Plastik sektörü…(3) (Köşe yazısı 29.03.2018 Kayseri Star Haber Gazetesi)

DAVUT GÜLEÇ

GAZETECİ

davutgulec@hotmail.com

Kayseri Plastik İşletmeciler Derneği (KAYPİDER) Başkanı Yusuf Özkan ile plastik sektörünü, katma değerini, önemini ve hurdasını konuşurken, bu konuyu gündeme getirdiğim için beni arayanlara da ayrıca teşekkür ederek kaldığı yerden devam ediyorum.

Ancak döviz ve faizde arka arkaya gelen ataklar bu büyümenin 2018 yılına taşınabilmesini tehdit ediyor. Döviz kuruna bağlı olarak artan plastik hammadde maliyetleri iç piyasada faaliyet gösteren firmalarımız açısından çok büyük tehdit. Türk lirasının değer kaybetmesi ihracat açısından avantaj gibi görülse de hızlı dalgalanmalar ihracatçı firmaların sermaye yapısına büyük zarar veriyor.

Yüksek faiz ise gerek yerli gerekse yabancı yatırımcıyı yeni yatırım yapma konusunda çok olumsuz etkiliyor. 2017 yılını alınan önlemler sayesinde asgari hasarla atlatan Türkiye ekonomisi, 2018’de de benzer desteklere ihtiyaç duyacak gibi görünüyor. Türkiye’nin gerek sıcak parayı gerekse yabancı yatırımı cezbedebilecek hikayesini yazması gerekiyor.

Kimyasalların Kaydı, Değerlendirmesi, İzni ve Kısıtlanması Hakkında Yönetmeliği ile Türkiye’ye ithal edilecek her türlü kimyasal kayıt altına alınmış olacak. Bildiğiniz gibi, Avrupa Birliği Reach yönetmeliğinin yürürlüğe girmesinden sonra dünyada başka ülkelerde de benzer regülasyonlar yürürlüğe girdi. Çevre ve Şehircilik Bakanlığımız da bu konuda 2013 yılında ilk taslağı yayınlamış idi.

Her regülasyon gibi KKDİK’in de devreye alınması kendi içinde uygulama ile ilgili sancıları da beraber getirecek olsa da Avrupa Birliği sürecinde bir adım daha atılması sevindirici bir durum.

Ülkemiz çoğu komşusunun aksine petrol fakiri ancak bu doğal kaynak kadar önemli bir başka zenginliğe sahip: plastik işleme sektörü. Ne var ki, Avrasya coğrafyasındaki en büyük plastik işleme pazarına sahip iken ne yazık ki hammaddede de en büyük ithalatçıyız. Uzun süre geri plana itilmiş olan petrokimyanın bugünlerde tekrar gündeme gelmesi ve yeni yatırım projelerinin konuşuluyor olması çok sevindirici.

Bilindiği gibi plastik ürünler otomotivden beyaz eşyaya, makinelerden elektrikli cihazlara bir çok ihraç ürünümüze değer katıyor. Plastik ambalajlar, hem ürün olarak hem de gıdadan kozmetiğe bir çok ihraç ürünün ambalajı olarak ihraç ediliyor.

Bir dönem petrokimya yatırımını, petrolün çıktığı yerde yapmak moda olduysa da, Avrupa’da halen devam eden yatırımlar hammaddenin tüketildiği pazara yakın olmanın da çok önemli olduğunu gösteriyor. İşte bu sebeple ülkemiz petrokimya yatırımları için hala çok müsait.

Ancak bu yatırımların katma değeri yüksek ürünlere yönelik olması gerekiyor. Hem üreticisine daha yüksek kar marjı sağlaması hem de tüketicisine uluslararası rekabette avantaj sağlaması çok önemli. Medikal, tüketici elektroniği, havacılık ve savunma sanayi gibi yüksek teknoloji alanlarında yüksek evsaflı mühendislik plastiklerine ihtiyaç duyuluyor. Eğer ülkemizde bu sektörleri geliştirmek ve ihraç ürünleri üretmek istiyorsak hammaddelerini de üretmemiz gerekiyor.

Öte yandan komşularımızla petrokimya alanında işbirliği fırsatlarını değerlendirmemiz gerekiyor. Örneğin Iran’ın sınırımıza kadar gelen petrokimya boru hattı ve bu hat üzerinde kurulmuş çok sayıda tesisi var. Bu boru hattı ülkemize kadar hatta Karadeniz sahiline kadar uzatılıp ortak tesisler kurulup işletilmesi halinde bölge ekonomisine de ciddi katkı sağlanabilir.

Büyük ölçekli ve stratejik yatırım kabul edilen Petrokimya yatırımları, yalnız işletilmeleri sırasında değil, yatırım süreçleri boyunca da önemli istihdam ve teknoloji transferi sağlıyor. Ülkemizin bu tür yatırımlara her bağlamda ihtiyacı var.

Üretimi desteklemek amacıyla hayata geçirilen Sanayinin Geliştirilmesi ve Üretimin Desteklenmesi Kanunu (7033 sayılı kanun) özellikle organize sanayi bölgelerinde (OSB) faaliyette olan firmalara yönelik kapsamlı düzenlemeler içeriyor. Üretim Reform Paketi ülkemiz sanayisinin yıllar içerisindeki yaşadığı zorluklara karşı kalıcı destekler sağlayacak bir adımdır. Reform paketinin ağırlıklı olarak yatırım ortamının iyileştirilmesi odaklı olması plastik sanayimiz için de geçerli olan sorunlardan sanayinin yerleşimi konusunda makul şartlarda arsa tahsisi ve vergi istisnaları sektöre nefes aldıracak çözümler olarak öne çıkmaktadır.

Kanunla, şehir içlerine sıkışmış üretim tesislerinin OSB’lere veya gelişme imkanı bulacakları şehir dışındaki yerlere taşınmalarına destek veriliyor. Plastik sektörünün en yoğun olduğu İstanbul’da da geçmişte şehir dışında olan ancak artık merkezi yerleşim-ticaret-sosyal alanlar içinde kalan çok sayıda işletme bulunuyor. Bu durum, büyüme ve imalat-lojistik sıkıntılar yanında arsa fiyatlarının yüksekliği nedeniyle de akılcı olmayan sonuçlar doğuruyor. Getirilen düzenlemeyle, OSB’lere yönelik vergi yükü hafifletiliyor. Vergi ve harç istisnası ve muafiyetler ile destek veriliyor. OSB’lerin gayrimenkul yatırım ortaklıkları kurmasına izin veriliyor. OSB içindeki işletmelere çeşitli avantajlar sağlanıyor. Ayrıca, yurt dışında OSB kurma imkanı sağlanıyor.

Türkiye genelinde de var olan şehir içlerinde kalmış sanayi tesisleri İstanbul için daha vahim boyutlara geldi. Plastik sektörü de aynı sorunu yaşıyor. Günümüzde İstanbul’da Bayrampaşa, İkitelli, Tuzla ve Gebze bölgelerinde sıkışmış, genişleme imkanı bulamayan sanayicilerimizin durumu, mevcut arsaların da fahiş fiyatlarla sanayicilere tahsis edildiği bir durum söz konusu iken paket ile belirli alanlarda kısmen veya tamamen bedelsiz arsa tahsisi sağlanabilecek ve bu yatırımlar çeşitli vergi ve harçlardan muaf tutulacak. Bu durum da sanayicinin kendi finansmanını üretim araçlarına kaydırmasına olanak tanıyacak.