Liseli araştırması…(Köşe yazısı 19.01.2015 Kayseri Star Haber)

DAVUT GÜLEÇ
GAZETECİ-HİSF KAYSERİ TEMSİLCİSİ
davutgulec@hotmail.com

Gençler arasında her türlü suç ve suçlu sayısı ile cezaevine giden liseli sayısı giderek artıyor.
Polis-Adliye muhabirliğinde geçen 40 yıl içinde bu konuyu yıllardır ‘Bağıra bağıra gelen kaza’ diyerek hep söyler, aileleri de uyarırım.
Hatta, son 20 yıl içinde yapılan araştırmalarda, gençlerin sert cisim, kesici ve delici aletleri daha çok kendilerini savunmaya ya da korumaya yönelik değil, direk öldürmeye yönelik kullandıklarından da rakamsal örnekler veririm.
20 yıl öncesine kadar gençler, kesici ve delici aletleri kullanırken belden aşağıya, kaba etler ayak, kalça, göbek, kol gibi bölgelere yaparken, neredeyse 10 yıldır kalp, boğaz, kafa, böbrek, ciğerler gibi bölgelere birden fazla kullandıkları saptandı.
Bölgelere göre, liseli gençlerin cinsiyetlere göre olayları değişsede, Kayseri’de kızların karıştığı olaylar dikkat çeker oldu.
Erkek lise öğrencilerin gruplaşması, arkadaş kurbanı olmaları, ‘delikanlılık’ ayaklarından kendilerini yaktıkları da kaçınılmaz bir gerçek.
Hatta öyle ki, ailevi ya da çevresel faktörlerle canına kıyan liseli sayısı da dikkat çeker hale geldi.
Anne-baba olmanın giderek zorlaştığı günümüzde, ‘Çaresizlik, toplumsal dışlama, suç örgütlerinin iyi çalışmaları’ gençleri raydan çıkartıyor.
Karadeniz Teknik Üniversitesi Fatih Eğitim Fakültesi Rehberlik ve Psikolojik Danışmanlık Ana Bilim Dalı Öğretim Görevlisi Yrd. Doç. Dr. Vesile Oktan’ın farklı liselerden, herhangi bir psikiyatrik bozukluk tanısı almamış olan 371’i kız 680 öğrenci üzerinde yaptığı araştırmada çarpıcı sonuçlara ulaştı. “Kendine zarar verme ve nedenleri” başlıklı araştırmada öğrencilerden 245’inin yani yaklaşık yüzde 36’sının çeşitli nedenlerle kendilerine zarar verdikleri ortaya çıktı.
Araştırmaya göre ergenler arasında en fazla görülen davranış yüzde 64 ile “yaranın iyileşmesine engel olma-kabuklarını koparma.”
Araştırma, erkeklerin özellikle “kesme” ve “yakma” davranışının kızlara oranla çok daha yüksek olduğunu ortaya koydu.
“Kendine zarar verme ile ilgili ilk girişim 13-15 yaşlarında, ilk kez akranları ve ebeveynleriyle çatışma yaşadıklarında ve çeşitli stres yaşantıları ile karşı karşıya kaldıklarında meydana gelmektedir” sonucuna varılan araştırmada, öğrenciler zarar verme gerekçelerini şöyle açıkladı.
Sakinleşmiş hissederim
İntihar dürtümden kaçınmış olurum
Kendimi berbat hissettiğime dair bir işaret bırakmış olurum
Değersiz veya akılsızlığımdan dolayı kendime duyduğum öfkeyi gösteririm
Birisinin hıncını çıkarmış olurum
Heyecan ve coşku yaratan bir şey yapmış olurum..
Psikiyatr M. İrfan Coşkun, araştırmaya ilişkin şu yorumu yaptı.
“Kendine zarar verme davranışı daha çok antisosyal, borderline ve histrionik kişilik bozukluklarında görülmekle beraber depresyon ve şizofreni gibi psikiyatrik hastalıklarda da görülür. Bunlar dışında alkol ve madde kötüye kullanımı da bu tür davranışlara yol açabilir. Nadiren de özenti şeklinde ortaya çıkabilir. Eğer yapılan bu çalışma yüzde 30-40’lara varan yüksek oranda kendine zarar verme davranışı olduğu şeklinde sonuçlanmış ise bu psikiyatrik durumların sıklığı çok fazla demektir ki bu çok vahim ve acilen üzerinde durulması gereken bir durumdur.”
Araştırmayı yapan Yrd. Doç. Dr. Oktan ise “Ergenlere zorlu koşullarla başa çıkmaya yardımcı olmada olumlu duyguları düzenleme ve kullanma yollarının öğretilmesi, özellikle önemlidir. Diğer yandan ergenlerde bu davranışların gözlenmesi ve erken belirlenmesi, davranışın tekrarının önlenmesine ve davranışın şiddetinin azaltılmasına yardımcı olacaktır” dedi.
Ortada ciddi bir sorun var.
Herşeyi devletten beklemekte yanlış olsa da, devletin bu yaşlardaki çocukların ihtiyacı olan sosyo- ekonomik ortamı sağlaması kaçınılmaz görünüyor.
‘Benim çocuğum suç işlemez, suça karışmaz’ diyen çok iddialı konuşur. Benden uyarması.