Pandeminin esiri günlerden güneşli günlere (Köşe yazısı )

Mert Can Arslantaş

Pandeminin esiri, hüznün gölgesinde gerçekleşen sevdiklerimizden kısmen uzak veyahut bir ömür boyu uzak kalacak buruk bir Ramazan Bayramı’nı daha geride bırakırken Koronavirüs’ün ülkemizde ki seyri bizleri biraz da olsa umutlandırıyor. Yorgun düşmüş sağlıkçıları, sıkıntıdaki esnafları, emniyet güçlerimizi, dört duvar arasında kısıtlamaların esiri insanları umutlandırıyor işte. Deriz ya yeter ki umudun olsun o ışık elbet bir yerden doğar. İnsanlar üzerinde aylardır süregelen ruhsal bunalım durumu; vakaların azalış oranı ile, yaz sıcaklığında gelen esinti misali ümitlendiriyor ve bir nebze de olsa toplumu sabıra sürüklüyor. Bu durum sabır eyleme boyun eğmek değil bir eyleme karşın mücadele etmektir sözü nezdinde sabrettik aylarca, güneşli günler umuduyla. Belki de son zamanlarda bundan yıllar sonrasına hüzünle anlatacağımız anılar biriktirdik. Hüznün esiri olan günlerimizde. Dört duvar arasında bazen sabrımızı yitirdik, parka koşan çocuklar misali; sokaklara, doğaya belki de yakınlarımıza koştuk. Sabrın hayra erişeceği günleri dört gözle bekledik ve hala da beklemekteyiz. Buruk günlerin, buruk insanları olduk. Gün oldu hep birlikte evlerimize kapandık, gün geldi hep birlikte hüzne büründük. Yeri geldi dünü arar olduk, yeri geldi geleceğin umuduyla bu zorluklara tahammül ettik. Belki de pozitifin anlamı bile negatifleşmiş günümüz dünyasında yarının garantisi olmadığını acı bir şekilde analiz ettik. Sağlıkçılarımızın, güvenlik güçlerimizin, esnaflarımızın, emekçilerimizin sabrının galip gelmesi temennisi ve bu zor günlerden aydınlık yarınlara ulaşmanın umudu ve hüznün mağlubiyeti dileğiyle…