Meral Akşener ‘Millet bizi çağırıyor’ dedi ve tek aday olarak güven tazeledi

İYİ Parti 2. Olağan Kurultayı tamamlandı ve  seçime tek aday olarak katılan mevcut Genel Başkan Meral Akşener, 1379 delegeden 1289 oy alarak güven tazeledi. Meral Akşener, partisinin iktidarında ilk iş olarak mevcut düzeni değiştireceklerini ve “iyileştirilmiş ve güçlendirilmiş parlamenter sistem”e geçeceklerini  tekrarladı, şunları söyledi.

İYİ Parti olarak, bugüne kadar AK Parti ve Erdoğan hükûmetlerinin, bölgemizdeki politikalarına ve özellikle, 2011’den itibaren uyguladıkları Suriye politikalarına itirazımızı birçok defa dile getirdik. Bu yanlış politikalar nedeniyle, Suriye’den Türkiye Cumhuriyeti’ne yönelik tehditler ciddi boyutlara ulaştı. Bu tehditlerin önüne geçilebilmesi ve gerekli olan harekât için, sorumlu siyaset anlayışımız gereği, yurt dışına asker gönderme tezkeresini destekledik.

Millî güvenliğimizi tehdit eden gelişmelere karşı; Türk Silahlı Kuvvetleri’nin gerekli görevi üstlenmesi gerektiğinin altını çizerek, “Bu koşullarda şu ya da bu parti yoktur, tek bir parti vardır, o da Al Bayrak Partisi’dir” diyerek millî bir duruş sergiledik.

Bugün itibarıyla sürecin yeni bir aşamasına geçildi. Net olan şu ki; siyaset görevini yaptı, milletimiz görevini yaptı. Mehmetçik de görevini başarıyla yerine getirdi, getiriyor. Şimdi iş, masada ve hükûmettedir. Ortada bir mutabakat var.

Türkiye ve ABD heyetleri arasında yapılan görüşmenin ardından yayımlanan ortak bildiri metni ve resmî açıklamalarda, birçok belirsizlikle beraber, bazı olumlu ilerlemeler de görüyoruz. Türkiye’yi oldukça hassas bir sürecin beklediği ortadadır. Bu süreçte, iktidarın hatasız bir çizgi izlemesi gerekir. Temennimiz yeni bir hatalar zincirinin başlamamasıdır.

İyi bilinmelidir ki; süreci yakından takip edeceğiz.

Bazı noktalara değinmek ve iktidarı hayati gördüğümüz konularda uyarmak isteriz. Bildirideki ifadeler, denetimimiz altındaki bölgeyle sınırlı tutulmuştur. Oysa harekâtın hedefleri anlatılırken Suriye’de, Fırat’ın doğusundan Irak sınırına kadar olan bölgede söz sahibi olma hedefinden söz ediliyordu. Bu hedef, anılan alanda bir “güvenli bölgeyi” tarif ediyordu. Bildirideki ifadelerden, bu hedeften vazgeçildiğini anlıyoruz.

Şu an denetimimiz altındaki bölgelerin dışından millî güvenliğimize yönelebilecek tehditleri bertaraf edebilmek için Rusya ve önünde sonunda Suriye yönetimiyle müzakere etmemiz gerekecek. İdlib’de hâlâ ağır riskler var. Fırat’ın batısında da Rusya’nın hâkimiyeti belirgin.

Görünüşe göre, Türkiye operasyonu başlatırken kontrol sağlamayı hedeflediği bölgelerden,
Ayn el-Arab’ın (Kobani) tamamından ve Tel Abyad’a çok yakın olan sınır bölgelerinden de vazgeçmiştir. Keza Mümbiç de aynı durumdadır. Zaten harekâtın başlamasının ardından bu bölgelerin tedricen Şam’ın eline geçmesi buralarda Türkiye’nin kontrolünü imkânsız olmasa da, çok zor hâle getirmiştir. Bu konulardaki pozisyonumuzun ve planlamaların dikkatle yapılması millî güvenliğimiz açısından hayati önem taşımaktadır.

Bildiride, terör örgütlerinin ellerindeki ağır silahların toplanacağı ifade edilmektedir. Ancak kim tarafından, nasıl ve hangi yöntemle toplanacağı muallaktadır. Bu noktanın da aydınlığa kavuşturulması şarttır.

Üzücü olan odur ki; bölgesel aktör olma iddiasıyla çıkılan yolun sonunda, bugün karşılaştığımız gerçek, ülkemizi başka akılların yol haritalarına mahkûm hâle getirmiştir. Bu mutabakat, 911 kilometrelik sınırımızda, başka güçlere ya da uzaklardan gelen devletlere tabi hâle geldiğimizin açık bir ifadesidir. Mutabakat kapsamındaki bölgeler için ABD ile, Fırat’ın doğusundaki diğer alan için de Rusya ile müzakere etmek zorundayız. Sınırımızdan 30 km derinliğin ötesinde yaşanabilecek gelişmelerin ise ilave zorluklar yaratacağı muhakkaktır.

Ayrıca, büyük sorun haline gelen Türkiye’deki sığınmacıların geri dönüş projesi ve planları da iktidarın öngördüğü şekilde işlemeyebilir. Bunun da altını çiziyoruz.

İYİ Parti olarak; Şimdi, Erdoğan-Putin görüşmesinin sonuçlarını bekleyeceğiz. Ancak o zaman daha sağlıklı bir tahlil yapmak mümkün olabilecektir.

İktidarı, daha önce düştükleri bir yanlışa karşı bir kez daha uyarmak isteriz. ABD ve Rusya’yla yürütülen müzakerelerin, dolaylı da olsa, “terör örgütüyle görüşme” şeklinde değerlendirilmesine yol açacak adımlardan uzak durulması gerekmektedir. Bu noktada hiçbir telkin ya da baskıya boyun eğilmemeli, devlet ciddiyeti ve ilkeleri asla unutulmamalıdır. Harekâtın başındaki hedeflerden geriye düşülmemesi bir ve bütün olarak devletinin arkasında duran milletimizin haklı beklentisidir.

Hükûmetin yürüttüğü politikalardan ve özellikle mutabakat metninden kaynaklı kaygılarımızı bir kenarda tutarak gelişmelerin takipçisi olacağız.

Tarihe şu notu düşmek isteriz ki;

“Güvenli bölge” esasen Suriye’nin tamamıdır.

Bölgesel istikrarın temel şartı; Suriye’nin toprak ve siyasal bütünlüğüdür.

Bunu sağlamak için gereğini yapmak durumundayız.

MEKTUBA HAMASETLE DEĞİL, HAKKIYLA CEVAP VERİN!

ABD Başkanı’nın aşağılayıcı mektubunu ve bu mahiyetteki diğer ifadelerini asla kabul edilebilir bulmuyoruz.

Sayın Erdoğan’ın bunları, geçiştirmeden ve geciktirmeden, Türkiye’nin onuruna ve büyüklüğüne yakışır tarzda cevaplamasını bekliyoruz.

Sayın Cumhurbaşkanı’nın aksine;

Türk Devleti ve Türk Milleti’nin onuruna yönelmiş seviyesiz üsluba hak ettiği cevabın verilmesini “önceliğimiz” olarak görüyoruz.

Aksi halde bu; Türkiye’ye karşı yanıtlanamayan bir hakaret olarak tarihin kayıtlarına geçecektir.

Türkiye büyük bir ülkedir. Türk Milleti kadim bir millettir.

İYİ Parti, iktidarın bu gerçek ışığında adımlar atmasını beklemekte ve gelişmeleri yakinen takip etmektedir.

Türkiye’yi 2. Dünya Savaşı’ndan koruyan, Kore’de Türk’ün kudretini dünyaya gösteren, Akdeniz’in ortasında, Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ni kurduran, Kardak’a bayrağımızı diktiren, terörist başını Suriye’den çıkartıp, kapı kapı gezdiren, Türk dış politikası terk edildi. Burası atamızdan bize miras kalan Türk devleti. Bu gerçeği her birinize bir bir öğreteceğiz. Ya öğreneceksiniz ya da ilk koyulan sandıkta gideceksiniz. Bir ülkede adalet yoksa, bereket olmaz. İş insanı, sanayici yatırım yapmaz, yapamaz. Yabancı yatırımcı gelmez, gelemez. Kalkınmanın önüne bariyerler örülür. İşsiz sayısı artar. Emeklinin, işçinin, memurun maaşı kuşa döner. Gençler hayal kuramaz, umudunu yitirir. Sayın Erdoğan, bunların hepsi oldu, milletimiz bunları tüm çıplaklığıyla yaşıyor. İktidardakilere sesleniyorum, milletimizin feraseti yüksektir ama aynı zamanda, o yüksek ferasetli milletin, bileği kalın, tokadı serttir. Milletimiz düşmanlıktan, ayrışmadan, nefret söyleminizden artık bıktı. Siz görmeseniz de bu sabırlı milletin sabır taşı artık çatlamak üzere. Günü geldiğinde öyle bir tokat yiyeceksiniz ki ne olduğunu kendiniz de anlamayacaksınız, şaşıracaksınız.  Eğitim, kaç üniversite açtığın değil, kaç üniversite mezunu genci hayata katabildiğindir. Eğitim, bir ticari sektör değil, devletin milletine sağlaması gereken en temel hizmettir. Eğitim, İzmit’in küçük bir köyünden çıkan memur çocuğu Meral Gürer’i, devlet okullarında okuyarak bugün İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener’liğe taşıyan sistemdir.  Doğa katledilmektedir. Kaz Dağları, Cerattepe, Salda Gölü gibi alanlarda yapılaşmaya gidiliyor. Ne dış politikada ne ekonomide ne kalkınmada ne eğitimde, hiçbir konuda istikrar sağlanamadı.

Partili Cumhurbaşkanlığı sistemi yüzünden Türkiye’nin borcu büyüdü, geliri azaldı,, çalışanların maaşları kuşa döndü. Bu millet, bu ucube sistemi hak etmiyor. Milletimiz sözlerine güvendi, destek verdi ama artık damadın yalanları milletin gerçeklerini saklayamıyor. İşte bu yüzden Türkiye’nin dört bir yanından, bir ses yükseliyor. Millet bizi çağırıyor. Diplomasiden ekonomiye, eğitimden üretime, işsizlikten borçlara, boşaltılan hazineden, vatan evlatlarını ortada bırakan kayırmacılığa kadar, bütün bu keşmekeşin ve çilenin çözümü belli, iyileştirilmiş ve güçlendirilmiş parlamenter sistem… Buradan ilan ediyorum ki İYİ Parti iktidarında ilk iş olarak, ülkemizi uçurumun kıyısına sürükleyen, milletimizi yokluğa mahkum eden, bu düzeni değiştireceğiz. Kimse merak etmesin, eskiye dönmeyeceğiz. Eskinin yanlışlarının tekrar edilmediği, vesayetin olmadığı, hakimiyetin gerçekten milletin olduğu, demokrasinin tam ve kamil olarak uygulandığı, 21’inci yüzyıl Türkiyesi’ne yakışır bir sistemle, milletimizi buluşturacağız. Tam bağımsızlık, itibarlı uluslararası ilişkiler demektir. Bunu sağlayacak, Türkiye’ye kaybettiği itibarını yeniden kazandıracağız. Türkiye’nin menfaatleri söz konusuyken bile, ona buna atarlanmayı diplomasi zanneden anlayışa son vereceğiz.  İhtiyaç sahibi her vatandaşım, devletin verdiğinin bir yardım değil, anasının ak sütü gibi helal bir vatandaşlık hakkı olduğunu bilecek. Yol haritamız eksiksiz şekilde hazır. Devlet nasıl yönetilirmiş, dosta düşmana göstereceğiz.”