Önlem alınmalı.. (Köşe yazısı 03.10.2018 Kayseri Star Haber Gazetesi)

DAVUT GÜLEÇ

GAZETECİ

davutgulec@hotmail.com

Türkiye-Suriye ilişkileri, sorunları, terör olayları, sınırlarımızın yol geçen hanı olması hiç bitmedi.

Bu soruna sonradan Türkiye’ye çeşitli yollarla gelen, halen ne oldukları tam bilinmeyen, mülteci, sığınmacı, misafir, geçici statülü ya da başka isimlerle anılan bu kişilere karşı toplumun tepkileri giderek artıyor.

Türkiye’ye giriş yapmaya başladıkları günden bu güne ‘mağdur-mazlum-ensan’ edebiyatı yapanların aksine ben, Suriyeli, İranlı, Iraklı, Afrikalı, Doğu Türkistanlı ya da bilmem nereli kim olursa olsun Türkiye’nin BM toplama merkezi yapılmasına karşı çıktım.

İkinci karşı çıktığım konu ise, hadi ‘mülteci ve sığınmacı’ konumunda olanlar ve 3 yıl içinde başka ülkelere gidenler neyse, diğerlerinin burada ‘damızlık’ sürekli fabrika gibi seri üretimle bebek yapmalarına, sınırsız sağlık imkanı, vergisiz işyeri açma, hatta kalmaları için kimlik ve vatandaşlık verme, eğitim ve diğer destek-teşviklerin verilmesine tepki gösterdim, halende gösteriyorum.

Türkiye Cumhuriyet’i için ‘kurtuluştan-kuruluşa’ giden yolda bizim 15’liklerimiz, Kara Fatmalar, Şerife Bacılar, Nene Hatunlar, okudukları liselerden gönüllü giderek dönmeyi düşünmeyen binlerce, belki de milyonlarca ‘isimsiz kahraman’ bile bunlar kadar değer bulmadı, görmedi.

Vatanlarını satan bunlar,

Kimlik arayan ve Türkiye Cumhuriyeti kimliği almak için yarışan bunlar

Türkiye’ye sığınan bunlar,

Her türlü yardım alan bunlar

Sınırsız sağlık hizmeti bunlara

Vergisiz işyeri açma bunlara,

Sınır ötesi ücretsiz telefon, internet kullanımı da bunlara,

Devletin bazı destek teşvikleri bunlara.

Bunların ne özellikleri var ki bu kadar taviz verildi, veriliyor.

Benim vatandaşım, milletim ekonomik krizle, açlıkla, artan gerçek ya da suni fiyatlarla boğuşuyor.

Yaşamları, giyimleri, konuşmaları, gelenekleri-görenekleri, hareketleri hiçbir şeyleri bize uymuyor.

Vergisiz işyeri açınca ‘Biz burada yabancı çalıştırmıyoruz’ diyerek bu vatanın asıl sahiplerini yabancı gören, dışlayanda bunlar.

Artık bunların karıştıkları olayları

Getirdikleri (güya gizlenen) hastalıkları,

Göz yumulan TCK’ya göre suç sayılan ‘çok eşlilik, 18 yaşından küçük evlilik ve çocuk yapma’ (aman dokunmayın, açıklamayın genelgeleri) gibi olaylar,

Park-bahçelerde mangal yaparak, çevreyi kirleterek, vatandaşı rahatsız ederek,

Özellikle yardım almak, tedavi olmak, bazı işlerini yapmak için gittikleri kamu ve özel sektörlerde yaptıkları kabadayılıklar, ses yükseltmeler,

Oyun alanlarındaki kamu mallarına zarar vermeleri,

Hurdacılık adı altında kapı önlerinde, apartmanlarda, bahçelerde bulunan tulumba, el arabası, bisiklet, çocuk arabası gibi malzemeleri toplayanlar bunlar.

Türkiye Cumhuriyeti Devletini kötüleyen, sosyal paylaşımda hakaret eden, bir araya gelince ‘ne oldum delisi’ olan bunların son günlerde nasıl azmaya başladıkları pek görülmek istenmiyor.

Eğer şimdiden böyle azmaya başladılar ise birkaç yıl sonra ‘vay ki vay bizim halimize’.

Birkaç yerde bunların yardım isterken ‘Elektrik, su, doğalgaz paramı siz ödeyin. Bizi Tayyip buraya getirdi. Bizi kandırmayın, sizi AİHM’ye şikayet ederim bile dediğine şahit oldum.

Bir başka yerde ‘Bize ihtiyacımız kadar yardım yapmak zorundasınız. Madem bize doğru dürüst bakmayacaktınız bizi niye ülkenize çağırdınız ’ dediklerine de.

Taviz verildikçe, yardımlar arttıkça bunlarında ‘hazır-kolay’ yaşama sevinçleri artıyor.

Zaten ülkelerine dönmeyi düşünmeden çocuk yapma yarışına girip ‘üretmeyi, çalışmayı pek de sevmeyen’  çoğu halen ne olduğu bilinmeyen, ancak ‘Suriyeli’ denilen bu kişilerin ivedilikle ülkelerine ya da oluşturulacak ‘güvenli tampon bölgelere’ gönderilmesi gerekiyor.

Öyle sınırsız sağlık hizmeti, vergisiz işyeri açma, devletin destek ve teşvikleri, kimlik verme gibi konular da  da geri adım atılmalı.

Semt pazarlarında bile tezgahlardan en iyisini alıp, bağlanan maaşları almak için bankamatik kuyruklarına giren bu kişilere karşı yakın gelecekte Türkiye’de yaşayanların sert tepkileri ortaya çıkarsa bunu hiç kimse ‘sürpriz’ karşılamamalı.

Türkiye’de bulunan Suriyeliler, ilerisi için bağıra bağıra ‘kaza geliyorum’ diyor.

Toplumun yükselen sesi ‘Ülkede biz yabancı kaldık, mağdur-mazlum’ biz olduk. Bu Devletin, vatanın, toprakların asıl sahipleri kim? Biz mi, bu hainler mi?’ diyor.

Gerçi bizim taklacı, günü kurtaran, toplantılarda bu konuları gündeme getirince gülüp-oynayan güya ‘halkın ağzı, gözü, kulağı, dili, sesi’ olan meslektaşlarımız bunları yazmaz, yazamaz.

Ben bir Cumhuriyet çocuğu, bu Vatanın, milletin, Devletin, bayrağın, toprakların sevdalısı olarak  ‘Suriyeliler konusunda ivedi önlem alın ve ülkeden gönderin’ sözümü, uyarımı tekrarlıyorum.