Madenciler konuştu..(1)(Köşe yazısı 09.09.2019 Kayseri Star Haber Gazetesi)

DAVUT GÜLEÇ

GAZETECİ

davutgulec@hotmail.com

Gençliğimizden beri değerli madenlerimizin nasıl batılılar tarafından ‘kalitesiz linyit’ gibi isimlerle alınıp, bunları değerlendirdiklerini duyarız.

Son dönemlerde ise bu konuda, volfram, bor gibi uzay aracı yakıtında kullanılan madenlerin ana merkezi Türkiye’nin yine geleceğin bir çok madenlerine sahip olduğu, bunun mutlaka değerlendirilmesi gerektiği, yabancılara verilen maden arama ruhsat ve izinlerinin durdurulması, yabancı ortaklı sözleşmelerin Türkiye lehine yapılması gibi konularda, geçmişten kötü örnekler gösterilerek tartışılıyor.

Hep şu söylenir.

“Madenler işletilirse değerlidir”

Peki Türkiye’de madenciliğin küçülmesi kimin çıkarına ve yararına olur?

Bu konuda bir toplantı yapıldı. Toplantıya katılan Agrega Üreticileri Birliği, Altın Madencileri Derneği, Aydın Sanayi Odası, Çanakkale Madenciler Derneği, Ege Bölgesi Madenciler Derneği, Ege Maden İhracatçıları Birliği, Genel Maden İşletmecileri Derneği, İstanbul Maden İhracatçıları Birliği, Kireç Sanayicileri Derneği, Kömür Üreticileri Derneği, Seramik, Cam ve Çimento Hammaddeleri Üreticileri Derneği, Tüm Mermer Doğaltaş ve Makinaları Üreticileri Birliği, Türkiye Madenciler Derneği, Yurt Madenciliğini Geliştirme Vakfı temsilcilerinin katıldığı toplantı sonunda şu açıklama yapıldı.

“Bir süredir ülke gündemimizde yer alan ve odağının tek bir projeden, tüm madencilik faaliyetlerine karşı bir tepkiye kaymasını üzüntü ve endişe ile izlediğimiz bir süreçten geçmekteyiz. Doğa ile iç içe, doğanın belirlediği yerde ve koşullarda çalışmak zorunda olan ve bunu gönülden yapan insanlar olarak, olayların kamuoyuna yansıma şekline baktığımızda çevreye ilişkin kaygıları, geleceği için endişeye kapılanları elbette anlıyoruz.

Biz madenciler olarak “maden veya çevre” demiyoruz, biliyoruz ki “veya” dediğimizde veya ile bağladıklarımızın birinden vazgeçmek zorundayız. Oysa biz ne madenden ne de çevreden vazgeçebiliriz. Bu nedenle biz biliyoruz ve inanıyoruz ki insana ve çevreye duyarlı ve katkı sağlayarak dünya standartlarında madencilik yapabilen/yapan teknik kapasitemiz, insan kaynağımız, teknolojimiz, mühendislerimiz var…

Türkiye’de Madencilik Faaliyetlerini Niçin ve Nasıl Yapmalıyız?

Bugün madencilik sektörüne yatırım yapan yatırımcıların ve sektörde çalışan madencilerin hedef gösterilmeye devam edilmesi halinde; ülkemiz enerji ihtiyacının karşılanmasına; ülkemiz sanayisine ve şehirlerimizin altyapı/üstyapı ihtiyaçlarına kendi kaynaklarımızdan hammadde/mamul sağlayan maden işletmeleri, nasıl çalışacaktır, ülkemizin bu ihtiyaçları nereden ve nasıl karşılanacaktır, ya da madenler üretilmezse bu işten kimler kazançlı çıkacaktır? Öncelikle bu soruları sormalıyız kendimize.

Madencilikte dışa bağımlılığımız giderek artmaktadır. Ülke olarak toplam ithalatımızın yaklaşık %75’i enerji, hammadde ve ara mal kalemlerinden oluşmaktadır. İhtiyaç duyduğumuz enerji kaynaklarını ve metalleri dışarıdan satın almak için her geçen yıl çok büyük bedel ödüyoruz. Ülkemiz ithal kömür, demir cevheri, altın, bakır, kurşun, çinko ve birçok maden ve metale her yıl yaklaşık 25 Milyar USD bedel ödüyor. Kendi maden potansiyelimizi değerlendirmede ciddi sorunlar yaşadıkça bu bedel her geçen gün daha da artacaktır.

Bugün refah düzeyi yüksek ülkelerin geldiği nokta analiz edildiğinde bu ülkelerin enerji ve maden ihtiyaçlarını kendi kaynakları ile karşıladıkları görülmektedir. Ülkemizin gerek enerji gerekse diğer maden varlığını öncelikle bilmesi, sonrasında bunların önce insan ve çevre duyarlılığı ile sürdürülebilir kaynak kullanım ilkesi doğrultusunda, dışa bağımlı olmadan kamu yararı gözetilerek üretmesi ve kullanması kaçınılmazdır.

Bu nedenle madencilik faaliyetlerinin durdurulmasını değil, bu işletmelerin insana ve çevreye duyarlı bir şekilde faaliyetlerini sürdürmesini toplum olarak istemeliyiz.

Anayasa, Yasalar ve Madencilik

Anayasamızın 168.maddesinde, madenlerin Devletin hüküm ve tasarrufu altında olduğu, bunların aranması ve işletilmesi hakkının Devlete ait olduğu, Devletin bu hakkını belirli bir süre için, gerçek ve tüzel kişilere devredebileceği, bu durumda kişilerin uyması gereken şartlar ile Devletin yapacağı gözetim ve denetimin Kanunla düzenleneceği belirtilmiştir.

Anayasamızın 168. Maddesine göre yürürlüğe giren 3213 sayılı Maden Kanunu’nda da madenlerin aranması, işletilmesi ve üzerinde hak sahibi olunması ile ilgili tüm hususlar düzenlenmiştir.

Ülkemizde bir maden ruhsat sahasında arama ve işletme faaliyetinde bulunabilmek için öncelikle yasalara uygun şartların sağlanması ile maden ruhsatı alınmakta, bu ruhsata dayalı olarak faaliyet gerçekleştirilmesi için ise yine Çevre, Orman mevzuatlarına ve diğer yasalara uygun şekilde Devletin ilgili kurumlarınca izinlerin verilmesi halinde madencilik tekniğine uygun olarak faaliyet gerçekleştirilebilmektedir. Kısaca madencilik faaliyetlerinin tüm aşamaları için ayrı ayrı ilgili kurumlardan izin alınmakta ve faaliyetler tüm bu kurumların gözetim ve denetimi altında yürütülmektedir.

Ayrıca verilen tüm ruhsat ve izinlere karşı herkes yargıya başvurabilmektedir. Kamuoyunda tartışmaya açılan madencilik projelerinin birçoğunda yargıya başvurma hakkı kullanılmış, yargının verdiği karar doğrultusunda süreç işlemiş, kesinleşen yargı kararı doğrultusunda ya madencilik faaliyetine başlanmamış veya faaliyetler durdurulmuş ya da faaliyetlere başlanmış veya devam edilmiştir.

Hukukun üstünlüğüne, hukuk devleti ilkesine inanan madenciler olarak bu süreçler sonunda faaliyete geçen işletmelerin faaliyetlerinin hukuk kuralları dışına çıkılarak engellenmeye çalışılmasını, protesto hakkını aşarak işletmelere fiziki müdahalelerde bulunulmasını anlamakta güçlük çekiyoruz.

Madencilik kamu yararı çerçevesinde partiler üstü bir anlayışla ele alınmalıdır

Madenciliğe yasak olmayan alanlarda, yasalara uygun olarak yürütülen faaliyetleri yasa dışı olma iddiaları ile engellersek bu ülkede hangi yatırımcı neye güvenerek yatırım yapabilir? Madenciliğin partiler üstü bir anlayışla ele alınıp yürütülmesi ve ülkeye katkısının arttırılması toplumun refahı için önemli ve gereklidir. Dünyada kendi yer altı kaynaklarını değerlendirmeyen bir ülke var mı? Madencilikle ilgili her türlü çevre sorunları bugünkü bilim ve tekniğin ulaştığı seviye sayesinde çözüme kavuşturulabilmektedir. İnsanı ve çevreyi önceleyen, sanayinin ihtiyacını dışa bağımlı olmaksızın kendi kaynakları ile sağlayan, istihdam yaratan, ihracat potansiyeli olan madencilik sektörü, tüm toplumca desteklenmesi ve sahip çıkılması gereken bir sektördür. Bu sektöre milli menfaatler gözetilerek ve partiler üstü bir anlayışla yaklaşılması beklenmektedir.