Kültür-sanat, magazin-yaşam haberleri (08.06.2022)

KENDİNE İYİLİK YÖNTEMİ: HOBİ TERAPİ

Covid-19 döneminde artan psikolojik sorunlara yeni ve etkili yöntemler geliştirilmeye devam ediliyor. Konuya ilişkin açıklama yapan Klinik Psikolog Kübra Özcan, pandemi dönemi sonrası en etkili olduğunu gördüğümüz hobi terapi ile sorunların aşıldığını gördüklerini belirtti.

Klinik psikolog Kübra Özcan yaptığı açıklamada hobi terapiye ilişkin bazı bilgileri aktardı. Özcan, “Hobi terapi genel anlamda danışanların hayal dünyasını bir araç olarak kullanır. Kişilerin günlük streslerini, endişelerini ve atlatmaya çalıştıkları travmatik olarak etkilerini azaltmak üzere geliştirdiğimiz bir terapi çeşitidir. Kişilerin kendilerini ve sınırlarını keşfetmelerini sağlamak, kişilerde olumlu bir gelişmeye vesile olmak, bedensel ve ruhsal problemleri azaltmak, kişilerin sorunlarını çözmek ve en önemlisi de stresle başa çıkmalarını sağlamakta yardımcı olur. Bildiğiniz üzere Corona’nın çıkmasıyla motivasyon, özgüven, dikkat ve hafızada ciddi azalmalar görülmüştür. Bunu giderme yollarından biri olarak hobi terapi, başlı başına kendimizle daha barışık olmamızı sağlar. Pek çok depresyon, kaygı bozukluğu, panik atak ve takıntılar gibi duygu durum rahatsızlıklarının psikolojik tedavilerinde kişiye iyilik halini yeniden kazandırabilmek için farklı tedavi biçimlerini kullanabiliriz.

Psikolog Gökçen Polat ise “İnsanlar kendilerini bir hobi sahibi olarak gördükten sonra bir kimlik duygusu verir. Bireylerin kendilerini ve sınırlarını keşfetmesine katkı sağlar. Terapiyi tek boyutlu olarak değil, birçok alanda geliştirilerek kullanılabilir. Bizler Workshop etkinliği düzenleyerek heyecan, ilgi ve merak duygularına göre yeni keşifler konusunda yardımcı oluyoruz. Bu etkinlikte sadece beden ve ruh sağlığı değil, bunlarla birlikte iletişim kurma ve sohbet edebilme becerileri güçlendiriyoruz.” ifadelerini kullandı.

Etkinlikte konuşan Nöroloji Uzmanı Zehra Erbay, “Hem nörolojik hem de psikiyatrik hastalıklara eşlik eden bilişsel fonksiyonlardaki kayıpları geriye çevirmenin en etkili yöntemlerinden olan hobi terapi bireylerin hem bedensel hem de zihinsel rehabilitasyonuna katkı sağlamaktadır. Özellikle unutkanlık dikkat dağınıklığı konsantrasyon güçlüğü yaşayan kişilerin hobi terapi ile rehabilite edilmesi oldukça önemlidir. Bizler zihnine vakit ayırmak isteyen, kendine iyilik yapmak isteyenleri aramızda görmeyi arzu ediyoruz.” şeklinde konuştu.

Z Kuşağı Çalışma Ortamını Önemsiyor!

İş hayatındaki kuşak çeşitliliği Z Kuşağının da eklenmesi ile birlikte artış gösterdi. X kuşağının profesyonel iş insanları ve Y kuşağının genç yöneticilerinden sonra iş dünyasına adım atan Z kuşağı, çalışma ortamlarını belirlerken bazı öncelikleri göz önünde bulunduruyor. Z kuşağının ilgisini çeken çalışma ortamlarının başında ise esnek, network ağı sunan, modern, konforlu ve teknolojik çalışma ortamları yer alıyor. eOfis Kurumsal İletişim Direktörü Melis Ataç, Z kuşağının çalışma ortamlarına verdiği önemi ve öncelikleri ile ilgili görüşlerini paylaştı.

İş dünyası X ve Y kuşaklarından sonra Z kuşağının da çalışma hayatına girmesiyle beraber büyüme gösteriyor. 1995 yılından sonra dünyaya gelen ve teknoloji ile iç içe gelişimini şekillendiren Z kuşağı, diğer kuşaklara kıyasla çalışma ortamlarını daha fazla önemsiyor. Z kuşağının iş dünyasına adım atması çalışma ortamlarındaki değişiklikleri de beraberinde getiriyor.

Ülkemizde çalışanların ve şirketlerin ihtiyaçlarını karşılamaya yönelik birçok ofis bulunuyor. Ancak gelişen teknoloji ve çalışan ihtiyaçlarının ön plana çıkması ile yeni nesil ofis hizmetleri şirketlerin ve çalışanların gözünde önem kazanıyor. Dijital ve teknolojik gelişmelerin hız kazandığı dönemlerin başında dünyaya gelen Z kuşağı, çalışma ortamlarını tercih ederken bazı özelliklere dikkat ediyor. Peki, Z kuşağı neden çalışma ortamlarına diğer kuşaklara kıyasla daha fazla önem veriyor? Çalışma ortamlarında aradıkları başlıca özellikler neler? Tüm bu soruların yanıtlarını eOfis Kurumsal İletişim Direktörü Melis Ataç yanıtladı.

Esneklik, esneklik, esneklik!

Son dönemlerde önem kazanmaya başlayan ve çalışma anlayışını değiştiren esneklik olgusu, pandeminin tüm dünyayı etkisi altına almasıyla birlikte hız kazandı. Hem pandeminin durumu hızlandırması hem de Z kuşağının özgürlüğe, esnekliğe ve dijitalleşmeye verdiği önem ile çalışma ortamları da esneklik kavramı çerçevesinde gelişim gösterdi.

Z kuşağı, çalışma ortamını belirlerken keskin hatlara sahip çalışma ortamlarından uzak duruyor. İş planlarına göre ofise gitmeden de aksamaya neden olmadan ve işlerini profesyonel bir şekilde yürütebilecekleri ofisleri tercih ediyorlar. Bununla beraber, esneklik şirketlerin kolay bir şekilde küçülmelerine ve büyümelerine olanak sağlıyor.

Teknolojik altyapı imkanı!

Teknoloji günümüz dünyasında vazgeçilmez bir unsur. Öyle ki, iş dünyasında meydana gelebilecek bir teknolojik aksama büyük kayıplara yol açabiliyor. Teknoloji ve dijitalleşme ile bütünleşen Z kuşağı, teknolojik altyapıya sahip çalışma alanlarında çalışmayı tercih ediyor.

Hızlı internet altyapısı ve çalışma alanlarında var olan toplantı odalarının teknolojik imkanlara sahip olması özellikle Z kuşağının çalışma ortamlarını belirlerken dikkat ettiği unsurların başında geliyor.

Komşu komşunun külüne muhtaçtır atasözünün özeti: Network!

Hayatın her alanında olduğu gibi iş hayatında da iletişim büyük önem taşıyor. Özellikle de Z kuşağı için! İş hayatınızda çevrenizi genişletmek, sağlıklı iş ilişkileri kurmak ve potansiyel müşterilerinize ulaşabilmek için network yapmanız gerekir. Network’ün iş hayatındaki öneminin bilincinde olan Z kuşağı, çalışma ortamlarını tercih ederken farklı iş kollarından insanlar ile sosyalleşebilecekleri ve paylaşımlarda bulunabilecekleri çalışma ortamlarını tercih ediyor. Böylece iş aralarında farklı insanlar ile bir araya gelerek hem eğlenceli zamanlar geçirebiliyorlar hem kendi ağlarını genişletebiliyorlar hem de farklı deneyimler kazanma şansı elde ediyorlar.

2010 yılından bu yana yeni nesil ofis hizmetlerinde faaliyet gösteren ve 10.000’den fazla firma ve müşteriye ulaşan eOfis, ofis içi network imkanının yanında ofis dışında da çeşitli etkinlikler ve eOfis kullanıcılarının birbiriyle iletişime geçebileceği panel sayesinde network sürecini destekliyor.

Modernizm ve konfor bir arada!

Konforlu bir ortamda çalışmak iş dünyasında faaliyet gösteren herkesin önem verdiği özelliklerin başında geliyor. Fakat Z kuşağı için konforlu bir çalışma ortamının yanı sıra modern, şık ve ferah bir çalışma ortamı da önem taşıyor. Z kuşağı bu isteğinde haksız da sayılmaz! Yapılan araştırmalara göre çalışma ortamının dizaynı verimliliği ve performansı büyük ölçüde etkiliyor.

Z kuşağı bireyleri hayatın her alanında fark edildiğini ve önem verildiğini görmek istiyor. Bu nedenle geniş ve konforlu bir çalışma ortamına sahip olan ofislerde bulundukları ortamı doğrudan sahiplenerek daha mutlu ve verimli bir şekilde çalışabiliyorlar. Modern ve konfor ofis arayışı yalnızca çalıştıkları alanla sınırlı kalmıyor. Z kuşağı ofislerinin iş aralarında keyifli zaman geçirebilecekleri sosyal yaşam alanlarını, kafeleri ve oyun alanlarını içermesine özen gösteriyor.

Z kuşağının modern ve konforlu çalışma ortamı arayışını karşılayan eOfis, farklı ofis konseptleriyle birlikte eğlenceli bir çalışma ortamı da sunuyor. eOfis’in Bodrum lokasyonunda denizin ve güneşin keyfini çıkararak çalışırken, Balat lokasyonunda tarih ile iç içe çalışma deneyimine ulaşabilirsiniz.

GENÇ ve KADIN İŞSİZLİĞİ ÇÖZÜMSÜZ DEĞİL

Resmi Veriler Kadınların İş Gücünde Erkeklerden Daha Az Yer Aldığını Doğruluyor

Türkiye İstatistik Kurumu’nun (TÜİK) hane halkı işgücü araştırması sonuçlarına göre, 2021 yılında istihdam edilenlerin yüzde 32,8’i kadın, yüzde 70,3’ü ise erkek oldu.

Türkiye’de kadınların istihdama katılımı, Avrupa Birliği (AB) ve Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Teşkilatı (OECD) ülkelerinin de altında seyrediyor. OECD ülkelerinde kadın ve erkeklerin istihdama katılım oranı arasındaki açık yüzde 14,5, AB üyesi ülkelerde yüzde 10 iken aynı oran Türkiye’de 39,1 şeklindedir.

TÜİK verilerine göre, 2014 yılında yüzde 23 olan dar tanımlı genç kadın işsizliği, 2021 yılında 27,2’ye yükseldi. Kadınlar arasında geniş tanımlı yani mevsimlik işsizler ile iş aramaktan vazgeçenlerin de eklenmesiyle ortaya çıkan işsizlik oranı ise 2014 yılında yüzde 35,8 iken 2021 yılında 42,7 oldu.

Kadın istihdam oranı gelişmiş ülkelerin ortalamasının altında olan Türkiye’de pandemi süreci de kadınların iş gücüne katılımını olumsuz yönde etkiledi. Covid-19 salgını sürecinde birçok fabrika ve işyerinin kapanması en çok kadın istihdamını etkiledi ve 2018 yılından itibaren kadın istihdamı düşüş göstermeye başladı.

İstihdam Teşvikleri Çözüm Olabilir

Türkiye’de işsizliğin azaltılması ve istihdamın arttırılması için 2008 yılında çıkarılan 5763 sayılı İş Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun’la; kadınların ve 18-29 yaş arası gençlerin istihdamını teşvik amacıyla, mevcut istihdama ilave olarak işe alınmaları halinde beş yıl boyunca kademeli prim indirimi sağlanmıştır. Türkiye’de ilk defa kadınların istihdamını teşvik etmesi bakımından hazırlanan bu kanun büyük önem taşımaktadır.

İstihdam teşviklerinden faydalanan işverenler, ödemek zorunda oldukları sigorta primlerinin devlet tarafından karşılanması, işverenlerin maliyetlerinin biraz olsun düşmesine yardımcı olacaktır. Bir diğer grup kadınların kendisidir. Teşvikler sayesinde kapılarını açan işverenler kadınları istihdam ederek onları “işsiz” gruptan çıkartarak işgücü piyasalarına çekecektir. Üçüncü grup ise devlettir. Teşvikler sayesinde artan kadın istihdam oranları makro anlamda ülkenin ekonomik büyüme ve kalkınmasında etkili olacaktır.

Olumlu Sonuçlar

İşsizliğin azaltılması için uygulanmaya başlayan istihdam teşvikleri, yıllar içerisinde göstergelere olumlu sonuçlar da yansıttı. Özellikle 2011 yılından itibaren yürürlükte olan 6111 sayılı kanunla uygulanan kadın ve genç istihdamını artırmaya yönelik olan devlet desteği kadınların işgücünekatılmasını olumlu yönde etkiledi.

Uzun yıllardır İnsan Kaynakları hizmetleri alanında danışmanlık hizmeti veren ve alanında uzman olan Artı365 Danışmanlık Yönetim Kurulu Başkanı Berat Süphandağ, işsizliği önleyici devlet politikalarının başında istihdam teşviklerinin yer aldığını ve hizmet verdikleri yüzlerce yüksek istihdam sağlayan firmalardan edindikleri istatistiklere göre orta ve uzun vadede ülke ekonomisine doğrudan pozitif etkiler sağladığını belirtti.

Kadın ve genç istihdamının sanayi ve hizmet sektörlerinin gelişimi için olmazsa olmaz olduğunu vurgulayan Berat Süphandağ, 2011 yılından itibaren Türkiye’de kadınların “işsizlik, istihdam ve işgücüne katılım” rakamlarını hazırladıkları bir grafikle paylaştı.

R EYYÜB YILMAZ KAFA KARIŞIKLIĞI OLAN SORUYA CEVAP VERDİ: GÜNDE NE KADAR SU TÜKETMELİYİZ?

Sıvı tüketimi konusunda yeterli bilgiye sahip olmadığımızı söyleyen Tıbbi Beslenme Uzmanı Dr. Eyyüb Yılmaz, “Bir insan ne kadar su içmeli sorusunu bana sorduklarında, ‘Ne yediğini söyle bana, ne kadar su içmen gerektiğini söyleyeyim sana. Nasıl su içtiğiniz de ayrıca önem arz ediyor’ cevabını veririm. Yediğiniz yemeğin ne olduğu çok önemlidir. Yenilen yemeğin miktarına uygun oranda su içmeniz gerekmektedir. Metabolizmanızda çok su harcayan yemekleri mi tercih ediyorsunuz? O zaman çok su içmeniz gerekiyor. Bu konuda en dikkat çekici besinler hangileri? Et, peynir, yumurta gibi hayvansal proteinler daha çok su istemektedir. Bunları yiyenlerin yemekten 2-3 saat sonra olmak şartı ile bol bol su içmeleri gerekmektedir” dedi.

Yaz aylarının gelmesi ile beraber ‘günlük ne kadar su içmeliyiz?’ sorusu da gündemdeki yerini aldı. Yetişkin bir insan günlük sıvı tüketirken nelere dikkat etmeli? Sağlıklı su tüketimi hakkında bilmemiz gerekenler nelerdir? İçtiğimiz sulardaki PH değerleri ne anlama geliyor? Tükettiğimiz besinler, içtiğimiz suyu nasıl ve hangi ölçüde etkiliyor? Tıbbi Beslenme Uzman Doktor Eyyüb Yılmaz tüm merak edilenleri değerlendirdi.

SIVI TÜKETİMİ KONUSUNDA BİLİNÇLİ DEĞİLİZ

Sıvı tüketiminin yaşamımızın her anında çok önemli olduğunu vurgulayan Yılmaz, “Sıvı tüketimi konusunda yeterli bilgiye sahip değiliz. İnsanların neyi, ne zaman, ne şekilde tüketeceklerini bilmesi gerekiyor. İnsanların sıvıyı kullanış amaçları nedir? Sıvı niye alınır? Bu soruların cevapları ile başlayalım. Sıvı, kişinin bedeninde iyi bir taşıyıcıdır. İyi bir temizleyicidir. Sıvı, kandaki akışkanlığı sağlar. Daha yoğun olan kan, yorgunluk ve halsizlik yapar. Bu durum, kan dolaşımının mikro düzeydeki yavaşlığında kaynaklanır” dedi.

SIVI ALMADAN SIVI ALMAYA FARK VAR

İçtiğimiz sıvıların birbirinden farklı etkilere sahip olduğunu aktaran Yılmaz, “Nasıl bir sıvı alıyorsunuz? Mesela kahve içiyorsanız, kahvenin diüretik dediğimiz idrar söktürücü etkisinden dolayı kanı yoğunlaştıran bir içecek olarak kabul edilir. Çay da benzer bir şekilde diüretik etkiye sahiptir. Kalp krizlerinin oluşumuna neden pıhtılaşmayı azaltan içeceklerin de günlük yaşama eklenmesini öneririm, mesela hibiskus, reyhan, orijinal limonata ve zencefilli içecekler hem serinletir hem de kanı sıvılaştırarak sürpriz kalp krizlerine engel olursunuz” dedi.

NE YEDİĞİNİ SÖYLE BANA, NE KADAR SU İÇMEN GEREKTİĞİNİ SÖYLEYEYİM SANA

Kanın su ihtiyacının kişinin yedikleri ile ilişkili olduğunu ifade eden Yılmaz, “Bir insan ne kadar su içmeli sorusunu bana sorduklarında, ‘Ne yediğini söyle bana, ne kadar su içmen gerektiğini söyleyeyim sana’ cevabını veririm. Tek parametre yediklerimiz değildir elbette ama önemli bir parametredir. Bir insanın hangi işi yaptığı, ne kadar terlediği, ne kadar suya ihtiyacı olduğunu belirlememizi sağlar. Yoğunlaştırılmış hayvansal protein yani et, peynir gibi ürünleri tüketirsek o gıdaların en azından beş katı kadar suya ihtiyacımız olur. Bu suya olan ilk ihtiyaç 2 saat sonra, daha sonrasında da 5 saat sonra ortaya çıkmaktadır.

Peki, bir karbonhidrat tükettiğinizde ne kadar suya ihtiyacımız vardır? Bir kişinin tükettiği karbonhidratın ağırlığının en az 3 misli kadar su tüketmiş olmasını tercih ederim. Hiçbir zaman karbonhidratlarla beraber yoğun su alınmamalıdır. Bu hata sizin halsizleşmenize neden olacaktır. Bağırsaklarınızı bozma riski oluşturacaktır. Karbonhidrat alımından 2-3 saat sonra su içmeliyiz. Yani midenizin boşaltım saatine denk getirmelisiniz, bu davranışın bizlere çok fazla sayıda katkı sağlar. Mesela duodenal ülserinizi tedavi edersiniz, mesela sindirimin doğru yapılmasını sağlarsanız gerçekten beslenmiş olursunuz. Bağırsak gazlarınızı azaltırsınız” bilgisini verdi.

ENERJİ YÖNETİMİNİ SAĞLAYACAK ŞEKİLDE SIVIYI NASIL ALIRIZ?

Sıvıların tüketimi konusunda yemekten sonraki süreçle alakalı olarak da önemli bilgiler veren Yılmaz, şu ifadeleri kullandı:

“Yemekten 2 saat sonra soğuk su içerek karbonhidratların mideyi terk etme süresini uzatabilirsiniz örneğin serin bir Ayran içebilirsiniz. Ayran tüketimi sayesinde yine midenin terkedilme süresini yavaşlatabilirsiniz. Şalgam tüketebilirsiniz ama şalgamı yemekten 2 saat sonra içmeyiz onu yemekte içerek sindirimin gücünü artırmaya çalışırız. Kombu çayı mide boşaltımında sorun değildir. Meyanın en doğru saati ise yemekle ve midenin boşaltım saati iki zaman diliminde de uygun diyebiliriz.

Çayı ne zaman içelim sorusu da sıklıkla sorulmaktadır. Yemekle beraber çay içiyorsanız su içmeyin. Bilinenin aksine özellikle yağlı yemeklerle beraber su içmektense çay içmeyi tercih ederim, hamurlu yemeklerle çayın şekeri hızlı yükselttiğini belirtmek isterim. Buna çözüm olan içecekler ise biberiye, ada çayı, tarçın, bitki çayı, yeşil çay vs. bunların karbonhidratların oluşturacağı oksidasyonu durdurucu rolü vardır. İmkan olduğu zamanlarda yemeklerde bu tarz çayları da tercih edebiliriz.”

NE KADAR SU İÇMELİYİZ, HANGİ SULARI İÇMEMİZ GEREKİYOR?

“Ne kadar su içmeliyiz sorusunun cevabı anlaşılmış ise hangi sular içilir? suların çeşitleri hakkında birkaç şey söylemek istiyorum” diyen Yılmaz, “Suların en önemli özelliği çözücü gücü, taşıyıcı gücü ve temizleyici gücüdür. Bu durumda en değerli suları sıralarken bu özelliklere bakmamız gerekecektir.

Çözücü yüksek sular Ph değeri en yüksek sulardır. Etki gücü ne kadar değişir derseniz hemen hesaplayalım: Suların PH değerleri normalde olan hali 7’den 9.5’e çıktığında çözücü gücü 500 kat daha güçlü olacaktır.

Uyarmak zorundayım aman dikkat…! Pet şişelerde yüksek alkali veya yüksek asidik içecekler meme ve kolon kanserinden sorumlu olan BPA maddesini de 500 yüz kat çözeceğinden kanserojen riski yüksek sulardır. Bu yüzden sadece cam tercih ediniz.

Mikronize sular dediğimiz hareketli ve enerjisi yükseltilmiş ORP değeri -500 civarında olan sular çok güçlü antioksidan sulardır.

Her gün 10 bardak nar suyu kadar güçlü bir antioksidan almanın en zararsız yolu iyonize su içmektir” ifadesini kullandı.

BİLİMSEL KANITLARLA İSPATLANMIŞ ALKALİ İYONİZE SULARIN EN BELİRGİN FAYDALARI

Bilimsel kanıtlarla ispatlanmış alkali iyonize suların en belirgin faydaları Yılmaz, şu başlıklar halinde özetledi:

Kilo sorununuzu çözmenizi kolaylaştırır

Kabızlığınızı giderir

Kansere karşı korur

Yorgunluk sorununuz azalır

Yaşlanma sürecinizi yavaşlatır

SU İLE İLGİLİ TOPLUMU İLGİLENDİREN EN ÖNEMLİ KONU NEDİR?

Son olarak Yılmaz şu açıklamalarda bulundu: “Dünya Sağlık Örgütü (WHO) 2004 yılı su kongresindeki bildiri ve klinik gözlemlerim bu konuyu teyit ediyor. Ters ozmozis su kullanımının 10 yıl ve üstü bir zamanda kullanıcılarında belirgin düzeyde osteoporoz, kolon ve meme kanseri, obezite görülmektedir. Yani doğru suyu içemeyebilirsiniz ama asla yanlış suları içmeyiniz.”

ŞEBNEM SORAL TAMER’İN İLK ROMANI GECE DENİZİ, KAFKA KİTAP’TAN ÇIKTI!

 Deneyimli editör ve metin yazarı Şebnem Soral Tamer’in ilk romanı Gece Denizi, Kafka Kitap logosuyla edebiyatseverlerle buluştu. Gece Denizi’nin başkahramanı Servi, malum vakti beklemektense kendi isteğiyle bu dünyadan ayrılmadan önce kaleminden “defter”ine dökülenlerle, dinlediği ve ruhu bile duymadan bir parçası olduğu onca anlatıya, mite, masala karışan kendi masalını anlatıyor. Şebnem Soral Tamer’in hem zengin hem akıcı diliyle Gece Denizi, okurlarına sürükleyici bir edebiyat deneyimi sunuyor.

 Elli üç yaşındaki Servi’ye göre, şu “yaşamak meselesi” haddinden fazla abartılmaktadır. Ağrıyan ve tutukluk eden dizlerle kendini göstermeye başlayan yaşlılık belli ki gözünü korkutmuş, malum vakti beklemektense bir hâl çare düşünmek daha mantıklı görünür olmuştur. Yaşadığı şehirden çok uzakta bir yere gidip, göçme ânında gerçekleştiği rivayet edilen anılar gösterimini garantiye almak istercesine bir defter tutmaya başlar. Ancak asıl konu ondaki bu köklü güvensizlik duygusu değil, kendini bildi bileli yüzleşmekten kaçındığı bir gerçekliğin gözlerinin içine bakma ihtiyacıdır:

“Keşfettiğim bir şey var, bence epey önemli bir mevzu, giderayak onu masaya yatırayım diyorum: Şu bizim güya ‘biricik’ hayatlarımız var ya, gökler sıkıntıdan patlayıp içinden bizi çıkardığından beri çalınan tek bir plaktan mütevellitmiş, onu anladım (toprak, çamur ya da ateşten ziyade, sıkıntı bize daha uygun bir hammaddedir, bunu herkes bilir). Aklıma çengel gibi takılıp kalan anıları yan yana dizdim, sonra da kutsal metinlere, efsanelere, masallara, ağıtlara, halk söylencelerine baktım, okuyup araştırdıkça küçük ya da büyük parçalar hâlindeki temsillerinde oynadığımı fark ettim… Huyum kurusun, inadım tuttu mu ne yel ne de sel alabilir beni bir davadan. Yine öyle olacak, sırf bu zorbalığa kafa tutmak için gideceğim. Ama önce bu örtülü oyunu bir sır olmaktan çıkaracağım.”

İstanbul’da başlayıp Güneydoğu’ya uzanan bu efsunlu “defter”, yaşadığımız topraklara ait masalların, mitlerin, keşiflerin ve karanlık kahkahaların, var oluşumuzdan bu yana bitimsiz bir esrimeyle dinlediğimiz öykülerin edebiyata dönüşünü kutlayan bir metin.

Nihan ve Serdar’dan yazın düeti geldi…Nihan ve Serdar’dan yaz ‘Fırtına’sı…

Sesinin yanı sıra güzelliğiyle de dikkat çeken Türk Popunun son gözde isimlerinden Barbie lakaplı Nihan Çelik, Serdar Ortaç ile bir araya geldiği yeni projesini müzik severlerin beğenisine sundu.

Çıkardığı ‘Yıldız’ ve ‘Bodrum Masalı’ şarkılarıyla beğeni kazanan Türk Popunun Barbiesi Nihan Çelik müzikseverlerin dikkatini çektiği gibi Serdar Ortaç ‘ında dikkatini çekmiş ve düet şarkıda buluşacaklarını açıklamıştı.

Yaz şarkılarıyla ünlü olan Serdar Ortaç, Nihan Çelik’le birlikte seslendirdikleri ‘Fırtına’ isimli düet şarkı ile bu yılın hit listesinde üst sıralarda yerini alacağı çıktığı an itibariyle dijital platformlarda ilk sıraya yerleşerek iddiasını göstermiş oldu. Sesine ve güzelliğine methiyeler düzdüğü Nihan Çelik ile ünlü fotoğrafçı Lara Sayılgan‘ın objektifine poz veren Serdar Ortaç yeni ikili olduklarını söyledi.

Hem klibi, hem müziği, hem de sözleriyle bu yaz müzikseverleri etkisi altına alacak Nihan Çelik ft. Serdar Ortaç “Fırtına”nın klibi Atatürk Olimpiyat Stadında 10 dansçı, helikopter, son model marka araçların kullanıldığı 85 kişilik bir ekip ile Alişan Güney Yıldırım yönetmenliğinde çekildi. Nihan Çelik ft. Serdar Ortaç “Fırtına” klibi maliyetiyle çekilmiş en yüksek bütçeli klip oldu.

Sözü Serdar Ortaç ve Serra Tokdemir ‘e müziği Serdar Ortaç ‘a düzenlemesi Tarık İster ‘e ait Nihan Çelik ft. Serdar Ortaç “Fırtına” Noah Entertainment etiketiyle tüm dijital platformlarda yerini aldı.

2022 YAZINDA “EVET” DİYECEKLERE İPUÇLARI

Pandemi sonrasında bazı alışkanlıklarımız gibi düğünlerde görmeye alışkın olduğumuz gelenekler ve çiftlerin tercihleri de değişti. Uzun bir süredir ertelenen düğünler de art arda gerçekleştirilmeye başladı. Peki 2022 yılının öne çıkan düğün trendleri neler? KM Events Yönetim Kurulu Başkanı Cemre Tepeler, mekan seçiminden konsept detaylarına, misafirlere verilecek hediyelerden müzik seçimlerine kadar öne çıkan tüm trendleri anlattı. İşte pek çok ülkede birbirinden şık düğünlere imza atmış olan Tepeler’den evlilik hazırlığı yapan çiftlere tavsiyeler…

2022’de Türkiye lüks destinasyon düğünlerinin odağında

Pandemi nedeniyle yaşanan seyahat kısıtlamalarının terkedilmesiyle birlikte destinasyon düğünlerine olan talep de artmaya başladı. Seyahat ve düğün eğlencesini birleştirmeyi vadeden destinasyon düğünleri, pandemi döneminde sıkılan ve farklı bir deneyim bekleyen çiftlerin gözdesi olacak. Tabi şunu da belirtmek gerekir, ülkemiz dünyanın en popüler düğün destinasyonları arasındaki yerini korumaya devam ediyor.

2022’nin düğün trendi “sürdürülebilirlik”

Düğün planlamasındaki geleneksel detaylar, kağıt gibi ürünler tüketilmeyecek şekilde planlanabiliyor. KM Events Yönetim Kurulu Başkanı Cemre Tepeler: “Sürdürülebilirlik artık düğünler için de bir trend.” diyor. “Düğün davetiyelerini dijital ortamda dağıtan çiftlerin sayısı gün geçtikçe artıyor. Çiftler ayrıca çevreye duyarlı seçimler yapmaya da özen gösteriyor. Örneğin yetiştirilebilir canlı bitkiler bu yılın doğa dostu düğün hediyeleri arasında yükselişte.”

Samimi Davetler öne çıkıyor

Samimiyet sevenlere müjde! Pandemi sonrasında büyük partiler trend olmuştu ancak 2022 yılı adeta daha minimal ve samimi davetlere dönüş yılı. Sade ve samimi ortamların yaratıldığı düğünler, yeni trendler arasında. Davetlilerini sakin, sade ve doğal bir dekorasyonla ağırlamak isteyen çiftler, açık havada ve doğayla baş başa düğünlerine yöneliyor. KM Events Yönetim Kurulu Başkanı Cemre Tepeler: “Lüksün tanımı artık çiftlerin tercihlerine göre yeniden yapılıyor. Hem sade ve asil hem de lüks ve doğal bir konsepti hayata geçirmek mümkün.” diyor.

Özelleştirilmiş Davetli Notları

Çiftler en özel günlerini unutulmaz kılmak adına yanlarında olan tüm misafirlerin geceyi nasıl hatırlayacaklarını çok önemsiyor. Daha samimi düğünlerin 2022 yılı trendlerine bir getirisi de özelleştirilmiş davetli notları. Davetliler için özel olarak hazırlanmış el yazısı notlar, düğün hediyelerinin yanındaki yerini almaya hazırlanıyor.

Kişiye Özel Pastalar

Davetli deneyimine odaklanan çiftlerin en çok önemsediği konulardan biri de düğün pastaları. Görkemli ve çok katlı düğün pastalarının yerini kişiye özel hazırlanmış mini düğün pastalarının aldığını söyleyebiliriz. Davetlilere kendini daha da özel hissettirecek bu özel pastalar, gecenin unutulmaz detaylarından biri olacak.

Gelinler de doğal ve nostaljik

2022 yazında yine en zarif gelinlikler öne çıkacak. İnce danteller ve tül detaylı gelinlikler ise en favoriler arasında yer alacak. Doğaya ve doğala dönüş gelinliklere nostaljik detaylar olarak yansıyor. Kat kat fırfırlı modeller tercih eden gelinlerin de sayısı artıyor.

Gelin buketleri, gelinlerin imajını tamamlayan en önemli unsurlardan biri. Buketlerde ise ağırlıklı olarak krem, bej ve nude tonlar tercih edilecek. Ayrıca kuru çiçeklerin de buketlere girmeye başladığını söyleyebiliriz.

Çabasız güzellik akımı gelin saçı ve makyajında da öne çıkıyor. Uzun saatler boyunca uğraşılmamış hissi veren doğal görünümlü saçlar favoriler arasında yer alıyor. Makyajda ise sade ve abartısız bir görünüm tercih ediliyor.

Oldukça yoğun bir yaz sezonunun bizi beklediğini söyleyen KM Events Yönetim Kurulu Başkanı Cemre Tepeler “Pandemiden dolayı durgun geçirdiğimiz sezonların ardından, 2022 yılı düğünlerimiz pandemi öncesini de geçti. Türkiye’de özellikle İstanbul ve Bodrum çok büyük iki düğün destinasyonu haline geldi. Düğünler ekim ortasına kadar devam ediyor. 3 gün 3 gece sürecek Hint düğünlerinden, farklı kültürlerin birleştiği, dünyanın farklı noktalarından davetlilerin ağırlanacağı özel çizimli ve tasarımlı organizasyonlara kadar çeşitli düğünlere ev sahipliği yapacağız.“ dedi.

İstanbul’da Kaliteli Eğlence: L’Eclipse Bar

İstanbul’da kaliteli yaşam tarzını temsil eden mekanlar arasında yer alan Le Méridien Istanbul Etiler, kendine özgü stilini eğlenceye de yansıtıyor. Nefes kesen panoramik İstanbul manzarası ve birbirinden lezzetli kokteylleriyle L’Eclipse Bar 2 yıl aradan sonra Le Méridien Istanbul Etiler’in 34. katında yeniden açıldı. İstanbul’un eğlence hayatına özlenen DJ performansları, sevilen kokteylleri ve Avrupa mutfaklarından leziz atıştırmalıklarıyla yeniden damga vurmak üzere geri dönen L’Eclipse Bar, geçtiğimiz hafta sonu DJ Semih Akay’ın canlı performansı eşliğinde kaliteli, keyifli ve lezzet dolu eğlence anlayışını benimseyen konuklarıyla birlikte ışıltılı ve göz kamaştıran manzarasıyla İstanbul gece hayatında tekrar yerini aldı.

Londra ve Barselona’nın ödüllü mekanı L’Eclipse Bar İstanbul’da benzersiz atmosferi, kendine özel tatları ve canlı DJ performansları ile kaliteli eğlence arayanlarla yeniden buluşuyor. Pandemi nedeniyle 2 yıl kapalı kaldıktan sonra geçtiğimiz hafta sonu Le Méridien Istanbul Etiler’in 34. katında tekrar açılan L’Eclipse Bar, Cuma akşamı eğlenceli ve lezzet dolu bir parti ile İstanbul gece hayatına yeniden merhaba dedi. L’Eclipse Bar’a özel 20’den fazla kokteylin yanı sıra lezzetli spesiyalleri de geceye imza attı. Nefes kesen muhteşem manzaraya karşı sosyalleşip dans eden misafirler İstanbul’da keyifli bir yaz akşamının tadını çıkardılar.

Lezzetten ödün vermeden İstanbul’da nefes kesen manzaralar eşliğinde eğlenceye doymak isteyenler için eşsiz bir alternatif sunan L’Eclipse Bar Pazartesi günleri hariç her gün 18:00- 02:00 saatleri arasında hizmet veriyor. Cuma ve Cumartesi akşamları canlı DJ performansıyla eğlencenin doruğa taşınacağı mekanda her gün 18:00-20:00 arası Sunset Hours kapsamında çeşitli indirimler misafirleri bekliyor.

Bu habere ilişkin basın bülteni ve fotoğrafı ekte bulabilirsiniz. Mecralarınızda habere yer vermenizi umuyor, iyi çalışmalar diliyoruz.

AB, MÜLTECILER ve ev sahibi topluluklara yönelik eğitim programlarının devamı için  €530 milyonluk yeni desteğini duyurduAvrupa Birliği Türkiye Delegasyonu Başkanı Büyükelçi Nikolaus Meyer-Landrut Mardin’de, AB tarafından finanse edilen ve Türkiye Cumhuriyeti Milli Eğitim Bakanlığı tarafından uygulanmakta olan PİKTES programı kapsamında desteklenen bir ilkokul ve ortaokulu ziyaret etti. Türkiye’deki mülteciler için sunulan malı destekle devam eden kapsayıcı ve kaliteli eğitime yönelik destekten duyduğu memnuniyeti dile getiren Büyükelçi Meyer-Landrut şunları ifade etti:“Avrupa Birliği, eğitime eşit erişim konusuna atfettiği önemi korumaktadır. Türkiye’deki Mülteciler için Mali Yardım Programı altında çok önemli başarılara imza attık. Bu yeni ek fon kaynağı, 2025 yılı yaz dönemine kadar yapacağımız çalışmaların, mülteci çocukların Türkiye’deki okullara entegrasyonun destekleyen PİKTES ve Şartlı Eğitim Yardımı (ŞEY) gibi AB destekli programların üzerine inşa edebilmesini sağlıyor. Ayrıca başarılı öğrencilere burs sağlayarak bu fonlar, desteğimizi yüksek öğrenime de taşıyor. Bu yeni fon kaynağı, daha fazla çocuğun okula devam edebilmesini ve kendilerinin, ailelerinin ve daha da ötesi, toplumun faydası için eğitim almasını sağlayacaktır. Bu anlamda herkes için nitelikli eğitime yapılan yatırım, tüm toplumun daha iyi bir geleceğe kavuşması için yatırımdır.”Türkiye’deki Mültecilere Destek: Türkiye, yaklaşık 4 milyon mülteci ile dünyanın en büyük mülteci nüfusuna ev sahipliği yapmaktadır. Bu rakam 3,6 milyon kayıtlı Suriyeli mülteciyi ve 370.000 diğer ülkelerden kayıtlı mülteciyi içermektedir. Türkiye, mültecilerin ve göçmenlerin kabul edilmesi, desteklenmesi ve ağırlanması için takdire şayan çabalar göstermeye devam etmektedir.2016 tarihli AB-Türkiye Bildirisi’nin kilit bir bileşeni olan Türkiye’deki Mülteciler için Mali Yardım Programı (FRIT), AB’nin Türkiye’de mültecilere verdiği desteği önemli ölçüde artırmıştır. FRIT’e AB bütçesinden verilen 3 milyar Avroya ek olarak, AB’ye Üye Devletler tarafından 3 milyar Avroluk katkı sağlanmıştır. 6 milyar Avronun tamamı sözleşmeye bağlanmış ve 4.35 milyar Avronun üzerinde de ödeme yapılmıştır. Kalan meblağ sahada projeler ilerledikçe ödenecek olup 2022-24 döneminde tamamlanacaktır, nihai ödemelerin de 2025’te yapılması planlanmıştır.FRIT kapsamındaki kaynakların tamamının taahhüt edildiği göz önünde tutularak, 24-25 Haziran 2021 tarihli Avrupa Birliği Devlet ve Hükümet Başkanları Zirvesinde, AB’nin Türkiye’deki mültecilere ve ev sahibi toplumlara yönelik desteğinin 2021-2023 döneminde devam edeceği duyurulmuştur.Haziran 2021’de Avrupa Komisyonu, bölgede mültecilerin desteklenmesi için toplam 5.7 milyar Avroluk bir paket önermiştir, bu paketin 3 milyar Avrosu Türkiye’ye tahsis edilecektir.Ayrıca, 2020’de AB, Türkiye’deki mültecilere insani yardım alanındaki fonlamaya ek olarak 535 milyon Avronun üzerinde bir fon tahsis etmiştir. Toplam yardım miktarı 10 milyar Avroya yakındır.Türkiye’deki mülteciler için nitelikli kapsayıcı eğitimin desteklenmesi:530 milyon Avro değerindeki kaynak  ile Türkiye’deki mülteciler için nitelikli kapsayıcı eğitim ve özellikle burslar yoluyla yükseköğrenime erişim desteklenecektir.Tedbirin üç bileşeni bulunmaktadır:Birincisi, 2016 yılında başlayan ve mülteci çocukların Türk eğitim sistemine entegrasyonu için önemli destekler sunan Suriyeli Çocukların Türk Eğitim Sistemine Entegrasyonunun Desteklenmesi (PIKTES) projesidir. Sosyal uyumu tamamen entegre bir yaklaşımla teşvik eden proje, öğretmen maaşlarını, ulaşım masraflarını, eğitim araç ve gereçlerini sağlamakta, öğrencilere telafi ve destekleme dersleri, Türkçe dil eğitimleri, öğretmen eğitimleri, okul rehberlik ve danışmanlık programı ve erken çocukluk eğitimi sunmaktadır. Bugüne kadar iki PIKTES projesi hayata geçirilmiştir. Ekim 2022’de başlayacak olan üçüncü aşama 300 milyon Avro tutarındadır. İkincisi, FRIT’in insani yardım bütçesi kapsamında 2016 yılında başlayan Şartlı Eğitim Yardımı (ŞEY) projesidir. Bu son derece önemli desteğin dördüncü nesli, nakit transferleri yoluyla yaklaşık 700.000 mülteci çocuğun okullaşmasına yönelik teşviklerin devamını ve okulu terk riski altındaki çocuklara ulaşılmasını sağlayacaktır. 2022 yazında başlayacak olan projenin 210 milyon Avroluk bir bütçesi olacaktır.Üçüncü bileşen (bEUrs), burslar ve ilgili destek hizmetleri yoluyla dâhil olmak üzere, mültecilerin yükseköğrenime erişimlerini desteklemektedir. Bu şekilde, daha iyi istihdam fırsatlarına ulaşabilmek için gereken becerilere sahip olmaları sağlanacaktır. Burs bileşeni, 2023/2024 eğitim yılının başında başlayacak olup 20 milyon Avroluk bütçeye sahip olacaktır.

Avrupa Siyasi Danışmanlar Derneği Başkanı Dr. Gülfem Saydan Sanver oldu1996 yılında kurulan, Avrupa’daki siyasi danışmanları bünyesinde toplayan tek dernek olan Avrupa Siyasi Danışmanlar Derneği’nin 2022-2024 dönemi başkanı Dr. Gülfem Saydan Sanver oldu.Avrupa Siyasi Danışmanlar Derneği’nin Viyana’da yapılan Genel Kurulunda, 2022-2024 dönemi başkanlığına Dr. Gülfem Saydan Sanver seçildi. Dr. Gülfem Saydan Sanver yaptığı teşekkür konuşmasında, “Başkanlığa seçildiğim için çok mutluyum ama beni daha mutlu eden yüzde 50’sinin kadınların oluşturduğu bir yönetim kuruluyla seçilmek oldu. Bu dernek tarihinde bir ilk ve yeni bir başlangıç” dedi.Bünyesinde siyasi danışmanlar, halkla ilişkiler uzmanları gibi siyasetin farklı alanlarında çalışan uzmanları da toplayan derneğin ana amacı üyelerinin deneyim alışverişinde bulunarak profesyonel gelişimlerine katkıda bulunmak ve profesyonel işbirliği sağlayarak demokrasiyi nasıl destekleyecekleri konusunda fikir alışverişinde bulunmalarını sağlamak.Her sene bir konferansla üyelerinin bir araya gelmesini sağlayan derneğin bu seneki konferans yeri Viyana, konferans ana başlığı “Pandemi, savaş ve iklim krizleri arasında siyasi danışmanlık” oldu. Gülfem Saydan Sanver Kimdir?2004 yılında Sorbonne Üniversitesi’nde Siyasal İletişim yüksek lisansı, 2012 yılında aynı üniversitede seçim kampanyaları üzerine doktora yaptı. 31 Mart 2019 yerel seçimlerinde CHP İstanbul İl Başkanı Canan Kaftancıoğlu’nun yerel seçim strateji grubunda yer alan Sanver, aynı seçimlerde CHP Antalya Büyükşehir Belediye Başkan Adayı Muhittin Böcek’in ve Kadıköy Belediye Başkanı seçilen Şerdil Dara Odabaşı’nın kampanyasını yürüttü, İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer ile de söylem çalışması yaparak kampanya ekibine katkıda bulundu. Amerikan Siyasi Danışmanlar Derneği’nden, Amerika’da siyaset iletişiminin Oscar’ı kabul edilen Pollie Ödülü’nü 2 kez (2015 ve 2020’de) kazandı, 2017’de Dünyanın En Başarılı 100 Stratejisti arasında gösterildi.

OYSA GÖKYÜZÜ MUHTEŞEMDİ, SİBİRYA SÜRGÜNÜNDE ÇALINAN BİR ÇOCUKLUĞUN GERÇEK ve YÜREK BURKAN HİKÂYESİ…

Epsilon’dan, Anne Frank ve Primo Levi sevgisine eşlik edecek, uluslararası bir hayatta kalma mücadelesi: Oysa Gökyüzü Muhteşemdi! Litvanya’nın işgalinden sonra Sovyetler tarafından ailesiyle birlikte Sibirya’ya sürülen Dalia Grinkevičiūtė’nin kaleme aldığı hatıralarından kitaplaştırılan Oysa Gökyüzü Muhteşemdi, sürgünde geçen bir çocukluğun sarsıcı hikâyesini okurlara ilk ağızdan sunuyor. Dönemin siyasi ve toplumsal atmosferine de ışık tutan Oysa Gökyüzü Muhteşemdi, Sovyet baskısını anlamak isteyen herkesin okuması gereken olağanüstü bir edebi eser…

1941’de Litvanya’nın işgalinden sonra Dalia Grinkevičiūtė, annesi ve erkek kardeşiyle birlikte Sovyetler tarafından Sibirya’ya sürülür. Gençliğini Altay Bölgesi’nde ve Kuzey Kutbu’nda sürgünde geçiren Dalia, yirmi bir yaşında sürgünden kaçmayı başarır. Litvanya’ya döndüğünde, sürgünle ilgili anılarını kâğıt parçalarına döker ve onları KGB’nin keşfedeceğinden korkarak bahçeye gömer.

Dalia Grinkevičiūtė, kısa bir süre sonra KGB tarafından tutuklanarak tekrar sınır dışı edilir. Serbest bırakıldıktan sonra hatıralar sırrını korur, ancak Dalia’nın vefatından dört yıl sonra, 1991 yılında notlar mucizevi bir şekilde bulunur. Hatıraları barındıran notlar, Litvanya tarihinin en önemli belgelerinden biri hâline gelir…

Dalia’nın toprağa gömdüğü bu hikâye, muazzam bir dil gücüyle sürgündeki on dört yaşındaki bir kızın kaderini gösteriyor. Yazıların dolaysızlığı, yalnızca katlandığı acıya değil, aynı zamanda onu ayakta tutan umuda da tanıklık ediyor.

İsviçre’nin en prestijli gazetelerinden Neue Zürcher Zeitung’un “Yürek burkan bir tarihi belge ve büyük önem taşıyan bir edebi eser” olarak tanımladığı Oysa Gökyüzü Muhteşemdi, Epsilon logosu ve Emine Gülçin Erkman’ın çevirisiyle ilk kez Türkiye’deki okurlarla buluşuyor.

ÖDÜLLÜ EKONOMİST THOMAS PIKETTY’DEN EŞİTSİZLİKLER EKONOMİSİ, EPSİLON LOGOSUYLA RAFLARDA!

 Yirmi Birinci Yüzyılda Kapital kitabının yazarı, ödüllü Fransız ekonomist ve akademisyen Thomas Piketty’nin Eşitsizlikler Ekonomisi adlı kitabı, Epsilon logosuyla raflarda yerini aldı. Piketty’nin ekonomik eşitsizliklerin nedenlerine ilişkin kapsamlı bir inceleme sunduğu önemli çalışması, kısa, öz ancak detaylı yapısıyla ekonominin esas prensiplerini anlamak ve işgücü piyasasındaki dengeleri kavramak isteyen tüm okurlar için temel bir kaynak niteliği taşıyor.

 Avrupa Ekonomi Birliği Yrjö Jahnsson ve Financial Times & McKinsey iş dünyası kitabı ödüllü ekonomist Thomas Piketty, Eşitsizlikler Ekonomisi’nde, siyasal çatışmanın tam ortasında yer alan eşitsizlik ve yeniden dağıtım sorununa derinlemesine bir bakış sunuyor. Epsilon’un yayımladığı Eşitsizlikler Ekonomisi’ni dilimize Cihan Özpınar çevirdi.

Eşitsizliğin temelinde sermayenin belirli birkaç elde toplanması mı yatıyor? Vergilendirme ve sermayenin yeniden dağıtımı eşitsizliğin önüne geçebilir mi? Eşitsizlik, sermayenin aile düzeyinde nesilden nesle aktarılmasından mı kaynaklanıyor? Devletin eğitim alanında yatırım yapması fırsat eşitsizliğini sona erdirebilir mi? Yüksek ücretlerden alınan vergiler göz ardı edilebilir seviyede mi?

Bu ve bunlar gibi sorulara, en yenilerinin de dahil olduğu ekonomi kuramlarıyla yanıt arayan Thomas Piketty, Eşitsizlikler Ekonomisi’nde genelgeçer pek çok fikir ve anlayışı yeniden değerlendirirken temel sorunlar üzerine yapılan tartışmalara katkıda bulunuyor. Ekonomik eşitsizliğin zaman içindeki değişimini anlamak için temel alınacak tarihsel bilgileri ve kuramsal altyapıyı bir araya getiren Eşitsizlikler Ekonomisi, ekonomi araştırmaları alanına bir giriş kapısı sunuyor.

EPSİLON’DA MAYIS AYI NASIL GEÇTİ?

 Yerli ve yabancı yazarların kaleminden çarpıcı yaşam öyküleri, sürükleyici romanlar, ekonomi ve psikoloji alanında dünyada ses getiren eserler ve hayranlık uyandıran çizgi romanlar, Epsilon’un her yaşa ve zevke hitap eden Mayıs 2022 seçkisinde okurlarla buluştu. Epsilon logolu tüm kitaplar raflarda ve internet satış sitelerinde!

Beyin Daha Fazlasını İster Daniel Z. Lieberman, Michael E. Long

Beyindeki Tek Bir Kimyasal Aşkı, Cinselliği, Yaratıcılığı Nasıl Etkiler ve İnsanlığın Kaderini Nasıl Belirler?

George Washington Üniversitesi profesörü, psikiyatrist Dr. Daniel Z. Lieberman ve Georgetown Üniversitesi öğretim görevlisi Michael E. Long, Beyin Daha Fazlasını İster‘de bize hayatımızı değiştirme potansiyeli olan bir bilgi sunuyor. Kazananların neden hile yaptığını, dâhilerin neden daha sık akıl hastalığına yakalandığını, neden neredeyse tüm diyetlerin başarısız olduğunu ve neden liberallerle muhafazakârların beyinlerinin farklı olduğunu içeren bir dizi olguyu açıklayan bir bileşen var: Dopamin.

Dopamin, daima daha fazlasını, daha fazla uyaranı ve daha fazla sürprizi isteyen arzunun kimyasalıdır. Bütün bunların peşindeyken onu ne duygu, ne korku ne de ahlak durdurabilir. Dopamin her dürtümüzün; hırslı bir işinsanının başarı peşinde koşarken her şeyini feda etmesine ya da mutlu bir eşin yeni birinin yaşatacağı heyecan için her şeyi riske atmasına neden olan o küçük biyolojik etkinin kaynağıdır.

Beyin Daha Fazlasını İster, neyi niçin yaptığımızı sorgularken davranışlarımızın ardındaki kimyayı görmemizi sağlıyor.

Blade Runner 2019 – 2: Dünya Dışı Michael Green, Mike Johnson, Andres Guinaldo

“…Kesinlikle kusursuz! Blade Runner ve Cyberpunk fanları için olmazsa olmaz bir eser.”

– Big Comic Page

Aahna “Ash” Ashina adıyla bilinen Blade Runner, 2019 yılında Alexander Selwyn isimli ünlü iş insanının kızı Cleo Selwyn’i genetik deneyler için Tyrell Şirketi’ne verilmekten kurtardı. Ash ve Cleo, Los Angeles’tan kaçıp sırra kadem bastılar.

O günden beri sahte kimliklerle yaşayan Ash ve Cleo şimdi, yani aradan yedi yıl geçtikten sonra Dünya Dışı maden kolonilerinden birinde tekrar ortaya çıktılar. Fakat Cleo’nun babası onları aramaktan hiç vazgeçmedi ve Ash’i öldürüp kızını eve geri getirmeleri için peşlerinden düzinelerce ödül avcısıyla arama ekibi gönderdi. Ne var ki kanın gövdeyi götürdüğü bir Replika isyanının ardından Ash ve Cleo ayrı düşüyor ve Hythe adındaki yeni, acımasız bir Blade Runner, Ash’i öldürmeyi kafasına koyuyor.

Eleştirmenlerce Övülen Popüler Eserin #5 – 8 Arası Sayıları Bir Arada.

“10 üzerinden 10. Kesinlikle okunması gereken bir kitap.”

– Bleeding COOL

“Yeni ve son derece merak uyandırıcı bir ana karakterle işlenmiş okunmaya değer, yeni bir Blade Runner hikâyesi.”

– Newsarama

Eşitsizlikler Ekonomisi Thomas Piketty

Yirmi Birinci Yüzyılda Kapital Kitabının Yazarından

Avrupa Ekonomi Birliği Yrjö Jahnsson ve Financial Times & McKinsey iş dünyası kitabı ödüllü ekonomist Thomas Piketty’den ekonomik eşitsizliklerin nedenlerine ilişkin kapsamlı bir inceleme.

▲ Eşitsizliğin temelinde sermayenin belirli birkaç elde toplanması mı yatıyor?

▲ Vergilendirme ve sermayenin yeniden dağıtımı eşitsizliğin önüne geçebilir mi?

▲ Farklı tür emeğin arz ve talep dengesi ile ücretlerdeki eşitsizlik bağlantılı mı?

▲ Eşitsizlik, sermayenin aile düzeyinde nesilden nesile aktarılmasından mı kaynaklanıyor?

▲ Devletin eğitim alanında yatırım yapması fırsat eşitsizliğini sona erdirebilir mi?

▲ Yüksek ücretlerden alınan vergiler göz ardı edilebilir seviyede mi? Bu vergilere uygulanacak artışlar çalışma teşvikinin azalmasına yol açar mı?

Bu ve bunlar gibi sorulara, en yenilerinin de dahil olduğu ekonomi kuramlarıyla yanıt arayan Piketty, Eşitsizlikler Ekonomisi’nde genelgeçer pek çok fikir ve anlayışı yeniden değerlendirirken temel sorunlar üzerine yapılan tartışmalara katkıda bulunuyor.

Ekonomik eşitsizliğin zaman içindeki değişimini anlamak için temel alınacak tarihsel bilgileri ve kuramsal altyapıyı ekonomi araştırmaları alanına bir giriş kapısı sunarak bir araya getiren Eşitsizlikler Ekonomisi, bu alana ilgi duyanların faydalanacağı temel bir kaynak. Kısa, öz ancak detaylı yapısıyla ekonominin esas prensiplerini anlamak ve işgücü piyasasındaki dengeleri kavramak isteyen okurların başvurabilecekleri eşsiz bir eser.

Genç Ejderha Gork Gabe Hudson

 Gork, SavaşKanatları Askeri Akademisi’ndeki diğer ejderhalar gibi değil. Onun kocaman bir kalbi ve ancak beş santimetrelik boynuzları var, üstelik bayılıp duruyor. Lakabı, Çıtkırıldım ve Güç Arzusu seviyesi, sınıfındaki en düşük derece olan Atıştırmalık. Ama hayatının en önemli arayışına çıkarken bunların hiçbirinin ona engel olmasına izin vermeyecek! Ne de olsa liseden mezun olacağı gece dişi bir ejderhaya kraliçesi olmayı teklif etmeli. Böylece onunla birlikte yabancı bir gezegeni fethetmeye gidebilecek. Ama teklifi kabul edilmezse Gork bir köle olacak.

Eşini bulmak için Sporcular, Budalalar ve Çok Boyutlularla mücadele eden Gork, çılgın bilim ejderi Dr. Korkunç, ölümü saplantı haline getiren robot ejderha Fribby ve kılıçlarla akupunktur alanında uzman, şifacı Metheldra dahil olmak üzere dostlar ve düşmanlardan oluşan unutulmaz karakterlerle karşılaşır. Ama en nihayetinde, bu destansı arayışında Gork’a en büyük zayıflığı, kocaman kalbi rehberlik edecek.

Bir aşk ve kendini bulma hikâyesi olan Genç Ejderha Gork, bize bir ejderhanın ne kadar cana yakın olabileceğini gösteren son derece eğlenceli, güzel kurgulanmış ve hayli içten bir roman.

Isadora Moon Gösteri Yapıyor Harriet Muncaster

Isadora Moon çok özel çünkü herkesten farklı! Annesi peri, babası vampir… Isadora da yarı peri yarı vampir!

Her yıl düzenlenen vampir balosuna çok az zaman kalmıştı ve Isadora sabırsızlanıyordu. Ancak, bir sorun vardı! O da diğer vampir çocuklarla bir yetenek yarışmasında yarışmak zorundaydı!

Bakalım Isadora performans gösterecek kadar cesur olabilecek mi? Yoksa gösteri yapmaktan vazgeçip seyirci mi kalacak?

20’den fazla ülkede yayımlanıyor, çocuklar bayılıyor!

Isadora Moon Pijama Partisine Gidiyor Harriet Muncaster

Isadora Moon çok özel çünkü herkesten farklı! Annesi peri, babası vampir… Isadora da yarı peri yarı vampir!

Isadora, arkadaşı Zoe’nin evinde kalmak için davet edilince çok heyecanlanıyor çünkü daha önce hiç pijama partisine gitmemişti.

Yapılması gereken pastalar, gece yarısı ziyafeti ve hiç sonu gelmeyen sihirli eğlenceler varken bunların hepsini bir geceye sığdırabilmek için tüm gece ayakta kalmaları gerekecek! 20’den fazla ülkede yayımlanıyor, çocuklar bayılıyor!

İzdivaç Lisa Kleypas

Romanlarıyla New York Times çok satanlar listesinde yer alan, RITA ödüllü yazar Lisa Kleypas cüretkâr anlatımı ve sıra dışı karakterleriyle tarihi aşk romanlarını sevenleri 19. yüzyıl İngiltere’sinde tutku dolu bir yolculuğa çıkarıyor.

Gallerli bir bakkalın oğlu olan Rhys Winterborne, ticari zekâsı ve sağduyusu sayesinde İngiltere’nin en zenginleri arasına girmeyi başarmış olsa da soylular tarafından küçük görülmekten kurtulamamıştı. Sahip olduğu güçle istediğini her zaman alan Rhys, aristokrat bir ailenin güzeller güzeli kızı Helen ile tanıştığında soylu bir aileden gelen eğitimli bir adam olmadığı için onu elde edememe tehlikesiyle karşı karşıya kalmıştı ve onunla evlenmek için tüm kuralları çiğnemeye hazırdı.

Daha önce hiçbir erkekle ilişki yaşamamış ve sosyetenin ikiyüzlülüğünden uzakta bir gelecek arayışındaki Helen ise Rhys‘le macera dolu yepyeni bir hayata adım atmak için büyük bir istek duyuyordu. Etrafındakilerin bütün itirazlarına rağmen Helen kalbinin sesini dinleyip onunla evlenmeye kararlıydı. Ta ki kendisinin bir soylu olmadığını öğrenene kadar…

Kanlı Ay 2 – Kayıp Melek DuruMavii

Ante, Bedenimi ısıtmanın bir yolunu buldular. Ancak ruhum, üzerinde soluklandığımız buz kütleleri kadar soğuk ve devinimsiz. Beni izlediğin anları anımsadığımda, belleğimde belirenlerin birer sanrıdan ibaret olduğunu bile bile elimi uzatıyorum. Ah Ante, dokunamıyorum. Sınandığım şey acıyla yoğrulmuş devasa bir boşluk. O boşluğun ucunda bir bez bebek gibi sallanıyorum.

Bedenimi kurtarırken, ruhumu esir eden anahtarı heybende götürdüğünü biliyor musun? Belki de bir yerlerden, dudaklarında düzmece bir tebessümle beni izliyorsun.

Buradayım. Her gece ay ışığının altında durup, yaşadıklarımızla baş etmeye çalışıyorum. Beni o dipsiz mezara nasıl diri diri gömdüğünü, sonra parmaklarınla kazıyarak nasıl çıkardığını düşünüyorum.

Hiç kimse inanmıyor; karanlık gözlerini üzerinden ayırmadığın ay yeniden kızarıyor. Hiç kimse görmüyor; ay oluk oluk kanıyor. Ante, alnımdaki yara izi sızlıyor, onca zamandan sonra zihnim ilk kez kokunu duyumsuyor.

Ve yabancı bir ses fısıldıyor, beni çağırıyor; “Ayın kayıp meleği, seni bekliyorum.”

Mavi Okyanusa Doğru – Rekabetin Ötesinde

1.Chan Kim, Renée Mauborgne

Özgüveni Canlandırmak ve Yeniliklere Açık Olmak İçin Kanıtlanmış Adımlar

Kurumunuzu rekabetin kırmızı sularından yaratıcı mavi okyanuslara taşımaya hazır mısınız?

Dünyada 3.6 milyon satış yakalayan ve New York Times, Wall Street Journal ve USA Today çoksatanı olan Mavi Okyanusa Doğru, kurumunuz için yepyeni bakış açıları sunan bir iş dünyası klasiği. W. Chan Kim ve Renée Mauborgne’un on yılı aşkın çalışmasıyla, gerçek araştırma ve istatistiklerle hazırladığı bu rehber, kurumunuzu rekabetin ötesine taşıyarak sektörde nasıl fark yaratabileceğinizi adım adım anlatıyor. Hem kârlı büyümeyi hem de kalıcı değer yaratmayı hedefleyen yöneticiler ve girişimciler; rekabetin çıkmaz sokağından açık mavi okyanuslara yelken açmaya davetlisiniz.

“Heyecan verici bir iş kitabı… Mavi Okyanusa Doğru gerçek hayattan güçlü örnekler içeriyor… Bu paha biçilmez kılavuz, iş odaklı okurlara ilham verecek.” -Publishers Weekly

 “Mavi okyanus stratejisinin uygulanmasına yardımcı olma konusundaki deneyimlerin sentezlendiği heyecan verici bir kitap… Mavi Okyanusa Doğru uygun zihniyete sahip herhangi bir organizasyonun bir mavi okyanus girişimi başlatması ve uygulaması için kapsamlı bir rehber sunuyor.” -Forbes

Oysa Gökyüzü Muhteşemdi  Dalia Grinkevičiūtė

Sibirya Sürgününde Çalınan Bir Çocukluk

Anne Frank ve Primo Levi sevgisine eşlik edecek, uluslararası bir hayatta kalma mücadelesi…

1941’de Litvanya’nın işgalinden sonra Dalia Grinkevičiūtė, annesi ve erkek kardeşiyle birlikte Sovyetler tarafından Sibirya’ya sürülür. Gençliğini Altay Bölgesi’nde ve Kuzey Kutbu’nda sürgünde geçiren Dalia, yirmi bir yaşında sürgünden kaçmayı başarır. Litvanya’ya döndüğünde, sürgünle ilgili anılarını kâğıt parçalarına döker ve onları KGB’nin keşfedeceğinden korkarak bahçeye gömer.

Kısa bir süre sonra KGB tarafından tutuklanarak tekrar sınır dışı edilir. Serbest bırakıldıktan sonra hatıralar sırrını korur, ancak Dalia’nın vefatından dört yıl sonra, 1991 yılında notlar mucizevi bir şekilde bulunur. Hatıraları barındıran notlar, Litvanya tarihinin en önemli belgelerinden biri hâline gelir…

Dalia’nın toprağa gömdüğü bu hikâye, muazzam bir dil gücüyle sürgündeki on dört yaşındaki bir kızın kaderini gösteriyor. Yazıların dolaysızlığı, yalnızca katlandığı acıya değil, aynı zamanda onu ayakta tutan umuda da tanıklık ediyor. Yazarı gibi hayatta kalma şansını aşan bir Litvanya masalı. Sovyet baskısını anlamak isteyen herkesin okuması gereken olağanüstü bir edebi eser…

“Yürek burkan bir tarihi belge ve büyük önem taşıyan bir edebi eser.”

—Neue Zürcher Zeitung

“İnanılmaz bir dil gücü… Daimi öfkenin öyküsü.”

—Frankfurter Allgemeine Zeitung

Sonsuzluğu Tanıyan Adam – Dâhi Matematikçi Ramanujan’ın Öyküsü Robert Kanigel

“Ramanujan’ın hayatını her okuduğumda etkileniyorum. Beyninin derinliklerini bizlere hissettirebilecek bir makine olmasını isterdim.”

Özgür Demirtaş

“Onun zevki sayısal bir cevap bulmakta değil, problemi altüst etmekte, içini dışına çıkarmakta ve orada yeni olasılıklar görmekte yatıyordu; tıpkı bir şairin kelimelerle ve kavramlarla, ressamın renk ve çizgilerle, filozofun fikirlerle yaptığı gibi…”

1887’de Hindistan’ın güneyinde doğan ve Brahman bir ailede büyüyen, spritüalizmle rasyonellik arasında salınıp duran Srinivasa Aiyangar Ramanujan’ın hayatı, anlamaya ve anlatmaya değer, sıradışı bir matematikçinin gerçek hikâyesi.

Büyük matematikçilerin hayatlarında gözlemlemeye alıştığımız örüntülerden farklı bir şeyler var Ramanujan’ın hikâyesinde. Matematik, onun hayattaki en büyük başarısızlığıydı ve bu başarısızlık, matematiğin en büyük başarısı olmasını sağladı. Böyle bir dehâ, elbette bedelsiz olmazdı.

Sayılara çocukluğundan beri masallarını dinlediği tanrılara inanır gibi inanan Ramanujan’ın kısa ama şaşırtıcı yaşamı, Hindistan ve İngiltere arasında hem fiziksel hem de zihinsel olarak mekik dokuduğu bu çok özel hikâye, Ramanujan’ın kişiliğine yakışacak şiirsel bir üslupla ve Robert Kanigel’in yetkin anlatısıyla okuyucusuyla buluşuyor.

Sufle Aslı Perker

Gözlerini yemek kitaplarında gezdirirken içi de durulmaya başladı. İçinde güvende olduğunu bildiği bir yerdeydi tekrar… Düşünceleri duygularının çukurundan çıkmış, günlük hayata dönüş yapmıştı. “Kolay Tariflerle Dünya Mutfağı” aradığına en yakın kitaptı. Tariflere bir göz attıktan ve malzemeler için İstanbul’un en pahalı şarküterilerine gitmesine gerek kalmayacağına emin olduktan sonra kitabı almaya karar verdi. Sırtını raflara dönmeden önce bir başka kitabın kapağı dikkatini çekti. Aynı gün yorgun bir kadın ve kederli bir adamın da elinin uzandığını bilmediği kitabı tereddüt etmeden aldı. “Sufle: En Büyük Hayal Kırıklığı”. Ferda elinde olmadan etrafına bakındı. Hayatın düşünceleriyle bu kadar net kesişmesine daha önce de tanıklık etmesine rağmen tesadüfe şaşırmadan edemedi. Birilerine anlatmak istedi, yanakları kızardı, fakat onun yerine sadece kasaya gidip parayı vermekle yetindi.

 New York, Paris ve İstanbul üçgeninde geçen, üç farklı yaşamı benzer acılar ve benzer bir iyileşme çabasıyla birbirine bağlayan Sufle, şimdiye dek yirmi üç dile çevrilip on binlerce okura ulaşmış muhteşem bir roman…

Başkarakterlerinden kimi çok sevip kaybettiği eşinin acısını dindirmeye, kimi de yatalak olmak için elinden geleni ardına koymayan annesinden bir parça uzaklaşıp nefes almaya çalışırken mutfağa giriyor. Bazıları yeni bir düzen kurup epey zor bir tarif olan sufleyi yapmayı başarıyor, bazılarıysa hayatı gibi mutfağı da darmadağın ediyor.

Perker bu kitapla, yaşamın virajlı yollarıyla suflenin yapımı ve pişme aşamaları arasında ustalıkla kurduğu sembolik bağın yanı sıra, insanlığın iyileşip yeniden ayağa kalkma çabasını da anıtlaştırıyor.

TELAFİ PROJESİ Michael Lewis

Seçimlerimizin Sınırlarını ve Düşünce Şeklimizi Değiştiren Bir Dostluk Hikâyesi

“Hiç kimse bir sayıya göre karar vermiyordu. Onların bir hikâyeye ihtiyacı vardı.”

 Daniel Kahneman ve Amos Tversky, savaşın parçaladığı 1960’larda İsrail’de bir araya geldi. Daniel Kahneman her zaman yanıldığından emin, içine kapanık ve her şeyi ciddiye alan biriydi. Amos Tversky ise her zaman haklı olduğunu düşünen, dışa dönük ve her şeyden eğlence çıkaran yönleriyle bilinirdi. Bu iki zıt karakter, zihnin gizemini çözmek ve rasyonel karar verme modeline meydan okumak için el ele verdi. Ortak araştırmalarıyla karar verme süreçleriyle ilgili varsayımlarımızı tamamen alt üst etti.

Michael Lewis’in kaleme aldığı Telafi Projesi, fikirleriyle dünyayı değiştiren ekonomi dalında Nobel Ödüllü Psikolog Daniel Kahneman ve Psikolog Amos Tversky’nin işbirliğini temel alıyor ve okuyucuyu hem insan zihninin sırlarını keşfetmeye hem de harika bir dostluk hikâyesine şahit olmaya davet ediyor.

“Sürükleyici bir hikâye, göz kamaştırıcı fikirler, gazetecilik yeteneği ve özgünlük… Michael Lewis tüm bunları Telafi Projesi’nde olağanüstü bir tutarlılıkla başarmış.”

—Times

 “Yenilikçi fikirlerle başarıya ulaşan olağanüstü bireylerin hikâyesi.”

—Economist

 “Michael Lewis zımba üzerine 800 sayfalık bir kitap yazsa bile okurum.”

—New York Times

JEANETTE WINTERSON İMZALI TAŞ TANRILAR, KAFKA KİTAP LOGOSUYLA İLK KEZ TÜRKÇE’DE!

İngiliz edebiyatının yaşayan en önemli isimlerinden Jeanette Winterson’ın daha önce Türkiye’de yayımlanmamış hem esprili hem hüzünlü hem de ürkütücü sıradışı romanı Taş Tanrılar, Kafka Kitap logosuyla raflarda yerini aldı! Ursula K. Le Guin’in “Son derece canlı ve çarpıcı bir anlatı inşa eden Taş Tanrılar, her daim çaresiz ve tedbirsiz insanoğluna adanmış keskin bir ağıt…” sözleriyle anlattığı roman, kıyamet sonrası insanlığın yeni bir şans arayışını bir aşk hikâyesiyle birleştiriyor. Cesur anlatımıyla Taş Tanrılar, kendi gezegenimizin geleceğine bir niteliği de taşıyor.

 Tüm eserleriyle Kafka Kitap ailesine katılan Jeanette Winterson’ın Taş Tanrılar adlı romanı, Nazlı Berivan Ak editörlüğünde ve Belgin Selen Haktanır’ın çevirisiyle ilk kez Türkiye’deki edebiyatseverlerle buluşuyor. Daha önce Winterson imzalı Vişnenin Cinsiyeti, Frankissstein: Bir Aşk Hikâyesi ve Noel Günleri adlı romanlarını yayımlayan Kafka Kitap, yazarın tüm kitaplarını yayımlamaya devam edecek.

Orbus’un uzak bir gelecekte yaşayan sakinleri için insan hayatı, bugün bildiğimiz tanımlamadan epeyce uzaktır. Örneğin, bu insanlar için “yaşlanmak”, DNA’da görülen bir hatadan ibarettir ve kolaylıkla onarılabilir. Ölmekte olan dünyaya da bu gözle bakılır; ekolojik çöküşle birlikte gelen kıyamet “onarılabilir bir hata”dır sadece… Hâl böyleyken kollar sıvanır ve üzerinde yaşadığımıza benzer bir gezegen daha bulunması için gereken her şey yapılır. İnsanlığın ufuktan silinen hayallerini, umutlarını, adalet ve etik gibi kavramların uçup gidişini, hatta “insanlık” kavramının kökten değişimini görmezden gelerek, varılmak istenen nihai hedef budur: Yeni bir şans.

Jeanette Winterson’ın bu sıradışı kurguyu ilmek ilmek örerken aklında tek bir soru olduğu ortada: “Peki ama yeni bir şansı hak ediyor muyuz?” Yazarın bu kitapta açığa çıkacak yanıtı, gerçeklerle yüzleşmeye hazır olanların kalbini kırmayacaktır…

TAŞ TANRILAR ve GAYRİMEŞRU ANLAMLAR SÖZLÜĞÜ, MAYIS 2022’DE KAFKA KİTAP’TAN ÇIKTI!

Kafka Kitap mayıs ayında Jeanette Winterson’ın Türkiye’de ilk kez yayımlanan sıradışı romanı Taş Tanrılar’ı ve Ersan Üldes’in, kelimelerin kayıt altına alınmamış anlamlarını esprili bir dille derlediği Gayrimeşru Anlamlar Sözlüğü’nü edebiyatseverlerle buluşturdu. Kafka Kitap logolu tüm kitaplar, raflarda ve internet satış sitelerinde!

Taş Tanrılar Jeanette Winterson

 Bugün hayatta bir kere karşımıza çıkabilecek bir fırsata tanıklık etmek için buradayız. Pek çok hayatta da karşımıza çıkabilecek bir fırsattır bu. Yaşam başladığından beri karşımıza çıkan en iyi fırsat. Gezegenlerimiz tükeniyor ve yeni bir gezegen bulduk. Göğü süsleyen onca parlak kaya arasında, yuva diyebileceğimiz gezegeni bulana dek araştırma yaptık. Yolumuza devam ediyoruz, o kadar. Bunu herkesin bir noktada, er ya da geç yapması gerekir; doğal bir şey bu.

 Orbus’un uzak bir gelecekte yaşayan sakinleri için insan hayatı, bugün bildiğimiz tanımlamadan epeyce uzaktır. Örneğin, bu insanlar için “yaşlanmak”, DNA’da görülen bir hatadan ibarettir ve kolaylıkla onarılabilir. Ölmekte olan dünyaya da bu gözle bakılır; ekolojik çöküşle birlikte gelen kıyamet “onarılabilir bir hata”dır sadece… Hâl böyleyken kollar sıvanır ve üzerinde yaşadığımıza benzer bir gezegen daha bulunması için gereken her şey yapılır. İnsanlığın ufuktan silinen hayallerini, umutlarını, adalet ve etik gibi kavramların uçup gidişini, hatta “insanlık” kavramının kökten değişimini görmezden gelerek, varılmak istenen nihai hedef budur: Yeni bir şans.

Winterson’ın bu sıradışı kurguyu ilmek ilmek örerken aklında tek bir soru olduğu ortada: “Peki ama yeni bir şansı hak ediyor muyuz?” Yazarın bu kitapta açığa çıkacak yanıtı, gerçeklerle yüzleşmeye hazır olanların kalbini kırmayacaktır…

“Son derece canlı ve çarpıcı bir anlatı inşa eden Taş Tanrılar, her daim çaresiz ve tedbirsiz insanoğluna adanmış keskin bir ağıt…”

– Ursula K. Le Guin

Gayrimeşru Anlamlar Sözlüğü Ersan Üldes

 Gayrimeşru Anlamlar Sözlüğü’nün ortaya çıkışını yalnızca yaşam deneyimine dayandırmak pek doğru olmaz. Edebiyat deneyiminin de en az yaşam deneyimi kadar etkili olduğunu ve bu sözlüğün, özellikle Gustave Flaubert’in meşhur Yerleşik Düşünceler Sözlüğü’nden esinle hayat bulduğunu belirtmek gerekir. Bu sözlüğün en güçlü yanı ironisiydi tabii ama asıl muhteşem olan, böyle bir sözlük hazırlama fikriydi; kalıplaşmış algıları hicvederek on dokuzuncu yüzyılın ruhunu madde madde yansıtma fikri, her şeyden önce büyük bir buluştu. Bu anlamda Flaubert’in izinden giden Ambrose Bierce da yirminci yüzyılın başında yayımlanan parıltılı eseri Şeytan’ın Sözlüğü’nde yine hiciv ve ironi yoluyla kendi dönemini resmediyor, Amerikan toplumunun değerlerini alaşağı ediyordu. Tabii ki dünya genelinde bu iki sözlük dışında da klasik sözlük tanımına uymayan birçok farklı sözlük deneyimi gerçekleşti, hatta hem roman hem de sözlük olan bazı eserler de yayımlandı. Ama Gayrimeşru Anlamlar Sözlüğü’nün Flaubert’in sözlüğünden esinlendiğini ve maalesef bu sözlüğü hazırladıktan sonra okuyabildiğim Bierce’ın sözlüğüneyse daha yakın durduğunu vurgulamakta yarar görüyorum.

Bu noktada akıllara şu soru gelebilir; böylesi bir sözlüğe gerçekten ihtiyaç var mıydı? Biliriz ki sözlükler, edebi eserlerden farklı olarak daha pragmatik bir bakışla ve daha somut bir ihtiyacı gidermek uğruna üretilirler. Anlamlar sözlüğünün rafa kalktığı bir dönemde, gayrimeşru anlamlardan çatılmış bir sözlük ne işe yarar? Evet, lafı hiç dolandırmadan söylersek, hiçbir işe yaramaz. Hiçbir işe yaramadığı gibi okuyana zarar da verebilir; herhangi bir maddenin gayrimeşru anlamıyla gerçek hayata katılan biri için işler sarpa sarabilir. Bu sebeple sözlüğe faydacı yaklaşmak, her şeyden önce güvenli değildir. Bir romana yaklaşılması gerektiği gibi, her zaman sakin ve soğukkanlı olunması ve bu sözlükten edebiyat dışı bir fayda beklenmemesi önerilir.Ersan Üldes

EYVAH! AYAKKABILARIM KAÇIYOR, UÇAN FİL LOGOSUYLA RAFLARDA ÇOCUKLARI BEKLİYOR!

Eyvah! Ayakkabılarım Kaçıyor, Mert’in ayakkabılarının heyecanlı küçük kaçamağıyla çocukları çok eğlendirecek! Meryem Ermeydan’ın yazdığı, Eren Caner Polat’ın resimlediği Eyvah! Ayakkabılarım Kaçıyor, Epsilon Yayınevi’nin çocuk kitapları markası Uçan Fil’den çıktı.

 Eşyalarını her zaman özensizce sağa sola fırlatan Mert, o sabah erkenden uyandı. Çomar’ın yemeğini vermek üzere kapıyı açtı. Ayakkabılarını ararken gördüklerine inanamadı. Son ayakkabıları da onu terk edip koşarak bahçeden uzaklaşıyordu. Mert, mama kabı elinde öylece arkalarından bakakaldı. Gördükleri bir rüya mıydı yoksa gerçekten ayakkabıları kaçıyor muydu? Peki şimdi Mert ayakkabıları olmadan ne yapacaktı?

İsrail Vahşetine Rağmen İnadına İyilik!

Gazze’deki Umut Köprüsü Engelliler Okulu için yardım çağrısı

Gazze’de engelli çocuklar için hizmet veren “Umut Köprüsü Engelliler Okulu” okulu için son viraj dönülüyor.

İsrail’in hukuk tanımaz vahşi saldırılarından sonra engelli kalan çocukların sayısının artmasıyla büyük bir ihtiyaç haline gelen eğitim açığını kapatacak projede sona gelindi..

Otistik, felçli, bedensel engelli, işitme, görme ve duyma engelli yüzlerce çocuğun kentte eğitim alabileceği okul sayısının yetersiz olması yetkilileri kara kara düşündürürken mevcut faaliyet gösteren kurumların faaliyetlerini artık yürütemeyecek hale gelmesiyle sistem iyice tıkanma aşamasına geldi.

“FİLİSTİN-GAZZE “UMUDA KOŞAN ÇOCUKLAR ENGELLİLER OKULU” PROJESİ

Şartların böylesine ağır olduğu Filistin’de, çocuklar için, özellikle de engelli çocuklar için, eğitimde yeni bir umut kaynağı olacak proje başlatmanın heyecanı ve coşkusunu yaşanıyor.

Deniz Feneri Derneği Gazze’de son derece zor şartlar altında, engelli çocuklar için hayata tutunacakları ve yeni hayatlara koşacakları bir umut olacak, 250 engelli yavrumuzun eğitim göreceği ve rehabilitasyon hizmeti alabileceği tam teşekküllü modern bir engelli okulu inşa etmek için harekete geçti

Umuda koşan çocuklara umut olacak, umutla hayat arasında köprü olacak bir okul inşa etmek için kollar sıvandı.

Zihinlerdeki engelleri aşıp kalpleri merhamet duygularıyla Türkiye’nin iyilik elini uzatıp umutla koşan Filistinli çocukların hayalleri yeşertilecek.

Çünkü çocuklar umuttur…

Farklılıklarına saygı duyulan, ötekileştirmeden, ayrıştırmadan engelli çocukları oldukları gibi kabul ederek eğiten, donatan, rehabilite eden ve topluma kazandıran; sonraki hayatlarında özgüvenle hayata tutunarak üreten, toplumun diğer üyeleri gibi saygı görerek hayatlarını idame edecek öğrenciler yetiştiren tam teşekküllü bir okul inşa etmek en büyük hedefin olduğu bir proje…

650.000 nüfuslu Gazze’de 1050 m2 içinde 250 öğrenci kapasiteli okulda İlkokul ve Ortaokul düzeyinde eğitim Erkek – Kız olarak 18 derslikte eğitim verilecektir.

JUSOOR AL- AMAL adlı kuruluşun işletmesini üstleneceği projenin taoplam maliyeti ise 390.230 Euro olacak

İşte bu büyük devasa projeyi ise Türkiye’nin en büyük işçi konfederasyonu olan Hak-İş’e bağlı Öz-Sağlık İş Sendikası üstlendi.

Proje maliyetinin tamamını karşılayacak olan Öz-Sağlık İş Sendikası, yaptığı bağışla Filistin davasının ve mazlum Gazze halkının yanında olduğunu gösterdi.

Engelliler okulu projesinde ayrıca yemekhane, Kütüphane, İdareci ofisler, Sınıflar, Rehabilitasyon sınıfı, Terapi sınıfı, Bilgisayar sınıfı, Lavabo ve tuvaletlerden oluşuyor.

Öz-Sağlık İş Sendikası ÖNDERLİĞİNDE GAZZEDE YAPILACAK OLAN ENGELLİ ÇOCUKLAR OKUL İNŞAASI PROTOKOLÜ, DENİZ FENERİ DERNEĞİ VE HAK-İŞ’İN KATILIMIYLA İMZALANDI

Genel Başkan Devlet Sert, Deniz Feneri Derneği ile gerçekleştirilecek olan Filistin-Gazze Umuda Koşan Çocuklar Engelliler Okulu İnşa Protokolü İmza Törenine, HAK-İŞ Konfederasyonu Genel Başkanı Mahmut Arslan ile birlikte katıldı.

“Engelli Çocuklar Hayata Tutunacak”

Öz Sağlık İş Sendikası Genel Başkanı Devlet Sert; Gazze’de 250 engelli çocuğun eğitim göreceği ve rehabilitasyon hizmeti alabileceği tam teşekküllü modern bir okul inşa edeceklerini belirterek, bu okulun yapımı için Deniz Feneri Derneği ile iş birliği yaptıklarını söyledi.

İnşa edilecek okulla Gazze’de engelli çocukların hayata tutunacaklarını ve yeni hayatları koşacaklarını ifade eden Sert, okulun finansmanını peşin olarak sağlayarak en kısa sürede tamamlanmasını istediklerini vurguladı.

Deniz Feneri Derneği Başkanı Cengiz ise kendisinin de bir engelli babası olduğunu belirterek, “Gazze’de Umuda Koşan Çocuklar, Engelliler Okulu” inşa iş birliği protokolü imzalamanın mutluluğunu yaşadıklarını ifade etti.

İnşa edilecek okulun sadece bir eğitim yuvası olmayacağını aynı zamanda rehabilitasyon merkezi de olacağını da vurgulayan Cengiz, “Bu hayırlı proje, engelli çocuklarımıza vereceği hizmet kadar anne-babalarını da özgürleştirme bakımında da çok büyük görevler ifa edecek ve çok büyük hayır dualar alacaktır.” dedi.

ARSLAN; BU PROJE ZALİMLERİN ZULMÜNÜN, ATEŞİNİ SÖNDÜRECEK…

HAK-İŞ Genel Başkanı Arslan, “Bu okulla Filistin’de, Gazze’de bütün sorunlar çözülmüyor ama karanlığa küfür etmektense bir tane mum yakmak gerekiyor. Biz bu okulla bir mum yakıyoruz. Oradaki mumlar inşallah büyüyecek, zalimlerin zulmünün ateşini söndürecek” dedi.

HAK-İŞ’in kardeş Filistin halkının daima yanında olacağını, Filistin topraklarında başkenti Kudüs olan bağımsız Filistin devleti kuruluncaya kadar çalışmaya devam edeceğini vurgulayarak, “Öz Sağlık İş Sendikamız ile Deniz Feneri Derneği güzel bir iş birliğine imza atıyor. Bu da bizi oldukça mutlu ediyor. Bu okulla Filistin’de, Gazze’de bütün sorunlar çözülmüyor ama bir karanlığa küfür etmektense bir tane mum yakmak gerekiyor. Biz bu okulla bir mum yakıyoruz. Oradaki mumlar inşallah büyüyecek, zalimlerin zulmünün ateşini söndürecek” dedi.

Konuşmaların ardından, “Gazze’de Umuda Koşan Çocuklar, Engelliler Okulu” inşa iş birliği protokolü imzalandı.

HAK-İŞ Genel Merkezinde, 1 Haziran 2022 tarihinde düzenlenen imza törenine Genel Başkanımız Devlet Sert, HAK-İŞ Genel Başkanı Mahmut Arslan, Deniz Feneri Derneği Genel Başkanı Mehmet Cengiz, Genel Başkan Yardımcılarımız Mustafa Özüpek ve Remzi Karataş, HAK-İŞ Genel Sekreteri Eda Güner ve Genel Sekreter Yardımcısı Erdoğan Serdengeçti katıldı.