Müslümanca sorular-sorumluluklar (Köşe yazısı)

Mustafa TEMİZER  

“Kadınlara dokununca bozulan abdest yetim hakkına dokununca neden bozulmuyor? Kur’an-ı Kerim’de tam 292 yerde geçen HAK kelimesinin manasını kimse neden anlatmıyor? Büyük bir çoğunluk neden şeyhine, liderine, partisine sorgusuz, sualsiz teslim olmuş durumda?

İslam tarihi Hz. Peygamber’in vefatından sonra neden hep iktidar savaşlarıyla dolu? Cami, Kur’an kursu, dindar sayısı arttığı halde neden bizim imanımız ve teslimiyetimiz azalıyor?

Bir avuç Sahabi elindeki Kur’an yaprakları ile dünyaya meydan okurken bugün 2 milyar inananı ile bu dinin mensupları neden haksızlık ve zulme uğramakta?

Çoğunluğu demokrasi, doğruluk, hak, hukuk sananlar….. Hz.Lut ve Hz Nuh’un çevresinde kaç kişi vardı? Hz İbrahim neden tek başına idi? Çoğunluk neredeydi?

Allah’ın her şeyi hizmetine sunduğu insan, kendine verilen AKIL nimeti ile Rahman’ın halifeliği görevinden neden kaçar?

Sünettullah’ta hiç bir varlık Allah’ın kendine verdiği görevi reddetme imkanına sahip değilken insan kendine sunulan bu “özgürce” seçim hakkını neden kendi aleyhine kullanıyor?

İbadet denilince hepsi birbirine karıştırılarak, namaz, oruç, abdest, camiye gitmek, yağmur duasına çıkmak vs. akla geliyor.   Neden din denilince akla hak, hukuk, adalet, işgaller, zulümler, tecavüzler, yoksulluk, yolsuzluk,  giderek artan boşanmalar, dağılan aileler, işsizler, zam, zulüm, işkence, plansız şehirleşme, trafik, gecekondu, sanat, edebiyat, şiir, felsefe, müzik, sinema, tarih, tabiat, uygarlık vs. gelmiyor?

İslam tek ve HAK din değil mi? Öyleyse bütün iyilik ve güzellikleri Müslümanların yapması gerekmez mi? Peki; bilim, teknoloji, sağlık, sanat, adalet ve insan haklarındaki güzellikleri niçin biz değil de Yahudi ve Hıristiyanlar yapıyor? Onlar birlik ve barış içinde çalışırken biz niçin sürekli birbirimizle uğraşıyoruz?.. Yoksa bizim dinimiz doğru din değil mi?… O zaman kendimize sormamız gerekmiyor mu? Niçin her halimizle dinimizi yalanlıyoruz?

Bizim gibi ülkelerde siyasetin girdiği yerden akıl, mantık, basiret, feraset, ahlak, vicdan ve iman çıkıp gidiyor geriye sadece hırs, öfke, kin, nefret ve düşmanlık kalıyor!.. NEDEN ?

İslam “gönül kazanma” diniyken “haşlama ve dışlama” dinine dönüştürüldü! “Gönül alması” gereken İslam korku saldı! Sevdirme dini “Haddini bildirme ve sindirme” dini oldu! “Sevgi gösterisi” olması gereken din “Gövde gösterisi” oldu ve din olmakla hiçbir ilgisi kalmadı!.. NEDEN ?

Şeyhinin bir anda bir yerden diğer bir yere uçtuğunu aynı anda birkaç yerde olabileceğini söyleyenler! Hz. Muhammed (s.a.v) neden Mekke’den Medine’ye giderken mağarada üç gün saklandı bir yere uçamadı!? Neden Hz. Musa suda yürüyemedi denizin yarılmasını bekledi ya da Yakup Peygamber neden bir anda oğlu Yusuf’un yanına, kuyuya gidemedi?

Evliyalar, ermişler vs… için anlatılan kerametlerin Kur’an’da anlatılan peygamber kıssalarının bilmem kaç katı olduğunu düşündünüz mü ? Kalabalıklarıyla övünen bir “sürü” taraftarı var diye sevinen cemaatlerin ve tarikatların kan ağlayan İslam coğrafyasına koştuklarını gördünüz mü? Veya onları kurtarmaya gelen evliyalar neden hapishanelerde mahkum edilen ve tecavüze uğrayan Müslümanları kurtarmaya girmiyorlar?

İslami zihin, bilgi ister, evrensel bakış ister, bağımsız düşünme yeteneği ister ve en önemlisi de biraz da bunları elde ettirecek akıl ister… Ezberi olan, Bir fikre körü körüne bağlı olan. Geleneksel anlayışından ödün vermeye yanaşmayan. Geleceği yorumlamaktan korkan. Yaşadığı olumsuzlukların nedenini arama zahmetine girmeyen. Kendi öğretisinin dışında bir yorum getirenleri lanetleyen ve aşağılayan. Öğretisindeki kusurları örtmek için bin bir bahane uydurmayı adet haline getirenlerin “Her şeyimiz iyi de biz ve bizim gibi olanlar niye böyleyiz?” sorusunu kendine bir defa bile sormamış olanlar ve bu bağlamda neden-sonuç ilişkisini yaşam tarzı olarak benimseyemeyenler bu soruların muhatabı değildir.”

Yapılması gereken; Tek kaygıları siyasi ikbal ve maddi çıkar olan, çıkarlarını korumak için her şeyi yapan, siyasette, ekonomide, tarım ve hayvancılıkta bilim ve teknolojide, eğitimde… her alanda Allah’ın emirlerine değil yörüngesine girdiği emperyalist ülkelerin telkin ve dayatmalarına boyun eğen,  milletimizi birbirine düşman kutuplar haline getiren, onların desteğiyle kısa sürede iktidar ve muhalefet görevi alan güdümlü siyasilere aldanmamak.

Üretim yerine tüketime yönelik politikalar izleyen. Tasarruf yerine lüks ve israfı teşvik eden. Hatırı sayılır hiçbir yerli üretim bırakmayan.  Ülkeyi tamamen dışa bağımlı hale getiren siyasi anlayışa dur demek.

Tam bağımsızlık için – davaları milletin varlık ve bekası, tek kaygıları ülkenin geleceği olan milli kadrolar öncülüğünde – her alanda yeniden bir Milli Mücadele vermek. Demokratik yollarla gerçek “Milli İktidar” ı oluşturmaktır. İslam Rönesansını gerçekleştirmek. Ülkemizi yeni İslam Barış Medeniyetini yöneten Muhteşem Türkiye haline getirmek.

“İştirak etmediğimiz, çilesini çekmediğimiz bir kurtuluş mümkün değildir.”

Milletimizin ve yöneticilerimizin uyanması basiretle hareket etmesi (Yanılmadan gerçekleri görebilmesi, gelecekle ilgili sezgi, uyanıklık, anlayış, kavrayış ve vizyon sahibi olması) dilek temenni ve duasıyla…