Müftülükten haberler… (08.11.2018)

“CAMİ, DÜNYANIN EN BÜYÜK VE EN ETKİLİ SİVİL TOPLUM KURULUŞUDUR”

Diyanet İşleri Başkanlığımızın gençlik çalışmaları kapsamında İl Müftülüğümüz tarafından 08.11.2018 Perşembe günü “Cami Akademi” projesi tecrübe paylaşımı ve bilgi paylaşımı konulu konferans düzenlendi.

Toplantı Melikgazi İlçe Müftülüğü’ne bağlı Taşçıoğlu Kur’an Kursu Yöneticisi Ali Öztürk’ün Kur’an’ı Kerim tilaveti ile başladı.

Samsun İli Atakum İlçesi Ondokuz Mayıs Üniversitesi Kampüs Camii’nde gençlere yönelik yaptığı “Cami Akademi” projesinin uygulanması ve tecrübe paylaşımı konusunda İl Müftülüğümüzün davetlisi olarak ilimize gelen Ondokuz Mayıs Üniversitesi Kampüs Camii Uzman İmam Hatibi Mehmet Atalay, “Bir hizmeti yürütmek için o hizmetle alakalı bir tasavvurunuzun olması gerekiyor. Ne kadar çok etkinlik yaptığımızın, ne kadar çok konuştuğunuzun ve ne kadar çok sosyal faaliyet yaptığınızın sayısal olarak bir önemi yoktur. O çalışmayı hangi zeminde, niçin, hangi gerekçeyle ve kimler üzerinde yaptığımızın çok iyi bilinmesi gerekiyor. Yani ilacın hangi hastaya hangi hastalığı için hazırlandığının bilinmesi gerekiyor ve dozunun ona göre çok iyi ayarlanması gerekiyor. Dolayısıyla öncelikle bir tasavvur oluşturalım istedik.

Cami, kadim kültürümüzün eşiğidir ve beşiğidir. Bizim medeniyetimiz cami ile başlamıştır. Bizim medeniyetimiz mescit medeniyetidir. Tüm inkişafımız, tüm intişarımız, tüm yeryüzüne yayılışımız mabed merkezli olmuştur. Medeniyet kundağına sarılmadığı sürece bir cemiyetin kemiyeti olsa da keyfiyeti olmaz. Bu kundak da toplumun beşiği ve eşiği olan mabeddir.

Hangi okulu okursa okusun dedik, hukuk, mimarlık, mühendislik, kimya, biyoloji, Fransızca ve ilahiyat okusun, camide doymadıkça ve camide duymadıkça cemiyet insanı olamıyor bir öğrenci. Namaz kılacak kadar cemaat oluyor, ama dışarıda cemiyet olamıyor.

“CAMİ, ÇAĞIN TUFANINDA SIĞINILACAK EN ÖNEMLİ LİMANDIR”

Cami, sadece kürsünden mesaj alınan bir mekân olamaz. Sadece aklı hedef alan bir kurum değildir cami. Akla mesaj verdiği gibi kalbe masaj yapması lazım. Çünkü bu toplumun şu an bilgi eksikliği neredeyse yok. Ancak bilgiyi bilince dönüştürme eksikliği vardır toplumun. Cami, şehrin kalbi olduğu gibi aynı zamanda da kalbin şehridir.

“CAMİLER, MEDENİYET İŞÇİLİĞİMİZİN ATÖLYELERİDİR”

Cami, herhangi bir kliğin yeri asla olamaz; toplumun tamamı için bir klinik olabilir. Hastaneye gittiğinizde veya bir kliniğe vardığınızda kim olduğunuz, hangi mezhepten veya tarikattan olduğunuz sorulmuyor. Trafik kazası yapmış ve ağır yara almış birine neden kaza yaptığını sormazlar kliniklerde. Hemen müdahale ediliyor. Cami de aynen yoğun bakım ünitesi gibidir. Acil servis gibi yoğun bakıma alır, müdahalesini yapar, Allah var deyip Allah yokmuş gibi yaşayanlara müdahale eder.

Tarih tekerrür eder. Ancak tarih, tekerrürden ibaret değildir. Tarihte tekebbür edenler olmuştur. Bu tekebbür edenler, cami üzerinden de bu işi yürütmüşler. Mescid-i Dırar’ı kuran hayat felsefesinde tekebbür vardır. Peygamberimiz (s.a.s.)’in inşa ettiği mabedin üzerine bir üst akıl oluşturma teşebbüsü, bir tekebbür teşebbüsü var. Allah Azze ve Celle o mescidi yıktırıyor. Tarihte tekessür edenler de olmuştur; bazıları çokluklarıyla övündüler ve bunda camiyi de kullandılar. Caminin cemaatinin sayısını artırmaya çalıştık, ama caminin cemaatinin sesini yükseltemedik. Vazifemiz sayıyı artırma değildir, vazifemiz tekessür etmek değildir; vazifemiz tedebbür etmektir. Vazifemiz, her bir cemaatin Allah’ın bize verdiği bir emanet olduğunu bilerek hareket etmektir. Secdeye yatırmak ve kıyama kaldırmaktan öte onu secdeyi ve kıyamı yaşayan insan haline getirmektir. Tarihte teşekkür, tenevvür ve tasavvur edenler de olmuştur aynı zamanda. Caminin, mabedin, mescidin, din hizmetinin asıl hüviyeti tenvir çalışmasıdır, münevver insan yetiştirmektir.”

Daha sonra, Ondokuz Mayıs Üniversitesi Kampüs Camii Uzman İmam Hatibi Mehmet Atalay sözü katılımcılara vererek soru cevap şeklinde Kayseri İl Müftülüğü Gençlik Koordinatörlüğü’nün çalışmaları ve karşılaşılan sorunlar hakkında bilgi alışverişinde bulundular.

Programın kapanış konuşmasını yapan İl Müftümüz Doç. Dr. Şahin Güven, “Bu toplantı gerçekten bizim açımızdan ufuk açıcı oldu. Ben şunu çok arzu ederim; her birinizin bulunduğu mekânda, camide, Kur’an Kursunda, mahallede “ben de böyle bir çalışma yapayım” duyarlılığını hissetmesini isterim. Mehmet hocamız ile beraber üniversitedeki camimize gideceğiz, oradan nasıl işler yapabiliriz konusuyla ilgili bir inceleme yapacağız. Üniversitemizin içerisinde bir tane camimiz var. Kendi mekânımızı oluşturarak o mekânda herkesin gelebileceği bir ortamı oluşturmanın güzel olacağına inanıyorum.” diyerek sözlerini tamamladı.

Düzenlenen Programa İl Müftümüz Doç. Dr. Şahin Güven, İl Müftü Yardımcımız Mehmet İzci, Melikgazi İlçe Müftüsü Yahya Polat, Erkek ve Kadın Vaizler, Samsun İli Atakum İlçesi Ondokuz Mayıs Üniversitesi Kampüs Camii Uzman İmam Hatibi Mehmet Atalay, Erkek ve Kadın Gençlik Koordinatörleri, Hastane ve KYK yurtlarında görevlendirilen Manevi Destek Uzmanları katıldı.

BEKİR – FAZİLET KÜÇÜKŞAHİN KUR’AN KURSU DÜZENLENEN TÖRENLE HİZMETE AÇILDI

Küçükşahin ailesinin katkıları ile Melikgazi İlçesi Mimarsinan Bahçelievler Mahallesi’nde yaptırılan Bekir-Fazilet Küçükşahin Kur’an Kursu düzenlenen törenle hizmete açıldı.

Tören Melikgazi İlçe Müftülüğü’ne bağı Bilal-i Habeşi Camii İmam Hatibi Servet Ünal’ın Kur’an’ı Kerim tilaveti ile başladı.

Törenin açılış konuşmasını yapan Melikgazi İlçe Müftüsü Yahya Polat, “Melikgazi ilçemizde yatılı erkek Kur’an kurslarımızın sayısı 3’tür, yatılı kız Kur’an kurslarımızın sayısı 4’tür. Ve gündüzlü Kur’an kurslarımızla beraber 107 Kur’an kursumuz var. Yetişkin bayan kardeşlerimizin içerisinde olduğu Kur’an kursu öğrencilerimizin sayısı hafızlarımızla beraber 6 bin civarındadır. Ve fahri öğreticilerimizle beraber 431 Kur’an kursu öğreticimiz var. Burada 4-6 yaş grubu öğrencilerimiz var; sayıları 40 civarındadır. İlçemiz çapında ise küçük öğrencilerimizin sayısı 4500 civarındadır. İlçemiz çapında 4-6 yaş grubu öğrencilerimizin bulunduğu 142 sınıf var. Bu Kur’an kursumuz hayır sahibi Celal Küçükşahin tarafından kısa zaman içerisinde yaptırıldı. 3 sınıfımız var. İçerisinde mescidi, küçük çocuklarımızın oyun odası ve öğreticiler odası var. Celal Küçükşahin kardeşimiz annesinin ve babasının adına yaptırdılar. En güzel bir sadakayı cariye, kalıcı bir hayırdır. Ben hayır sahibi Celal Küçükşahin’e huzurlarınızda gönülden teşekkür ediyorum. Bu kursumuzun çevre düzenlemesini de Melikgazi Belediye Başkanlığımız temin etti. Bu vesileyle Melikgazi Belediye Başkanı Dr. Memduh Büyükkılıç’a teşekkür ediyorum. Ve bu eserin meydana gelmesinde katkısı olan bütün kardeşlerimize gönülden teşekkür ediyorum”  diyerek sözlerini tamamladı.

Daha sonra sırasıyla konuşan Melikgazi Belediye Başkanı Dr. Memduh Büyükkılıç, “Böyle güzel bir eseri şehrimize kazandıran hayırseverimize minnet duyuyorum. Kayseri hayırseveriyle meşhur olunan ve hayırseveriyle anılan güzel bir şehirdir. Şehrimizin ve insanımızın kıymetini bilmemiz, birbirimize sahip çıkmamız gerekiyor.  “Allah’a dayan Sa’y’e sarıl Hikmete ram ol Yol varsa budur bilmiyorum başka çıkar yol.”

İnşallah Kur’an’a sarılıp Kur’an’a hizmet edenlerden oluruz. Burada bir Kur’an kursunu açıyoruz. Melikgazi Belediyesi olarak meclisimizden aldığımız kararlar doğrultusunda buradan sonra iki tane camimizin de temelini atıyoruz. Eskiden belediyelerin cami temelini atması düşünülemezdi. Kamu kurum ve kuruluşlarımızda, sivil toplum örgütlerimizde, belediyeler olarak kendi içimizde hep bir dayanışmanın örneklerini sergiliyor, en güzel çalışmaları üretiyor ve elhamdülillah onun bereketini yaşıyoruz. Bu Kur’an kursunun yapımında emeği geçen başta değerli hayırseverimize ve emeği geçen herkese teşekkür ediyorum” diyerek sözlerini tamamladı.

Melikgazi Kaymakamı Erkaya Yırık, “Çocukların Kur’an düsturu üzerine yetiştirilmesi onların hem bu dünyada hem de öbür dünyada mutlu birey olmaları, ubudiyeti iyi yapan birer insan olmaları için son derece gereklidir. İnsan eğer kendini bilirse Rabbini de biliyor. İşte bu Kur’an kursunda çocuklarımız kendilerini bilmeyi öğrenecekler, yapılması gereken tüm gerekleri burada öğrenecekler ve burada hayata daha güçlü bir şekilde hazırlanacaklar.
Çok kazanılan malın kullar için bir lütuftan da öte bir imtihan olduğunu Kayserililer son derece iyi biliyor. İşte Celal Küçükşahin hemşehrimiz de bu kazancının vatandaşımımıza, toplumumuza gerekli olan kısmını burada bu Kur’an kursunu yaptırmak suretiyle milletimizin hizmetine dönüştürmüştür. Ben bu vesileyle burada bu programı düzenleyen müftülüklerimize ve bu hizmetin gerçekleştirilmesinde katkısı olan Celal Küçükşahin’e teşekkürlerimi iletiyorum. Allah hayırlarını kabul etsin” diyerek sözlerini tamamladı.

Bekir-Fazilet Küçükşahin Kur’an kursumuzun mahallemize ve ilçemize hayırlı olmasını temenni ederek sözlerine başlayan İl Müftüsü Doç. Dr. Şahin Güven,  “Bu Kur’an kursumuzun yeri belediyemize aittir. Belediye başkanımız zaten sizin bildiği, uzun süredir de Melikgazi’mize, şehrimize hizmet etmekten haz alan bir başkandır. Ben bu sebeple Melikgazi Belediye Başkanımıza, sizler adına teşekkür ediyorum.

Ayrıca Bekir-Fazilet Küçükşahin Kur’an kursumuzun inşasını gerçekleştirerek annesinin babasının ismini veren Celal amcamıza da teşekkür ediyorum. Yüce Mevla ahirette mizanına koysun inşallah.  Peygamberimiz (s.a.s.) şöyle buyuruyor: “Bir kimse vefat ettiği zaman amel defteri kapanır. Ancak şu üç kişinin amel defteri kapanmaz. İlk olarak hayırlı bir evlat bırakan anne babanın amel defteri kapanmaz. O hayırlı evlat ne kadar iyilik güzellik yapıyorsa ondan hiçbir şey eksilmeksizin annesine babasına da yazılır. İkinci olarak insanların faydalanabileceği cami, Kur’an kursu, yol, köprü, sağlık ocağı gibi hayırlara vesile olacak inşaatlar bırakmak. Üçüncüsü de insanların faydalanacağı eserler bırakmak; yani kitaplar, ilim bırakmak ve öğrenciler yetiştirmek.” Yüce Mevla bu üçünden en az birisine sahip olabilmeyi nasip eylesin. Herkes ilim adamı olamayabilir, kitap yazamayabilir. Herkes zengin olamayabilir. Böylesine güzel eserler yapamayabilir. Ama hepimizin elinde hayırlı evlat bırakma imkânı var. Onun için siz kıymetli hanımefendilerden en önemli isteğimiz geleceğinize yatırım yapmak istiyorsanız evlatlarınızı ve torunlarınızı İslam’a, Kur’an’a hadim olarak yetiştirin. Özellikle bu Kur’an kursumuzda sabah 20, öğlen 20 olmak üzere toplam 40 tane yavrumuza hizmet veriyoruz. Bu çocuklarımız Kur’an, ahlak, edep, anne ve babaya saygıyı öğreniyorlar. Bu çocuklarımız vatanına, milletine, memleketine sevdalı olmayı öğreniyorlar. Bu Kur’an Kursları sebebiyle özellikle 4-6 yaş öğrencilerimizin gelecekte İslam’a, Kur’an’a hizmet edenler olarak yetişeceklerine inanıyoruz” diyerek sözlerini tamamladı.
Konuşmaların ardından İl Müftüsü Güven tarafından yapılan dua sonrası protokol tarafından kurdele kesilerek Kur’an Kursu açılışı gerçekleştirildi.
Daha sonra protokol tarafından Kur’an Kursu hizmet binası gezildi. Tören sonrası Melikgazi Belediyesi tarafından katılımcılara aşure ikramında bulunuldu.

Mimarsinan Bahçelievler Mahallesi’nde inşa edilen Kur’an kursu binasının açılış törenine; İl Müftümüz Doç. Dr.  Şahin Güven, Melikgazi Kaymakamı Erkaya Yırık, Melikgazi Belediye Başkanı Dr. Memduh Büyükkılıç, Melikgazi İlçe Müftüsü Yahya Polat, muhtarlar, belediye çalışanları ve semt halkı katıldı.

“HIRKA-İ ŞERİF CAMİİ’NİN” TEMELİ ATILDI

Melikgazi Belediyesi ve Hayırsever işbirliği ile Melikgazi İlçesi Demokrasi mahallesinde inşa edilecek olan “Hırka-i Şerif Camii’nin”  temeli düzenlenen törenle atıldı.

Törenin açılış konuşmasını yapan Melikgazi İlçesi Demokrasi Mahallesi muhtarı Fevzi Şimşek, “Mahallemize yapılacak olan Hırka-i Şerif Camii’ni yapımında bize öncülük eden başta Melikgazi Belediye Başkanı Dr. Memduh Büyükkılıç’a, İl Müftümüz Doç. Dr. Şahin Güven hocamıza ve emeği geçen bütün herkese teşekkür ediyorum” diyerek sözlerini tamamladı.

Daha sonra söz alan İl Müftümüz Doç. Dr. Şahin Güven ise, Melikgazi deyince akla Melikgazi belediye başkanımız Dr. Memduh Büyükkılıç Bey’in camilere, Kur’an Kurslarına, sağlık ocaklarına, yani halkımızın hizmet aldığı her yere el attığı, yardımcı olduğu, hizmet ettiği konusu gelir. Bu sebeple ben, bu şehrin il müftüsü olarak başkanımıza kurumum ve şehrim adına teşekkür ediyorum. Özellikle Melikgazi bölgemizde restorasyona ihtiyacı olan tarihi camilerimiz vardı. Bunların neredeyse tamamının restorasyonunu yapıp hizmete açtık. Birkaç tane var, onlar da devam ediyor.

Melikgazi bölgemiz çok hızlı gelişip büyüyor. Yeni mahallelerimizde Kur’an kurslarına ve camilere ihtiyaç oluyor. Bu sebeple biraz önce aşağıdaki mahallede bir Kur’an Kursunun açılışını yaptık. Orada 95 öğrencimiz hizmet alıyor. Şimdi burada Hırka-i Şerif ve Gürpınar Mahallesindeki camilerimizin temelini atıyoruz. Ben hem Hırka-i Şerif camimizin ve ileride yapılacak olan Kur’an kursumuzun mahallemize hayırlı olmasını temenni ediyorum. Her iki camimizin de inşaatını üstlenen ve aynı zamanda burada bu camimizin inşaatını yapan Melikgazi Belediyemize şahsında başkanımıza teşekkür ediyorum” diyerek sözlerini tamamladı.

 Melikgazi Belediyesi Başkanı Dr. Memduh Büyükkılıç, “İnsanı yaşat ki devlet yaşasın. Biz değer vermezsek başkası değer vermez. Melikgazi, 2017 itibariyle 565 bin nüfusa ulaştı. Allah Rasulü’nün tavsiyelerine uyacak şekilde Allah’a kul, Peygambere ümmet olan nesiller yetişmesini ve bu nüfuslarımızın o doğrultuda yetişmesini de Cenab-ı Allah’tan niyaz ediyorum. Niyet hayır ise akıbet de hayır oluyor. Emeği geçen, bu güzelliğe katkı sağlayan herkesten Allah razı olsun. Ay yıldızlı Türk bayrağımızdan, vatanımızdan, milletimizden, devletimizden ve elhamdülillah mensubu olduğumuz İslam dininden başka sığınacak bir yerimiz yok.
Kur’an’a sarılmamız gerekiyor. Kur’an’a sarılmak, Kur’an’ın gereğini yaşamakla olur. Kur’an kursları, bu kültürü ve eğitimi verecek olan yerlerdir. Öyleyse camilerimizi ve Kur’an kurslarımızı yapmak ezanların susmaması, Türk bayrağının gönderden inmemesi için gereklidir. Melikgazi Belediye Başkanlığı olarak 15 tane tarihi camiyi restore ettik. Böylelikle tarihi geleceğe taşıdık, taşımaya devam ediyoruz.” diyerek sözlerini tamamladı.

 Konuşmaların ardından Melikgazi İlçe Müftüsü Yahya Polat tarafından yapılan dua sonrası  “Hırka-i Şerif Camisi ve Gürpınar Mahallesi camilerinin ” temeli atıldı. Tören sonrası belediye tarafından katılımcılara lokma tatlısı ikramında bulunuldu.

Her iki camimizin de temel atma törenine; İl Müftüsü Doç. Dr. Şahin Güven, Melikgazi Belediye Başkanı Dr. Memduh Büyükkılıç, AK Parti İl Başkanı Şaban Çopuroğlu, Melikgazi İlçe Müftüsü Yahya Polat, muhtarlar, meclis üyeleri, belediye çalışanları ve semt halkı katıldı. Böylece aynı gün içerisinde Melikgazi İlçemizde iki caminin birden temeli atılmış oldu.

“GÖRME ENGELLILERE UMRE ÖDÜLLÜ KUR’AN-I KERIM VE DINI BILGILER YARIŞMASI” YAPILDI

Diyanet İşleri Başkanlığımızca görme engellilerin dini bilgilerini geliştirmek, Kur’an’ı Kerim okumalarını teşvik etmek, inanç esasları ve Siyer-i Nebi konularında bilgilerini artırmak amacıyla “Görme Engellilere Yönelik Umre Ödüllü Kur’an-ı Kerim, Hafızlık ve Dini Bilgiler Yarışması” il birinciliği seçimi, 05.11.2018 Pazartesi günü, İl Müftülüğümüz konferans salonunda yapıldı.

Yarışmanın komisyon başkanlığını İl Müftü Yardımcımız Fatma Feyza Güner, komisyon üyeliğini ise İncesu Vaizi ve engelliler koordinatörlerimizden Yasin Bulut, Kocasinan İlçe Müftülüğü’ne bağlı H. Seyit Delikan Camii İmam Hatibi Ahmet Kaplan ve Melikgazi İlçe Müftülüğü’ne bağlı Servet Ziya Ustaoğlu Kur’an Kursu Öğreticisi Sümeyra Arısoy yaptı.

Komisyonun seçimi sonucunda Kur’an’ı Kerim’i güzel okuma il birincisi Emre Selçuk, Hafızlık bölümünde il birincisi Cennet İncesu oldu.

Bütün yarışmacılara İl Müftülüğümüzce çeyrek altın ve çeşitli hediyeler verildi. Ayrıca Diyanet İşleri Başkanlığımızca Kur’an’ı Kerim’i güzel okuma il birincisi Emre Selçuk ve Hafızlık bölümünde il birincisi olan Cennet İncesu umre ile ödüllendirildi.

“AHLÂKIM KUR’AN OLSUN”

 Hafızlık Kur’an Kurslarında hafızlık yapan gençlerimiz Kur’an ahlakıyla ahlaklanmasına destek olmak amacıyla İl Müftülüğümüz Aile ve Dini Rehberlik Bürosu tarafından hazırlanan “Ahlâkım Kur’an Olsun” projesi kapsamında İl Müftümüz Doç. Dr. Şahin Güven 06.11.2016 Salı günü, Taşçıoğlu Yatılı Erkek Kur’an Kursu’nu ziyaret etti.

Taşçıoğlu Kur’an Kursu öğrencilerine “Hafızlık Eğitimi ve Hafız Olmanın Önemi” hakkında konuşma yapan İl Müftümüz Sayın Güven sözlerine şöyle başladı:

 Hafızlık, küçük yaşlarda yapılan ama faydasını gelecekte görebileceğiniz önemli bir yatırımdır. Aileleriniz sizleri buraya hafızlık yapın diye gönderdi. Buraya farklı köylerden ve farklı illerden hafızlık yapmaya geldiniz. Birbirinizle kaynaşıyorsunuz, birlikte hareket ediyorsunuz ve aynı zamanda bir de imam hatibi dışarıdan açık lise olarak okuyorsunuz. Bunların sizler açısından güzel birer imkân olduğunu bilin. Belki sizin yaşınızda olup da aynı imkânları bulamayan binlerce gencimiz var. Yüce Mevla sizlere böyle bir imkân nasip etmiş, bu imkânı değerlendirin.

Kur’an’ı Kerim’e inanan müminler olarak Kur’an’a aşık olmalıyız. Allah biz müminlerin tamamına bu dünya hayatında hükümlerini yaşayalım diye bir kitap gönderdi. Onun adı Kur’an-ı Kerim’dir. Ezberlediğiniz bütün ayetlerin bir anlamı var. Ve bunların yaşadığımız hayatla bir ilişkisi var. Sadece ibadet hayatı değil, giyim kuşamımızdan tutun da anne babamıza saygıya, kardeşler arasındaki diyaloğa, sokakta yürürken neler yapmamız gerektiğine ve aynı zamanda birbirimizle nasıl bir diyalog kurmamız gerektiğine varıncaya kadar Kur’an-ı Kerim’de ve onun açıklaması olan Hadis-i Şeriflerde bir hayat tarzı görüyoruz. Onun için ezberlediğiniz bu Kur’an, aslında insanlığın hidayeti için Allah tarafından gönderilmiş olan ilahi bir kitaptır.

“HAFIZLIK BİR BAŞLANGIÇTIR”

Sizler bu hafızlığınızı gerçekleştirdikten sonra burada kalmayacaksınız. Hafızlık bir başlangıçtır. Burada derslerinizi yaparken “bu gün ders vermezsem ben kardayım” diye düşünüyor olabilirsiniz. Oysa dersinizi vermediğiniz zaman zarardasınız; hafızlığınız bir gün daha geç bitecek demektir bu. Onun için günlük derslerinizi yapın. Kendi sorumluluğunuzu kendiniz tespit edin. Sizler ergenlik dönemine girmiş olan gençlersiniz. Ayrıca kendi sorumluluklarınızı yavaş yavaş yüklenme durumuna giriyorsunuz.

Bizler hafızlığımızı şimdiden yaparsak ileride bunun faydasını görürüz. Hafızlık ile iş bitmiyor, öğrenip ezberlediğimiz Kur’an’ı bir de anlamamız gerekiyor. Bunun için Arapçayı bilmemiz gerekir. Hepinizin ilahiyatta bir öğrenci olmanızı isterim. Hafızlarımızın Diyanette görev yapmasını ya da Milli Eğitimde Kur’an’ı Kerim ve Arapça derslerine giren birer öğretmen olmasını isterim. Bunun için, bizler hafızlıktan sonra Kur’an’ı anlama eğitimi dediğimiz Arapça altyapı derslerini alıp ondan sonra da onu öğrenmeye çalışarak hayatınıza aktarmaya çalışacaksınız. Bununla birlikte inşallah imam hatibi bitirdikten sonra ilahiyat eğitimi alıp böylece ülkemize, memleketimize, milletimize hizmet edersiniz.

Şöyle düşünüyor olabilirsiniz: “Ben falanca köyden gelmişim. Burada Taşçıoğlu Kur’an kursunda bir hafızlık öğrencisiyim; benden ne olabilir ki!” Böyle demeyin. Sizden her şey olabilir. Yeter ki çalışın. Hedefleriniz olsun. Ben şu zamanda hafızlığımı bitireceğim, şu zamanda imam hatibimi bitireceğim gibi hedefleriniz olsun. Hedeflerimiz var ama hiç de hedeflerimize ulaşamıyoruz diyorsanız eğer, bir ilim adamının şu sözünü sizlere hatırlatmak isterim: “eğer bir insan bir hedef belirliyor ve o hedefine ulaşamıyorsa, arzu ettiğini elde edemiyorsa bunun sadece iki tane sebebi vardır. 1 Ciddi değilsinizdir. 2 İstediğiniz ve sizin olmasını istediğiniz şeyin bedelini ödemiyorsunuzdur.” Hiçbir şey bedelsiz verilmez. Ben üniversiteye girmek istiyorsam önce imam hatibi, liseyi bitirmem, sonra üniversite sınavlarına iyi hazırlanmış olarak girmem gerekiyor. Bunun için sıkı çalışmak gerekir. Atalarımız “emeksiz yemek olmaz” diyor.

“BÜYÜK HEDEFLERİNİZ, HÜLYALARINIZ, RÜYALARINIZ OLSUN”

Bu yaşlarda genelde kendinizi basit işlerle değerlendiriyorsunuz ve “bizden bir şey olmaz, hafızlığımızı yapıp köyümüze geri dönelim, sonra da bir imam olabilirsek paçayı kurtardık” diye düşünüyorsunuz. Böyle düşünmeyin. Büyük hedefleriniz, hülyalarınız, rüyalarınız olsun. Birbirinizle konuşurken arkadaşlarınızın hedeflerini dinleyin ve onlara cesaret verin. Bir arkadaşınızın iyi bir yere gelmesi, iyi bir insan olması size de faydalıdır.

Hafızlık eğitimi veren bir Kur’an kursunda işimiz sadece hafızlık yapmak olmuyor. Bunun yanında ahlak ve edep eğitimi, birbirimizle nasıl geçineceğimizin eğitimi, yemek yerken, yatarken, çarşıda pazarda dolaşırken nasıl bir insan olmamız gerektiğini de buralardan öğrenmemiz gerekiyor. Her biriniz farklı yerlerden gelen arkadaşlar olarak birbirinizle sosyal ilişkiler kuruyorsunuz. Birlikte hareket edebilme yeteneğine sahip oluyorsunuz. Aman ha içinde yaşadığımız hayatın kötülükleri size zarar vermesin. Bu dönemde en önemli hususlardan birisi akranın akranı etkilemesi konusudur. Kendinize bir dost ve arkadaş seçmek istiyorsanız iyi araştırın. Size fayda verebilecek arkadaşlarla dostluk kurun. Birbirinizi etkilerken iyi yönde etkileyin. Hem derslerinizi iyi yapma konusunda, hem kitap okuma konusunda hem de namazlara titizlik hususunda birbirinizi etkileyin. Aynı zamanda da birbirinizin iyiliklerine katkı sağlayın ve kötülüklerinize de engel olun. Birbirinizi iyi yönde etkileyin. Birbirinize iyilikte yardımcı olun. Ezberlediğiniz ayetlerden birisi şöyledir: “İyilik ve takva üzere yardımlaşın. Kötülük ve düşmanlık üzerine ise birbirinize yardımcı olmayın.” Öyleyse birbirimize iyi yönde katkı sağlamalıyız.

Sizler bizlerin geleceğisiniz. Sizlere eğer ezberlediğiniz Kur’an’ın ahlakını veremiyorsak biz sorumluyuz. Arkadaşlarınızdan birisinin kötü bir ahlakının olduğunu görüyorsanız onu engellemek için elinizden geleni yapın. Örneğin ağzınızda küfürlü bir söz varsa, kaba saba ifadeler varsa bunları burada düzeltin. Tatil için memleketinize gittiğiniz zaman anneniz babanız şöyle bir baksın ve “ben evladımı Taşçıoğlu Kur’an Kursu’na gönderdim, gideli birkaç ay oldu ama elhamdülillah küfürlü konuşmasından eser kalmamış; namaza zor kaldırıyordum, şimdi benden önce kalkıyor” desin. Köyünüzdeki arkadaşlarınız: “beraber kötülük yapıp küfür ettiğimiz arkadaşım Kur’an kursuna gidip kendini düzeltmiş, ben de gitmeliyim” desin.

Ben sizin gibi gençlerin şu zamanlarını iyi değerlendirmeleri gerektiğine inanıyorum. Zamanınız bol, bu zamanı değerlendirin. Bunu yaparken de hem Allah kelamını kalbinize nakşedin, hem hafız olun, hem de Kur’an’ın ahlak ve ahkâmının muhafızı olun. Yüce Mevla, sizleri; başarılı kılsın, Kur’an’ın hizmetkârı eylesin inşallah.” diyerek sözlerini tamamladı.

Daha sonra İl Müftüsü Güven, Taşçıoğlu Kur’an Kursu’nun yönetici ve hocaları ile kısa bir toplantı yaparak kursun işleyişi, öğrencilerin durumu ve halkın kursa olan ilgisi konularında genel bilgi aldı.

“GENÇLİK HUZUR’DA BULUŞUYOR” PROGRAMININ OTUZBEŞİNCİSİ DÜZENLENDİ

Gençlere cami merkezli bir hayat tarzı kazandıracak çalışmalar yapılması, birlik ve beraberlik mekânı olan camilerde gençlerin ibadetlere katılımını teşvik etmek amacıyla İl Müftülüğümüz tarafından 04.11.2018 Pazar günü Hunat Camii’nde “Gençlik Huzur’da Buluşuyor” programının otuzbeşincisi düzenlendi.

Hunat Camisinde düzenlenen programa halkımızın katılımı yoğun oldu. Sabah Namazı sonrası cemaate İl Müftüsü Doç. Dr. Şahin Güven hitap etti.

İl Müftüsü Güven,“ Kur’an’dan hayat hikâyeleri anlatırken Ashab-ı Kehf hakkında konuştu. Sayın Güven sözlerine şöyle başladı: Efendimiz (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: “Peygamberimizin peygamber olarak görevlendirildiği dönemde Mekke, cahiliyye dönemini yaşıyordu ve insanlar her türlü kötülükleri yapıyorlardı. Şirke bulaşmışlardı, putlara tapıyorlardı ve bu dünya hayatları gayrı islamî, gayrı insanî durumdaydı. Peygamberimize iman edenlerin kimler olduğuna baktığımız zaman genelde toplumun gençlerinden oluşuyordu. Zorlu bir mücadele alanı vardı. Peygamber (s.a.s.)’in etrafında bir araya gelen gençleri tehditle yıldırmaya ve Peygamberimiz (s.a.s.)’in etrafından uzaklaştırmaya çalışıyorlardı. Peygamberimiz (s.a.s.), sahabesine Habeşistan’a gidip orada kalmalarını ve dinlerini yaşamalarını istedi. 100 kadar sahabi bu şekilde Habeşistan’a göç etti. Ancak durumlar daha da zorlaşıyordu. Mekke’de peygamberimizin etrafında kalan bir avuç Müslümana her türlü işkence ve sıkıntı verdiriliyordu. İşte böylesi dönemlerden birisinde Mekke müşrikleri Peygamberimizi ve etrafındakileri yok edebilmek için ekonomik ve sosyal boykot ilan ettiler. Dediler ki “Peygamber ve ona inananlarla hiç kimse alışveriş yapmayacak. Kız alıp vermeyecek ve akrabalık ilişkilerini keserek onlara yardım etmeyecek. Ta ki etrafındaki insanlar dağılıp gitsinler.

İşte böylesine sıkıntılı bir süreçte Mekke müşrikleri bir şeyi daha düşündüler. Dediler ki; “biz bu peygamberle uğraşamıyoruz, acaba kimden yardım alabiliriz.?” Akıllarına Medine’de yaşayan Yahudiler geldi. Onlara iki kişilik bir heyet gönderdiler. O iki kişi Medine’ye gitti ve oradaki Yahudilere dedi ki; “başımıza birisi çıktı ve “ben peygamberim” diyor. Bizim içimizde bozgunculuk yapıyor. Bunun hakkında ne yapalım? Siz kitap ehli insanlarsınız. Bize bir akıl verin”. Bunun üzerine onlar da dedi ki; “şu üç soruyu sorun. Bu üç soru hakkında doğru bilgi veriyor ise o hak peygamberdir. Ama bunlar hakkında bilgi veremiyor ise sahtekârın tekidir, onu terkedin.” Mekke müşrikleri bu bilgiyi alarak Mekke’ye geri döndüler ve hemen Daru’n-Nedve denen yerde toplandılar. Dediler ki; “biz Yahudilerden bu bilgileri aldık, şimdi peygamberi sıkıştırma zamanı.” Ve insanların yoğun olarak toplandıkları bir ortamda dediler ki: “Sen durmadan Peygamber olduğunu söylüyorsun. Ashab-ı Kehf diye bir şey varmış. Sen bunu biliyor musun? Zülkarneyn diye bir şey varmış. Sen bunu biliyor musun? Ruh nedir, biliyor musun? Bunlar hakkında bize bilgi ver”. Peygamberimiz (s.a.s.), bunun üzerine dedi ki: “Yarın gelin, size bunların cevabını vereyim.” Ancak yarın oldu, vahiy gelmedi. Bir sonraki gün oldu, vahiy gelmedi. Bir sonraki gün yine vahiy gelmedi. Cevap verme birkaç gün gecikince Mekke müşrikleri yaygaraya başladılar. Dediler ki: “Bunun peygamber olduğunu söylüyorsunuz. Yarın size söyleyeceğim dediği şeyi söyleyemiyor. Bunun neresi peygamber olabilir ki!” Rivayetlere göre vahiy tam 25 gün gecikti. İmtihan içinde imtihan. Peygamberimiz cevap verebilecek bir bilgi gelmediği için üzülüyordu. 25 gün sonra Kehf Suresi nazil oldu. Kehf Suresi’nin içinde tam olarak dört tane kıssa vardır. Bunlardan birincisi Ashab-ı Kehf kıssasıdır. Bu kıssanın sonunda Allah’u Teâlâ Peygamber (s.a.s.)’e şöyle hitap etti: “Ey Peygamber. Geleceğe dair bir söz vereceğin zaman ‘yarın şu işi yapacağım’ deme; ancak ‘Allah izin verirse bu işi yapacağım’ de. ‘İnşaallah yapacağım’ de. Rabbini unuttuğun zaman tekrar an. Ve ‘rabbim beni en iyi yola iletir’ diye dua et.” Bu ayet başta peygamberimiz olmak üzere bizlere şunu anlatıyor: Bir şeye söz vereceğimiz zaman, geleceğe dair bir şeyi yapacağımızı söylediğimiz zaman “inşallah yapacağım” diyeceğiz.

Peygamberi sıkıştırmak için Ashab-ı Kehf’i sordular. Ancak Allah, Ashab-ı Kehf hikâyesini onlara anlattı. Bu sefer bu durum kendi aleyhlerine döndü. Onlar peygamberi sıkıştırmak için bu soruyu soruyorlardı. Kim bu Ashab-ı Kehf? Dünyanın değişik yerlerinde Ashab-ı Kehf’e ait mağaralar var. Sadece ülkemizde en az iki yerde olduğu söyleniyor. Mersin Tarsus ve Maraş Afşin. Dünyada yaklaşık 40 yerde Ashab-ı Kehf’e ait olduğu söylenen böyle mağara var. Bizim için nerede olduğu önemli değildir. Sayılarının kaç olduğu da önemli değil. Allah böyle söylüyor bize. Önemli olan Ashab-ı Kehf’in ne yaptıklarıdır. Bu gençler öyle bir toplumda yaşıyorlardı ki yaşadığı toplumun liderleri halkı putlara tapmaya zorluyordu. Putperest, müşrik bir toplumdu. Bir gün kendilerine göre bir bayram gününde hep beraber çıkıp putlarına tapıyorlardı, onlar için kurbanlar kesiyorlardı. Bazı gençler bu yapılan şeyin yanlış olduğunu kendi kendilerine düşündüler. Ama kimse de yanlış olduğunu söyleyemiyordu. Herkes birbirinden ve zalim kraldan korkuyordu. Bunun üzerine bu gençlerden her birisi toplum içerisinden sıyrılarak toplumdan ayrı bir yerde düşünmeye başlayacaklardı ki Allah onları bir yerde topladı. Bunlardan hiç birisi birbirlerini tanımıyorlardı. Sonra içlerinden birisi cesarete gelip dedi ki: “herkes orada eğlenir ve putlara taparken sizi buraya getiren bir şey olmalı. Söyleyin bakalım buraya niye geldiğinizi.” Bundan cesaret alan birisi dedi ki: “Benim aklıma günlerdir durmadan takılıyor, biz bu putlara niye tapıyoruz? Bunların ne kendilerine ne de bize bir faydaları ve zararları var. Bizim bizi yaratana tapmamız lazım.” Öbürleri onunla aynı şeyi düşündüklerini söylediler. Bir araya gelip bundan sonra putlara tapmayacaklarını kararlaştırdılar. Allah işte böyle gençleri Kur’an’a alarak ebedileştirdi. Başlarında peygamber veya yol gösterici yoktu. Ama fıtratlarının sesini dinleyen o gençler Allah’a inanıp ona kulluk etmeyi kararlaştırdılar. Sonra kendi aralarında bir yer belirleyip her gün orada toplandılar. Tabi dedikoducular bunu tespit edince krala haber verdiler. “Senin dininden birileri ayrılmış, kendi aralarında toplanıyor” dediler. Bunun üzerine kral bunları çağırdı. Bunlara ne yaptıklarını sordu. Onlar da “biz bu putlara tapmak istemiyoruz” dediler. Kral dedi ki: “Siz gençsiniz, aklınız bu işlere ermez. Siz bu putlara tapacaksınız. Ya bu putlara tapmaya geri dönersiniz ya da sizi öldürürüm.” Bir genç böyle bir teklifle karşı karşıya gelirse ne yapacak? Zorda kaldım deyip putlara mı tapacak? Onlar dediler ki: “Biz Allah’tan başkasına tapmayız. Seni de ona davet ediyoruz.” Bu gençler toplumun önde gelenlerinin, yeni elit tabakanın çocuklarıydı. Yani toplumun iş adamalarının ve yöneticilerinin çocuklarıydılar aynı zamanda.

Kralları bunlara dedi ki: “Sizlere üç gün süre veriyorum. Düşünün ve aklınız başınıza gelsin. Yoksa sizi öldüreceğim.” İşte o üç gün içerisinde bu gençler dediler ki: “Öldürülmek kötü bir şey. Bu putlara tapmak da kötü. Başka bir yol bulalım.” En sonunda o toplumdan hicret edip bir mağaraya sığındılar. Sonra başladılar dua etmeye: “Ya Rabbi, bize rahmetinle muamele et. Bize katından güzellikler ver. Bizim işimizi kolaylaştır.” O sırada uykuya daldılar. Allah Teala onların uykularını tam 309 yıl uzattı. 309 yıl sonra bunlar tekrar dirildiler. Sonra ne kadar uyuduklarını birbirlerine sordular. Çok uyuduklarının farkına vardılar, ama insan en çok uyursa ne kadar uyuyabilir ki. Bir insan deliksiz 24 saat uyuyabilir mi? Çok zordur bu. Ama bunun üzerine tartışmaya gerek olmadığını ve Allah’ın en iyisini bildiğini birbirlerine hatırlattılar. Karınlarının acıktığını farkettiler ve yiyecek aramayı kararlaştırdılar. İçlerinden birisini şehre gizlice gitmesi ve yiyecek getirmesi için seçtiler. O kimse gitti ve bir fırından ekmek alırken para verdi. O para 309 yıl öncesine ait. Fırıncı hemen uyandı ve bu gencin hazine bulduğunu düşündü. Hemen etrafındaki esnaflara bu durumu söyledi. Bunun üzerine herkes toplandı ve krala haber verdiler. Adam dedi ki: “Yahu ne hazine bulması! Bu daha dünkü paraydı ve cebimdeydi. Onunla geldim, aldım bunu.” Sen nerden geliyorsun dediler. “Biz bu toplumdan uzaklaştık, arkadaşlarla birlikte bir mağarada duruyorduk” dedi. “Ne zaman gittiniz” dediler. “Dün gittik” dedi. Bunun üzerine kralları dahil olmak üzere herkes mağaraya vardılar ve 309 yıl önceki gençlerin orada olduğunu gördüler. Onların hikâyesini dinlediler. 309 yıl sonra o putperest toplum gitmişti ve inanan bir toplum gelmişti. Fakat o inanan toplumun inançlarında bir sorun vardı, öldükten sonra dirilmenin nasıl olduğunu sorguluyorlardı. İşte böyle bir ortamda Allah o toplumu o gençler vasıtasıyla ikinci bir imtihana tabi tuttu. 309 yıl sonra uyandıran Allah, öldükten sonra da insanları diriltebilir.

O gençler orada bir miktar daha durduktan sonra vefat ettiler. Ancak Allah Kur’an’a bu hikâyeyi aldı: Uykudan uyandıran Allah, öldükten sonra da diriltir. Her uykumuz küçük bir ölümdür aslında. Sonra tekrar diriliriz. İnsanlar bu gençlerden ibret alacakları yerde bu gençlerin adlarını, kaç kişi olduklarını, köpeklerinin adının ne olduğunu, kaç yıl kaldıklarını ve kaldıkları mağaranın neresi olduğunu sorgulayıp durdular. Oysa Allah, bunlarla uğraşılmaması gerektiğini söylüyor. Onlar Allah’a iman etmiş olan gençlerdi. Toplumları kötü yolda olduğu için o toplumu düzeltmek adına ne yapabileceklerine bakıp harekete geçtiler ve “Önce kendimiz düzelmeliyiz” dediler.

Gençler! Şu ahlaksızlıkların yaşandığı toplumda “uydum kalabalığa” diyerek siz de kötülüklere girmeyin. O kötülüklere karşı kendinizi koruyun. Bir araya gelip iyi işler yapın. Akran akranı etkiler. Birçok genç, kötülüğe akranı vesilesiyle gidip alışır. Ama aynı zamanda birçok genç akranı vasıtasıyla kötülükten kurtulur. Onun için bu ayetlerle Allah bize Ashab-ı Kehf’i anlattı. Öldükten sonra dirilme var, ona göre hareket edin.

Eğer toplumda insanlar kötülüğe doğru gidiyorsa siz kendinizi o kötülükten kurtarmanın yollarına bakın. Önce kendinizi kurtarın. Sonra da en yakınlarımızdan başlayarak toplumun kurtuluşu için çalışın.” diyerek sözlerini tamamladı.

İl Müftüsü Güven’in sohbeti sonrası program, tesbihat ve dualarla sona erdi. Program sonrası cami çıkışında Melikgazi Belediyesi’nin katkılarıyla cemaate çorba ikramı yapıldı.

Çorba dağıtımına İl Müftüsü Doç. Dr. Şahin Güven ve Melikgazi Belediye Başkanı Dr. Memduh Büyükkılıç da katılarak vatandaşlara çorba ikramında bulundular.

İLİM YOLUNDA ŞEHİT OLAN, NİJERYALI ABDULFATHİ OLAMİGOKE İÇİN HATİM PROGRAMI

Türkiye Diyanet Vakfı himayesinde Uluslararası Şehit Ömer Halisdemir Anadolu İmam Hatip Lisesi’nde öğrenim görmek için gelen 14 yaşındaki Nijeryalı Abdulfathi Olamigoke geçirdiği beyin kanaması sonucu vefat etmişti.

TDV Kemal İmamtorunu Yükseköğretim Kız Öğrenci Yurdu tarafından Nijeryalı merhum Abdulfathi Olamigoke için hatim programı düzenlendi.

Yükseköğretim Kız Öğrenci Yurdu konferans salonunda gerçekleştirilen program, TDV’nın yurtdışında yürüttüğü faaliyetler tanıtım videosu izlenmesi ve vefat eden Nijeryalı Abdulfathi Olamigoke’nin babasının TDV’na göndermiş olduğu mektubun okunması ile başladı.

Daha sonra söz alan İl Müftümüz Doç. Dr. Şahin Güven, “Abdulfathi Olamigoke kardeşimiz ilim yolunda, gurbette ailesinden uzak bir ülkede vefat etti. O’nun için ölüm bir şehadettir. Bu kardeşimiz ümmetin bir evladıdır, bize emanettir. Kardeşimize Allah’tan rahmet diliyor, tüm ailesine de başsağlığı diliyorum.” diyerek sözlerine başladı.

İl Müftüsü Güven, “Kitap en iyi arkadaştır. Kitap en iyi bilgi kaynağıdır. Kitap sizi dinler. Gecenin bir yarısında hiçbir dostunuzu uyandıramazsınız ve hiçbir sorunuzu soramazsınız. Ama kitap sizin yanı başınızda gece gündüz hazır bekliyor. Onun için üstünüzü başınızı giyinip hazırlık yapmanız da gerekmez üstelik. Kitap sizlere yol gösterir. Kitaplı bir dinin müntesibiyiz ama en az kitabı biz okuyoruz. İslam dünyasının bu zor durumdan kurtulmasını istiyor musunuz? Okuyacaksınız ve okuduğunuzu yaşayacaksınız. Şu anda trmrl sorunumuz bu. Ne okuyoruz, ne de yaşıyoruz. Bu İslam dünyasını değiştirecek bir gücü, kudreti ve cesareti kendimizde bulmalıyız.

“Taşı delen suyun çokluğu değil damlaların sürekliliğidir.” Diye bir söz var biliyorsunuz. İlim de böyle bir şeydir. Kitap okumada tavsiyeler önemlidir. Roman, hikâye, biyografi, öykü, fikir veya tarih kitaplarının herhangi birisiyle başlayabilirsiniz.  Belirli bir süre sonra siz kendi ihtiyacınızı belirlersiniz ve hangi tür kitapları okuyacağınızı tespit edersiniz. Zaten okuduğun kitap seni başka bir kitaba götürmüyorsa ve başka bir kitabı okumaya mecbur kılmıyorsa o okuduğun kitap kitap değildir. Kitapların ilk özelliği kişiyi araştırmaya sevketmesidir.” diyerek sözlerini tamamladı.

Daha sonra merhum Nijeryalı Abdulfathi Olamigoke için okunan hatimlerin duası İl Müftümüz Sayın Güven tarafından yapıldı. Program sonrası TDV Kemal İmamtorunu Yükseköğretim Kız Öğrenci Yurdu tarafından öğrencilere un helvası ve şerbet ikramında bulunuldu.

Düzenlenen hatim programına İl Müftümüz Doç. Dr. Şahin Güven, İl Müftülüğü Uzman Vaizi ve Gençlik kolları Koordinatörü Tuba Köse, TDV Kemal İmamtorunu Yükseköğretim Kız Öğrenci Yurdu Müdürü Ayfer Deniz Ülker, TDV Kayseri Eğitim Koordinatörleri Huzeyfe Öztürk, Adem Ayık ve öğrenciler katıldı.