Oratoryo… (Köşe yazısı 21.03.2019 Kayseri Star Haber Gazetesi)

DAVUT GÜLEÇ

GAZETECİ

davutgulec@hotmail.com

Seçime sayılı günler kaldı.

Artık günler kala bu sürede siyasetinde, liderlerinde, üsluplarında iyice çivisi çıktı.

Seçmen gerildi.

Adaylar öylesine.

Ama adaylar, il ve ilçe yönetimleri, sempatizanları seçimi fırsata çevirmek için her şeyi yapıyor.

Zaten Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu büyük önder ve lider Mustafa Kemal Atatürk’e hakaret, edenleri ziyaret, heykellerine saldırmak moda oldu.

Hatta son yıllarda milli bayramlarımız;

Cumhuriyet bayramları,

23 Nisanlar,

19 Mayıs’lar,

30 Ağustos’lar

10 Kasım’lar da hastalananlar ya da temsil ettikleri illerin dışına çıkanlar çoğaldı.

Köy Enstitülerinin kapatılması,

Uçak fabrikasının kapatılması,

Günümüzde de, Tank palet fabrikasının ister Katarlılara satılması ister kullanımının verilmesi,

Bazı camilerin parti merkezi, din görevlilerinin partili gibi görev yapmaları,

Son olarak; Avcılar Kız İmam Hatip Lisesinde düzenlenen Çanakkale Zaferini anma töreninde dua ederken Atatürk’ü anmayan Öğretmen’e tepki gösterip töreni terk eden Albay Önder İrevül’e idari tahkikat açılması bile ülkenin ne hale geldiğinin ilginç göstergesi.

Tüm bu olumsuzluklara karşın,

Anıtkabir’e ilgi, ziyaretçi arttı.

Bu ülkede ve Dünyada tek sökülemeyen gönüllerdeki, kalplerdeki ‘Atatürk sevgisi.’

Daha birkaç gün önce Çanakkale Şehitleri ve zaferi için neler yapılmadı ki!

18 Mart Şehitleri Anma Günü ve Çanakkale Deniz Zaferi önceki kutlamalardan daha farklı oldu.

Bir seçim ve koltuk savaşı yüzünden insanları bölmeye çalışan liderlerin aksine, bu toprakları Vatan yapmak isteyen Atatürk’e sahip çıkmak için herkes üzerine düşeni yaptı, yapmaya çalıştı.

Ama camilerdeki hutbelerde, vaizlerde ‘Atatürk’ kelimesinin kullanılmaması için büyük çaba gösterilmesi camiye gelen insanların tepkisini aldı ve almaya devam ediyor.

Camilerdeki, İmam Hatiplerdeki, Kuran Kurslarındaki her etkinliğe koşan siyasiler, adaylar her nedense konu Atatürk, Cumhuriyet, milli bayramlar ve kutlamaları olunca uzak duruyor. Katılımlar ya hiç yok ya da parmakla gösterilecek kadar sayılı.

Her ne olursa olsun, Kayseri’de bu konuda bir değişim başladı.

Mevcut iktidara tepkiler, istenilen devlet yatırımlarının, destek ve teşviklerin getirilmemesi, adamına göre uygulamalar, verimli arazilerin betonlaşması, adayların sürekli tanıdık ya da akraba olması ile ‘eski Kayseri’de ‘yerli-köylü kavgası’ bitti, ‘Kazanacak Kayseri ve Kayseri’de yaşayanlar’ olacak dönüşüme, değişime, gelişime başladı.

‘Fetönün merkezi’ gösterilen

Türkiye’nin en geri illeri propagandasında zirve yapan,

Mahalle, çevre ve elalem baskısının herkesi bıktırdığı bir şehirde,

Kayseri Barosu ikinci kez, kimsenin bugüne kadar yapamadığı iki ‘Oratoryo’ başarısına imza attı.

Türkiye Barolar Birliği Başkanı Av. Metin Fevzioğlu’nun da katıldığı iki oratoryo da siyasiler her nedense ve ‘bahaneleri’ ne ise yine yoktu ya da görünmez yerlerde idi.

İlkine Büyükşehir belediye başkanı Mustafa Çelik katılmadı ama ikincisinde, baştan sona yerini aldı, övgüler yağdırdı.

Buna bile ‘giderayak keşke olmasaydı. Daha önceleri neredeydin başkan’ diyenler oldu.

Her yerde ‘ben buradayım’ diyen il, ilçe parti başkanları ve adaylarda kayıplarda idi.

İki oratoryo’da Cumhuriyet başsavcısı Abdulkadir Akın ve yargı mensupları ve avukatların neredeyse tamamı, eş ve çocukları ile katıldı. Kadir Has Kültür ve sanat merkezi almayınca, merdivenlere ilave sandalyeler kondu. Son oratoryaya çevre illerin baro başkanları ve yönetimleri de geldi.

Program için salonu dolduranların baştan sona coşkusu, ağıtları, türkülere işlik etmesi, ellerinde Türk ve Atatürklü bayrak sallamaları dikkat çekti.

Kayseri Barosu bu iki etkinlikle çok şeyler kazandı, şehre kazandırdı.

Ama belediye başkanları, il, ilçe parti başkanları ve adaylar bu oratoryoya katılmayarak bence çok şeyler kaçırdı. Hiç biri de oratoryoyu kendileri için bir fırsata çeviremedi.

Yukarıdaki çekişmeler, ötekileştirmeler bir yana Kayseri’deki adaylar bu tür etkinliklerde yan yana oturarak, birbirini kucaklayarak ‘şehrin’ ya da ‘seçileceği bölgede herkesin’ başkanı olacağını bu tip yerlerde göstermeli.

Mevcut başkanlarda, parti başkanları da, adaylarda baro gibi herkesi kucaklamalı.

Adalet bir gün kendilerine de, herkese de gerekebilir.

Atatürk’ün Adliye duvarlarındaki meşhur sözünü herkes bilir.

‘Doğruları konuşmaktan korkmayınız.’

Bunu ileri tarihe not düşmek için yazdım ki ‘O dönemde bunu cesurca yazan gazetecide varmış’ diyebilsinler diye buradan şimdiden not düştüm.

İsteyen anlar, istemeyenin kendisi bilir.