Metin Feyzioğlu : Böyle bir dönemde 78 milyonu buluşturmanın yolu hukuk ve adaletten geçiyor

Türkiye Barolar Birliği (TBB) Başkanı Metin Feyzioğlu, “Hepimizin Türk milletinin asli unsurları olduğumuz bilinciyle bir kök etrafında toplanması gerektiğini ifade etmeyi zorunlu görüyoruz. Bu çerçevede elbette hepimizin farklı siyasi düşünceleri olacaktır. Bu siyasi düşüncelere, inanışlara, farklılıklara saygı göstermemiz tabii ki hem hukukun hem de bizim kültürümüzün gereğidir” dedi.
Feyzioğlu, Kayseri’de bir otelde düzenlenen TBB Avukat Hakları Merkezi İç Anadolu Bölge Çalıştayı’nın açılışında, terör örgütlerine yönelik operasyonlarda şehit olan güvenlik güçlerine Allah’tan rahmet, yaralılara acil şifalar diledi.
Ankara’daki terör saldırısının en küçük mağduru 4,5 yaşındaki Buse Şenses’in de tedavi gördüğü Başkent Üniversitesi Ankara Hastanesinden taburcu edildiğini öğrendiğini dile getiren Feyzioğlu, Türkiye’nin fevkalade zor bir dönemden geçtiğini, bu zor dönemde “içeride birlik olmalıyız” söylemlerini inanarak ifade ettiklerini söyledi.
Bu birliğin sağlanmasının ön koşulunun 78 milyonu tek görüş etrafında toplamak olmadığını dile getiren Feyzioğlu, şöyle konuştu:
“Ama hepimizin Türk milletinin asli unsurları olduğumuz bilinciyle bir kök etrafında toplanması gerektiğini ifade etmeyi zorunlu görüyoruz. Bu çerçevede elbette hepimizin farklı siyasi düşünceleri olacaktır. Bu siyasi düşüncelere, inanışlara, farklılıklara saygı göstermemiz tabii ki hem hukukun hem de bizim kültürümüzün gereğidir. Kökümüz ise hangi mezhepten, hangi dilden, dinden, siyasi düşünceden olursak olalım, birdir, aynıdır. Parmaklarımızın ayrılığı, kolun birliğine mani değildir. Bunları Türkiye’nin bekasının tehdit altında olduğu böyle bir dönemde söylemeyi tarihi bir vazife olarak görmekteyim. Peki kolun birlikteliğini sağlamanın, ortak paydada buluşmanın yolu nedir? İşte o yol 78 milyonun hukuk ve adalet paydasında buluşturmaktadır. Biz hukukçuların üzerindeki tarihi sorumluluk budur.”
Feyzioğlu, “Türkiye’nin çok tehlikeli bir şekilde kutuplaştığını, insanların kamplara ayrıldığını” savunarak, böyle bir dönemde 78 milyonu buluşturmanın yolunun hukuk ve adalet olduğunu kaydetti.
Her vatandaşın Türkiye Cumhuriyeti’nin asli unsuru olduğunu, Türk milletinin asli bir parçası olduğunu bilmesi ve hissetmesi gerektiğini ifade eden Feyzioğlu, şöyle devam etti:
“Bu da Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olmakla gurur, güven ve mutluluk duymakla mümkündür. Gururu, güveni ve mutluluğu ise yalnızca, bu ülkenin vatandaşlarını adaletin, hakkın, hukukun paydasında buluşturarak sağlayabiliriz. İşte elimizde kalan bu kucaklayıcı tek lisan hukuktur. Avukatların üzerine yüklenen tarihi sorumluluk işte bundandır. Bu sorumluluğun gereği olarak, farklı farklı dünya görüşlerinden gelsek de hepimizin el birliğiyle savunmamız gereken hakimlerin, mahkemelerin tarafsızlığı, bağımsızlığı ve adil yargılama yapabilir hale gelmesidir. Eğer haksızlıkları yarıştırmaya başlarsak, emin olunuz bu ülkede anlatacak çok hikaye vardır ve herkesin bir haksızlık öyküsü mutlaka çıkacaktır.”
Feyzioğlu, dünün yanlışlarını bugünün yanlışlarına mazeret göstermenin, geleceği karartmak olduğunu dile getirerek, dünün yanlışları bırakılarak el birliğiyle yargının nasıl güvenilir hale getirileceğinin konuşulması gerektiğini anlattı.
Türkiye’de hukukun üstünlüğünün sağlanmasının, mesleki bilgileriyle, dava dosyasına olan vukuflarıyla, disiplinleriyle, çalışkanlıklarıyla o dosyada fark yaratmak zorunda olan avukatların sorunu olduğuna dikkati çeken Feyzioğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Eğer bir vatandaş dosyasında haklılığını ispatlamak için veya hakkını elde edebilmek için işini takip eden, bilgili, donanımlı bir avukat yerine tanıdığı olan bir kişiyi aramaya başlamışsa ülkede, bunun bir mesleki sorun olmadığını hiç kimse söyleyemez. Bugün tanıdığı olanın yarın olmaz ama bugün bir mesleği olanın yarın mutlaka mesleği olmaya devam eder. Eğer müvekkilinize niçin tutuklandığını ve ne zaman tahliye edileceğini kanuna dayanarak söyleyemiyorsanız, alın terinizin değeri o nispette azalmış demektir. Dünyanın en kalabalık üst mahkemesine dönüştürülmüş Yargıtay’da aynı gün, aynı dairenin farklı masalarında, birbirinin tıpatıp aynı dosyalar hakkında birbirinin zıttı kararlar çıkmaya başlamışsa, müvekkilinize ben bilgimle dosyada fark yaratırım, bu sebeple alın terim değerlidir’ diyemezsiniz.”
TBB’nin ve baroların “hukukun üstünlüğü gerekir” söyleminin, hiçbir siyasi partinin söylemi olmadığını belirten Feyzioğlu, bu söylemin kavga ederek, suçlayarak değil, Türkiye’nin bekasının bu paydada buluşmasına bağlı olduğunu ifade ederek savunmak gerektiğini söyledi.
Metin Feyzioğlu, anayasa değişikliğini tartışabilmek, ortak akla ulaşabilmek için düşünce özgürlüğünün ve düşüncenin yayılabileceği kanalların çeşitlendirilmesinin zorunluluğunun tartışmasız olduğunu dile getirdi.
Kamuoyu araştırmalarına göre, yargıya güven ve dolayısıyla yargının vatandaşın hakkını koruyacağına olan itimatın tarihin en düşük seviyesine indiğini aktaran Feyzioğlu, “Bu nedenle öncelikle olarak yapmamız gereken, kapsamlı bir anayasa değişikliği paketini açmadan, Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulunu tek başına ele alıp, bu kurulu savunma hakkının kutsallığını ve vazgeçilmezliğini de koruyacak şekilde yeniden yapılandırmak olmalıdır. Bu yapıldıktan sonra, düşüncenin önü açıldıktan, kanallar çeşitlendirdikten sonra inanınız bu ülkede her şeyi rahatlıkla görüşüp, konuşabiliriz” ifadesini kullandı