtasıyla da pankreası göreceğiz. Daha sonra Endoskopun içinden çıkan bir iğne ile mideyi delerek pankreastaki kitlenin içerisine girip oradan doku tanısı alacağız.

Aldığımız doku tanısının sonucuna göre de hastamız tedavi alacak. Böylece parçamızı kesi yarası açmadan kanama ve bağırsak delinme riski daha az olan endoskopik ultrasonla (EUS) mideye girerek alıyoruz” dedi.

ÇOCUKLARI GRİPTEN KORUYAN 6 ALTIN KURAL

Kış ayları, özellikle okul çocukları için hastalıklar açısından büyük risk taşıyor. Çocuklar üst solunum yolu enfeksiyonlarına daha sık yakalanıyor ve grip, çocuklar arasında zincirleme bir şekilde yayılmaya devam ediyor. Gribal enfeksiyonlar sırasında yüksek ateşin kontrol altına alınması önem taşırken, çocukları gripten koruyabilecek önlemlere de dikkat etmek gerekiyor. Memorial Antalya Hastanesi Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Bölümü’nden Uz. Dr. Mehmet Güneş, çocuklarda görülen grip ve tedavisi hakkında bilgi verdi.

Tedavi edilmezse daha ağır hastalıklara neden olabilirGenellikle kış aylarında görülen gribe, “influenza” isimli virüs neden olmaktadır. Grip ilk 24 – 72 saat arasında bulaşıcı hale gelir. Özellikle bağışıklık sistemi yetişkinlere göre daha zayıf olan çocuklarda, grip hızlı bir şekilde zatürre ve bronşite kadar ilerleyebilir. Gribin başlıca belirtileri; yüksek ateş, yorgunluk, kas ve eklem ağrıları, titreme, baş ağrısı, boğaz ağrısı ve öksürüktür. Öksürük bronşları tahriş edecek kadar yoğun hissedilmez. İlk 3-4 gün ağır seyreden hastalık, 7 – 10 gün arasında geçer. Belirtiler nefes almada zorluk, kusma, ağrılı yutkunma, öksürük ve tıkanıklıksa , ateş de düşmüyorsa mutlaka uzmana başvurulmalıdır.

Yüksek ateş özel bakım gerektirirÇocuklarda öksürük şurubu veya grip ilacı kullanmadan önce mutlaka doktora danışılmalıdır. Grip yeni doğmuş bebeklerde tehlikeli olabilir. Gripte ateşle mücadele önemlidir. Doktorun önerisi doğrultusunda ateş düşürücü ilaçlar ile ateşe müdahale edilmelidir. Çünkü ateşin kontrol altına alınmaması nöbet riskine yol açabilir. Özellikle ateşli döneminde çocuğu okula göndermemek ve izole bir şekilde bakımını sağlamak gerekmektedir. Soğuk algınlığı ve grip ilaçları, gribi tamamen tedavi etmez. Bu ilaçlar sadece ateş, ağrı, burun tıkanıklığı ve öksürüğü azaltmada yardımcı olur. Ayrıca tuzlu burun spreyleri solunum yollarını rahatlatır. Öksürük şurupları ve bol sıvı tüketimi öksürüğü yatıştırır.

Çocuğunuzu gripten koruma önerilerini göz önüne alın!

1. Kreş, okul gibi toplu bulunulan yerlerin iyi havalandırıldığından emin olun.

2. Çocuğunuza öksürürken veya hapşırırken ağzını kapatmasını öğretin

3. Sık sık ellerinin yıkanmasına özen gösterin

4. Mümkün olduğunca çocuğunuzu grip sezonunda kalabalık ortamlardan uzak tutun.

5. Bağışıklık sistemini besleyen C vitamininden zengin meyve ve sebze tüketmesine dikkat edin.

6. Çocuğunuzun gün içinde açık havada zaman geçirmesini sağlayın.

D vitamini eksikliği kontrol edilmeli

Çocukları mevsimsel gripten korumanın en iyi yolu aşılanmadır. Özellikle risk grubunda olan; alerjik bünyeli, astım, bronşit olan ve zatürre geçirmiş yani sık hastalanan çocuklar ya da okul çocukları mutlaka aşılanmalıdır. Kış mevsiminde güneş ile olan temas azaldığından dolayı hem çocuklarda hem de yetişkinlerde D vitaminin azaldığı görülmektedir. D vitaminin az olması da hastalıklara davetiye çıkarmaktadır. Doktor tavsiyesiyle eksik olan kan düzeyine bakılarak, yaşa uygun bir şekilde D vitamini damla olarak verilmelidir. D vitamini doktor önerisiyle alınmalı, aileler bu konuda kendi istekleri doğrultusunda çocuğa D vitamini vermemelidir.

Hedefe yönelik tedaviler ileri (metastatik) evrede yaşam süresini uzatabiliyor

4 Şubat Dünya Kanser Günü vesilesiyle görüş bildiren Tıbbi Onkoloji Uzmanı Prof. Dr. Serdar Turhal, meme kanseri tedavisindeki yeni yaklaşımların ve “akıllı” ilaçların, tümörün genetik özelliklerini hedef alarak, hastaların ortalama yaşam süresini uzatabildiğini vurguladı. Kanser hastaları için psikolojik desteğin de büyük önem taşıdığını belirten Tıbbi Onkoloji Derneği Başkanı Prof. Dr. Serdar Turhal, doğru psikolojik destekle hastaların yaşam kalitesinde önemli bir artış sağlanabileceğine dikkat çekti.

Meme kanseri dünya genelinde yaklaşık olarak her 8 kadından birinde görülüyor. Türkiye’deki meme kanseri oranı ise bunun bir miktar daha altında. 2017 yılında Sağlık Bakanlığı tarafından yayınlanan 2014 kanser istatistiklerine göre, meme kanseri kadınlarda en sık görülen kanserdir. Buna göre yılda her 100.000 kadının 43’ünde meme kanseri görülüyor. Bu oran ikinci sırada görülen tiroit kanserinin yaklaşık iki katı ve ikinci, üçüncü ve dördüncü sıklıkla görülen sırasıyla tiroit, kolorektal ve rahim kanserinin toplamına yakındır. Ya da başka bir deyimle Türkiye’de kadınlarda görülen her 100 kanser vakasının 1/4’ü meme kanseridir. Meme kanseri yaklaşık yaklaşık 35 yaştan başlayarak 50 yaşına kadar artmaya başlamakta, 50 – 80 yaşı arasında plato şeklinde seyretmekte, 80 yaş sonrası azalmaktadır.

Türkiye’deki meme kanserlerinin yüzde 10’u ileri (metastatik) evrede
Tıbbi Onkoloji Derneği Başkanı Prof. Dr. Serdar Turhal meme kanseri vakalarının Türkiye’deki dağılımına dair şu bilgileri verdi: “Türkiye’de meme kanserlerinin yaklaşık yarısına yakını lokal evre, yaklaşık %43’ü de bölgesel lenf düğümlerine sıçramış, yaklaşık %10’u da uzak metastaz yapmış olarak saptanmaktadır. Kanser istatistiklerinin tutulduğu 2011 / 2014 yılları arasında meme kanserinin sıklığında herhangi bir artış görülmemiştir. İlginç bir şekilde 2012 yılından sonra kanser sıklığında Türkiye’de bir miktar hem erkeklerde hem kadınlarda gerileme olduğu görülmüştür, bunun tam olarak sebebini bilinmemekle birlikte tütün tüketiminin azalması ile ilişkili olma ihtimali vardır. Türkiye’ye bir bütün olarak bakıldığında ABD ve Avrupa Birliği’ne üye 28 ülkeye kıyasla daha düşük sayıda kanser vakası görülmektedir. Ancak tüm dünyadaki kanser sıklığı ortalamasının bir miktar üzerindedir. Kadınlarda ise kanser sıklığı dünyadaki ortalamanın da altında görülmektedir.”

Hedefe yönelik tedaviler ileri (metastatik) evrede yaşam süresini uzatabiliyor
Prof. Dr. Serdar Turhal metastatik meme kanseri ile erken evre meme kanseri arasındaki farka dair şunları söyledi: “Metastatik meme kanserinde çoğunlukla hastalığın geriletilmesi, hastaya bir zarar verilmesinin geciktirilmesi amaçlanmaktayken erken evre meme kanserinde hastanın bu kanserden şifa bulması hedeflenmektedir. Bunun için meme kanserinin şifa bulunabilir erken evredeyken yakalanması büyük önem arz etmektedir. Meme kanseri tedavisindeki yeni yaklaşımlar çoğunlukla akıllı ilaç dediğimiz tümörün genetik özelliklerini hedef alarak, onları engelleyerek tümörün çoğalmasını durduran hedefe yönelik tedavilerdir. Bu hedefe yönelik tedaviler sayesinde de ortalama yaşam süresi kadınlarda bir miktar uzatılabilmiştir. Meme kanserinin kadınlar için psikolojik olarak da çarpıcı sonuçları olabilir. Tedavi süreci başarı ile götürülse bile hastanın pek çok psikolojik sarsıntılara girmesine yol açabilir ve bu aşamada ihtiyacı olan hastaların psikolojik destek alması onların yaşam kalitesinde önemli bir artış sağlayabilecektir. Bunun için psikolojik destek ihmal edilmemesi gereken bir durumdur.”

Metastatik meme kanseri hastaları için psikolojik destek hattı
Prof. Dr. Serdar Turhal metastatik meme kanseri hastalarının bu ihtiyacından yola çıkarak hayata geçirilen “Bir Tıkla, Dinle, Umutlar Çiçek Açsın” projesinden de bahsetti: “Europa Donna ile Kanserle Dans hasta dernekleri ve Türk Tıbbi Onkoloji Derneği (TTOD) tarafından başlatılan, Pfizer tarafından koşulsuz olarak desteklenen Psikolojik Destek Programı, bir süre önce pilot bölge olarak İstanbul’da başlatılmıştı. Bu yıl İzmir ve Ankara’da da sürdürülmesi planlanan programın devamı niteliğindeki “Bir Tıkla, Dinle, Umutlar Çiçek Açsın” projesiyle daha fazla sayıda metastatik meme kanserli kadının ücretsiz psikolojik desteğe ulaşması hedefleniyor. Projeyle ayrıca, toplum ve hatta hasta yakınları tarafından psikolojik etkileri tam olarak anlaşılamadığı bilinen metastatik meme kanseri ile ilgili farkındalığın artırılması amaçlanıyor. Proje kapsamında, TTOD tarafından da onaylanmış iki psikolog projeye destek veriyor. “0530 969 39 33” numaralı Psikolojik Destek Randevu Hattı‘nı arayarak uzman bir psikologdan randevu alan hastalara, psikolog ile yapacakları ilk görüşme sonrasında, ihtiyaçları doğrultusunda beş seansa kadar ücretsiz yüz yüze görüşme imkanı sağlanabiliyor.”

Kanserin nedeni hücrelerin kontrolsüz bir şekilde çoğalması
Prof. Dr. Serdar Turhal kanserin oluşum mekanizmasına dair şöyle konuştu: “Vücuttaki hücreler her zaman için bir yenilenme içindedirler bu nedenle de bir bölünme kabiliyeti ve potansiyeli taşırlar. Kanser hücreleri bu bölünme potansiyelinin ihtiyaç olmadığı halde devam etmesi ve durdurulamaması sonucu oluşur. Oluşan hücreler organizmanın ihtiyacı olan amaçlara hizmet etmekten ziyade vücudun kaynaklarını kullanarak bu büyümeyi sonsuza kadar devam ettirme eğilimindedirler. Bu bozulmaya neden olan faktörlerin hepsini bilmemekle birlikte bazı kanserojen maddeler örneğin; sigara, çevresel faktörler örneğin güneş, endüstride kullanılan bazı kimyasal maddeler örneğin asbest gibi faktörlere ek olarak organizmanın yaşlanması ile de hücrelerin üzerindeki kontrolsüzlük durumlarının daha sık ortaya çıkabildiği bilinmektedir.”