O ruh ve sevgi…(Köşe yazısı 18.03.2019 Kayseri Star Haber Gazetesi)

DAVUT GÜLEÇ

GAZETECİ

davutgulec@hotmail.com

18 Mart Şehitleri Anma Günü ve Çanakkale Deniz Zaferi’nin yıldönümü.

O günden bu güne tam 104 yıl geçmiş.

Ama hala o zafer tüm Dünyada dillere destan.

1915’te Çanakkale’de yaşananlar bir savaştan çok, var olma mücadelesi.

Bu nedenle, Kayseri Lisesi’nin son sınıf1ından bile mezun olmayı, dönmeyi bile düşünmeden giden ‘isimsiz kahramanlar’, 15’likler, bebeklerini bırakıp cepheye koşan analar, mezarları bile bilinmeyen tüm Şehitlerimizi bu nedenle her zamankinden daha çok anmamız, anlamamız gerekiyor.

Bugün, kişi ve kurumlar cılız bir şekilde  o zafer alanını, Milli parkı gezmeye gidiyor.

Bence zorunlu eğitim içinde tüm öğrencilere o ruh orada anlatılmalı, gösterilmeli, adeta yaşatılmalı.

İster o gün isterse bugün, vatan, millet, devlet, şeref için şehit olanlara bu sevgi öyle sözde değil, övz de anlatılarak gelecek kuşaklara aktarılmalı.

Çanakkale Destanı’nda, Türk askeri imkânsızı başardı.

Vatan sevgisini ve iman gücünü en üst safhada ortaya koydu.

Bu destanın her satırında insanlık onuru, şerefi, haysiyeti var.

Düşmana sadece silahlı mücadele ile değil, verdiği insanlık dersi örnekleriyle de baş eğdirdi.

Tarih boyunca istiklal ve bağımsızlığını her şeyin üstünde tuttu.

Bu uğurda büyük bedeller ödedi.

Vatan toprağını canı pahasına korumayı bilerek savaşı kazandı.

Bu ruh, vatan sevgisi ve iman gücü ile beslendi. Şehit kanlarıyla yoğruldu. Birlik ve beraberliği diri tutarak, tüm Dünyaya adeta meydan okudu.

Bugün, bir yanda o büyük lider ve önder, vatan toprakları için destan yazan Mustafa Kemal Atatürk’e hakaret edenleri besleyecek, destekleyerek, ziyaret ederek göstermelik yaşayanlar, diğer yanda siyasallaşan bazı din görevlileri, diğer yanda tüm istenmedik, beklenmedik, baskı, şiddet, olumsuzluğa rağmen, koltuk-makam gücüne güvenenlere inat Anıtkabir’i, Çanakkale’yi, Sarıkamış’ı ziyaret eden, Şehitlere dua eden, o ruhu unutturmayan, unutturulmaması için  tüm varlığını ortaya koyan insanlar.

18 Mart zaferini anlatmakla Çanakkale’yi anlatmak mümkün mü?

Çanakkale’nin taşı toprağı kan.

Taşı toprağı destan.

Taşı toprağı kahraman dolu.

Mehmetçiğin mübarek kanını vatana döktüğü yerin adı.

Erciyes Üniversitesi Atatürk İlkeleri ve İnkılâp Tarihi bölümünden okutman Ahmet Nedim Kilci, bu kahramanlığı, destanı kısaca ne güzel özetliyor.

“Çanakkale; 63 arkadaşıyla binlerce İrlandalıyı durduran Ezineli Yahya Çavuş’un, kahramanlığı ve mütevazılığıyla bilinen Seyit Onbaşı’nın ve en önemlisi ise siperler arası mesafe sekiz metre olup imanıyla, ruhuyla, vatan sevgisiyle ve milli şuurla vatanını bekleyen Mehmetçiğin destan yazdığı yerdir. Çanakkale’nin girişinde Gelibolu yarımadasında çok güzel bir söz yazar: ‘gel ve gör, sus ve dinle, sizi bekliyor Gelibolu yarımadası, sizi bekliyor Çanakkale’ diye. Çanakkale ruhu bu nedenle gelecek nesillere aktarılmalı. Çanakkale harbinin en yaşlı gazisi Hüseyin Kaçmaz derki: ‘Memleketimin toprağı döşek, gökyüzündeki ay ve yıldızlar yorgan, taşı ise yastık oldu.’ Kahramanlarımızı rahmetle ve minnetle anmak hepimizin borcu ama en büyük borç Çanakkale’ye giderek Mehmetçikleri görmek, bir Fatiha okumaktır.

Çanakkale´de yaşananlar bir savaştan çok bir var olma mücadelesiydi. Yokluk içindeki ordumuz, kendisinden çok büyük imkânlara sahip kuvvetlere karşı kahramanca bir direniş gösterdi. İşte geleceğin anneleri babaları olarak bizler, bu mükemmel tarihimizden örnek almalı ve bizden sonrakilere de bu şanlı tarihimizin şuurunu aktarmalıyız. Çok okuyan mı bilir, çok gezen mi? diye bir söz var. Her ikisi de çok bilir ancak, bazen okuyan unutur, gezense unutmaz. Bir Mehmetçik tertemiz alnından vurulduğunda ya da toprağa düştüğünde ölmüyor. Mehmetçik unutulduğunda ölüyor. Çanakkale öyle bir mücadeledir ki; asırlardır yorgun düşmüş bir milletin varlığını, bağımsızlığını devam ettirme savaşıdır. Çanakkale, dünya literatüründe bir dönüm noktasının yaşandığı, güç dengelerinin tamamen değiştiği, olayların akışı üzerinde Türk Milleti’nin belirleyici ve aktif rol oynadığı, Kurtuluş Savaşı’nın ilk meşalesinin tutuşturulduğu bir itibar ve azmin mücadelesidir.”

Eğer bugün o ruhu ortadan kaldırmak, izlerini sessiz-sedasız bitirmek için her türlü filmi çevirenler bilsin ki, bu ülkede, bu topraklarda, bu millette ‘Ne Kuvayı Milliye ruhu’ biter ne de büyük önder ve lider Mustafa Kemal Atatürk, silah arkadaşları, Şehitler ve gazilerle ‘isimsiz kahramanlar’a olan o ruh ve sevgi biter.

Bitse bitse ancak ‘makam-koltuk’ hırsı olanlara, milletinden uzak lüks yaşayanlara, israfla yaşayanlar, gösterişle ayakta duranlara sevgi biter, kaybolur gider.

Örnek mi, Çanakkale ruhundan bu güne bu topraklarda ‘Devleti yönetiyorum’ diyerek makamları işgal edenlerin halleri, düştükleri durum, isimlerinin bugün nasıl anıldığı.

Yaşayan ise bizlere bu topraklara emanet eden, vatan ve devlet yapan ‘Çanakkale ruhu’.

Zaten, tüm olumsuzluklara rağmen bizi ayakta tutan da ‘Kuvayı Milliye’ ve ‘Çanakkale ruhu.’

Bir kez daha, başta Atatürk olmak üzere, tüm Şehitlerimize, gazilerimizi minnetle anıyorum.

İnadına, unutmadık, unutmayacağız, unutturmayacağız.

Ruhlarınız şad olsun.