Pnömokok aşıları, KOAH hastaları ve Dünya menenjit günü

Bugün dünyada ve Türkiye’de her 5 kişiden 1’i KOAH hastası oluyor. Dokuz Eylül Üniversitesi Tıp Fakültesi Göğüs Hastalıkları Anabilim Dalı Öğretim Üyesi ve Türk Toraks Derneği KOAH Çalışma Grubu Üyesi Prof. Dr. Oğuz Kılınç, Dünya Aşı Haftası dolayısıyla, KOAH hastalarının zatürreye yakalanma riskinin daha yüksek olduğunu ve bu kişilerde zatürrenin daha ağır sonuçlara neden olabildiğini belirterek “KOAH hastaları zatürre aşılarını ihmal etmemeli” dedi.
Dünya Sağlık Örgütü’nün (DSÖ) girişimiyle 24 -30 Nisan tarihleri arasında düzenlenen Dünya Aşı Haftası, toplumun aşılama ve aşıyla korunulabilir hastalıklar konusunda bilgilendirilmesini amaçlıyor. Dünya genelinde her beş kişiden birini etkileyen KOAH ise, akciğerde yarattığı tahribat nedeniyle, hastaların pnömokok virüslerine karşı daha korunmasız olmasına neden oluyor. Aşı Haftası vesilesiyle, zatürre aşısının KOAH hastaları için taşıdığı öneme dikkat çeken Dokuz Eylül Üniversitesi Tıp Fakültesi Göğüs Hastalıkları Anabilim Dalı Öğretim Üyesi ve Türk Toraks Derneği KOAH Çalışma Grubu Üyesi Prof. Dr. Oğuz Kılınç, bu konuda önemli bilgiler verdi.
Sigara, hava kirliliği ve her türlü duman KOAH’a neden olabilir
Prof. Dr. Oğuz Kılınç, KOAH’a neden olan faktörleri şöyle özetledi: “KOAH gaz, buhar, duman gibi maddelerin uzun süreli solunması sonucunda hava yollarında ve akciğerin süngersi kısmında ortaya çıkan kalıcı değişiklikler sonrasında oluşan bir hastalıktır. Bu hastalık birincil nedeni, tütün mamullerinin aktif ya da pasif olarak solunmasıdır. Bunun yanında odun, kömür, çalı çırpı, tezek açık ocakta yakılırsa ve bunların dumanı evin içine girerse de KOAH’ı tetikleyebilir. Hava kirliliği çok önemli faktörlerden birisidir. Özellikle kış aylarında organik fosil yakıtların kömür, doğalgaz gibi organik yakıtların kullanılmasıyla havanın kirlenmesi ve bunun solunması KOAH’a zemin hazırlıyor. Temel şikayetleri nefes darlığı, öksürük ve balgam çıkarmadır. Bu öksürük gelip geçici bir öksürük değildir. Üç haftadan uzun süren öksürükler şüphe uyandırmalıdır. Eğer KOAH erken teşhis edilip müdahale edilmez ve bu etkenlere maruziyet devam ederse, nefes darlığı da tabloya eklenerek hastalık ilerleyici bir forma dönüşür.”
Tedavi için, öncelikle KOAH’a neden olan etkenler ortadan kaldırılmalı
Dünyada ve Türkiye’de her beş kişiden birinde KOAH olduğunu belirten Prof. Dr. Oğuz Kılınç, bu hastalığın tedavisi hakkında şunları söyledi: “İlk tedavi prensibi, hastalığı oluşturan sebebi ortadan kaldırmaktır. Mesela tütün kullanan birisi ise, sigara kullanmayı bırakması gereklidir. Ya da pasif içicilik var ise bunun engellenmesi çok önemlidir. İkinci olarak da KOAH kaynaklı oluşan şikayetlerin azaltılmasına yönelik tedaviler vardır. Bunun için de nefes yoluyla kullanılan, hava yolundaki darlığı açıp nefes darlığı hissini azaltan etkili tedaviler söz konusudur. Ayrıca nefes darlığı nedeniyle hareket zorluğu yaşayan hastaların günlük yaşamdaki hareketlerini kolaylaştırmaya yönelik nefes açıcı ilaçlar da bulunmaktadır.”
KOAH, akciğeri tahrip ederek zatürreye karşı korunmasız hale getirir
KOAH’ın akciğeri yaşlandıran bir hastalık olduğunu belirten Prof. Dr. Oğuz Kılınç şöyle devam etti: “KOAH vücudun savunma mekanizmalarını da negatif etkiler. KOAH ağırlaştıkça pnömoni dediğimiz zatürre riski artar. Dolayısıyla ne kadar iyi korunursa korunsun kişiler zatürre olmaktan kurtulamaz ve zatürre bazı kişilerde daha ağır seyrederek ölümcül sonuçlara neden olabilir. Ne kadar iyi tedavi ederseniz edin, akciğer hasarlı olduğu için zatürre beklenenden daha şiddetli yaşandığından, yaşamsal tehlike oluşturma riski daha yüksektir.”
KOAH hastaları zatürre aşılarını ihmal etmemeli
KOAH hastaları için asıl önemli olanın zatürreye hiç yakalanmamalarını sağlamak olduğunu vurgulayan Prof. Dr. Oğuz Kılınç şunları söyledi: “Kalp yetmezliği, astım ve bronşit gibi hastalıklarda olduğu gibi, KOAH hastalarının aşı olması da onların zatürre olma riskini azaltıyor. Böylece ölümcül, hastaya sıkıntı verebilecek, yaşam kalitesini bozacak ya da KOAH’ın daha da kötüleşmesine neden olacak zatürrenin oluşmasını engelleyerek bir koruyuculuk ortaya çıkıyor. Bu nedenle biz KOAH’ı olan hastaların hem zatürre (pnömokok) hem de grip (influenza) aşılarını olmalarını şiddetle öneriyoruz. Artık iki yıldır kurumlarda, aile sağlığı merkezlerinde KOAH’lı hastalar ya da hiçbir hastalığı olmamasına rağmen 65 yaş üstü kişiler ücretsiz olarak aşılanabiliyor. O nedenle hastaların bunları talep etmeleri sonucunda ilgili hekim onları gerekli yerlere yönlendirerek aşılanmalarını sağlayabiliyor. Bir de şöyle bir avantajı söz konusu: yeni kuşak zatürre aşısı, yani konjuge pnömokok aşısı dediğimiz aşı türü, yaşam boyu sadece bir kez yapılıyor ve tekrar tekrar yapılmasına gerek kalmıyor. Önceden diğer polisakkarid pnömokok aşılarının beş yılda bir tekrarlanması gerekirken, bu yeni aşı bir kez yapıldığında koruyuculuğu ömür boyu sürüyor.”

Dünya Menenjit günü

Aşılar sayesinde menenjitsiz bir dünya hayali gerçek olabilir
Menenjit tedavisinde her saniye çok önemli
Menenjit vakaları Türkiye’de, gelişmiş ülkelerden daha sık görülüyor
Beyin zarı enfeksiyonu olarak tanımlanan, en iyi şartlarda bile %5 oranında ölümle sonuçlanabilen tehlikeli bir hastalık olan menenjite virüsler, mantarlar, bakteriler hatta bazı kimyasal maddeler neden olabiliyor. Türkiye’de 100 binde 3 ila 4 oranında görülen menenjitin tedavisinde saniyeler bile çok büyük bir önem taşıyor. Enfeksiyon Hastalıkları Derneği Başkanı Prof. Dr. Mehmet Ceyhan, 24 Nisan Dünya Menenjit Günü dolayısıyla halkı menenjite karşı uyardı ve bu tehlikeli hastalıktan korunmanın en etkili yolunun aşılanma olduğunu vurguladı.
Beyin zarlarının enfeksiyonu olarak tanımlanan menenjit hastalığına neden olan faktörler yaşa göre değişse de genelde virüsler, mantarlar, bakteriler hatta bazı kimyasal maddeler olarak gösteriliyor. Menenjit mikroplarının genellikle solunum yoluyla bulaştığını belirten Prof. Dr. Mehmet Ceyhan, bu hastalıktan korunmanın yollarını şöyle özetledi: “Bu nedenle menenjit hastalarına bir metreden daha fazla yaklaşmamak gerekir. Ayrıca hastayla ve hastanın temas ettiği eşyalarla temastan sonra el yıkamak çok önemli. Meningokok ve Hib dediğimiz tiplerle, hastayla yakın temas kuranlara korunma amaçlı ilaç veriyoruz. Ancak bu hastalıktan korunmanın en etkili yolu aşılardır.  Menenjite en sık neden olan 2 bakteriye (Hib (Haemophilus influenzae Tip b) ve Pnömokok) karşı geliştirilen aşılar günümüzde Sağlık Bakanlığı tarafından bütün çocuklara ücretsiz olarak uygulanıyor. Menenjite en sık neden olan 3. Bakteri olan meningokok bakterisine yönelik aşılar henüz Türkiye’nin ulusal aşı şemasına girmedi ancak aileler ücretini ödeyerek bu aşıyı yaptırabiliyor ve bu aşılar bebeklikten itibaren başlamak üzere bir program dahilinde uygulanabiliyor.”
Menenjit tedavisinde her saniye çok önemli
Menenjitin en iyi tedavi şartlarında bile %5-10 oranında ölümle sonuçlandığını belirten Prof. Dr. Mehmet Ceyhan, menenjitin kalıcı sekeller bırakabileceği konusunda uyardı: “Yüzde 20 oranında işitme kaybına yol açar. Nadiren de olsa sara hastalığını tetikleyebilir, öğrenme güçlüğüne neden olabilir ve bunun dışında bazı nörolojik bozukluklara yol açabilir. Bazen de, beyinde su toplanması diye tarif edilen hidrosefali isimli tablo gelişebilir. Bu nedenle menenjit hastalarının mutlaka hastaneye yatırılıp tedavi edilmesi lazım ve ne kadar erken tanı konulup tedaviye başlanırsa o kadar iyi cevap alınabilir. Menenjit tedavisinde saniyeler bile önemlidir çünkü zaman geciktikçe hastanın kalıcı zarar görme riski artar.”
Menenjit vakaları Türkiye’de, gelişmiş ülkelerden daha sık görülüyor
Menenjitin bütün dünyada görülen bir hastalık olduğunu belirten Prof. Dr. Mehmet Ceyhan şöyle konuştu: “Menenjitin sıklığı, geri kalmış ülkelerde daha yüksektir. Dünyada en sık menenjit kuşağı dediğimiz, Afrika’da Büyük Sahra Çölü’nün güneyinde yer alan kuşaktaki ülkelerde (Nijerya, Gana, Somali, Etiyopya gibi) görülür. Bu kuşakta menenjit sıklığı diğer ülkelere göre 800 kat daha fazladır. Dünyanın geri kalanında ise benzer sıklıklarda görülür. Menenjit gelişmiş ülkelerde 100 binde 1 civarında görülürken, Türkiye’de 100 binde 3 ila 4 civarındadır. Bu hastalık çok tehlikeli olduğu için, Türkiye’de görülme sıklığının yüksek olduğunu söyleyebiliriz.”
Doğru teşhis ancak doktor muayenesinde koyulabilir
İki yaşın üzerindeki hastalarda belirtilerin genelde ateş, baş ağrısı ve kusmayla başladığını belirten Prof. Dr. Mehmet Ceyhan şu bilgileri verdi: “İki yaş üzerindeki çocuklar genellikle boynunu bükemiyor; iki yaşın altındaki çocuklarda ise çok belirgin bir şikâyet olmuyor. Bazen ateş bile görülmeyebiliyor. Küçük bebeklerde yemek istememe, halsizlik, aşırı duyarlılık, fazla ağlama şeklinde belirtiler görülebiliyor. Menenjit teşhisi ancak doktor muayenesinde anlaşılabilir ve kesin menenjit tanısı için de çocuğun belinden su alıp bakmak gerekir.”
Aşılar sayesinde, menenjitsiz bir dünya hayali gerçek olabilir
Prof. Dr. Mehmet Ceyhan şöyle devam etti: “Virüs kaynaklı menenjit hastalığı her yaşta görülse de, bakteri kaynaklı menenjitin görülme sıklığı yaşa göre değişkenlik gösteriyor.
Yeni doğan döneminde menenjite, genellikle annenin doğum kanalından bebeğe ulaşan, daha çok bağırsaklarda bulunan farklı bakteriler neden oluyor.  Yeni doğan döneminden sonra ise üç tane bakteri türü kaynaklı menenjit vakaları daha çok görülüyor. Bunlar da pnömokok, haemophilus influenzae Tip b (hib) ve meningokok bakterileri. Menenjit vakalarının %95’ine bu üç bakteri neden oluyor. Türkiye’de pnömokok ve hib bakterilerine karşı aşılama çalışmaları yürütüldüğü için bunların oranları son yıllarda azaldı. Bu nedenle yeni doğan döneminden sonra, yaşlılar da dahil olmak üzere genel nüfusta en çok görülen menenjit nedeninin meningokok bakterisi olduğunu söyleyebiliriz. Pnömokok ve Hib’e karşı bakanlığımız zaten ücretsiz bir aşı program uyguluyor. Bu iki aşı tüm dünyada 132 ülkede uygulanıyor. Meningokok kaynaklı menenjit vakalarını da aşıyla önleyebilir hale geldiğimizde, bakteriyel menenjitlerin ortadan kaldırılması mümkün. Yani bu sayede menenjitsiz bir dünya hayali gerçek olabilir.